Vecize Analizi 37 : Namazn Manası

ademyakup

Well-known member
Cevap: Güncel Dersimiz - "Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür."

Allahın cemali tecellileri bize elhmadulillah dedirtir.Celali tecellileri ise SübhanAllah dedirtir.Cemalde hayır vardır,ihsan vardır,nimet vardır,güzellik vardır,iman vardır,hayat vardır,hidayet vardır,cennet vardır..Celalde azamet vardır,kahhariyet vardır,musibet vardır,kusur,naks,noksanlıklar vardır,zülüm vardır,bela vardır,azab vardır,cehennem vardır.Cennet bütün varlığıyla elhamdülillah diyor.cehennemde bütün varlığıyla sübhanAllah diyor..
 

ademyakup

Well-known member
Allahu Ekber ise,

Kainatta görülen kemali tecellilerde Allahu Ekber dedirtir..Dünyanın ay ile güneş etrafında muhteşem gezmesi Allahu Ekber dedirtir.Güneşinde on iki gezegenle beraber herkül burcuna doğru gitmesi,çarpmadan,düşmeden,yakıtları bitmeden bu seyahatin gerçekleştirilmesi Allahu Ekber dedirtir..Bir insanın yaratılışı Allahu Ekber dedirtir.Çünkü bütün kainat biraraya gelse bir insanı yapamaz...kainatın icadında aciz kaldığı bir insan lisanı haliyle Allahu ekber dedirtir...
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Allahu Ekber ise,

Acaba şimdi kalbimize Allahın büyüklüğü hakkında nurlar ortaya çıktı mı?

Bütün bunları iyice düşünelim ve Allahu Ekber diyelim.

Nasıl kardeşler sizde diyormu sunuz Allahu Ekber?

Hakikaten Allah çok çok büyük,havsalam almıyor, ne kadar büyük bir hakikattır Allahu ekber?

Aynen öyle de, her adam hacda bir derece velîler gibi Cenâb-ı Hakkı Rabbû'l-Arz ve Rabbû'l-âlemîn ünvanı ile tanımaya başlar. Ve o kibriya mertebeleri kalbine açıldıkça, ruhunu istilâ eden mükerrer ve hararetli hayret suallerine yine Allahu ekber tekrarıyla umumuna cevap verdiği misilli, On Üçüncü Lem'anın âhirinde izahı bulunan ki, şeytanların en ehemmiyetli desiselerini köküyle kesip cevab-ı kat'î veren yine Allahu ekber olduğu gibi, bizim âhiret hakkındaki suâlimize de kısa fakat kuvvetli cevap verdiği misilli
 

harp

Well-known member
Cevap: Güncel Dersimiz - "Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür."

Allah razi olsun İnŞ. Hepİnİzden...
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Allahu Ekber ise,

hakikaten 64 trilyonda olabilir,dahada olabilir,
çünkü kainat bize göre sonsuz,
sonsuz tesbihiyle Allaha takdim ediyor,
Rububiyete karşı ,külli ubudiyetle,
İşte namaz kılanlarda,ubudiyetini yerine getirenlerde bu tesbihin içindedir,

ve böylece külli tesbih kazanmış oluyor insan,

ve bu insanın amelleride sonsuzlaşıyor,
böylece sonsuz cennete gidiyor doğruca,

yazık o kimseler ki bu cemaatin içine girmek için namaz kılmayanlardır

Tekrar Allahu ekber diyoruz..

Bir melâike var. Kırk bin başı var. Her başında, kırk bin dil var. Herbir dilde kırk bin tesbihat yapıyor. 64 trilyon tesbihat aynı anda söylüyor. Demek küre-i hava, bu melâike gibidir. Yani, bu melâikenin tesbihatı adedince her kelime-i tayyibe, hava sayfasında yazılıyor.
Küre-i hava diyor ki: "Bu hadis, benden veya bana nezarete memur melekten haber veriyor. Çünkü, insandaki bütün konuşmalar ve sair bütün hadsiz sesler, karışmaları içinde karıştırılmadan tam hurufatıyla ve söyleyenlerin şiveleriyle, mümtaz sesleriyle söylenmek gösterir ki, küllî bir şuurla yapılan bu iş yalnız tek bir zerrenin vazifesi, ne bana, yani küre-i havaya ve ne de bütün esbaba vermesi hiçbir cihet-i imkânı yok. Demek her yerde hâzır, nâzır ehadiyet cilvesiyle ve içinde ihatalı bir irade, muhit bir ilim bulunan bir kudret-i Ezeliyenin cilvesidir. Buna milyonlar şahitlerinden birisi radyodur."
 

ademyakup

Well-known member
Cevap: Güncel Dersimiz - "Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür."

Havayı temsil eden meleke 64 trilyon tesbihat yapsa,
dünyayı temsil eden meleke kentrilyonlarca tesbihat yapsa,
peki evreni temsil eden meleke ne kadar tesbihat yapmış oluyor?
İşte burda bize yine ALLAHU EKBER demek düşüyor.
Ve evreni temsil eden melekenin büyüklüğünü düşünün.
 

Ukbaa

Well-known member
Cevap: Güncel Dersimiz - "Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür."

Neden Allahın celaline karşı Sübhanallah, kemaline karşı Allahu ekber ve cemaline karşı Elhamdülillah la mukabele ediyoruz ?

Allah’ın Celal ismi sonsuz büyüklük, ululuk, yücelik, haşmet sahibi anlamındadır. Sonsuz büyük, yüce olan Zat’ta acz, kusur, eksiklik gibi beşeri haller bulunmaz ve yakışmaz. İşte Cenab-ı Hakk'ı bu kusurlardan tenzih etmek, O’nun büyüklüğünü takdis etmek için Sübhanallah deyip tesbih ediyoruz.

Kemal ismide olgunluk, mükemmellik, eksiksizlik anlamına geliyor. Zat-ı Akdes’in hem cemalindeki hemde yaratmış olduğu masnuundaki mükemmelliğe, eksiksizliğe karşı Allahu Ekber deyip saygı ve hürmet ve hayranlığımızı göstermiş oluyoruz.

Cemal ismi ise Cenab-I Hakk’ın güzelliği, lütuf ve ihsanı ile muamelesi manasında. Kainatta bize gösterilen hadsiz ikram ve ihsanlara karşı ''Her ne kadar hamd ve şükür varsa,ezelden ebede ve kimden kime olursa olsun hepsi Allah`a mahsustur.’’ diyerek Muhsin-i Kerim’e şükürlerimiz sunuyoruz.
 

ruhani

Member
Cevap: Güncel Dersimiz - "Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür."

Nefis kibirlenerek ben büyüğüm diyor.
Namazda Allahuekber diyerek nefse büyük olan sen değil Allahdır diyoruz.

Nefis ben eksiksiz kusursuzum kusurlu olan hep başkaları diyor .
Namazda subhanallah diyerek nefse sen eksik kusurlu aciz ve fakirsin
eksiksiz ve kusursuz olan Allahdır diyoruz.

Nefis ilgi bana, alaka bana, teveccüh bana minnet bana olsun diyor.
Namazda elhamdülillah diyerek ilgide alakada şükürde minnette Allaha diyoruz.

Bu telkinlerle enesi kırılan nefis iki büklüm olup acizliğini ve fakirliğini secdeyle taçlandırır.
 

Nesl-i Cedid

Well-known member
Cevap: "Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür."

Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür.

Namaz demek ki aradan çıkarılacak bir görev değildir.Namaz azaptan kurulmak için kılınmaz.Namazın manası Hâlık'a karşı tesbihlerle onu yüceltmektir.Onun azametini kavramak ve bu azameti kendisine ifade etmektir.Namaz kölenin efendisine karşı takdirlerini iletmesidir.Elbette ki efendi takdirleri işitmese de o takdirlere layıktır fakat her cemal ve kemal sahibi kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek ister sırrınca bu takdirler ona karşı bir görevdir.

Günlük hayatımızda bize iyiliği dokunan şahıslara karşı defalarca teşekkür ettiğimiz halde Kerim bir zatın bize karşı yaptığı ikramlara şükretmemek bir hainliktir.(Bediüzzamanın
"namaz kılmayan haindir" sözü hatırlanmalı).Bu şükür sadece yapmak için olan bir şükür değil aczini,fakrını anlayarak tezellül ile yapılan şükürdür.Öyle bir elhamdülillah denmelidir ki buram buram ihlas koksun.

Demek, tesbih ve tekbir ve hamd, namazın çekirdekleri hükmündedirler.


Herhangi bir maddenin çekirdeği eksik olursa o maddenin kemalleşmeyeceği açıktır.Demek ki namaz sırasında yapılan tesbih tekbir ve hamdler de öyle sağlam temellere oturtulmalı ki namaz namaz olsun.
Fatiha suresini her rekatta okuyoruz.Oradaki hamd ifadelerini hamd sahibine söylediğimizin idrakine varırsak işte ibadet lezzetine adım atmış oluyoruz.Tevhid sözcüklerini söylerken onu varlığını ve birliğini onaylarken ciddi bir tavır almak elbette ki edeptendir.Esnerken yapılan tevhid onayı içi kof bir meyveden ibarettir.İftitah tekbirini getirirken söylediğimiz büyüklük ifadelerine uygun bir şekilde konsantre olup kimin huzuruna çıktığımızın bilincinde olmalıyız.

"şu kelimât-ı mübareke, otuz üç defa tekrar edilir"

Mübarek kelimelerin 33 olması tesadüf değildir.Tıpkı elimizdeki anahtarın kilide uyumu gibi mübarek kelimeler de 33'er defa olunca ubudiyet kapısı açılıyor.Elimizdeki anahtarı fazla/eksik işlediğimizde ise kapıyı zorlamaktan öteye gidemeyeceğiz ve kapı devamlı yüzümüze kapalı kalacak.Namazdaki duruş tesbihat yaparken de olmalıdır.Tesbihat yapmamız bizim bir lütfümüz değil namazımızın eli,kolu ayağıdır.Çarpık bir eser meydana getirmekten kim zevk alır ki ?


 

tarik38

Yeni Üye
Cevap: "Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür."

33 kez söylenmesinin anahtar hükmünde oldugunu anladim fakat bu sayiyi belirleyen kim ve nerde yaziyor,bana cevabi acil lazim
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Cevap: "Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür."

Namazlardan sonra yaptığımız tesbihatlardaki 33 sayısının hikmeti nedir?
Bu sayıya uymamız önemli mi?
Eğer önemli ise müezzinlik yaparken sesli olarak söylediğimiz
tesbihlerden(subhanallah...) sonra 32 mi yoksa 33 kere tesbih çekeriz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;
Mü’minler namazlarının sonunda tesbihat yaparken “Sübhanallah”, “Elhamdülillah” ve “Allahü Ekber” gibi mübarek kelimelerle Yüce Allah’ı tesbih, senâ ve tâzim eder, arada getirmiş olduğu salavatlarla da Resul-i Ekrem Efendimize muhabbet ve selâmlarını gönderirler. Böylece hem Cenab-ı Hakkın yardımını istemiş, hem de Peygamberimizin şefaatini dilemiş olurlar. Daha sonra yapmış olduğu duâ ile bir kul olarak âcizlini, zayıflığını ve ihtiyaçlarını dile getirir, bütün bunları Kâinat Sahibinden ister.

Ayrıca namazlardan sonra yapılan tesbihat, birçok mühim ve ulvî zikir kelimelerinin tekrarına vesile olması bakımından çok sevaplıdır. Tesbihat bir nevi namazın hâtimesi ve en güzel surette bitirilmesidir. Bu tesbihleri bizzat Peygamberimiz devamlı surette yaptığı gibi, bizlere de faziletini bildirerek tavsiye etmiştir. Birgün, başta Ebû Zer (r.a.) olmak üzere Muhacirlerin fakir olanları Peygamberimize gelerek şöyle dediler:

“Yâ Resulallah, varlık sahipleri yüksek dereceleri ve dâimi nimetleri alıp gittiler. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyor, bizim gibi oruç tutuyor. Onlar sadaka veriyor, biz veremiyoruz. Onlar köle âzat ediyor, biz edemiyoruz.”

Sahabîlerini dinleyen Peygamberimiz, onların gönlünü şu müjdesiyle aldı:

“Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla, sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz. Meğer ki, sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar. Meğer ki, sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar. Her namazdan sonra otuz üç kere ‘Sübhanallah’, otuz üç kere ‘Elhamdülillah’, otuz üç kere ‘Allahü Ekber’ derseniz, tamamı 99 eder. Yüzün tamamında da, ‘Lâilaheillallahü vahdehu lâ şerika leh, lehül mülkü ve lehüm hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadîr’ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa, affolunur.” (Müslim, Mesacid: 146; Ebû Dâvud, Vitir: 2)

Bu kelimelerin bu kadar sevap kazandırdığı ve pekçok günahı affettirdiği meselesine gelince; hadis âlimleri bu hususta şöyle bir izahta bulunmaktadır:

Fakir Muhacirlerin maksadı, mutlaka zenginlerden fazla sevap ve derece kazanmak değil, bu derecelere ve ebedî nimetlere kendilerinin de nâil olmalarıdır. Diğer taraftan, fakir Muhacirlerde o kadar hâlis bir niyet vardı ki, eğer onlar da zengin olsaydı, muhakkak diğer Müslümanlar gibi sadaka vereceklerdi. “Mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır” hadisi ise, bu gerçeğe işaret etmektedir. İşte Cenab-ı Hak, mü’minlerin bu samimi niyetlerinin karşılığında onlara yüce dereceleri nasip etmekte, günahlarını bağışlamaktadır.

Peygamberimiz (a.s.m.) bir diğer hadislerinde de namazdan sonraki tesbihatın faziletini beyan buyurmuş, devamında ise, “Herhangi biriniz namazda iken şeytan gelir ve namazdan dönünceye kadar ‘falan işi hatırla, falan işi hatırla’ der. Bu yüzden tesbih çekmeyi belki yapamaz” ifadeleriyle bu hususta bizi dikkate sevk etmiştir. (Tirmizî, Davaat: 25)

Peygamber Efendimiz pekçok hadis-i şerifte de namazlardan sonra okunacak tesbihleri ve duâları bildirmiş, bizlerin de bu duâları yapmamızı tavsiye etmiştir. Hattâ öyle ki, namazdan sonra okunabilecek duâlar derlense bir kitap hacmine ulaşabilecek şekildedir.

Sözler isimli eserinde “Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahü Ekber” kelimelerinin hem namazın içinde, hem de namazdan sonra yapılan tesbihatta büyük bir yerinin olduğunu ifade eden Bediüzzaman HAzretleri şunları söyler:

“Namazın mânâsı, Cenab-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür. Yâni celâline karşı kavlen ve fiilen ‘Sübhanallah’ deyip takdis etmek, hem kemâline karşı lâfzan ve amelen ‘Allahü Ekber’ deyip tâzim etmek, hem cemâline karşı kalben ve lisânen ve bedenen ‘Elhamdülillah’ deyip şükretmektir. Demek, tesbih ve tekbir ve hamd namazın çekirdekleri hükmündedirler. Ondandır ki, namazın harekât ve ezkârında bu üç şey her tarafında bulunuyorlar. Hem ondandır ki, namazdan sonra namazın mânâsını te’kit ve takviye için şu kelimât-ı mübareke [mübarek kelimeler> otuz üç defa tekrar edilir. Namazın mânâsı şu mücmel hülâsalarla te’kit edilir.” (Sözler, Dokuzuncu Söz)

Maddi kilitlerin kendilerine münasip anahtarları olduğu gibi manevi kilit hükmünde bazı sırların da kendilerine münasip ölçülerde anahtarları vardır.

