Sikke-i Tasdik-i Gaybi 3. Ders - Kerametin İzharı ve Risale-i Nur

Huseyni

Müdavim


بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ


Esselamün aleyküm kardeşlerim.

Bu kez farklı bir konu ile açıklamalı derslerimize devam ediyoruz. Dersimizin konusu, Üstad Hazretlerinin zaman zaman, Risale-i Nur'un bazı kerametlerini mektuplarında izhar etmesi, açıklaması hakkındadır. Tüm kardeşlerimizi dersten istifadelerini paylaşmaya davet ediyorum.

Baki selam ve dua ile.


[BILGI]
[SUP]2[/SUP]وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
[SUP]1[/SUP]بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ أَبَدًا دَاۤئِمًا
[SUP]3[/SUP]

Aziz, sıddık, sarsılmaz, sebatkâr, fedakâr, vefadar kardeşlerim,

Bilirsiniz ki, Ankara ehl-i vukufu Risale-i Nur’a ait kerametleri ve işaret-i gaybiyeleri inkâr edememişler. Yalnız, yanlış olarak o kerametlerde beni hissedar zannedip itiraz ederek, “Böyle şeyler kitapta yazılmamalıydı; keramet izhar edilmez” diye hafif bir tenkide mukàbil, müdafaatımda onlara cevaben demiştim ki:

Onlar bana ait değil ve o kerametlere sahip olmak benim haddim değil. Belki Kur’ân’ın mu’cize-i mâneviyesinin tereşşuhatı ve lem’alarıdır ki, hakikî bir tefsiri olan Risale-i Nur’da kerametler şeklini alarak, şakirtlerinin kuvve-i mâneviyelerini takviye etmek için, ikramât-ı İlâhiye nev’indendir. İkram ise, izharı bir şükürdür, câizdir. Hem makbuldür. Şimdi ehemmiyetli bir sebebe binaen bu cevabı bir parça izah edeceğim. Ve, “Niçin izhar ediyorum? Ve niçin bu noktada bu kadar tahşidat yapıyorum? Ve niçin birkaç aydır bu mevzuda çok ileri gidiyorum; ekser mektuplar o keramete bakıyor?” diye sual edildi.

Elcevap: Risale-i Nur’un hizmet-i imaniyesinde bu zamanda binler tahribatçılara mukàbil yüz binler tamiratçı lâzım gelirken, hem benimle lâakal yüzer kâtip ve yardımcı bulunmak ihtiyaç varken, değil çekinmek ve temas etmemek, belki millet ve ehl-i idare takdirle ve teşvikle yardım ve temas etmek zarurî iken ve o hizmet-i imaniye hayat-ı bâkiyeye baktığı için hayat-ı fâniyenin meşgalelerine ve faidelerine tercih etmek ehl-i imana vâcip iken, kendimi misal alarak derim ki:

Beni herşeyden ve temastan ve yardımcılardan men etmekle beraber aleyhimizde olanlar bütün kuvvetleriyle arkadaşlarımın kuvve-i mâneviyelerini kırmak ve benden ve Risale-i Nur’dan soğutmak ve benim gibi ihtiyar, hasta, zayıf, garip, kimsesiz bir bîçareye, binler adamın göreceği vazifeyi başına yüklemek ve bu tecrit ve tazyiklerde maddî bir hastalık nev’inde insanlar ile temas ve ihtilâttan çekilmeye mecbur olmak, hem o derece tesirli bir tarzda halkları ürküttürmekle kuvve-i mâneviyeyi kırmak cihetleriyle ve sebepleriyle, ihtiyarım haricinde, bütün o mânilere karşı Risale-i Nur şakirtlerinin kuvve-i mâneviyelerinin takviyesine medar ikramât-ı İlâhiyeyi beyan ederek Risale-i Nur etrafında mânevî bir tahşidat yaptırmak ve Risale-i Nur kendi kendine, tek başıyla, başkalarına muhtaç olmayarak, bir ordu kadar kuvvetli olduğunu göstermek hikmetiyle bu çeşit şeyler bana yazdırılmış. Yoksa—hâşâ—kendimizi satmak ve beğendirmek ve temeddüh etmek ve hodfuruşluk etmek ise, Risale-i Nur’un ehemmiyetli bir esası olan ihlâs sırrını bozmaktır. İnşaallah Risale-i Nur kendi kendine, hem kendini müdafaa ettiği, hem kıymetini tam gösterdiği gibi, bizi de mânen müdafaa edip kusurlarımızı affettirmeye vesile olacaktır.

Umum kardeşlerimin ve hemşirelerimin, hâssaten duaları makbul ve mübarek mâsumlar taifesi ve muhterem ihtiyarlar cemaatinden her birerlerine binler selâm ve dua ederek Ramazan-ı Şeriflerini tebrik ederiz, dualarını rica ederiz.

Hasta kardeşiniz

Said Nursî

1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
2 : “Hiçbir şey yoktur ki Allah’ı hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
3 : Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi; sonsuza kadar sürekli üzerinize olsun.



Sikke-i Tasdik-i Gaybi


[/BILGI]


[TAVSIYE]Diğer derslerimize buradan ulaşabilirsiniz. [/TAVSIYE]
 
Son düzenleme:

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 38 - Kerametin İzharı ve Risale-i Nur

Ve Aleyküm Selam,

Allah Razı Olsun Ağabeyim dersler için...

Öncelikle Ustadın burada " ehli vukuf " dairesinde kimleri kastettiğini araştırdım.Bunu bilerek başlangıç yapmak ve paylaşmak istedim.



[TAVSIYE]"Bilirsiniz ki Ankara ehli vukufu Risale-i Nur'a ait kerametleri ve işareti gaybiyeleri inkar edememişler..." deniyor. Buradaki, Ankara ehli vukufundan kasıt kimlerdir?

Ehli vukufun kimler olduğu Emirdağ Lahikası'nda şöyle geçmektedir:

[/TAVSIYE]

[TAVSIYE]


"Şahitler ifadelerinde, maznunlara atıf ve isnad olunan suçu işledikleri hakkında adem-i

mâlumat beyan etmişler; bilhassa Ankara Ağır Ceza Mahkemesinden Emin Büke’nin riyaseti

altında ehl-i vukuf intihap olunan Ankara Diyanet İşleri Müşavere Heyeti âzâsından

dersiâm ve Profesör Yusuf Ziya Yörükhan ve Ankara Dil-Tarih Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü

Müdürü Necati Lügal ve Türk Tarih Kurumu ve Türk-İslâm Kitapları Derleme Heyeti

âzâsından Yusuf Aykut tarafından tanzim kılınan evrak arasında mevcut raporlarında:

Said

Nursî’nin yegân yegân tetkik olunan risale ve kitaplarında, halkı, dini ve mukaddesatı âlet

ederek devletin emniyetini ihlâle teşvik etmek veya cemiyet kurmak kasdinde olduğunu

gösterir bir sarahat, emâre olmadığı..."
(1)

(1) bk. Emirdağ Lahikası-I, (5. Mektup)

[/TAVSIYE]
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 38 - Kerametin İzharı ve Risale-i Nur

[NOT]
Aziz, sıddık, sarsılmaz, sebatkâr, fedakâr, vefadar kardeşlerim,

Bilirsiniz ki, Ankara ehl-i vukufu Risale-i Nur’a ait kerametleri ve işaret-i gaybiyeleri inkâr edememişler. Yalnız, yanlış olarak o kerametlerde beni hissedar zannedip itiraz ederek, “Böyle şeyler kitapta yazılmamalıydı; keramet izhar edilmez” diye hafif bir tenkide mukàbil, müdafaatımda onlara cevaben demiştim ki:
[/NOT]
Bana bu satırlar şunu anımsatıyor.Risale-i Nur'lar emniyet dairelerinden haksızlıklar karşısında Kader-i İlahi ile geçerek en emniyetli sözler olduğunu ispatlıyor ve daha da yayılmasını kolaylaştırıyor.Üstadı Kur'an-ı Kerim olan Risale-i Nur'ların haksızlıklar dairesinde bile gölgelenemediğini bir değil yüzlerce defa gösteriyor.

Ustad Bediüzzaman Said Nursi de yukarıdaki satırlarında; Ankara ehli vukufunun Risale-i Nur'lar üzerlerinde yaptıkları araştırmalarda yapılan zanlardan öteye gidememişler.Çünkü Risale-i Nur'lar İman Hakikatlerinin en ihtyaç olduğu zamanlarda Allah'ın takdiriyle ve Rahmetiyle çıkartılmıştır.Bundan daha önceleri başka başka alimler ile de başka tefsirlerin çıkartılması gibi...Hepsi Allah'ın olmasını istediği Dinin Bütünlüğüne Hizmet eden Mukaddes Allah Dostlarının Silsileleriyle yüzyıllarca ulaşmaktadır.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 38 - Kerametin İzharı ve Risale-i Nur

Amin, Allah cc. senden de razı olsun Ashab kardeşim.

[NOT]Bilirsiniz ki, Ankara ehl-i vukufu Risale-i Nur’a ait kerametleri ve işaret-i gaybiyeleri inkâr edememişler. Yalnız, yanlış olarak o kerametlerde beni hissedar zannedip itiraz ederek, “Böyle şeyler kitapta yazılmamalıydı; keramet izhar edilmez” diye hafif bir tenkide mukàbil, müdafaatımda onlara cevaben demiştim ki:
[/NOT]


Üstad hazretleri Keramet-i Aleviye (On Sekiz ve Yirmi Sekizinci Lem'alar) ve Keramet-i Gavsiye (Sekizinci Lem'a) gibi risaleleri kendini ortaya çıkarmak, kendinden bir keramet göstermek gibi sebeplerle yazmamış. Üstad Hazretleri ve Risale-i Nurlar hakkında açılan davalarda öncelikle Üstad Bediüzzaman Said Nursi'nin şahsiyeti çürütülmek istenmiş ve dolayısıyla Risale-i Nur'lara gösterilen rağbetin kırılması amaçlanmıştır. Bu yüzden de her meseleyi mahkemelere taşıdıkları gibi, bu neviden yazdığı risaleleri, muarızları açgözlülükle hemen saptırmaya kalkmışlar ve mahkemeleri Üstad'ın ve Risale-i Nur'ların aleyhine sevketmeye çalışmışlardır. Ancak bu isteklerinde muvaffak olamamışlar, bilmeyerek Risale-i Nur'un inkişafına daha çok katkıda bulunmuşlardır. Allah cc. isterse dinsize de bu dine hizmet ettirir.

Üstad Hazretlerinin ve Risale-i Nurların aleyhinde açılan çeşitli davalarda herhangi bir suç teşkil edecek birşey bulamamışlar ve ancak bu keramet nevinden meseleleri "olmamalıydı, yazılmamalıydı" gibilerinden tenkidde bulunmuşlar. Buna cevaben Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, bunun gerekçesini sebebleriyle açıklamıştır.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 38 - Kerametin İzharı ve Risale-i Nur

[NOT]
Onlar bana ait değil ve o kerametlere sahib olmak benim haddim değil.

Belki Kur'anın mu'cize-i maneviyesinin tereşşuhatı ve lem'alarıdır ki hakikî bir tefsiri olan Risale-i Nur'da kerametler şeklini alarak (şakirdlerinin kuvve-i maneviyelerini takviye etmek için) ikramat-ı İlahiye nev'indendir.

İkram ise, izharı bir şükürdür, caizdir, hem makbuldür.

Şimdi ehemmiyetli bir sebebe binaen bu cevabı bir parça izah edeceğim.

Ve "Ne için izhar ediyorum ve ne için bu noktada bu kadar tahşidat yapıyorum ve ne için birkaç aydır bu mevzuda çok ileri gidiyorum.

Ekser mektublar o keramete bakıyor?" diye sual edildi.
[/NOT]

Üstad Hazretleri Peygamber Efendimizin Ümmetine bıraktığı " Kitabullah ve Sünnetullah " yolundan ayrılmayan hatta birgün evveli ile birgün sonrasını " Eski Said ve Yeni Said " olarak değerlendiren yüce ruhlu birisiydi.

Bilinenlere göre büyükler,zamanlarını böyle değerlendirirmişler.Yani kendilerini hiç beğenmemişler ve asla yaptıklarına da güvenmemişlerdir.Ki en çok bilen en çok korkandır Yaradandan...

Bediüzzaman Said Nursi de nurların ortaya çıkmasında kendini sadece bu vazifeye verilmiş bir memur gibi yaşayıp, Allah'ın Hizmetkarı olarak görüyor.Kendisinden yana ne güzellik varsa da Ondan geldiğini de her defasında dile getiriyor.

Ayrıca yine defaatle belirtiyor ki ; Risale-i Nurların Ustadı Kur'an-ı Kerimdir.Neden izhara yani açıklamaya tefsire gerek duyulduğunu gelen ekseri mektuplarda sorulduğunu ve izahatine giderek cevaplıyor.

Allah (c.c) bu güzel insanlara ilm-i ledün ile donatıp bana göre insanlara ikram niteliğinde birer ilah-i nimet gibi seçerek Hakikat Yolunun şeridine sokmak için vesile kılıyor.

Bizlerin bu nimetlere şükretmesi gerekir.

Kendi aklımızın ve mantığımızın kavrayamadığı o kadar hadise var ki bazen yüzeysel olarak takılıp kaldığı için ne ardına düşme gereği duyuyoruz ne de araştırıyoruz.

Bu noktalara altın vuruşu yaparak kapanmış damarları açabilecek manevi cerrahlara ihtiyaç herzaman da var.Ve onlardan biri de Ustad Bediüzzaman Said Nursidir.Allah onlardan ebeden razı olsun.Ve Allah'a hamd olsun bizi bize bırakmadığı için..Bizi onlarla ihsanıyla bu talimgah dünyasında has komutanlarla donattığı için..

Hepsi Fahr-i Kainat Efendimizin izinde Allah'ın himayesinde yaşamlarıyla,eserleriyle bizlere daim nimetler bırakarak Ayetlerin Bakiliğini ispatlıyorlar.

Ya Baki Entel Baki...
 
Son düzenleme:

Huseyni

Müdavim
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 38 - Kerametin İzharı ve Risale-i Nur

[NOT]Onlar bana ait değil ve o kerametlere sahip olmak benim haddim değil. Belki Kur’ân’ın mu’cize-i mâneviyesinin tereşşuhatı ve lem’alarıdır ki, hakikî bir tefsiri olan Risale-i Nur’da kerametler şeklini alarak, şakirtlerinin kuvve-i mâneviyelerini takviye etmek için, ikramât-ı İlâhiye nev’indendir. İkram ise, izharı bir şükürdür, câizdir. Hem makbuldür. Şimdi ehemmiyetli bir sebebe binaen bu cevabı bir parça izah edeceğim. Ve, “Niçin izhar ediyorum? Ve niçin bu noktada bu kadar tahşidat yapıyorum? Ve niçin birkaç aydır bu mevzuda çok ileri gidiyorum; ekser mektuplar o keramete bakıyor?” diye sual edildi.[/NOT]
Üstad hazretleri yanlış mana verilerek kendine isnad edilen kerametleri reddediyor. Bilakis görünen ya da yazılan kerametlerin Kur'an hizmeti adına Risale-i Nur'a ait olduğunu, muhtelif mektuplarda ve çeşitli risalelerde vurguladığını görüyoruz. Bir tanesini maksada işaret nevinden paylaşalım inşaallah.

[NOT]Sözler hakkında, tevazu suretinde demiyorum; belki bir hakikati beyan etmek için derim ki:

Sözlerdeki hakaik ve kemâlât benim değil, Kur’ân’ındır ve Kur’ân’dan tereşşuh etmiştir. Hattâ Onuncu Söz, yüzer âyât-ı Kur’âniyeden süzülmüş bazı katarattır. Sair risaleler dahi umumen öyledir.

Madem ben öyle biliyorum. Ve madem ben fâniyim, gideceğim. Elbette bâki olacak birşey ve bir eser, benimle bağlanmamak gerektir ve bağlanmamalı. Ve madem ehl-i dalâlet ve tuğyan, işlerine gelmeyen bir eseri, eser sahibini çürütmekle eseri çürütmek âdetleridir. Elbette, semâ-yı Kur’ân’ın yıldızlarıyla bağlanan risaleler, benim gibi çok itirazâta ve tenkidâta medar olabilen ve sukut edebilen çürük bir direkle bağlanmamalı.

Hem madem örf-ü nâsta, bir eserdeki mezâyâ, o eserin masdarı ve menbaı zannettikleri müellifinin etvârında aranılıyor. Ve bu örfe göre, o hakaik-i âliyeyi ve o cevâhir-i gàliyeyi kendim gibi bir müflise ve onların binde birini kendinde gösteremeyen şahsıma mal etmek, hakikate karşı büyük bir haksızlık olduğu için, risaleler kendi malım değil, Kur’ân’ın malı olarak, Kur’ân’ın reşehât-ı meziyâtına mazhar olduklarını izhar etmeye mecburum.

Evet, lezzetli üzüm salkımlarının hâsiyetleri, kuru çubuğunda aranılmaz. İşte ben de öyle bir kuru çubuk hükmündeyim.


http://www.sorularlarisale.com/index.php?s=modules/kulliyat&id=4315[/NOT]
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 38 - Kerametin İzharı ve Risale-i Nur

Burada nazar-ı dikkatimi çeken bir husus var. Ankara ehl-i vukufu demişler ki: "“Böyle şeyler kitapta yazılmamalıydı; keramet izhar edilmez” Yani bu ifadeden evliyanın kerametlerini ve gaybi işaretlerini kabul ettikleri anlaşılıyor. Bu işin ehl-i vukufu bu kerametleri yani İmam-ı Ali (RA), Gavs-ı Azam Abdulkadir-i Geylani (KS) gibi büyük zatların kaç yüz yıl sonra olacak hadiseleri ve bazı yerlerde sarahate yakın işaretlerini kabul etmişler. Çünkü "kitapta yazılmamalıydı, keramet izhar edilmez" ifadesinde kerametin izhar edilmemesine dair evliyanın hükmüne binaen ve fakat doğru olduğunu kabul ettikleri anlaşılıyor. Yoksa "bunlar yanlış" veya "hata var" gibi ketmedici bir ifade kullanmamışlardır. Üstadımız her zaman diyor "Risale-i Nur inayet altındadır" bunun her zaman farkında olmalıyız.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 38 - Kerametin İzharı ve Risale-i Nur

Üstadın şu cümlesi ezber edilmeye değerdir
"o hizmet-i imaniye hayat-ı bâkiyeye baktığı için hayat-ı fâniyenin meşgalelerine ve faidelerine tercih etmek ehl-i imana vâcip iken.." zannedersem yaptığımız çok kıyaslarda bu noktada hata yapıyoruz. Üstad "ehl-i imana vacip" diyor. Bu basit bir ifade değildir. Yani hizmet-i imaniyeyi her cihetle dünya meşgalelerine ve faidelerine tercih etmek bu zamanda vacip... devamında zaten Risale-i Nur'un kendi kendini hiç kimseye ve yardımcılara muhtaç olmadan müdafa ettiği, kıymetini tam gösterdiği, hem kendini müdafaa ettiği gibi hizmetkarlarını da müdafaa edip düşmanlarına galebe çaldığı beyan ediliyor. Öyle ise bizim için ancak hizmet kalıyor. Yani acaba ne olacak diye endişe etmeye gerek yok diye düşünüyorum. Çünkü üstad Risale-i Nur'un "bir ordu kadar kuvvetli" olduğunu beyan ediyor.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 38 - Kerametin İzharı ve Risale-i Nur

[NOT]Elcevap: Risale-i Nur’un hizmet-i imaniyesinde bu zamanda binler tahribatçılara mukàbil yüz binler tamiratçı lâzım gelirken, hem benimle lâakal yüzer kâtip ve yardımcı bulunmak ihtiyaç varken, değil çekinmek ve temas etmemek, belki millet ve ehl-i idare takdirle ve teşvikle yardım ve temas etmek zarurî iken ve o hizmet-i imaniye hayat-ı bâkiyeye baktığı için hayat-ı fâniyenin meşgalelerine ve faidelerine tercih etmek ehl-i imana vâcip iken, kendimi misal alarak derim ki:

Beni herşeyden ve temastan ve yardımcılardan men etmekle beraber aleyhimizde olanlar bütün kuvvetleriyle arkadaşlarımın kuvve-i mâneviyelerini kırmak ve benden ve Risale-i Nur’dan soğutmak ve benim gibi ihtiyar, hasta, zayıf, garip, kimsesiz bir bîçareye, binler adamın göreceği vazifeyi başına yüklemek ve bu tecrit ve tazyiklerde maddî bir hastalık nev’inde insanlar ile temas ve ihtilâttan çekilmeye mecbur olmak, hem o derece tesirli bir tarzda halkları ürküttürmekle kuvve-i mâneviyeyi kırmak cihetleriyle ve sebepleriyle, ihtiyarım haricinde, bütün o mânilere karşı Risale-i Nur şakirtlerinin kuvve-i mâneviyelerinin takviyesine medar ikramât-ı İlâhiyeyi beyan ederek Risale-i Nur etrafında mânevî bir tahşidat yaptırmak ve Risale-i Nur kendi kendine, tek başıyla, başkalarına muhtaç olmayarak, bir ordu kadar kuvvetli olduğunu göstermek hikmetiyle bu çeşit şeyler bana yazdırılmış. Yoksa—hâşâ—kendimizi satmak ve beğendirmek ve temeddüh etmek ve hodfuruşluk etmek ise, Risale-i Nur’un ehemmiyetli bir esası olan ihlâs sırrını bozmaktır. İnşaallah Risale-i Nur kendi kendine, hem kendini müdafaa ettiği, hem kıymetini tam gösterdiği gibi, bizi de mânen müdafaa edip kusurlarımızı affettirmeye vesile olacaktır.[/NOT]
Bu satırlarda Üstad Risale-i Nur'a ait kerametleri sık sık neden mektuplarında ve muhtelif risalelerde dile getirdiğini ifade ediyor. Bu kerametlerin izhar edilmesinin yani açıklanmasının sebeplerini şu şekilde sıralayabiliriz.


1. Dini tahribata uğratmak isteyen ve bu yönde çalışan birçok komitenin bulunması.

Evet tahrip kolaydır. Bir kibrit bir ormanı yakar. Bir ormanın meydana gelmesi için ise belki yüz sene lazımdır. Bir binayı yıkmak için bir dinamit, birkaç dakikalık bir süre yeter. Aynı binayı yapmak için onlarca kişinin aylarca çalışması gerekir.Dini tahribata uğratmak isteyenler de bu şekilde değerlendirilmelidir. Bir kişinin dinimize verdiği zararı gidermek için en az yüz kişi o zararın aleyhinde çalışması bu zamanda Üstadın deyimiyle vaciptir. Çünkü zaman ve şartlar eskiye göre çok farklı. Eskiden tahribat dışarıdan verilmek istenirdi. Düşmanı cephede mağlup etmek pekala mümkündü. Şimdi ise düşmanlarımız içimizde dolanıyor. Üstadın tabiriyle kurt gövdenin içine girmiş. Dahildeki düşmanın izalesi ise cephedekine göre çok daha zor. O yüzden de daha fazla çalışmak gerekiyor hizmet-i imaniye adına. İşte Üstad kerametleri izhar ediyor ki hizmet-i imaniyeye gönül verenler çoğalsın. Yapılan tahribatlar tamir edilsin.


2. Risalelerin yazılması için katiplerin gerekli olması.

Bugün okuduğumuz Risale-i Nur Külliyatı bilhassa ilk neşir zamanlarında çok ağır şartlarda yazılmış ve bir araya getirilmiş. Risale-i Nur bu zamanın en mühim bir iman hizmeti olduğundan bu eserlerin yazılması ve çoğaltılması bir gereklilik haline gelmiş. Katipler açısından, bir çok riski de beraberinde getiren bu faaliyete, Risale-i Nur’un kerametlerini izhar ederek, talebelerinin cesaretini arttırmış ve teşvik etmiştir.


3. Devletin dinde lakaytlığı

Asırlar boyunca İslamı temsil eden devletimizde İslam’a karşı lakaydlıklar başlamış ve halk üzerinde de baskı oluşturulmuştur. Halk dinini yaşamaya korkar hale gelmiş, Hatta zaman zaman dini vecibelerin yerine getirilmesi engellenmiştir. Ezanın dili değiştirilmiştir, vs..

Üstad, normalde böyle bir iman hizmetine devlet ve milletin tam desteği olması gerekirken, bu noktadaki lakaydlığı, kerametleri izhar ederek kırmış ve insanların bu hizmetin etrafında toplanmasına vesile olmuştur.


4. Hizmet-i imaniyenin baki bir hayatı netice vermesi

İman kainattaki en büyük hakikattır. Bir hadiste "Bir tek adam seninle hidayete gelse, sahra dolusu kırmızı koyun ve keçilerden daha hayırlıdır." 1 demiştir Peygamber Efendimiz aleyhissalatü vesselam. İmansız bir hayatın neticesi, ebedi cehennem hapsidir. Kur’anın ifadesiyle mealen: “Ne kötü bir durak, ne kötü bir konaktır orası!” 2

Ebedi hayatla dünya hayatını kıyasladığımızda dünya hayatı bir zerre kadar bile yer tutmuyor belki. Oysa Allah cc. O küçücük zaman diliminde yaptığımız güzel şeylere (imanımıza ve ibadetlerimize) çok büyük kıymetler veriyor. Bir ömürlük iman ve ibadetlerimiz karşılığında sonsuz cennetler vaat ediyor. Dolayısıyla iman ve ibadet etmek ve imana hizmet etmek çok kıymetli olduğundan ve dünyaya ait meşgaleler kıymetsiz ve fani, neticesi de sonsuz bir hüsran olduğundan, Üstad Hazretleri kerametleri izhar ediyor ki, insanları Sonsuz bir saadeti netice verecek, iman hizmeti etrafında toplamaya teşvik olsun.


5. Üstad Hazretleri’nin iman hizmetinde yalnız bırakılması

Dinimizin aleyhinde olanlar, Üstad Hazretlerinin Risale-i Nur’la yapmış olduğu iman hizmetini engellemek için her yolu denemişler. İnsanları Ona Allah’ın selamını vermekten bile men etmişler. Yakınında olanları, bir şekilde bu hizmete el atanları, bazen psikolojik baskı suretiyle, bazen fiziki işkencelerle, bazen de işlerini ve dünyevi makamlarını kaybetmek tehdidiyle yıldırmaya çalışmışlardır. Buna rağmen hizmeti devam ettiren sadık talebeler olduğu gibi, endişeye düşüp hizmetten geri çekilenlerde olmuştur. Üstad Risale-i Nur’a ait olan kerametleri izhar ederek talebelerinin kırılan kuvve-i maneviyelerini takviye etmiştir.


6. Üstad Hazretleri’nin yaş ve sağlık sorunları nedeniyle itibariyle yardımcılara ihtiyaç duyması

Üstad Hazretleri malum dönemlerde hem yaşlıdır, hem de defalarca zehirlenmelerden dolayı maddi hastalıkları mevcuttur. Bununla birlikte gurbettedir, akrabalarından yanında kimsesi yoktur. Hapislerde tecriddedir. İman hizmetinin inkişaf etmesi için binlerce ele ihtiyaç vardır. Kimi yazacak, kimi çoğaltacak, kimi dağıtacak, kimi organize edecek vs. Üstad Hazretleri kerametleri izhar edip, insanların bu davaya sahip çıkmalarını sağlamıştır.


7. Risale-i Nur’un kendi kendine bir ordu kadar kuvvetli olduğunu göstermek

İzhar edilen kerametler Risale-i Nur’un muvaffakiyetini müjdeler türden. Defalarca hakkında açılan davalardan berat alıp, nihayet bugün tamamen serbest olması hem bu muvaffakiyeti hem de o kerametlerin gerçek olduğunu ispatlıyor. Kendi kendini müdafaa ettiği gibi, sahip çıkan kim varsa, zahiren Risale-i Nur’un yardımına koşmuş gibi görünüyorsa da, aslında en büyük iyiliği kendine yapmış oluyor. Üstadın bazı risalelerde de bahsettiği bilhassa derdi maişette rahatlığa ve maddi birçok sıkıntıdan ferahlamaya sebeb oluyor Risale-i Nur’a hizmet. Bunun dışında bir çok musibetin def’ine vesile oluyor. Risale-i Nur’a hizmet etmenin neticesinde ortaya çıkan daha birçok kolaylıklardan bahsedilebilir. Muhtelif risalelerde bu bahisler var. Muarız olanların ise maksadlarının aksi ile cezasını çekiyor.

Makam korkusuyla Ondan uzak duranlar makamlarını kaybediyor. İtibarım zarar görür diye uzak duranlar itibarından oluyor. Zamanım yok bahanesine sığınanlar bir süre sonra malayaniyattan hayra zaman bulamaz hale geliyor. Geçim derdini telaş edip geri duranlar geçim derdiyle daha çok boğuşuyor vs. Bilhassa şefkat tokatlarında misalleriyle bunlardan bahsedilmiş.

Bütün bunlara ilaveten Üstad Hazretleri bu kerametleri planlı bir şekilde yazmadığını şu cümle ile özetliyor. “…ihtiyarım haricinde, bütün o mânilere karşı Risale-i Nur şakirtlerinin kuvve-i mâneviyelerinin takviyesine medar ikramât-ı İlâhiyeyi beyan ederek Risale-i Nur etrafında mânevî bir tahşidat yaptırmak ve Risale-i Nur kendi kendine, tek başıyla, başkalarına muhtaç olmayarak, bir ordu kadar kuvvetli olduğunu göstermek hikmetiyle bu çeşit şeyler bana yazdırılmış.”

Risale-i Nur’lara ait kerametlere baktığımızda izharın diğer bahsettiğimiz sebepleriyle birlikte şükür niteliği de taşıyor.

Allah cümlemizi Nurlara sadık hizmetkarlar eylesin, amin.


1. Sahihi Buhari 3/57; ez-Zühd İbnül Mübarek 1/484; El-Fethül Kebir 1/282; Buhari, Müslim ve Müsned'i Ahmed'den nakil;İhya-u Ulum-id Din 1/9
2. Furkân/66


 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 38 - Kerametin İzharı ve Risale-i Nur

[NOT]
Elcevap: Risale-i Nur’un hizmet-i imaniyesinde bu zamanda binler tahribatçılara mukàbil yüz binler

tamiratçı lâzım gelirken, hem benimle lâakal yüzer kâtip ve yardımcı bulunmak ihtiyaç varken, değil

çekinmek ve temas etmemek, belki millet ve ehl-i idare takdirle ve teşvikle yardım ve temas etmek zarurî

iken ve o hizmet-i imaniye hayat-ı bâkiyeye baktığı için hayat-ı fâniyenin meşgalelerine ve faidelerine

tercih etmek ehl-i imana vâcip iken, kendimi misal alarak derim ki:

[/NOT]

Risale-i Nur Hizmetinde o zamandan bu zamana halen daha tahribatlar üzerinde çalışmalar yapılmaktadır.Bunu bazen hizmet ehlinden göstererek bazen de başka hizmetleri dava edinen eller ile yapmaktadırlar.

Bizim burda vazifemiz ise; Ustad Hazretlerinin de ifade ettiği gibi, tamiratçı diye nitelendirdiği tahribatçılara karşı mücadelesin iman dairesindeki hizmeti ile yapmaya son sürat gayretle çalışmasıdır.

Bunun için bütün bir vucudu oluşturan azalar gibi kimisi el kimisi göz kimisi gerektiğinde ayak olacaktır.Gayesi dünyanın geçici lezzetlerinin aldanışlığın ve tükenecek olan fani bir hayatın baki bir hayata başlangıç olmasını sağlamaktır.

[NOT]
Beni herşeyden ve temastan ve yardımcılardan men etmekle beraber aleyhimizde olanlar bütün

kuvvetleriyle arkadaşlarımın kuvve-i mâneviyelerini kırmak ve benden ve Risale-i Nur’dan soğutmak ve

benim gibi ihtiyar, hasta, zayıf, garip, kimsesiz bir bîçareye, binler adamın göreceği vazifeyi başına

yüklemek ve bu tecrit ve tazyiklerde maddî bir hastalık nev’inde insanlar ile temas ve ihtilâttan çekilmeye

mecbur olmak, hem o derece tesirli bir tarzda halkları ürküttürmekle kuvve-i mâneviyeyi kırmak

cihetleriyle ve sebepleriyle, ihtiyarım haricinde, bütün o mânilere karşı Risale-i Nur şakirtlerinin

kuvve-i mâneviyelerinin takviyesine medar ikramât-ı İlâhiyeyi beyan ederek Risale-i Nur etrafında mânevî bir

tahşidat yaptırmak ve Risale-i Nur kendi kendine, tek başıyla, başkalarına muhtaç olmayarak, bir ordu

kadar kuvvetli olduğunu göstermek hikmetiyle bu çeşit şeyler bana yazdırılmış.

Yoksa—hâşâ—kendimizi satmak ve beğendirmek ve temeddüh etmek ve hodfuruşluk etmek ise, Risale-i

Nur’un ehemmiyetli bir esası olan ihlâs sırrını bozmaktır.

İnşaallah Risale-i Nur kendi kendine, hem kendini müdafaa ettiği, hem kıymetini tam gösterdiği gibi,

bizi de mânen müdafaa edip kusurlarımızı affettirmeye vesile olacaktır.

Umum kardeşlerimin ve hemşirelerimin, hâssaten duaları makbul ve mübarek mâsumlar taifesi ve muhterem ihtiyarlar cemaatinden her birerlerine binler selâm ve dua ederek Ramazan-ı Şeriflerini tebrik ederiz, dualarını rica ederiz.

[/NOT]

İmanı kuvvetli olan insanlar ortaya çıktıklarında ki onlar ortaya Allah tarafından çıkartılıyor ve Allah tarafından çalıştırılıyor.

Böyle Allah'ın isimlerinin ve sıfatlarının tecelli ettiği insanlar çıktıklarında ister istemez halk da onların peşinden gitmek ve onların beslendikleri kaynaklara ulaşmak talebinde gerekirse kendilerini onların kapılarına bağlamak istiyorlar.

Bunda şaşılacak birşey yok. Hasta olan tedavi olmak ister...

Tedavinin şekli zahiri gözükse de batında bir gerçek vardır.Hayat verilen can manevi kaynaklarına ulaşamadığından ruhi olarak sınırsız hastalıkları yaşar ama bilmez nedenlerini...

Demiştik daha önceden de eğer bir yerde bir bulut toplanıyorsa Rahmete işarettir.Bazı hadiseler oluyor; bu hadiselerden yararlananlar milletin dinini,imanını unutturmak istiyor,hatta unutturulan dinini asimile ederek farklılaştırmaya çalışıyor.

Böyle bir zamanda Ustad gibi Allah dostu çıkartılıyor ve iman hakikatlerini anlatması vazifesiyle halka tercümanlık yapıyor.Bu karşı saftakilerin işine gelmeyecek elbette...Boş durmazlar.Ne yapabilirler ? Halktan soğutma gayretine girerler..Yaftalar takarlar...Maksat itibarını düşürmek halkın güvenini oymak..Oysa Allah bir kulunu sevdi mi Halkı da ona sevdirir demiyor mu hadis-i şerif...

[DIKKAT]

Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Allah Teâlâ bir kulu sevdiği zaman Cebrâil’e:

“Allah filanı seviyor, onu sen de sev!” diye emreder. Cebrâil de o kulu sever, sonra gök halkına:

- Allah filanı gerçekten seviyor; onu siz de seviniz! diye hitâbeder.

Göktekiler de o kimseyi severler. Sonra da yeryüzündekilerin gönlünde o kimseye karşı bir sevgi uyanır.

Buhârî, Bedü’l-halk 6, Edeb 41, Tevhîd 33; Müslim, Birr 157. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru sûre (19),7​
[/DIKKAT]




Düşmanlık edenler hakkında ise hadis-i şerif diyor ki ;


[DIKKAT]

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur” dedi:



“Her kim bir dostuma düşmanlık ederse, ben ona karşı harb ilân ederim. Kulum, kendisine emrettiğim farzlardan, bence daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık sağlayamaz. Kulum bana (farzlara ilâveten işlediği) nâfile ibadetlerle durmadan yaklaşır; nihâyet ben onu severim. Kulumu sevince de (âdeta) ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden ne isterse, onu mutlaka veririm, bana sığınırsa, onu korurum.”


Buhârî, Rikak 38
[/DIKKAT]
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 38 - Kerametin İzharı ve Risale-i Nur

[DIKKAT]
İşte şu işarat-ı gaybiyenin birisi de şudur ki:

Cenab-ı Hak kemal-i rahmet ve kereminden, Kur'ana ve imana hizmet ile meşgul olan bizleri teşvik ve

kulûbümüzü tatmin için; bir ikram-ı Rabbanî ve bir ihsan-ı İlahî suretinde hizmetimizin makbuliyetine alâmet

ve yazdığımız hak olduğuna işaret-i gaybiye nev'inden, bütün risalelerimizde ve bilhâssa

Mu'cizat-ı Ahmediye ve İ'caz-ı Kur'an ve Pencereler Risalelerinde, tevafukat-ı gaybiye nev'inden bir letafet

ihsan etmiştir. Yani, bir sahifede, misil olarak gelen kelimeleri birbirine baktırıyor.

Bunda bir işaret-i gaybiye veriliyor ki: "Bir irade-i gaybî ile tanzim edilir.

İhtiyarınıza ve şuurunuza güvenmeyiniz. İhtiyarınızın haberi olmadan ve şuurunuz yetişmeden,

hârika nakışlar ve intizamlar yapılıyor."


Mektubat


[/DIKKAT]
 
Üst