Risalelerdeki "Allah'ım Onun İzini Kes!" Hadisine İtiraz ve İtiraza Cevap.

Huseyni

Müdavim
ALLAH’IM ONUN İZİNİ KES! Mealindeki hadisin metni risalelerde yer almaktadır. Ancak bazıları bu hadisi hem muhteva ve hem de hadis kriterleri açısından tenkit etmektedirler. Bu hadis hakkında bizleri aydınlatır mısınız?

İtiraz edilen kısım:
“Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm namaz kılarken, hırçın bir çocuk, namazını kat'edip geçtiğinden, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm
10682-peygamber-efendimiz.jpg
demiş. Ondan sonra çocuk daha yürümemiş öyle kalmış, hırçınlığının cezasını bulmuş.”



Yapılan itiraz:
Hadisi Ebu Davud rivayet etmiştir. Bu rivayette, Peygamber’in önünden çocuğun eşek üzerindeyken geçtiği belirtilmektedir. Said Nursî bunu zikretmemiştir. Ebu Davud’un aynı başta rivayet ettiği bir hadis daha vardır ki, Said Nursî’nin naklettiği hadis bu olsa gerektir. Rivayet şöyledir:

Peygamber (s.a.v.) bir gün Tebük’te bir hurma ağacının yanında konaklamış ve "Bu (hurma ağacı), bizim kıble (cihetindeki sütre)mizdir" buyurmuş, sonra da namaza durmuştu. Ben de çocuk hâlimle koşarak geldim ve Peygamber’le hurma ağacının arasından geçtim. Bunun üzerine Peygamber de: "O, bizim namazımızı kesti, Allah da onun izini kessin!" buyurdu. Ben de bugüne kadar bir daha ayağa kalkamadım.

Her iki hadiste de meçhul raviler vardır. Birinci hadiste bir meçhul ravi varken, ikincisinde iki ravi meçhuldür. Bu yüzden her iki hadis de zayıftır.

Said Nursî, bu hadisi Mucizat-ı Ahmediye Risalesi’nde nakletmiş, dolayısıyla olayı Peygamberimizin mucizelerinden biri olarak takdim etmiştir. Oysa, Peygamber (s.a.v.)’in mucizeleri böyle zayıf rivayetlerle ispatlanmaktan müstağnidir.

Ayrıca, bu zayıf hadis, bu konudaki sahih rivayetlere de muarızdır:

İbn Şihab ez-Zührî şöyle demiştir: "Namazı hiçbir şey kesmez."

Ebu Said el-Hudrî (r.a.)’den demiştir ki: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Namazı hiçbir şey bozamaz. (Bununla beraber, siz yine de) gücünüz yettiğince (önünüzden geçene) engel olmaya çalışınız. Çünkü o, şeytandan başka bir şey değildir."

Ali b. Ebu Talib (r.a.) ve Abdullah b. Ömer (r.anhuma)’den rivayet edildiğine göre; demişlerdir ki:

"Namaz kılan kimsenin önünden geçen hiçbir şey, namazını kesmez."

İtiraza cevap:
Ebu Davud’un rivayet ettiği hadisin baş kısmı şöyledir: Said b. Gazvan babasından naklen şunları söylemiştir. Babam şöyle dedi: Ben hac yolculuğum esnasında Tebuk’e uğradım. Orada yatalak bir adama rastladım. Durumunu sordum. “Sana bir olay anlatacağım, fakat hayatta olduğum sürece kimseye anlatmayacaksın.” dedi ve şöyle devam etti:

“Peygamber (s.a.v.) bir gün Tebük’te bir hurma ağacının yanında konaklamış ve "Bu (hurma ağacı), bizim kıble (cihetindeki sütre)mizdir." buyurmuş, sonra da namaza durmuştu. Ben de çocuk hâlimle koşarak geldim ve Peygamber’le hurma ağacının arasından geçtim. Bunun üzerine Peygamber de: "O, bizim namazımızı kesti, Allah da onun izini kessin!" buyurdu. Ben de bugüne kadar bir daha ayağa kalkamadım.”(Ebu Davud, Salât, 110).

Bu hadis zayıftır. İbn Kattan’ın bildirdiğine göre, rivayet zincirinde (itirazcının dediği gibi iki değil) bir meçhul kişi vardır.(bk.Hattabî, Maalimü’s-sünen, ilgili hadisin şerhi).