Kilide göre anahtarı kullanmadınız mı muvaffak olamazsınız. Mesela sizin e- mailinizin bir şifresi vardır. O şifreyi yanlış girdiğiniz takdirde – mail kutunuza giremezsiniz. İşte bazı ilahi sırların açılabilmesi için belirli sayıda tesbihin veya salavatın çekilmesi gerekir. Bu sayı kasten çekilmez ise o ilahi sırra erişilmesi mümkün değildir. Fakat sehven yani unutarak yanlış çekilmiş ise Cenab-ı Hakkın rahmeti sizden onu kabul etmektedir. O ayrı meseledir.

Namaz tesbihatına ayrı bir ehemmiyet veren Üstad Bediüzzaman, namazlardan sonra okunması gereken bu tesbih, salâvat ve duâları tazim etmiştir. Bugün basılmış halde bulunan Namaz Tesbihatı Bediüzzaman’ın her vakit yapmış olduğu tesbihattır. Bu tesbihatta, sabah ve akşam namazlarından sonra okunması hadisçe tavsiye edilen istiaze duâları, her namazdan sonra okunmasında büyük sevabı olan “İsm-i Âzam” duâları bulunmaktadır.

Mânevî hayatımızın kalesi olan ve her gün okunmasında büyük fayda ev sevap bulunan bu ezkâr ve duâlar Tesbihat’da bir arada bulunmaktadır. Her namazdan sonra bu tesbihatı okumayı alışkanlık haline getiren mü’minin mânevî âlemi nurlanacak, aydınlanacak, nefis ve şeytanın tehlikelerinden kurtulacaktır.

Bir mektubunda Bediüzzaman Hazretleri bu tesbihatın ehemmiyetini, “Namazdan sonraki tesbihatlar tarikat-ı Muhammediyedir (Peygamber yoludur) (a.s.m.) ve velâyeti Ahmediyyenin (a.s.m.) evradıdır. O noktadan ehemmiyeti büyüktür” (Kastamonu Lâhikası, s. 68-69) ifadeleriyle dile getirdikten sonra, bu tesbihatın peygamberliğe ait büyük velâyetin (veliliğin) hususî evradı olduğunu, bu cihetten bu tesbihlerin bütün tarikatlerin zikir ve evradından faziletli bulunduğunu belirtir.

Hatta öyle ki, bu tesbihatın zevkine varan, hazzını alan bir mü’min, Peygamberimizin reisliğinde milyonlarca Müslümanın büyük bir zikir halkasında toplandığını, hep birlikte bu mübarek kelimelerin söylendiğini düşünerek, bir yerde mânen işiterek ruh dünyasını yüce âlemlere çıkarmış olacaktır.

Müezzin tesbihatta hangi tesbihin söyleneceğii bildirmek için söylüyor.Bu bildiri amaçlı söylenen tesbih 33 defa çekilen tesbihlerin sayısına dahil değildir. Zaten herkesin ayrı ayrı 33 defa tesbihleri çekmesi gerekir.

Bu tesbihleri 33 defa çekmenin hikmetine gelince:

Tesbihlerin 33 adet çekilmesinin elbette bir çok sırları vardır. Ancak kaynaklarda bu sırların ne olduğuna dair açık bir malumata rastlayamadık. Bu sayının o sırlar için bir şifre anahtarı olmasının bilinmesi, o sırların bilinmesi anlamına gelmez.

Bununla beraber, bu konuda bir iki noktaya işaret etmek mümkündür:

a. Bu üç tesbihin (Subhanallah, Elhamdülillah, Allahuekber) ortak paydasını teşkil eden “Allah” lafza-i celaldir. Bu ismin ebced değeri 66 olup 2x33’tür. Bu açıdan 33 sayısı, bir ism-i azam olan lafza-i celalin riyazî makamına uygun olmakla o mertebelerdeki bazı feyizlere mazhar olmak mümkündür.

b. “Subhanallah, Elhamdülillah, Allahuekber” kelimelerinin toplam ebced değeri 627 olup 19x33’tür. Bu tevafuk da “tesbih, tahmid, tekbir”den ibaret olan namaz tesbihlerinin 33’er defa olmasının uygun olduğuna işaret ede bir şifre olarak görülmektedir.

c. Namaz tesbihatı, namazlardaki birer çekirdek hükmündedir. Beş vakit farz namazların rekat sayısı 17’dir. Namazların sonunda yapılacak tesbihlerin de bu sayı ile ilişkisi vardır. Çünkü, 1’den 33’e kadarki sayıların toplamı 561’dir ki, 33x17’dir. Demek 33 sayısı, aynı zamanda günlük beş vakit farz namazların 17 rekatını da içine aldığı için önem arz etmektedir.

d. Tesbih, tahmid ve tekbirden her birisinin -küllî manada- 33’er mertebesi vardır. Şuurumuz ermezse bile, tesbihatı 33’er defa tekrarlamakla icmalî de olsa onların 33 mertebelerindeki feyizlere mazhar olunabilir. Bu şekilde tesbihat yapanlardan bazıları bilfiil, bazıları bi’n-niye, bazıları bil-kuvve bu sırlara mazhar olmaya namzettir.

Not: Tesbihatın mertebelerini görmek için Bediüzzaman hazretlerinin “et-Tefekkürü’l-imaniyu’r-refî’” ve Arapça 29. Lema adlı eserine bakılabilir..
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyetamız önemli mi?
Eğer önemli ise müezzinlik yaparken sesli olarak söylediğimiz
tesbihlerden(subhanallah...) sonra 32 mi yoksa 33 kere tesbih çekeriz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;
Mü’minler namazlarının sonunda tesbihat yaparken “Sübhanallah”, “Elhamdülillah” ve “Allahü Ekber” gibi mübarek kelimelerle Yüce Allah’ı tesbih, senâ ve tâzim eder, arada getirmiş olduğu salavatlarla da Resul-i Ekrem Efendimize muhabbet ve selâmlarını gönderirler. Böylece hem Cenab-ı Hakkın yardımını istemiş, hem de Peygamberimizin şefaatini dilemiş olurlar. Daha sonra yapmış olduğu duâ ile bir kul olarak âcizlini, zayıflığını ve ihtiyaçlarını dile getirir, bütün bunları Kâinat Sahibinden ister.

Ayrıca namazlardan sonra yapılan tesbihat, birçok mühim ve ulvî zikir kelimelerinin tekrarına vesile olması bakımından çok sevaplıdır. Tesbihat bir nevi namazın hâtimesi ve en güzel surette bitirilmesidir. Bu tesbihleri bizzat Peygamberimiz devamlı surette yaptığı gibi, bizlere de faziletini bildirerek tavsiye etmiştir. Birgün, başta Ebû Zer (r.a.) olmak üzere Muhacirlerin fakir olanları Peygamberimize gelerek şöyle dediler:

“Yâ Resulallah, varlık sahipleri yüksek dereceleri ve dâimi nimetleri alıp gittiler. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyor, bizim gibi oruç tutuyor. Onlar sadaka veriyor, biz veremiyoruz. Onlar köle âzat ediyor, biz edemiyoruz.”

Sahabîlerini dinleyen Peygamberimiz, onların gönlünü şu müjdesiyle aldı:

“Ben size bir şey öğreteyim mi? Onunla, sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem hiçbir kimse sizden daha faziletli olamaz. Meğer ki, sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar. Meğer ki, sizin yaptığınız gibi yapmış olsunlar. Her namazdan sonra otuz üç kere ‘Sübhanallah’, otuz üç kere ‘Elhamdülillah’, otuz üç kere ‘Allahü Ekber’ derseniz, tamamı 99 eder. Yüzün tamamında da, ‘Lâilaheillallahü vahdehu lâ şerika leh, lehül mülkü ve lehüm hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadîr’ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa, affolunur.” (Müslim, Mesacid: 146; Ebû Dâvud, Vitir: 2)

Bu kelimelerin bu kadar sevap kazandırdığı ve pekçok günahı affettirdiği meselesine gelince; hadis âlimleri bu hususta şöyle bir izahta bulunmaktadır:

Fakir Muhacirlerin maksadı, mutlaka zenginlerden fazla sevap ve derece kazanmak değil, bu derecelere ve ebedî nimetlere kendilerinin de nâil olmalarıdır. Diğer taraftan, fakir Muhacirlerde o kadar hâlis bir niyet vardı ki, eğer onlar da zengin olsaydı, muhakkak diğer Müslümanlar gibi sadaka vereceklerdi. “Mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır” hadisi ise, bu gerçeğe işaret etmektedir. İşte Cenab-ı Hak, mü’minlerin bu samimi niyetlerinin karşılığında onlara yüce dereceleri nasip etmekte, günahlarını bağışlamaktadır.

 Peygamberimiz (a.s.m.) bir diğer hadislerinde de namazdan sonraki tesbihatın faziletini beyan buyurmuş, devamında ise, “Herhangi biriniz namazda iken şeytan gelir ve namazdan dönünceye kadar ‘falan işi hatırla, falan işi hatırla’ der. Bu yüzden tesbih çekmeyi belki yapamaz” ifadeleriyle bu hususta bizi dikkate sevk etmiştir. (Tirmizî, Davaat: 25)

 Peygamber Efendimiz pekçok hadis-i şerifte de namazlardan sonra okunacak tesbihleri ve duâları bildirmiş, bizlerin de bu duâları yapmamızı tavsiye etmiştir. Hattâ öyle ki, namazdan sonra okunabilecek duâlar derlense bir kitap hacmine ulaşabilecek şekildedir.

Sözler isimli eserinde “Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahü Ekber” kelimelerinin hem namazın içinde, hem de namazdan sonra yapılan tesbihatta büyük bir yerinin olduğunu ifade eden Bediüzzaman HAzretleri şunları söyler:

“Namazın mânâsı, Cenab-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür. Yâni celâline karşı kavlen ve fiilen ‘Sübhanallah’ deyip takdis etmek, hem kemâline karşı lâfzan ve amelen ‘Allahü Ekber’ deyip tâzim etmek, hem cemâline karşı kalben ve lisânen ve bedenen ‘Elhamdülillah’ deyip şükretmektir. Demek, tesbih ve tekbir ve hamd namazın çekirdekleri hükmündedirler. Ondandır ki, namazın harekât ve ezkârında bu üç şey her tarafında bulunuyorlar. Hem ondandır ki, namazdan sonra namazın mânâsını te’kit ve takviye için şu kelimât-ı mübareke [mübarek kelimeler> otuz üç defa tekrar edilir. Namazın mânâsı şu mücmel hülâsalarla te’kit edilir.” (Sözler, Dokuzuncu Söz)

Maddi kilitlerin kendilerine münasip anahtarları olduğu gibi manevi kilit hükmünde bazı sırların da kendilerine münasip ölçülerde anahtarları vardır.

Kilide göre anahtarı kullanmadınız mı muvaffak olamazsınız. Mesela sizin e- mailinizin bir şifresi vardır. O şifreyi yanlış girdiğiniz takdirde – mail kutunuza giremezsiniz. İşte bazı ilahi sırların açılabilmesi için belirli sayıda tesbihin veya salavatın çekilmesi gerekir. Bu sayı kasten çekilmez ise o ilahi sırra erişilmesi mümkün değildir. Fakat sehven yani unutarak yanlış çekilmiş ise Cenab-ı Hakkın rahmeti sizden onu kabul etmektedir. O ayrı meseledir.

Namaz tesbihatına ayrı bir ehemmiyet veren Üstad Bediüzzaman, namazlardan sonra okunması gereken bu tesbih, salâvat ve duâları tazim etmiştir. Bugün basılmış halde bulunan Namaz Tesbihatı Bediüzzaman’ın her vakit yapmış olduğu tesbihattır. Bu tesbihatta, sabah ve akşam namazlarından sonra okunması hadisçe tavsiye edilen istiaze duâları, her namazdan sonra okunmasında büyük sevabı olan “İsm-i Âzam” duâları bulunmaktadır.

Mânevî hayatımızın kalesi olan ve her gün okunmasında büyük fayda ev sevap bulunan bu ezkâr ve duâlar Tesbihat’da bir arada bulunmaktadır. Her namazdan sonra bu tesbihatı okumayı alışkanlık haline getiren mü’minin mânevî âlemi nurlanacak, aydınlanacak, nefis ve şeytanın tehlikelerinden kurtulacaktır.

Bir mektubunda Bediüzzaman Hazretleri bu tesbihatın ehemmiyetini, “Namazdan sonraki tesbihatlar tarikat-ı Muhammediyedir (Peygamber yoludur) (a.s.m.) ve velâyeti Ahmediyyenin (a.s.m.) evradıdır. O noktadan ehemmiyeti büyüktür” (Kastamonu Lâhikası, s. 68-69) ifadeleriyle dile getirdikten sonra, bu tesbihatın peygamberliğe ait büyük velâyetin (veliliğin) hususî evradı olduğunu, bu cihetten bu tesbihlerin bütün tarikatlerin zikir ve evradından faziletli bulunduğunu belirtir.

Hatta öyle ki, bu tesbihatın zevkine varan, hazzını alan bir mü’min, Peygamberimizin reisliğinde milyonlarca Müslümanın büyük bir zikir halkasında toplandığını, hep birlikte bu mübarek kelimelerin söylendiğini düşünerek, bir yerde mânen işiterek ruh dünyasını yüce âlemlere çıkarmış olacaktır.

Müezzin tesbihatta hangi tesbihin söyleneceğii bildirmek için söylüyor.Bu bildiri amaçlı söylenen tesbih 33 defa çekilen tesbihlerin sayısına dahil değildir. Zaten herkesin ayrı ayrı 33 defa tesbihleri çekmesi gerekir.

Bu tesbihleri 33 defa çekmenin hikmetine gelince:

Tesbihlerin 33 adet çekilmesinin elbette bir çok sırları vardır. Ancak kaynaklarda bu sırların ne olduğuna dair açık bir malumata rastlayamadık. Bu sayının o sırlar için bir şifre anahtarı olmasının bilinmesi, o sırların bilinmesi anlamına gelmez.

Bununla beraber, bu konuda bir iki noktaya işaret etmek mümkündür:

a. Bu üç tesbihin (Subhanallah, Elhamdülillah, Allahuekber) ortak paydasını teşkil eden “Allah” lafza-i celaldir. Bu ismin ebced değeri 66 olup 2x33’tür. Bu açıdan 33 sayısı, bir ism-i azam olan lafza-i celalin riyazî makamına uygun olmakla o mertebelerdeki bazı feyizlere mazhar olmak mümkündür.

b. “Subhanallah, Elhamdülillah, Allahuekber” kelimelerinin toplam ebced değeri 627 olup 19x33’tür. Bu tevafuk da “tesbih, tahmid, tekbir”den ibaret olan namaz tesbihlerinin 33’er defa olmasının uygun olduğuna işaret ede bir şifre olarak görülmektedir.

c. Namaz tesbihatı, namazlardaki birer çekirdek hükmündedir. Beş vakit farz namazların rekat sayısı 17’dir. Namazların sonunda yapılacak tesbihlerin de bu sayı ile ilişkisi vardır. Çünkü, 1’den 33’e kadarki sayıların toplamı 561’dir ki, 33x17’dir. Demek 33 sayısı, aynı zamanda günlük beş vakit farz namazların 17 rekatını da içine aldığı için önem arz etmektedir.

d. Tesbih, tahmid ve tekbirden her birisinin -küllî manada- 33’er mertebesi vardır. Şuurumuz ermezse bile, tesbihatı 33’er defa tekrarlamakla icmalî de olsa onların 33 mertebelerindeki feyizlere mazhar olunabilir. Bu şekilde tesbihat yapanlardan bazıları bilfiil, bazıları bi’n-niye, bazıları bil-kuvve bu sırlara mazhar olmaya namzettir.


Not: Tesbihatın mertebelerini görmek için Bediüzzaman hazretlerinin “et-Tefekkürü’l-imaniyu’r-refî’” ve Arapça 29. Lema adlı eserine bakılabilir..

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Cevap: "Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür."

Sual: Namazdan sonra, Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahü ekber diye tesbih çekmek bid’at midir?
CEVAP
İcma ile de sabit olmuş müekked bir sünnettir. Tesbihleri parmakla saymak ve tesbih kullanmak caizdir. Resulullah efendimiz, bir kadının tesbihleri, çekirdeklerle saydığını görmüş, fakat yasaklamamıştır. Bu da, tesbihleri, taşla, çekirdekle ve tesbihle çekmenin caiz olduğunu göstermektedir. (Redd-ül Muhtar)

Kur’an-ı kerimde her varlığın tesbih ettiği bildirilmektedir:
(Yedi kat gök ve yer ve bunların içinde bulunanlar, Allah’ı tesbih eder. Allah’ı hamd ile tesbih etmeyen hiçbir varlık yoktur. Fakat siz onların tesbihini anlayamazsınız.) [İsra 44]

Kur’an-ı kerimde, Bâkıyat-üs-sâlihât [sürekli kalan iyi işler] geçmektedir. Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Bâkıyat-üs-sâlihâtı, çok söyleyin. Bunlar; tesbih, tehlil, tahmid, tekbir ve temciddir.) [Taberani]

[Tesbih Sübhanallah,
Tehlil Lâ ilâhe illallah,
Tahmid Elhamdülillah,
Tekbir Allahü ekber,
Temcid, Lâ havle velâ kuvvete illâ billah demektir.]
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Her namazdan sonra 33 Sübhanallah, 33 Elhamdülillah, 33 Allahü ekber sonra, “Lâ ilâhe illallahü vahdehü lâ şerike leh lehül-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadir” diyenin deniz köpüğü kadar günahı olsa da affedilir.) [Müslim]

(Parmak uçları ile sayarak tesbihe ve tehlile devam edin. Kıyamette her âzadan sual edilir ve parmaklar için “tesbihte kullandı” derler. Gafil olan rahmetten uzak kalır.)
[Hakim]

(Tekbiri, tahmidi, tesbihi ve tehlili sebebiyle Müslüman olarak yaşlanandan iyisi yoktur.)
[İ. Ahmed]

Fakirler, (Ya Resulallah; zenginler derece ve nimet bakımından bizi geçtiler. Biz namaz kılıyoruz, onlar da kılıyorlar; biz oruç tutuyoruz, onlar da tutuyorlar; fakat onlar, zekat, sadaka veriyor, köle azat ediyor, biz edemiyoruz) dedikleri zaman, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Sizden üstün olanlara yetişebileceğiniz, sizden aşağı olanları geçebileceğiniz ve sizin yaptığınız gibi yapanlar hariç, sizden başka kimsenin üstün olamayacağı bir şey öğreteyim. Her namazın sonunda 33 defa Sübhanallah, 33 defa Elhamdülillah, 33 defa Allahü ekber, bir kere de “Lâ ilâhe illallahü vahdehü lâ şerike leh lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadir” söyleyin!)

Fakirler, (Zenginler de bizim gibi tesbih çekip, yine bizi geçiyorlar) dediklerinde, Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Bu, Allahü teâlânın fazlıdır, dilediği kimselere verir.) [Ebu Davud]

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Namaz kılan, Rabbine yalvarmakta ve Onun büyüklüğünü ve Ondan başka her şeyin hiç olduğunu görmektedir. Namazdaki kusurlar, çekilen Tesbih ile örtülür, layık ve tam ibadet yapılamadığı bildirilir. Tahmid ile, namaz kılmakla şereflenmenin, Onun yardımı ile olduğu bilinerek, bu büyük nimete hamd edilir. Tekbir ile de, Ondan başka ibadete layık kimse olmadığı bildirilir. (m. 304)

Günah işleyen bir kimse, bu emirlerin ve yasakların sahibinin azametini ve kibriyasını düşünmüş olsaydı, Onun emirlerine karşı gelemezdi. Günahları yapması, Onun emirlerine ve yasaklarına kıymet vermediğini göstermektedir. Böyle şeyden, Allahü teâlâya sığınırız. Tenzih kelimesini, [yani yukarıda yazılı olan tesbihi] çok okumakla, bu kusur affolunur.

İstigfar
etmek, günahların örtülmesini istemektir. Tenzih kelimesini okumak ise, günahların yok olmasını istemektir. O nerede, bu nerede?

Sübhanallah
şaşılacak bir kelimedir. Söylemesi çok kısadır. Manaları ve faydaları ise pek çoktur.

Tahmid
[elhamdülillah] kelimesini çok okumakla, Allahü teâlâya şükür edilmiş olur. Onun verdiği nimetlerin şükrü yapılmış olur.

Tekbir
[Allahü ekber] kelimesi, Allahü teâlânın, kulların yaptığı şükürlerden çok yüksek olduğunu, Ona yakışan şükür yapılamayacağını göstermektedir. Çünkü, Ona yapılan istigfarlar, af dilemekler için de, çok istigfar etmek gerekir.

Hak teâlâya yakışan hamd, ancak Onun tarafından yapılabilir. Bunun içindir ki kendisi, Saffat suresinin sonunda, (Sübhane Rabbike...) buyurmuştur. Kendini hesaba çekmek isteyen, bu âyet-i kerimeyi çok okumalıdır! Böylece istigfar ve şükür etmiş olur. İstigfar ve şükredemediğini de ve kusurlarını da bildirmiş olur. (Mektubat-ı Rabbani c.1, m.309)

Sual: Namaz kıldıktan sonra, tesbih çekmeden çıkıp gitmek günah mıdır?
CEVAP
Namaz kıldıktan sonra tesbih çekmek şart değildir, işi olan işine gidebilir. Tesbihi yolda da çekebilir. Fakat mühim ve acil işi olmayan mutlaka tesbih çekmelidir. Çünkü namazlardan sonra tesbih çekmenin fazileti çoktur.

Sual: Camide namazı kıldıktan sonra duayı beklemeden işimize giderken yolda Âyet-el kürsiyi okumak ve tesbihleri çekmekte mahzur var mıdır?
CEVAP
İşi olanın duayı beklemeden gitmesi, yolda okuması caizdir. Zaruret olmadıkça, dua ve tesbihleri terk etmemelidir. Âyet-el kürsi ve tesbihlerin fazileti büyüktür. Ey Oğul İlmihali’ndeki hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir kişi namazdan sonra hemen bir defa Âyet-el kürsiyi okusa, o âyet Arş-ı alaya kadar gider ve orada durmadan hareket ederek "Ya Rabbi, beni okuyan kulunu affet!" der. Hak teâlâ, mekandan ve cihetten münezzeh olarak "Ey meleklerim, şahid olun, namazdan sonra Âyet-el kürsiyi okuyan kulumun günahlarını affettim" buyurur.)

(Namazdan sonra, âyet-el kürsiyi okuyana her harfi için 40 sevap verilir.)

(Kim, farz namazı bitirince, yerinden kalkmadan bir defa Âyet-el kürsiyi okuyup 33 defa Sübhanallah, 33 defa Elhamdülillah, 33 defa Allahü ekber derse, 99 olur. Bir defa da La ilahe illallahü vahdehü la şerike leh lehül-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve ala külli şeyin kadir, dese Hak teâlâ o kişinin günahlarını affeder.)

Bir hadis-i şerifte de, sabah namazını kılıp, yerinden kalkmadan ve konuşmadan on defa, (La ilahe illallahü vahdehü la-şerike leh lehül-mülkü ve lehül-hamdü yuhyi ve yümit ve hüve ala külli şeyin kadir) okuyanın, o gün her türlü kötülükten ve şeytanın şerrinden korunacağı ve birçok sevaplara kavuşacağı bildiriliyor. (Nesai)

Allahü teâlânın affettiği günahlar, yalnız kendisi ile o kulu arasında olan, tevbe etmiş olduğu günahlardır. Kul hakkından kurtulmak için helalleşmek de gerekir.

Sual:
Namazdan sonraki tesbihleri 33’ten fazla çeksek zararı olur mu?
CEVAP
Namazdan sonraki tesbihleri okurken 33’e dikkat etmek gerekir. Dinin emirlerinde, çeşitli hikmetler vardır. Bu adetler, ilacın miktarı gibidir. Ziyade veya noksan olursa, istenilen fayda hasıl olmaz. Hazine 33’tedir. Bir metre ileri, bir metre geri gidilirse, hazine bulunamaz. Tesbihleri 33 yerine, çok sevap olsun diye 40 defa veya daha fazla çekmek bid’at olur. Hiç tesbih çekilmeden gidilse günah olmaz. Fakat sünnet sevabından mahrum kalınmış olunur.

alinti
 
Üst