Risale-i nur da geçen (28. mektup) “sarıklı genç” mehdi azam mıdır?

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
“YEDİNCİSİ: Senin müjdeli, mübarek ve güzel rüyanın tabiri, Kur'ân için ve bizim için çok güzeldir. Hem zaman tabir etti ve ediyor, tabirimize ihtiyaç bırakmıyor. Hem kısmen tabiri güzel olarak çıkmış. Sen dikkat etsen anlarsın. Yalnız bir iki noktasına işaret ederiz. Yani bir hakikat beyan ederiz; senin hakikat-i rüya nev'inden olan vakıalar, o hakikatin temessülâtıdır. Şöyle ki:

O vâsi meydanlık, âlem-i İslâmiyettir. Meydanlığın nihayetindeki mescid, Isparta vilâyetidir. Etrafı bulanık, çamurlu su, hal ve zamanın sefahet ve atâlet ve bid'atlar bataklığıdır. Sen selâmetle, bulaşmadan, sür'atle mescide eriştiğin, herkesten evvel envâr-ı Kur'âniyeye sahip çıkıp, kalbini bozmadan sağlam kaldığına işarettir. Mesciddeki küçük cemaat ise, Hakkı, Hulûsi, Sabri, Süleyman, Rüştü, Bekir, Mustafa, Ali, Zühtü, Lütfi, Hüsrev, Refet gibi, Sözlerin hameleleridir. Ufak kürsü ise, Barla gibi küçük bir köydür. Yüksek ses ise, Sözlerdeki kuvvet ve sür'at-i intişarlarına işarettir. Birinci safta sana tahsis edilen makam ise, Abdurrahman'dan sana münhal kalan yerdir. O cemaat, telsiz âletlerin âhizeleri hükmünde,bütün dünyaya ders işittirmek istemek işareti ve hakikati ise, inşaallah tamamıyla sonra çıkacak. Şimdi efradı birer küçük çekirdek iseler de, ileride tevfik-i İlâhî ile birer şecere-i âliye hükmüne geçerler ve birer telsiz telgrafın merkezi olurlar. Sarıklı, küçük, genç bir zat ise, Hulûsi'ye omuz omuza verecek, belki geçecek birisi, naşirler ve talebeler içine girmeye namzettir. Bazılarını zannederim, fakat kat'î hükmedemem. O genç, kuvve-i velâyetle meydana atılacak bir zattır. Sair noktaları sen benim bedelime tabir et.

Senin gibi dostlarla uzun konuşmak hem tatlı, hem makbul olduğundan, şu kısa meselede uzun konuştum, belki de israf ettim. Fakat nevme ait olan âyât-ı Kur'âniyenin bir nevi tefsirine işaret etmek niyetiyle başladığımdan, inşaallah o israf affolur veya israf olmaz.”




Burda bahsedilen sarıklı genç kimdir?

Sarıklı genç bir şahıs mıdır?Yoksa şahsı manevi midir?

Ve gencin sarıklı olması neye delalet eder?

Son olarak ‘kuvve-i velâyet’ten murad nedir?
 
Burda bahsedilen sarıklı genç kimdir?

Bence mehdidir? Ağabeyler üstada ifrad derecesinde bağlı olduklarından üstadın değerini düşürecek hiçbir tevile yanaşmamaktadırlar. Hatta bu benzeri konularda tevili de tevil ederek üstadı kendilerine göre korumaktadır. Üstadın mehdi azam olmaması onun değerini düşürmez. Üstada ifrad derecesindeki bu bağlılık, İlerde gelecek mehdi azam hazretlerini , birkısım ağabeylerin kabul etmemesine neden olacaktır. Böyle de bir tehlike var bilesiniz.



Sarıklı genç bir şahıs mıdır?Yoksa şahsı manevi midir?

Şahıstır. Çok açık bir ifade. Üstad “zat” diyor. Bu ifade kişiler için kullanılır. Bu açık ifadeyi bile tevil eden ve hatta tevili de tevil edenler, üstada iyilik etmiyorlar. Peygamberi Zişan efendimiz ,mahşer yerinde bu kişilerin yakasına yapışacaktır.

Ayrıca bu “şahsı manevi” kavramı, birileri tarafından bilerek karıştırılıyor. Ordu ve kumadanı üzerinden örnek vermek gerekirse. Bir ordu kumadansız olmaz. Evet bir ordu varsa, bu ordu şahsı manevidir. Ama ordunun kumandanı şahıstır. Lütfen bu örneği zihninize yazın. Tekrar ediyorum ordu kumandansız olmaz.



Ve gencin sarıklı olması neye delalet eder?

Nur cemaatinin ağacının dalları olarak nitelenebilecek çeşitlilik içinde, (malesef başta ağabeylerimiz ) büyüklerimiz hiçbir mecburiyeti olmamalarına rağmen bazı önemli sünnetleri terk etmişlerdir. (sarık sarmamak, sakal bırakmamak…)

ağabeyler sarık sarmamaktadırlar. Size soruyorum sarık sadece namaz kılınırken kullanılan bir aksesuarmıdır? Neden ağabeyler sohbetlerde sarık sarmazlar? Sohbetlere gidiyorum kimsenin başında sarık yok. Bakıyorum ağabeyler takmamış hali ile gençlerde edebden olsa gerek takmıyorlar. Unutmayın ey nur talebeleri, “hakkın hatırı alidir, hiçbir hatıra feda edilemez”

Neden ağabeyler sakal bırakmazlar(Abdullah yeğin abi istisnalardan biridir). Zaten kabir kapısının eşiğine kadar gelmişler. Hiçbir mecburiyetleri olmadığı halde neden sünnete uymazlar. Üstadı örnek vereceklerini sanıyorum. Ama bu noktada üstadı efendiler efendisinin önüne çıkarmak kimsenin haddi değildir. Peygamberi Zişan efendimiz ne yaptıysa haktır ve örnek alınmalıdır. Üstad gibi mehdi misal kahramanlar zaruret nedeniyle sakal ve evlenme sünnetlerini yerine getirememiş olabilirler. Ancak şimdi hiçbir zaruret olmamasına rağmen ağabeylerin sakal bırakmamalarının hiçbir gerekçesi olmaz.

Ahir zamanın ahirindeyiz. Bidatler ve şirkler gırla gidiyor. Untmayın ahir zamanda 1000 kişiden 999 u ebedi cehannneme gidecekmiş. Peki soruyorum ebedi ceheneme kimler gider. Yada Allah (cc) nin affetmeyeceği günah nedir? Cevap: şirktir!!! Kimse Allah (cc) nin “el-hakim” ismine muhalefet etmemelidir. Bence “egemenlik milletindir” sözü de şirktir. Hiçbir değeri olmadığı halde kağıt para (hatta kredi kartı) kullanmak ta şirktir. Bunlar deccaliyetle pekala açıklanabilir. Neyse burada kısa keselim. Bunlar ayrıca açıklanabilir…



Son olarak ‘kuvve-i velâyet’ten murad nedir?


Buna sonra cevap vereceğim inşallah.
 
Son düzenleme:

kenz-i mahfi

Sorumlu
Aklınız sıra üstadın "rükün" olarak tabir ettiği ağabeyleri mi tenkit ediyorsunuz, bu tarz edebi ve haddi aşan tenkitlere karşı size uyarı olarak bu mesajı yazıyorum. İnşaallah bundan sonra böyle mesajlar yazmazsanız iyi olur.
Bilginize...
 
Aklınız sıra üstadın "rükün" olarak tabir ettiği ağabeyleri mi tenkit ediyorsunuz, bu tarz edebi ve haddi aşan tenkitlere karşı size uyarı olarak bu mesajı yazıyorum. İnşaallah bundan sonra böyle mesajlar yazmazsanız iyi olur.
Bilginize...


ağabeyler hata yapamaz mı? ağabeyler layuhti midir? üstad bile kendisi için "...üstadınız lâyuhtî değil. o'nu hatasız zannetmek hatadır..." demiyormu? ayrıca kardeşim ne tenkidi. biz hakkı ortaya koyuyoruz.



şu düsturları hatırlamakta faryda var...

1- "hakkın hatırı allidir. hiçbir hatıra feda edilemez" diyen üstad değilmidir.

2- "...üstadınız lâyuhtî değil. o'nu hatasız zannetmek hatadır..." (barla lahikası, 131. mektup) diyen üstad değilmidir.

3- "..kardeşlerim ! ben bir söz söylediğim zaman, ben söylemişim diye alıp hemen koynunuzda saklamayın. alın sözlerimi mihenge vurun. mihenginiz Kur'an ve hadis olsun. eğer sözlerim altın çıkarsa alın koynunuzda saklayın, yok eğer bakır çıkarsa bin gıybeti de peşine takınız ve bana geri yollayınız. …" (münazarat) diyen üstad değilmidir.




esas siz haddi aşıyorsunuz.

hani memlekette demokrasi vardı. fikir hürriyeti vardı.

siz kendi fikirlerinize güvenmediğiniz için istibdat uygulama eğilimindesiniz. burada etkili olabilirsiniz ama hak üzere misiniz.?

yaptığınız her menfi icraatın ve büyük tanıdığınız insanın fikirlerini körü körüne taklid ettiğiniz için mahkemeyi kübrada çetin bir azaba uğratılacaksınız.

