Risale Açıklamalı 6 - Kur'an-ı Tefsir Etmek

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi






selamün Aleyküm degerli kardeslerim...

Bu haftaki Risale-i Nur Açıklamalı dersimizin konusu Kur'an-ı Tefsir Etmek





[BILGI]
Evet, Kur’ân-ı Azîmüşşanın müfessiri, yüksek bir deha sahibi ve nâfiz bir içtihada malik ve bir velâyet-i kâmileyi haiz bir zât olmalıdır. Bilhassa bu zamanlarda, bu şartlar ancak yüksek ve azîm bir heyetin tesanüdüyle ve o heyetin telâhuk-u efkârından ve ruhlarının tenasübüyle birbirine yardım etmesinden ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassuplarından âzâde olarak tam ihlâslarından doğan dâhi bir şahs-ı mânevîde bulunur. İşte, Kur’ân’ı ancak böyle bir şahs-ı mânevî tefsir edebilir.

İşaratü'l-İ'caz
[/BILGI].




[DIKKAT]
“Yüksek ve azîm bir heyetin tesanüdüyle ve o heyetin telâhuk-u efkârı...”
“Ruhlarının tenasübüyle birbirine yardım etmesinden,..”
Taassup olmamalıdır.
Heyet ihlas ile hareket etmelidir.

[/DIKKAT]

Yukaridaki basliklardan ne anliyoruz üstad burada ne demek istemistir biraz acrmisiniz

Bu konuda bir cümle Kardeslerimizin düsüncelerini ve katkilarini bekliyoruz insallah..



[TAVSIYE]Diğer derslerimize buradan ulaşabilirsiniz. [/TAVSIYE]






 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 17 - Kur'an-ı Tefsir Etmek


selamün Aleyküm degerli kardeslerim...

Ve aleyküm selam abi.


[BILGI]
Evet, Kur’ân-ı Azîmüşşanın müfessiri, yüksek bir deha sahibi ve nâfiz bir içtihada malik ve bir velâyet-i kâmileyi haiz bir zât olmalıdır. Bilhassa bu zamanlarda, bu şartlar ancak yüksek ve azîm bir heyetin tesanüdüyle ve o heyetin telâhuk-u efkârından ve ruhlarının tenasübüyle birbirine yardım etmesinden ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassuplarından âzâde olarak tam ihlâslarından doğan dâhi bir şahs-ı mânevîde bulunur. İşte, Kur’ân’ı ancak böyle bir şahs-ı mânevî tefsir edebilir.

İşaratü'l-İ'caz
[/BILGI].


İşaratü'l İ'caz'da geçen bu ifadeler bize Kur'an'ın tefsirinin nasıl yapılması gerektiği hususunda çok değerli fikirler veriyor. Bu ifadelere göre aslında okuduğumuz tefsirlerin ne derece tefsir olup olmadıklarını anlayabiliriz. Bediüzzaman ünvanını almış olan Üstadımız, sünûhat kabilinden yazmış olduğu bu eserinde, yazılacak olan Kur'an tefsirlerine bir me'haz, bir ölçüyü de göstermiş oluyor. Bu eserinden yıllar sonra meydana gelen Risale-i Nur eserleri, Sözler, Mektûbat, Lem'a'lar, Şuâlar vd. yukarıda ifade ettiği şartlara tam bir uyum içerisinde. Tefsir deyince ayet ayet açıklama olabildiği gibi (İşaratü'l-İ'caz buna bir örnektir.), zamanın ihtiyacına göre, Kur'an'ın o zamana bakan ayetleri de tefsir edilebiliyor.

İşte Risale-i Nur'un İşaratü'l-İ'caz'dan yılar sonra yazılan diğer eserleri de bu ikinci kısım tefsir alanına müdahil oluyor. Zira bu zamanda en çok zaafa uğrayan iman mevzusu Risale-i Nur'un bu eserlerinde çok detaylı bir şekilde işleniyor.

