Risale-i Nur Soru Cevap 16 : İkinci Lem'a (Altıncı Bölüm)

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Bismillahirrahmanirrahim

Bu bölümdeki dersimizde insanın latifeleri ve vazifei gayesi üzerine bu dersimizden anladıklarımızı paylaşarak istifadelerin artmasına vesile olalım.

[BILGI]
Hâtime

Cenâb-ı Hak, hadsiz kudret ve nihayetsiz rahmetini göstermek için, insanda hadsiz bir acz,nihayetsiz bir fakr derc eylemiştir. Hem hadsiz nukuş-u esmâsını göstermek için insanı öyle bir surette halk etmiş ki, hadsiz cihetlerle elemler aldığı gibi, hadsiz cihetlerle de lezzetler alabilir bir makine hükmünde yaratmış.


Ve o makine-i insaniyede yüzer âlet var. Herbirinin elemi ayrı, lezzeti ayrı, vazifesi ayrı,mükâfâtı ayrıdır. Adeta insan-ı ekber olan âlemde tecellî eden bütün esmâ-i İlâhiye, bir âlem-i asgar olan insanda dahi o esmânın umumiyetle cilveleri var. Bunda sıhhat ve âfiyet ve lezâiz gibi nâfi emirler nasıl şükrü dedirtir, o makineyi çok cihetlerle vazifelerine sevk eder, insan da bir şükür fabrikası gibi olur. Öyle de, musibetlerle, hastalıklarla, âlâm ile, sair müheyyiç ve muharrik ârızalarla, o makinenin diğer çarklarını harekete getirir, tehyiç eder. Mahiyet-i insaniyede münderiç olan acz ve zaaf ve fakr madenini işlettiriyor. Bir lisanla değil, belki herbir âzânın lisanıyla bir iltica, bir istimdat vaziyeti verir. Güya insan o ârızalarla, ayrı ayrı binler kalemi tazammun eden müteharrik bir kalem olur, sahife-i hayatında veyahut levh-i misalîde mukadderât-ı hayatını yazar, esmâ-i İlâhiyeye bir ilânnâme yapar ve bir kaside-i manzume-i Sübhâniye hükmüne geçip, vazife-i fıtratını ifa eder.
[/BILGI]

[DIKKAT]Soru 1 : İnsanın aciz ve ihtiyaç sahibi olarak yaratılmasındaki hikmeti nasıl anlayabiliriz?

Soru 2 : Allah insanda esmasını nasıl göstermektedir?

Soru 3 : İnsan vazifesini nasıl yerine getirmektedir?[/DIKKAT]
 

teblið

Vefasýz
Soru 1 : İnsanın aciz ve ihtiyaç sahibi olarak yaratılmasındaki hikmeti nasıl anlayabiliriz?

Allah, sonsuz bir güç ve ilme sahiptir. Allah, tüm evrende var olan herşeyin sahibidir. En güçlü gibi görünen insanlardan en büyük zenginliklere, en ihtişamlı gök cisimlerinden toprağın derinliklerinde yaşayan küçücük bir hayvana kadar canlı cansız her varlık Allah'a aittir ve Allah'ın irade ve idaresi altındadır.

Bu gerçeğe iman eden bir insan, Allah'tan herşeyi isteyebilir ve Allah'ın duasını kabul etmesini umabilir. Örneğin amansız gibi görünen bir hastalığa yakalanan bir insan, elbette ki tüm tıbbi tedbirlere başvuracaktır. Ancak, şifayı verenin Allah olduğunu bilerek, Allah'a sağlığı için dua eder.

Veya içinde bir tür korku ya da endişe duyan bir insan, Allah'ın kalbine ferahlık vermesi ve onu tüm korkularından kurtarması için dua edebilir. İşinde karşısına zorluklar çıkan bir insan, Allah'ın işlerini kolaylaştırması, zorluklarını gidermesi için Allah'a yönelebilir. İnsan bunlar gibi saymakla bitmeyecek kadar çok konuda Allah'tan istekte bulunabilir.

