Vecize Analizi 7 : Aile Hayatı

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Bu haftaki vecizemiz ise bozulmaya çaba edilen aile hayatı üzerine, beraberce anladıklarımızı paylaşalım..

[NOT]İnsanın, hususan Müslümanın tahassungâhı ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır.

Lem'alar - Yirmidördüncü Lem'a[/NOT]
 

uður1

Well-known member
Evet hocam aile hayatımız çok önemli husustur her zaman yapılan ibadetlerin ihlaslı yapılması hak rızası için herkesin görevini allah rızası için yapması gerekiyor aile cennettir deniyor ama aslında buda böyle değişik bir durumdur insan çile çeker çileyi çekeninde beli bükülür adam olur mesleği olur iş hayatına giren insan çok bilgi öğrenmek yerine hayatta kendisine çokça gerekli olup lazım olabilecek bilgileri öğrenmeside gerekmektedir.......evet hayat zordur ama imanlı bir aile ise bu zorlu hayattan kurtulup cenneti kazanabilmeside elbette zordur ama sabır bununda ilacı ve anahtarıdır hani büyüklerimiz he p derler zor başarılır imkansız zaman alır diye işte bu durum aynen böyledir zor işlerimizde allah müslümana hep yardım eder vede insan o zor meşakkatli işlerini kolaylıkla yaparak sınıfını çok ders çalışıp geçerek vatana millete yararlı bir birey olur inş.herşeyin başı sabırdır.......zaten......çalışmak herşeyin üstesinden gelmemize her zaman yardımcı olur çok çalışıp kazananlardan olabilmek ümidiyle..selametle ve dua ile.saygılarımla........
 

faris

Well-known member
[BILGI]Dördüncü delil: Nev-i beşerin hayat-ı dünyeviyesinde en cemiyetli merkez ve en esaslı zemberek ve dünyevî saadet için bir cennet, bir melce bir tahassungâh ise, aile hayatıdır. Ve herkesin hanesi, küçük bir dünyasıdır. Ve o hane ve aile hayatının hayatı ve saadeti ise; samimî ve ciddî ve vefadarâne hürmet ve hakiki ve şefkatli ve fedakârâne merhamet ile olabilir. Ve bu hakikî hürmet ve samimî merhamet ise, ebedî bir arkadaşlık ve daimî bir refakat ve sermedî bir beraberlik ve hadsiz bir zamanda ve hudutsuz bir hayatta birbiriyle pederâne, ferzendâne, kardeşâne, arkadaşâne münasebetlerin bulunmak fikriyle ve akîdesiyle olabilir. Meselâ der: “Bu haremim, ebedî bir âlemde, ebedî bir hayatta daimî bir refika-i hayatımdır. Şimdilik ihtiyar ve çirkin olmuş ise de zararı yok. Çünkü ebedî bir güzelliği var, gelecek. Ve böyle daimî arkadaşlığın hatırı için herbir fedakârlığı ve merhameti yaparım” diyerek, o ihtiyare karısına, güzel bir hûri gibi muhabbetle, şefkatle, merhametle mukabele edebilir. Yoksa, kısacık bir iki saat sûrî bir refakatten sonra ebedî bir firak ve müfarakate uğrayan arkadaşlık, elbette gayet sûrî ve muvakkat ve esassız, hayvan gibi bir rikkat-i cinsiye mânâsında ve bir mecazî merhamet ve sun’î bir hürmet verebilir. Ve hayvanatta olduğu gibi, başka menfaatler ve sair galip hisler, o hürmet ve merhameti mağlûp edip o dünya cennetini cehenneme çevirir.

İşte, iman-ı haşrînin yüzer neticesinden birisi, hayat-ı içtimaiye-i insaniyeye taallûk eder. Ve bu tek neticenin de yüzer cihetinden ve faidelerinden mezkûr dört delile sairleri kıyas edilse anlaşılır ki, hakikat-ı haşriyenin tahakkuku ve vukuu, insaniyetin ulvî hakikatı ve küllî hâceti derecesinde kat’îdir. Belki, insanın midesindeki ihtiyacın vücûdu, taamların vücuduna delâlet ve şehadetinden daha zâhirdir. Ve daha ziyade tahakkukunu bildirir. Ve eğer bu hakikat-ı haşriyenin neticeleri insaniyetten çıksa, o çok ehemmiyetli ve yüksek ve hayattar olan insaniyet mahiyeti, murdar ve mikrop yuvası bir lâşe hükmüne sukut edeceğini isbat eder.

Beşerin idare ve ahlâk ve içtimaiyatı ile çok alâkadar olan içtimaiyyun ve siyasiyyun ve ahlâkiyyunun kulakları çınlasın! Gelsinler, bu boşluğu neyle doldurabilirler? Ve bu derin yaraları neyle tedavi edebilirler?


Şuala - Dokuzuncu Şua

Sözler - Onuncu Söz

Asa-yı Musa - İkinci Kısım

[/BILGI]

[BILGI]Bu sene inzivâda iken ve hayat-ı içtimaiyeden çekildiğim halde, bazı Nurcu kardeşlerimin ve hemşirelerimin hatırları için dünyaya baktım. Benimle görüşen ekserî dostlardan, kendi ailevî hayatlarından şekvâlar işittim. “Eyvah!” dedim. “İnsanın, hususan Müslümanın tahassungâhı ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır. Bu da mı bozulmaya başlamış?” dedim. Sebebini aradım. Bildim ki, nasıl İslâmiyetin hayat-ı içtimaiyesine ve dolayısıyla din-i İslâma zarar vermek için, gençleri yoldan çıkarmak ve gençlik hevesâtıyla sefahete sevk etmek için bir iki komite çalışıyormuş. Aynen öyle de, biçare nisâ taifesinin gafil kısmını dahi yanlış yollara sevk etmek için bir iki komitenin tesirli bir surette perde altında çalıştığını hissettim. Ve bildim ki, bu millet-i İslâma bir dehşetli darbe, o cihetten geliyor. Ben de siz hemşirelerime ve gençleriniz olan mânevî evlâtlarıma kat’iyen beyan ediyorum ki:

Kadınların saadet-i uhreviyesi gibi saadet-i dünyeviyeleri de ve fıtratlarındaki ulvî seciyeleri de, bozulmaktan kurtulmanın çare-i yegânesi, daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden başka yoktur. Rusya’da o biçare taifenin ne hale girdiğini işitiyorsunuz. Risale-i Nur’un bir parçasında denilmiş ki:

Aklı başında olan bir adam, refikasına muhabbetini ve sevgisini, beş on senelik fâni ve zâhirî hüsn-ü cemâline bina etmez. Belki, kadınların hüsn-ü cemâlinin en güzeli ve daimîsi, onun şefkatine ve kadınlığa mahsus hüsn-ü sîretine sevgisini bina etmeli—tâ ki, o biçare ihtiyarladıkça, kocasının muhabbeti ona devam etsin. Çünkü onun refikası, yalnız dünya hayatındaki muvakkat bir yardımcı refika değil, belki hayat-ı ebediyesinde ebedî ve sevimli bir refika-i hayat olduğundan, ihtiyarlandıkça daha ziyade hürmet ve merhametle birbirine muhabbet etmek lâzım geliyor. Şimdiki terbiye-i medeniye perdesi altındaki hayvancasına muvakkat bir refakatten sonra ebedî bir mufarakate mâruz kalan o aile hayatı, esasıyla bozuluyor.

Hem Risale-i Nur’un bir cüz’ünde denilmiş ki: Bahtiyardır o adam ki, refika-i ebediyesini kaybetmemek için saliha zevcesini taklit eder, o da salih olur. Hem bahtiyardır o kadın ki, kocasını mütedeyyin görür, ebedî dostunu ve arkadaşını kaybetmemek için o da tam mütedeyyin olur, saadet-i dünyeviyesi içinde saadet-i uhreviyesini kazanır. Bedbahttır o adam ki, sefahete girmiş zevcesine ittibâ eder, vazgeçirmeye çalışmaz, kendisi de iştirak eder. Bedbahttır o kadın ki, zevcinin fıskına bakar, onu başka bir surette taklit eder. Veyl o zevc ve zevceye ki, birbirini ateşe atmakta yardım eder. Yani, medeniyet fantaziyelerine birbirini teşvik eder.

İşte, Risale-i Nur’un bu mealdeki cümlelerinin mânâsı budur ki: Bu zamanda aile hayatının ve dünyevî ve uhrevî saadetinin ve kadınlarda ulvî seciyelerin inkişafının sebebi, yalnız daire-i şeriattaki âdâb-ı İslâmiyetle olabilir. Şimdi aile hayatında en mühim nokta budur ki, kadın, kocasında fenalık ve sadakatsizlik görse, o da kocasının inadına, kadının vazife-i ailevîsi olan sadakat ve emniyeti bozsa, aynen askeriyedeki itaatin bozulması gibi, o aile hayatının fabrikası zîrüzeber olur. Belki o kadın, elinden geldiği kadar kocasının kusurunu ıslaha çalışmalıdır ki, ebedî arkadaşını kurtarsın. Yoksa, o da kendini açıklık ve saçıklıkla başkalara göstermeye ve sevdirmeye çalışsa, her cihetle zarar eder. Çünkü hakikî sadakati bırakan, dünyada da cezasını görür. Çünkü nâmahremlerin nazarından fıtratı korkar, sıkılır, çekilir. Nâmahrem yirmi erkeğin on sekizinin nazarından istiskal eder. Erkek ise, nâmahrem yüz kadından, ancak birisinden istiskal eder, bakmasından sıkılır. Kadın o cihette azap çektiği gibi, sadakatsizlik ittihamı altına girer, zaafiyetiyle beraber; hukukunu muhafaza edemez.

Lem'alar - Yirmi dördüncü Lem'a

[/BILGI]


[BILGI]İşte, asrımızda Sözler ve Mektuplar, o yolcunun saraya rast gelmesiyle bütün tehlikelerden kurtulduğu gibi, ins ve cin canavarlarının tehlikelerinden kurtulmak için Sözler’in herbiri o kaleden daha sağlam bir tahassungâh olduğuna yüz bin kanaatim vardır. Lillâhilhamd, o sarayın anahtar vazifesini Lem’alar’ın feyziyle bulabildim. O tehlikelerden biçare zaif ruhumu kurtarmak için içeriye girdim. Gördüm ki, Cennet, sekiz tabaka olup, hiç birbirine mâni olmadığı ve benzemediği gibi, birine girdiğimde onun letâfeti evvelki girdiğimin lezzetini tazelendirdiği gibi, risaleler aynen öyledir.

İmamoğlu Hafız Mustafa (r.h.)

Barla Lahikası - Yirmi Yedinci Mektub

[/BILGI]
[BILGI]Bu Emirdağ yangınında, günün en çok nüfuzuna sahip, kızıl Rusya’dan çıkarak kızıl ateşler ve kızıl kıvılcımlar saçan ve birer birer dünya şehrinin mahallelerini saran ve ovaları yakıp kavuran, bazı yerlerde de nifak ve şikak ateşleri saçarak, kardeşine “Kardeşini öldür!” diye bağıran ve en nihayette âlem-i Hıristiyaniyeti yakıp kavurup harman gibi savurduktan sonra âlem-i İslâm mahallesini saran ve evimizin saçaklarına kıvılcımları sıçrayan ve çok büyük ve çok dehşetli bir belâ olan komünizm ve bu azîm yangında itfaiye vazifesini üzerine alan Risale-i Nur’a ve Risale-i Nur’un günün en büyük mutfîsi, en büyük tahassungâhı ve en büyük melcei ve penâhı ve onun şahs-ı mânevîsinin dualarının, bârigâh-ı Ehadiyette kabul olduğuna sarih bir işaret var. Ve âdetâ ona hücum edenlere ve etmek isteyenlere karanlık gecede kırmızı diliyle şöyle hitap ediyor:

Ey Fahr-i Âlemin gösterdiği doğru yoldan şaşanlar! Dünyanın fânî metalarıyla gururlanıp taşanlar! Ve ey dünyamıza zararı olur korkususuyla, nur-u Kur’ân’dan kaçanlar! Sizler, dünyanızın uçurumlara gittiği zannıyla, o bâki ve tatlı sandığınız fâni ve hakikatte çok acı lezzetlerinizin, zeval bulmak, şedit ve elîm elem ve ıztıraplara tahavvül etmek üzere olduğunu tahmin ederek mânâsızca radyoların başına koşuyorsunuz. Bu koşmakta ve bu dedikoduları dinlemekte ne fâide var?