üstad diyor ki: "benim fikirlerimi ben söylediğim için kabul etmeyiniz, mihenge vurunuz. altın çıkarsa koynunuzda saklayınız, bakır çıkarsa çok gıybetleri de ilave ederek bana ilave ediniz."

üstad buyuruyor ki: "üstadınız layuhti değil, üstadını hatasız zannetmek hatadır." körü körüne ittiba ile tabi olduğunuz zata veya zatlara da çok ama çok büyük zarar vermiş oluyorsunuz."

Resulallah (sav) mahşer yerinde yakanıza yapışacaktır.
 
Son düzenleme:
Burda bahsedilen sarıklı genç kimdir?

Bence mehdidir? Ağabeyler üstada ifrad derecesinde bağlı olduklarından üstadın değerini düşürecek hiçbir tevile yanaşmamaktadırlar. Hatta bu benzeri konularda tevili de tevil ederek üstadı kendilerine göre korumaktadır. Üstadın mehdi azam olmaması onun değerini düşürmez. Üstada ifrad derecesindeki bu bağlılık, İlerde gelecek mehdi azam hazretlerini , birkısım ağabeylerin kabul etmemesine neden olacaktır. Böyle de bir tehlike var bilesiniz.



Sarıklı genç bir şahıs mıdır?Yoksa şahsı manevi midir?

Şahıstır. Çok açık bir ifade. Üstad “zat” diyor. Bu ifade kişiler için kullanılır. Bu açık ifadeyi bile tevil eden ve hatta tevili de tevil edenler, üstada iyilik etmiyorlar. Peygamberi Zişan efendimiz ,mahşer yerinde bu kişilerin yakasına yapışacaktır.

Ayrıca bu “şahsı manevi” kavramı, birileri tarafından bilerek karıştırılıyor. Ordu ve kumadanı üzerinden örnek vermek gerekirse. Bir ordu kumadansız olmaz. Evet bir ordu varsa, bu ordu şahsı manevidir. Ama ordunun kumandanı şahıstır. Lütfen bu örneği zihninize yazın. Tekrar ediyorum ordu kumandansız olmaz.



Ve gencin sarıklı olması neye delalet eder?

Nur cemaatinin ağacının dalları olarak nitelenebilecek çeşitlilik içinde, (malesef başta ağabeylerimiz ) büyüklerimiz hiçbir mecburiyeti olmamalarına rağmen bazı önemli sünnetleri terk etmişlerdir. (sarık sarmamak, sakal bırakmamak…)

ağabeyler sarık sarmamaktadırlar. Size soruyorum sarık sadece namaz kılınırken kullanılan bir aksesuarmıdır? Neden ağabeyler sohbetlerde sarık sarmazlar? Sohbetlere gidiyorum kimsenin başında sarık yok. Bakıyorum ağabeyler takmamış hali ile gençlerde edebden olsa gerek takmıyorlar. Unutmayın ey nur talebeleri, “hakkın hatırı alidir, hiçbir hatıra feda edilemez”

Neden ağabeyler sakal bırakmazlar(Abdullah yeğin abi istisnalardan biridir). Zaten kabir kapısının eşiğine kadar gelmişler. Hiçbir mecburiyetleri olmadığı halde neden sünnete uymazlar. Üstadı örnek vereceklerini sanıyorum. Ama bu noktada üstadı efendiler efendisinin önüne çıkarmak kimsenin haddi değildir. Peygamberi Zişan efendimiz ne yaptıysa haktır ve örnek alınmalıdır. Üstad gibi mehdi misal kahramanlar zaruret nedeniyle sakal ve evlenme sünnetlerini yerine getirememiş olabilirler. Ancak şimdi hiçbir zaruret olmamasına rağmen ağabeylerin sakal bırakmamalarının hiçbir gerekçesi olmaz.

Ahir zamanın ahirindeyiz. Bidatler ve şirkler gırla gidiyor. Untmayın ahir zamanda 1000 kişiden 999 u ebedi cehannneme gidecekmiş. Peki soruyorum ebedi ceheneme kimler gider. Yada Allah (cc) nin affetmeyeceği günah nedir? Cevap: şirktir!!! Kimse Allah (cc) nin “el-hakim” ismine muhalefet etmemelidir. Bence “egemenlik milletindir” sözü de şirktir. Hiçbir değeri olmadığı halde kağıt para (hatta kredi kartı) kullanmak ta şirktir. Bunlar deccaliyetle pekala açıklanabilir. Neyse burada kısa keselim. Bunlar ayrıca açıklanabilir…



Son olarak ‘kuvve-i velâyet’ten murad nedir?


