Risâle-i Nur derslerini ihmâl etmemeli

müdavim

Üye Sorumlusu
Risâle-i Nur derslerini ihmâl etmemeli

Azîz kardeşlerim,
Bahar ve yazın meşgaleleri, hem gecelerin kısa olması, hem şuhûr-u selâsenin gitmesi ekser kardaşların bir derece neşeli kış dersine fütur verir. Fakat onlardan gelen fütur, size fütur vermesin. Çünkü o dersler, ulûm-u îmâniyeden olduğu için, bir insan yalnız kendi nefsine dinlettirse yeter. Bâhusus, siz, dâimâ bir iki hakîki kardaşıda bulursunuz. Hem, o dersi dinleyenler yalnız insanlar değil. Cenâb-ı Hakkın zîşuur çok mahlûkâtı vardır ki, hakâik-ı îmâniyenin istimâından çok zevk alırlar. Sizin, o kısım arkadaşınız ve müstemîleriniz çoktur. Hem, mütefekkirâne o çeşit sohbet-i îmâniye, zemin yüzünün bir mânevî zîneti ve medâr-ı şerefi olduğuna işareten, biri demiş:

Yani, semâvât zemine gıpta eder ki, zeminde hâlisenlillâh sohbet ve zikir ve tefekkür için, bir iki adam, bir iki nefes, yani bir iki dakika beraber otururlar, kendi Sâni-i Zülcelâlinin çok güzel âsâr-ı rahmetini ve çok hikmetli ve süslü âsâr-ı sanatını birbirine göstererek, Sânîlerini sevip sevdirirler, düşünüp düşündürürler.
Hem de ilim iki kısımdır. Bir nevî ilim var ki, bir defa bilinse ve bir iki defa düşünülse kâfi gelir. Diğer bir kısmı, ekmek gibi, su gibi, her vakit insan onu düşünmeye muhtaç olur. "Bir defa anladım, yeter" diyemez. İşte ulûm-u îmâniye bu kısımdandır. Önümüzdeki Sözler ekseriyet îtibâriyle inşaallah o cümledendir.


Lügatçe;
şuhûr-u selâse: Üçaylar--fütur: Gevşeklik, usanç--ulûm-u îmâniye: İman ilimleri--istimâ: Dinleme--müstemî: Dinleyen, dinleyici--mütefekkirâne: Tefekkür ederek. Derin ve dikkatli düşünerek--hâlisenlillâh: Sırf Allah rızası için--Sâni-i Zülcelâl: Sonsuz büyüklük sahibi ve herşeyi sanatla yaratan Allah--âsâr-ı rahmet: Rahmet eserleri--âsâr-ı sanat: Sanat eserleri, varlıklar--ulûm-u îmâniye: İmani ilimler.
 
Üst