Zeval bulucu lehviyat ve lezaizle körleşmiş, bakan gözleriniz. Artık yeter, biraz hakikati görsün! Sağırlaşmış duyan kulaklarınız biraz hakikati duysun ki, bu acip ve dehşetli ve hiç misli görülmemiş devirde, hususan ehl-i imanın çok sarsıntılar geçirdiği ve çok dehşetli düşmanlar karşısında bulunduğu ve küfr-ü mutlak ateşinin mahallemizi sardığı bir zamanda, ancak ve ancak, güvenimizin en
müstahkem, kavî, yıkılmaz, sarsılmaz tahkimatı olan Risale-i Nur’un nurânî siperlerine iltica etmekle ve onun daire-i kudsiyesine dehalet etmekle kurtulacak ve imanınızı kurtararak, idam-ı ebedî zannettiğiniz ölümü bir hayat-ı bâkiyeye tebdil edeceksiniz. Ve işte o nurun mübarek tercümanının ve mübarek şahs-ı mânevîsininأَجِرْنَا وَأَجِرْ وَالِدَيْنَا وَأَجِرْ طَلَبَةَ رَسَاۤئِلِ النُّورِ وَوَالِدَيْهِمْ مِنَ النَّارِ 1 (Bizi ve anne babalarımızı, Risale-i Nur talebelerini ve onların anne babalarını cehennem ateşinden kurtar.) ve emsâli dualarının kabulüyle, şefaatiyle ve hürmetine, benim dehşetli, fakat Cehennem ateşi yanında hiç ehemmiyeti olmayan ateşimden, onun şakirtlerinin, hâdimlerinin ve risalelerinin muhafızı bulunan mağazaları, nasıl âzâd olmuş, kurtulmuşsa, sizler de o mübarek şakirtler gibi, o mübarek daire-i kudsiyeye dehalet ettiğinizde, dünyevî ve uhrevî dehşetli ateşlerden kurtulacak ve evlât ve iyâlinizin bir nevi çobanı olmak hasebiyle, o sevgililerinizi de kurtaracaksınız. Ve her birerleriniz maddî ve manevî felâh ve saadete nail olacaksınız.

Bakıp da görmeyen ve görüp de görmek istemediğinizden kapadığınız gözlerinizi açınız, görünüz ve azîm tehlikelerin çok yakın olduğunu ihsas ve telâş ve itirazınızı arttırmaktan başka bir işe yaramayan dünya havâdislerini veren radyo başına değil, ayaklarınızdaki bütün derman ve kuvvetinizle Risale-i Nur başına ve onun neticesi emniyet, selâmet ve saadet olan nurânî dairesine koşunuz.”

Bizlere de: “Ey Nurcular! Allah’ın sizlere ihsan ettiği ezelî lütfuna karşı secdeden başlarınızı kaldırmayınız. Gecenin soğuğuna aldırmayınız. Sizlere lütfunu hiçbir hususta esirgemeyen Rabb-i Rahime, gecenin bu mübarek saatlerinde kalkarak vazife-i şükrü eda ediniz. Ve bazıların düştüğü, istikbali düşünmek derdiyle aklı, maaşı sarsan hâdiseler karşısında titremeyiniz, korkmayınız; Nurun kudsî kerameti ve imdadını müşahede ediniz

Emirdağ Lahikası
[/BILGI]
 

memluk

Hatim Sorumlusu
"Pederine isyan eden ve onu rencide eden,
insan bozmasi bir canavardir."


Insan sosyal bir varliktir. Sahsi hayatini ancak toplum hayati icinde devam ettirebilir.
Aile, toplumun cekirdegidir. Aile hayati,
* Insanligin dunya hayatinda en cemiyetli merkez, en esasli bir zemberektir. (Zemberegin hareketi, saatin carklarina yansidigi gibi, ailedeki iyi veya kotu haller, sosyal hayata yansir).
* Dunyevi saadet icin bir cennet, bir melce, bir siginak
* Insanin, ozellikle Muslumanin tahassungahi
* Bir nevi cenneti
* Kucuk bir dunyasidir.
Ailenin temel fertlerinden olan ve gunumuzde hakkinda en cok konusulan kadin,
* Aile hayatinda mudir-i dahili (icisleri muduru)
* Bir sefkat kahramanidir.
Bir anne olarak ise,
* Insanin en birinci ustadi
* Tesirli muallimidir.
Anne sefkati,
* ALLAHin rahmetinin en hurmetli, en tatli, en latif ve en sirin cilvesidir.
Aile hayatinin meyvesi cocuklardir. Cocuklar,
* Rahim ve Kerim olan ALLAH'in hediyeleri
* Cenab-i Hakkin insanin nezaretine ve terbiyesine emanet ettigi sevimli, cana yakin varliklardir.