Aslına bakarsak Risale-i Nur'un hemen her cümlesi tek tek ayetlerin açıklaması niteliğindedir. Hatta hadislerin de bir nevi tefsiridir. Mesela "Bismillah her hayrın başıdır" ifadesi ""Besmele ile başlanmayan her önemli iş sonuçsuz kalır.” bk. İbn Mâce, hadis no: 1894 ;Feyzu’l-Kadir, V, 13." hadisinin tefsiri niteliğindedir. Aynı zaman da "Bismillahirrahmanirrahim" ayetinin de tefsiridir.

Buna benzer Risale-i Nur'da çok misaller vardır. Hatta anladıklarımızı paylaşırken, araştırırken veya tefekkür ederken neredeyse Kur'an'ın tüm ayetlerinin karşılığı olan vecizelere, sözlere tevafuk ediyoruz.

Bununla birlikte yukarıda şartları belirtilen tefsir özelliklerinin Risale-i Nur'da fazlasıyla yeraldığını da görmekteyiz. Mesela: "Evet, Kur’ân-ı Azîmüşşanın müfessiri, yüksek bir deha sahibi ve nâfiz bir içtihada malik ve bir velâyet-i kâmileyi haiz bir zât olmalıdır." bu sözdeki "yüksek bir deha sahibi" nin Üstadımız Hazretleri olmasında bir beis olmasa gerek. Çünkü zamanının dehası olması hasebiyle "Bediüzzaman" ünvanını almıştır. Hutbe-i Şamiye adlı eseri bugün İslamiyetin yeniden belini doğrultması için mükemmel bir reçete hükmündedir. Ki bu hutbesini, Şam'da içinde 100 e yakın alim bulunan yaklaşık 10 bin kişinin arasında yapmıştır.

"Bilhassa bu zamanlarda, bu şartlar ancak yüksek ve azîm bir heyetin tesanüdüyle ve o heyetin telâhuk-u efkârından ve ruhlarının tenasübüyle birbirine yardım etmesinden ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassuplarından âzâde olarak tam ihlâslarından doğan dâhi bir şahs-ı mânevîde bulunur." Bu cümlede de müfessirin özelliklerini anlatırken benim anladığım, yine yıllar sonra bu eserleri meydana getirecek olan kendi şahsına ve kendinden önceki büyük velilere de atıfta bulunuyor olabilir. "Bu şartlar ancak yüksek ve azîm bir heyetin tesanüdüyle ve o heyetin telâhuk-u efkârından ve ruhlarının tenasübüyle birbirine yardım etmesinden" Üstad Hazretleri sünuhât (kalbe doğan manalar da diyebiliriz) kabilinden yazdığı eserlerinde Hazreti Ali radıyallahü anh, Şah-ı Geylani Abdülkadir-i Geylani Hazretleri radıyallahü anh, İmam-ı Rabbani radıyallahü anh ve İmamı-ı Gazali radıyallahü anh gibi daha bir çok büyük ve mümtaz zatların ruhlarıyla alakadardır ve onlardan istifade ettiği de muhakkaktır. Eserlerinin birçok yerlerinde bu tarz açıklamalar görebiliriz. Bilhassa Sikke-i Tasdik-i Gaybi adlı eserinde bu nevi açıklamaları pek çoktur. Bizimkisi tefekkürden ibaret, en doğrusunu Allah cc. bilir.

"Ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassuplarından âzâde olarak" Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri ömrü boyunca fikir esaretine maruz kalmamıştır. En zor şartlarda, idam pahasına da olsa doğruyu pervasızca söylemekten hiçbir zaman geri kalmamıştır. "Acaba" gibi bir tereddüde düşmemiştir. Zaten ömrünün çileli geçmesindeki en büyük etkenlerden birisi budur. Doğru güneş gibidir, yarasaları rahatsız eder. Nihayetinde yarasalar rahatsız olmuş ve hayatı kendilerine zindan etmekle ya da etmeye çalışmakla ömürlerini geçirmişlerdir. Bu yüzden bir çok kez idamdan dönmüş olduğunu da Tarihçe-i Hayat adlı eserinde görmekteyiz. Bütün bunlara rağmen hiçbir kişinin ya da cemiyetn baskısı ve dahi minneti altında kalmadan hakkı teblşiğ etmiş. Allah cc. Üstadımızdan zerreler adedince razı olsun, bizi de Kur'ana ve Risale-i Nur'a hakkıyla talebe olmayı nasib eylesin. Amin.

"Tam ihlâslarından doğan dâhi bir şahs-ı mânevîde bulunur."
İhlâs bir şeyi sırf Allah rızası için yapmaktır. Bediüzzaman Hazretlerinin bütün hayatı Allah rızasını tahsil etmeye çalışmakla geçmiştir. Ve bunda inşaallah muvaffak olmuştur. Kimsenin taasuubu ve minnetine altına girmemek için halklardan en ufak bir ücret talebinde bulunmamıştır. En sadık talebelerinin dahi hediyelerinin ya aynen dengi ya da fazlasıyla mukabelede bulunmuş veyahut reddetmiştir.
 

SUDAMLASI

Member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 17 - Kur'an-ı Tefsir Etmek

[[BILGI]
Evet, Kur’ân-ı Azîmüşşanın müfessiri, yüksek bir deha sahibi ve nâfiz bir içtihada malik ve bir velâyet-i kâmileyi haiz bir zât olmalıdır. Bilhassa bu zamanlarda, bu şartlar ancak yüksek ve azîm bir heyetin tesanüdüyle ve o heyetin telâhuk-u efkârından ve ruhlarının tenasübüyle birbirine yardım etmesinden ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassuplarından âzâde olarak tam ihlâslarından doğan dâhi bir şahs-ı mânevîde bulunur. İşte, Kur’ân’ı ancak böyle bir şahs-ı mânevî tefsir edebilir.
"Ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassuplarından âzâde olarak" Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri ömrü boyunca fikir esaretine maruz kalmamıştır. En zor şartlarda, idam pahasına da olsa doğruyu pervasızca söylemekten hiçbir zaman geri kalmamıştır. "Acaba" gibi bir tereddüde düşmemiştir. Zaten ömrünün çileli geçmesindeki en büyük etkenlerden birisi budur. Doğru güneş gibidir, yarasaları rahatsız eder. Nihayetinde yarasalar rahatsız olmuş ve hayatı kendilerine zindan etmekle ya da etmeye çalışmakla ömürlerini geçirmişlerdir. Bu yüzden bir çok kez idamdan dönmüş olduğunu da Tarihçe-i Hayat adlı eserinde görmekteyiz. Bütün bunlara rağmen hiçbir kişinin ya da cemiyetn baskısı ve dahi minneti altında kalmadan hakkı teblşiğ etmiş. Allah cc. Üstadımızdan zerreler adedince razı olsun, bizi de Kur'ana ve Risale-i Nur'a hakkıyla talebe olmayı nasib eylesin.
Amin.
 

faris

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 17 - Kur'an-ı Tefsir Etmek

Ustadımız Bediüzzaman r.a. Kur'anı Azimüşşanı tamamının tefsir etme muradında olsa da risalede ileride gelecek bir cemiyetin bu isteğe tam muaffak olacağını ifade etmekte. Ve yine Konferansda ifade edildiği gibi bu özellikler ancak bu zamanda Aziz Ustadımızda olduğu mutlakdır.

Çünkü bir kişinin bunu tam hakkıyla yapması bu zamanda zor olacağını ancak her ilimde ve bilimde ileri deha sahiplerinden oluşan ve aynı ruh ve heyecan ve gayret ve şevk ve arzu ile oluşturdukları bir cemiyetle olabileceğini ifade etmekte. Mesela bugün başarılı spor dallarına baktığımızda hep bir takım hali görünmekte mesale futbolda takımlar halinde olmakta ve her takım 20 den fazla oyuncunun olduğu ve her oyuncunun ayrı kabiliyet ve istidatları olmakla beraber bir takım ruhu olduklarında başarılı olduklarını görebilmekteyiz.
 

