genc_kalem
Okumak,Yaþamaktýr
Önsöz
Risale-i Nur’u sadece ilmi ve imanı meselelerin ve problemlerin bir çözüm kaynağı olarak değerlendirmek yanlış olur. Belki de onun bu yönü, onda var olan bir çok yönden sadece biridir.
Onun belki de en önemli yönü Rahmeti İlahinin bir davetçisi olmasıdır. (Bunu, herkes kendine göre değerlendirebilir.) Önemli olan; farkında olsanız da olmasanız da, anlasanız da anlamasanız da siz onu okurken Rahmet-i İlahinin kapısını aralıksız çalıyor oluşunuzdur.
Yani siz risale okurken aslında sabırla kutsi bir kapının önünde bekleyip, sürekli kapıyı tıklayan bir insan olarak kendinizi düşünebilirsiniz.
Ama bu hazineden anlam olarak da istifade etmek için 'sözcük sorunu' nu aşmanız gerekli. Aşağıda size sunduğumuz metinleri 2-3 saat dikkatle incelerseniz büyük ölçüde anlama problemini de aşabilirsiniz.
İhlasla bu sabır imtihanını aştığınızda o kapının hem anlama hem de feyiz yönüyle size açıldığını sevinçle göreceksiniz.
Aşağıdaki metinleri hazırlayan ilahiyatçı arkadaşlara teşekkür eder, Say'lerinin meşkûr olmasını Allah(cc)'ın engin Rahmetinden niyaz ederiz.
Kelimenin Sonuna Gelen Farsça Ekler
–dân: âlet ismi yapar.
şam-dân (mumluk), çay-dân (çaydanlık), nemek-dân (tuzluk)
–sitân, –istân: yer ismi yapar.
Gül-istân, bahar-istan
–zâr: yer ismi yapar.
Çemen-zâr (çimenlik), gül-zâr (gül bahçesi)
–gede: yer ismi yapar.
Mey-gede (meyhane), ateş-gede (ateş mabedi, ateşlik)
–sâr: yer ismi yapar.
Kuh-sâr (dağlık), çeşme-sâr (çeşmelik)
–bân: meslek sahibi ve muhafaza edici isimler yapar.
Bağ-bân (bahçıvan), nigeh-bân (bekçi), saye-bân (gölgelik, şemsiye)
–mend: sıfat yapar.
Hıred-mend (akıllı), hüner-mend (hünerli)
–vend: sıfat yapar.
Hudâ-vend (sahip, malik, efendi)
–vâr, –ver: sıfat yapar.
Ümid-vâr (ümitli), nam-ver (namlı)
–yâr: sıfat yapar.
Baht-yâr (talihli), huş-yâr (akıllı, uyanık)
–veş: benzerlik ekidir.
Meh-veş (ay gibi), saye-veş (gölge gibi)
–âsâ, –sâ: benzerlik ekidir.
Dev-âsâ (dev gibi), humayun-sâ (şâhâne)
–fâm: renk ekidir.
Siyeh-fâm (siyah renkli), gül-fâm (gül renkli)
–kâr, –gâr, –ger: meslek sahibi ve meslek kılıcı isimleri yapar.
Günah-kâr (ziyan-kâr), sitem-gâr (sitem edici)
–âne: sıfat ve zarf yapar.
Dost-âne, peder-âne, âciz-âne
Olumsuzluk ekleri
Bilâ-tereddüd = hiç tereddüdsüz
Masdar (fiil isimler)
Arapça fiiller Türkçede fiil olarak kullanılmazlar. Onun yerine masdar halleri Türkçe’de genelde isim olarak kullanılırlar. Bu yüzden Arapça fiil çekimleri bu çalışmanın dışında kalmaktadır. Burada sadece değişik fiil yapılarının mastar kalıpları üzerinde durulacaktır.
En kolay anlaşılacak masdar, bir kelimenin sonuna –iye/–iyet getirilerek yapılan “yapma masdar”dır. Sonunda bu eklerin olduğu bir kelime genelde mastardır: Cahil-cahiliye, Mesul-mesuliyet, Bedevi-bedeviyet, Sâfi-sâfiyet.
Bunun dışındaki masdarlar, değişik fiil yapılarının bir kurala bağlı mastarlarıdır. Bunlar hakkında fikir edinmek için şu temel bilgilere ihtiyaç bulunmaktadır:
Arapça kelimelerdeki kök harflerine aslî harf denir. Arapça kelime kökleri üç, dört veya beş aslî harf ihtiva ederler. Dörtlü ve beşli kökler çok azdır. Köklerin tamamına yakını üçlüdür. Fiilin herhangi bir harf ilave edilmemiş hâline “mücerred (ilâvesiz) fiil” denir. Arapçada pek çok kelime bu köklerden türetilerek elde edilir. Yeni kelimeler türetilirken, kelimenin kalıbına ve kurala göre bazı yeni harfler eklenir ki bunlara zâit (ilâve) harfler denir. Bunlar eklenmek suretiyle elde edilen yeni kalıptaki fiillere “mezîd (ilâveli) fiil” adı verilir.
Mücerred (ilâvesiz) fiil masdarları
Tabloda kelimenin aslî kök harfleri renkli ve kalın yapılmıştır. Bilmiyor dahi olsak bu KÖK HARFLERİNİ BULMAK bakın ne kadar kolay:
Kelimenin en sonundan sırayla 3 sessiz harfi (aradaki çiftler tek sayılır) tespit ediyoruz; işte bu kadar. Bunların baştan 1.’si kelimenin ilk kök harfini, 2.’si 2., 3.’sü de 3. kök harfini gösterir.
Bu kurala uymayan sadece şudur: Bazı masdarların sonundaki –ât, –et, –ân ekleri kalıp gereği zâit harf olduklarından, onlar sayılmadan geçilmesi lazım. Bir de Arapça kelime kökünde aslî harflerden olan “ع=Ayn” ve “أ=Elif” harflerinin cezimli hâlleri Türkçede yazılırken genelde (’ = apostrof) ile ifade edildiğinden onlar da aslî harflerden sayılmalıdır.
Yanıltacak husus: Ayrıca “ع=Ayn” ve “أ =Elif” harfleri “a, e, u, ü” harfleriyle ifade edilebildiğinden aslî harf karşılığı kullanılan bu harfler hareke zannedilip hesaptan ayrı tutulursa hesap yanlış çıkar. Ama kelimenin aslını tam olarak bilmek uzman işi olduğuna göre, yapacak bir şey yok tabii ki.
Risale-i Nur’u sadece ilmi ve imanı meselelerin ve problemlerin bir çözüm kaynağı olarak değerlendirmek yanlış olur. Belki de onun bu yönü, onda var olan bir çok yönden sadece biridir.
Onun belki de en önemli yönü Rahmeti İlahinin bir davetçisi olmasıdır. (Bunu, herkes kendine göre değerlendirebilir.) Önemli olan; farkında olsanız da olmasanız da, anlasanız da anlamasanız da siz onu okurken Rahmet-i İlahinin kapısını aralıksız çalıyor oluşunuzdur.
Yani siz risale okurken aslında sabırla kutsi bir kapının önünde bekleyip, sürekli kapıyı tıklayan bir insan olarak kendinizi düşünebilirsiniz.
Ama bu hazineden anlam olarak da istifade etmek için 'sözcük sorunu' nu aşmanız gerekli. Aşağıda size sunduğumuz metinleri 2-3 saat dikkatle incelerseniz büyük ölçüde anlama problemini de aşabilirsiniz.
İhlasla bu sabır imtihanını aştığınızda o kapının hem anlama hem de feyiz yönüyle size açıldığını sevinçle göreceksiniz.
Aşağıdaki metinleri hazırlayan ilahiyatçı arkadaşlara teşekkür eder, Say'lerinin meşkûr olmasını Allah(cc)'ın engin Rahmetinden niyaz ederiz.
Kelimenin Sonuna Gelen Farsça Ekler
–dân: âlet ismi yapar.
şam-dân (mumluk), çay-dân (çaydanlık), nemek-dân (tuzluk)
–sitân, –istân: yer ismi yapar.
Gül-istân, bahar-istan
–zâr: yer ismi yapar.
Çemen-zâr (çimenlik), gül-zâr (gül bahçesi)
–gede: yer ismi yapar.
Mey-gede (meyhane), ateş-gede (ateş mabedi, ateşlik)
–sâr: yer ismi yapar.
Kuh-sâr (dağlık), çeşme-sâr (çeşmelik)
–bân: meslek sahibi ve muhafaza edici isimler yapar.
Bağ-bân (bahçıvan), nigeh-bân (bekçi), saye-bân (gölgelik, şemsiye)
–mend: sıfat yapar.
Hıred-mend (akıllı), hüner-mend (hünerli)
–vend: sıfat yapar.
Hudâ-vend (sahip, malik, efendi)
–vâr, –ver: sıfat yapar.
Ümid-vâr (ümitli), nam-ver (namlı)
–yâr: sıfat yapar.
Baht-yâr (talihli), huş-yâr (akıllı, uyanık)
–veş: benzerlik ekidir.
Meh-veş (ay gibi), saye-veş (gölge gibi)
–âsâ, –sâ: benzerlik ekidir.
Dev-âsâ (dev gibi), humayun-sâ (şâhâne)
–fâm: renk ekidir.
Siyeh-fâm (siyah renkli), gül-fâm (gül renkli)
–kâr, –gâr, –ger: meslek sahibi ve meslek kılıcı isimleri yapar.
Günah-kâr (ziyan-kâr), sitem-gâr (sitem edici)
–âne: sıfat ve zarf yapar.
Dost-âne, peder-âne, âciz-âne
Olumsuzluk ekleri
- Osmanlıca’da olumsuzluk ekleri “lâ” “nâ” “bî” ekleridir. Bu ekler kelimenin önüne gelir.
- Bazen iki ek üst üste gelebilir. Bu durumda olumsuzluğun derecesi artırılmış olur.
Bilâ-tereddüd = hiç tereddüdsüz
- Olumsuzluk eki olan “bî” ile karıştırılmaması gereken ve ve kısa telaffuz edilen “bi” ön eki ise, “birlikte” anlamındadır.
Masdar (fiil isimler)
Arapça fiiller Türkçede fiil olarak kullanılmazlar. Onun yerine masdar halleri Türkçe’de genelde isim olarak kullanılırlar. Bu yüzden Arapça fiil çekimleri bu çalışmanın dışında kalmaktadır. Burada sadece değişik fiil yapılarının mastar kalıpları üzerinde durulacaktır.
En kolay anlaşılacak masdar, bir kelimenin sonuna –iye/–iyet getirilerek yapılan “yapma masdar”dır. Sonunda bu eklerin olduğu bir kelime genelde mastardır: Cahil-cahiliye, Mesul-mesuliyet, Bedevi-bedeviyet, Sâfi-sâfiyet.
Bunun dışındaki masdarlar, değişik fiil yapılarının bir kurala bağlı mastarlarıdır. Bunlar hakkında fikir edinmek için şu temel bilgilere ihtiyaç bulunmaktadır:
Arapça kelimelerdeki kök harflerine aslî harf denir. Arapça kelime kökleri üç, dört veya beş aslî harf ihtiva ederler. Dörtlü ve beşli kökler çok azdır. Köklerin tamamına yakını üçlüdür. Fiilin herhangi bir harf ilave edilmemiş hâline “mücerred (ilâvesiz) fiil” denir. Arapçada pek çok kelime bu köklerden türetilerek elde edilir. Yeni kelimeler türetilirken, kelimenin kalıbına ve kurala göre bazı yeni harfler eklenir ki bunlara zâit (ilâve) harfler denir. Bunlar eklenmek suretiyle elde edilen yeni kalıptaki fiillere “mezîd (ilâveli) fiil” adı verilir.
Mücerred (ilâvesiz) fiil masdarları
Feâlet (فَعَالَة) | selâmet nedâmet nezâfet letâfet sadâkat sarâhat melâhet şecâat denâet |
Fiâlet (فِعَالَة) | şikâyet rivâyet kırâat zirâat hilâfet ticâret imâmet riyâset |
Fuûlet (فُعُولَة) | suhûlet suûbet hükûmet husûmet |
Fuûl (فُعُولْ) | huzûr hücûm hurûc usûl tulû’ vücûd |
Fa’l (فَعْلْ) | emr kesb katl fehm zann |
Fealân (فَعَلاَنْ) | cereyân heyecân cevelân feyezân halecân |
Fi’l (فِعْلْ) | ilm fikr hiss |
Fu’l (فُعْلْ) | hükm şükr zulm |
Faal (فَعَلْ) | talep ferah kerem zarar gazap |
Mef’alet (مَفْعَلَة) | merhamet maslahat mes’ele |
Mef’ilet (مَفْعِلَة) | ma’rifet mev’ize |
Fial (فِعَلْ) | sıgar kiber sikal |
Fa’let (فَعْلَة) | rahmet nedret kesret |
Fi’let (فِعْلَة) | hidmet (hizmet) ni’met iffet |
Fu’let (فُعْلَة) | kudret sür’at hürmet |
Faâl (فَعَالْ) | kemâl karâr |
Fiâl (فِعَالْ) | firâr visâl ikâb |
Fuâl (فُعَالْ) | suâl türâb |
Fa’lûlet (فَعْلُولَة) | gaybûbet beytûtet şeyhûhat |
Fi’lân (فِعْلاَنْ) | fıkdân irfân nisyân |
Fu’lân (فُعْلاَنْ) | şükrân küfrân hüsrân |
Faîl (فَعِيلْ) | enîn yemîn |
Faûl (فَعُولْ) | kabûl |
Tef’âl (تَفْعَالْ) | tekrâr ta’dâd |
Mef’il (مَفْعِلْ) | mantık mevlid mevhib |
Tabloda kelimenin aslî kök harfleri renkli ve kalın yapılmıştır. Bilmiyor dahi olsak bu KÖK HARFLERİNİ BULMAK bakın ne kadar kolay:
Kelimenin en sonundan sırayla 3 sessiz harfi (aradaki çiftler tek sayılır) tespit ediyoruz; işte bu kadar. Bunların baştan 1.’si kelimenin ilk kök harfini, 2.’si 2., 3.’sü de 3. kök harfini gösterir.
Bu kurala uymayan sadece şudur: Bazı masdarların sonundaki –ât, –et, –ân ekleri kalıp gereği zâit harf olduklarından, onlar sayılmadan geçilmesi lazım. Bir de Arapça kelime kökünde aslî harflerden olan “ع=Ayn” ve “أ=Elif” harflerinin cezimli hâlleri Türkçede yazılırken genelde (’ = apostrof) ile ifade edildiğinden onlar da aslî harflerden sayılmalıdır.
Yanıltacak husus: Ayrıca “ع=Ayn” ve “أ =Elif” harfleri “a, e, u, ü” harfleriyle ifade edilebildiğinden aslî harf karşılığı kullanılan bu harfler hareke zannedilip hesaptan ayrı tutulursa hesap yanlış çıkar. Ama kelimenin aslını tam olarak bilmek uzman işi olduğuna göre, yapacak bir şey yok tabii ki.