ZULÜM METNİ ve KITLIK

Muvahhid1

Well-known member
Kureyşliler her geçen gün iman halkası genişleyince, Haşim ve Muttalipoğulları ile her türlü alışveriş ve ilişkiyi kesme kararı aldılar.

Böylece toplantıda alınan kararlar bir metne bağlanarak Ebu Talip’in yüzüne karşı okunup yürürlüğe girdi. Tabii bu durumda Ebu Talip sinirlenerek; sevgili yeğenini son ana kadar koruyacağına, gerekirse mücadeleye hazır olduğunu yüzlerine karşı haykırarak oradan uzaklaşıverdi.

Müşrikler karar aldıkları anlaşma sahifesini de Kâbe içine astılar. Artık Ebu Talip mahallesine çoktan kara bulutlar çökmeye başlamıştı bile. Bundan böyle bu mahalleyi bekleyen açlık, çile ve bir dizi müeyyideler vardı önünde.

Alınan bu kararlarla bırakın insanları, hayvanlar bile açlıktan kırılmaya başlamıştı. Öyle ki dışardan içeriye hiçbir şekilde bir şey sokulmuyordu, adeta kuş uçurulmuyordu. Arasıra akrabalık bağlarından dolayı ufak tefek sızmalar olsa da, onlarda derhal müdahele ile önlenebiliyordu anında. Ebu Talip mahallesinin sakinlerinin açlıktan iniltileri gökkubbede yankılanıyordu sanki. Zulüm üç yılın doldurmuştu ki Rasulüllah (s.a.v) bir gün amcası Ebu Talip’i buldu ve ona şunları söyledi:

— Hani o anlaştıkları sahife var ya, işte o sahifenin ‘Bismike Allahümme’ ( Allah’ım senin isminle) yazılı kısmı hariç ağaç kurtları tarafından yenildi.

Ebu Talip:

— Peki, bütün bunlardan nasıl haberdar oldun?

Rasulü Ekrem (s.a.v):

— Rabbim bildirdi.

Ebu Talip derhal Kureyş’in ileri gelenlerini buldu, şu teklifi götürdü:

— Artık o insanlara yaptığınız insanlık dışı muamelelere son verin, yeterince ölüme terk ettiniz zaten. Yeğenim Kâbe’nin içine astığınız boykot metninin ağaç kurtları tarafından yenildiğini, sadece ‘Bismike Allahümme’ ibaresinin kaldığını söylüyor. Eğer dediği gibi çıkarsa bu insanlara uyguladığınız baskılara son verecek misiniz?

Bu arada sözlerine en can alıcı hususu ilave etti:

— Eğer Yeğenimin dediği çıkmazsa size teslim edeceğime söz veriyorum, kabul ediyor musunuz?

Tereddüt etmeden hep birlikte:

— Peki, kabul ediyoruz cevabını verdiler.

Beraberce Kâbe’ye doğru gittiler, kapılar açıldı, birde ne görsünler gerçektende Rasulüllah’ın haber verdiği gibi anlaşma sahifesindeki o ibare hariç, ağaç kurtları tarafından yok edilmişti. O an şaşırıp kaldılar, ne yapacakların bilemediler, ama devreye Ebu Cehil kurnazlığı giriverdi.

Ebu Cehil yine cehilliğini göstererek:

— Ben inanıyorum ki senin yeğenin en büyük sihirbazdır, sözleriyle sabote etmeye çalıştı.

Şimdi sıra Ebu talip’e verilen sözün yerine getirilmesiydi. Nitekim Mutim ayağa kalktı ve sahifeyi indirdi, beklemeden herkesin gözü önünde yırtarak üç senedir devam eden zulme son verdi. Böylece zulüm sahifesinin defteri dürüldü.

Artık inananlar için yeni bir günün başlangıcı idi. Zira ‘Oh be dünya varmış’ dercesine Ebu Talip mahallesinde uzun süredir aç susuz cefa içerisinde mahzur kalanlar tekrar evlerine kavuşmanın sevincini yaşadılar.

Boykot metni çok ağır olmuştu, yinede buna da şükür demekten başka çare yoktu.
Hakeza zaman içerisinde Rasulullah ile birlikte olan arkadaşlarına baskı yapmaktan geri durmadılar. Bu durumda Allah’ın Rasulü dayanılmaz işkenceler karşısında ellerini açtı:

— Allah’ım onlara Yusuf Peygamber devrinde verilen kıtlık gibi kıtlık ver diye münacatta bulundu.

O dua ederde yerini bulmaz mı, elbette ki bulur. Derken müthiş bir kuraklık başladı da. Bütün şiddetiyle devam eden kıtlık sonucunda Allah Resulüne gelmek zorunda kaldılar. Ebu Süfyan:

— Ey Muhammed! Sen akrabalığa önem veren birisin. Kavmin açlıktan mahvolacak, Allah’a dua ette kurtulalım.

Habib-i Kibriya Efendimiz (s.a.v):

— Peki, dua ederim, duam kabul olunca iman edecek misiniz sualini yöneltti.

Ebu Süfyan:

— Evet, dedi.

Bu arada Allah Rasulünü vahiy hali sardı. Zaten inen vahiy de bu konu ile ilgili idi:

— Ey Rasulüm gökyüzünün kesif bir dumanı getireceği günü gözle. Bu duman insanları bürüyüp örter. Bu açık bir azaptır. Ey Rabbimiz biz hakikatı anlayan, inanan kişileriz derler ( Duhan 10–11)

Rasulullah kıtlığın kaldırılması için dua etti, ardından yağmurlar yağdı ve normal hayata dönüldü ama, Ebu Süfyan verdiği sözü çoktan unutmuştu bile.

Yüce Allah (c.c):

— Onlar için düşünmek, ibret almak nerede? Ama onları büyük bir şiddetle yakalacağımız gün. Evet, o gün biz intikam alacağız’ (Duhan 13–16) beyan buyurdu.

Aslında nüzul olan bu ayeti kerime ile Bedir’e işaret ediliyor ve kıyamet gününe kadar uzanan ilahi ceza vurgulanıyordu.

Velhasıl; zalimler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır elbette ki.


ALPEREN GÜRBÜZER
 
Üst