iktibas...
 

faris

Well-known member
Hazreti Ustad r.a. risale-i nurda bu meseleye Aile Hayatına çok ehemmiyetli yer vermiş. Hazreti Ustad r.a. risale-i nurları neşrettiği zaman en büyük hastalık olan imansızlığa deva olsun diye kaleme almış ve bahsettiği meselelerde ise hep iman hakikatlerini anlatmış, Aile Hayatına da iman hakikatlerinden olduğu içinde geniş yer vermiştir. Risale-i Nurlarda bahsedilen Aile Hayatı ele alınsa ve hakiki manada tahlil edilse ciltlerce bir eserin çıkacağına bilaşüphe yoktur. Ve yine hiç şüphesiz zamanımızdaki bozulmuş aile hayatının yegane ilacının risale-i nurlarda bulunduğudur. Kısacık bir özetle mukkaddime yapacak olursam diyebilirim ki ;


Hazreti Ustad r.a. Şuala - Dokuzuncu Şua, Sözler - Onuncu Söz ve Asa-yı Musa - İkinci Kısım risalelerinde aile hayatının iman hakikatlerinden olduğundan ve ehemmiyetinden söz etmiş ve Lem'alar - Yirmi dördüncü Lem'a risalesinde islam aile hayatının özellikle bozulması için çaba sarfedenlerden bahsederek aile hayatının olması gereken yere değinmiş. ( Bir parantez açarak şu hatıraya değinmek isterim:

Çanakkla savaşından sonra bu mücadelenin arkasını öğrenmek isteyen yazarlar çanakkaleye gelir ve orada oynayan çocuklara sorular sorarlar:

senin adın ne?
muzaffer,
kaş yaşındasın?
dokuz
baban nerde?
şehit oldu
annen nerde?
öldü
size kim bakıyor?
ebeannem
diğerine sorar

diğerine sorar

senin adın ne?
gazanfer
kaş yaşındasın?
sekiz
baban nerde?
şehit oldu
annen nerde?
öldü
size kim bakıyor?
ebeannem
diğerine sorar

senin adın ne?
mücahit
kaş yaşındasın?
sekiz
baban nerde?
şehit oldu
annen nerde?
öldü
size kim bakıyor?
ebeannem
diğerine sorar

Ebeanneleri çadırdan çıkar ve gazanfer, muzaffer, mücahit corba yaptım haydi gelin diye seslenir.
Yabancı yazar ise: Böyle bir aile yapının olduğu bir millet elbette yenilmez ve zillet altında düşmez diyerek aile hayatının bozulmasını hedef göstermekte.. Ve Hazreti Ustad r.a. bu risaledeki gördüğü komiteye bir örnek gösterebiliriz. Bugün yapılan onda dokuz görsel ve yayın ve yazılı dizi sinema makaleler köşe yazıları gazeteler mecmualar hep bu amacı gütmekte. Mesela geçen bir tevafuk ile yaşar nuri öztürk'ün katıldığı show tv nin hazırladığı gündüz programlarından birinde yaşar nuri efendiye sorulan sorulara şöyle bir dikkat kesbettim gördüm ki sorulan sorular sanki izleyiciler soruyor muş gibi özellikle islamı bozmak için dejenere etmek için önceden hazırlanmış sorular.. Hazırlanan diğer şeylerde dikkat edilse aynı şey görülecektir. Hazreti Ustad r.a. görmediğim şeyi kaleme almadım sözünü dikkate alırsak ve bu şeyleri de ele alırsak aile hayatımız için bu hususta ciddi önlemler almalıyız. Eskiden televizyonlarda istediğin kanalı favorilerine ekleme yoktu izlenmesini istemediklerini yasaklayamıyorduk ancak günümüz teknolojisiyle bilgisayarda internette olduğu gibi televizyonda da bu husus söz konusudur. Yine eskiden dini muhtevalı bu kadar çok şey yoktu. Hazreti Ustad r.a. helal dairesi keyfe kafidir demekte evet bugün tv izlemek istiyorsak yeterince kanal mevcut, gazete okumak istiyorsak yine aynı dergi, mecmua, internet vs.. Yine Hazreti Ustad r.a. batıl şeyleri tasvir safi zihinleri idlaldir demekte.. Mutlaka ama mutlaka televizyonumuzdaki dini olmayan kanalları yasaklayıp internet içinde bir çizgi çizelim. Özellikle yeni yuva kuranlar bu husus onlar için çok kolay nasıl başlarlarsa öyle gidecektir. Ailelerini kurarken nasıl yuvamı bir medrese yaparım gayreti içinde olsunlar, eski aileler için bu iş zor olsa da onlarda mutlaka gayret etsinler ve bu risaleleri tekraren okuyarak nefislerine ders versinler, verelim..)