Buna sonra cevap vereceğim inşallah.

aşağıdaki 3 maddenin , yukarıdaki metinle birlikte değerlendirilmesi faydalı olacaktır.

1- geçenlerde üsküdar bedi dersanesinde mehmet fırıncı abiyi gördüm. kısa bir ders yaptı. hiçbir zarureti olmamasına rağmen sarık sarmıyordu ve sakal borakmamıştı. ayrıca derse gelen hiç kimsenin sarığı yoktu ve hepsi sakalsızdı. ben memuriyeti ve/veya mecburiyeti olan kişiden bahsetmiyorum. kimsenin sünnetleri hafife almaya hakkı yoktur. ayrıca unutulan bir sünneti diriltmenin sevabını da araştırmanızı tavsiye ederim...

2- ben üstada ifrad dan bahsediyorum. geçenlerde baktım üstadın hayatınıörnek alan bir çalışma yapılıyor. üstad şöyle yerdi, şöyle uyurdu, şöyle konuşurdu.. vs ama peygamberimizden bahseden yok. işte burada ifrad devreye giriyor. efendiler efendisi az uyuyorsa verilecek tek örnek efendimizdir. ha şu denebilir üstad da paygamberi zişan efendimiz gibi az uyurdu. buna eyvallah.

3- yukarıda paylaştığım metinde açıkça "zat" ifadesi var. bir kısım insanlar ısrarla bunu "şahsı manevi" olarak tevil ediyor. buna itiraz ediyorum. üstad "zat" diyorsa "zat" tır.
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Cevap: Risale-i nur da geçen (28. mektup) “sarıklı genç” mehdi azam mıdır?

Neden ağabeyler sakal bırakmazlar(Abdullah yeğin abi istisnalardan biridir). Zaten kabir kapısının eşiğine kadar gelmişler. Hiçbir mecburiyetleri olmadığı halde neden sünnete uymazlar. Üstadı örnek vereceklerini sanıyorum. Ama bu noktada üstadı efendiler efendisinin önüne çıkarmak kimsenin haddi değildir. Peygamberi Zişan efendimiz ne yaptıysa haktır ve örnek alınmalıdır. Üstad gibi mehdi misal kahramanlar zaruret nedeniyle sakal ve evlenme sünnetlerini yerine getirememiş olabilirler. Ancak şimdi hiçbir zaruret olmamasına rağmen ağabeylerin sakal bırakmamalarının hiçbir gerekçesi olmaz.

Haddini aşma kardeşim; akla karayı birbirine karıştırma. Müşevveş fikirlerinizi kendinize saklayınız. Sünnetleri ortaya koyarak sünnetlere uymayanlara söz söylemek haddiniz değildir. Yaptığınız mukayese çok eblehenecedir. Hiçbir ağabey Ustadımız sakal bırakmadığı için sakal bırakmış değildir. Eğer dediğiniz gibi peygamber efendimiz a.s.v dan ziyade Ustad Bediüzzamanı taklid ediyor olsalardı, diğer sarık, kaftan ve diğer hallerinide taklid ederlerdi.

Sizin bu sözleriniz Ustadımız zamanında dinsiz komunistler safi zihinleri bulandırmak için dile getiriyordu. Hiçbir hakkaniyeti olmayan bu fesad ile fitne tohumları atmaya çalışmışlardır. Söylediklerinize dikkat ediniz ve neler doğurabileceğinize bakınız. Bunlar mumine yakışan vasıflar değildir.

Sizin ağabeyleri tanıdığınız yok konuşuyorsunuz kaç tane Ustadın Talebesini görmüşsünüz kaç tanesiyle beraber kaldınız boş boğazlık yapmanın anlamı yok Ustadın Talebelerinden çok nadiri sakal bırakmamışlardır, bunlarda makam ve mevkilerinden dolayı bırakmamışlar ya da başka sebepleri vardır. Ama şahsen sohbetinden bulunduğum şahsen gördüğüm bir çok ağabey vardır ki sakal sünnetine sizin sözleriniz gibi başı boş bakmamışlar ciddi manada ittiba etmişlerdir. Sadece Abdullah Yeğin ağabeyi hariç tutmanız bu konuda bir malumatınızında olmadığını göstermektedir.

