Cüz-i İrade

tuncerr

Active member
İRADE

“İstek, arzu. Dileme”


CÜZ-İ İRADE


“İki ayrı fiile birlikte taallûk edemeyen irade”




İnsanın arza halife olmasında en büyük esas: Cüz-i irade.


Meyvelerini vermekte hiçbir tercihe sahip olmayan ağaç, yörüngesinde dönmeye mahkûm dünya, yerinden kıpırdayamayan bir dağ, istediği renge bürünemeyen çiçek, uysal olamayan aslan, bal veremeyen ipek böceği...


İşte küllî bir iradenin emri altında vazifelerini yerine getiren bunca mahlûkun başına İlâhî takdir, bir halife tensip buyurdu: İnsan.


Ona bir cüz-i irade verdi. İradesiz kâinatın bu iradeli meyvesine dilediği mesleği seçme, arzu ettiğini yiyip içme, istediği menzillerde dolaşma ve hepsinden önemlisi kendisine inanıp inanmama, ibadet edip etmeme hürriyeti tanıdı.


Böylece her biri ayrı bir yöne giden, farklı tercihlerde bulunan, değişik şeylerden zevk alan insanlar çıktı ortaya. Ve Üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle “insanın bir ferdi, sair hayvanatın bir nev’i hükmünde” oldu.


Bülbül ve pars, birbirinden ne kadar uzak iki hayvan nev’î. Ama insanın bülbülü daha tatlı ötüyor ve insanın parsı daha yırtıcı.


Koyun ve yılan... Birinin sütüne doyulmaz diğerinin zehrinden kaçılır. Ama insanın ilmi sütten daha tatlı ve sapık fikirler zehirden daha zararlı.


Bütün bu farklılıklar “Dünya âhiretin tarlasıdır” hadis-i şerifinin hükmüne göre cennet ve cehennemde muhtelif meyveler verecekler.


Bütün bu acı ve tatlı meyvelerin köküne indiğimizde karşımıza cüz-i irade çıkar.


•••


Cüz’i, bir anda ancak bir şeye taallûk etme, işleri sırayla, birbirini takiben yapma mânâsına geliyor. Buna teakub deniliyor.


İnsanın iradesi cüz’idir, yani insan bir anda ancak bir şey irade edebilir. Birden fazla şeyi ise sırayla.


“İnsanın zihni ve lisanı ve sem'i; cüz'î ve teakubî oldukları gibi, fikri ve himmeti dahi cüz'îdir. Ve teakub tarîkıyla yalnız bir şeye taallûk eder ve meşgûl kalır” Muhakemat


Demek ki, insan bir anda iki ayrı şeyi düşünemiyor, iki harfi birlikte söyleyemiyor, iki sözü beraber anlayamıyor.


•••


Nur Külliyatı’nda insanın İlâhî isimlere üç cihetle ayna olduğu izah edilir. Bunlardan biri de “İnsana verilen nümûneler nev'inden cüz'î ilim, kudret, basar, sem, mâlikiyet, hâkimiyet gibi cüz'iyat ile kâinat Mâlikinin ilmine ve kudretine, basarına, sem'ine, hâkimiyet-i rububiyetine âyinedarlık” etmektir. İşte insan nasıl o azıcık kuvvetini ölçü alarak kâinattaki bütün faaliyetlerin İlâhî bir kudretle icra edildiğini anlıyorsa, cüz-i iradesini de aynı şekilde de ölçü yapıyor ve bu âlemdeki hadsiz faaliyetlerin birlikte irade edilmesiyle kendini hissettiren mutlak ve sonsuz bir iradeyi uzaktan uzağa tefekkür edip hayran kalıyor.
 

hknco

Well-known member
Evet aslında bu irade çok karıştırılan bir konu ben arada sırada çıkamıyorum işin içinden taki bir kişi bana şunu anlatmıştı ... Dedi mesela küçük bir çocuk düşün babasının omuzlarında ve babası diyor ki ben sen hangi yöne istersen oraya gideceğim şimdi çocuk dedi şu uçurumdan aşağı git -hani babalık duygusunu katmayın sadece aralarındaki sözleşme olsun - adam uçurumdan gider tabi çocukta uçurumdan gider araba kullanmak gibi ger çi bu iradenin kadere bakan yönü...

Evet şu şekilde bir tasvir sanırım yanlış olmaz hani cüzden (parçadan) külle (bütüne) gitme mantığı içersinde mesela İnsan şöyle düşünürse yanlış mı yapmış olur ihtimal bu yanlış bir düşünce değil : Ben bu gemiyi yaptım Allah cc da şu bir nevi gemi hükmünde olan dünyayı yapmış.

Bu şekilde bir çıkarım yanlış mı olur bence değil İnşallah yani Madem insan üzerindeki sanatlar İman gözü ile iman nuru ile aydınlanıyor .İnsanın kendi üzerinde bulunan sanatlardan sanatçıyı bulmasında bir mahsur yoktur kanatindeyim .

Kendi cüz i irademizden yola çıkarak Allah cc iradesine ulaşma ise inşallah mümkün olan bir durum .
 
Üst