Tevbekarlarin münacatı

Esselemu aleykum..Eğer nasip olursa büyük zatların dualarını paylaşmaya çalışacağım.


İmam Zeynülâbidîn Ali ibn Hüseyin Hazretlerinin Bir Münacaatı


Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla ki, inayet yalnız O’ndandır. İlahî! İşlediğim hatalar ve günahlar ruhuma zillet urbası giydirdiler. Bir de Senden cüdâ düşünce kendimi bütün bütün meskenet libasının içinde buldum; hadd ü hesaba gelmez, kocaman kocaman kabahatlerim hep kalbimi simsiyah hâle getirdiler.
Bahtına düştüm, ey biricik Matlûbum, Maksûdum, Mahbûbum; ne olur, tevbemi kabul, kalbimi de ihya buyur! Andolsun ki, günahlarımı affedebilecek, yaralarımı sarıp tedavi edebilecek Senden başka hiçbir kimse bilmiyorum.
İşte yüce dergâhına geldim; boyun büküyor, huzurunda kemerbeste-i ubûdiyet içinde elpençe divan duruyor, affına iltica ediyorum. Eğer beni kapından uzaklaştırırsan gidip hangi kapıya sığınabilir, huzurundan kovacak olursan kimden sığınma talep edebilirim?
Vah benim acınacak hâlime vah! Ne kadar utanılacak bir durumdayım. Yazıklar olsun bana, günahlara ne kadar dalmış, Rabbimin hoşnut olmadığı vadilerde ne kadar da çok dolaşmışım!
Ey en büyük günahları bile bağışlayan ve parça parça olmuş gönülleri bile şefkatiyle sarıp sarmalayan Rab! Senden, en çirkin günahlarımı bile yarlığayıp yok saymanı, yüzümün karası suçlarımı örtmeni, kıyamet gününde affının ve gufranının serinliğinden, bağışlayıcılığının güzelliğinden beni de hissedar etmeni diliyorum.
Ya Rabbî ve ya İlahî! Günahlarımı rahmet bulutlarınla ört; ayıplarımın üzerine de merhamet ve şefkat bulutlarını gönder!
İlahî! Sahibinden kaçan bir köle, döndüğü zaman sahibinden başka kime iltica edebilir ve yine sahibinin gazabından onu başka kim koruyabilir? İşte ben de Senin kulun ve kölen olarak kapına geldim.
Rabbim! Günahlara tevbe etmenin karşılığı gönülde duyulan pişmanlıklarsa şayet, Sana kasem olsun ki, yapıp ettiklerimden bin kere, yüz bin kere pişmanım. İstiğfarda bulunup Senden bağışlanma dilenmek hataların defterden silinmesine bir yolsa eğer, yürekten istiğfarda bulunuyor ve bu nâçar kulunu da yarlığayacağını ümit ediyorum. Evet, ümidim budur ve hoşnutluğunla gönlüme sürûr salacağın âna kadar da bu kapıyı asla terk etmeyeceğim.
Allahım! Kudretin hakkı için tevbemi kabul buyur. Sen Hâlîm’sin, affetmeyi seversin; beni de affet. Aczimi, zayıflığımı, çaresizliğimi görür ve bilirsin; hâlime merhamet et!
Allahım! Kullarına afv u mağfiret kapılarını açan Sensin. Onu tevbe diye isimlendiren ve “Ey mümin kullarım! Samimi bir tevbe ile Rabbiniz’e teveccüh edin!” diye emir veren ve davette bulunan da yine Sensin. Sen kapıları bu kadar açtıktan sonra, o kapıdan geçip dergâhına iltica etmeyen gafillerin daha hiçbir mazereti olamaz.
Rabbim! Bazı dostlarının da dediği gibi günahın çok çirkin olduğu ve Senin lütuflarını idrak etmiş kapı kullarına yaraşıp yakışmadığı muhakkak; fakat, affın, Sana çok yakıştığı da apaçık bir hakikat.
Rabbim! İsyan vadilerine yuvarlanıp sonra da yaptığı âsîliklerden dolayı tevbe kapısının tokmağına dokunan, sayılamayacak kadar hatasına, kusuruna ve günahlarına rağmen Senin rahmet, şefkat ve merhamet esintilerini hırz-ı cân ile bekleyen ve Senin, bütün bu recâ ve beklentilere lütf u keremle mukabelede bulunduğun ilk kişi şüphesiz ben değilim.
Ey ızdırar içerisinde hafakanlar yaşayan muzdar kullarının niyazlarına icabet buyuran. Ey zararları kaldırıp telâfi eden. Ey iyilikleri karşılıksız ve en büyük olan. Ey gizli gizli cereyan eden işlere de nigehbân olan Yüceler Yücesi Allahım! Huzuruna sermayesiz geldim; nâçâr, Senin cömertliğine ve keremine sığınıyor, “Keremkân Sensin, kesme keremin.” diyerek rahmet denizlerinden ben de hissedar olmak istiyorum. Dualarıma icabet buyur ve beni ümitlerimde, dileklerimde haybet ve hüsrana uğratma. Tevbe kapından Sana olan teveccühümü karşılıksız bırakma!
Ey Merhametlilerin en Merhametlisi Mevlâm! Bu bendene lütf u ihsanla muamelede bulunup hata ve günahlarını affet, ne olur!..
 
Üst