Ve Hazreti Ustad r.a ın sunduğu çözümü ele alalım
Barla Lahikası - Yirmi Yedinci Mektub ve Emirdağ Lahikası ndaki kısımlar.. öz nddaki kısımlar
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Şer’an koca, karıya küfüv olmalı, yani, birbirine münasip olmalı. Bu küfüv ve denk olmak, en mühimi, diyanet noktasındadır.

Ne mutlu o kocaya ki, kadınının diyanetine bakıp taklit eder; refikasını hayat-ı ebediyede kaybetmemek için mütedeyyin olur.

Bahtiyardır o kadın ki, kocasının diyanetine bakıp “Ebedî arkadaşımı kaybetmeyeyim” diye takvâya girer.

Veyl o erkeğe ki, saliha kadınını ebedî kaybettirecek olan sefahete girer.

Ne bedbahttır o kadın ki, müttakî kocasını taklit etmez, o mübarek ebedî arkadaşını kaybeder.

Binler veyl o iki bedbaht zevc ve zevceye ki, birbirinin fıskını ve sefahetini taklit ediyorlar, birbirine ateşe atılmasında yardım ediyorlar.
 
Z

Ziyaretçi

Misafir
bir evi cennete çevirmek için neler yapabiliriz? denediğiniz örnekler varmı? mesela televizyonu kaldırmak için evdeki herkesin rızası olmazsa olurmu, bu defada çocuk komşuların evine gidip televizyona bakabilir sonuçta değilmi? anne babaya ev sohbetleri yapmak zor, herkesin enaniyeti evladından ders almayı kaldırmıyor, sohbetlerede götüremiyoruz, bişey yapamamak kötü, siz olsanız napardınız. evde sohbet yapmak için nasıl ortam hazırlıyorsunuz.forumda böyle konuları daha çok ele alırmısınız.
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
bir evi cennete çevirmek için neler yapabiliriz? denediğiniz örnekler varmı? mesela televizyonu kaldırmak için evdeki herkesin rızası olmazsa olurmu, bu defada çocuk komşuların evine gidip televizyona bakabilir sonuçta değilmi? anne babaya ev sohbetleri yapmak zor, herkesin enaniyeti evladından ders almayı kaldırmıyor, sohbetlerede götüremiyoruz, bişey yapamamak kötü, siz olsanız napardınız. evde sohbet yapmak için nasıl ortam hazırlıyorsunuz.forumda böyle konuları daha çok ele alırmısınız.

Evet bazen evdeki televizyonu kaldırmak zor oluyor. Bunun yerine ikna uslubu kullanılmalı. İzlenilen program veya dizilerin dinimizdeki yeri ile mukayese edilerek bizlerde ne gibi sonuçlar doğuracağını fırsat buldukça ifade edebiliriz.

Bizler ne ile meşgul olursak aile efradımızın dikkatini celb edecektir. Evlerimizde Kur'an-ı Kerimi çokça okumalı, namaz ve diğer ibadetlerimizde daha ağırlıklı olmalıyız. Kumanda bizim elimizde iken daha çok faideli programları izlemeliyiz.

Yapma veya yap demek yerine en güzel öğretim şeklinin yaşayarak ve göstererek olacağıdır. İnşaallah fiili dua hükmüne geçecek kavli olarakda duamızda yer vermeliyiz.

Baba evinden ayrılıp ayrı eve çıktığımızda ise ev yaşantımızı ise belirli bir plan ve program dahilinde yürütmeliyiz. Nasıl başlarsa öyle devam edecektir..
 

faris

Well-known member
İslamda cariyeliği ve köleliğin yeri nedir açıklarmısınız?

Tarihe baktığımızda köle ve cariyelik hususu İslamiyet ile vuku bulmuş veya islamiyetin müsaadesi ile gelişmiş bir hadise olmadığını görüyoruz. Bilakis Roma hukuku ve Yunan felsefesi ile doğan ve her milletin savaş üstünlüğü sağlamak için uyguladığı bu aşırı baskılı ve vahşi uygulamayı her alanda olduğu bu alanda da İslamiyet gerekli düzenlemeleri yapmıştır. Münazaratta bahsi geçen islamiyette çok evlilik, esir ve köle hakkında dinsizlerin bunun islamiyetten olduğunu ifade etmeleri üzerine aşağıda aktarmış olduğumuz gibi cevap vermiştir.

Kısaca ifade eder isek Bediüzzaman r.a. islamiyetin hüküm ve kanunlarını ifade ederken Kurucu ve Düzenleyici olarak iki ana unsurda ele almıştır.

Köle, esir, cariye ve çok evlilik gibi meseleler islamiyetine kurucu hükümlerinden değil bilakis tadil eden düzenleyen kanunlarındandır. Nitekim İslamiyet öncesine baktığımızda kölelerin hiçbir hak ve hukukları yok iken kadınların ise kölelerden farkı yoktur. Birçok ayeti kerime ve hadisi şerif ile sabit olarak kölelere ve kadınlara herşeyden önce hürriyetlerinin verilmesinin çok büyük mükafatlar olacağını ifade etmekle beraber onlara hiçbir tarihde görülmeyen imtiyaz, ayrıcalık ve haklar tanımasıyla da bugün islam aleminde bu meselenin bitmesine yani köle ve cariyeliğin kalkmasını tesis etmiştir. Nitekim hala günümüzde başka dinlerde ve milletlerde bu mesele hala devam ederken islam aleminde kölelik ve cariyelik kalkmış olmakla birlikde hususan ülkemizde artık çok evlilikde kalkmıştır.

Daha kısa ifade edersek bu gibi meseleler İslamiyet ile ortaya çıkmış ve islamiyetin hükümleri ile cevaz verilmiş değil bilakis islamiyetin hükümleri ile gerekli düzenlemeler ile zamana göre ortadan kalkmıştır.

Özetle islamiyette her insan kadın ve erkek hür olarak doğar, insani kanunlara göre ya köle olur ya cariye yine semavi kanunlar ile bu hususlar düzenlenerek aslına dönmesi sağlanır.


[BILGI]
S-
{1: Bir Arnavut tarafından vuku' bulan sualdir.} Taaddüd-ü zevcat ve esir ve köle gibi bazı mesaili, bazı ecnebiler serrişte ederek, medeniyet nokta-i nazarında şeriata bazı evham ve şübehatı irad ediyorlar.
C- Şimdilik mücmelen bir kaide söyleyeceğim. Tafsilini müstakil bir risale ile beyan etmek fikrindeyim.
İşte İslâmiyet'in ahkâmı iki kısımdır:

Birisi: Şeriat ona müessistir, bu ise hüsn-ü hakikî ve hayr-ı mahzdır.

İkincisi: Şeriat, muaddildir. Yani gayet vahşi ve gaddar bir suretten çıkarıp, ehven-üş şer ve muaddel ve tabiat-ı beşere tatbiki mümkün ve tamamen hüsn-ü hakikîye geçebilmek için zaman ve zeminden alınmış bir surete ifrağ etmiştir. Çünki birden tabiat-ı beşerde umumen hükümferma olan bir emri birden ref' etmek, bir tabiat-ı beşeri birden kalbetmek iktiza eder. Binaenaleyh şeriat vâzı-ı esaret değildir, belki en vahşi suretten böyle tamamen hürriyete yol açacak ve geçebilecek surete indirmiştir, ta'dil etmiştir.


Hem de dörde kadar taaddüd-ü zevcat tabiata, akla, hikmete muvafık olmakla beraber şeriat bir taneden dörde çıkarmamış, belki sekiz-dokuzdan dörde indirmiştir. Bahusus taaddüdde öyle şerait koymuştur ki; ona müraat etmekle hiçbir mazarrata müeddi olmaz. Bazı noktada şer olsa da ehven-üş şerdir. Ehven-üş şer ise bir adalet-i izafiyedir. Heyhat!.. Âlemin her halinde hayr-ı mahz olamaz.