Birşeyleri tenkid edecekseniz nefsinizi tenkid ediniz. Velevki dediğiniz gibi olsa bile bizler hüsnü zana memuruz. Din kardeşimize hüsnü zan etmek farzdır. Farzı terk edip sünneti icra etmeyenlere bakmak gereksiz olmaz mı?
 
Son düzenleme:
Haddini aşma kardeşim; akla karayı birbirine karıştırma. Müşevveş fikirlerinizi kendinize saklayınız. Sünnetleri ortaya koyarak sünnetlere uymayanlara söz söylemek haddiniz değildir. Yaptığınız mukayese çok eblehenecedir. Hiçbir ağabey Ustadımız sakal bırakmadığı için sakal bırakmış değildir. Eğer dediğiniz gibi peygamber efendimiz a.s.v dan ziyade Ustad Bediüzzamanı taklid ediyor olsalardı, diğer sarık, kaftan ve diğer hallerinide taklid ederlerdi.

Sizin bu sözleriniz Ustadımız zamanında dinsiz komunistler safi zihinleri bulandırmak için dile getiriyordu. Hiçbir hakkaniyeti olmayan bu fesad ile fitne tohumları atmaya çalışmışlardır. Söylediklerinize dikkat ediniz ve neler doğurabileceğinize bakınız. Bunlar mumine yakışan vasıflar değildir.

Sizin ağabeyleri tanıdığınız yok konuşuyorsunuz kaç tane Ustadın Talebesini görmüşsünüz kaç tanesiyle beraber kaldınız boş boğazlık yapmanın anlamı yok Ustadın Talebelerinden çok nadiri sakal bırakmamışlardır, bunlarda makam ve mevkilerinden dolayı bırakmamışlar ya da başka sebepleri vardır. Ama şahsen sohbetinden bulunduğum şahsen gördüğüm bir çok ağabey vardır ki sakal sünnetine sizin sözleriniz gibi başı boş bakmamışlar ciddi manada ittiba etmişlerdir. Sadece Abdullah Yeğin ağabeyi hariç tutmanız bu konuda bir malumatınızında olmadığını göstermektedir.

Birşeyleri tenkid edecekseniz nefsinizi tenkid ediniz. Velevki dediğiniz gibi olsa bile bizler hüsnü zana memuruz. Din kardeşimize hüsnü zan etmek farzdır. Farzı terk edip sünneti icra etmeyenlere bakmak gereksiz olmaz mı?

talha kardeşim seni severim. fikirlerine de önem veririm. bilesin.

"Birşeyleri tenkid edecekseniz nefsinizi tenkid ediniz." sözünüze sonuna kadar katılıyorum.

had aşma meselesine gelince biz önce Allah (cc) rızasını kazanmak için birşeyler yaparız. bu noktada da sırtımızı Allah (cc) ye dayadığımız için kimseden korkumuz yoktur. senin sözünü hatırlatayım; biz hak aşina olma zorundayız. bu noktadan bak, haddini aşma ve kendini sorgula lütfen. Allah (cc) ve peygamberi zişan efendimiz sözkonusu olduğunda gerisi teferrüattır. hakkın hatırı alidir. hiçbir hatıra feda edilemez.

"Velevki dediğiniz gibi olsa bile bizler hüsnü zana memuruz. " demişsin. aslında doğru nokta burası, ben de aynı noktadayım. hüsnü zan içindeyim. ama tekrar ediyorum. Allah (cc) ve peygamberi zişan efendimiz sözkonusu olduğunda gerisi teferrüattır. hakkın hatırı alidir. hiçbir hatıra feda edilemez.

bir de somut olgu ekleyelim tamam olsun. "Ustadın Talebelerinden çok nadiri sakal bırakmamışlardır, bunlarda makam ve mevkilerinden dolayı bırakmamışlar ya da başka sebepleri vardır." demişsin. söyle bakalım güzel kardeşim; zaten kabir kapısına gelmiş,mehmet fırıncı abinin sakal bırakmasına ve sarık sarmasına engel, hangi makamı vardır? ve/veya başkaca hangi sebebi vardır?
 
Son düzenleme:

kenz-i mahfi

Sorumlu
Bu ağabeylerimizin hareketlerinde hiç mi hikmet yok, hiç mi bizim kadar idrak edemiyorlar... Onun için üstad demiş

"Herbir sersemin safsatasına, her divânenin hezeyânına kulak verilmez."

İsterseniz çürük fikirlerinizi burada satmaya çalışmayın, ben de Talha kardeşim gibi diyorum, "haddini aşma, çürük fikirlerini kendine sakla, otur oturduğun yerde, üstadın talebelerini tenkit etmek senin gibilere düşmez, onların idraki seninkinden daha fazladır, saçmalama..."
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst