ZÜBEYR AĞABEY VE GAZETE MESELESi ve 19 MADDELİK ŞARTNAME

yozgati

Well-known member
ZÜBEYR AĞABEY VE GAZETE MESELESi ve 19 MADDELİK ŞARTNAME

Bu devrenin başlangıç tarihi: 1968 lerden başlıyarak Türkiye'de din adına yapılan miting ve toplantılar, siyasi amaçlı cemaatle namazlar ve daha sonra din ismi altında kurulan partiler ve sairelerle başladı. Hazret-i Üstadın vefatından 1968-1971'e kadar, her ne kadar Nur talebeleri sarsıntılar geçirdilerse de, fakat umumiyetle ve yüzde seksen ittifaklık ve yekvücudluk içinde kaldılar.

Merhum Zübeyr Ağabeyin hayatta olması ve bu zatın Üstadın tarz-ı meşrebini iyi bilmesi ve şahsî dirayet, mertlik, fedakârlık gibi seciyelere sahip bulunması hasebiyle, bütün Nur hizmetiyle alakadar mes'elelere çok önemle ve bizzat eğilmesi gibi sebeblerle, Nur cemaatı fazla bir zarar ve ihtilaf görmediler.



Amma 1968'den başlıyarak, 1971 ve takib eden senelerde kurulan dini partiler ve bunların sempatizanları; Nur talebelerinin kendilerine kayıtsız şartsız tabi' olmamasından ve arkalarından sürüklenip gitmediklerinden, bir çok iftiralar ve siyasi oyun ve yalanlarla leke sürmeye başladılar. Bazı mütevassıt dindar gazeteler de gâh bu yana, gâh o yana lehte aleyhte yazılar neşrettiler. Derken, Nur talebeleri hem o siyasi adamlarla, hem de adı geçen orta halli bazı gazetelerin sahipleriyle yer yer münakaşalara girişmiş oldular.


Bu sıralarda, Nur talebeleri bazı muharrirler başkasının gazetesinde ve emirleri altında çalışıyor ve o gazetelerde makaleler yazıyorlardı ise de, istedikleri manada yazılarını serbestçe yazamıyorlardı. Çünki bir gazetenin bünyesinde ve gazete sahibinin emri altında idiler.


GAZETE ÇIKARMA İHTİYACI
Sene 1968, "Bugün" gazetesi gittikçe trajini yükseltmekte idi. Bu gazete bazı Nurcu muharrir zatların istediği yazıları, makaleyi neşretmiyordu.


Salih Özcan Bey, büyük bir gazete çıkarmanın kat'î lüzumu üzerinde duruyor ve her yeri dolaşıyordu. İstanbul'daki gazetecilik meyilleri olan bazı Nurcu zatlar da Salih Özcan'ın bu fikrine iştirak ettiler ve "Bugün artık Nur cemaatının da bir gazetesi, yahut da yüksek trajlı kaliteli bir mecmuası olması zaruridir" dediler.


Salih Özcan ise, zaten bu işi hararetle arzu ediyor ve çalışıyordu. Kendisinin çıkarmakta olduğu "Hilal Mecmuası" varken, yine de bunu istiyordu. Çıkarılacak yeni gazetenin mali külfetinin tamamına yakın kısmını kendisinin deruhte edeceğini va'dediyordu.


MESELE ZÜBEYR AĞABEYE GÖTÜRÜLDÜ

Salih Özcan'ın ortaya atmış olduğu gazete fikrini, Salih Özcan'la birlikte içinde Mustafa Polat’ın ve Avukat Bekir Berk’in de bulunduğu bir heyet Zübeyr Ağabeye götürdüler. Birçok sebep ve hadiseleri ve esbab-ı mucibeleri Zübeyr Ağabeye anlattılar. Uzun uzadıya konuşmalar oldu. Zübeyr Ağabey bu mevzu'da ikna edilmek isteniyordu.


Zübeyr Ağabey, bu gösterilen kısmen haklı, kısmen mübalağalı esbab-ı mucibelerin üzerinde epeyce düşündü. Bu arada Hazret-i Üstadın bu meseledeki söz, ihtar, davranış ve hareketlerini de göz önünde bulundurdu. Nihayet, Nur cemaatı adına ve Nur talebelerini temsil eden bir gazetenin maddî âlemde çıkarılmasına suret-i katiyede Üstad'dan bir fetva, bir izin bulmanın mümkün olmadığını; fakat eskidenberi gazetecilikle uğraşan Salih Özcan ve Mustafa Polat gibi zatlar -ki zaten gazetecidirler- Kendi namlarına çıkarabilecekleri müstakim, ağır başlı, Nur davasının özünü savunacak bir mecmua veya gazetenin çıkarılmasına bazı şartlar çerçevesinde "evet!.." dedi.


Üstadımızın Nur talebeleri ve cemaatı adına ve onu temsil edecek bir gazetenin çıkarılmasına dair fetvası, izni olmadığını da kat'iyetle açıkladı. "Çünki bir gazete, ne olursa olsun, nihayet gazetedir. Kusurlar yapacaktır, hatalar edecektir. Hizibleştirmeyi netice verecektir.." dedi ve ağır bir şartname ile bunun temel prensiblerini ve kaidelerini yazıya döktü. "Bu kaideler dışında çıkacak bir gazetenin hiç bir zaman tanınmayacağını" da söyledi.





ŞARTNAME AYNEN ŞÖYLEDİR:


Madde-1: Salih Özcan imtiyaz sahibidir.


Madde-2: Mustafa Polat umumi neşriyat müdürüdür.


Madde-3: Gazetenin personelini tayin ve lüzumu halinde tebdil, umumî neşriyat müdürüne aittir.


Madde-4: Gazetenin politikası; sahibi ve umum müdürünün de dahil olduğu bir istişare heyeti tarafından tayin edilir. İstişare heyetindeki kimseler: Salih Özcan, Mustafa Polat. Abdurrahman Nuri, Halil Küçük (Zübeyr Ağabey kendi kalemiyle Halil Küçük. Mehmet Fırıncı ve Mehmet Birinci'yi bilâhere istişare heyetinden isimlerini silmiştir. Bu belge İstanbul'da bir dosyada mahfuzdur. A.B.) Ahmed Şahin, Rüştü Tafral, Mehmet Kutlular, Mehmet Fırıncı ve Mehmet Birincidir. Karar ekseriyetle verilir.


Madde-5: Sermaye 30 Ağustos 1968'e kadar Salih Özcan tarafından temin edilecek.. Sermayenin geri alınması, intişarın altıncı ayından sonra, ikibinden az beşbinden çok olmamak üzere çekilebilecek.


Madde-6: Gazetenin sahibi (Salih Özcan) Umumi neşriyat müdürü gibi maaş alacak ve sermaye olarak yatırdığı parayı tamamen çektikten sonra, artık para çekemiyecek. Kâr, gazetenin döner sermayesi olarak kalacak ve inkişafına sarfedilecektir. Gazete kapandığı takdirde, sermaye ve mal durumu istişarenin kararına göre tasarruf edilecektir. Mukavelede değişiklik de ancak istişarede bulunanların kararına göre olacaktır.


Madde-7: Neşriyat Müdürünün işinden çıkarılma vesaire durumları müşaveredeki kimselere aittir.


Madde-8: Gazete Risale-i Nura aykırı neşriyat yaptığında, istişaredeki kimselerin kararıyla kapatılır. Sahibi ve neşriyat müdürü bu isimle bir gazete çıkaramaz.


Madde-9: Kitap tanıtma işi, istişare kararıyla yapılır.


Madde-10: Gazetedeki neşriyatta, halde ve mazide Risale-i Nurun aleyhindeki kimselerin yazıları neşredilmez.


Madde-11: Risale-i Nuru devamlı mütalaa ile meşgul olup, Risale-i Nurun meslek ve meşrebiyle halen ve kalen yaşayan bir Nur talebesi, herhangi bir husus hakkında, Risale-i Nurdan ve Üstadımızdan me'haz göstererek tenvir ve ikaz edici bir şey söylerse, istişaredekiler onu kemal-i hürmetle dinleyecek ve nazara alacaktır.


Madde-12: Risale-i Nur parası, sermayesi elinde toplanan herhangi bir Nur talebesi veya Nur naşiri gerek re'sen, gerek dolayısıyla gazeteye ortak olamaz.


Madde-13: İstişaredeki kimselerden sahip, müdür ve orada memur olarak çalışandan başka biri, istişaredeki kimselerin izni olmadan gazetede maaşlı olarak çalışmayacak. Bu şahısların gazeteden maddeten istifadeleri hiçbir çeşit ve surette olmayacaktır.


Madde-14: İstişaredeki kimseler, burada (İstanbul'da) her zaman hazır oldukları için tercih edilmiştir. Bu itibarla Risale-i Nurdan ve Üstad'dan ve geçmiş hadisattan me'hazler göstererek de, herhangi bir Nur talebesi ile istişare edilebilir. Onun tenvirkâr fikirleri kemal-i hürmetle nazara alınır.


Madde-15: İstişarenin adabına son derece riayetkar olunacak. Müdavele-i efkâr ve istişare esasında cahillerin sıfatı olan laftan kuşkulanma, alınma, evham etme, kızıp tehevvüre gelme, bağırıp çağırma gibi amiyane şeylerden son derece içtinab edilecektir. Kanaatlara hürmet, muhabbet ve müsamaha bu kimselerin şiarı olacaktır.


Madde-16: İstişaredeki kimseler namına, onlardan habersiz olarak, istişare dahil bir kimse, başkalarınca sorulacak herhangi bir şeye, tek başına cevab veremez. Not alır, gelir istişare edeceklerle istişare eder

.
Madde-17: İstişaredeki reyler arz ve izhar edilirken, indî, şahsî veya sair meslek, meşreb ve cereyanlardan mülhem şeyler söylenmekten kaçınılıp delil ve me'hazden, Risale-i Nurun meslek, meşreb ve tarzından ilham alınmaya çalışılacak ve rızay-ı Îlahi ile hareket edilecektir.


Madde-18: Dine hizmet gayesiyle olanlarla görüşüp konuşmalarda, başka cereyanlarda görünen iftira ve ittihamlarla, şöhretperestlik ve maddi menfaatlar gibi gayet çirkin manalar verilmiyecek. Mesleğimiz hüsn-ü zandır. Biz Müslümanız aldanırız, aldatmayız.


Madde-19: Gazetenin istişaredeki kimselerin re'yi ile çıkarıldığını halka; Mustafa Polat, Salih Özcan vesairleri tarafından suret-i kafiyede söylenmiyecek. Çünki hem gazeteye, hem hizmete darbeler gelir. Aksi takdirde istişaredeki kimseler, gazete ile alakalı olmadıklarını ilan edeceklerdir."


Görüldüğü üzere şartname veya taahhüdnamedeki en çok mühim görülen ve gösterilen dört şeydir.


1- Gazete, öteden beri bir gazeteci olan Salih Özcan'ın namına olması ve adına çıkarılması.. Yine ötedenberi gazeteci olan Mustafa Polat'ın neşriyat müdürü gösterilmesiyle; Nur cemaatı adına olmadığına (yani zahir nazarda) önem verilmiştir.


2- Her şeyin mutlaka istişare ile karara bağlanması.. Bu istişarede mutlaka Risale-i Nurdan ilham alınan ve Hazret-i Üstad'ın meslek ve meşrebini rencide etmiyen bil'akis savunan ve yaşıyan fikirler çerçevesinde olmasına dikkat çekilmiştir.


3- Sair ehl-i imanla münakaşaya, polemiğe girmemek, girilse de hiç bir zaman sair gazeteler gibi iftira, yalan ve karalamalarla kişilerin veya cemaatlerin çürütülmesine çalışılmamasına azami dikkat verilmiştir.


4- Halde ve geçmişte Risale-i Nur aleyhinde bulunmuş ve bulunan kişi ve kişilerin herhangi bir sözü, yorumu veya siyasi sözleri bu gazetede neşredilmemesine lüzumu derecesinde tenbihatta bulunulmuştur.


