Yirmi Dokuzuncu Lem'a

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 537

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>اِذْ هُوَ الْمُوجِدُ الْمَوْجُودُ الْبَاقِى فَلاَ بَأْسَ بِزَوَالِ الْمَوْجُودَاتِ لِدَوَامِ الْوُجُودِ الْمَحْبُوبِ بِبَقآءِ مُوجِدِهِ الْوَاجِبِ الْوُجُودِ.

وَهُوَ الصَّانِعُ الْفَاطِرُ الْبَاقِى فَلاَحُزْنَ عَلٰى زَوَالِ الْمَصْنُوعِ لِبَقآءِ مَدَارِ الْمَحَبَّةِ فِى صَانِعِهِ.

وَهُوَ الْمَلِكُ الْمَالِكُ الْبَاقِى فَلاَ تَأَسُّفَ عَلٰى زَوَالِ الْمُلْكِ الْمُتَجَدِّدِ فِى زَوَالٍ وَذِهَابٍ.

وَهُوَ الشَّاهِدُ الْعَالِمُ الْبَاقِى فَلاَ تَحَسُّرَ عَلٰى غَيْبُوبَةِ الْمَحْبُوبَاتِ مِنَ الدُّنْيَا لِبَقآئِهَا فِى دآئِرَةِ عِلْمِ شَاهِدِهَا وَفِى نَظَرِهِ. وَهُوَ الصَّاحِبُ الْفَاطِرُ الْبَاقِى فَلاَ كَدَرَ عَلٰى زَوَالِ الْمُسْتَحْسَنَاتِ لِدَوَامِ مَنْشَأِ مَحَاسِنِهَا فِى اَسْمآءِ فَاطِرِهَا.

وَهُوَ الْوَارِثُ الْبَاعِثُ الْبَاقِى فَلاَ تَلَهُّفَ عَلٰى فِرَاقِ اْلاَحْبَابِ لِبَقآءِ مَنْ يَرِثُهُمْ وَيَبْعَثُهُمْ.وَهُوَ الْجَمِيلُ الْجَلِيلُ الْبَاقِى فَلاَ تَحَزُّنَ عَلٰى زَوَالِ الْجَمِيلاَتِ الْلاَتِى هُنَّ مَرَايَا لِلاَسْمآءِ الْجَمِيلاَتِ لِبَقآءِ اْلاَسْمآءِ بِجَمَالِهَا بَعْدَ زَوَالِ الْمَرَايَا.

وَهُوَ الْمَعْبُودُ الْمَحْبُوبُ الْبَاقِى فَلاَ تَأَلُّمَ مِنْ زَوَالِ الْمَحْبُوبَاتِ الْمَجَازِيَّةِ لِبَقآءِ الْمَحْبُوبِ الْحَقِيقِىِّ.وَهُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّحِيمُ الْوَدُودُ الرَّؤُوفُ الْبَاقِى فَلاَ غَمَّ وَلاَمَأْيُوسِيَّةَ وَلاَ اَهَمِّيَّةَ مِنْ زَوَالِ الْمُنْعِمِينَ الْمُشْفِقِينَ الظَّاهِرِينَ لِبَقآءِ مَنْ وَسِعَتْ رَحْمَتُهُ وَشَفَقَتُهُ كُلَّ شَىْءٍ.
blank.gif
1





[NOT]O varlıkları icad eden Mûcid, varlığı sonsuza kadar devam eden Bâkî olduğundan, varlıkların geçip gitmelerinde bir beis yoktur. Çünkü mahbubun (sevgilinin) varlığı daimîdir.O herşeyi san’atla yapan Sâni, herşeyi benzersiz ve yoktan var eden Fâtır ve varlığı sonsuza kadar devam eden Bâkî olduğundan, san’at eserlerinin geçip gitmeleri üzüntüyü gerektirecek bir hal değildir. Çünkü muhabbet kaynağı olan, onların San’atkârının isim ve sıfatları bâkîdir.O herşeyin mülkü tamamen kendisine ait Melik, herşeyin sahibi Mâlik ve varlığı sonsuza kadar devam eden Bâkî olduğundan, mülkün zevâl ve gidiş gelişlerle yenilenmesinde esef duyulacak bir hal yoktur. O bütün âlemleri ve hâdiseleri her an görüp gözeten Şâhid ve herşeyi bilen Âlim ve varlığı sonsuza kadar devam eden Bâkî olduğundan, sevilen şeylerin dünyadan kaybolup gitmeleri üzüntüye sebebiyet vermez. Çünkü o sevgililerin varlığı, Ezelî Şahid’in ilim dairesinde ve nazarında bekà bulmaktadır.O herşeye Sahib, herşeyi yaratan Fâtır ve varlığı sonsuza kadar devam eden Bâkî olduğundan, güzel şeylerin geçip gitmesi keder vermez. Çünkü onların güzelliklerinin kaynağı olan Yaratıcılarının isimleri bâkîdirler.O bütün mülk ve servetin ezelî ve ebedî sahibi olan Vâris, bütün ölüleri haşirde tek bir emirle diriltip huzurunda toplayan Bâis ve varlığı sonsuza kadar devam eden Bâkî olduğundan, ahbâbın ayrılıklarından âh ü vâh etmek gerekmez. Çünkü bütün onlar kendisine dönen ve onları tekrar diriltecek olan Zât Bâkîdir.O sıfatlarının ve isimlerinin tecellisinde güzelliğin sonsuz mertebeleri bulunan ve kâinattaki bütün güzelliklerin kaynağı olan Cemîl, sonsuz haşmet ve yüceliğine lâyık sıfatları olan ve haşmetini varlıklar üzerinde gösteren Celîl ve varlığı sonsuza kadar devam eden Bâkî olduğundan, güzel şeylerin zevâliyle mahzun olmak gerekmez. Çünkü o güzeller, güzel olan İlâhî isimlerin aynalarıdırlar; İsimler ise, aynaların zevâlinden sonra, kendi güzellikleriyle beraber bâkîdir.O Kendisine ibadet eden bütün varlıkların tek ilâhı olan Mâbud, Kendisini seven âşıkların tek sevgilisi olan ve kâinattan sonsuz sevgiyle sevilen Mahbub ve varlığı sonsuza kadar devam eden Bâkî olduğundan, mecazî sevgililerin geçip gitmesinden elem çekilmez. Çünkü hakiki sevgili olan Mahbub bâkîdir.O rahmeti bütün varlıkları kuşatan Rahmân, her bir varlık üzerinden hususi rahmet tecellisi olan Rahîm, yarattığı varlıkları çok seven ve onlara da Kendisini her vesileyle sevdiren Vedûd ve her bir canlıya hususî şefkat ve ihsanı olan ve onlar üzerinde iltifatının incelikleri görünen Raûf ve varlığı sonsuza kadar devam eden Bâkî olduğundan, zâhirî nimet verici ve şefkat edicilerin geçip gitmelerinin ehemmiyeti yoktur; onlar için gam çekilmez ve ye’se düşülmez. Çünkü rahmet ve şefkati herşeyi kaplayan Zât bâkîdir.[/NOT]




 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 538

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>وَهُوَ الْجَمِيلُ اللَّطِيفُ الْعَطُوفُ الْبَاقِى فَلاَ حِرْقَةَ وَلاَعِبْرَةَ بِزَوَالِ اللَّطِيفَاتِ الْمُشْفِقَاتِ لِبَقآءِ مَنْ يَقُومُ مَقَامَ كُلِّهَا، وَلاَيَقُومُ الْكُلُّ مَقَامَ فَبَقآؤُهُ بِهٰذِهِ اْلاَوْصَافِ يَقُومُ مَقَامَ كُلِّ مَا فَنٰى وَزَالَ مِنْ اَنْوَاعِ مَحْبُوبَاتِ كُلِّ اَحَدٍ مِنَ الدُّنْيَا.
blank.gif
1
[حَسْبُنَا اللهُ وَنِعمَ الْوَكِيلُ]. نَعَمْ، حَسْبِى مِنْ بَقآءِ الدُّنْياَ وَمَا فِيهَا بَقآءُ مَالِكِهاَ وَصَانِعِهاَ وَفَاطِرِهاَ.

اَلنُّكْتَةُ الثَّانِيَةُ :

حَسْبِى HAŞİYE-1 مِنْ بَقآئِى أَنَّ اللهَ هُوَ إِلهِىَ الْباَقِى، وَخَالِقِىَ HAŞİYE-2 الْباَقِى، وَمُوجِدِىَ الْباَقِى، وَفَاطِرِىَ الْباَقِى، وَمَالِكِىَ الْباَقِى، وَشَاهِدِىَ الْباَقِى، وَمَعْبُودِىَ الْباَقِى، وَبَاعِثِىَ الْباَقِى،1 فَلاَ بَأْسَ وَلاَ



[NOT]Dipnot-1O bütün güzelliklerin kaynağı Cemîl, bütün ince lûtufların şirin ihsanların sahibi Lâtif ve sınırsız ikramlarıyla varlıklarını donatan Atûf ve varlığı sonsuza kadar devam eden Bâkî olduğundan, lütuf ve şefkat sahiplerinin geçip gitmesi azap sebebi olmadığı gibi, onlara ehemmiyet dahi verilmez. Çünkü onların hepsine bedel olan ve bütün bunlar, Onun tecellilerinden birtek tecellînin yerini tutamayan Zât bâkîdir.

Onun, bütün bu sıfatlarıyla beraber bâkî oluşu, dünyadaki herbir ferdin fenâ ve zeval bulan her nevi sevdiği şeye bedeldir. Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.Evet, dünyanın ve içindekilerin bekàsı için, onun Mâlikinin (Sahibinin) ve Sâniinin (San’atkârının) ve Fâtırının (Yaratıcısının) bekàsı bana yeter.


İkinci NükteBekà için Allah bana yeter.HAŞİYE 1 Çünkü O benim bâkî olan İlâhım ve bâkî olan Hâlıkım (Yaratıcım)HAŞİYE 2 ve bâkî olan Mûcidim (İcad edenim) ve bâkî olan Fâtırım (Yoktan var edicim) ve bâkî olan Mâlikim (Sahibim) ve bâkî olan Mâbudum (ibadetlerimi takdim ettiğim) ve bâkî olan Bâisimdir (Öldükten sonra dirilticimdir).


Haşiye-1 Nasıl ki afakın ve dünyanın fena ve zevalinin arkasında Bakî-i Zülcelal’in Baki esmasının cilvelerini gördüm tam teselli buldum. Öyle de şahsıma baktım, şahsımdaki müteaddit, muhtelif tabaka-i mevcudat-ı nefsiye ve meftun olduğum sıfât ve hakaik-i şahsiye gayet sür’atle zeval ve fenaya koştuklarından insanın fıtratındaki aşk-ı bekà sırrıyla o fânilerde bir bekà aradım. Halıkımın bakî cilve-i esmasını gördüm. Her bir sıfatımın zevalinde ona temessül eden bir ismin cilvesini baki gördüm. Ve kat’iyyen anladım ki, fıtrat-ı insaniyedeki aşk-ı bekà muhabbet-i ilâhiyeden teşa’ub eden bir muhabbettir. Mahbubunu yanlış bir surette arıyor. Aynada temessül edeni de sevmek, aramak lâzımken aynayı veya aynanın ziyneti hükmüne geçen temessülün keyfîyetini sevmeye başlıyor. “Huve” yerine “Ene” ye perestiş eder. Zevalinden sonra yanlışını anlıyor. Kalb ve mahiyet-i insaniye zişuur bir aynadır. Onda temessül edeni şuur ile hisseder. Aşk-ı bekà ile sever.



Haşiye-2 Şu gelecek sekiz kelimedeki “Ye” harfleri mütekellim zamiri olup, kendini gösteriyor.