Münazarat ( 82 )
[/BILGI]


Ayrıntılı bilgi için tıklayınız 1


Ayrıntılı bilgi için tıklayınız 2

 

Muvahhid1

Well-known member
Aklı başında olan bir adam, refikasına muhabbetini ve sevgisini, beş on senelik fânive zâhirî hüsn-ü cemâline bina etmez. Belki, kadınların hüsn-ü cemâlinin en güzeli ve daimîsi, onun şefkatine ve kadınlığa mahsus hüsn-ü sîretine sevgisini bina etmeli—tâ ki, o biçare ihtiyarladıkça, kocasının muhabbeti ona devam etsin. Çünkü onun refikası, yalnız dünya hayatındaki muvakkat bir yardımcı refika değil, belki hayat-ıebediyesinde ebedî ve sevimli bir refika-i hayat olduğundan, ihtiyarlandıkça dahaziyade hürmet ve merhametle birbirine muhabbet etmek lâzım geliyor. Şimdiki terbiye-i medeniye perdesi altındaki hayvancasına muvakkat bir refakatten sonraebedî bir mufarakate mâruz kalan o aile hayatı, esasıyla bozuluyor.

Lem'alar

**


Refika-i hayatına muhabbetin, madem hüsn-ü sîret ve maden-i şefkat ve hediye-i rahmet olduğuna bina edilmiş. O refikaya samimî muhabbet ve merhamet edersen, o da sana ciddî hürmet ve muhabbet eder. İkiniz ihtiyar oldukça o hal ziyadeleşir,mes’udâne hayatını geçirirsin. Yoksa, hüsn-ü surete muhabbet nefsânî olsa, o muhabbet çabuk bozulur, hüsn-ü muaşereti de bozar.

Sözler
 

yeninesil

Yeni Üye
Benim en çok "tahassungah" kelimesi dikkatimi çekti. Yani aile bir sığınma yeri, haramlardan koruyan bir kale görevi görüyor. Ahirzamanda bu haram oklarından kurtulmanın belki yegane çaresi tahassungah olan aile hayatı olabilir..
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Benim en çok "tahassungah" kelimesi dikkatimi çekti. Yani aile bir sığınma yeri, haramlardan koruyan bir kale görevi görüyor. Ahirzamanda bu haram oklarından kurtulmanın belki yegane çaresi tahassungah olan aile hayatı olabilir..

Evet çok iyi bir noktaya işaret buyurdunuz. Bunu bilen batı felsefesi islam gençlerini üniversite çatısı altında toplamak için gençleri ailesinden kopararak yani aileden uzakta eğitim görmesi gerekliliğini benimseterek gençliği gençlik sarhoşluğuna alıştırıyor..
 

Huseyni

Müdavim
Evet çok iyi bir noktaya işaret buyurdunuz. Bunu bilen batı felsefesi islam gençlerini üniversite çatısı altında toplamak için gençleri ailesinden kopararak yani aileden uzakta eğitim görmesi gerekliliğini benimseterek gençliği gençlik sarhoşluğuna alıştırıyor..

Aileler üzerinde oynanan oyunların mahiyetine bakıldığında, bu oyunları tesirsiz hale getirebilecek tek şeyin yine aile fertleri arasındaki sıkı bağlar olduğu görülecektir..Bunun içinde aile fertleri arasındaki muhabbeti tesis edecek şeylere odaklanıp, birbirmizden koparan şeylerden de uzak durmak gerek. Mesela tv gibi..
 

Muvahhid1

Well-known member
Evet çok iyi bir noktaya işaret buyurdunuz. Bunu bilen batı felsefesi islam gençlerini üniversite çatısı altında toplamak için gençleri ailesinden kopararak yani aileden uzakta eğitim görmesi gerekliliğini benimseterek gençliği gençlik sarhoşluğuna alıştırıyor..

Aileler üzerinde oynanan oyunların mahiyetine bakıldığında, bu oyunları tesirsiz hale getirebilecek tek şeyin yine aile fertleri arasındaki sıkı bağlar olduğu görülecektir..Bunun içinde aile fertleri arasındaki muhabbeti tesis edecek şeylere odaklanıp, birbirmizden koparan şeylerden de uzak durmak gerek. Mesela tv gibi..


Allah razı olsun .. bırbırını tamamlayan ıkı mesaj olmuşş ..
 
Üst