Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nurdan Makaleler
RİSÂLE-İ NUR HER ŞEYE KÂFİ MİDİR? - Bir Makale
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="genc_kalem" data-source="post: 359389" data-attributes="member: 15919"><p>[h=2]<span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">(bugünlerde vukú’ bulan bir hâdise münâsebetiyle) bir talebenin Latin hurûfuna cevâz veren bir bid’atkârın kitâbını okuması münâsebetiyle (beyân ediyorum ki, Risâletün-Nûr, hakáik-ı İslâmiyyeye dâir ihtiyâclara kâfî geliyor, başka eserlere ihtiyâc bırakmıyor.) Metinde geçen “hakáik-ı İslâmiyye” ta’bîrinden murâd; “altı erkân-ı îmâniyye ile beş esâsât-ı İslâmiyyenin hulâsâsı olan esâs-ı ubûdiyyet”tir. Yâni, Risâle-i Nûr, îmânın altı rüknünün aklî delîllerle isbâtı ve beş esâsât-ı İslâmiyye olan namaz, oruç, zekât, hac ve kelime-i şehâdetin ma’nâsı, esrârı ve hikmeti noktasında kâfîdir. O hâlde Risâle-i Nûr, iki noktada kâfîdir. </span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"><strong>Birinci Nokta:</strong> Risâle-i Nûr, doğrudan doğruya hakáik-ı îmâniyyeyi aklî delîllerle ve mantıkî bürhânlarla isbât etmek noktasında, Kur’ân ve Hadîs’ten sonra kâfîdir. Risâle-i Nûr, îmân esâslarının ta’rîf, taksîm ve tasnîfâtını yapmamıştır. Bu vazîfeyi, kitâb ve sünnetin akíde cihetini beyân eden ehl-i sünnet vel cemâatin akíde ve kelâm imâmlarının kitâbları yapmıştır. Belki Risâle-i Nûr’un vazîfesi, onların tesbît ettiği îmân esâsâtının aklî delîllerle isbâtıdır. Hem Risâle-i Nûr, ilm-i kelâm ulemâsının altı erkân-ı îmâniyyeyi aklen isbât etmek husûsunda serdettikleri delîlleri yeni delîllerle isbât etmek sûretiyle müdakkiklik vazîfesini yapmıştır. Meselâ; Risâle-i Nûr, </span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"><strong>a)</strong> Allah’a îmân rüknünde; zâtî ve sübûtî sıfatların ta’rîfini, aksâmını, tasnîfâtını kelâm ulemâsının yaptığı tarz ve üslûbda beyân etmiyor.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"><strong>b)</strong> Âhirete îmân rüknünde; sekerât, kabir hayâtı, kıyâmet alâmetleri, kıyâmet hengâmında vücûda gelen hâdiseler, haşir meydanına sevkiyat, mîzânın nasıl kurulacağı, sırât, Cennet, Cehennem, rü’yetullah gibi âhirete îmân rüknünde yer alan safhaları tafsîlâtıyla beyân etmiyor.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"><strong>c)</strong> Meleklere îmân rüknünde; meleklerin özelliklerinden, vazîfelerinden mufassal bahsetmiyor. </span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"><strong>d)</strong> Peygamberlere îmân rüknünde; peygamberlerin sıfatlarını, Peygamberimizin herkes tarafından bilinmesi gereken târihçe-i hayâtını anlatmıyor. </span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">Bütün bunları, Kitâb ve Sünnete, ve o kitâb ve sünnetin akíde cihetini beyân eden ehl-i sünnet vel cemâatin akíde ve kelâm imâmlarının kitâblarına havâle etmiştir. Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri, Kur’ânî bir üslûbla bu asırda sarsılmaya yüz tutan erkân-ı îmâniyyenin aklî delîllerle isbâtına çalışmıştır. </span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"><strong>İkinci Nokta:</strong> Kelime-i şehâdet, savm u salât ve hacc u zekâttan ibâret olan esâsât-ı İslâmiyyenin ma’nâ, esrâr ve hikmetini beyân etmek noktasında Risâle-i Nûr, Kur’ân ve Hadîs’ten sonra kâfîdir, başka eserlere ihtiyâc bırakmıyor. Yâni, Risâle-i Nûr, namaz, oruç, zekât ve hac ibâdetlerinin fıkhî cihetlerini îzâh etmemiş; bu işi kitâb ve sünnetin fıkhî cihetini beyân eden ehl-i sünnet vel cemâatin müctehid imâmlarının kitâblarına havâle etmiştir. Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri, müctehid ulemânın keyfiyyetini tesbît ettiği esâsât-ı İslâmiyyenin ma’nâ, esrâr ve hikmetini beyân etmiştir. </span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">İşte Müellif (ra)’ın bu mektûbda muhâtabı; yukarıda beyân edilen iki noktada ihtisâs sâhibi olan, yâni ehl-i sünnet vel cemâatin “akáid ve kelâm imâmlarının” beyân ettiği altı erkân-ı îmâniyyenin esâslarını ve “müctehid ulemânın” îzâh ettiği beş esâsât-ı İslâmiyyenin fıkhî cihetini bilen, tasfiye-i zihin yapmak ve Risâle-i Nûr’la hakíkate geçmek isteyen Hulusi Bey, Hoca Sabri, Mehmet Feyzi Efendi, Hasan Feyzi, Hâfız Tevfik, Hâfız Ali gibi Risâle-i Nûr talebelerinin hâsları olan sâhib ve vârisleri ve hâslarının hâsları olan erkân ve esâslarıdır. </span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">Bu zevât-ı âliyye, Üstâd Bedîüzzamân Hazretlerinin rahle-i irşâdâtına oturmadan önce Kur’ân ve Hadîs’i anlıyorlar, Kur’ân ve Hadîs’in i’tikádî ve fıkhî cebhesini îzâh eden akíde ve fıkıh imâmlarının beyân ettikleri füruzât ve esâsât-ı dîniyyelerini biliyorlardı. Ancak, o altı erkân-ı îmâniyye ve beş esâsât-ı İslâmiyyenin mahfî esrâr, hikmet ve hakíkatlarını anlamak ve Risâle-i Nûr vâsıtasıyla zâhirden hakíkate geçmek için Üstâd Bedîüzzamân Hazretlerine ve Risâle-i Nûr’a talebe olmuşlardır. İşte Müellif (ra), bu ma’nâda ve bu zevât için, “Risâletün-Nûr hakáik-ı İslâmiyyeye dâir ihtiyâclara kâfî geliyor, başka eserlere ihtiyâc bırakmıyor” demiştir.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">Bu nev’i sözler, eskiden berî yüksek ehl-i velâyet ve ehl-i tarîkat erbâbının kendi hâs talebe ve mürîdlerine husûsî olarak ve muvakkat bir zamân için söyledikleri sözlerdir. Meselâ; Şâh-ı Geylani, Şâh-ı Nakşibend, İmâm Gazâlî, İmam Rabbânî gibi zevât-ı âliyyeler, ulûm-i zâhiriyyeyi bitirip Kur’ân ve Hadîste mâhir olan kimselere bu ma’nâda “Tasfiye-i zihin edinceye kadar; yâni zâhirden hakíkata geçinceye kadar muvakkat bir zamân için bizim irşâdâtımız size kâfîdir.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">Başka eserlere ihtiyâc yoktur” dedikleri gibi; Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri de bu zevât-ı âliyye gibi, kendi hâs talebelerine aynı ma’nâda, “Risâletün-Nûr hakáik-ı İslâmiyyeye dâir ihtiyâclara kâfî geliyor, başka eserlere ihtiyâc bırakmıyor” cümlesini söylemiştir. Demek, bu söz “mutlak” olmayıp ve yalnız Üstâd Hazretlerine de mahsûs olmayıp bütün meslek ve meşreb erbâbı olan üstâd ve mürşidlerin muvakkat bir zamân için tasfiye-i zihin ve ma’nen terakkí etmek isteyen talebe ve mürîdlerine söylediği bir düstûrdur.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'book antiqua'">Müellif (ra) şerhini yaptığımız mektûbta geçen “hakáik-ı İslâmiyye” ta’bîrini şöyle açıklamıştır: “Nûr fabrikasının sâhibi, Birinci Şuâ’nın dördüncü âyeti bahsinde, hakíkat-i İslâmiyyenin yedi esâsını parlak bir sûrette isbât edildiği cümlesine dâir soruyor ki: ‘Erkân-ı İslâmiyyeyi beş biliyoruz?’ Hem vücûb-i zekât rüknü, risâlelerde ne sûretle îzâh edildiğini soruyor.</span></span>[/h]</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="genc_kalem, post: 359389, member: 15919"] [h=2][SIZE=3][FONT=book antiqua](bugünlerde vukú’ bulan bir hâdise münâsebetiyle) bir talebenin Latin hurûfuna cevâz veren bir bid’atkârın kitâbını okuması münâsebetiyle (beyân ediyorum ki, Risâletün-Nûr, hakáik-ı İslâmiyyeye dâir ihtiyâclara kâfî geliyor, başka eserlere ihtiyâc bırakmıyor.) Metinde geçen “hakáik-ı İslâmiyye” ta’bîrinden murâd; “altı erkân-ı îmâniyye ile beş esâsât-ı İslâmiyyenin hulâsâsı olan esâs-ı ubûdiyyet”tir. Yâni, Risâle-i Nûr, îmânın altı rüknünün aklî delîllerle isbâtı ve beş esâsât-ı İslâmiyye olan namaz, oruç, zekât, hac ve kelime-i şehâdetin ma’nâsı, esrârı ve hikmeti noktasında kâfîdir. O hâlde Risâle-i Nûr, iki noktada kâfîdir. [B]Birinci Nokta:[/B] Risâle-i Nûr, doğrudan doğruya hakáik-ı îmâniyyeyi aklî delîllerle ve mantıkî bürhânlarla isbât etmek noktasında, Kur’ân ve Hadîs’ten sonra kâfîdir. Risâle-i Nûr, îmân esâslarının ta’rîf, taksîm ve tasnîfâtını yapmamıştır. Bu vazîfeyi, kitâb ve sünnetin akíde cihetini beyân eden ehl-i sünnet vel cemâatin akíde ve kelâm imâmlarının kitâbları yapmıştır. Belki Risâle-i Nûr’un vazîfesi, onların tesbît ettiği îmân esâsâtının aklî delîllerle isbâtıdır. Hem Risâle-i Nûr, ilm-i kelâm ulemâsının altı erkân-ı îmâniyyeyi aklen isbât etmek husûsunda serdettikleri delîlleri yeni delîllerle isbât etmek sûretiyle müdakkiklik vazîfesini yapmıştır. Meselâ; Risâle-i Nûr, [B]a)[/B] Allah’a îmân rüknünde; zâtî ve sübûtî sıfatların ta’rîfini, aksâmını, tasnîfâtını kelâm ulemâsının yaptığı tarz ve üslûbda beyân etmiyor. [B]b)[/B] Âhirete îmân rüknünde; sekerât, kabir hayâtı, kıyâmet alâmetleri, kıyâmet hengâmında vücûda gelen hâdiseler, haşir meydanına sevkiyat, mîzânın nasıl kurulacağı, sırât, Cennet, Cehennem, rü’yetullah gibi âhirete îmân rüknünde yer alan safhaları tafsîlâtıyla beyân etmiyor. [B]c)[/B] Meleklere îmân rüknünde; meleklerin özelliklerinden, vazîfelerinden mufassal bahsetmiyor. [B]d)[/B] Peygamberlere îmân rüknünde; peygamberlerin sıfatlarını, Peygamberimizin herkes tarafından bilinmesi gereken târihçe-i hayâtını anlatmıyor. Bütün bunları, Kitâb ve Sünnete, ve o kitâb ve sünnetin akíde cihetini beyân eden ehl-i sünnet vel cemâatin akíde ve kelâm imâmlarının kitâblarına havâle etmiştir. Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri, Kur’ânî bir üslûbla bu asırda sarsılmaya yüz tutan erkân-ı îmâniyyenin aklî delîllerle isbâtına çalışmıştır. [B]İkinci Nokta:[/B] Kelime-i şehâdet, savm u salât ve hacc u zekâttan ibâret olan esâsât-ı İslâmiyyenin ma’nâ, esrâr ve hikmetini beyân etmek noktasında Risâle-i Nûr, Kur’ân ve Hadîs’ten sonra kâfîdir, başka eserlere ihtiyâc bırakmıyor. Yâni, Risâle-i Nûr, namaz, oruç, zekât ve hac ibâdetlerinin fıkhî cihetlerini îzâh etmemiş; bu işi kitâb ve sünnetin fıkhî cihetini beyân eden ehl-i sünnet vel cemâatin müctehid imâmlarının kitâblarına havâle etmiştir. Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri, müctehid ulemânın keyfiyyetini tesbît ettiği esâsât-ı İslâmiyyenin ma’nâ, esrâr ve hikmetini beyân etmiştir. İşte Müellif (ra)’ın bu mektûbda muhâtabı; yukarıda beyân edilen iki noktada ihtisâs sâhibi olan, yâni ehl-i sünnet vel cemâatin “akáid ve kelâm imâmlarının” beyân ettiği altı erkân-ı îmâniyyenin esâslarını ve “müctehid ulemânın” îzâh ettiği beş esâsât-ı İslâmiyyenin fıkhî cihetini bilen, tasfiye-i zihin yapmak ve Risâle-i Nûr’la hakíkate geçmek isteyen Hulusi Bey, Hoca Sabri, Mehmet Feyzi Efendi, Hasan Feyzi, Hâfız Tevfik, Hâfız Ali gibi Risâle-i Nûr talebelerinin hâsları olan sâhib ve vârisleri ve hâslarının hâsları olan erkân ve esâslarıdır. Bu zevât-ı âliyye, Üstâd Bedîüzzamân Hazretlerinin rahle-i irşâdâtına oturmadan önce Kur’ân ve Hadîs’i anlıyorlar, Kur’ân ve Hadîs’in i’tikádî ve fıkhî cebhesini îzâh eden akíde ve fıkıh imâmlarının beyân ettikleri füruzât ve esâsât-ı dîniyyelerini biliyorlardı. Ancak, o altı erkân-ı îmâniyye ve beş esâsât-ı İslâmiyyenin mahfî esrâr, hikmet ve hakíkatlarını anlamak ve Risâle-i Nûr vâsıtasıyla zâhirden hakíkate geçmek için Üstâd Bedîüzzamân Hazretlerine ve Risâle-i Nûr’a talebe olmuşlardır. İşte Müellif (ra), bu ma’nâda ve bu zevât için, “Risâletün-Nûr hakáik-ı İslâmiyyeye dâir ihtiyâclara kâfî geliyor, başka eserlere ihtiyâc bırakmıyor” demiştir. Bu nev’i sözler, eskiden berî yüksek ehl-i velâyet ve ehl-i tarîkat erbâbının kendi hâs talebe ve mürîdlerine husûsî olarak ve muvakkat bir zamân için söyledikleri sözlerdir. Meselâ; Şâh-ı Geylani, Şâh-ı Nakşibend, İmâm Gazâlî, İmam Rabbânî gibi zevât-ı âliyyeler, ulûm-i zâhiriyyeyi bitirip Kur’ân ve Hadîste mâhir olan kimselere bu ma’nâda “Tasfiye-i zihin edinceye kadar; yâni zâhirden hakíkata geçinceye kadar muvakkat bir zamân için bizim irşâdâtımız size kâfîdir. Başka eserlere ihtiyâc yoktur” dedikleri gibi; Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri de bu zevât-ı âliyye gibi, kendi hâs talebelerine aynı ma’nâda, “Risâletün-Nûr hakáik-ı İslâmiyyeye dâir ihtiyâclara kâfî geliyor, başka eserlere ihtiyâc bırakmıyor” cümlesini söylemiştir. Demek, bu söz “mutlak” olmayıp ve yalnız Üstâd Hazretlerine de mahsûs olmayıp bütün meslek ve meşreb erbâbı olan üstâd ve mürşidlerin muvakkat bir zamân için tasfiye-i zihin ve ma’nen terakkí etmek isteyen talebe ve mürîdlerine söylediği bir düstûrdur. Müellif (ra) şerhini yaptığımız mektûbta geçen “hakáik-ı İslâmiyye” ta’bîrini şöyle açıklamıştır: “Nûr fabrikasının sâhibi, Birinci Şuâ’nın dördüncü âyeti bahsinde, hakíkat-i İslâmiyyenin yedi esâsını parlak bir sûrette isbât edildiği cümlesine dâir soruyor ki: ‘Erkân-ı İslâmiyyeyi beş biliyoruz?’ Hem vücûb-i zekât rüknü, risâlelerde ne sûretle îzâh edildiğini soruyor.[/FONT][/SIZE][/h] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nurdan Makaleler
RİSÂLE-İ NUR HER ŞEYE KÂFİ MİDİR? - Bir Makale
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst