Sadeleştirme Analizi - Üçüncü Söz

kenz-i mahfi

Sorumlu
3. Söz’ün orijinal metni ile sadeleştirilmiş metni arasındaki farkları hep birlikte mütalaa edelim inşallah.

Orijinal metin: “İbadet, ne büyük bir ticaret ve saadet; fısk ve sefahet, ne büyük bir hasâret ve helâket olduğunu anlamak istersen, şu temsili hikayeciğe bak, dinle…”
Sadeleştirilmiş metin: “İbadetin ne kadar büyük bir ticaret ve saadet, Allah’a isyanın ve haram zevklere düşkünlüğün ise ne büyük bir zarar ve felaket olduğunu anlamak istersen, şu temsili hikayeciğe bak, dinle; “

Orijinal metindeki “ibadet” kelimesine “-in” eki eklenmiş ve yine orijinal metinde olmayan “ise” eklenmiştir. Halbuki bu ek ve kelimenin eklenmesine gerek olmadığı gibi bu kadar anlaşılan bir metinde manaya da hiçbir faydası yoktur. Sırf fuzuli olarak fazladan ek ve kelimedir.

Burada “fısk” kelimesi “Allah’a isyan” ile sadeleştirilmiştir. “fısk” kelimesi İşarat-ül İ’caz’da “hakdan udul, ayrılmak, hadden tecavüz, hayat-ı ebediyeden çıkıp terk etmektir” şeklinde tarif edilmiştir. Bu tarifte “Allah’a isyan” şeklinde bir ifadeyi bulamıyoruz. “Fısk” kelimesinin manasında sadece “Allah’a isyan” yoktur. Hadden tecavüz ile başkalarının da hukukunu yani hukuk-u ibadı çiğnemek, ahdi bozmak, sıla-i rahmi kesmek, arzda fesat yapmak da vardır. Onun için “fısk” kelimesini dar bir manaya sıkıştırıp “Allah’a isyan” olarak sadeleştirmek herhalde dar düşüncenin mahsulüdür. “Fısk” kelimesinin Türkçe’de karşılığı yoktur. Onun için bu kelimeyi “Allah’a isyan” olarak sadeleştirmek doğru değildir.

“Sefahet” kelimesi “haram zevklere düşkünlük” olarak sadeleştirilmiştir. “Sefahet” kelimesi Arapça’da “aptallık, ahmaklık”, “sefih” ise “aptal, ahmak” demektir. Yine “sefahet”, “Akılsızlık edip lüzumsuz yere, sonunu düşünmeden, hazz-ı nefs için masraf etmek” demektir.

“hasaret” kelimesi “zarar” ile sadeleştirilmiştir. Zarar, hasaretin sadece bir şubesidir. Hasaretin içinde yoldan sapıtmak, sapmak, dalalete düşmek manaları da vardır. Bunu dar bir manaya hapsetmek “hasaret” ile işaret edilen o kadar geniş manalara zulmetmek demektir. Fakat illa ki “hasaret” kelimesini “zarar” ile sadeleştireceğiz diyorlarsa büyük zarar ediyorlar demektir. Çünkü eserin müellifi 3. sözde 6 defa “zarar” kelimesini kullanmıştır. Eğer bu kelimenin karşılığı “zarar” olsa idi Bediüzzaman Hazretleri, burada da “zarar” kelimesini kullanırdı. Baştaki “hasaret” kelimesinden sonra tam 6 defa “zarar” kelimesinin kullanılması ile zaten bu kelimenin manalarından birisi olan “zarar” ifade edilmiştir. Yani bu kadar anlaşılan bir mana için esere böyle “zarar” vermeye gerek yoktur. İşte asıl “zarar” bu sadeleştirmedir. Eserde yeterince “zarar” kelimesi kullanıldığı halde ısrarla “hasaret”i de “zarar” manasına hapsetmek zulümdür.

Aynı şekilde “helaket” kelimesi de “felaket” ile sadeleştirilmiştir. Bunu da insaf sahiplerine sormak lazımdır. Helaket ile felaketin aynı şeyler olmadığının farkında değiller mi?

Orijinal cümledeki “ibadet, ticaret, saadet, sefahet, hasaret, helaket” kelimelerinde kulağa hoş gelen bir akıcılık söz konusudur. Hepsi de “-et” ekiyle bitmektedir. Halbuki sadeleştirilen metinde böyle bir akıcılık söz konusu değildir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Şimdi böyle bir giriş yaptıktan sonra hikayeciğimize giriş yapabiliriz.

Orijinal metin: “Bir vakit, iki asker, uzak bir şehre gitmek için emir alıyorlar. Beraber giderler; ta, yol ikileşir. Bir adam orada bulunur, onlara der: “Şu sağdaki yol, hiç zararı olmamakla beraber, onda giden yolculardan, ondan dokuzu büyük kâr ve rahat görür. Soldaki yol ise, menfaati olmamakla beraber, on yolcusundan dokuzu zarar görür. Hem ikisi, kısa ve uzunlukta birdirler. Yalnız bir fark var ki, intizamsız, hükümetsiz olan sol solun yolcusu çantasız, silahsız gider.”

Sadeleştirilmiş metin: “Bir zamanlar iki asker, uzak bir şehre gitmek için emir alırlar. Yol ikileşinceye kadar beraber giderler. Orada bulunan bir adam onlara şöyle der: “Şu sağdaki yol zararsızdır ve yolcularından onda dokuzu büyük kâr elde eder, rahatlık görür. Soldaki yolun ise hiç faydası olmamakla beraber on yolcusundan dokuzu zarara uğrar. Yolların ikisi de kısa ve aynı uzunluktadır. Aralarında yalnız bir fark var ki, düzeni ve kanunu olmayan sol yolun yolcusu çantasız, silahsız gider.

Orijinal metindeki kelimelerin içinde bize yabancı olan hiçbir kelime yoktur. Yani anlaşılmayan hiçbir kelime mevcut değildir. Ayrıca anlaşılmayacak hiçbir tarafı da olmadığı halde bu eserler için “anlaşılmıyor” diyerek sadeleştirene, buradaki ifadelerin ve kelimelerin hangisinin anlaşılmadığını sormak lazımdır.

Şimdi tahlilimize bakalım:

Orijinal metin: “Bir vakit, iki asker, uzak bir şehre gitmek için emir alıyorlar.”
Sadeleştirilmiş metin: “Bir zamanlar iki asker, uzak bir şehre gitmek için emir alırlar.”

Burada 2 değişiklik yapılmıştır.
1. “vakit” kelimesi “zamanlar” ile değiştirilmiştir.
2. “alıyorlar” kelimesi “alırlar” ile değiştirilmiştir.

Arapça “vakit” kelimesinin karşılığı Farsça “zaman”dır. İkisi de kullandığımız yani bilinen kelimelerdir. Bediüzzaman bazı yerde “vakit” bazı yerde “zaman” kelimesini kullanmıştır. “Vakit” kelimesinin ne olduğunu bilmeyen yoktur zannediyorum. Yani burada “vakit” kelimesini “anlaşılmıyor” edasıyla “zamanlar” ile değiştirmek pek isabetli olmasa gerektir. Yani illa ki değişiklik yapmak zorunda mısınız? Hem “vakit” kelimesi tekil olduğu halde “zamanlar” ile çoğul yapılması da tahriftir.

alıyorlar” kelimesi de “alırlar” ile tahrif edilerek zamanları da değiştirilmiştir. Bu ise eserin müellifine hürmetsizliktir. Yani eserin müellifinin uygun gördüğü bir zamanı, sadeleştirenler uygun görmemiş olacak ki değiştirmişlerdir. Zaten sadeleştirilen metinlerde nazara çarpan en bariz zamanların değiştirilmesidir. Bunun yüzlerce misalini sadeleştirilen metinlerde bulmak mevcuttur. Yine sadeleştirenlerin yaptığı hatalardan birisi de lüzumsuz ek ve kelimedir. Bunun da yine yüzlerce misalini bulmak mümkündür.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metin: Beraber giderler; ta, yol ikileşir.
Sadeleştirilmiş metin: Yol ikileşinceye kadar beraber giderler.

Orijinal metinde anlaşılmayan bir şey olmadığı halde, bunu aynı manaya gelen ifadelerle sadeleştirmek, cümleyi ters düz etmek hangi akla hizmettir?

Orijinal metin: Bir adam orada bulunur, onlara der:
Sadeleştirilmiş metin: Orada bulunan bir adam onlara şöyle der:

Orijinal metinde “bir adam orada bulunur” ifadesi demek anlaşılmıyor ki “orada bulunan bir adam” olarak değiştirilmiş. Bu şekilde yapılan bir değişiklik, milleti “aptal” yerine koymak değil midir? Burada “şöyle” kelimesini eklemek de lüzumsuzdur. “Şöyle” kelimesini eklemeyince mana anlaşılmıyor mu?

Orijinal metin: “Şu sağdaki yol, hiç zararı olmamakla beraber, onda giden yolculardan, ondan dokuzu büyük kâr ve rahat görür.
Sadeleştirilmiş metin: “Şu sağdaki yol zararsızdır ve yolcularından onda dokuzu büyük kâr elde eder, rahatlık görür.

Orijinal metinde anlaşılmayan hiçbir kelime ve mana olmadığı halde, cümleye fazla kelime eklemek veya çıkarmak marifet midir?
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metin: Hem ikisi, kısa ve uzunlukta birdirler.
Sadeleştirilmiş metin: Yolların ikisi de kısa ve aynı uzunluktadır.

Burada mana değiştirilmiştir. burada müthiş bir mana katliamı vardır. Çünkü eserin müellifi yolun eşit uzunlukta olduğunu “kısa ve uzunlukta birdirler” şeklinde ifade etmiştir. Yani yolun uzun veya kısa olduğunu değil, uzunlukta ve kısalıkta eşit olduğunu beyan etmiştir.

Halbuki sadeleştirilen metinde yolların ikisinin de “kısa ve aynı uzunlukta” olduğu beyan edilmiştir ki bu büyük bir hatadır. Çünkü bu paragrafın başında "uzak bir şehre gitmek için” ifadesiyle yolun kısa olmadığı anlaşılmaktadır. Hem orijinal metinde anlaşılmayan bir ifade olmadığı halde, onu manasının tamamen tersiyle sadeleştirmek büyük bir hatadır.

Orijinal metin: Yalnız bir fark var ki, intizamsız, hükûmetsiz olan sol yolun yolcusu çantasız, silâhsız gider.
Sadeleştirilmiş metin: Aralarında yalnız bir fark var ki, düzeni ve kanunu olmayan sol yolun yolcusu çantasız, silahsız gider.

Orijinal metindeki cümlenin başına lüzumsuz olarak “aralarında” kelimesi eklenmiştir. Zaten baştan sona bu iki yolu kıyas ettiği halde burada “aralarında” ile yapılan ekleme gerçekten lüzumsuzdur.
intizamsız, hükûmetsiz” ibaresini “düzeni ve kanunu olmayan” şeklinde değiştirmek acaba hangi mantığın ürünüdür? “Hükûmetsiz” kelimesinin karşılığı “kanunu olmayan” mı demektir? Yok yani merak ettim de ondan soruyorum. Aptal durumuna düşmek istemeyiz.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metin: Zahirî bir hiffet, yalancı bir rahatlık görür.
Sadeleştirilmiş metin: Görünüşte bir hafiflik, yalancı bir rahatlık hisseder.
Burada bize yabancı olan iki kelime vardır “zahir” ve “hiffet”.

Evvela “zahir” kelimesi Risale-i Nur Külliyatı’nda 1000’den fazla geçmesiyle en çok kullanılan kelimeler arasında olduğu ve manası anlaşıldığı gibi ondan türetilen “izhar” ile “zuhur” kelimelerinin toplamı da 700’den fazla geçmektedir. Risale-i Nur’u biraz okuyan bir kişi eserde “zahir” kelimesinin çok kullanıldığını fark edecektir. Hem “zahir” kelimesinin karşılığı olan “görünüş” kelimesi zaten cümlenin sonunda “görür” kelimesi kullanılarak çağrışım yapılmıştır. Ne ilginçtir ki aynı cümlede olan “zahir” ve “görür” kelimelerini değiştirip “görünüşte” ve “hisseder” kelimeleri getirilmiştir. Halbuki orijinal cümlede zaten “zahir” kelimesinin karşılığı olarak sonundaki “görür” ile çağrışım yapılmıştır. “Hiffet” kelimesi “hafiflik” ile değiştirilmiştir. Dikkat edilecek olursa eserin diğer sayfasında “rahatlık ve hafiflik var ki” ibaresiyle manası aynı eserin içinde verilmiştir.
“görür” kelimesini “hisseder” ile değiştirmek ne kadar hatalıdır. “görmek” ayrı şeydir, “hissetmek” ayrı şeydir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metin: İntizam-ı askeri altındaki sağ yolun yolcusu ise, mugaddî hülasalardan dolu dört okkalık bir çanta ve her adüvvü alt ve mağlûb edecek iki kıyyelik bir mükemmel mîrî silahı taşımaya mecburdur.

Sadeleştirilmiş metin: Askeri düzen altındaki sağ yolun yolcusu ise besleyici gıdalarla dolu dört okkalık bir çantayı ve her düşmanı alt edecek iki okkalık, devlete ait mükemmel bir silahı taşımaya mecburdur.


Orijinal metindeki “mağlûb” kelimesi sadeleştirilmiş metinde uçmuştur. “mağlûb” kelimesi çok bilinen bir kelime olduğu gibi ondan önce kullanılan “alt etmek” onun karşılığıdır. Zaten orijinal metinde karşılığı verilmiş bir kelimeyi sadeleştirilmiş metinde uçurmak tam bir tahriftir. “intizam” kelimesinin bir manası “düzen” ve “düzgünlük” olsa da Risale-i Nur’da 1 yerde geçen “düzenbaz” kelimesi haricinde bu kelime ve türevleri zikredilmemiştir. Demek itibar görmemiş bir kelimedir. Onun için “düzen(li)” kelimesi Risalelerde geçmemektedir.

“Mugaddî hülasalardan” ifadesini “besleyici gıdalarla” olarak değiştirmek isabetsiz olmuş. Çünkü “mugaddi” kelimesi “gıdalı, besleyici” demektir. Peki o zaman “hülasa”nın karşılığı nerede kalıyor? Yoksa onun karşılığı “gıda” mı? Öyle ya!?!?
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metin: O iki asker, o muarrif adamın sözünü dinledikten sonra şu bahtiyar nefer, sağa gider.
Sadeleştirilmiş metin: Yolu tarif eden o adamın sözünü dinledikten sonra iki askerden bahtiyar olan sağa gider.

Orijinal cümle ters düz edilmekle sanki mana anlaşılmıyordu ki böylelikle anlaşılır kılınmıştır. Orijinal metinde “asker” ve “nefer” kelimeleri aynı cümlede kullanıldığı halde, sadeleştirilmiş metinde “nefer” kelimesi uçurulmuştur. Zaten “nefer” kelimesinin karşılığı olarak “asker” kelimesi zikredilmiştir. Aciptir ki “nefer” kelimesi 2 yerde uçurulduğu halde devam eden cümlede “asker” olarak sadeleştirilmiştir. Demek ki müellifin kullandığı “nefer” kelimesi 2 yerde lüzumsuz görülmüş ki uçurulmuştur. “nefer” kelimesi Arapça’da “kaçmak, koşmak, çıkmak” fiilidir. Diğer bir mana olarak “askerlik” için kullanılmaktadır. Yani “nefer” kelimesi daha şümullü bir kelimedir. Bu Sözde 7 defa asker, 3 defa da nefer kelimesi zikredilmiştir. Elbette ki “anlayasınız” diye zikredilmiştir. Dikkat edilecek olursa 3 “nefer” kelimesinin kullanıldığı cümlelerde 3 defa da “asker” kelimesi kullanılmıştır. Bu kadar rahat anlaşılan bir eser için “anlaşılmıyor” diye işine gelen yerde “nefer” kelimelerini uçurup, işine gelmeyen yerde “asker” ile değiştirmek tam bir tahriftir.

Orijinal metin: Bir batman ağırlığı omzuna ve beline yükler.
Sadeleştirilmiş metin: Görünüşte omzuna ve sırtına bir ağırlık yüklenir.

Orijinal metine eklenen “görünüşte” kelimesi lüzumsuzdur. “batman” kelimesini “bir ağırlık” ile sadeleştirmek tam bir dikkatsizliktir. Çünkü “batman” bir ağırlık ölçüsüdür. Ekseriya 6 okkalık (yaklaşık olarak 8 kilo) bir ağırlığı ifade eder. İki cümle önce geçen “dört okkalık” ve “iki kıyyelik” ifadelerinin toplamı (kıyye okka demektir) 6 okkadır ki bu da “1 batman”a eşittir. Dikkatsizlikten dolayı “batman” için “bir ağırlık” deyip, halbuki asıl metinde verilen değerlerin toplamı olan bir kelimeyi katletmek tam bir zulümdür. Hem sadeleştirenler “okka”yı sadeleştirmedikleri gibi “okıyye”yi de “okka” olarak sadeleştirmişlerdir. Halbuki “Okka”nın ne olduğunu şimdiki nesilde bilen kaç kişi çıkar acaba? Yoksa bu kelimenin karşılığı yeni dilimizde yok mu? Bari tam karşılığı olmasa da “kilo” deseydiniz de bir işe yarasaydı. Okkayı kim bilecek be köftehorlar. Okkayı bilse bilse benim dedem, ninem bilir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metinde “omzuna ve beline” dediği halde sadeleştirilmiş metinde “omzuna ve sırtına” denilmiştir. “bel” nerede “sırt” nerede? “yükler” fiilini “yüklenir” ile değiştirmek de çok lüzumsuz bir iştir. Bunun gibi nice lüzumsuz fiil ve zaman kaydırmaları sadeleştirilmiş daha doğrusu sahteleştirilmiş metinlerde mevcuttur.

Orijinal metin: Fakat kalbi ve ruhu, binler batman minnetlerden ve korkulardan kurtulur.
Sadeleştirilmiş metin: Fakat kalbi ve ruhu binlerce batman ağırlığındaki minnet ve korkulardan kurtulur.

Bir önceki cümlede “batman” kelimesini “bir ağırlık” olarak sadeleştirenler bu cümlede nedense böyle bir sadeleştirme yapmamışlardır. Niye acaba? Yoksa yeni nesil bir önceki cümlede “batman” kelimesini anlamıyor da, bir sonraki cümlede anlıyor mu?

binler batman minnetler” ifadesi “binlerce batman ağırlığındaki” olarak değiştirilmiş. Halbuki asıl cümledeki ağırlıktan maksat maddi bir ağırlık değil manevi bir ağırlıktır. “Binlerce batman ağırlığındaki” ifadesi ise zahir manası olarak maddi bir ağırlığı ifade ediyor. Bu ise manayı tamamen değiştirmiştir. “Minnet” kelimesi sadeleştirilmemiş, acaba neden?

Orijinal metin: Öteki bedbaht nefer ise, askerliği bırakır.
Sadeleştirilmiş metin: Öteki, talihsiz olan ise askerliği bırakır.

bedbaht” kelimesi “talihsiz” olarak sadeleştirilmiştir. “bedbaht” kelimesi Farsça “kötü bahtlı” veya “kötü talihli” demektir. Yani “talihsiz” demek tam doğru değildir. Daha önce dediğimiz gibi buradaki “nefer” kelimesi uçmuştur. Halbuki “asker” ile “nefer” aynı cümlede kullanılmasıyla manası zaten verilmiştir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metin: Nizama tabi olmak istemez. Sola gider.
Sadeleştirilmiş metin: Düzene uymak istemez, sol tarafa gider.
Burada 3 değişiklik yapılmıştır.
1. “nizam” kelimesi yerine “düzen” kelimesi getirilmiştir.
2. “tabi olmak” ifadesi “uymak” olarak değiştirilmiş.
3. “sola gider” ibaresi “sol tarafa gider” olarak değiştirilmiştir.

Öncelikle dediğimiz gibi “düzen” kelimesinin Risalelerde hiç kullanılmadığını bahsetmiştik. Israrla bu kelimeyi kullanmak büyük zulümdür. Çünkü “nizam” ve “intizam” kelimeleri Risale-i Nur’da en çok kullanılan kelimeler arasındadır. Hem “intizam” kelimesi aslında bilinen bir kelimedir. Bunun yerine “düzen” demeye ihtiyaç yoktur. “intizam” kelimesi Risale-i Nur’da yaklaşık olarak 740 küsur defa, “nizam” kelimesi ise yaklaşık 330 defa zikredilmiştir. Yaklaşık aynı manalara gelen ve külliyatta 1000’den fazla tekrar edilen bu kelimelere kuru bir şekilde “düzen” demek hiç uygun olmasa gerektir. Bu kadar kesretli kullanılan ve manası az çok bilinen kelimeleri değiştirmek bir zulümdür.

"tabi olmak" fiilini az çok biliyoruz. Bunu "uymak" olarak uydurmak gereksizdir.

sola” kelimesine “taraf” kelimesini eklemek de gereksizdir. Çünkü “sol” kelimesi zaten “tarafı” ifade eder.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metin: Cismi, bir batman ağırlıktan kurtulur.
Sadeleştirilmiş metin: Bedeni bir batman ağırlıktan kurtulur.

Burada “cisim” kelimesi yerine “beden” kelimesi kullanılmıştır. “Cisim” kelimesini bilmeyen var mıdır? İkisi de çok kullanılan bir kelimedir. Risalelerde ikisinin de istimali bir hayli fazladır. Gereksiz yere değiştirilmiştir.
Bu risalede 4 tane “batman” kelimesi geçmektedir. İlk “batman” kelimesi “bir ağırlık” olarak değiştirildiği halde, diğer 3 batman için değişiklik yapılmamıştır. Demek ki bizim milletimiz ilk “batman”ı bilmediği halde diğer 3 batmanı biliyor. Halbuki “batman” diye bir ölçü birimini biz risalelerden öğrendik. Eğer haricen bu kelimenin bir ağırlık ölçüsü olduğunu bilen varsa elinden öperim.

Orijinal metin: Fakat kalbi, binler batman minnetler altında ve ruhu, hadsiz korkular altında ezilir.
Sadeleştirilmiş metin: fakat kalbi binlerce batman minnet, ruhu da sonsuz korkular altında ezilir.
Orijinal metinde cümle başı olan bu ifade, sadeleştirilmiş metinde “noktalı virgül” ile ayrılarak bir önceki cümlenin devamı şeklinde yapılmıştır. Buna bir ihtiyaç var mıdır?

Binler batman minnetler” ibaresi “binlerce batman minnet” olarak değiştirilmiştir. Yani hiç lüzumu olmayan “-ce” eki ile çoğul yapan “ler” ekini eklemek akla hizmet midir? Yani bunlar olmayınca akıl anlamıyor mu?Hadsiz” kelimesini çoğumuz bildiği halde bunu “sonsuz” olarak değiştirmek de lüzumsuzdur.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metin: Hem herkese dilenci, hem her şeyden, her hâdiseden titrer bir surette gider.
Sadeleştirilmiş metin: Hem herkese dilenci olur hem de her şey ve her hadise karşısında titrer.
Burada da lüzumsuz ekleme ve çıkarmalar yapılmıştır. Orijinal cümlede anlaşılmayan bir kelime olmadığı halde, lüzumsuz yere kalem karıştırmak akla hizmet değildir.

Orijinal metin: Ta, mahall-i maksuda yetişir.
Sadeleştirilmiş metin: Sonunda gideceği yere varır.

Buradaki "ta" kelimesi Farsça zarf olup, bir şeyin başladığı veya sona erdiği noktayı, zaman ve uzaklık bakımından ifade etmek için kullanılır. Çok kullanılan bir kelimedir. Başta denilen "uzak bir şehire gitmek için" cümlesi burada tamamlanarak, nihayet o uzun yolculuğun sona erdiğine ve nihayet bulduğunu ifade etmektedir. Fakat yukarıda dediğimiz gibi sadeleştirilmiş metinde bu nokta gözden kaçmış olacak ki o iki yol için "kısa" denilmiştir. Yani mana tamamen değiştirilmiştir. Yani anlaşılacağı üzere "ta" zarfını "sonunda" ile değiştirmek manayı katletmiştir. Görünüşte ne kadar masum görünse de asıl metinde birbirini tamamlayan kelimelerin sadeleştirilmiş metinde nasıl bozulduğu görülmektedir.

mahall-i maksud” ibaresi “gideceği yer” olarak sadeleştirilmiştir. “Mahall-i maksud” ibaresi “istenilen, arzu edilen yer” olduğu halde “gideceği yer” olarak çevirmek manayı öldürmektir. Aslında gidilen yer istenilen ve arzu edilen yerdir. Fakat bunu “gideceği yer” olarak soldurmak manaya haksızlıktır. “Yetişir” kelimesini de milletimiz anlayamayacak, bu kelimenin ne olduğunu bilemeyecek diye “varır” kelimesiyle değiştirmişler. Demek bizim milletimiz “aptal”dır ki bu kelimeyi anlayamıyor.

Orijinal metin: Orada, asi ve kaçak cezasını görür.
Sadeleştirilmiş metin: Orada, asi ve kaçak olmanın cezasını görür.
Yani burada yapılan işe ne demek lazım. Araya “olmanın” kelimesini eklemenin manaya katkısı nedir? Lüzumsuz yere kelime kullanmak değil midir? Hem orijinal metinde anlaşılmayan hiçbir kelime ve mana yoktur.
 
Son düzenleme:

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metin: Askerlik nizamını seven, çanta ve silahını muhafaza eden ve sağa giden nefer ise, kimseden minnet almayarak, kimseden havf etmeyerek rahat-ı kalb ile gider.

Sadeleştirilmiş metin: Askerlik nizamını seven, çantasını ve silahını muhafaza edip sağ tarafa giden asker ise varmak istediği şehre kimsenin minneti altına girmeden, kimseden korkmadan, kalbi ve vicdanı rahat bir şekilde ulaşır.

İlginçtir ki yukarıda bahsedildiği gibi önceki 2 nefer kelimesi uçurulduğu halde burada “asker” ile sadeleştirilmiştir. 2 yerde kelimeyi kırpıp, bir yerde sadeleştirmek ne demektir? Hem bundan sonra gelen cümle olan “Ta o matlûb şehre yetişir” cümlesi bu cümlenin içine sıkıştırılmıştır.

Arapça “havf” kelimesi her ne kadar Türkçe’ye korkmak olarak geçmişse de aslında bu kelime “korkanın güçsüzlüğünü” ifade etmek için kullanılmaktadır. Hem bu risalede bundan önce zikredilen cümlelerde 2korkular” kelimesinden sonra “havf” kelimesi ve devam eden cümlelerde 1 defa “korkutmaz” kelimesi kullanılmıştır. “Korkmak” kelimelerinin arasında kalan “havf” kelimesinin manası zaten risale içinde verilmiştir. Bizim milletimiz manası 3 defa verilen bir kelimeyi anlamayacak kadar tahsilsiz midir?

Orijinal metin: Ta o matlûb şehre yetişir
Sadeleştirilmiş metin: …
Sadeleştirilmiş metinde bu cümle bir önceki cümlenin içinde eritilmiştir. “matlûb” yerine “varmak istediği” denilmiştir. Demek eserin müellifi bu kadar düşünememiş ki, fazladan cümle sarfetmiştir!!!

Orijinal metin: Orada, vazifesini güzelce yapan bir namuslu askere münasip bir mükafat görür.
Sadeleştirilmiş metin: Orada, vazifesini güzelce yapan namuslu bir askere yaraşır mükafat görür.

Orijinal metinde anlaşılmayan hiçbir kelime ve mana olmadığı halde kalem karıştırmak ile “bir namuslu askere” ibaresini “namuslu bir askere” olarak ters çevirmek ve “münasip” kelimesini “yaraşır” olarak değiştirmek akla hizmet midir?

Buraya kadar mütalaa ettiğimiz cümlelerin yarısından fazlası rahatlıkla anlaşılan kelimelerden meydana geldiği halde bu kadar anlaşılan bir eseri manasını bozarak sadeleştirmek olsa olsa enaniyet ve garazın mahsulüdür. Müellifin kelimelerini ve ibarelerini beğenmemekten başka bir şey değildir.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metin: Hem herkese dilenci, hem her şeyden, her hâdiseden titrer bir surette gider.
Sadeleştirilmiş metin: Hem herkese dilenci olur hem de her şey ve her hadise karşısında titrer.
Burada da lüzumsuz ekleme ve çıkarmalar yapılmıştır. Orijinal cümlede anlaşılmayan bir kelime olmadığı halde, lüzumsuz yere kalem karıştırmak akla hizmet değildir.

Bu cümlede de maalesef mana imha edilmiş. Çünkü temsilin orjinalinde, nizama tabi olmayanın nasıl yol aldığını anlatılırken, sadeleştirilmiş metinde hadiseler karşısında titremesi anlatılıyor. Yani cümlede resmen eksiltme yapılmış. "titrer surette gider" cümlesini, "titrer" tek başına ifade edebilir mi ?

Allah göstermesin de şu cahil halimle ben yapsam bu işi, bu kadar maskaralığın altına imza atmazdım. Hem böyle bir eseri sadeleştirmeye kendilerini vakıf, ilim yönünden yeterli görüp, hem de bu kadar cahilane çeviriler yapmak; herhalde izzet, haysiyet, onur olsa utanmayı ve yaptıkları işten dolayı çıkıp mertçe özür dilemeyi gerektirir. Bu hatalarını gördükleri halde bunu yapmıyorlarsa, kimse de çıkıp bu işi "samimi yapıyorlar, çok çalışıyorlar, azami dikkat ve titizlik gösteriyorlar" gibi zırvalarla savunmaya kalkmasın. Diliniz bunu söylese, yapılan iş onu her satırında yalanlıyor. Eserden müessire yol vardır. Ayinesi iştir kişinin. Eser onu yapanın vasıflarından haber verir. Eserde bozukluk varsa, problem varsa, sahibinin vasıflarında da problem var demektir. Hatasız kul olur demiyoruz, olur ancak hatadan vazgeçmeyen kul, vasıflarındaki problemi kabul edecek, cezasına razı gelecek...Günahın affı tevbeyle mümkündür.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metin: İşte ey nefs-i serkeş!
Sadeleştirilmiş metin: İşte ey isyankar nefis
Burada “nefs-i serkeş” terkibi “isyankar nefis” olarak sadeleştirilmiş. “serkeş” kelimesi Farsça olup “asî” veya daha anlayacağımız bir tabirle “isyankar” demektir. “Serkeş” kelimesinin “asi” manasını aldığımızda az sabırla bekleyecek olursak bir sonraki cümlede bu kelimenin manasının verildiğini göreceğiz. Yani bir sonraki cümlede “asî” kelimesi geçmektedir. Demek sadeleştiren şahıslar acele etmiş ki bir sonraki cümlede karşılığı verilen bir kelimenin karşılığını vermek bilmişliğini yapmıştır. Metine dikkat edilecek olursa 4 cümle önce de “asi” kelimesi kullanılmıştır. Yani “serkeş” kelimesi 2 “asi” kelimesinin arasında kalmış demektir. İşte sadeleştirenlerin milleti ahmak yerine koydukları nokta budur.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metin: Bil ki: O iki yolcu, biri; Muti-i Kanun-u İlâhî, birisi de, âsi ve hevâya tabi insanlardır.
Sadeleştirilmiş metin: Bil ki: o iki yolcudan birisi, Allah’ın emirlerine itaat eden, öteki ise nefsin kötü arzularına uyan asi insandır.

Burada lüzumsuz eklemeler yapılmıştır. Yani manaya herhangi bir genişlik katmayan fazladan ekleme yapmak belagatta eksikliktir. “Muti-i Kanun-u İlahi” terkibini “Allah’ın emirlerine itaat eden” olarak sadeleştirmişler. “Muti” kelimesi her ne kadar bize yabancı olsa da cümlenin gelişinden “asi” kelimesinin zıt anlamlısı olduğu anlaşılmaktadır. Diğer “Kanun” ve “İlahi” kelimelerine zaten aşinayız. Bunları ters düz etmek mananın anlaşılmasına yardımcı değildir. Milleti saf yerine koymaktır. “Kanun-u İlahi”yi sanki millet anlayamıyor da “Allah’ın emirleri” olarak sadeleştirmek lüzumsuzdur. Devam eden yerde “birisi de” ifadesi “öteki ise” olarak yine lüzumsuz bir sadeleştirme yapılmıştır. Ha “biri” demişsin ha “öteki” demişsin… Yani illa ki tahrip etmeniz mi gerekiyor? Devamında cümleyi ters cevirip “asi ve hevaya tabi insanlardır” ifadesi “nefsin kötü arzularına uyan asi insandır” şekline getirilmiştir. Orijinal metinde hem “asi” olmak var hem de “hevaya tabi olmak” olduğu halde sadeleştirilmiş metinde bu iki sıfat birleştirilerek sanki bir sıfat şekline dönüştürülmüştür. Hem orijinal cümlede “insanlardır” çoğul olarak kullanıldığı halde, sadeleştirilmiş metinde “insandır” olarak tekil kullanılmıştır. Yani her şekilde tahrip kendini göstermektedir. Çoğulu tekil yapmak metni anlaşılır kılmak mıdır?

Bir de sadeleştirilen metinlerde çok sıkça rastlanan bir hata olarak “Nefsin kötü arzuları” şeklinde yapılan şeydir. Sormak istiyorum, nefsin iyi arzuları nedir? Sadeleştirenlerin “Nefis daima kötü şeylere sevkeder” (Yusuf Suresi 53.ayet) ayetinden haberdar olmadıklarını göstermektedir.

Sadeleştirenlerin böyle zavallı hataları maalesef bir hayli fazladır.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metin: O yol ise, hayat yoludur ki: Alem-i Ervahdan gelip kabirden geçer, ahirete gider.
Sadeleştirilmiş metin: O yol, ruhlar aleminden gelip kabirden geçerek ahirete giden hayat yoludur.
Orijinal metindeki akıcılık sadeleştirilen metinde öldürülmüştür. Zira cümlenin yapısı alt üst edilmiştir. Bu ise müellife bir hürmetsizliktir. Bu cümlede belki biraz yabancı olduğumuz “ervah” kelimesi yüzünden bütün cümleyi alt üst etmek hangi akla hizmettir.