Evvela bu hadis mavzu değil, zayıftır. Zayıf hadis demek, mutlaka yanlış demek değildir; bilakis, senet zincirinin Hz. Peygamber (a.s.m)’e kadar kesin olarak uzanmadığı anlamındadır.

Bediüzzaman, bu hadisi, herhangi bir şer’î hükmü ortaya koymak, mesela namazın önünden gitmenin caiz olup olmadığı hususunda bir yargıya varmak için kullanmamıştır. Aksine, Hz. Peygamber (a.s.m)’in duası veya bedduasının kabul olduğunu gösteren misaller arasında bunu zikretmiştir. Bu ise, ne itikadî, ne amelî bir hükmü ifade etmemektedir. Hatta -alimlerin zayıf hadisin kullanılmasının caiz olduğunu söyledikleri yer olan- fazail-i a’malden de sayılmaz. Çünkü, bununla amel edilecek bir tarafı yoktur. Hz. Peygamber (a.s.m)’in duasının makbuliyetini gösteren pek çok sahih hadisler vardır. Bu sahih hadislerin bulunduğu konuyu biraz daha pekiştirmek için -bir ravisinin yaramaz bir kimse olduğundan değil- tanınmış bir kimse olmadığından, halinin bilinmediğinden zayıf sayılan böyle bir hadisin zikredilmesini bahane ederek Bediüzzaman’a hücum etmek, hangi maslahat içindir?

Fıkıh, tefsir, hadis, tasavvuf, siyer, İslam tarihi gibi temel İslam kaynaklarında bu tür zayıf hadislerin varlığı azımsanmayacak kadardır. Özellikle, fıkıh gibi hükümlerle ilgili kaynaklarda bile zayıf hadislerin bulunduğu bilinirken, Bediüzzaman’ın zayıf hadisi -bütün alimlerin kullanılmasında hiç beis görmedikleri bir sahada- kullanmasını, büyük bir suçmuş gibi ilan etmek, bir art niyetin mahsulüdür.

Bununla beraber, Bediüzzaman’ın, -Kütübü Sitte içerisinde Buharî ve Müslim’den sonra üçüncü sırada yer alan- Ebu Davud gibi büyük bir hadis kaynağına itimat etmesinin yadırganacak hangi tarafı vardır?


sorularlarisaleinur.com
http://www.sorularlarisale.com/subpage.php?s=author_detailes&id=59Niyazi BEKİ (Yrd. Doç. Dr.)
 

ahmed11

New member
Hadiste anlatlan olayın burada anlatılmayan kısmı var mı? Çünkü Peygamerimiz (S.A.V) namaz kılarken sırtına torunlarının çıktığını hatta bunun için namazı uzattığını hatta bir çocuk ağlaması duysa namazı daha çabuk kıldırdığını duymuştum. Şefkat Peygamberi bir çocuğa beddua etmiş midir ki? Lütfen biri açıklasın. Ya da bu olay Hz.Hızır'la Hz.Musa(A.S)'ın kıssasında yaşadığı olaylardakine benzer bir şekilde o bedduanın arkasında başka hikmetlerin olduğu bir olay mıydı? Yani çocuğa o beddua gelmeseydi dünyada ya da ahirete daha kötü şeylerle mi karşılaşacaktı? Lütfen bu durumu anlayabileceğim bir şekilde izah edin.
 

Zuhr

Talebe
Sorunuzla ilgili Mehmet Paksu hocamızın sorularla islamiyet sitesinde aşağıdaki gibi bir izahı mevcuttur,
istifadeli olması temennisi ile,

Değerli Kardeşimiz;

Bediüzzaman Said Nursî Mektubat'ta şu şekilde bir mucize naklediyor: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü vesselam namaz kılarken hırçın bir çocuk namazını kat'edip geçtiğinden Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselam, “Allah'ım onun izini (ayağını) kes” demiş. Ondan sonra çocuk daha yürüyememiş, öyle kalmış, hırçınlığının cezasını bulmuş. (Mektubat, s. 130)

"Peygamberimiz bedduayı sevmezdi. Çocuğa neden beddua etmiştir? Sebebi nedir?

Mektubat'ta zikredilen bu mucize aynı zamanda Sünen-i Ebu Dâvud'da ve Kadı İyaz'ın Şifâ-i Şerif'inde de rivayet edilmektedir.