Allah'ın hidayetini artırması, onu cennette salihlerle birlikte sonsuza dek ağırlaması, cenneti, cehennemi, Allah'ın gücünü daha iyi kavrayıp anlamak için kavrayışını artırması, zenginliğinin artması gibi..
.
Dua edilen zamanlar, insanın Allah'a olan yakınlığının, dostluğunun ve Allah'a ne kadar muhtaç olduğunun en açık olarak anlaşıldığı anlardır. Çünkü insan dua ederken, hem Allah'ın karşısında ne kadar aciz ve güçsüz olduğunu anlar, hem de kendisine Allah'tan başka hiçbir gücün yardımının olamayacağının farkına varır.

Yani özetle şöyle diyebiliriz;

İnsanoğlu ACZ VE İHTİYAÇ halinde Rabbine daha çabuk iltica eder diyorum...
 

Huseyni

Müdavim
Soru 1 : İnsanın aciz ve ihtiyaç sahibi olarak yaratılmasındaki hikmeti nasıl anlayabiliriz?

Soru 2 : Allah insanda esmasını nasıl göstermektedir?


İnsanın sonsuz acz ve fakr içinde yaratılışı, hatta her hissinin dahi sonsuz ihtiyaçları olması Allah'ın cc. isimlerinin, sıfatlarının sonsuz oluşundan ileri geliyor. Mesela akıl ve kalp ve ruh dirilmemek üzere ölümü kabul etmiyor. Sonsuzluk beka arzu ediyor. Sonsuz sevenim ve sevilenim olsun istiyor. Allah'ın cc. isimlerinden insanın bu isteklerine karşılık gelen birçok isim zikredebiliriz. Mesela Rahman ismi en başta Rezzak manasınadır. Yani her türlü mevcudatın ezelden ebede rızıklandıracak olan Allah'tır cc. Eğer insanda sonsuzluğu isteyen bir kalp olmasa idi, Allah'ın cc. bu isminin sonsuz olduğunu nasıl anlayabilirdik ? Rızıklanacak bir varlık olmazsa Onun Rezzak oluşunu kavrayabilir miydik ? Ve yine Adl ismi bize Allah'ın hakkıyla adil olduğunu, en ufak bir hakkı zayi etmeyeceğini anlatıyor. Madem ki Cenab-ı Hakkın isimleri sonsuzdur ve her daim baki kalacak. İşte bu yüzden Allah cc. mevcudatta ve bilhassa insanda, sonsuzluğuna delil olacak isimleriyle, sıfatlarıyla tecelli ediyor.

Acz ve fakr sayesinde de insan Allah'ın cc. Ganiyy, Rahman, Rahîm, Rezzak, Kerîm, Hakîm, Latif, Şâfi gibi isimlerine müracaat ediyor. Eğer insanda acz ve fakr olmasaydı, Allah'ın cc. bu isimleri gizli kalıp tezahür etmeyecekti. Biz Allah'ın cc. o isimlerinin ne manaya geldiğini, neden böyle isimlerinin olduğunu anlayamayacaktık. İşte bütün isim ve sıfatlarını kavrayabilelim diye Allah cc. bilhassa insanı ve hayatı tüm isim ve sıfatlarının tecellisine mahar olan bir fihriste hükmünde yaratmıştır. İnsan zenginlik, fakirlik, açlık, tokluk, hastalık, sağlık gibi halden hale yuvarlanırken Allah'ın cc. bu muhtelif isim ve sıfatları onda tecelli ediyor, ortaya çıkıyor. Nasıl gece olmazsa gün bilinmez, siyah olmazsa beyaz bilinmez, açlık olmazsa tokluk bilinmez; aynen onun gibi hastalık olmazsa Allah'ın Şâfi olduğu bilinmez, fakirlik olmazsa Allah'ın Kerîm ve Ganiyy olduğu bilinmez. İnsan zıtlarını görmediği takdirde bütün varlığını, sahip olduğu şeyleri kendinden bilmeye başlar.

Elemler, musibet ve hastalıklar Allah'ın o ihtiyaçlara cevap verecek isimlerine müracat etmeye vesile olduğu gibi, sıhhat ve afiyet halleri de hamd ve şükre vesile oluyor. Bu şekilde Allah cc. bütün isimleri ve sıfatlarıyla insanda tecelli etmiş oluyor.


Soru 3 : İnsan vazifesini nasıl yerine getirmektedir?

Mesela hasta olan bir insan Allah'ın, Rahîm ve Şâfi ismine müracaat ederek vazifesini yerine getiriyor.

Varlık içinde olan bir insan, Allah'a şükür ve hamd ederek vazifesini yerine getiriyor.

Aklı olan, aklını Allah'ın razı olduğu ilimlerle işlettirerek vazifesini yerine getirir vs.
 

Bahtiyar

Active member
Soru 1 :Cenâb-ı Hak, İnsanda hadsiz acz ve niyayetsiz fakr derc eylemesinin hikmeti nasıl anlayabiliriz?
Cevap : Hadsiz kudret ve nihayetsiz Rahmetini göstermek için. İnsanda hadsiz acz derc eylemiş ki insanda hadsiz kudretini göstersin.Demek ki insandaki kudretle Cenâb-ı Hak kudretini gösteriyor.O da Hadsiz kudretin bir gölgesinin gölgesi oluyor.Nihayetsiz Fakr derc eylemişki , Nihayetsiz Rahmetini göstersin.
Soru 2 : Allah insanda nukuş-u esmasını nasıl göstermektedir?
Cevap : İnsan'ı Hadsiz cihetlerle elemler ,hadsiz cihetlerle lezzetler alabilir makina hükmünde yaratmasıyla nukuş-u esmasını göstermektedir.

Soru 3 : İnsan vazifesini nasıl yerine getirmektedir?
Şükrü demekle Vazifesini yerine getirir. Hangi durumda şükürü der. Sıhhat ve afiyet ve lezaiz'in dedirtmesiyle şükürü der bu gibi şeylerle(sıhhat afiyet) vazifelerine yönlenir insanda şükür fabrikası gibi olur.
Diğer vazifesi ,esma-i İlahiyyeye ilanname yapmasıdir ki, fıtrat vazifesidir.Esma-i ilahiyeyi ne ile ilan ettiriyor? Acz ve zaaf ve fakr madeni işlettirilmesi ile. Bu madenler ne zaman işlemeye başlıyor ?Müsibetlerle,Hastalıklarla,alâm ile, sair müheyyiç ve muharrik ârızalarla, işlemeye başlar fıtrat vazifesi olan esma-i ilahiyeye ilaname yapar. Dağ gibi adamdı devrildi duymuşuzdur dediğimiz olmuştur.Anlaşılan o ki o devrilen adam ilanamesine yazarki , aciz ,zaayıf bir mahlukum,Ben deki kuvvet Nihayetsiz bir Kudretin bilinmesidir onun Rahmet ve Keremine mazharım bir sahibim var o bana bakar.
 
Son düzenleme:

Huseyni

Müdavim
küçük bir sorum olacak ??
;
Neden insan oğlu acz ve ihtiyaç halinde Rabbine daha yakın olur..Bu Fıtri bir özellik midir ???*

Sebebi ihlas. Üstad Hazretleri musibet ve hastalık gibi durumlarda insanın acizliğini daha çok hissettiğini söylüyor. Ki öyle de olduğunu görüyoruz. Bir insanın başında bir bela musibet, acizliğini hissettirecek bi derdi yok ise, enaniyeti daha çok artıyor. Herkeste böyle olduğunu söyleyemeyiz tabi. Bazılarında sağlık ve sıhhat, şükür ve hamde vesile olduğu gibi, bazı kişilerde de herşeyi kendinden veya sebeplerden bilmeye sebep olabiliyor.

Musibetler ve hastalıklar ise aczini anlamasına vesile oluyor insanın. Acizlik ve aşırı ihtiyaç içinde olunduğunda ise, samimiyet ve ihlas oluyor. Riya o menfi ibadetin içine giremiyor. Bu da insanı Allaha daha çok yakınlaştırıyor. Çünkü ibadetin özü ihlastır.

Mesela bir namaz kılıyoruz. Sonra duasını yaparken, eğer ki bir ihtiyacımızı tam hissetmiyorsak yada başımızda hiçbir sıkıntı, problem yok ise gaflet hasıl olabiliyor. Belki ne istediğimizin bile farkında olmuyoruz. Ezberden dua edip geçiyoruz.

Başımızın dara düştüğü zamanlarda ise içten ve samimi bir şekilde dua ediyoruz. Hatta lisan-ı halimiz bile bir nevi dua hükmüne geçiyor. Bu da Allah'a yakınlaşmamıza vesile oluyor.
 

Bahtiyar

Active member
küçük bir sorum olacak ??
;
Neden insan oğlu acz ve ihtiyaç halinde Rabbine daha yakın olur..Bu Fıtri bir özellik midir ???*

Nihayetsiz acz insan'a derc eylemiştir.Bu sözden anlıyoruzki acz insanın fıtratına yerleştirilmiştir, sonradan kazanılmış bir şey değildir.Demek fıtridir.Bu neticeye göre diyebiliriz ki bütün beşer acizdir, hemde nihayetsiz ...

Neden insan oğlu acz ve ihtiyaç halinde Rabbine daha yakın olur ?
Bunun aksini düşünelim
Ben kazandım. Denildiğini düşünelim.
kim kazandı ? BEN
Ne kazandı ? ekmeğini
Ekmeği kendi kazandığına inanıyorsa.Rızk veren Rabbinede yalvaracak değildir.

Acz'ini bilen insan ise demek acz bilinmesi fark edilmesi gerekiyor (sesli düşünüyorum) o zaman acz'e çalışmalı ki rabbine yakınlığı artsın.
Bir ekmeğin kendisine gelebilmesi için kainatın nihayet kemal de işlemesi gerektiği bilen bir insan, ekmeği kazandım değil ,ekmeğim gönderildi diyebilir...
Bir misalle sesli düşünerekte konuyu anlamaya çalıştım , daha bir çok vechi , derinliği vardır...
Bu konuyu açanlara, halis'en iştirak edenlere okuyanlara, her bir harfine yüz hasene yazmasını ,Nihayetsiz Rahmet sahibi Rabbimizden niyaz ediyoruz amin ...
 
Son düzenleme:

teblið

Vefasýz
Hem Hüseyni hocama hemde aramıza yeni katılan Bahtiyar kardeşimize canu gönülden teşekkürlerimi gönderiyorum..Oldukça tatmin edici cevaplar..Allah (c.c.) gani gani razı olsun muhteremler...
 

Bahtiyar

Active member
tebliğ kardeşim size,Hüseyni , Talha kardeşlerime teşekkür ederim , cevaplardan sorulardan çok istifade ettim .Düşünme tefekür etme için şevk ve gayret verdiniz... Hasıl olan kazançlarımdan cenabı hak sizi de hissedar etsin.Ahiret kardeşide ettsin inşallah..
 

teblið

Vefasýz
tebliğ kardeşim size,Hüseyni , Talha kardeşlerime teşekkür ederim , cevaplardan sorulardan çok istifade ettim .Düşünme tefekür etme için şevk ve gayret verdiniz... Hasıl olan kazançlarımdan cenabı hak sizi de hissedar etsin.Ahiret kardeşide ettsin inşallah..

Amin kardeşim..Rabbim sizlerdende razı olsun her iki cihanda inşl.
 

Serxan

New member
Hocam bu soruma kimse kati bir cvb veremiyor: imsak vakti girince hemen kalkib sabah namazini kilmak olurmu? olmazmi? kisa cevab?
 

Serxan

New member
Bi sorum daha var sungur abi azerbaycana gelirken kolu kesik gömlekli birini görunce kiziyor...kolu kisa gömleyin hükmü nedir?peki bu kadar ciddi bir meseleyse neden ilahiyyat universitesi bitiren hocalarin cogu kisa gömlek giyiyor?
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Hocam bu soruma kimse kati bir cvb veremiyor: imsak vakti girince hemen kalkib sabah namazini kilmak olurmu? olmazmi? kisa cevab?

Sabah namazının vakti imsak ile başlar güneşin doğması ile biter. Hanefilere göre sabah namazını güneş doğmadan önce şafilere göre ise imsaktan biraz sonra kılmak faziletlidir. Buna göre vakit girmeden sabah namazı kılınamayacağı gibi vakit girdiği andan itibaren sabah namazı kılınabilir..

Aynı mesele oruç içinde geçerlidir. İmsak vakti girdiğinde oruç başlar. İftar vakti girdiğinde oruç biter..

Bi sorum daha var sungur abi azerbaycana gelirken kolu kesik gömlekli birini görunce kiziyor...kolu kisa gömleyin hükmü nedir?peki bu kadar ciddi bir meseleyse neden ilahiyyat universitesi bitiren hocalarin cogu kisa gömlek giyiyor?

Sungur ağabeyin ifade ettiği hadiseyi bilmemekle beraber şöyle bir hadise mevcut :
[NOT]
..Sonra namaz vakti geldi, namaz kılmak için kalktık. Mevsim yaz olduğundan bizim Lütfi kısa kollu gömlek giymişti, ama biraz dirsekten de yukarıdaydı. Rahmetli Tahir Ağabey şöyle kaşlarını bir çattı, hemen çevik bir hareketle cübbe gibi giydiği pardösüsünü (devamlı onunla gezerdi, onun için o kıyafet bir nevî cübbe mesabesindeydi) çıkartıp, alttaki ceketi de çıkartarak Lütfi’ye “Kardeşim, Üstad böyle şeylere müsaade etmezdi” deyip verdi ve kendisi de tekrar cübbesini giyerek namaz kıldık.[/NOT]


fukahada kısa kollu gömlek namaz kılmaya cevaz verilmiş ancak uzun kollu gömleğin kollarının sıvanarak namaz kılınmasını mekruh kabul ederek laubalilik olarak sayılmıştır. Takva olarak bakıldığında ise uzun kollu gömlek ile namaz kılmanın daha efdal olduğudur..
 
Son düzenleme:

pendüender

Well-known member
Soru 1 : İnsanın aciz ve ihtiyaç sahibi olarak yaratılmasındaki hikmeti nasıl anlayabiliriz?

Acziyetimizi ifade eden ayetlerden..

1.“De ki: Gördünüz mü, sabaha kadar suyunuz çekiliverirse, size bir âb-ı revân (menbâ) getirecek kim?”
Cok basit bir kimyasal terkibi olan su, bir gun arzimizdan cekilecek olsa ,acaba hangi guc ve kuvvet onu tekrar arzimiza dondurebilecektir? Su yuzunden savas cikarabilecek kadar suya muhtac olan insanoglu, acaba suyun yoklugunda onu yaratabilecek midir? Cevap elbette ki tek kelime ile hayir olacaktir.


2.“Bir de o insan taamına baksın, biz o suyu bir döküş dökmekteyiz. Sonra o arzı bir yarış yarmaktayız. Bu suretle onda daneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, âfâka ser çekmiş güzelim bahçeler, meyveler, çayırlar neler yetiştirmekteyiz sizin ve davarlarınızın yaşayabilmesi için.”


3.“Her halde size sağmal hayvanlarda da bir ibret vardır. Size onun karınlarından, bağırsaklar ile kan arasından hâlis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazından kayar gider. Hurmalıkların ve üzümlerin meyvelerinden de bundan hem bir içki çıkarırsınız, hem de bir güzel rızık! Herhalde bunda aklı olan bir kavim için elbet bir âyet vardır...”


4.“De ki: Size gökten ve yerden kim rızık veriyor. Kimdir kulaklarınızı ve gözlerinizi yaratan? Kimdir ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran? Kimdir bütün işleri çekip çeviren kâinâtı yöneten? “Allah” diyecekler duraksamadan. De ki “o halde sakınmaz mısınız O'nun cezasından?” işte bunları yapan Allah’tır. Sizin gerçek Rabbiniz. Gerçeğin ötesinde dalâletten başka ne kalır? Nasıl olur da haktan vazgeçersiniz.”
 
Son düzenleme:

pendüender

Well-known member
Cenab-ı Hakk, kulun ne kadar aciz ve muhtac oldugunu hatırlatma sadedinde şöyle buyurur:

1- “Ey insanlar! Bir mesel darbedildi. Şimdi ona iyi kulak verin! Haberiniz olsun ki, sizin Allah’tan başka taptıklarınız bir sinek yaratamazlar. Hepsi onun için toplansalar bile ve şayet sinek onlardan bir şey koparsa ondan kurtaramazlar. Talip de zayıf matlup da. Allah’ın kadrini gereği gibi takdir edemediler.
Hakîkat Allah yegâne kavî, yegâne azizdir.”

Insan, bir sinek yaratamayacak kadar ve hatta bir sinegin bile hakkindan gelemeyecek kadar mutlak acziyet icerisindedir. Sinek meseli, hayalimizin elinden tutup bizi Nemrud’un kissasina goturur.
Nemrut, son bir darbe vurmak için ordusuyla beraber İbrahim(a.s.)’ın üzerine yürümüştü. İbrahim(a.s.) Nemrud’a mukabele etse, kuvvet dengesi olmadığı için mağlubiyeti baştan kabul etmiş olacaktı. O bu durumda ‘ben aradan çıkayım da Nemrut’u Allah ile karşı karşıya getireyim’, diye düşündü. Bu düşünceyle İbrahim (a.s) hasbî kahramanı oldu. O :
“Hasbünallahi ve ni’mel vekîl” dedi. O kutlu nebi meramını yegane güç ve kuvvet sahibine havale ettiği için o yegane güç ve kuvveti kendi damarlarında hissetti.

- Allahım ordularından bir orduyu Nemrud’a musallat eyle, diye dua etti.

“Sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği nice ordular vardır” ayetiyle de işaret edilen ordulardan biri olan sivrisinek ordusu, Nemrut ve ordusuna gelirken musallat oldu. Nemrut’un ordusunu tar u mar eden o ordunun bir neferi de Nemrut’un sonunu hazırladı.

2- “O halde hadisenize can hulkuma geldiği vakit ki, siz o vakit bakar durursunuz. Biz ise ona sizden yakınızdır ve lakin görmezsiniz”

Insan o kadar acizdir ki, en sevdigi yakinlari gozunun onunde can verir de bir turlu onlarin bu dunyadan goc edip gidislerine mani olamaz. Eger bir kudrete malik olsa, yakinlarinin vefatlarina engel olabilecektir ama o kadar gucsuzdur ki buna mani olamaz.
Evet insan acz=i mutlak icerisindedir.

3- “Allah’tan başka valilere tutunanların meseli örümcek meseli gibidir. Bir ev edinmiştir. Fakat evlerin en çürüğü de şüphesiz örümcek evidir, eğer bilselerdi.”
 

pendüender

Well-known member
Acziyetliğimiz...

Kendi güç, kuvvet ve iktidarıyla düşmanlarından kendisini koruyamayan her insan âcizdir.

Bu tarife göre bütün insanlar âcizdir. Çünkü, baba sulbünde iken bizi bekleyen binlerce

tehlike vardır; rahm-i mâdere düştüğümüzde üç karanlık oda ve tavırdan tavıra intikaller

vardır. Üstad, hadsiz düşmanlarımız olduğundan bahsediyor. Biz bu düşmanların en

küçüğünden bile kendimizi, kendi güç ve kuvvetimizle koruyamıyoruz ama dünyaya

geldiğimiz andan şu âna kadar bütün düşmanlardan korunduğumuzu görüyoruz. Biz,

kendi gücümüzle kendimizi düşmanlarımızdan koruyamadığımıza göre bizi

düşmanlarımızdan koruyan bir zat vardır ki, işte o zat Kadir-i

Mutlak olan Allah Azze ve Celle’dir.

ve acziyet insanı ALLAH-U TEALAYA bağlar.


Tariklerin içinde en kestirme yol, aczimizi idrak edip, bir kuvvet noktasına dayanarak

Allah’a ulaşma yoludur.

Bu yol hatarsız bir yoldur.


 
Üst