Ve şükründe bulundun mu?" diye suale çekileceksin.

Ahmet.1

Well-known member
Cenab-ı Hak seni ademden vücuda ve vücudun pek çok eşkâl ve vaziyetlerinden en yükseği müslim sıfatıyla insan suretine getirmiştir. Mebde-i hareketin ile son aldığın suret arasında müteaddid vaziyetlerin, menzillerin ve etvar ve ahvalin herbirisi sana ait nimetler defterine kaydedilmiştir. Bu itibarla, senin geçirmiş olduğun zaman şeridine elmas gibi nimetler dizilmiş, tam bir gerdanlık veya nimetlerin enva'ına bir fihriste şeklini veriyor. Binaenaleyh geçirmiş olduğun vücudun her menzilinde ve vaziyetinde, etvarında, ahvalinde: "Nasıl bu nimete vâsıl oldun? Ne ile müstehak oldun? Ve şükründe bulundun mu?" diye suale çekileceksin. Çünki vukua gelen haller suale tâbidir. Amma imkânda kalıp vukua gelmeyen şeyler suale tâbi değildir. Geçirmiş olduğun ahval, vukuattır. Gelecek ahvalin ademdir. Vücud mes'uldür, adem ise mes'ul değildir. Öyle ise, mazide şükrünü eda etmediğin nimetlerin şükrünü kaza etmek lâzımdır.
Mesnevi-i Nuriye​

Adem: Yokluk, hiçlik.
Vücud: Varlık, var olmak, bulunmak.
Eşkâl: Şekiller.
Müslim: İslam dininden olan.
Suret: Biçim, görünüş, şekil, tarz.
Mebde-i hareket: Hareketin başlangıcı, ilk hareket.
Müteaddid: Çok sayıda, birçok, çeşitli.
Menzil: Yer.
Etvar: Tavırlar, durumlar, davranışlar.
Ahval: Haller, vaziyetler.
Enva'ına: Türlerine, çeşitlerine.
Binaenaleyh: Bundan dolayı.
Vâsıl: Ulaşan, erişen, kavuşan.
Müstehak: Hak etmiş, layık olmuş.
Vukuat: Olaylar, olanlar, hadiseler.
Eda: Yerine getirme, yapma, ödeme.
 
Üst