[/NOT]


Bakî-i Zülcelal: varlığı kalıcı ve sürekli olan; heybet ve celal sahibi Allah Halık: her şeyi yaratan Allah
afak: bütün dünya, gözle görülen âlemaşk-ı beka: sonsuzluk aşkı, arzusu
bakî: ölümsüz, devamlı, kalıcı beka: devamlılık, kalıcılık
cilve: görüntü, akis cilve-i esma: Allah’ın isimlerinin görüntüsü, yansıması
ene: ben
esma: Allah’ın isimleri
fena: gelip geçicilik fâni: geçici, ölümlü
fıtrat: yaratılış fıtrat-ı insaniye: insanın yaratılışı, tabiatı
hakaik-i şahsiye: kişinin kendisine ait gerçekler huve: O, Allah
hâşiye: dipnot, açıklayıcı notkat'iyyen: kesin olarak
keyfîyet: nitelik, içerikmahbub: sevgili
mahiyet-i insaniye: insana ait özellikler, insanın iç yapısımeftun: düşkün, tutkun
muhabbet: sevgi muhabbet-i İlâhiye: Allah sevgisi
muhtelif: birçokmüteaddit: birçok
mütekellim: konuşan perestiş etmek: taparcasına sevmek
surette: şekilde sür'atle: hızla
sıfât: nitelikler, özellik tabaka-i mevcudat-ı nefsiye: nefsin hoşuna giden varlıklar tabakası
temessül: görünme, belirme teşa'ub etmek: şubelere ayrılmak
zamir: ismin yerini tutan kelimezeval: sona erme
ziynet: süs zîşuur: şuur sahibi, bilinçli

<tbody>
</tbody>

 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 539

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>حُزْنَ وَلاَ تَأَسُّفَ وَلاَ تَحَسُّرَ عَلٰى زَوَالِ وُجُودِى لِبَقآءِ مُوجِدِى، وَاِيجَادِهِ بِاَسْمآئِهِ. وَمَافِى شَخْصِى مِنْ صِفَةٍ إِلاَّ وَهِىَ مِنْ شُعَاعِ اِسْمٍ مِنْ اَسْمآئِهِ الْبَاقِيَةِ، فَزَوَالُ تِلْكَ الصِّفَةِ وَفَنَاؤُهَا لَيْسَ اِعْدَاماً لَهَا، ِلاَنَّهَا مَوْجُودَةٌ فِى دآئِرَةِ الْعِلْمِ وَبَاقِيَةٌ وَمَشْهُودَةٌ لِخَالِقِهَا.
blank.gif
1

وَكَذَا حَسْبِى مِنَ الْبَقآءِ وَلَذَّتِهِ عِلْمِى وَاِذْعَانِى وَشُعُورِى وَاِيمَانِى بِأَنَّهُ إِلهِٰىَ الْبَاقِى الْمُتَمَثِّلُ شُعَاعُ اِسْمِهِ الْبَاقِى فِى مِرْآةِ مَاهِيَّتِى؛ وَمَا حَقِيقَةُ مَاهِيَّتِى اِلاَّ ظِلٌّ لِذ ٰلِكَ اْلاِسْمِ. فَبِسِرِّ تَمَثُّلِهِ فِى مِرْآةِ حَقِيقَتِى صَارَتْ نَفْسُ حَقِيقَتِى مَحْبُوبَة ً لاَ لِذَاتِهَا بَلْ بِسِرِّ مَا فِيهَا وَبَقآءُ مَا تَمَثَّلَ فِيهَا اَنْوَاعُ بَقآءٍ لَهَا.
اَلنُّكْتَةُ الثَّالِثَةُ: HAŞİYE-1[حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ] اِذْ هُوَ الْوَاجِبُ الْوُجُودِ الَّذِى مَا هذِهِ الْمَوْجُودَاتُ السَّيَّالاَتُ اِلاَّ مَظَاهِرُ لِتَجَدُّدِ تَجَلِّيَاتِ اِيجَادِهِ وَوُجُودِهِ، بِهِ وَبِاْلاِنْتِسَابِ اِلَيْهِ وَبِمَعْرِفَتِهِ اَنْوَارُ الْوُجُودِ بِلاَحَدٍّ، وَبِدُونِهِ ظُلُمَاتُ الْعَدَمَاتِ وَاٰلاَمُ الْفِرَاقَاتِ الْغَيْرِ الْمَحْدُودَاتِ. 1



[NOT]Dipnot-1Öyleyse, benim vücudumun zevâlinde (geçip gitmesinde) beis yok, hüzün yok, teessüf yok, tahassür yoktur. Zira benim Mûcidim (icad edenim) bâkîdir ve Onun isimleriyle icadı dahi bâkîdir. Benim şahsımdaki nitelikler dahi, Onun bâkî olan isimlerinden bir ismin bir şuâsından başka birşey değildir. O sıfatlar, Hâlıkının (Yaratıcının) ilim dairesinde mevcut ve gözetimi altında bâkî olduğundan, onlar zeval ve fenâya gitmekle yok olmuyorlar.

Kezâ, bâkî olan İlâhımın bâkî isminin benim mahiyetimin aynasındaki şuâsının bâkî olduğuna; benim mahiyetimin hakikatinin dahi o ismin bir gölgesinden başka birşey olmadığına; ve o ismin, benim mahiyetimin aynasında temessülü sırrıyla, benim hakikatim dahi bizzat mahbup değil, onda olan ve onda bâkî kalan şeylerin çeşit çeşit bekàlar olması hasebiyle mahbup olduğuna dair ilmim ve iz’ânım ve şuurum ve imanım, bekà ve bekà lezzeti itibarıyla bana yeter.


Üçüncü NükteHAŞİYEAllah bize yeter; O ne güzel vekildir. Zira O öyle bir varlığı zorunlu Vâcibü’l-Vücuddur ki, bu akıp giden varlıklar Onun icad ve varlığının tecelliyatına birer mazhardan başka birşey değildir. Onunla ve Ona bağlanmakla ve Onun tanımakla, sınırsız varlık nurları hasıl olur. Ona iman ve bağlılık olmazsa, had ve hesaba gelmeyen yokluk karanlıkları ve ayrılık acıları ortaya çıkar.


Haşiye-1 Kâinatın en mühim muamması mütemadiyen mevt ve hayat, zeval ve fena içindeki faaliyet-i daimenin tılsımını keşfeden Yirmi Dördüncü Mektup’ta beş remiz ve beş işaretle izah edilen mühim bir hakikatın meratibine gayet icmalli işaretler nev’inden eskiden beri tahatturla tefekkür ediyordum. Ve fena ve zeval ve adem ise başka başka vücutların ünvanları olduğunu ve kesretli vücutları semere verdiğini ve zevale giden birşey kendine bedel çok vücutları bıraktığını gösterir bir nüktedir. Bir zihayatın mevti ve zevali birçok vücutları meyve verip arkasında bırakır, sonra gider. Evet, bir fânî, çok cihetlerle bâkî kalır. Bir dane çürümekle ölür, yüz daneyi camî bir sümbülü yerinde bırakır. İşte bu sırra binaen mevt ve ademden ürkmek ve zevalden teessüf etmek yerinde değildir.[/NOT]




adem: hiçlik, yoklukbedel: karşılık
binaen: -dayanarakbâkî: sürekli, kalıcı
cihet: yön câmi: kapsamlı, içine alan
dane: tohumfaaliyet-i daime: sürekli faaliyet, iş
fena: gelip geçicilik fâni: gelip geçici, yok olucu
gayet: son derecehakikat: gerçek, asıl
hâşiye: dipnot, açıklayıcı noticmalli: özet şekilde
izah edilen: açıklanankesretli: pek çok
keşfetmek: açığa çıkarmak, göstermek kâinat: evren
meratib: mertebeler, derecelermevt: ölüm
meyve vermek: netice vermekmuamma: anlaşılması ve çözülmesi güç şey
mühim: önemlimütemadiyen: sürekli olarak
nev'inden: türündennükte: ince ve derin anlam
remiz: işaretsemere vermek: meyve, netice vermek
tahattur: hatırlamateessüf etmek: üzülmek
tefekkür etmek: düşünmek tılsım: sır, gizem
vücut: varlık zeval: sona erme
zihayat: canlı, hayat sahibi

<tbody>
</tbody>
 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 540

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>وَمَا هٰذِهِ الْمَوْجُودَاتُ السَّيَّالَةُ اِلاَّ وَهِىَ مَرَايَا، وَهِىَ مُتَجَدِّدَةٌ بِتَبَدُّلِ التَّعَيُّنَاتِ اْلاِعْتِبَارِيَّةِ فِى فَنآئِهَا وَزَوَالِهَا وَبَقآئِهَا بِسِتَّةِ وُجُوهٍ: اَلاَوَّلُ: بَقآءُ مَعَانِيهَا الْجَمِيلَةِ وَهُوِيَّاتِهَا الْمِثَالِيَّةِ.


وَالثَّانِى: بَقآءُ صُوَرِهَا فِى اْلاَلْوَاحِ الْمِثَالِيَّةِ.وَالثَّالِثُ: بَقآءُ ثَمَرَاتِهَا اْلأُخْرَوِيَّةِ.وَالرَّابِعُ: بَقآءُ تَسْبِيحَاتِهَا الرَّبَّانِيَّةِ الْمُتَمَثِّلَةِ لَهَا، الَّتِى هِىَ نَوْعُ وُجُودٍ لَهَا وَالْخَامِسُ: بَقآؤُهَا فِى الْمَشَاهِدِ الْعِلْمِيَّةِ وَالْمَنَاظِرِ السَّرْمَدِيَّةِ.
blank.gif
1
وَالسَّادِسُ: بَقآءُ اَرْوَاحِهَا اِنْ كَانَتْ مِنْ ذَوِى اْلاَرْوَاحِ، HAŞİYE-1 وَمَا وَظِيفَتُهَا فِى كَيْفِيَّاتِهَا الْمُتَخَالِفَةِ فِى مَوْتِهَا وَفَنآئِهَا وَزَوَالِهَا وَعَدَمِهَا وَظُهُورِهَا وَاِنْطِفآئِهَا اِلاَّّ اِظْهَارُ الْمُقْتَضَيَاتِ ِلاَسْمآءٍ إِلَهِيَّةٍ. فَمِنْ سِرِّ هَذِهِ الْوَظِيفَةِ صَارَتِ الْمَوْجُودَاتُ كَسَيْلٍ فِى غَايَةِ السُّرْعَةِ تَتَمَوَّجُ مَوْتاً وَحَيَاةً وَوُجُوداً وَعَدَماً. وَمِنْ هَذِهِ الْوَظِيفَةِ تَتَظَاهَرُ الْفَعَّالِيَّةُ الدآئِمَةُ وَالْخَلاَّقِيَّةُ الْمُسْتَمِرَّةُ، فَلاَبُدَّ لِى وَلِكُلِّ اَحَدٍ أَنْ يَقُولَ: 1

[NOT]Dipnot-1Bu akıp giden varlıklar ancak birer aynadır ve zeval, fenâ ve bekàlarında taayyünat-ı itibariyelerinin (itibarî varlıklarının) değişmesiyle altı yönden yenilenmeye mazhardır.

Birincisi: Güzel mânâlarının ve misalî hüviyetlerinin bekàsı.İkincisi: Suretlerinin misalî levhalarda bâkî kalması.Üçüncüsü: Uhrevî meyvelerinin bekàsı.Dördüncüsü: Onun için bir nevi varlık demek olan, hafızaların levhalarında temessül eden Rabbânî tesbihlerin bekàsı.Beşincisi: İlmî meşhedlerde (sahnelerde) ve sermedî (daimî) manzaralarda bekàsı.Altıncısı: Eğer ruh sahiplerinden ise ruhunun bekàsı.HAŞİYE Zira onun ölümünde, fenâsında, zevâlinde, yokluğunda, ortaya çıkışında ve sönüp gitmesindeki çeşitli keyfiyet ve görevleri, İlâhî isimlerin muktazilerini (gerekli kıldığı şeyleri) izhar etmekten ibarettir. Bu görev sırrıdır ki, varlıkları, gayet sür’atle ölüm ve hayat, varlık ve yokluk dalgaları arasında gayet sür’atle cereyan eden bir sel haline getirmiştir. Kâinattaki daimî faaliyetin ve devamlı yaratılışın tezahürü, işte bu görev sırrından doğar. Öyleyse, ben ve herbir fert,


Haşiye-1 Meâli: Ruhun bekàsına dair Yirmi Dokuzuncu Risalede kat’î ve zarurî bir şekilde ve bâhir burhanlarla ispat edildiği gibi, eğer zîruhlardan değilse, hakikatinin kanunları ve mahiyetinin namusları ve teşekkülâtının düsturları bekà bulur. Zira o kanun ve namus ve düstur, o fert ve nevi için bir ruh-u emrî hükmündedir. Nasıl ki bir incir ağacı ölür ve yok olur; onun teşekkülâtının kanunlarından ibaret olan ruh-u emrîsi ise bekà bulur ve zerre gibi çekirdeklerinde devam eder. İşte o ruh-u emrî ölmemiş; belki suretler onun üzerinde yenileniyor, belki mahiyet-i hayatı devam ediyor. Zira onun mahiyeti, bâkî olan Esmâ-i Hüsnâdan bir ismin bir gölgesidir ki, o mahiyet, o bâkî ismin şuâsı altında bekà bulur ve onun hüviyeti dahi pek çok misalî levhalarda devam eder. Öyleyse, adem, zâil bir vücuttan daimî vücutlara geçiş için bir ünvandan başka birşey değildir.

