Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Açıklamalı
Sözler
Sözler 6. Ders - Ehadiyet
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 392651" data-attributes="member: 27"><p>[NOT]Evet, <strong> hadsiz mahlûkatta ve nihayetsiz bir kesrette vahdet sikkeleri, </strong> <strong><span style="font-size: 12px">mütedahil daireler gibi, en büyüğünden en küçük sikkeye kadar envâı ve mertebeleri vardır.</span></strong> Fakat o vahdet, ne kadar olsa, yine kesret içinde bir vahdettir; hakikî hitabı tam temin edemiyor. Onun için, <strong>vahdet arkasında ehadiyet sikkesi bulunmak lâzımdır</strong> tâ ki kesreti hatıra getirmesin, doğrudan doğruya Zât-ı Akdese karşı kalbe yol açsın.</p><p></p><p>Hem, <strong>sikke-i ehadiyete nazarları çevirmek ve kalbleri celb etmek için, <span style="font-size: 12px">o sikke-i ehadiyet üstünde gayet cazibedar </span>bir nakış ve gayet parlak bir nur ve gayet şirin bir halâvet ve gayet sevimli bir cemâl ve gayet kuvvetli bir hakikat olan <span style="font-size: 12px">rahmet sikkesini ve Rahîmiyet hâtemini </span>koymuştur. Evet, o rahmetin kuvvetidir ki, zîşuurun nazarlarını celb eder, kendine çeker ve<span style="font-size: 12px"> ehadiyet sikkesine isal eder ve Zât-ı Ehadiyeyi mülâhaza ettirir</span> </strong>ve ondan, <span style="font-family: 'trebuchet ms'"><span style="font-size: 22px">اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعِينُ </span></span>[SUP]<strong>3</strong>[/SUP]deki hakikî hitaba mazhar eder.</p><p></p><p><strong></strong></p><p><strong> <strong>[SUP]<strong>3</strong>[/SUP] : “Ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım dileriz.” Fâtiha Sûresi, 1:5.</strong></strong>[/NOT]</p><p></p><p>Mütedahil dairelerdeki (iç içe girmiş dairelerdeki) büyükten küçüğe vahdetin mühürleri ve mertebeleri,</p><p>Kesret (çokluk) içinde vahdetin arkasındaki ehadiyet sikkeleri (mühürleri),</p><p>ehadiyete nazarları ve kalpleri çevirip, celbetmek için; ehadiyet üzerinde konmuş,</p><p> cazibedar nakışlar, parlak nurlar, hoşluklar, şirinlikler, sevimlilikler, güzellikler ve kuvvetli bir hakikat olan Rahimiyet (şefkat) mühürlerine Risale-i Nur'dan misaller vererek devam ediyoruz.</p><p></p><p></p><p>[TAVSIYE]Yani, <strong>kâinatın heyet-i mecmuasında</strong> tezahür eden haşmet-i rububiyet, <strong>vahdâniyet-i İlâhiyeyi ispat</strong> edip gösterdiği gibi, <strong></strong></p><p><strong>zîhayatların cüz’iyatlarına mukannen erzaklarını veren</strong> nimet-i Rabbâniye dahi <strong> ehadiyet-i İlâhiyeyi ispat</strong> edip gösterir.</p><p></p><p><strong>Vâhidiyet</strong> ise, bütün o mevcudat Birinindir ve Birine bakar ve Birinin icadıdır demektir.</p><p></p><p><strong>Ehadiyet</strong> ise, herbir şeyde, Hâlık-ı Külli Şey’in ekser esmâsı tecellî ediyor demektir.</p><p></p><p><strong>Meselâ, güneşin ziyası bütün zeminin yüzünü ihata ettiği haysiyetiyle, <span style="color: #ff0000">vâhidiyet </span>misalini gösterir.</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong>Ve herbir şeffaf cüzde ve su katrelerinde, güneşin ziyası ve harareti ve ziyasındaki yedi rengi ve bir nevi gölgesi bulunması, <span style="color: #ff0000">ehadiyet</span> misalini gösterir.</strong></p><p></p><p>Ve <strong>herbir şeyde, hususan zîhayatta ve bilhassa herbir insanda,</strong> o Sâniin ekser esmâsı onda tecellî ettiği cihetle, <strong>ehadiyeti </strong>gösterir.</p><p></p><p>İşte, şu fıkra işaret eder ki, <strong>kâinatta tasarruf eden</strong> haşmet-i rububiyet,<strong></strong></p><p> <strong>o koca güneşi </strong>şu zemin yüzündeki zîhayatlara bir hizmetkâr, bir lâmba, bir ocak; </p><p><strong>ve koca küre-i zemini </strong>onlara bir beşik, bir menzil, bir ticaretgâh; </p><p><strong>ve ateşi,</strong> her yerde hazır bir aşçı ve dost; </p><p><strong>ve bulutu</strong> süzgeç ve murdia; </p><p><strong>ve dağları</strong> mahzen ve ambar; </p><p><strong>ve havayı,</strong> zîhayata enfas ve nüfusa yelpaze; </p><p><strong>ve suyu,</strong> yeniden hayata girenlere süt emziren dâye ve hayvânâta âb-ı hayat veren bir şerbetçi hükmüne getiren rububiyet-i İlâhiye, gayet vâzıh bir surette vahdâniyet-i İlâhiyeyi gösterir.</p><p></p><p>Evet, Hâlık-ı Vâhidden başka <strong>kim güneşi arzlılara musahhar bir hizmetkâr eder?</strong></p><p></p><p>Ve o Vâhid-i Ehadden başka <strong>kim havayı elinde tutar, pek çok vazifelerle tavzif edip rû-yi zeminde çevik çalak bir hizmetkâr eder?</strong></p><p></p><p>Ve o Vâhid-i Ehadden başka <strong>kimin haddine düşmüştür ki, ateşi aşçı yapsın ve kibrit başı kadar bir zerrecik ateşe binler batman eşyayı yuttursun?</strong></p><p></p><p>Ve hâkezâ, <strong>herbir şey, herbir unsur, herbir ecrâm-ı ulviye,</strong> o haşmet-i rububiyet noktasında Vâhid-i Zülcelâli gösterir.</p><p></p><p>İşte, <strong>celâl ve haşmet noktasında vâhidiyet göründüğü gibi, cemâl ve rahmet noktasında dahi, nimet ve ihsan, ehadiyet-i İlâhiyeyi</strong> ilân eder.</p><p></p><p>Çünkü, <strong>zîhayatta ve bilhassa insanda,</strong> o derece san’at-ı câmia içinde, <strong>hadsiz envâ-ı nimeti anlayacak, kabul edecek, isteyecek cihazat ve âletler vardır ki, bütün kâinatta tecelli eden bütün esmâsının cilvesine mazhardır.</strong></p><p></p><p>Âdetâ bir nokta-i mihrakiye hükmünde, bütün Esmâ-i Hüsnâyı birden mâhiyetinin âyinesiyle gösterir ve onunla <strong>ehadiyet-i İlâhiyeyi</strong> ilân eder.</p><p></p><p></p><p><strong>Yirminci Mektup</strong>[/TAVSIYE]</p><p></p><p></p><p>"İşte, şu fıkra işaret eder ki, <strong>kâinatta tasarruf eden</strong> haşmet-i rububiyet,<strong></strong></p><p> <strong>o koca güneşi </strong>şu zemin yüzündeki zîhayatlara bir hizmetkâr, bir lâmba, bir ocak; </p><p><strong>ve koca küre-i zemini </strong>onlara bir beşik, bir menzil, bir ticaretgâh; </p><p><strong>ve ateşi,</strong> her yerde hazır bir aşçı ve dost; </p><p><strong>ve bulutu</strong> süzgeç ve murdia; </p><p><strong>ve dağları</strong> mahzen ve ambar; </p><p><strong>ve havayı,</strong> zîhayata enfas ve nüfusa yelpaze; </p><p><strong>ve suyu,</strong> yeniden hayata girenlere süt emziren dâye ve hayvânâta âb-ı hayat veren bir şerbetçi hükmüne getiren rububiyet-i İlâhiye, gayet vâzıh bir surette vahdâniyet-i İlâhiyeyi gösterir.</p><p></p><p>Evet, Hâlık-ı Vâhidden başka <strong>kim güneşi arzlılara musahhar bir hizmetkâr eder?