Ebû Dâvud'da geçen rivayet şu şekildedir:

Said bin Gazvan hac dönüşü Tebük'e gelmişti. Bir de ne görsün. Yere oturtulmuş sakat bir adam duruyor. Yanına yaklaştı, niçin bu hâle düştüğünü sordu. Sakat adam şöyle dedi: "Sana bir hadis haber vereceğim, fakat ben sağ oldukça benden duyduğunu kimseye söylemeyeceksin. Hâdise şöyle: Resulullah Tebük'e geldiğinde bir hurma ağacının önüne inmişti. “Şu ağaç bizim kıblemizdir” buyurdu. Ve hurma ağacına dönerek namaza durdu. Ben daha o zaman çocuktum. Koşarak geldim. Sütre olarak duran hurma ağacı ile onun arasından geçtim. Bunun üzerine Resulullah: “O bizim namazımızı kesti, Allah da onun ayağını kessin” dedi. O günden bugüne kadar ayağa kalkamaz oldum.” (Ebû Dâvud, Salât: 110)

İbni Hibban'ın rivayetinde bu çocuğun Büsr bin Râî el-Amr adında birisi olduğu belirtilmektedir. Mektubat'ta geçen hadisin Arapça metni İbni Hibban'ın rivayetinden alınmıştır." (Sahihu İbni Hibban, 8:152)

Hadis âlimlerinin bu husustaki açıklamaları şu şekildedir: "Önce şöyle bir sual akla gelmektedir: Namaz kılanın önünden bir insanın geçmesiyle namaz bozulmaz, öyleyse Peygamberimiz neden beddua etmiştir? Diğer taraftan, çocuğun henüz mükellef sayılacak bir yaşta olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda çocuk, niçin böyle bir cezayı hak etmiştir?"

Bu sualleri sıralayan âlimler şu ihtimalleri zikrederek izahlarda bulunmaktadırlar: Her şeyden önce, bu çocuğun bir müşrik çocuğu olduğu kuvvetle muhtemeldir. Peygamberimizin namaza durduğunu gören müşrikler, Resul-i Ekrem Efendimizin namazını ifsat etmek maksadıyla çocuklarından birisini tahrik edip Peygamberimizin önünden geçmesini tembih etmişlerdir. Onların bu haince planlarını fark edip gören Peygamberimiz, İslâmın izzetini göstermek ve onların kötü niyetlerini defetmek için çocuğun o hale gelmesini bir mucize olarak göstermiştir. Diğer bir ihtimal, bu çocuk her ne kadar çocuk görünüşlü ise de, buluğ çağına gelmiş olduğundan, Peygamberimiz, çocuğun önünden kasdî olarak geçtiğini anlamış ve böyle bir bedduada bulunmuştur. (eş-Şifâ , 1:632)

Yine bu hadisin izahında İmam-ı Suyûtî Hazretleri, Peygamberimizin bu çocukla olan hadisesini, Hz. Hızır'la başka bir çocuk arasında geçen hadiseye benzetmekte ve hikmet tarafının sadece Peygamberimizce bilindiğine işaret etmektedir. Bilindiği gibi, Hz. Hızır, Hz. Musa ile yolculuğu esnasında yolda toplu halde oynayan bir grup çocuğa rastgeldi. İçlerinden bir çocuğu yakaladı ve öldürdü. (Peygamberler Tarihi, s. 445-447) Hz. Musa'nın, "Bir can karşılığında kısas olmaksızın suçsuz bir kimseyi mi öldürdün. Doğrusu sen pek kötü bir iş yaptın!" (Kehf Sûresi, 74) şeklindeki bir itirazına ise Hz. Hızır, yolculuğunun sonunda çocuğu öldürmesinin hikmetini şöyle açıklar:

"Öldürdüğüm çocuğa gelince, onun anne ve babası mü'min kimselerdi; bu kâfir tabiatlı çocuğun ileride anne ve babasını isyan ve inkâra sevketmesinden korktuk. Ve istedik ki, Rableri onlara huy temizliği bakımından daha hayırlı ve merhamet yönünden daha yakın bir evlat versin." (Kehf Sûresi, 80-81) Tefsirlerde yer aldığına göre, bu anne ve babanın daha sonra bir kız çocukları dünyaya gelir ve bu kız da bir peygamberle evlenerek başka bir peygambere anne olur.

İşte Peygamberimiz de bu çocuğun ileride yapabileceği kötülüklere mâni olmak için, istikbali görerek çocuğa böyle bir bedduada bulunmuştur. Yine de burada, Peygamberimizin başka bir cihetten şefkatini görmek mümkündür. Çünkü ona acıdığından, onu muhtemel kötülükten alıkoymayı niyet etmiştir.

Mehmed Paksu



Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 
Üst