Risale-i Nurlarda Bulunan Arapça ve Farsça Kelimeleri Anlama

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Önsöz


Risale-i Nur’u sadece ilmi ve imanı meselelerin ve problemlerin bir çözüm kaynağı olarak değerlendirmek yanlış olur. Belki de onun bu yönü, onda var olan bir çok yönden sadece biridir.

Onun belki de en önemli yönü Rahmeti İlahinin bir davetçisi olmasıdır. (Bunu, herkes kendine göre değerlendirebilir.) Önemli olan; farkında olsanız da olmasanız da, anlasanız da anlamasanız da siz onu okurken Rahmet-i İlahinin kapısını aralıksız çalıyor oluşunuzdur.

Yani siz risale okurken aslında sabırla kutsi bir kapının önünde bekleyip, sürekli kapıyı tıklayan bir insan olarak kendinizi düşünebilirsiniz.
Ama bu hazineden anlam olarak da istifade etmek için 'sözcük sorunu' nu aşmanız gerekli. Aşağıda size sunduğumuz metinleri 2-3 saat dikkatle incelerseniz büyük ölçüde anlama problemini de aşabilirsiniz.

İhlasla bu sabır imtihanını aştığınızda o kapının hem anlama hem de feyiz yönüyle size açıldığını sevinçle göreceksiniz.

Aşağıdaki metinleri hazırlayan ilahiyatçı arkadaşlara teşekkür eder, Say'lerinin meşkûr olmasını Allah(cc)'ın engin Rahmetinden niyaz ederiz.



Kelimenin Sonuna Gelen Farsça Ekler


dân: âlet ismi yapar.


şam-dân (mumluk), çay-dân (çaydanlık), nemek-dân (tuzluk)
sitân, –istân: yer ismi yapar.

Gül-istân, bahar-istan
zâr: yer ismi yapar.

Çemen-zâr (çimenlik), gül-zâr (gül bahçesi)

gede: yer ismi yapar.
Mey-gede (meyhane), ateş-gede (ateş mabedi, ateşlik)

sâr: yer ismi yapar.
Kuh-sâr (dağlık), çeşme-sâr (çeşmelik)

bân: meslek sahibi ve muhafaza edici isimler yapar.
Bağ-bân (bahçıvan), nigeh-bân (bekçi), saye-bân (gölgelik, şemsiye)

mend: sıfat yapar.
Hıred-mend (akıllı), hüner-mend (hünerli)

vend: sıfat yapar.
Hudâ-vend (sahip, malik, efendi)

vâr, –ver: sıfat yapar.
Ümid-vâr (ümitli), nam-ver (namlı)

yâr: sıfat yapar.
Baht-yâr (talihli), huş-yâr (akıllı, uyanık)

veş: benzerlik ekidir.
Meh-veş (ay gibi), saye-veş (gölge gibi)

âsâ, –: benzerlik ekidir.
Dev-âsâ (dev gibi), humayun-sâ (şâhâne)

fâm: renk ekidir.
Siyeh-fâm (siyah renkli), gül-fâm (gül renkli)

kâr, –gâr, –ger: meslek sahibi ve meslek kılıcı isimleri yapar.
Günah-kâr (ziyan-kâr), sitem-gâr (sitem edici)

âne: sıfat ve zarf yapar.
Dost-âne, peder-âne, âciz-âne



Olumsuzluk ekleri


  • Osmanlıca’da olumsuzluk ekleri “lâ” “nâ” “bî” ekleridir. Bu ekler kelimenin önüne gelir.
Lâ-yemût, Nâ-mütenâhî, Bî-çâre
  • Bazen iki ek üst üste gelebilir. Bu durumda olumsuzluğun derecesi artırılmış olur.
Bilâ-istisna = hiç istisnasız

Bilâ-tereddüd = hiç tereddüdsüz
  • Olumsuzluk eki olan “bî” ile karıştırılmaması gereken ve ve kısa telaffuz edilen “bi” ön eki ise, “birlikte” anlamındadır.
Bit-tabî, Biz-zat, Bil-fiil, Biz-zarure



Masdar (fiil isimler)


Arapça fiiller Türkçede fiil olarak kullanılmazlar. Onun yerine masdar halleri Türkçe’de genelde isim olarak kullanılırlar. Bu yüzden Arapça fiil çekimleri bu çalışmanın dışında kalmaktadır. Burada sadece değişik fiil yapılarının mastar kalıpları üzerinde durulacaktır.

En kolay anlaşılacak masdar, bir kelimenin sonuna –iye/–iyet getirilerek yapılan “yapma masdardır. Sonunda bu eklerin olduğu bir kelime genelde mastardır: Cahil-cahiliye, Mesul-mesuliyet, Bedevi-bedeviyet, Sâfi-sâfiyet.
Bunun dışındaki masdarlar, değişik fiil yapılarının bir kurala bağlı mastarlarıdır. Bunlar hakkında fikir edinmek için şu temel bilgilere ihtiyaç bulunmaktadır:

Arapça kelimelerdeki kök harflerine aslî harf denir. Arapça kelime kökleri üç, dört veya beş aslî harf ihtiva ederler. Dörtlü ve beşli kökler çok azdır. Köklerin tamamına yakını üçlüdür. Fiilin herhangi bir harf ilave edilmemiş hâline “mücerred (ilâvesiz) fiil” denir. Arapçada pek çok kelime bu köklerden türetilerek elde edilir. Yeni kelimeler türetilirken, kelimenin kalıbına ve kurala göre bazı yeni harfler eklenir ki bunlara zâit (ilâve) harfler denir. Bunlar eklenmek suretiyle elde edilen yeni kalıptaki fiillere “mezîd (ilâveli) fiil” adı verilir.

Mücerred (ilâvesiz) fiil masdarları

Feâlet (فَعَالَة)selâmet
nedâmet
nezâfet
letâfet
sadâkat
sarâhat
melâhet
şecâat
denâet
Fiâlet (فِعَالَة)şikâyet
rivâyet
kırâat
zirâat
hilâfet
ticâret
imâmet
riyâset
Fuûlet (فُعُولَة)suhûlet
suûbet
hükûmet
husûmet
Fuûl (فُعُولْ)huzûr
hücûm
hurûc
usûl
tulû
vücûd
Fa’l (فَعْلْ)emr
kesb
katl
fehm
zann
Fealân (فَعَلاَنْ)cereyân
heyecân
cevelân
feyezân
halecân
Fi’l (فِعْلْ)ilm
fikr
hiss
Fu’l (فُعْلْ)hükm
şükr
zulm
Faal (فَعَلْ)talep
ferah
kerem
zarar
gazap
Mef’alet (مَفْعَلَة)merhamet
maslahat
mes’ele
Mef’ilet (مَفْعِلَة)ma’rifet
mev’ize
Fial (فِعَلْ)sıgar
kiber
sikal
Fa’let (فَعْلَة)rahmet
nedret
kesret
Fi’let (فِعْلَة)hidmet (hizmet)
ni’met
iffet
Fu’let (فُعْلَة)kudret
sür’at
hürmet
Faâl (فَعَالْ)kemâl
karâr
Fiâl (فِعَالْ)firâr
visâl
ikâb
Fuâl (فُعَالْ)suâl
türâb
Fa’lûlet (فَعْلُولَة)gaybûbet
beytûtet
şeyhûhat
Fi’lân (فِعْلاَنْ)fıkdân
irfân
nisyân
Fu’lân (فُعْلاَنْ)şükrân
küfrân
hüsrân
Faîl (فَعِيلْ)enîn
yemîn
Faûl (فَعُولْ)kabûl
Tef’âl (تَفْعَالْ)tekrâr
ta’dâd
Mef’il (مَفْعِلْ)mantık
mevlid
mevhib


Tabloda kelimenin aslî kök harfleri renkli ve kalın yapılmıştır. Bilmiyor dahi olsak bu KÖK HARFLERİNİ BULMAK bakın ne kadar kolay:

Kelimenin en sonundan sırayla 3 sessiz harfi (aradaki çiftler tek sayılır) tespit ediyoruz; işte bu kadar. Bunların baştan 1.’si kelimenin ilk kök harfini, 2.’si 2., 3.’sü de 3. kök harfini gösterir.
Bu kurala uymayan sadece şudur: Bazı masdarların sonundaki –ât, –et, –ân ekleri kalıp gereği zâit harf olduklarından, onlar sayılmadan geçilmesi lazım. Bir de Arapça kelime kökünde aslî harflerden olan “ع=Ayn” ve “أ=Elif” harflerinin cezimli hâlleri Türkçede yazılırken genelde ( = apostrof) ile ifade edildiğinden onlar da aslî harflerden sayılmalıdır.

Yanıltacak husus
: Ayrıca “ع=Ayn” ve “أ =Elif” harfleri “a, e, u, ü” harfleriyle ifade edilebildiğinden aslî harf karşılığı kullanılan bu harfler hareke zannedilip hesaptan ayrı tutulursa hesap yanlış çıkar. Ama kelimenin aslını tam olarak bilmek uzman işi olduğuna göre, yapacak bir şey yok tabii ki.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
[h=3]Mezîd (ilâveli) fiil masdarları[/h]Bu mastarlar üçlü köklerden bir kurala bağlı olarak türetilmiş mastarlardır. En yaygın sekiz kalıbı vardır.
Bunlar:

İf’âl(إِفْعَالْ)
Tef’îl(تَفْعِيلْ)
Müfâale(مُفَاعَلَة)
İnfiâl(اِنْفِعَالْ)
Masdar
İcbâr
İdrâk
İdhâl
Teşkîl
Tahsîn
Te’dîb
Muhârebe
kâleme
nâkaşa
İnkılâb
İnşirâh
İntihâr



İftiâl(اِفْتِعَالْ)
Tefe’’ul(تَفَعُّلْ)
Tefâul(تَفَاعُلْ)
İstif’âl(اِسْتِفْعَالْ)
Masdar
İntikâl
İktidâr
İftihâr
Tekebbür
Tahakkuk
Teşekkül
Tecâhül
Tekâmül
Temâyül
İstihkâr
İstiklâl
İstimdâd


Tabloda ilk bakışta dahi gözden kaçmayan bir husus şudur: Aynı kalıptaki bütün kelimelerin harf sayıları eşittir. Aslî kök harflerinin sıralaması da birbiriyle tamamen aynıdır.
Kök harflerini bulma konusunda yukarıda verilen ölçü burada da aynen geçerlidir. Burada kurala uymayan sadece şu vardır: İftiâl (اِفْتِعَالْ) kalıbında sondan 3. sessiz harf olan “t” harfi, kalıp gereği yer alan bir zâit harf olduğundan, aslî harf o değil, onun solundakidir.
[h=4]İf’âl (إِفْعَالْ) kalıbı[/h]
Masdar
Anlamı
Yakın kelimeler
İcbâr
Mecbur etmek
Mecburiyet
İdhâl
Dahil etmek
Duhûl, dehâlet
İhrâc
Harice çıkarmak
Hurûc, istihrac
İhzâr
Hazır etmek
Huzur
İfhâm
Fehmettirmek
Mefhum
İntâk
Nutuk attırmak
İstintak
İdrâk
Derk etmek
Müdrik, istidrâk
Îmân
Îmân etmek
Mü’min
Îkâz
Îkâz etmek
Teyakkuz
Îcâd
Îcâd etmek (vücud vermek)
Mûcit
İfnâ
Fâ yapmak
Fenâ, fâni, tefânî
İcrâ
İcrâ etmek
Cârî, cereyân
İrzâ
Râzı etmek
Rıza, razı
İrâde
Murâd etmek
Mürid, murad
İcâzet
Cevâz vermek
Câiz, cevaz,


[h=4]Tef’îl (تَفْعِيلْ) kalıbı[/h]
Masdar
Anlamı
Yakın kelimeler
Teşkîl
Şekillendirmek
Şekil
Ta’lîm
İlimlendirmek (öğretmek)
İlim, âlim, malum,
Te’dîb
Edeplendirmek
Edep
Tasnîf
Sınıflandırmak
Sınıf, musannif
Tahsîn
Hüsünlendirmek
(güzelleştirmek)
Hüsün
Tekbîr
Büyük saymak, büyültmek
Kebîr, ekber, kübrâ
Taîr
Küçük saymak, küçültmek
Sağîr, asğar, suğrâ
Tekmîl
Kemâle erdirmek (sonlandırmak)
Kemâl, kâmil, mükemmel
Takrîb
Yaklaştırmak
Takrîben, karâbet
Tecziye
Cezalandırmak
Ceza
Tesviye
Seviyeyi düzeltmek
Seviye
Tasfiye
Saflaştırmak
Sâfî


[h=4]Müfâale (مُفَاعَلَة) kalıbı[/h]
Masdar
Anlamı
Yakın kelimeler
Muharebe
Harb etmek (savaşmak)
Harp, muharip
kâleme
Kelâm etmek
Kelime, kelâm, tekellüm
kâtebe
Kitâbetleşmek (yazışmak)
Kitap, kitabet, mektep, kütüphane
Mukâtele
Kıtâle girişmek (ölümüne savaşmak)
Katl, kıtâl, kâtil, maktûl
sât
Aynı seviyeye gelme
Seviye, müsavi, tesviye


[h=4]İnfiâl (اِنْفِعَالْ) kalıbı[/h]
Masdar
Anlamı
Yakın kelimeler
İncizâp
Cezbeye kapılmak
Cezbe, câzibe, meczup
İnkısâm
Kısımlara ayrılmak
Kısım, taksîm
İnfitâh
Fetholmak, açılmak
Fetih, fâtih
İnşikâk
Şakkolmak (yarılmak)
Şakk-ı kamer


[h=4]İftiâl (اِفْتِعَالْ) kalıbı[/h]
Masdar
Anlamı
Yakın kelimeler
İntişâr
Neşr olmak (yayılmak)
Neşir, nâşir
İctimâ
Cem’ olmak (toplanmak)
Câmi
İctihâd
Cehd etmek (çabalamak)
Cihâd, müctehid
İktidâr
Kudret sahibi olmak
Kudret, kâdir, muktedir
İftihâr
Fahirlenmek (övünmek)
Fahir, müftehir, tefahhur
İttihâd
Vahdet (birlik) sağlamak
Vâhid, vahdet, tevhid
İttifâk
Vifâk (uyum) sağlamak
Vifak, muvafakat
İbti
Başlamak
Mübtedi
İnti
Bitirmek
Müntehi
İhtiyâc
Muhtaç olmak
Muhtaç
Izrâr
Muztarr (çaresiz) kalmak
Zarar, muztarr


[h=4]Tefe’’ul (تَفَعُّلْ) kalıbı[/h]
Masdar
Anlamı
Yakın kelimeler
Tekebbür
Kibirlenmek
Kibir, mütekebbir
Tahakkuk
Gerçekleşmek
Hak, hakikat, muhakkak
Teşekkül
Şekillenmek
Şekil
Taallüm
İlme ulaşmak (öğrenmek)
İlim, malum, âlim
Tahattur
Hatırlatmak
Hatır
Temennî
Temenni etmek



[h=4]Tefâul (تَفَاعُلْ) kalıbı[/h]
Masdar
Anlamı
Yakın kelimeler
Temâyül
Meyletmek
Meyil
Tecâhül
Câhil görünmek
Cahil, cehalet
Tekâmül
Kemâl bulma, olgunlaşma
Kâmil, mükemmel
Tenâsüp
nasip olma
Nasip, münasip, tensip
Telâzum
Biri diğerine lâzım olmak
Lazım, lüzûm, iltizam
Tedâ
De için çalışmak
Devâ


[h=4]İstif’âl (اِسْتِفْعَالْ) kalıbı[/h]
Masdar
Anlamı
Yakın kelimeler
İstihkâr
Hakir görme
Hakir, hakaret
İstihsâl
Hâsıl etme
Hâsıl, mahsul
İstintâc
Netice çıkarma
Hâsıl, mahsul
İstihrâc
Çıkarımda bulunma
Hâriç, hurûc
İstimdâd
Meded isteme
Medet, imdat
İstihfâf
Hafife alma
Hafif, tahfîf
İstintâk
Nutka zorlama (sorgulama)
Nutuk, nâtık
İstimlâk
Birinin mülkünü satın alma
Mülk, mülkiyet, temlik, müstemleke
İstifâde
Faydalanmak
Fayda, müstefîd
İstibkâ
Besını istemek
Bâki, bekâ
İstîfâ
Affını istemek
Aff, mustafî
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
[h=2]Türkçe Metinlere Arapça Ve Farsçadan Geçen Kelimeleri Anlama[/h]
Risale-i Nur’u sadece ilmi ve imanı meselelerin ve problemlerin bir çözüm kaynağı olarak değerlendirmek yanlış olur. Belki de onun bu yönü, onda var olan bir çok yönden sadece biridir.

Onun belki de en önemli yönü Rahmeti İlahinin bir davetçisi olmasıdır. (Bunu, herkes kendine göre değerlendirebilir.) Önemli olan; farkında olsanız da olmasanız da, anlasanız da anlamasanız da siz onu okurken Rahmet-i İlahinin kapısını aralıksız çalıyor oluşunuzdur.

Yani siz risale okurken aslında sabırla kutsi bir kapının önünde bekleyip, sürekli kapıyı tıklayan bir insan olarak kendinizi düşünebilirsiniz.
Ama bu hazineden anlam olarak da istifade etmek için 'sözcük sorunu' nu aşmanız gerekli. Aşağıda size sunduğumuz metinleri 2-3 saat dikkatle incelerseniz büyük ölçüde anlama problemini de aşabilirsiniz.
İhlasla bu sabır imtihanını aştığınızda o kapının hem anlama hem de feyiz yönüyle size açıldığını sevinçle göreceksiniz.

Aşağıdaki metinleri hazırlayan ilahiyatçı arkadaşlara teşekkür eder, Say'lerinin meşkûr olmasını Allah(cc)'ın engin Rahmetinden niyaz ederiz.

Bu çalışma, hiç Arapça veya Farsça bilmeyen bir kişi düşünülerek ele alınmış, elden geldiğince teferruata inilmeden, sadece en çok karşılaşılan belli-başlı kalıplar, bunlar arasındaki anlam irtibatı vs.. yollar göz önüne serilerek “imkana göre en iyiyi yakalama” hedeflenmiştir. Bu şu demektir: Normal şartlarda ancak sözlüğe bakmak suretiyle anlamını bilebileceğiniz pek çok kelimeyi, sözü edilen bazı pratik bilgiler sayesinde, zaten belli oranda bildiğinizi ortaya koyabilmektir. Bu sağlanabildiği takdirde; normalde sanki yabancı dilde bir metni okuyor gibi sürekli sözlüğe bakma ihtiyacı hissettiğiniz bir Risale veya Pırlanta sayfasında, zamanla daha da az kelimeye bakmakla yetinecek; gözünüzde dağ gibi büyütüp “Anlayamıyoruz ki!” diyerek kendinize işkence haline getirdiğiniz bir işten zevk alır duruma geleceksiniz inşallah.


İlk Kurâ’n öğrenmeye başladığımız günleri hatırlayalım. Arapçada harfler ve harekeler var. Harekeler harf değil normalde.. Ama Arapça bir kelimeyi Türkçe yazacak olsak o harekelerin karşılığını da yazarız. Yani üstün, ötre ve esre için A-e, u-ü, ı-i seslerini.. Bu şu demektir: Türkçe olarak yazılmış Arapça kelimelerdeki bu harfler %90 harekedir ve kelimenin asıl harflerinden biri değildir. Yani asıl harfleri bulmak istiyorsak sesli harfleri çıkartıp, kalanlar üzerinde düşünmeliyiz. Peki asıl harfleri bulup ne yapacağız? Arapçada aynı kökten gelen bütün kelimelerde bu asıl harfler olmak zorunda.. yani bunlardan birinin anlamını bilmek, büyük oranında diğerlerini de bilmeyi sağlayacak. (Tabii ki kelime yapılarını bilmenin de bunda payı var; yeri geldiğinde bahsedilecek.)

Şimdi bir misâlle konuya girebiliriz:

Meselâ
: Arapça “أَذْكَارْ” kelimesini Türkçe harflerle ezkâr şeklinde ifade ederiz. Bu kelimedeki ünlü harfler olan “e” ile “a” harfleri, harekeleri ifade ettiğinden, kök harflerini yani asıl harfleri bulmak için bu harfleri kaldırıyoruz, geriye kalan “z-k-r” harflerinin asıl kök harfleri olduğunu buluyoruz.
İşte buradan itibaren pratiğe başlıyor ve kendimize soruyoruz:
“Ben bu kelimenin manasını biliyor muyum? Hayır.. Peki bilemez miyim?”


Bakalım: Kelimenin kök harfleri olan “z-k-r” harfleri bana bir şeyler çağrıştırıyor mu? Düşünüyorum ve anlamını bildiğim “zikir” kelimesi aklıma geliyor. O halde zikirle ilgili bir manası olabilir diye tahmin ediyorum. Peki doğru mu? Evet, %100 doğru.. Tamam “ezkâr” zikirle ilgili bir kelime.. iyi ama tam olarak ne? İşte bunu bilebilmek için bazı pratik bilgilere ihtiyaç var. Fakat, bilmediğim bir sürü kelime var ve ben her kelimede bu kadar bilgiyle uğraşırsam bu işin astarı yüzünü geçer; daha zor hale gelir. Böyle yapacağıma yine babadan kalma usûlle her kelimenin anlamını görmek için sözlüğe bakarım daha kestirme...


Hayır! Tam aksine... düşündüğünüz şekilde olursa her kelimeye sözlüğe bakmak lazım ve hem de anlamını tam ezberleyene kadar sözlüğe her defasında yeniden bakmak lazım. Fakat sözünü ettiğimiz pratik bilgiler sayesinde; yeni karşılaştığınız bir kelimede küçük bir dikkat, basit bir fikir jimnastiğiyle, aynı kökten gelen bildiğiniz bir başka kelimeyle yakınlıklar kuracak ve anlamı büyük oranda doğru bir şekilde tahmin edebileceksiniz. Bu metodu kullandıkça bilmiyorum zannettiğiniz pek çok kelimeyi bildiğinizi görecek; daha hızlı ve daha iyi anlayacak, anladıkça kelime hazinenizi zenginleştireceksiniz. Hatta daha da ötesi, belli oranda Arapça biliyor olacak; Arapça öğrenmeye karar verirseniz geniş bir kelime hazinesine sahip olarak başlayacaksınız.
Bu misâli çoğaltmak mümkün. Meselâ aşağıdaki tabloda bilinmeyen bazı kelimeler ve karşısında onların çağrıştırdığı (aynı kökten gelen) başka kelimeler verilmiştir. Böylelikle bilinmeyen kelimenin, bildiğiniz bir kelimeyle en azından yakın veya ilgili bir anlamı olduğu anlaşılabiliyor.
Bilinmeyenler
Bilinenler


icbâr
mecbur
idhâl
dahil
teşkîl
şekil
muhârebe​
harp
kâleme​
kelâm
intikâl
nakil
iktidâr
kudret
tekebbür​
kibir
teşekkül
şekil
tecâhül
cahil
tekâmül
kemmel
temâyül
meyil
istihkâr
hakaret


Bilinmeyenler
Bilinenler
istimdâd
medet
rettib
tertip
nekkid
tenkit
sekkin
teskin
muhârip
harp
muhâbir
haber
muhâtap
hitap
ftehirâne​
iftihar
müttefik
ittifak
müstehzî​
istihzâ
istimdât
medet
istintâc
netice
istihsâl
mahsul

Tabloda, yakın anlamdaki kelimenin tahmini her zaman çok kolay olmayabilir tabii ki. Fakat en fazla kullanılan kelime yapıları hakkında birazcık bilgi sahibi oldukça bunun daha da kolaylaştığı görülecektir.
Bu çalışmada hareket noktamız, Türkçe harflerle yazılmış metinler olacaktır. Bir miktar Farsçadan ve ağırlıklı olarak da Arapçadan alınmış kelimelerin yoğunca yer aldığı Türkçe metinler... Dolayısıyla bu çalışma Türkçe metinler üzerinden yapılacak, Arapça yazılışlara sadece ihtiyaç oldukça yer verilecektir.


Türkçe bir metinde Arapça ve Farsçadan geçmiş kelimelerin genel yapısına göz atmakla başlayalım:
Bu kelimeler ya isim ya fiil ya da bunlardan türetilmiş yeni kelimelerdir. Bunların anlamını bilmek 2 yolla olabilir: Ya doğrudan sözlük yardımıyla.. veyahut da aynı kökten gelmiş ve anlamı bilinen bir başka kelimeyle karşılaştırmak suretiyle... Yukarıda da bahsedildiği gibi “doğrudan sözlük yardımıyla anlam öğrenme” metodu, bu çalışmanın çerçevesine girmiyor. O halde 2. şık üzerinde durmamız gerekiyor. Yani aynı kökten gelmiş ve anlamı bilinen bir başka kelimeyle karşılaştırmak.”


Şu durumda, yeni karşılaştığımız bir kelimenin %90 ihtimalle Arapçadan, %10 ihtimalle de Farsçadan geçmiş olduğu ihtimaliyle işe başlayabiliriz. Bundan sonraki adım; kelimenin kök harflerini tahmin edebilmekki bu, çok önemli bir husus. Çünkü bu kökten gelen hemen bütün kelimelerde aynı harfler yer almakta. Yani sadece kök harflerini doğru tespit etmekle, aynı kökten gelen pek çok kelimenin anlamı hakkında en az %50 doğru tahminde bulunabileceksiniz. Peki kalan kısmı? Yani daha doğru bilgiye nasıl ulaşabiliriz? İşte bu da büyük ölçüde şuna bağlı: Kelimenin yapısını bilmek.” Buraya kadarki işlemler uzmanlık istemiyor. Ve bütün bu uzmanlık istemeyen kısımlar işin %80-90’ını oluşturduğundan, uzmanlık isteyen kısmın ise %20’yi geçmeyeceğinden emin olabilirsiniz.


İşte şimdi, uzmanlık gerektirmeyen ve bize en az %80 çözüm getirecek olan pratik bilgilere başlayabiliriz:
Çoğul ( Arapça’da Türkçeden farklı olarak; tekil ve çoğul arasında “tesniye” vardır ki “iki” adet olan şeyleri ifade eder. “Tarafeyn=İki taraf” gibi. Fakat bunun Türkçe metinlerde kullanımı yok denecek kadar azdır.)


Karşılaştığımız kelimenin çoğul olduğunu 2 şekilde anlayabiliriz:
1-Sonu –ât ile bitiyorsa: (Arapça’da –ûn, –în, Farsça’da –ân ekleri de çoğul yapmakta kullanılıyor. Ancak Türkçe’de bunların kullanımı yok denecek kadar az. Siyasiyyûn, hâzırûn, mukarrabîn, dâllîn, muallimîn, müslimân.) Bu eki atıldığında geriye tekil bir kelime kalıyorsa, %99 bu kelime onun çoğuludur: İhtiyâcât, mevcudât, zulümât, temsilât, mucizât, vukûât...


Sadece bu kadarcık bir bilgiyle, bilmiyorum zannettiğiniz pek çok kelimenin, aslında bildiğiniz bir kelimenin çoğulu olduğunu fark edeceksiniz.


2-Arapçada bir kurala göre yapılan çoğul kalıplardan birine uyuyorsa.
Arapçada oldukça fazla çoğul kalıbı vardır. Bunların belli başlıları, bazı misâlleriyle birlikte aşağıda tablo halinde verilmiştir. Ancak bu kalıpların doğru bir şekilde ezberlenmesi ve pratikte kullanılması oldukça zordur. Bu zorluğa girmek yerine, işin çok kolay tarafını kullanalım. Tabloda da dikkatten kaçmayan bu önemli nokta şudur: Kelimelerin tekil ve çoğul hallerindeki sessiz harfler çok azı hariç aynıdır. Değişen sadece sıralama ve araya giren sesli harflerdir. Zaten çok kullanılan kalıplara biraz dikkat edildiği takdirde, zamanla o kalıptaki bir kelimenin çoğul olduğuna kesin bir şekilde hükmedilmeye başlanacaktır.
Burada bizim yapacağımız; çoğul olduğunu tahmin ettiğimiz bir kelimenin sessiz harflerinden hareketle, aynı sessiz harflerin yer aldığı tekil halini bulabilmek.


Vezin
Çoğul
Tekil
Ef’âl (أَفْعَالْ)
ahkâm
hükm
ezvâk
zevk
esbâb
sebeb
evhâm
vehim
aksâm
kısım
ecdâd
cedd
ağyâr
gayr
Fuûl (فُعُولْ)
ulûm
ilm
fünûn
fenn
kubûr
kabir
mülûk
melik
nüfûs
nefs
usûl
asl
ukûl
akl
umûr
emr
Fualâ (فُعَلاَء)
fukarâ​
fakir
cühelâ​
cahil
hükemâ​
hâkim
vüzerâ​
vezir
gurebâ​
garib
ulemâ​
âlim
ukâlâ​
âkıl
ruesâ​
reîs
ümerâ​
emîr
Ef’ile (أَفْعِلَة)
emsile​
misâl
Es’ile​
sl
emkine​
mekan
ezmine​
zaman
esliha​
silah
elbise​
libas
Ef’ilâ (أَفْعِلاَء)
enbiyâ​
ne
evliyâ​
ve
eşkiyâ​
şa
ağniyâ​
ğa
Mefâil (مَفَاعِلْ)
mesâcid
mescid
makâsıd
maksad
memâlik
memleket
mesâkin
mesken
Feâil (فَعَائِلْ)
hakâik
hakikat
resâil
risale
fezail
fazilet
akâid
akîde
Fuul (فُعُلْ)
kütüb
kitab
rusül
resul
turuk
tarik
sübül
sebîl
Fual (فُعَلْ)
ümem
ümmet
cümel
cümle
Fu’’âl (فُعَّالْ)
tüccâr
tacir
tullâb
tâlib
füccâr
fâcir
hukkâm
hâkim
Fiâl (فِعَالْ)
ricâl
racül
cibâl
cebel
Fial (فِعَلْ)
niam
nimet
fiten
fitne
ilel
illet
Feale (فَعَلَة)
kefere​
kâfir
aceze​
âciz
amele​
âmil
Ef’ul (أَفْعُلْ)
enfüs
nefs
encüm
necm
Efâ’il (أَفَاعِلْ)
ekâbir
ekber
esâfil
esfel
Efâîl (أَفَاعِيلْ)
esâtîr
üsture
Fevâil (فَوَاعِلْ)
kavâid
kâide
alim
âlem
cevânib
cânib
şevâhid
şâhid
Tefâîl (تَفَاعِيلْ)
tesâvîr
tasvir
temâsîl
timsâl
tesâbîh
tesbîh
tevârîh
tarih
Fi’lân (فِعْلاَنْ)
sıbyân​
sabî
ihvân​
ahî
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
[h=2]İsm-i fâil[/h]
[h=2] [/h]Fiilin sahibini belirtmek için kullanılan kalıptır. “Fetih” fiilinin ism-i fâili “Fâtih=fetheden”, “Muharebe” fiilinin ism-i fâili “muharib=harbeden” olur. Ancak unutmayın; her fiilin ism-i fâili olacak diye bir kural yok.
[h=3]a. Mücerred (ilâvesiz) fiillerde[/h]Bütün üçlü mücerred fiillerin ism-i fâilleri “فَاعِلْ=fâil” vezninde olur. 1. kök harfinden sonra bir elif eklenerek yapılır. Türkçedeki yansıması şöyledir:


İsm-i fâil
Kök
fâtih
fetih
câhil
cehl
sâlim
selâmet
nâdim
nedâmet
sâdık
sadâkat
tâcir
ticâret
hâzır
huzûr
hâric
hurûc
kâtil
katl
hâkim
hükm
şâkir
şükr
zâlim
zulm
tâlip
talep
sâlih
maslahat
nâdir
nedret
hâdim
hidmet (hizmet)
kâdir
kudret
kâmil
kemâl
vâsıl
visâl
şâkir
şükrân
kâfir
küfrân
sâil
suâl
ârif
irfân
âşık
aşk
sâik
sevk
ârif
ma’rifet
iz
mev’ize
cârî
cereyân
râvî
rivâyet
kâri
kırâat
âlim
ilm



Dörtlü mücerred fiil olan “fa’lele”nin ism-i fâili “مُفَعْلِلْ=müfa’lil” vezninde olur. Türkçedeki yansıması şöyledir:
İsm-i fâil
Kök
tercim
terceme
vesvis
vesvese


[h=3]b. Mezîd (ilâveli) fiillerde[/h]Aşağıdaki tabloda her kalıptan bir miktar ism-i fâil gösterilmiştir. Ancak unutmayın; her fiilin her kalıptan ism-i fâili olamaz, bazılarının olsa bile kullanımda yok gibidir. Zaten bizim işimiz de her fiilin her kalıbını bulmak değil, doğru kullanılmış bir kalıptaki kelimenin anlamını bulmak. Dolayısıyla mevdudun üzerinden gideceğimize göre problem yok demektir.

İf’âl
(إِفْعَالْ)
Tef’îl
(تَفْعِيلْ)
Müfâale
(مُفَاعَلَة)
İnfiâl
(اِنْفِعَالْ)
İsm-i
fâil
Muhbir
Muhlis
flis
fsid
şrik
Muhsin
cbir
drik
dhil
Muzırr
Mu’cib
Mu’ciz
Mûcid
Mukîm
rîd
şebbih
Muhassin
nakkış
derris
fettiş
belliğ
eddib
Muhârib
Mutâbık
dâhil
dâfi

Münkalib
Münşerih
Müntesib



İftiâl
(اِفْتِعَالْ)
Tefe’’ul
(تَفَعُّلْ)
Tefâul
(تَفَاعُلْ)
İstif’âl
(اِسْتِفْعَالْ)
İsm-i
fâil
ntakil
Muktedir
ftehir
Muktebis
Muteriz
Mutedil
Mütekebbir
Mütehakkık
Mütehakkim
Müteşekkil
Müteşebbis
Mütecâhil
Mütekâmil
Mütemâyil
Müstahkir
Müstakill
Müstemidd
Müstefîd