[/NOT]




Esmâ-i Hüsnâ: Allah’ın en güzel isimleri adem: hiçlik, yokluk
beka: devamlılık, kalıcılık burhan: güçlü ve sarsılmaz delil
bâhir: açık, görünenbâki: devamlı, kalıcı, ölümsüz
daimî: devamlıdüstur: kural
hakikat: gerçek, asıl hâşiye: dipnot, açıklayıcı not
hüviyet: kimlik, temel özellikkat'î: kesin
levha: tablomahiyet: öz nitelik, özellik
mahiyet-i hayat: hayatın mahiyeti, esası, içyüzü meâl: açıklama, anlam
misalî: görüntüye dayalı namus: kanun
nevi: türruh: hayat kaynağı, can, cevher
ruh-u emrî: Allah’ın emrinden gelen ruh suret: biçim, şekil
teşekkülât: oluşumlarvücut: varlık
zarurî: zorunluzâil: gelip geçici
zîruh: ruh sahibi şuâ: parıltı

<tbody>
</tbody>
 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 541

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>[حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ] يَعْنِى حَسْبِى مِنْ الْوُجُودِ اَنِّى اَثَرٌ مِنْ اثَارِ وَاجِبِ الْوُجُودِ. كَفَانِى اٰنٌ سَيَّالٌ مِنْ هٰذَا الْوُجُودِ الْمُنَوَّرِ الْمَظْهَرِ، مِنْ مَلاَيِينَ السَّنَةِ مِنَ الْوُجُودِ الْمُزَوَّرِ اْلأَبْتَرِ.

نَعَمْ بِسِرِّ اْلاِنْتِسَابِ اْلاِيمَانِىِّ تَقُومُ دَقِيقَةٌ مِنَ الْوُجُودِ مَقَامَ اُلُوفِ السِّنِينَ بِلاَ اِنْتِسَابٍ اِيمَانِيٍّ، بَلْ تِلْكَ الدَّقِيقَةُ أَتَمُّ وَاَوْسَعُ بِمَرَاتِبٍ مِنْ تِلْكَ اْلآلآفِ سَنَةً.

وَكَذَا حَسْبِى مِنَ الْوُجُودِ وَقِيْمَتِهِ اَنِّى صَنْعَةُ مَنْ هُوَ فِى السَّمآءِ عَظَمَتُهُ وَفِى اْلاَرْضِ ايَاتُهُ، وَخَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضَ فِى سِتَّةِ اَيَّامٍ. وَكَذَا حَسْبِى مِنَ الْوُجُودِ وَكَمَالِهِ أَنِّى مَصْنُوعُ مَنْ زَيَّنَ وَنَوَّرَ السَّمآءَ بِمَصَابِيحَ، وَزَيَّنَ وَبَهَّرَ اْلاَرْضَ بِاَزَاهِيرَ.وَكَذَا حَسْبِى مِنَ الْفَخْرِ وَالشَّرَفِ أَنِّى مَخْلُوقٌ وَمَمْلُوكٌ، وَعَبْدٌ لِمَنْ هَذِهِ الْكآئِنَاتُ بِجَمِيعِ كَمَالاَتِهَا وَمَحَاسِنِهَا ظِلٌّ ضَعِيفٌ بِالنِّسْبَةِ اِلٰى كَمَالِهِ وَجَمَالِهِ، وَمِنْ ايَاتِ كَمَالِهِ وَاِشَارَاتِ جَمَالِهِ.

وَكَذَا حَسْبِى مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَنْ يَدَّخِرُ مَا لاَيُعَدُّ وَلاَيُحْصَى مِنْ نِعَمِهِ فِى صُنَيْدَقَاتٍ لَطِيفَةٍ هِىَ بَيْنَ [الْكَافِ وَالنُّونِ] فَيَدَّخِرُ بِقُدْرَتِهِ مَلاَيِينَ الْقَنَاطِيرَ فِى قَبْضَةٍ وَاحِدَةٍ فِيهَا صُنَيْدَقَاتٌ لَطِيفَةٌ تُسَمَّى بُذُوراً وَنُوىً.

وَكَذَا حَسْبِى مِنْ كُلِّ ذِى جَمَالٍ وَذِى اِحْسَانٍ، اَلْجَمِيلُ الرَّحِيمُ الَّذِى مَا هَذِهِ الْمَصْنُوعَاتُ الْجَمِيلاَتُ اِلاَّ مَرَايَا مُتَفَانِيَةٌ لِتَجَدُّدِ اَنْوَارِ جَمَالِهِ بِمَرِّ الْفُصُولِ وَالْعُصُورِ وَالدُّهُورِ، وَهَذِهِ النِّعَمُ الْمُتَوَاتِرَةُ وَاْلاَثْمَارُ الْمُتَعَاقِبَةُ فِى الرَّبِيعِ وَالصَّيْفِ مَظَاهِرُ لِتَجَدُّدِ مَرَاتِبِ إِنْعَامِهِ.
blank.gif
1



[NOT]
Evet, imanî intisab (bağ) sırrıyla bir dakikalık varlık, imanî intisabtan (bağdan) mahrum binlerce seneye mukabil gelir. Hattâ o bir dakika, varlık mertebeleri itibarıyla diğer binler seneden daha mükemmel ve daha geniştir.

Kezâ, göklerde büyüklüğü ve yerde âyetleri görünen ve gökleri ve yeri altı günde yaratan Zâtın san’atı olmam, bana varlık ve varlığın kıymeti itibarıyla yeter. Kezâ, göğü kandillerle süsleyip nurlandıran ve zemini çiçeklerle göz kamaştırıcı bir şekilde süsleyen Zâtın san’at eseri olmam, bana varlık ve varlığın kemâli itibarıyla yeter.
Kezâ, kâinat bütün kemâller ve güzellikleriyle Onun kemâl ve cemâline nisbetle bir zayıf gölgeden ve Onun kemâlinin delillerinden ve cemâlinin işaretlerinden ibaret olan Zâtın mahlûku ve memlûkü ve kulu olmam, bana iftihar ve şeref için yeter.
Kezâ, had ve hesaba gelmeyen nimetlerini kâf ve nun arasındaki lâtif sandukçalarda depolanan ve milyonlarla kantarı tohum ve çekirdek denilen bir avuç dolusu lâtif sandukçalarda kudretiyle toplayan Zât, herşey için bana yeter.

Kezâ, bütün cemal ve ihsan sahipleri yerine, bana o herşeyi güzel yaratan Cemîl ve her bir varlığa özel rahmet tecellisiyle Rahîm olan Zât yeter ki, bu güzel san’at eserleri, mevsimlerin ve asırların ve dehirlerin geçmesiyle Onun güzelliğinin nurlarını tazelendirmek için fenâya (yokluğa) mazhar olan aynalardan başka birşey değildir; ve bu bahar ve yaz mevsimlerinde tekrarlanan nimetler ve birbirini takip eden meyveler, mahlûkların ve günlerin ve senelerin gelip geçmesiyle Onun daimî nimetlerinin tazelenmesi için mahzarlardan (aynalardan) ibarettir.[/NOT]



 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 542

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>وَكَذَا حَسْبِى مِنَ الْحَيَاةِ وَمَاهِيَّتِهَا أَنِّى خَرِيطَةٌ وَفِهْرِسْتَةٌ وَفَذْلَكَةٌ وَمِيزَانٌ وَمِقْيَاسٌ لِجَلَوَاتِ اَسْمآءِ خَالِقِ الْمَوْتِ وَالْحَيَاةِ.
وَكَذَا حَسْبِى مِنَ الْحَيَاةِ وَوَظِيفَتِهَا كَوْنِى كَكَلِمَةٍ مَكْتُوبَةٍ بِقَلَمِ الْقُدْرَةِ، وَمُفْهِمَةٍ دآلَّةٍ عَلٰى اَسْمآءِ الْقَدِيرِ الْمُطْلَقِ الْحَىِّ الْقَيُّومِ بِمَظْهَرِيَّةِ حَيَاتِى لِلشُّؤُونِ الذَّاتِيَّةِ لِفَاطِرِى الَّذِى لَهُ اْلاَسْمآءُ الْحُسْنىٰ.

وَكَذَا حَسْبِى مِنَ الْحَيَاةِ وَحُقُوقِهَا اِعْلاَنِى وَتَشْهِيرِى بَيْنَ اِخْوَانِى الْمَخْلُوقَاتِ وَاِعْلاَنِى وَاِظْهَارِى لِنَظَرِ شُهُودِ خَالِقِ الْكآئِنَاتِ بِتَزَيُّنِى بِجَلَوَاتِ اَسْمآءِ خَالِقِى الَّذِى زَيَّنَنِى بِمُرَصَّعَاتِ حُلَّةِ وُجُودِى وَخِلْعَةِ فِطْرَتِى وَقِلاَدَةِ حَيَاتِى الْمُنْتَظَمَةِ الَّتِى فِيهَا مُزَيَّنَاتُ هَدَايَا رَحْمَتِهِ.

وَكَذَا حَسْبِى مِنْ حُقُوقِ حَيَاتِى فَهْمِى لِتَحِيَّاتِ ذَوِى الْحَيَاةِ لِوَاهِبِ الْحَيَاةِ وَشُهُودِى لَهَا وَشَهَادَاتٌ عَلَيْهَا. وَكَذَا حَسْبِى مِنْ حُقُوقِ حَيَاتِى تَبَرُّجِى وَتَزَيُّنِى بِمُرَصَّعَاتِ جَوَاهِرِ إِحْسَانِهِ بِشُعُورٍ اِيمَانِىٍّ لِلْعَرْضِ لِنَظَرِ شُهُودِ سُلْطَانِىَ اْلاَزَلِىِّ.وَكَذَا حَسْبِى مِنَ الْحَيَاةِ وَلَذَّاتِهَا عِلْمِى وَاِذْعَانِى وَشُعُورِى وَاِيمَانِى بِأَنِّى عَبْدُهُ وَمَصْنُوعُهُ وَمَخْلُوقُهُ وَفَقِيرُهُ وَمُحْتَاجٌ اِلَيْهِ، وَهُوُ خَالِقِى رَحِيمٌ بِى كَرِيمٌ لَطِيفٌ مُنْعِمٌ عَلَيَّ يُرَبِّينِى كَمَا يَلِيقُ بِحِكْمَتِهِ وَرَحْمَتِهِ.

وَكَذَا حَسْبِى مِنَ الْحَيَاةِ وَقِيْمَتِهَا مِقْيَاسِيَّتِى بِاَمْثَالِ عَجْزِى الْمُطْلَقِ وَفَقْرِى الْمُطْلَقِ وَضَعْفِى الْمُطْلَقِ، لِمَرَاتِبِ قُدْرَةِ الْقَدِيرِ الْمُطْلَقِ وَدَرَجَاتِ رَحْمَةِ الرَّحِيمِ الْمُطْلَقِ وَطَبَقَاتِ قُوَّةِ الْقَوِىِّ الْمُطْلَقِ.
blank.gif
1




[NOT]Dipnot-1:Kezâ, ölüm ve hayatın Yaratıcısı olan Allah’ın isimlerinin cilvelerine bir harita ve fihriste ve fezleke ve ölçü ve mikyas olmam, bana hayat ve hayatın mahiyeti itibarıyla yeter.
Kezâ, bütün Esmâ-i Hüsnânın müsemmâsı (sahibi) olan Fâtırımın (yoktan var edicim) zâtî şe’nlerine (sıfatların mahiyetlerinde bulunan zâtî özelliklerine) hayatımın mazhariyeti sırrıyla, kudret kalemiyle yazılan ve o herşeye mutlak gücü yeten Kadîr ve varlıklara hayat veren ve Kendisi ezelî ve ebedî hayat sahibi olan, bütün varlıkları ayakta tutan ve varlığının devamı için hiçbir sebebe muhtaç olmayan Hayy-ı Kayyûmun isimlerini gösterip anlatan bir kelime olmam, hayat ve hayatın görevi itibarıyla bana yeter.
Kezâ, beni, rahmet hediyelerinin süslerini ihtiva eden vücut elbisemin ve fıtrat (yaratılış) kaftanımın ve muntazam hayat gerdanlığımın süsleriyle zinetlendiren Yaratıcımın isimlerinin cilveleriyle süslenerek kardeşlerim olan mahlûklara ilân ve teşhirim ve kâinatın Yaratıcısının nazar-ı şuhuduna ilânım ve görünmem, hayat ve hayatın hukuku itibarıyla bana yeter.

Kezâ, hayatımın hukuku itibarıyla, hayat sahiplerinin Vâhib-i Hayata (hayatlarını verene) olan tahiyyatlarını (manevî hediyelerini) anlamam ve onlara şahit olup şahitlik etmem bana yeter.Kezâ, Ezelî Sultanımın görüşlerine arz olunmanın şuur ve imanında olarak Onun ihsan cevherlerinin süsleriyle süslenip güzelleşmem, hayatımın hukuku olarak bana yeter.Kezâ, Onun kulu ve san’at eseri ve mahlûku olduğuma ve Ona muhtaç bulunduğuma ve Onun, hikmetine ve rahmetine lâyık bir surette beni terbiye eden ve bana lütufta bulunup nimetlerini ihsan eden Hâlık-ı Rahîmim ve Rabb-i Kerîmim olduğuna dair iz’ânım ve şuurum ve imanım, hayat ve hayatın lezzeti itibarıyla bana yeter.Kezâ, mutlak acz ve mutlak fakr ve mutlak zaafım misaliyle o herşeye kàdir olan Kadîr-i Mutlakın kudret mertebelerine ve o herşeyi rahmetiyle kaplayan Rahîm-ı Mutlakın rahmet derecelerine ve o herşeye gücü yeten Kaviyy-i Mutlakın kuvvet tabakalarına ölçü teşkil etmem, hayat ve hayatın değeri itibarıyla bana yeter.[/NOT]
 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 543

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>وَكَذَا حَسْبِى بِمَعْكَسِيَّتِى بِجُزْئِيَّاتِ صِفَاتِى مِنَ الْعِلْمِ وَاْلاِرَادَةِ وَالْقُدْرَةِ الْجُزْئِيَّةِ لِفَهْمِ الصِّفَاتِ الْمُحِيطَةِ لِخَالِقِى. فَأَفْهَمُ عِلْمَهُ الْمُحِيطَ بِمِيزَانٍ عِلْمِىَ الْجُزْئِيِّ. وَكَذَا حَسْبِى مِنَ الْكَمَالِ، عِلْمِى بِأَنَّ إِلهِى هُوَ الْكَامِلُ الْمُطْلَقُ، فَكُلُّ مَافِِى الْكَوْنِ مِنَ الْكَمَالِ، مِنْ ايَاتِ كَمَالِهِ اِشَارَاتٌ اِلٰى كَمَالِهِ.

وَكَذَا حَسْبِى مِنَ الْكَمَالِ فِى نَفْسِى، اْلاِيمَانُ بِاللهِ، اِذِ اْلاِيمَانُ لِلْبَشَرِ مَنْبَعٌ لِكُلِّ كَمَالاَتِهِ. وَكَذَا حَسْبِى مِنْ كُلِّ شَيْءٍ ِلاَنْوَاعِ حَاجَاتِىَ الْمُطْلُوبَةِ بِاَنْوَاعِ أَلْسِنَةِ جِهَازَاتِىَ الْمُخْتَلِفَةِ، إِلَهِى وَرَبّى وَخَالِقِى وَمُصَوِّرِىَ الَّذِى لَهُ اْلأَسْمَاۤءُ الْحُسْنٰى اَلَّذِى هُوَ يُطْعِمُنِى وَيَسْقِينِى وَيُرَبِّينِى وَيُدَبِّرُنِى وَيُكَمِّلُنِى جَلَّ جَلاَلُهُ وَعَمَّ نَوَالُهُ

اَلنُّكْتَةُ الْرَّابِعَةُ :


حَسْبِى لِكُلِّ مَطَالِبِى مَنْ فَتَحَ صُورَتِى وَصُورَةَ اَمْثَالِى مِنْ ذَوِى الْحَيَاةِ فِى الْمآءِ بِلَطِيفِ صُنْعِهِ وَلَطِيفِ قُدْرَتِهِ وَحِكْمَتِهِ وَلَطِيفِ رُبُوبِيَّتِهِ.وَكَذَا حَسْبِى لِكُلِّ مَقَاصِدِى مَنْ اَنْشَأَنِى وَشَقَّ سَمْعِى وَبَصَرِى، وَأَدْرَجَ فِى جِسْمِى لِسَانًا وَجَنَانًا، وَاَوْدَعَ فِيهَا وَفِى جِهَازَاتِى مَوَازِينَ حَسَّاسَةٍ لاَتُعَدُّ لِوَزْنِ مُدَّخَّرَاتِ اَنْوَاعِ خَزآئِنِ رَحْمَتِهِ. وَكَذَا أَدْمَجَ فِى لِسَانِى وَجَنَانِى وَفِطْرَتِِى اٰلآتٍ جَسَّاسَةً لاَتُحْصٰى لِفَهْمِ اَنْوَاعِ كُنُوزِ اَسْمآئِهِ.

وَكَذَا حَسْبِى مَنْ اَدْرَجَ فِى شَخْصِىَ الصَّغِيرِ الْحَقِيرِ، وَاَدْمَجَ فِى وُجُودِىَ الضَّعِيفِ الْفَقِيرِ هَذِهِ اْلاَعْضآءَ وَاْلاٰلاٰتِ وَهَذِهِ الْجَوَارِحَ وَالْجِهَازَاتِ وَهَذِهِ الْحَوَاسَّ وَالْحِسِّيَاتِ وَهَذِهِ اللَّطآئِفَ وَالْمَعْنَوِيَّاتِ، ِلإِحْسَاسِ جَمِيعِ اَنْوَاعِ نِعَمِهِ وَلإِذَاقَةِ اَكْثَرِ تَجَلِّيَاتِ اَسْمَائِهِ بِجَلِيلِ اُلُوهِيَّتِهِ وَجَمِيلِ رَحْمَتِهِ وَبِكَبِيرِ رُبُوبِيَّتِهِ وَكَرِيمِ رَأْفَتِهِ وَبِعَظِيمِ قُدْرَتِهِ وَلَطِيفِ حِكْمَتِهِ.
blank.gif
1




[NOT]
Dipnot-1:Kezâ, cüz’î ilim, irade ve kudret gibi sıfatlarımın cüz’îliğinin ölçüsüyle Yaratıcımın ihata edici sıfatlarını anlamam bana yeter. Nitekim benim cüz’î ilmimin ölçüsüyle Onun ihata edici ilmini anlarım. Hâkezâ, benim İlâhımın mükemmelliğin sonsuz mertebelerine sahip bir Kâmil-i Mutlak olduğuna ve kâinatta kemâlât olarak ne varsa Onun kemâlinin âyetlerinden bir âyet ve Onun kemâlinin işaretlerinden bir işaret olduğuna dair bilgim, kemal olarak bana yeter.Kezâ, nefsimde kemâlât olarak Allah’a iman bana yeter; çünkü insanoğlu için iman bütün kemâlâtın kaynağıdır.

Kezâ, çeşitli organ ve cihazlarımın lisanıyla istenilen çeşitli ihtiyaçlarımın hepsi için, bütün Esmâ-i Hüsnânın müsemmâsı (sahibi) olan, beni yediren ve içiren ve terbiye ve tedbir eden ve beni kemâle erdiren, celâli (haşmeti) herşeyden sonsuz derecede yüce olan ve lütuf ve ihsanı herşeyi kuşatan İlâhım ve Rabbim ve Hâlıkım (Yaratıcım) ve Musavvirim (Şekillendirenim) bana yeter.

Dördüncü Nükte

Benim suretimi ve emsalim olan hayat sahiplerinin suretlerini basit bir sudan lâtif san’atıyla ve herşeye nüfuz eden kudreti ve hikmetiyle ve herşeyi her şe’niyle kaplayan rububiyetiyle (rablığıyla) açan Zât, bütün taleplerim için bana yeter.

Kezâ, beni inşa eden, kulağımı ve gözümü açan, cismime lisanımı ve kalbimi yerleştiren, vücuduma ve organlarıma, rahmet hazinelerinin çeşit çeşit müddeharatını (depolarını) tartacak hesapsız ölçüler yerleştiren ve kezâ lisanıma ve kalbime ve yaratılışıma, isimlerinin çeşit çeşit definelerini anlamaya yarayacak hesapsız hassas âletler yerleştiren Zât, benim bütün maksatlarıma yeter.

Kezâ, bana bütün enva-ı nimetini ihsas etmek ve ekser isimlerinin tecellilerini tattırmak için, celîl ulûhiyetiyle (haşmetli İlâhlığıyla) ve cemîl (güzel) rahmetiyle ve kebîr rububiyetiyle (büyük rablığıyla) ve kerîm re’fetiyle ve büyük kudretiyle ve lâtif hikmetiyle benim küçük ve hakir şahsımda ve zayıf ve fakir vücudumda bu organ ve âletleri ve bu cevher ve cihazları ve bu havâss ve hissiyatı ve bu lâtifeleri ve maneviyatı yerleştiren Zât bana yeter.

[/NOT]



 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 544

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>اَلنُّكْتَةُ الْخَامِسَةُ :

لاَبُدَّ لِى وَلِكُلِّ اَحَدٍ اَنْ يَقُولَ حَالاً وَقَالاً وَمُتَشَكِّراً وَمُفْتَخِراً:

حَسْبِى مَنْ خَلَقَنِى، وَاَخْرَجَنِى مِنْ ظُلْمَةِ الْعَدَمِ وَأَنْعَمَ عَلَىَّ بِنُورِ الْوُجُودِ.وَكَذَا حَسْبِى مَنْ جَعَلَنِى حَيًّا فَأَنْعَمَ عَلَىَّ نِعْمَةَ الْحَيَاةِ الَّتِى تُعْطِى لِصَاحِبِهَا كُلَّ شَىْءٍ وَتُمَدُّ يَدَ صَاحِبِهَا اِلٰى كُلِّ شَىْءٍ.


وَكَذَا حَسْبِى مَنْ جَعَلَنِى اِنْسَاناً فَأَنْعَمَ عَلَيَّ بِنِعْمَةِ اْلاِنْسَانِيَّةِ الَّتِى صَيَّرَتِ اْلاِنْسَانَ عَالَماً صَغِيرًا اَكْبَرَ مَعْنىً مِنَ الْعَالَمِ الْكَبِيرِ.وَكَذَا حَسْبِى مَنْ جَعَلَنِى مُؤْمِناً فَأَنْعَمَ عَلَيَّ نِعْمَةَ اْلاِيمَانِ الَّذِى يُصَيِّرُ الدُّنْيَا وَاْلآخِرَةَ كَسُفْرَتَيْنِ مَمْلُوءَتَيْنِ مِنَ النِّعَمِ يُقَدِّمُهُمَا اِلٰى الْمُؤْمِنِ بِيَدِ اْلاِيمَانِ.وَكَذَا حَسْبِى مَنْ جَعَلَنِى مِنْ اُمَّةِ حَبِيبِهِ مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ، فَأَنْعَمَ عَلَيَّ بِمَا فِى اْلاِيمَانِ مِنَ الْمَحَبَّةِ وَالْمَحْبُوبِيَّةِ اْلإِلَهِيَّةِ، اَلَّتِى هِىَ مِنْ أَعْلٰى مَرَاتِبِ الْكَمَالاَتِ الْبَشَرِيَّةِ، وَبِتِلْكَ الْمَحَبَّةِ اْلاِيمَانِيَّةِ تَمْتَدُّ اَيَادِى اِسْتِفَادَةِ الْمُؤْمِنِ اِلٰى مَا لاَيَتَنَاهٰى مِنْ مُشْتَمِلاَتِ دآئِرَةِ اْلاِمْكَانِ وَالْوُجُوبِ.

وَكَذَا حَسْبِى مَنْ فَضَّلَنِى جِنْساً وَنَوْعاً وَدِيناً وَاِيمَاناً عَلٰى كَثِيرٍ مِنْ مَخْلُوقَاتِهِ، فَلَمْ يَجْعَلْنِى جَامِداً وَلاَحَيَوَاناً وَلاَضآلاًّ، فَلَهُ الْحَمْدُ وَلَهُ الشُّكْرُ.

وَكَذَا حَسْبِى مَنْ جَعَلَنِى مَظْهَراً جَامِعاً لِتَجَلِّيَاتِ اَسْمآئِهِ وَاَنْعَمَ عَلَيَّ بِنِعْمَةٍ لاَتَسَعُهَا الْكآئِنَاتُ بِسِرِّ حَدِيثِ: (لاَيَسَعُنِى اَرْضِى وَلاَسَمآئِى وَيَسَعُنِى قَلْبُ عَبْدِىَ الْمُؤْمِنِ) يَعْنِى اِنَّ الْمَاهِيَّةَ اْلاِنْسَانِيَّةَ مَظْهَرٌ جَامِعٌ لِجَمِيعِ تَجَلِّيَاتِ اْلاَسْمآءِ الْمُتَجَلِّيَةِ فِى جَمِيعِ الْكآئِنَاتِ.
blank.gif
1






[NOT]
Dipnot-1:Beşinci Nükte
Ben ve herbir fert, halen ve kàlen, müteşekkir ve müftehir olarak, şöyle demeliyiz:

Beni yaratan ve yokluk karanlıklarından çıkararak bana varlık nurunu nimet olarak veren Zât bana yeter.Kezâ, sahibine herşeyi veren ve onun elini herşeye uzatan hayat nimetini bana bağışlayarak beni hayat sahibi yapan Zât bana yeter.Kezâ, insanı, büyük âlemden mânen daha büyük bir küçük âlem yapan insaniyet nimetini bana bağışlayarak beni insan yapan Zât bana yeter.Kezâ, dünya ve âhireti nimetlerle dolu iki sofra haline getirerek iman eliyle mü’mine takdim eden iman nimetini bana bağışlayarak beni mü’min yapan Zât bana yeter.

Kezâ, beni habibi olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın ümmeti yaparak, imanda bulunan ve bütün kemâlât-ı beşeriye mertebelerinin üstünde olan muhabbet ve İlâhî muhabbet nimetini bana bağışlayan ve bu imânî muhabbet ile, mü’minin istifadesini imkân (kâinat) ve vücub (Cenâb-ı Hakkın zâtı) dairelerinin sonsuz müştemilâtına (kapsamına) kadar genişleten Zât bana yeter.

Kezâ, beni cansız kılmayıp, hayvan yapmayıp, dalâlette bırakmayarak, cins ve nevi ve din ve iman itibarıyla mahlûklarının pek çoğundan üstün kılan Zât bana yeter ki, hamd de Ona, şükür de Ona mahsustur.

Kezâ, “Ne yere, ne de göğe sığmadım; Ben bir mü’min kulumun kalbine sığdım” meâlindeki hadisin sırrıyla, yani, bütün kâinatta tecellî eden İlâhî isimlerin bütün tecellilerine insanın câmi bir mazhar (ayna) olması sırrıyla, kâinata sığmayan bir nimeti bana bağışlayarak beni isimlerinin tecellilerine içine alan bir ayna yapan Zât bana yeter.

[/NOT]
 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 545

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>وَكَذَا حَسْبِى مَنِ اشْتَرٰى مُلْكَهُ الَّذِى عِنْدِى مِنِّى، لِيَحْفَظَهُ لِى ثُمَّ يُعِيدَهُ اِلَيَّ، وَاَعْطَانَا ثَمَنَهُ الْجَنَّةَ، فَلَهُ الشُّكْرُ وَلَهُ الْحَمْدُ بِعَدَدِ ضَرْبِ ذَرَّاتِ وُجُودِى فِى ذَرَّاتِ الْكَآئِنَاتِ.
حَسْبِى رَبِّى جَلَّ اللهُ

نُورْ مُحَمَّدْ صَلّى اللهُ


لاَ إِلٰهَ اِلاَّ اللهُ

حَسْبِى رَبِّى جَلَّ اللهُ


سِرُّ قَلْبِى ذِكْرُ اللهُِ

ذِكْرُ اَحْمَدْ صَلَّى اللهُ

لاَ إِلٰهَ اِلاَّ اللهُ
blank.gif
1



endOfSection.gif
endOfSection.gif




[NOT]Dipnot-1:Kezâ, bende bulunan mülkünü muhafaza etmek üzere benden satın alarak sonra bana iade eden ve karşılığında bize Cenneti veren Zât bana yeter. Vücudumun zerrelerinin kâinatın zerreleriyle çarpımı sayısınca Ona şükür ve hamd olsun.
Hasbî Rabbî Cellallah.

Nûr Muhammed Sallallah.

Lâilâhe illallah.

Hasbî Rabbî Cellallah.

Sirru kalbî zikrullah.

Zikrü Ahmed Sallallah.

Lâilâhe illallah.

[/NOT]



 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 546

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>
اَلْباَبُ السّادِسُ
blank.gif
1

فِى [لاَ حَوْلَ وَلاَقوَّةَ إِلاَّ بِاللهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ] HAŞİYE-1 وَهٰذِهِ الْكَلِمَةُ الطَّيّبَةُ الْمُباَرَكَةُ خَامِسَةٌ مِنَ الْخَمْسِ الْباَقِيَاتِ الصَّالِحَاتِ الْمَشْهُورَاتِ الَّتِى هِىَ: [سُبْحَانَ اللهِ. وَالْحَمْدُ ِللهِ، وَلاَ إِلٰهَ إِلاَّ اللهُ، وَاللهُ اَكْبَرُ، وَلاَ حَوْلَ وَلاَقُوَّةَ إِلاَّ بِاللهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ].

besmele.jpg


إِلٰهِى وَسَيّدِى وَمَالِكِى!

لِى فَقْرٌ بِلاَ نِهَايَةٍ، مَعَ أَنَّ حَاجَاتِى وَمَطَالِبِى لاَ تُعَدُّ وَلاَتحْصىٰ، وَتَقْصُرُ يَدِى عَنْ أَدْنٰى مَطَالِبِى. فَلاَ حَوْلَ وَلاَقوَّةَ إِلاَّ بِكَ يَا رَبِّىَ الرَّحِيمَ! وَياَ خَالِقِىَ الْكَريِمَ! يَا حَسِيبُ يَا وَكِيلُ يَا كَافِى.1



[NOT]Dipnot-1:ALTINCI BABلاَحَوْلَ وَلاَقُوَّةَ اِلاّٰ بِاللهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ Hakkındadır.HAŞİYE
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

Ey İlâhım ve Seyyidim ve Mâlikim,

Fakrım sınırsızdır. İhtiyaçlarım ve isteklerim had ve hesaba gelmez. Benim elim ise, isteklerimin en küçüğüne bile yetişmez. Kudret ve kuvvet ancak Senindir, ey her bir varlığı terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran ve sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olan Rabb-i Rahîmim ve ey herşeyi yoktan yaratan ve ikramı bol olan Hâlık-ı Kerîmim! Ey varlıkların bütün amellerini kaydedip muhasebelerini bir anda gören ve onların her türlü ihtiyaçlarını görüp gözeten Hasîb, ey Kendisine tevekkül edenlerin işlerini en güzel şekliyle üstlenen, isteklerine en güzel şekilde cevap veren ve bütün dertlerini en güzel şekilde gideren Vekîl, ey isimlerinin tecellileri varlıkların her türlü ihtiyaçlarına yeten Kâfi!


Haşiye-1 Çok risalelerde beyan etmişiz ki, insanın fıtratında hadsiz bir acz ve nihayetsiz bir fakr bulunmakla beraber, hadsiz a’dâsı ve nihayetsiz metalibi vardır. İnsan, bu acz, bu fakrdan fıtraten bir Kadîr, bir Rahîme ilticaya muhtaçtır. Nasıl ki, Hasbünallahü ve ni’me’l-Vekîl birinci cümlesini aczine merhem ve bütün a’dâsına karşı bir melce gösterir. Ve ni’me’l-Vekîl cümlesi de fakrına deva ve bütün metalibine bir vesileyi gösterdiği gibi, Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-Aliyyi’l-Azîm dahi başka bir surette, aynen Hasbünallah gibi, acz ve fakr-ı beşerînin ilâcı, ve lâ havle kelimesi a’dâsına karşı nokta-i istinadı kendi kuvvetinden teberrî etmekle kuvve-i İlâhiyeye iltica, ve lâ kuvvete kelimesiyle metalibine, hâcâtına vesile-i mutlak tevekkül ile kudret-i İlâhiyeye itimaddır. Bu lâ havle ve lâ kuvvete cümlesinin pek çok meratibini kendimde tecrübeyle hissetmiştim. O mertebeleri birer birer kısa kelimelerle işaretler koymuşum. O işaretler vasıtasıyla o meratipleri mülâhaza ediyorum. Bu babda kısmen o mertebeleri remzeden kelimeler aynen zikredilecektir.

[/NOT]



Hasbünallah: Allah bize yeterHasbünallahü ve ni'me'l-Vekîl: Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.
Kadîr: herşeye gücü yeten, sonsuz güç ve kudret sahibi Allah Rahîm: her bir varlığa şefkat ve merhamet gösteren Allah
Ve ni'me'l-Vekîl: O ne güzel vekildira'dâ: düşmanlar
acz: güçsüzlük bab: kısım, bölüm
beyan etmek: açıklamak devâ: ilâç, çare
fakr: fakirlik, ihtiyaç hali fakr-ı beşerî: insandaki fakirlik, her şeye muhtaç olma özelliği
fıtrat: yaratılış fıtraten: yaratılış itibarıyla
hadsiz: sınırsızhâcât: ihtiyaçlar
hâşiye: dipnot, açıklayıcı not iltica: sığınma
itimad: güvenmekudret-i İlâhiye: Allah’ın güç, kuvvet ve iktidarı
kuvve-i İlâhiye: İlâhî kuvvet melce: sığınak
meratib: mertebeler, derecelermetâlib: istekler, arzular
mülâhaza etmek: değerlendirme yapmaknihayetsiz: sınırsız, sonsuz
nokta-i istinad: dayanak noktası remzetmek: işaret etmek
risale: Risale-i Nur’u oluşturan bölümlerden her birisi surette: şekilde
teberrî etmek: uzaklaşmaktevekkül: Allah’a güvenme ve Onu vekil kabul etme
vesile-i mutlak: kesin aracı zikredilmek: belirtilmek, söylenilmek

<tbody>
</tbody>


 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 547

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>إِلٰهِى! إِخْتِيَارِى كَشَعْرَةٍ ضَعِيفَةٍ، وَآمَالِى لاَتحْصٰى. فَأَعْجَزُ دَائِمًا عَمّا لاَ اَسْتَغْنِى عَنْهَا أَبدًا. فَلاَ حَوْلَ وَلاَقوَّةَ إِلاَّ بِكَ يَاغَنِيُّ يَاكَرِيمُ يَاكَفِيلُ يَاوَكِيلُ يَاحَسِيبُ يَاكَافِى.

إِلٰهِى وَسَيّدِى وَمَالِكِى!

إِقْتِدَارِى كَذَرَّةٍ ضَعِيفَةٍ، مَعَ أَنَّ اْلاَعْدَاءَ وَالْعِلَلَ وَاْلاَوْهَامَ وَاْلاَهْوَالَ وَاْلآلآمَ وَاْلاَسْقَامَ وَالظّلمَاتِ وَالضّلاَلَ وَاْلاَسْفَارَ الطّوَالَ مَا لاَ تُحْصٰى. فَلاَ حَوْلَ عَنْهَا، وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى مُقَابَلَتِهَا إِلاَّ بِكَ يَاقَوِيُّ يَاقَدِيرُ يَاقَرِيبُ يَامُجِيبُ يَاحَفِيظُ يَاوَكِيلُ.

إِلٰهِى! حَياَتِى كَشُعْلَةٍ تَنْطَفِئُ كَأَمْثاَلِى. وَآماَلِى لاَتحْصٰى. فَلاَ حَوْلَ عَنْ طَلَبِ تِلْكَ اْلاَمَالِ، وَلاَقوَّةَ عَلٰى تَحْصِيلِهَا إِلاَّ بِكَ يَاحَيُّ يَاقَيّومُ يَاحَسِيبُ يَاكَافِى يَاوَكِيلُ يَاوَافِى.إِلَهِى! عُمْرِى كَدَقِيقَةٍ تَنْقَضِى كَاَقراَنِى؛ مَعَ أَنَّ مَقَاصِدِى وَمَطَالِبِى لاَ تُعَدُّ وَلاَ تُحْصٰى. فَلاَ حَوْلَ عَنْهَا وَلاَ قُوَّةَ عَلَيْهَا إِلاَّ بِكَ يَاأَزَلِيُّ يَاأَبدِيُّ يَاحَسِيبُ يَاكَافِى يَاوَكِيلُ يَاوَافِى.
blank.gif
1



[NOT]
Dipnot-1: İlâhî, ihtiyarım (iradem) zayıf bir kıl gibi; emellerim ise hesaba gelmez. Hiçbir zaman vazgeçemeyeceğim şeylere ulaşmaktan ise, her zaman âcizim. Kudret ve kuvvet ancak Senindir, ey hiçbir varlığa ve hiçbir şeye muhtaç olmayan ve servet ve zenginliğinin sınırı bulunmayan Ganî, ey bütün canlıları çeşitli duygularla donatıp sayısız rahmet meyvelerini ve nimetlerini önlerine seren ve iyiliği bol olan Kerîm, ey bütün varlıklara lâzım olan herşeyi noksansız, vakti vaktine yetiştiren Kefîl, ey varlıkların bütün amellerini kaydedip muhasebelerini bir anda gören ve onların her türlü ihtiyaçlarını görüp gözeten Hasîb, ey isimlerinin tecellileri varlıkların her türlü ihtiyaçlarına yeten Kâfî!
Ey İlâhım ve Seyyidim ve Mâlikim,

Benim iktidarım bir zayıf zerre gibidir. Düşmanlar, illetler, kuruntular, korkular, elemler, hastalıklar, zulmetler, sapıklıklar ve uzun seferler ise hesaba gelmez. Bütün bunlardan beni kurtaracak kudret ve onlara karşılık verecek kuvvet ancak Senindir, ey kuvveti bütün kâinatı kaplamış ve bütün varlıkları zaptederek hükmü altına almış olan Kavî, ey dilediği herşeyi en mükemmel şekilde sür’atle ve kolayca yaratabilen ve kâinattaki herşeyi sonsuz kudreti altında tutan Kadîr, ey herşeye herşeyden daha yakın olan Karîb, ey dualara en güzel şekilde cevap veren Mücîb, ey bütün varlıkların, hallerinden hareketlerine kadar herşeyini ve bilhassa insanların ve cinlerin bütün amellerini dikkatle kaydedip koruyan ve bütün varlıkları her türlü kötülük ve tehlikelere karşı muhafaza eden Hafîz, ey Kendisine tevekkül edenlere başarı ihsan eden, isteklerine cevap veren ve bütün dertlerini gideren Vekîl!

İlâhî! Tıpkı benzerlerim gibi, benim de hayatım çabuk söner bir parıltıcıktır. Emellerim ise hesaba gelmez. Bütün bunları isteme ihtiyacını hissettirmeyecek kudret ve onları elde etmeye yetecek kuvvet ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey her an diri olup her canlıya hayat veren ve herşeyi ayakta tutan Hayy-ı Kayyûm, ey varlıkların bütün amellerini kaydedip muhasebelerini bir anda gören ve onların her türlü ihtiyaçlarını görüp gözeten ve sonsuz rahmeti benim herşeyime yeter deyip, Kendisine tevekkül edenlerin her türlü ihtiyacına yetişen Hasîb-i Kâfî, ey Kendisine tevekkül edenlere başarı ihsan eden, isteklerine cevap veren ve bütün dertlerini gideren ve vaadini yerine getirmesinde şüphe olmayan ve bütün varlıkların ihtiyaçlarını kudret ve rahmetiyle gideren Vekîl-i Vâfî!

İlâhî! Tıpkı akranım gibi, benim ömrüm de tükenip gidecek bir dakikadan ibarettir. Maksat ve isteklerim ise had ve hesaba gelmez. Onlara karşı koyacak kudret ve onlara yetecek kuvvet, ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey varlığının başlangıcı ve sonu olmayan Ezelî ve Ebedî, ey varlıkların bütün amellerini kaydedip muhasebelerini bir anda gören ve onların her türlü ihtiyaçlarını görüp gözeten ve sonsuz rahmeti benim herşeyime yeter deyip, Kendisine tevekkül edenlerin her türlü ihtiyacına yetişen Hasîb-i Kâfî, ey Kendisine tevekkül edenlere işlerinde başarı ihsan eden, isteklerine cevap veren ve bütün dertlerini gideren ve vaadini yerine getirmesinde şüphe olmayan ve bütün varlıkların ihtiyaçlarını kudret ve rahmetiyle gideren Vekîl-i Vâfî!

[/NOT]



 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 548

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>إِلٰهِى! شُعُورِى كَلَمْعَةٍ تَزُولُ؛ مَعَ أَنَّ مَا يَلْزَمُ مُحَافَظَتُهُ مِنْ أَنوَارِ مَعْرِفَتِكَ، وَمَا يَلْزَمُ التَّحَفّظُ مِنْهُ مِنَ الظّلمَاتِ وَالضَّلاَلاَتِ لاَتعَدُّ وَلاَتحْصٰى. فَلاَ حَوْلَ عَنْ تِلْكَ الظّلمَاتِ وَالضّلاَلاَتِ وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى هَاتِيكَ اْلاَنوَارِ وَالْهِدَايَاتِ إِلاَّ بِكَ يَاعَلِيمُ يَاخَبِيرُ يَاحَسِيبُ يَاكَافِى يَاحَفِيظُ يَاوَكِيلُ.
إِلٰهِى! لِى نَفْسٌ هَلُوعٌ وَقَلبٌ جَزُوعٌ وَصَبرٌ ضَعِيفٌ وَجِسْمٌ نَحِيفٌ وَبَدَنٌ عَلِيلٌ ذَلِيلٌ، مَعَ أَنَّ الْمَحْمُولَ عَلَيَّ مِنَ اْلاَحْمَالِ الْمَادِّيةِ وَالْمَعْنَويّةِ ثَقِيلٌ ثَقِيلٌ. فَلاَ حَوْلَ عَنْ تِلْكَ اْلاَحْمَالِ وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى حَمْلِهَا إِلاَّ بِكَ يَارَبٰى الرَّحِيمُ يَاخَالِقِى الْكَرِيمُ يَاحَسِيبُ يَاكَافِى يَاوَكِيْلُ يَاوَافِى.


إِلٰهِى! لِى مِنَ الزَّمَانِ آنٌ يَسِيلُ فِى سَيْلٍ وَاسِعٍ سَرِيعِ الْجَرَياَنِ؛ وَلِىَ مِنَ الْمَكَانِ مِقْدَارُ الْقَبْرِ مَعَ عَلاَقتِى بِسَائِرِ اْلاَمْكِنَةِ وَاْلاَزْمِنَةِ. فَلاَ حَوْلَ عَنِ الْعَلاَقَةِ بِهَا، وَلاَقوَّةَ عَلٰى الْوُصُولِ إِلٰى مَا فِيهَا إِلاَّ بِكَ يَارَبَّ اْلاَمْكِنَةِ وَاْلاَكْوَانِ، وَياَرَبَّ الدُّهُورِ وَاْلاَزْمَانِ يَاحَسِيبُ يَاكَافِى يَاكَفِيلُ يَاوَافِى.

إِلٰهِى! لِى عَجْزٌ بِلاَ نِهايَةٍ وَضَعْفٌ بِلاَ غَايَةٍ، مَعَ أَنَّ أَعْدَائِى وَمَا يُؤْلِمُنِى وَمَا أَخَافُ مِنْهُ وَمَا يُهَدِّدُنِى مِنَ الْبَلاَياَ وَاْلآفاَتِ مَا لاَ تُحْصٰى.
blank.gif
1



[NOT]
Dipnot-1:İlâhî! Şuurum, sönüp giden bir lem’acıktır (parıltıcıktır). Seni tanımakla meydana gelen nurların muhafazası ve inkâr karanlığı ve dalâletlerden korunmak için bana lâzım olan şeyler, had ve hesaba gelmeyecek kadar çoktur. O inkâr karanlığı ve dalâletlerden koruyacak kudret ve o hidayet ve nurlara beni eriştirecek kuvvet, ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey küçük, büyük, gizli, açık herşeyi bilen Alîm, ey herşeyden hakkıyla haberdâr olan Habîr, ey varlıkların bütün amellerini kaydedip muhasebelerini bir anda gören ve onların her türlü ihtiyaçlarını görüp gözeten Hasîb, ey sonsuz rahmeti benim herşeyime yeter deyip, Kendisine tevekkül edenlerin her türlü ihtiyacına yetişen Kâfî, ey bütün varlıkların, hallerinden hareketlerine kadar herşeyini kaydedip koruyan ve varlıkların asıllarını ve nesillerini tohumlarda ve çekirdeklerde muhafaza eden ve insanların ve cinlerin bütün amellerini dikkatle kaydedip koruyan ve bütün varlıkların her türlü kötülük ve tehlikelere karşı muhafaza eden Hafîz, ey Kendisine tevekkül edenlere işlerinde başarı ihsan eden, isteklerine cevap veren ve bütün dertlerini gideren Vekîl!

İlâhî! Nefsim sabırsızdır, kalbim feryad eder durur. Sabrım zayıf, cismim nahif, bedenim hasta ve zelildir. Buna karşılık üzerimdeki maddî ve mânevî yükler ağır, hem de pek ağırdır. Bütün bu yüklerin ağırlığından beni kurtaracak kudret ve onları yüklenmeye beni muktedir kılacak kuvvet, ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey herşeyi terbiye ve idare eden ve herbir varlığa merhamet ve şefkat gösteren Rabb-i Rahîmim ve ey herşeyi yoktan yaratan ve sonsuz cömertlik sahibi olan Hâlık-ı Kerîmim, ey varlıkların bütün amellerini kaydedip muhasebelerini bir anda gören ve onların her türlü ihtiyaçlarını görüp gözeten Hasîb, ey sonsuz rahmeti benim herşeyime yeter deyip, Kendisine tevekkül edenlerin her türlü ihtiyacına yetişen Kâfî, ey Kendisine tevekkül edenlere işlerinde başarı ihsan eden, isteklerine cevap veren ve bütün dertlerini gideren Vekîl, ey vaadini yerine getirmesinde şüphe olmayan ve bütün varlıkların ihtiyaçlarını kudret ve rahmetiyle gideren Vâfî!

İlâhî! Zaman denilen ve hızla akan büyük bir selden benim nasibim, çabuk akıp giden bir andan ibarettir. Mekândan nasibim ise ancak bir kabir kadardır. Bununla beraber, sair bütün mekânlarla ve zamanlarla benim alâkam var. İşte o alâkalara ulaştıracak kudret ve bütün o zaman ve mekânlardakine beni kavuşturacak kuvvet, ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey bütün kâinat ve mekânların Rabbi, ey bütün asırların ve zamanların Rabbi, ey varlıkların bütün amellerini kaydedip muhasebelerini bir anda gören ve onların her türlü ihtiyaçlarını görüp gözeten ve sonsuz rahmeti benim herşeyime yeter deyip, Kendisine tevekkül edenlerin her türlü ihtiyacına yetişen Hasîb-i Kâfî, ey bütün varlıklara lâzım olan herşeyi noksansız, vakti vaktine yetiştiren ve vaadini yerine getirmesinde şüphe olmayan ve bütün varlıkların ihtiyaçlarını kudret ve rahmetiyle gideren Kefîl-i Vâfî!

İlâhî! Aczim sonsuz, zayıflığım sınırsızdır. Bana elem veren düşmanlarım ve beni korkutan ve tehdit eden belâlar ve âfetler ise sayısızdır.


[/NOT]



 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 549

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>فَلاَ حَوْلَ عَنْ هَجَمَاتِهَا وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى دَفْعِهَا إِلاَّ بِكَ يَاقَوِيُّ يَاقَدِيرُ يَاقَرِيبُ يَارَقِيبُ يَاكَفِيلُ يَاوَكِيلُ يَاحَفِيظُ يَاكَافِى.

إَلٰهِى! لِى فَقْرٌ بِلاَ غَايَةٍ وَفَاقَةٌ بِلاَ نِهَايَةٍ؛ مَعَ أَنَّ حَاجَاتِى وَمَطَالِبِى وَوَظَائِفِى مَا لاَ تُحْصٰى. فَلاَ حَوْلَ عَنْهَا وَلاَقوَّةَ عَلَيْهَا إِلاَّ بِكَ يَاغَنِيُّ يَاكَرِيمُ يَامُغْنِى يَارَحِيمُ.

إِلٰهِى تَبَرَّأْتُ إِلَيْكَ مِنْ حَوْلِى وَقُوَّتِى، وَالْتجاْتُ إِلٰى حَوْلِكَ وَقُوَّتِكَ فَلاَ تَكِلْنِى اِلٰى حَوْلِى وَقُوَّتِى. وَارْحَمْ عَجْزِى وَضَعْفِى وَفَقْرِى وَفَاقَتِى. فَقَدْ ضَاقَ صَدْرِى، وَضَاعَ عُمْرِى، وَفنٰى صَبْرِى، وَتَاهَ فِكْرِِى، وَأَنتَ الْعَالِمُ بِسِرِّى وَجَهْرِى، وَأَنتَ الْمَالِكُ لِنَفْعِى وَضَرِّى، وَأَنتَ الْقاَدِرُ عَلٰى تَفْرِيجِ كَرْبِى وَتيسِيرِ عُسْرِى. فَفَرِّجْ كُلَّ كَرْبتِى وَيَسّرْ عَلَيَّ وَعَلٰى إِخْوَانِى كُلَّ عَسَيْرٍ.

إِلٰهِى! لاَ حَوْلَ عَنِ الزَّمَانِ اْلآتِى، وَعَنْ اَهْوَالِهِ مَعَ سَوْقٍ إِلَيْهِ؛ وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى الْمَاضِى وَلَذَائِذِهِ مَعَ عَلاقَةٍ بِهِ إلاّ بِكَ ياأزَلِيُّ ياأبَديُّ.إِلٰهِى! لاَ حَوْلَ عَنِ الزَّوَالِ الَّذِى أَخَافُ وَلاَ أَخْلِصُ مِنْهُ؛ وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى إِعَادَةِ مَا فَاتَ مِنْ حَياَتِىَ الَّتِِى أَتَحَسّرُهَا، وَلاَ أَصِلُ إِلَيْهَا إِلاَّ بِكَ يَاسَرْمَدِىُّ يَابَاقِى.
blank.gif
1




[NOT]
Dipnot-1:Onların hücumlarına karşı dayanak noktası olacak kudret ve onları def edecek kuvvet, ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey sınırsız kuvvet sahibi Kavî, ey herşeyi sonsuz kudreti altında tutan Kadîr, ey sonsuz yüceliğiyle beraber herşeye herşeyden daha yakın olan Karîb, ey bütün varlıkların hallerini her an görüp gözetleyen ve bütün hal ve hareketlerini kaydeden Rakîb, ey bütün varlıklara lâzım olan herşeyi noksansız, vakti vaktine yetiştiren Kefîl, ey Kendisine tevekkül edenlere başarı ihsan eden, isteklerine cevap veren ve bütün dertlerini gideren Vekîl, ey bütün varlıkların, hallerinden hareketlerine kadar herşeyini kaydedip koruyan ve varlıkların asıllarını ve nesillerini tohumlarda ve çekirdeklerde muhafaza eden ve insanların ve cinlerin bütün amellerini dikkatle kaydedip koruyan ve bütün varlıkların her türlü kötülük ve tehlikelere karşı muhafaza eden Hafîz, ey güzel isimlerinin sonsuz hazineleri herşeyin her ihtiyacını her zaman en mükemmel şekilde karşılayan Kâfî!

İlâhî! Fakrım (fakirliğim) sınırsız, ihtiyacım sonsuzdur. İhtiyaçlarım, isteklerim ve vazifelerim ise hesaba gelmez. Onlara karşı koyacak kudret ve onları gerçekleştirecek kuvvet ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey hiçbir varlığa ve hiçbir şeye muhtaç olmayan ve servet ve zenginliğinin sınırı bulunmayan Ganî, ey bütün canlıları çeşitli duygularla donatıp sayısız rahmet meyvelerini ve nimetlerini önlerine seren ve iyiliği bol olan Kerîm, ey Kendisinin bitmez tükenmez zenginliğinden medet bekleyenleri zenginliğine mazhar eden Muğnî, ey rahmeti herşeyi kuşatmakla birlikte imanlı kullarına hususî ihsan ve şefkatte bulunan Rahîm!

İlâhî! Kendi kudret ve kuvvetimden vazgeçip Senin kudret ve kuvvetine sığındım. Beni kendi kudret ve kuvvetime terk etme, ey herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Rabbim! Benim acizliğime ve zayıflığıma, fakirliğime ve ihtiyaçlarıma merhamet et. Göğsüm daraldı, ömrüm gitti, sabrım bitti, fikrim uçup gitti. İçimi de, dışımı da en iyi Sen bilirsin. Bana fayda ve zarar verecek şeylerin asıl sahibi Sensin. Üzüntümü sevince, güçlüklerimi kolaylığa çevirebilecek olan da Sensin. Bütün sıkıntılarımı gider, benim ve kardeşlerimin bütün güçlüklerini kolaylaştır.

İlâhî! Sevk edilmekte olduğum geleceğe, ondaki korkulara karşı bir dayanak noktası olacak kudret, bağlantılı olduğum geçmişe ve lezzetlerine karşı kuvvet, ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey başlangıcı ve sonu olmayan Ezelî ve Ebedî!

İlâhî! Korktuğum ve kurtulamadığım zevale (yok olmaya) karşı dayanak noktası olacak kudret ve hayatımdan kaybolup giden ve beni üzüntüye sevk eden şeyleri bana tekrar verecek kuvvet, ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey varlığı sürekli olan Sermedî, ey bütün isimleri, sıfatları ve zâtı ile ebediyen var olan ve yok olması asla mümkün olmayan Bâkî!

[/NOT]
 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 550

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>إِلٰهِى! لاَحَوْلَ عَنْ ظُلْمَةِ الْعَدَمِ؛ وَلاَقوَّةَ عَلٰى نُورِ الْوُجُودِ إِلاَّ بِكَ يَامُوجِدُ يَامَوْجُودُ يَاقَدِيمُ.

إِلَهي! لاحَولَ عَنِ المَضارِّ اللاّحِقَةِ بِالحَياةِ؛ وَلا قُوَّةَ عَلى المَسارِّ اللاّزِمَةِ للِحَياةِ إلاّ بِكَ يامُدَبِّرُ ياحَكيمُ.

إِلٰهِى! لاَحَوْلَ عَنِ اْلآلآمِ الْهَاجِمَةِ عَلٰى ذِى الشّعُورِ؛ وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى اللّذَائِذِ الْمَطْلُوبَةِ لِذى الْحِسِّ إِلاَّ بِكَ يَامُرَبى يَاكَرِيمُ.

إِلٰهِى! لاَحَوْلَ عَنِ الْمَسَاوِىَ الْعَارِضَةِ لِذَوِى الْعُقُولِ؛ وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى الْمَحَاسِنِ الْمُزَينةِ لِذَوِى الْهِمَمِ إِلاَّ بِكَ يَامُحْسِنُ يَاكَرِيمُ.

إِلٰهِى! لاَحَوْلَ عَنِ النِّقَمِ ِلاَهْلِ الْعِصْياَنِ؛ وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى النِّعَمِ ِلاَهْلِ الطّاعَاتِ إِلاَّ بِكَ ياَغَفُورُ يَامُنْعِمُ.إِلٰهِى! لاَحَوْلَ عَنِ اْلاَحْزَانِ؛ وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى اْلاَفراَحِ إِلاَّ بِكَ. فَإِنَّكَ أَنتَ الَّذِى أَضْحَكَ وَاَبْكٰى يَاجَمِيلُ يَاجَلِيلُ.
إِلٰهِى! لاَحَوْلَ عَنِ الْعِلَلِ، وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى الْعَافِيَةِ إِلاَّ بِكَ يَاشَافِى يَامُعَافِى.

إِلٰهِى! لاَحَوْلَ عَنِ اْلآلآمِ؛ وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى اْلآماَلِ إِلاَّ بِكَ يَامُنْجِى يَامُغِيثُ.
blank.gif
1




[NOT]
Dipnot-1:İlâhî! Hiçlik karanlığından kurtaracak kudret ve varlık nuruna ulaştıracak kuvvet, ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey herşeyi icad eden Mûcid, ey her an her yerde var olan ve varlığı ezelî ve ebedî olan Mevcud, ey varlığının başlangıcı olmayan ve ezelden beri var olan Kadîm!

İlâhî! Hayatla beraber gelen zararlardan beni kurtaracak kudret ve hayatın ayrılmaz bir parçası olan sevinci getirecek kuvvet ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey bütün varlıkları gayet intizam ve nizam içinde idare eden ve hayatlarını devam ettirebilmeleri için her varlığın her türlü tedbirini alan Müdebbir, ey herşeyi hikmetle gören Hakîm!

İlâhî! Şuur sahiplerine hücum eden elemlerden koruyacak kudret, his sahiplerinin istedikleri olan lezzetlere eriştirecek kuvvet ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey herşeyi terbiye eden, ihtiyaçlarını veren Mürebbî, ey bütün canlıları çeşitli duygularla donatıp sayısız rahmet meyvelerini ve nimetlerini önlerine seren ve iyiliği bol Kerîm!

İlâhî! Akıl sahiplerinin maruz kaldığı kötülüklerden onları koruyacak olan kudret ve himmet sahiplerini güzelliklere eriştirecek kuvvet ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey kâinatta görünen bütün iyilik, güzellik ve ikramlar güzel isimlerinin birer ihsanı olan Muhsin, ey bütün canlıları çeşitli duygularla donatıp sayısız rahmet meyvelerini ve nimetlerini önlerine seren ve iyiliği bol olan Kerîm!

İlâhî! İsyancıların başlarına gelen nikmetlere (cezalara) karşı kudret ve Sana itaat edenlere erişen nimetler için kuvvet, ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey bütün günahları bağışlayan Gafûr, ey varlıklara çeşitli vesilelerle nimetler ihsan eden Mün’im!

İlâhî! Hüzünlere karşı dayanak noktası ancak Senin kudretin, feraha eriştirecek kuvvet ancak Senin kuvvetindir. Çünkü güldüren de Sensin, ağlatan da, ey sıfatlarının ve isimlerinin tecellisinde güzelliğin sonsuz mertebeleri bulunan ve kâinattaki bütün güzelliklerin kaynağı olan Cemîl, ey sonsuz haşmet ve yüceliğine lâyık sıfatları olan ve haşmetini varlıklar üzerinde gösteren Celîl!

İlâhî! Hastalıklara karşı dayanak noktası Senin kudretin, âfiyeti veren kuvvet ancak Senin kuvvetindir, ey maddî ve mânevî hastalara şifâ ihsan eden Şâfî, ey maddî ve manevî dertleri giderip afiyet ve sağlık veren Muâfî!

İlâhî! Elemlere karşı dayanak noktası ancak Senin kudretin, emeller için kavuşma vesilesi ancak Senin kuvvetindir, ey Kendisine sığınanları her türlü felâket ve tehlikelerden kurtaran Müncî, ey güç durumda olanlara yardım eden ve ummadıkları yerlerden ihtiyaçlarını ellerine veren Mugîs!

[/NOT]



 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 551

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>ِلٰهِى! لاَحَوْلَ عَنِ الظُّلُمَاتِ؛ وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى اْلاَنوَارِ إِلاَّ بِكَ يَانُورُ يَاهَادِى.

إِلٰهِى! لاَحَوْلَ عَنِ الشّرُورِ مُطْلَقاً؛ وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى الْخَيْراَتِ أَصْلاً إِلاَّ بِكَ يَامَنْ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَئٍ قَدِيرٌ، وَبِعِبَادِهِ بَصِيرٌ، وَبِحَوَايِجِ مَخْلُوقَاتِهِ خَبِيرٌ.

إِلٰهِى! لاَحَوْلَ عَنِ الْمَعاَصِى إِلاَّ بِعِصْمَتِكَ؛ وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى الطّاعَةِ إِلاَّ بِتَوْفِيقِكَ يَامُوَفِّقُ يَامُعِينُ.

إِلٰهِى! لِى عَلاَقاَتٌ شَدِيدَةٌ مَعَ نَوْعِىَ اْلاِنسَانِيِّ، مَعَ أَنَّ آيةَ [كُلُّ نَفْسٍ ذآئِقَةُ الْمَوْتِ ] تُهَدِّدُنِى وَتطْفِئُ آماَلِى الْمُتَعَلّقَةِ بِنَوْعِى وَجِنْسِى، وَتنعِى عَلَيَّ بِمَوْتِهِمَا. فَلاَ حَوْلَ عَنْ ذَاكَ الْحُزْنِ اْلاَلِيمِ النّاشِئِ مِنْ ذَلِكَ الْمَوْتِ وَالنَّعِىْ، وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى تَسَلٍّ يَمْلأُ مَحَلَّ مَازَالَ عَنْ قَلْبِى وَرُوحِى إِلاَّ بِكَ. فَاَنْتَ الَّذِى تَكْفِى عَنْ كُلِّ شَىْءٍ، وَلاَ يَكْفِى عَنْكَ كُلُّ شَىْءٍ.

إِلٰهِى! لِى عَلاَقاَتٌ شَدِيدَةٌ مَعَ دُنْياَىَ الّتِى كَبَيْتِى وَمَنْزِلِى؛ مَعَ أَنَّ آيةَ [كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَاِنٍ وَيَبْقٰى وَجْهُ رَبّكَ ذُو الْجَلاَلِ وَاْلاِكْراَمِ] تُعْلِنُ خَرَابِيّةَ بَيْتِى هٰذَا، وَزَوَالَ مَحْبُوبَاتِى الّتِى سَاكَنْتُهُمْ فِى ذَلِكَ الْبَيْتِ الْمُنْهَدِمِ؛ وَلاَحَولَ عَنْ هٰذِهِ الْمُصِيبَةِ الْهَائِلَةِ، وَعَنِ الْفِرَاقَاتِ مِنَ اْلأَحْباَبِ اْلآفِلَةِ؛ وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى مَا يُسَلّينِى عَنْهَا، وَيَقُومُ مَقَامَهَا إِلاَّ بِكَ يَا مَنْ يَقُومُ جِلْوَةٌ مِنْ تَجَلّياَتِ رَحْمَتِهِ مَقَامَ كُلِّ مَا فَارَقَنِى.
blank.gif
1



[NOT]Dipnot-1:İlâhî! Karanlıklara karşı dayanak noktası Senin kudretin, nuru ihsan eden ise ancak Senin kuvvetindir, ey bütün karanlıkları aydınlatan Nur, ey varlıkları yaratılış gayesine sevk eden ve dilediğine doğru yolu gösteren Hâdî.
İlâhî.Şerden mutlak kurtuluş Senin kudretinle, hayırların aslına erişmek ancak Senin kuvvetinledir, ey bütün hayır elinde bulunan Zât, ey gücü herşeye yeten Kadîr, ey kullarını her haliyle gören Basîr, ey mahlûkatının bütün ihtiyaçlarından haberdar olan Habîr!

İlâhî! Senin korumandan başka günahlardan koruyacak kudret, Senin muvaffakiyetinden başka itaat etmeye muvaffak edecek kuvvet yoktur, ey isteklere ulaşmada muvaffak eden Muvaffık, ey Kendisinden yardım bekleyen muhtaçlara yardım eden Muîn!

İlâhî! Hemcinsim olan insan neviyle pek şiddetli alâkam var. Halbuki, “Her nefis ölümü tadıcıdır” (Âl-i İmrân Sûresi, 3:185) âyeti beni tehdit eder ve nev’imle ve cinsimle alakalı bütün emellerimi söndürür ve insanlığın ölümünü bana haykırır. Bu ölüm ve bu feryattan doğan bu elem verici üzüntülere karşı dayanak noktam ancak Senin kudretindir. Ve yok olup gidenlerin kalb ve ruhumda açtığı boşlukları tesellisiyle dolduracak ancak senin kuvvetindir. Çünkü herşeye kâfi olan ve hiçbir şey Onun yerini tutamayan ancak Sensin.

İlâhî! Evim ve menzilim olan dünya ile alâkam pek şiddetlidir. Halbuki “Onun üzerindeki herkes fânidir. Bâkî kalan ise, Celâl ve İkram Sahibi olan Rabbinin zâtıdır” (Rahmân Sûresi, 55:27) âyeti, benim şu evimin harap olacağını ve bu yıkılmaya mahkûm evin sâkinleri olan sevdiklerimin kaybolup gideceğini ilân ediyor. İşte bu feci musibete ve göçüp giden sevdiklerimin ayrılığına karşı dayanak noktası ancak Senin kudretindir. Ve bu musibet ve ayrılıklara karşı beni tesellî edecek ve bütün onların yerini tutacak olan, ancak Senin kuvvetindir, ey rahmet ve şefkat yansımalarından bir tek cilve, benden ayrılan herşeyin yerini tutan Zât!

[/NOT]



 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 553

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>إِلٰهِى! لِى وَلِكُلِّ ذِى حَياَةٍ خَوْفٌ شَدِيدٌ مِنَ الْمَوْتِ وَالزَّوَالِ اللَّذَيْنِ لاَ مَفَرَّ مِنْهُمَا؛ وَلِى مَحَبَّةٌ شَدِيدَةٌ لِلْحَياَةِ وَالْعُمْرِ اللَّذَينِ لاَ دَوَامَ لَهُمَا؛ مَعَ أَنَّ تَسَارُعَ الْمَوْتِ إِلٰى أَجْسَامِنَا بِهُجُومِ اْلآجَالِ لاَ يُبْقِى لِى وَلاَ ِلأَحَدٍ أَمَلاً مِنَ اْلآمَالِ الدُّنْيَوِيَّةِ إِلاَّ وَيَقْطَعُهَا، وَلاَ لَذَّةً إِلاَّ وَيَهْدِمُهَا. فَلاَ حَوْلَ عَنْ تِلْكَ الْبَلِيَّةِ الْهَائِلَةِ وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى مَا يُسَلّينَا عَنْهَا إِلاَّ بِكَ يَاخَالِقَ الْمَوْتِ وَالْحَياَةِ! وَياَمَنْ لَهُ الْحَياَةُ السَّرْمَدِيَّةُ، الَّذِى مَنْ تَمَسَّكَ بِهِ وَتَوَجَّهَ إِلَيْهِ وَيَعْرِفُهُ وَيُحِبُّهُ؛ يَدُومُ حَيَاتُهُ وَيَكُونُ الْمَوْتُ لَهُ تَجَدُّدَ حَياَةٍ وَتَبْدِيلَ مَكَانٍ. فَإِذاً فَلاَ حُزْنَ لَهُ وَلاَ أَلمَ عَلَيْهِ بِسِرِّ[أَلآ إِنَّ أَوْلِيَاءَ اللهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنونَ]

إِلٰهِى! لِى ِلأَجْلِ نَوْعِى وَجِنْسِى عَلاَقاَتٌ بِتَأَلُّمَاتٍ وَتَمَنِّيَاتٍ بِالسَّمٰوَاتِ وَاْلأَرْضِ وَبِاَحْوَالِهَا. فَلاَ قُوَّةَ لِى بِوَجْهٍ مِنَ الْوُجُوهِ عَلٰى إِسْمَاعِ أَمْرِى لَهُمَا، وَتَبَلِيغِ أَمَلِى لِتِلْكَ اْلاَجْراَمِ، وَلاَحَوْلَ عَنْ هٰذَا اْلاِبْتِلآءِ وَالْعَلاَقَةِ إِلاَّ بِكَ يَا رَبَّ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ! وَياَ مَنْ سَخَّرَهُمَا لِعِباَدِهِ الصَّالِحِينَ.


إِلٰهِى! لِى وَلِكُلِّ ذِى عَقْلٍ عَلاَقاَتٌ مَعَ اْلاَزْمِنَةِ الْمَاضِيَةِ وَاْلاَوْقاَتِ اْلاِسْتِقْباَلِيَّةِ؛ مَعَ أَنَّناَ قَدِ انْحَبَسْناَ فِى زَماَنٍ حَاضِرٍ ضَيِّقٍ لاَ يَصِلُ اَيْدِينَا اِلٰى أَدْنٰى زَمَانٍ مَاضٍ وَمُسْتَقْبَلٍ لِجَلْبٍ مِنْ ذَاكَ مَا يُفرِّحُناَ، اَوْ لِدَفْعٍ مِنْ هٰذَا مَا يُحْزِنُناَ. فَلاَحَوْلَ عَنْ هٰذِهِ الْحَالَةِ، وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى تَحْوِيلِهَا إِلٰى أَحْسَنِ الْحَالِ إِلاَّ بِكَ يَارَبَّ الدُّهُورِ وَاْلاَزْمَانِ.
blank.gif
1




[NOT]
İlâhî! Nev’im ve cinsim itibarıyla alâkalarım, gökleri ve yeri kuşatan elemlerim ve beklentilerim var. Fakat hiçbir surette emrimi ne göklere, ne de yere dinletecek ve emellerimi o gök cisimlerine bildirecek bir kuvvetim olmadığı gibi, bu bağımlılık ve alâkaya karşı bir dayanak noktam da yok. Bütün bunlara yetecek ancak Senin kudret ve kuvvetin var, ey Göklerin ve Yerin Rabbi, ve ey gökleri ve yeri salih kullarının emrine veren sonsuz haşmet sahibi Zât!

İlâhî! Benim ve bütün akıl sahiplerinin, geçmiş ve gelecek zamanlarla alâkalarımız var. Halbuki biz daracık bir hazır zamanda mahpus kalmışız; geçmiş ve gelecek zamandan en yakınına bile elimiz yetişmez ki bizi sevindirecek bir şeyi elde edelim, yahut bizi üzen bir şeyi kendimizden uzaklaştıralım. Bu hal karşısında dayanak noktası ancak Senin kudretin ve bu hali en güzel bir hale çevirmeye yetecek kuvvet ancak Senin kuvvetindir, ey asırların ve zamanların Rabbi!

[/NOT]



 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Yirmi Dokuzuncu Lem'a - Sayfa 554

<style media="all" type="text/css">body { font-family: 'Trebuchet MS',Arial,serif; font-size: 12pt; }</style>إِلٰهِى! لِى فى فِطْرَتِى وَلِكُلِّ أَحَدٍ فِى فِطْرَتِهِمْ آمَالٌ أَبدِيَّةٌ وَمَطَالِبُ سَرْمَدِيَّةٌ تَمْتَدُّ إِلٰى أَبَدِ اْلآباَدِ. إِذْ قَدْ أَوْدَعْتَ فِى فِطْرَتِنَا اِسْتِعْدَاداً عَجِيباً جَامِعاً، فِيهِ اِحْتِيَاجٌ وَمَحَبَّةٌ لاَ يُشْبِعُهُمَا الدُّنياَ وَمَا فِيهَا، وَلاَ يَرْضٰى ذَلِكَ اْلاِحْتِياَجُ وَتِلْكَ الْمَحَبَّةُ إِلاَّ بِالْجَنَّةِ الْباَقِيَةِ؛ وَلاَيَطْمَئِنُّ ذَلِكَ اْلاِسْتِعْدَادُ إِلاَّ بِدَارِ السَّعَادَةِ اْلاَبَدِيَّةِ. يَارَبَّ الدُّنياَ وَاْلآخِرَةِ وَياَرَبَّ الْجَنَّةِ وَدَارِ الْقَرَارِ.
blank.gif
1
HAŞİYE-1


endOfSection.gif
endOfSection.gif



[NOT]Dipnot-1:İlâhî! Benim yaratılışımda ve her bir ferdin yaratılışında, sonsuzluklara uzanan sınırsız emeller ve sürekli istekler var. Çünkü yaratılışımıza şaşırtıcı ve kapsamlı bir istidat (yetenek) konulmuş; ve öyle bir ihtiyaç ve sevgi verilmiş ki, dünya ve içindekiler onu doyurmaz; o ihtiyaç ve o sevgi, bâkî Cennetten başka hiç bir şeye razı olmaz ve o istidat (yetenek) ebedî saadetten başka hiçbir şeyle tatmin olmaz, ey dünya ve âhiretin Rabbi ve ey Cennetin ve sürekli kalınacak âhiret yurdunun Rabbi!


Haşiye-1 Lâ havle ve lâ kuvvete’nin meratibindeki yirmi mertebe başta yazılacaktı. Âhirde yazacağım diye tehir ettim. Âhire geldiğimiz vakit, şimdilik taahhur etti. Çünkü izah edilse çok uzun olurdu. Kendime mahsus, yalnız işaretlerle yazılsaydı, az istifade edilirdi. Başka vakte taalluk etti.

[/NOT]



hâşiye: dipnot, açıklayıcı notistifade: faydalanma, yararlanma
izah etme: açıklamameratib: mertebeler
taahhur etmek: geç kalmak, gecikmek taallûk etmek: ilgilendirmek, ait olmak
tehir etmek: ertelemek, sonraya bırakmak âhir: son

<tbody>
</tbody>


 
Üst