</strong></p><p></p><p>Ve o Vâhid-i Ehadden başka <strong>kim havayı elinde tutar, pek çok vazifelerle tavzif edip rû-yi zeminde çevik çalak bir hizmetkâr eder?</strong></p><p></p><p>Ve o Vâhid-i Ehadden başka <strong>kimin haddine düşmüştür ki, ateşi aşçı yapsın ve kibrit başı kadar bir zerrecik ateşe binler batman eşyayı yuttursun?"</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong></p><p><strong><span style="color: #ff0000">Kesret içinde vahdet, vahdet içinde ehadiyet, ehadiyet içinde rahmet..Tefekkür edelim inşaallah.</span></strong><span style="color: #ff0000">.</span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 392651, member: 27"] [NOT]Evet, [B] hadsiz mahlûkatta ve nihayetsiz bir kesrette vahdet sikkeleri, [/B] [B][SIZE=3]mütedahil daireler gibi, en büyüğünden en küçük sikkeye kadar envâı ve mertebeleri vardır.[/SIZE][/B] Fakat o vahdet, ne kadar olsa, yine kesret içinde bir vahdettir; hakikî hitabı tam temin edemiyor. Onun için, [B]vahdet arkasında ehadiyet sikkesi bulunmak lâzımdır[/B] tâ ki kesreti hatıra getirmesin, doğrudan doğruya Zât-ı Akdese karşı kalbe yol açsın. Hem, [B]sikke-i ehadiyete nazarları çevirmek ve kalbleri celb etmek için, [SIZE=3]o sikke-i ehadiyet üstünde gayet cazibedar [/SIZE]bir nakış ve gayet parlak bir nur ve gayet şirin bir halâvet ve gayet sevimli bir cemâl ve gayet kuvvetli bir hakikat olan [SIZE=3]rahmet sikkesini ve Rahîmiyet hâtemini [/SIZE]koymuştur. Evet, o rahmetin kuvvetidir ki, zîşuurun nazarlarını celb eder, kendine çeker ve[SIZE=3] ehadiyet sikkesine isal eder ve Zât-ı Ehadiyeyi mülâhaza ettirir[/SIZE] [/B]ve ondan, [FONT=trebuchet ms][SIZE=6]اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعِينُ [/SIZE][/FONT][SUP][B]3[/B][/SUP]deki hakikî hitaba mazhar eder. [B] [B][SUP][B]3[/B][/SUP] : “Ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım dileriz.” Fâtiha Sûresi, 1:5.[/B][/B][/NOT] Mütedahil dairelerdeki (iç içe girmiş dairelerdeki) büyükten küçüğe vahdetin mühürleri ve mertebeleri, Kesret (çokluk) içinde vahdetin arkasındaki ehadiyet sikkeleri (mühürleri), ehadiyete nazarları ve kalpleri çevirip, celbetmek için; ehadiyet üzerinde konmuş, cazibedar nakışlar, parlak nurlar, hoşluklar, şirinlikler, sevimlilikler, güzellikler ve kuvvetli bir hakikat olan Rahimiyet (şefkat) mühürlerine Risale-i Nur'dan misaller vererek devam ediyoruz. [TAVSIYE]Yani, [B]kâinatın heyet-i mecmuasında[/B] tezahür eden haşmet-i rububiyet, [B]vahdâniyet-i İlâhiyeyi ispat[/B] edip gösterdiği gibi, [B] zîhayatların cüz’iyatlarına mukannen erzaklarını veren[/B] nimet-i Rabbâniye dahi [B] ehadiyet-i İlâhiyeyi ispat[/B] edip gösterir. [B]Vâhidiyet[/B] ise, bütün o mevcudat Birinindir ve Birine bakar ve Birinin icadıdır demektir. [B]Ehadiyet[/B] ise, herbir şeyde, Hâlık-ı Külli Şey’in ekser esmâsı tecellî ediyor demektir. [B]Meselâ, güneşin ziyası bütün zeminin yüzünü ihata ettiği haysiyetiyle, [COLOR=#ff0000]vâhidiyet [/COLOR]misalini gösterir. [/B] [B]Ve herbir şeffaf cüzde ve su katrelerinde, güneşin ziyası ve harareti ve ziyasındaki yedi rengi ve bir nevi gölgesi bulunması, [COLOR=#ff0000]ehadiyet[/COLOR] misalini gösterir.