Lâkin bugün artık herkesin gördüğü gibi, Zübeyr ağabeyin üzerinde ehemmiyetle titriyerek durduğu, bilhassa bu dört husus maalesef en kabih bir şekilde zedelenmiş, çiğnenmiş ve kal'e alınmamıştır.


Merhum Zübeyr ağabeyin, şartnameden hülasalandırdığımız dört mühim husustan üçüncüsünün lüzum ve ehemmiyetini çok önemle dile getiren 1970'lerde hususi şekilde arkadaşlarıyla birlikte neşretmiş olduğu bu gelen yazısıdır.


"Risale-i Nurun neşrinde kimseyi tefrik etmemek, icbar da etmemek, mülayemet ile muamele.
Bu hizmette metod: Müsbet hakikatları ders verip, din düşmanları ile ne sözle, ne fikirle ve ne de zihnen meşgul olmamak.


Risale-i Nura bilmiyerek itiraz eden ehl-i imana adavet etmeden ikaz.. Ve bütün kalbleri Lailaheillallah Muhammedün Resulullah üzerine tevhid.. Hatta Allah ve Peygamberine inanan fırak-ı dalle de olsa ve hatta ahiret gününe inanan ehl-i kitapla bile münazaradan çekinmek..


Ehl-i dünya ve ehl-i siyasete vesvese ve korku verecek her türlü tezahürden kaçınmak..


Hakka hizmet edenleri müsbet bir şekilde, İslamiyete hizmet noktasında desteklemek. Risale-i Nur talebeleri, birbirlerinin kusurları olsa da tenkid etmiyecek..


Hiç bir zaman beddua edilmeyecek hidayetleri için dua edilecek.


Bütün hadisat, hiç bir zaman bizleri üzmeyecek, bunları Allah'ın rengârenk birer tabloları kabul edeceğiz. İnsanlar âlemi, ağaçlar âlemi, hayvanat ve nebatat âlemleri nasıl zamanı geldikçe tebeddül ediyorlar, zahiren hoşumuza gitmiyen şeyler de zamanı geldikçe değişecektir.


Not: Bu düsturlar Risale-i Nur külliyatının bize verdiği derslerdir"


Gazete üstteki şartname ve taahhüdname çerçevesinde olarak çıkarıldı. Evvela 15 günde bir şeklinde çıkarıldı. İsmi "İTTİHAD" idi. Bir kaç sayı çıktı. Salih Özcan Bey va'dettiği şekilde sermayeyi tam bulamadı. Yani 30 Ağustos 1968 tarihine kadar bulacağını va'dettiği meblağı veremedi. Bazı sıkıntılar baş gösterdi. Nur talebelerinden gazete için yardımlar toplandı.


İTTİHAD Gazetesinin sermaye meselesi vesaireden, Mustafa Polat ile Salih Özcan arasında muhalefet ve münakaşalar oldu. Muhalefet büyüdü. Nihayet Salih Özcan gazeteden çekildi. Sermaye olarak koymuş olduğu parasını geri istedi. Kısmen peşin, kısmen taksitlerle kendisine ödendi. Böylelikle gazete Mustafa Polat'la Mehmet Kutlular adına tescil edilmiş oldu.

***


YİNE GAZETE VE HİKAYESİNE DÖNÜYORUZ
Gazete üstteki şartname ve taahhütname çerçevesinde olarak çıkarıldı.Evvela 15 günde bir şeklinde çıkarıldı. İsmi “İTTİHAD” idi.Bir kaç sayı çıktı. Salih Özcan bey va’dettiği şekilde sermayeyi tam bulamadı.Yani 30 Ağustos 1968 tarihine kadar bulacağını va’ dettiği meblağı veremedi. Bazı sıkıntılar baş gösterdi.Nur talebelerinden gazete için yardımlar toplandı.
İLK MUHALEFET ATAĞI
İttihad mecmuası kaç sayı çıktı hatırlamıyorum.Sermaye meselesi vesaireden, Mustafa Polat ile Salih Özcan arasında muhalefet ve münakaşalar oldu.
Salih Özcan şartnamede yazıldığı gibi, gazete mülkiyetinin yüzde ellibirinin resmen kendisine intikalini istedi. Öbürleri ise,”Va’dettiğiniz şekilde sermayeyi tamam layamadınız. Bizde sermaye kattık. Bu durumda gazetenin mülkiyeti yarı nisbetinde bizimdir.” dediler..ve bence muhalefetin ana mevzu da bu idi.
Salih Özcan,yüzde ellibirde ısrar etti.Öbürleri ise hayır dediler.
Muhalefet büyüdü.Birbirlerini silahla tehdit edebilecek kadar ileri gitti.Nihayet Salih Özcan gazeteden çekildi. Sermaye olarak koymuş olduğu parasını geri istedi. Kısmen peşin, kısmen taksitlerle kendisine ödendi ve o da çekip gitti.Böylelikle gazete Mustafa Polat’la Mehmet Kutlular adına tescil edilmiş oldu.
GAZETENİN MEŞGUL ETTİĞİ NUR CEMAATİ
Böylece gazetenin çıkmasıyla birlikte, kendisiyle beraber büyük ihtilaflar,gürültülü münakaşalar, gıybetler, su-i zanları da getirdi. Zübeyr ağabeyin şartnamesinin hükmü çoktan kalkmış ve bozulmuştu. Artık gazete,”Nurcuların Gazetesi” olarak gizli aşikar propagandalarla ilan ediliyordu. Nur cemaati arasında da gazete mi değil mi?..münakaşaları gittikçe büyüdü. Başta Ankara olmak üzere dağdağasız Nur hizmeti içinde olanlar, gazetenin durumuna karşı çıktılar.”Gazete ne olursa olsun bir siyaset lisanıdır. Nur talebeleri cemaati adına çıkamaz, Nur talebelerini meşgul edemez” diyorlardı.
1801
Gazeteyi çıkaranlar ve ayrıca muvazenesiz,sadece hadisat te’siriyle ve Risale-i Nurdan hiçbir fetva bulamayan kimselerde gazeteyi ve gazeteciliği müdafaa etmeye, medh etmeye, mutlak zaruri görmeye dair propagandasını yapmaya başladılar. Böylece Türkiye çapında düşmanlarında istediği ve beklediği hoşlarına gittiği büyük ihtilaf maalesef başlamış oldu.
Zübeyr ağabey, işin vehametini idrak etmiş, pişman olmuştu. Ama iş iştende geçmişti. Bu durumda ancak itidal ve muvazeneyi temin etmek işi kendisine kalmıştı. Uğraştı, çırpındı, didindi..İstanbul’da ayrı tavır, Ankara’da ayrı tavır gösteriyordu. Fakat işin içine siyaset ve tarafgirlik ve bunların şerh ve yorumları da girdiği için, artık i’tidal ve muvazene mümkün olmamaktaydı.Teferruata girmek istemiyorum.

ZÜBEYR AĞABEYİN VEFATI


1971'de Zübeyr Ağabey vefat etti. Fakat Üstad'ı gibi o da hüzünlü ve mükedder gitti. Zübeyr Ağabey’in vefatından sonra, ihtilaf gediği biraz daha genişledi. Çünki sağlığında açılan ihtilaf gediğini kapamak, muvazene ve itidali temin etmek için çırpınıp uğraştığı günlerde, gösterdiği ayrı ayrı tavır ve hareketlerine dayanan ve onun bu tavırlarını kendilerine istinadgâh kabul eden bazı fikirler de meydana çıktı. Müsbeti de Zübeyr Ağabey diyor, menfisi de Zübeyr Ağabey diyordu. O günlerden bu günlere kadar maalesef birçok ihtilaflar oldu ve ayrı gruplar teşekkül etti.


Bu yazı Mufassal Tarihçe-i Hayat sh:1797 1. baskı kitabından alınmıştır...


http://yozgatnur66.blogcu.com/zubeyr-aga...e/19926569


Risale-i Nur Araştırma Merkezi

Yozgatnur
 
Üst