BeatÞaH

New member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 17 - Kur'an-ı Tefsir Etmek

selam aleyküm forumda yeni sayılırım...
bir arkadasım vardı bu kuran ı kerim tefsiri değil sundan bundan yok said nursi sunu yapmıs yok şöleymiş diyordu ben kuran okucam meal okucam felan derdi :)bu şüpheler ondan sonra birazcık benım içimede düşüverdi ama gitti.okuyordu zar zor ama anlamayınca okumakta istemeyınce pek aklına böle şüpheler vesveseler geliyordu ama şimdi nasıl düşünuyor bilemem anlamıstır sanırım yavastan farkkı .dedim bu kuran tefsiri ama farklı üstad acıklamıs tefsir 2 kısma ayrılır biri klasik tefsirler elmalılı hamdi yazır tefsiri gibi .1 ayet+meal+tefsir seklınde...diğeride Akla+kalbe+ruha hitap eden tefsir...yani risale i nur gercekten harika bi tefsir okudukca anlşamasanız bile okudukca kalb hissesini alıyor anlamadınızı sanıyorsunuz ama okudukca aklınız kalbiniz ruhunuz hissesini alıyor ve sonra artık anlama baslıyorsunuz okudukca da aleminize girmiş oluyor ee okumadan anlasılmazki okumayla anlasıllır ...selametle dua edin kardeşler...
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 17 - Kur'an-ı Tefsir Etmek

Kardeşler, Kur'anın nasıl tefsir edilmesi gerektiği hakkındaki dersimiz devam ediyor. Konu ile alakalı Muhakematta geçen şu sözle devam edelim inşaallah. Derse katılımlarınızı bekliyoruz. Selam ve dua ile.

[NOT]"Bu mukaddemeden maksadım, efkâr-ı umumiye bir tefsir-i Kur’ân istiyor. Evet, her zamanın bir hükmü var. Zaman dahi bir müfessirdir. Ahval ve vukuat ise, bir keşşaftır. Efkâr-ı âmmeye hocalık edecek, yine efkâr-ı âmme-i ilmiyedir. Bu sırra binaen ve istinaden isterim ki: Müfessir-i azîm olan zamanın taht-ı riyasetinde, herbiri bir fende mütehassıs, muhakkikîn-i ulemadan müntehap bir meclis-i meb’usan-ı ilmiye teşkiliyle, meşveretle bir tefsiri telif etmekle sair tefasirdeki münkasım olan mehasin ve kemâlâtı mühezzebe ve müzehhebe olarak cem etmelidirler. Evet, meşrutiyettir; herşeyde meşveret hükümfermâdır. Efkâr ı umumiye dahi dîdebandır. İcma-ı ümmetin hücciyeti buna hüccettir."[/NOT]
 

topraktoprak

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 17 - Kur'an-ı Tefsir Etmek

Katre



(Tevhid Denizinden)



İFADE-İ MERAM
Ma’lûmdur ki insan, hasbel-kader çok yollara sülûk eder. Ve o yolda çok musîbet ve düşmanlara rastgelir. Ba’zan kurtulursa da ba’zan da boğulur. Ben de kaderi İlâhînin sevkiyle pek acîb bir yola girmiştim. Ve pek çok belâlara ve düşmanlara tesâdüf ettim. Fakat, acz ve fakrımı vesîle yaparak Rabbime iltica ettim. İnâyeti ezeliye beni Kur’ân’a teslim edip Kur’ân’ı bana muallim yaptı. İşte Kur’ân’dan aldığım dersler sâyesinde o belâlardan halâs olduğum gibi nefis ve şeytan ile yaptığım muharebelerden de muzafferen kurtuldum. Bütün ehli dalâletin vekili olan nefis ve şeytanla ilk müsademe,


kelimelerinde vuku buldu. Bu kelimelerin kalelerinde tahassun ederek o düşmanlarla münakaşalara giriştim. Her bir kelimede otuz def’a meydan muharebesi vukua geldi. Bu risâlede yazılan her bir kelime, her bir kayıd, kazandığım bir muzafferiyete işârettir.

Bu risâlede yazılan hakîkatler, zıtlarına bir imkânı vehmî kalmayacak derecede yazılmıştır. Uzun bir hakîkate (delili ile beraber) bir kayıt veya bir sıfatla işâret yapılıyor...

--------------------------------------------
İhtar: Bu zamanın cereyanı, benim gibi çoklarını vehmî tehlikelere atmıştır. İnşâallah, bu eser Allah’ın izniyle onları kurtaracak ümidindeyim.
 

topraktoprak

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 17 - Kur'an-ı Tefsir Etmek

Tefsir iki kısımdır. Birisi: Malûm tefsirlerdir ki, Kur'ân’ın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin mânalarını açıklar, izah ve isbat ederler. İkinci kısım tefsir ise: Kur'ân’ın imanî hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle açıklar, isbat ve izah ederler. Bu kısmın çok ehemmiyeti var. Birinci kısım tefsirler, bu ikinci kısmı bazan özet bir tarzda ele alıyorlar. Fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, benzersiz bir şekilde inatçı filozofları susturan bir mânevî tefsirdir.

Risale-i Nur, her asırda milyonlarca insanın rehberi olan mukaddes kitabımız Kur'ân’ın hakikatlerini subjektif nazariye ve mütâlaalardan uzak olarak, rasyonel ve objektif bir şekilde izah edip insaniyetin istifadesine arz edilen bir külliyattır.

Risale-i Nur, Kur'ân âyetlerinin nurlu bir tefsiridir. Baştan başa îman ve tevhid hakikatlarıyla müberhendir. En avamdan en havassa kadar her sınıf halkın anlayışına göre hazırlanmış ve müsbet ilimlerle mücehhezdir.

Risale-i Nur, asrın ihtiyaçlarına tam cevab verir. Aklı ve kalbi tatmin eder. Vesveseli şübhecileri ikna eder. Hattâ en inatçı filozofları dahi teslime mecbur eder.
Risale-i Nur, akla gelen bütün istifhamları bertaraf eder. Zerrelerden güneşlere kadar îman mertebelerini açıklar. Vahdâniyet-i İlâhiyeyi ve nübüvvetin hakikatini ispat eder.
Risale-i Nur, yer ve göklerin tabakalarından, melâike ve ruh bahsinden, zamanın hakikatinden, haşir ve âhiretin vukuundan, Cennet ve Cehennemin varlığından, ölümün mâhiyetinden; ebedî saadet ve şekavetin kaynağına kadar, akla gelebilecek bütün imanî meseleleri en kat'î delillerle aklen, ilmen ve mantıken ispat eder... Pozitif ilimleri teşvik eder. Kesin delillerle aklı ve kalbi ikna eder ve merakları izale eder.

***

Büyük şâirimiz merhum Mehmed Âkif, bir üdebâ meclisinde, "Viktor Hügolar, Şekspirler, Dekartlar; edebiyatta ve felsefede, Bediüzzaman'ın bir talebesi olabilirler" demişti.

***

Bediüzzaman, Risale-i Nur'la beşeri sefâhet ve dalâletten kurtarırken, korku ve dehşet vermek tarzını tâkib etmez. Gayr-ı meşru bir lezzetin içinde, yüz elemi gösterir, hissi mağlûb eder, kalb ve ruhu hissiyata mağlûb olmaktan korur. Küfür ve dalâlette de, bir zakkum-u Cehennem tohumu olduğunu, dünyada dahi Cehennem azabları çektirdiğini; buna mukabil îmanda, İslâmiyet ve ibâdette leziz lezzetler ve zevkler bulunduğunu ve Cennet çekirdeği ve meyveleri gibi dünyada dahi bir nevi mükâfata nâil eylediğini isbat eder.

***

Kur'ân-ı Azîmüşşan bütün zamanlarda gelip geçen nev-i beşerin tabakalarına, milletlerine ve ferdlerine hitaben Arş-ı A'lâdan irad edilen İlahî ve şümullü bir nutuk ve umumî, Rabbanî bir hitabe olduğu gibi; bilinmesi, bir ferdin veya küçük bir cemaatin iktidarından hariç olan ve bilhassa bu zamana ait pek çok fenleri ve ilimleri câmi'dir.
Bu itibarla zamanca, mekânca, ihtisasça daire-i ihatası pek dar olan bir ferdin fehminden ve karihasından çıkan bir tefsir, bihakkın Kur'ân-ı Azîmüşşana tefsir olamaz. Çünki Kur'ân’ın hitabına muhatap olan milletlerin, insanların ahval-i ruhiyelerine ve maddiyatlarına, câmi' bulunduğu ince fenlere, ilimlere bir ferd vâkıf ve sahib-i ihtisas olamaz ki, ona göre bir tefsir yapabilsin. Hem bir ferdin mesleği ve meşrebi taassuptan hâlî olamaz ki, hakaik-i Kur'âniyeyi görsün, bîtarafane beyan etsin. Hem bir ferdin fehminden çıkan bir dava, kendisine has olup, başkası o davanın kabulüne davet edilemez. Meğer ki bir nevi icmaın tasdikine mazhar ola.

Binaenaleyh Kur'ân’ın ince mânâlarının ve tefsirlerde dağınık bir surette bulunan mehasininin ve zamanın tecrübesiyle fennin keşfi sayesinde tecelli eden hakikatlarının tesbitiyle, herbiri birkaç fende mütehassıs olmak üzere muhakkikîn-i ulemadan yüksek bir heyetin tedkikatıyla, tahkikatıyla bir tefsirin yapılması lâzımdır. Nitekim kanunî hükümlerin tanzim ve ıttıradı, bir ferdin fikrinden değil, yüksek bir heyetin nazar-ı dikkat ve tedkikatından geçmesi lâzımdır ki, umumî bir emniyeti ve cumhur-u nâsın itimadını kazanmak üzere millete karşı bir kefalet-i zımniye husule gelsin; ve icma-ı millet hücceti elde edebilsin.

Evet Kur'ân-ı Azîmüşşanın müfessiri, yüksek bir deha sahibi ve nâfiz bir içtihada mâlik ve bir velâyet-i kâmileyi haiz bir zât olmalıdır. Bilhassa bu zamanlarda, bu şartlar ancak yüksek ve azîm bir heyetin tesanüdüyle ve o heyetin telâhuk-u efkârından ve ruhlarının tenasübüyle birbirine yardım etmesinden ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassuplarından âzâde olarak tam ihlâslarından doğan dâhî bir şahs-ı manevîde bulunur. İşte Kur'ân’ı ancak böyle bir şahs-ı mânevî tefsir edebilir.

***

İşte büyük ulemâ-i İslâm ve meşâyih-i kiram çok tecrübe ve imtihanlarla şöyle bir kanaata varmışlardır ki: Bediüzzaman ne söylerse hakikattır. Bediüzzaman'ın eserleri, sünuhât-ı kalbîye olup, cumhur-u ulemânın tasdik ve takdîrine mazhardır.

***

Risale-i Nur, Kur'ân-ı Mu'ciz-ül Beyânın bu asırda bir mu'cize-i mâneviyesi olan yüksek ve parlak bir tefsiridir. Evet Risale-i Nur kalblerin fatihi ve mahbubu, ruhların sultanı, akılların muallimi, nefislerin mürebbii ve müzekkîsidir.

***

İşte Bediüzzaman Said Nursî; Kur'an-ı Kerîm'deki bu asrın muhtaç olduğu hakikatleri keşfedip, Nur risalelerinde, herkesin kabiliyeti nisbetinde istifade edebileceği bir tarzda tefsir ve îzah etmek muvaffakıyetine mazhar olmuştur. Bunun içindir ki: Risale-i Nur, emsali görülmemiş bir şâheserdir kanaatına varılmıştır.
Alıntı...
 

teblið

Vefasýz
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 17 - Kur'an-ı Tefsir Etmek

“Yüksek ve azîm bir heyetin tesanüdüyle ve o heyetin telâhuk-u efkârı...”
“Ruhlarının tenasübüyle birbirine yardım etmesinden,..”

Taassup olmamalıdır.
Heyet ihlas ile hareket etmelidir.


Bu cümledeher ilimde uzman olan alimlerin oluşturduğu bir heyetin tefsir yapması gerektiğine işaret ediliyor. Mesela Kur’an içinde arıdan bahseden ayet tefsir edilirken, hem Arapça uzmanı hem de arıdan anlayan bir fen alimi dayanışma içinde ayeti tefsir ederse, çok geniş ve kapsamlı bir tefsir olur...

Bir dersimizde (Buruc ) Suresini işlemiştik..Hatırladığım kadarıyla tefsirinde hep astroloji ilminden bahsediyordu yıldızlardan galaksiden vs.vs..Şimdi burada astrolog (imanlı olacak ) bilimciler Yüce Allah 'ın neler emrettiğini daha iyi anlarlar..Çünkü işin erbabı onlar bu dünyada değilmi?;

Örneklerini çoğaltabiliriz..Yanılmıyorsam Neml suresindede Yüce Allah tabiaattan bahçelerden ve envai türlü rızıklardan bahsediyor..ve emrediyor..Şimdi buradaki ince nüanslardan en iyi kim anlar ? Tabiki toprak ve nebattatla ilgilenen Ziraatçi bilim adamları..

Gelgelelim Kur'anı Azümüşşanın ilmine;İçinde kıraat var kıyas ,icma ayet meal hadis vs..Ve bu alanlarda yetişmiş ve uzmanlık yapan akademik eğitimler alan bilimciler bir araya gelip ortak bir çalışmayla muazzam bir meal ve tefsir çıkarmışlardır elh..Bu mubareklerin titiz çalışmalrı bizlerinde ufuklarını genişletir inşl..

Bir elin nesi iki elin sesi var diye boşuna dememişler büyüklerimiz wesselam....................
 

müzahref

Member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 17 - Kur'an-ı Tefsir Etmek

Ustadımız Bediüzzaman r.a. Kur'anı Azimüşşanı tamamının tefsir etme muradında olsa da risalede ileride gelecek bir cemiyetin bu isteğe tam muaffak olacağını ifade etmekte. Ve yine Konferansda ifade edildiği gibi bu özellikler ancak bu zamanda Aziz Ustadımızda olduğu mutlakdır.

Bu dediğiniz bahis aşağıda geçen ifadeler mi?

"Bu mukaddemeden maksadım, efkâr-ı umumiye bir tefsir-i Kur’ân istiyor. Evet, her zamanın bir hükmü var. Zaman dahi bir müfessirdir. Ahval ve vukuat ise, bir keşşaftır. Efkâr-ı âmmeye hocalık edecek, yine efkâr-ı âmme-i ilmiyedir. Bu sırra binaen ve istinaden isterim ki: Müfessir-i azîm olan zamanın taht-ı riyasetinde, herbiri bir fende mütehassıs, muhakkikîn-i ulemadan müntehap bir meclis-i meb’usan-ı ilmiye teşkiliyle, meşveretle bir tefsiri telif etmekle sair tefasirdeki münkasım olan mehasin ve kemâlâtı mühezzebe ve müzehhebe olarak cem etmelidirler. Evet, meşrutiyettir; herşeyde meşveret hükümfermâdır. Efkâr ı umumiye dahi dîdebandır. İcma-ı ümmetin hücciyeti buna hüccettir."
Binaenaleyh Kur'ân’ın ince mânâlarının ve tefsirlerde dağınık bir surette bulunan mehasininin ve zamanın tecrübesiyle fennin keşfi sayesinde tecelli eden hakikatlarının tesbitiyle, herbiri birkaç fende mütehassıs olmak üzere muhakkikîn-i ulemadan yüksek bir heyetin tedkikatıyla, tahkikatıyla bir tefsirin yapılması lâzımdır. Nitekim kanunî hükümlerin tanzim ve ıttıradı, bir ferdin fikrinden değil, yüksek bir heyetin nazar-ı dikkat ve tedkikatından geçmesi lâzımdır ki, umumî bir emniyeti ve cumhur-u nâsın itimadını kazanmak üzere millete karşı bir kefalet-i zımniye husule gelsin; ve icma-ı millet hücceti elde edebilsin.

Burada ben yine Risale-i Nur'a işaret edildiğini düşünüyordum. Risale-i Nur fenlerden de bahsediyor ve başka tefsirlere ihtiyaç bırakmadığından da. İlim sahibi olmadığımdan içindeki ince manaları göremiyorum fakat bilen bilir. Her fen sahibinin farklı fehimleri olduğundan bahsediyor.Ve fen sürekli gelişiyor sabit değil ki. Bunun için ilhama mazhar olmak şart başta da beyan edilmiş 'velâyet-i kâmileyi haiz' zat olabilir. Bu konu hakkında çok okumadığım için tam anlayamadım...
 
Üst