[/B] Ve [B]herbir şeyde, hususan zîhayatta ve bilhassa herbir insanda,[/B] o Sâniin ekser esmâsı onda tecellî ettiği cihetle, [B]ehadiyeti [/B]gösterir. İşte, şu fıkra işaret eder ki, [B]kâinatta tasarruf eden[/B] haşmet-i rububiyet,[B] o koca güneşi [/B]şu zemin yüzündeki zîhayatlara bir hizmetkâr, bir lâmba, bir ocak; [B]ve koca küre-i zemini [/B]onlara bir beşik, bir menzil, bir ticaretgâh; [B]ve ateşi,[/B] her yerde hazır bir aşçı ve dost; [B]ve bulutu[/B] süzgeç ve murdia; [B]ve dağları[/B] mahzen ve ambar; [B]ve havayı,[/B] zîhayata enfas ve nüfusa yelpaze; [B]ve suyu,[/B] yeniden hayata girenlere süt emziren dâye ve hayvânâta âb-ı hayat veren bir şerbetçi hükmüne getiren rububiyet-i İlâhiye, gayet vâzıh bir surette vahdâniyet-i İlâhiyeyi gösterir. Evet, Hâlık-ı Vâhidden başka [B]kim güneşi arzlılara musahhar bir hizmetkâr eder?[/B] Ve o Vâhid-i Ehadden başka [B]kim havayı elinde tutar, pek çok vazifelerle tavzif edip rû-yi zeminde çevik çalak bir hizmetkâr eder?[/B] Ve o Vâhid-i Ehadden başka [B]kimin haddine düşmüştür ki, ateşi aşçı yapsın ve kibrit başı kadar bir zerrecik ateşe binler batman eşyayı yuttursun?[/B] Ve hâkezâ, [B]herbir şey, herbir unsur, herbir ecrâm-ı ulviye,[/B] o haşmet-i rububiyet noktasında Vâhid-i Zülcelâli gösterir. İşte, [B]celâl ve haşmet noktasında vâhidiyet göründüğü gibi, cemâl ve rahmet noktasında dahi, nimet ve ihsan, ehadiyet-i İlâhiyeyi[/B] ilân eder. Çünkü, [B]zîhayatta ve bilhassa insanda,[/B] o derece san’at-ı câmia içinde, [B]hadsiz envâ-ı nimeti anlayacak, kabul edecek, isteyecek cihazat ve âletler vardır ki, bütün kâinatta tecelli eden bütün esmâsının cilvesine mazhardır.[/B] Âdetâ bir nokta-i mihrakiye hükmünde, bütün Esmâ-i Hüsnâyı birden mâhiyetinin âyinesiyle gösterir ve onunla [B]ehadiyet-i İlâhiyeyi[/B] ilân eder. [B]Yirminci Mektup[/B][/TAVSIYE] "İşte, şu fıkra işaret eder ki, [B]kâinatta tasarruf eden[/B] haşmet-i rububiyet,[B] o koca güneşi [/B]şu zemin yüzündeki zîhayatlara bir hizmetkâr, bir lâmba, bir ocak; [B]ve koca küre-i zemini [/B]onlara bir beşik, bir menzil, bir ticaretgâh; [B]ve ateşi,[/B] her yerde hazır bir aşçı ve dost; [B]ve bulutu[/B] süzgeç ve murdia; [B]ve dağları[/B] mahzen ve ambar; [B]ve havayı,[/B] zîhayata enfas ve nüfusa yelpaze; [B]ve suyu,[/B] yeniden hayata girenlere süt emziren dâye ve hayvânâta âb-ı hayat veren bir şerbetçi hükmüne getiren rububiyet-i İlâhiye, gayet vâzıh bir surette vahdâniyet-i İlâhiyeyi gösterir. Evet, Hâlık-ı Vâhidden başka [B]kim güneşi arzlılara musahhar bir hizmetkâr eder?[/B] Ve o Vâhid-i Ehadden başka [B]kim havayı elinde tutar, pek çok vazifelerle tavzif edip rû-yi zeminde çevik çalak bir hizmetkâr eder?[/B] Ve o Vâhid-i Ehadden başka [B]kimin haddine düşmüştür ki, ateşi aşçı yapsın ve kibrit başı kadar bir zerrecik ateşe binler batman eşyayı yuttursun?" [COLOR=#ff0000]Kesret içinde vahdet, vahdet içinde ehadiyet, ehadiyet içinde rahmet..Tefekkür edelim inşaallah.[/COLOR][/B][COLOR=#ff0000].[/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Risale Açıklamalı
Sözler
Sözler 6. Ders - Ehadiyet
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst