Yirmi Dördüncü Söz
Şu Söz Beş Daldır. Dördüncü Dala dikkat et. Beşinci Dala yapış, çık, meyvelerini kopar, al.
اَللهُ لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ لَهُ اْلاَسْمَاۤءُ الْحُسْنٰى
ŞU ÂYET-İ CELÎLENİN şecere-i nuraniyesinin çok hakikatlerinden bir hakikatinin Beş Dalına işaret ederiz.
BİRİNCİ DAL
Nasıl ki bir sultanın kendi hükûmetinin dairelerinde ayrı ayrı ünvanları ve raiyetinin tabakalarında başka başka nam ve vasıfları ve saltanatının mertebelerinde çeşit çeşit isim ve alâmetleri vardır. Meselâ, adliye dairesinde hâkim-i âdil; ve mülkiyede sultan; ve askeriyede kumandan-ı âzam; ve ilmiyede halife—daha buna kıyasen sair isim ve ünvanlarını bilsen anlarsın ki, birtek padişah, saltanatının dairelerinde ve tabaka-i hükûmet mertebelerinde bin isim ve ünvana sahip olabilir. Güya o hâkim, herbir dairede şahsiyet-i mâneviye haysiyetiyle ve telefonuyla mevcut ve hazırdır; bulunur ve bilir. Ve her tabakada kanunuyla, nizamıyla, mümessiliyle meşhud ve nâzırdır; görünür, görür. Ve herbir mertebede, perde arkasında hükmüyle, ilmiyle, kuvvetiyle mutasarrıf ve basîrdir; idare eder, bakar.
Öyle de, Ezel-Ebed Sultanı olan Rabbü’l-Âlemîn için, rububiyetinin mertebelerinde ayrı ayrı, fakat birbirine bakar şe’n ve namları; ve ulûhiyetinin dairelerinde
[NOT]Dipnot-1 “O Allah ki, Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. En güzel isimler Onundur.” Tâhâ Sûresi, 20:8.[/NOT]
<table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td>Ezel-Ebed Sultanı: hüküm ve saltanatı ezelden ebede devam eden Sultan, Allah (bk. e-z-l; e-b-d; s-l-ṭ)</td><td>Rabbü’l-Âlemîn: âlemlerin Rabbi olan Allah (bk. r-b-b; a-l-m)</td></tr><tr><td>alâmet: işaret</td><td>basîr: gören (bk. b-ṣ-r)</td></tr><tr><td>hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td><td>halife: Müslümanların dini reisi (bk. ḫ-l-f)</td></tr><tr><td>haysiyetiyle: özelliğiyle</td><td>hâkim: hükmeden, hükümdâr (bk. ḥ-k-m)</td></tr><tr><td>hâkim-i âdil: adaletli hâkim (bk. ḥ-k-m; a-d-l)</td><td>hükûmet: idare, yönetim (bk. ḥ-k-m)</td></tr><tr><td>kumandan-ı âzam: en büyük kumandan (bk. a-ẓ-m)</td><td>mertebe: derece</td></tr><tr><td>mevcut: var olma (bk. v-c-d)</td><td>meşhud: görünen, bilinen (bk. ş-h-d)</td></tr><tr><td>mutasarrıf: dilediği gibi idare eden (bk. ṣ-r-f)</td><td>mülkiye: yönetim daireleri ve kadroları (bk. m-l-k)</td></tr><tr><td>mümessil: temsilci (bk. m-s̱-l)</td><td>nizam: düzen, kanun (bk. n-ẓ-m)</td></tr><tr><td>nâzır: bakan, gözlemci (bk. n-ẓ-r)</td><td>raiyet: halk</td></tr><tr><td>rububiyet: Rablık; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması (bk. r-b-b)</td><td>saltanat: egemenlik (bk. s-l-ṭ)</td></tr><tr><td>sultan: hükümdâr, yönetici (bk. s-l-ṭ)</td><td>tabaka: kat, sınıf</td></tr><tr><td>tabaka-i hükûmet: yönetim tabakası (bk. ḥ-k-m)</td><td>ulûhiyet: ilâhlık (bk. e-l-h)</td></tr><tr><td>vasıf: özellik, sıfat (bk. v-ṣ-f)</td><td>âyet-ı celîle: yüce âyet (bk. c-l-l)</td></tr><tr><td>şahsiyet-i mâneviye: mânevî kişilik (bk. a-n-y)</td><td>şecere-i nuraniye: nurlu ağaç (bk. n-v-r)</td></tr><tr><td>şe’n/şuûnat: Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetinde bulunan ve onları tecellîye sevk eden Zâtına ait mukaddes özellikler (bk. ş-e-n)</td></tr></tbody></table>