[h=2]İsm-i mef’ûl[/h]
[h=2] [/h]Fiilden etkileneni belirtmek için kullanılan kalıptır. “Cehl” fiilinin ism-i mef’ûlü “mechûl=bilinmeyen”, “tescil” fiilinin ism-i mef’ûlü “müseccel=tescil edilmiş” gibi. Ancak unutmayın; her fiilin ism-i mef’ûlü olacak diye bir kural yok.
[h=3]a. Mücerred (ilâvesiz) fiillerde[/h]Bütün üçlü mücerred fiillerin ism-i mef’ûlleri “مَفْعُولْ=mef’ûl” vezninde olur. 1. kök harfinin başına “mim”, son harfinden evvel de “vav” ilâvesiyle yapılır. Türkçedeki yansıması şöyledir:


İsm-i fâil
Kök
mechûl
cehl
ma’lûm
ilm
mahdûd
hadd
masdûk
sadâkat
maktûl
katl
mahkûm
hükm
meşkûr
şükr
mazlûm
zulm
matlûp
talep
meşkûr
şükrân
mes’ûl
suâl
me'mûr
emr
me'zûn
izn
ma’rûf
irfân
ma’dûd
add
ma’şûk
aşk


Dörtlü mücerred fiil olan “fa’lele”nin ism-i mef’ûlü “مُفَعْلَلْ=müfa’lel” vezninde olur. Türkçedeki yansıması şöyledir:
İsm-i mef’ûl
Kök
cevher
cevhere
debdeb
debdebe
mutantan
tantana


[h=3]b. Mezîd (ilâveli) fiillerde[/h]

İf’âl(إِفْعَالْ)
Tef’îl(تَفْعِيلْ)
Müfâale(مُفَاعَلَة)
İnfiâl(اِنْفِعَالْ)
İsm-i mef’ûl
cber
sbet
sned
dhal
Muhkem
hmel
nker
Murâd
nakkaş
cessem
şekkel
eddeb
Muhâtab
?



İftiâl (اِفْتِعَالْ)
Tefe’’ul
(تَفَعُّلْ)
Tefâul(تَفَاعُلْ)
İstif’âl(اِسْتِفْعَالْ)
İsm-i mef’ûl
Muktebes
kteseb
Mutemed
Mütehayyer
Mütehayyel
?
Müstahkar
Müstahdem
Müstehakk
Müstemedd
Müstefâd




[h=2]İsm-i mekan[/h]
[h=2] [/h]Bir fiilin işlendiği yeri gösteren isimlerdir. “مَفْعَلْ=mef’al” veya “مَفْعِلْ=mef’il” vezninde olur. Türkçedeki yansıması şöyledir:


İsm-i mekân
Kök
mekteb
kitâbet
meslek
sülûk
medrese
ders
mahkeme
hukm
menzil
nüzûl
mescid
secde
meclis
cülûs




[h=2]İsm-i mensûb[/h]
[h=2] [/h]İsm-i mensûb, bir şeye mensup olmayı veya ilgili bulunmayı ifade eder. Arapça ismin sonuna şeddeli bir “يّ=yâ” eklemek suretiyle elde edilir. Türkçede metinde ise, kelimenin sonuna –î eklenmiştir (sonda sesli bir harf var idiyse o kaldırılır).


İsm-i mekân
Mânâsı
Mekkî
Mekkeli
Nursî
Nurs’lu
Şemsî
Şems’le ilgili
Kamerî
Kamer’le ilgili
Rahmânî
Rahmân’a ait
Manevî
Manaya ait olan
Mecazî
Mecaza ait olan




[h=2]Mübalağa sigası[/h]
[h=2][/h]Bunlar mübalağa (yalan değil pekiştirme) ifade ederler. Meselâ “Râzık” sadece “rızık veren” iken “Rezzâk” kelimesi, “bol ve sınırsız verme” gibi anlamları da katar. Başlıca vezinleri:

Fa’âl (فَعَّالْ)
Rezzâk
Vehhâb
Cerrâh
Hammâl
Sehhâr
Dessâs
Fe’âle (فَعَّالَة)
Allâme
Fehhâme
Faîl (فَعِيلْ)
Alîm
Rahîm
Kerîm
Fa’ûl (فَعُولْ)
Sabûr
Sadûk
Şekûr
Fi’’îl (فِعِّيلْ)
Sıddîk
Fuâl (فُعَالْ)
Şücâ
Mif’îl (مِفْعِيلْ)
Miskîn




[h=2]İsm-i tafdîl[/h]
[h=2] [/h] “أفْعَلْ=ef’al” vezninde olur.
Ef’al (أَفْعَلْ)
Echel (en/daha cahil=bilgisiz)
Eslem (en/daha sâlim=selâmetli)
Elzem (en/daha lazım=lüzumlu)
Elyak (en/daha layık=liyâkatli)
Esfel (en/daha süflî=sefîl)
Ekber (en/daha kebîr=büyük)
Ekser (en/daha kesîr=çok)
Aar (en/daha sağîr=küçük)
Esahh (en/daha sahih=sıhhatli)
Ekall (en/daha kalîl=az)
Eşedd (en/daha şedîd=şiddetli)
Evlâ (en/daha ve=yakın)
A’lâ (en/daha alî=yüce, iyi)




kaynak: Sorularla Risale | Ana Sayfa
 
Üst