yegâne çarenin Risale-i Nur olduğunu ihtar etmekte ..

Ahmet.1

Well-known member
Said Nursî, bir zamanlar felsefe mesleğinde çok ileri gitmiş, sonra Kur'an-ı Hakîm'in irşadıyla, hak ve hakikata erişmiş ve bu zamanda fen ve felsefe ile iştigal edip şekk ve şübhelere maruz kalanları, aklî delillerle şübhelerden kurtaracak eserler te'lif etmiştir.

Risale-i Nur'un yolu, mesleği; bu zamandaki hayat şartlarına, insanların ahval-i ruhiyelerine göre en selâmetli, en kısa ve umumî bir cadde-i Kur'andır. Serapa ilim ve tefekkür üzerine gitmektedir. İçtimaî hayatta çeşitli hizmetler gören ferdlerin istifadesi büyüktür. Risale-i Nur'u okuyan ve ondan ders alarak tefekkür-ü imaniyeyi kazananlar, dünyevî vazife ve mesleklerini, âhiret hayatına ve ebedî saadete vesile yaparak büyük bahtiyarlığa erişecektir. İslâm dinindeki bu büyük hakikatı derkeden münevverler; elbette hak dininin hizmetini büyük bir saadetle deruhde edecekler, hakikatı arayan fakat bulamayan insanlığa da neşre çalışacaklar. Evet talebe, profesör, meb'us, kim olursa olsun, mes'uliyet dairesi olanlar, muhitini tenvir ile mükelleftir. Bir vilayet, hattâ bir memleketin saadet ve selâmeti, tenvir ve irşadı ile mükellef olanlar, elbette çok daha ziyade müteyakkız davranmak mecburiyetindedirler. Said Nursî, Risale-i Nur'la bu millete en büyük hizmeti, iyiliği yapmıştır. Mukabilinde, şahsı için bir teşekkür dahi istemiyor; gerçi şahsına tevcih edilen yüksek medih ve tavsifatı hâvi mektublar var. Bunları, okuyucuların Nurlardan istifadelerine bir alâmet olduğu cihetle, Risale-i Nur hesabına kabul etmiş. -Hakikatte- Said Nursî'nin bu milletten, gençlikten istediği: İmanla, dünyevî ve uhrevî saadeti kazanmalarıdır. Bunun için Kur'anın bu zamana ait dersi olan Risale-i Nur'u esas tutup; her yerde, her dairede neşrini, iman hakikatlarının öğrenilmesini istemektedir. Kendisi defalarca, bu millet ve memleket aleyhindeki cereyanlara karşı yegâne çarenin Risale-i Nur olduğunu ihtar etmekte ve müjdelemektedir.

Tarihçe-i Hayat
 
Üst