Orijinal metin: O çanta ve silah ise, ibadet ve takvadır.
Sadeleştirilmiş metin: O çanta ve silah, ibadet ve takvayı temsil eder.
Şurada yapılan tahribe ne demek lazımdır. Sırf sadeleştirenin keyfine göre yapılan bir iştir. Bunu şiddetle kınıyoruz. Zaten sözün başında “temsili hikayeciğe bak” ifadesiyle bu eserin temsili bir hikaye olduğu yani “temsil” olduğu beyan edilmiştir. Burada lüzumsuz yere temsilin ortasında ha haberiniz olsun “…..temsil eder” demek lüzumsuzdur. Demek adam sözün başındaki temsil kelimesini unutmuş ki burada lüzumsuz yere "temsil eder" demiş. Aciptir ki “takva” kelimesini tahrip etmemişler. Demek ki çoğu kimsenin tam manasını söyleyemeyeceği “takva” kelimesini bildiği farz edilmiştir. Öyle ya bu kelimenin Türkçe’de karşılığı yoktur. Pek çok kelimenin olmadığı gibi…
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metin: İbadetin çendan zahiri bir ağırlığı var.
Sadeleştirilmiş metin: İbadetin görünüşte bir ağırlığı olsa da

Orijinal metindeki 2 cümle sadeleştirilmiş metinde birleştirilmiştir. Orijinal metindeki “çendan” kelimesinin karşılığını sadeleştirilmiş metinde göremiyoruz. Yani bu kelime uçmuştur. “Çendan” kelimesi Farsça olup “gerçi, her ne kadar” manasına gelmektedir. Risalelerde kullanımı az değildir ve cümlenin gelişinden manası az çok anlaşılmaktadır. Fakat orijinal metinde bu kelime uçmuştur. Evet “zahir” kelimesi için yapılan sadeleştirme ile ilgili açıklamayı yukarıda yapmıştık. Bu kelime külliyatta 1000’den fazla geçmektedir. Bu kadar kesretli geçen bir kelimeyi insan kendiliğinden öğrenir be kardeşim. Risalelerin pek çok kelimesi zaten bu şekilde kesretli olarak zikredilmesi sayesinde kendiliğinden öğrenilmektedir. Yoksa bu millet bu kadar cahil midir ki bu kadar çok geçen bir kelimeyi öğrenmekte zorlanmaktadır. Zaten bu çeşit kelimelerin cümlenin gelişinden manası anlaşılmaktadır. Okuyucuların pek çoğunun lügate bakmadan okuyabilmelerinin bir sırrı budur. Orijinal metinde “var” kelimesi katiyeti ifade ettiği halde sadeleştirilen metinde “olsa da” ihtimali ifade etmektedir. İkisinin arasındaki farkı anlatmaya bilmem gerek var mıdır?
manasında öyle bir rahatlık ve hafiflik var ki, tarif edilmez” ifadesi “manasında öyle bir rahatlık ve hafiflik var ki, tarif edilemez” olarak sadeleştirilmiştir. İlk defa bu kadar anlaşılan bir yerde sadeleştirme yapmamışlar diyecek gibi olduğunuzu tahmin ediyorum. Evet görünüşte öyle ama yine kalem karıştırarak manayı haleldar etmişlerdir. Cümledeki fiil orijinal metinde “edilmez” iken sadeleştirilmiş metinde “edilemez” olmuştur. ????
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metin: Fakat, manasında öyle bir rahatlık ve hafiflik var ki, tarif edilmez.
Sadeleştirilmiş metin: manasında öyle bir rahatlık ve hafiflik var ki, tarif edilemez.

Burada “fakat” kelimesi uçmuştur. Halbuki “fakat” kelimesi iki olumsuz ifadeyi birleştirmek için en ideal kelimelerden biridir. Bu cümlede anlaşılmayan hiçbir ifade olmadığı halde sırf lüzumsuz yere anlaşılır bir kelimeyi değiştirmek ile sondaki fiil “edilmez” olduğu halde “edilemez” olarak yapmak manayı rendeçlemektir. Çünkü iki fiil arasında epey bir fark vardır.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metin: Çünkü: Abid, namazında der: “Eşhedü enlâilaheillallah” Yani “Hâlık ve Rezzak, O’ndan başka yoktur.
Sadeleştirilmiş metin: Çünkü kul namazında “Eşhedü enlâilaheillallah” yani “Ondan başka Halık ve Rezzak yoktur!

Burada “abid” kelimesi değiştirilerek “kul” denilmiştir. Halbuki “abd” kelimesinin karşılığı “kul”dur. Çünkü “abid” kelimesi “ibadet eden” demektir. O zaman buradaki manası “kulluk eden” olması lazım geldiği halde sadece “kul” demek manayı noksanlaştırmaktır. Orijinal metinde “namazında der” ile zaten ibadet edildiği anlaşılmaktadır. Cümlenin devamında cümleyi ters düz etmekle sonuna ünlem (!) işareti koymanın ne gereği vardır? Bu cümlede bir “abid” kelimesi anlaşılmıyor diye cümle alt üst edilmiş. Hem de “abid” kelimesinin karşılığı değil “abd” kelimesinin karşılığı verilmiştir. Sadeleştirenlerin bu tür mana daraltmaları bir hayli fazladır.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz

Orijinal metin: Zarar ve menfaat, O’nun elindedir.
Sadeleştirilmiş metin: Zarar ve fayda onun elindedir.

Burada denilecek hiçbir şey yoktur. Orijinal metinde anlaşılmayan hiçbir şey olmadığı ve gayet anlaşılır bir cümle olduğu halde “menfaat” kelimesini –ki çok bilinen bir kelimedir- “fayda” ile değiştirmek tam bir ahmaklıktır. Çünkü “menfaat” kelimesi hem bilinen bir kelime hem de manası şümullüdür.
 
Üst