Risale Açıklamalı 5 - Muzır ve Müstakim Felsefe

Huseyni

Müdavim
Esselamün aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü ebeden daimen.

Bu ayın ilk açıklamalı dersinde Muzır ve Müstakim Felsefe adlı konu altında, Risale-i Nur-Felsefe ilişkisini anlamaya çalışacağız. Dersimize iştiraklerinizi bekliyoruz. Baki selam ve dua ile.


[BILGI]Risale-i Nur'un şiddetli tokat vurduğu ve hücum ettiği felsefe ise mutlak değildir. Belki muzır kısmınadır. Çünkü felsefenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlâk ve kemâlât-ı insaniyeye ve san'atın terakkiyatına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise, Kur'ân ile barışıktır. Belki Kur'ân'ın hikmetine hâdimdir, muaraza edemez. Bu kısma Risale-i Nur ilişmiyor.

İkinci kısım felsefe, dalâlete ve ilhada ve tabiat bataklığına düşürmeye vesile olduğu gibi, sefahet ve lehviyat ile gaflet ve dalâleti netice verdiğinden ve sihir gibi harikalarıyla Kur'ân'ın mucizekâr hakikatleriyle muaraza ettiği için, Risale-i Nur ekser eczalarında mizanlarla vekuvvetli ve burhanlı muvazenelerle, felsefenin yoldan çıkmış bu kısmına ilişiyor, tokatlıyor; müstakim, menfaattar felsefeye ilişmiyor. Onun için mektepliler Risale-i Nur'a itirazsız, çekinmeyerek giriyorlar ve girmelidirler.

Asay-ı Musa[/BILGI]



[TAVSIYE]Diğer derslerimize buradan ulaşabilirsiniz. [/TAVSIYE]
 

topraktoprak

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 16 - Muzır ve Müstakim Felsefe

Ve aleyküm selam Allah c.c razı olsun hocam,
güzel bir konu üstadımızın çok güzel tespitleri vardır.
[BILGI]
Risale-i Nur'un şiddetli tokat vurduğu ve hücum ettiği felsefe ise mutlak değildir. Belki muzır kısmınadır. Çünkü felsefenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlâk ve kemâlât-ı insaniyeye ve san'atın terakkiyatına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise, Kur'ân ile barışıktır. Belki Kur'ân'ın hikmetine hâdimdir, muaraza edemez. Bu kısma Risale-i Nur ilişmiyor.

İkinci kısım felsefe, dalâlete ve ilhada ve tabiat bataklığına düşürmeye vesile olduğu gibi, sefahet ve lehviyat ile gaflet ve dalâleti netice verdiğinden ve sihir gibi harikalarıyla Kur'ân'ın mucizekâr hakikatleriyle muaraza ettiği için, Risale-i Nur ekser eczalarında mizanlarla vekuvvetli ve burhanlı muvazenelerle, felsefenin yoldan çıkmış bu kısmına ilişiyor, tokatlıyor; müstakim, menfaattar felsefeye ilişmiyor. Onun için mektepliler Risale-i Nur'a itirazsız, çekinmeyerek giriyorlar ve girmelidirler.

Asay-ı Musa

[/BILGI]
Buraya göre neye talîb olduğumuz ve neyin muzır olduğu çok açık olarak ortaya konulmuş oluyor.

Özellikle kâfirlerin dünya hayatına teveccühleri ve bağlanmalarını ve terakkiyât-ı maddîyede muvaffakiyetlerinin hikmetine bakan bir bahis. Şöyle ki; “Evet, o kâfir, kendi terkibiyle, sıfâtıyla Cenâb-ı Hakça nev-i beşere takdir edilen nimetlerin tezâhürüne, şuuru olmaksızın hizmet ediyor.
Ve güzel masnûat-ı İlâhiyenin mehâsinini bilâ-şuur tanzim ediyor.
Ve kuvveden fiile çıkartmakla garâbet-i san’at-ı İlâhiyeye nazarları celb ediyor.
Ne fayda ki, farkında değildir. Demek, o kâfir, saat gibi kendi yaptığı amelden haberi yok. Amma, vakitleri bildirmek gibi nev-i beşere pek büyük bir hizmeti vardır. Bu sırra binaen dünyada mükâfatını görür.(Mesnevî-i Nuriye – Onuncu Risale )”
[DIKKAT]
Bunu da inkâr etmem, medeniyette vardır mehâsin-i kesire. Lâkin, onlar değildir ne Nasrâniyet malı, ne Avrupa icadı, Ne şu asrın san’atı. Belki umûm malıdır. Telâhuk-u efkârdan, semâvî şerâyiden, hem hâcât-ı fıtrîden, husûsî şer-i Ahmedî, İslâmî inkılâptan neş’et eden bir maldır. Kimse temellük etmez.(Sözler-Lemeat)
[/DIKKAT]
[DIKKAT]
Ecnebilerden alınan maddî bilgiler, san’at ve terakkiye ait ise lazımdır, sefâhata dair ise muzırdır. (Mesnevi-i Nuriye–,s:98)
[/DIKKAT]
[TAVSIYE]Ecnebiyede terakkiyât-ı medeniyyeye yardım edecek -fünun ve sanayi gibi- maalmemnuniye alacağız. Amma medeniyetin zünub ve mesavisi(günah ve kötülükleri)olarak bazı âdât ve ahlâk-ı seyyiyeki…(Eski Said Eserleri,2009,s:174) almayacağız.[/TAVSIYE]
[BILGI]
Avrupa ve Amerika’dan getirilen hakikatler yine İslam’ın malı olan fen ve sanatı tevhid nuru ile yoğurarak hayata geçirmeliyiz.(Tarihçe-i Hayat-s:140)
[/BILGI]
[NOT]Şu gelen kâideleri de koynuna koy, sana lâzım olur.[/NOT]

*Bir şahıs, çok fenlerde ihtisas sahibi olamaz.
*İki şahıstan sudur eden bir söz, istidatlarına göre tefavüt eder. Yani birisine göre altın, ötekisine nazaran kömür kıymetinde olur.
*Fünun, fikirlerin birleşmesinden hasıl olup, zamanın geçmesiyle tekâmül eder.
*Eski zamanda nazarî olup, bu zamanda bedihî olmuş olan çok meseleler vardır.
*Zamân-ı mâzi, bu zamana kıyas edilemez; aralarında çok fark vardır.
*Çok ilim ve fenler vardır ki, âdetlerin telkiniyle, vukuatın talimiyle ve zamanla, muhitin yardımıyla husule gelirler.
*İnsanların sıfatlarında, tabiatlarında, ahvâlinde zaman ve mekânın çok tesiri vardır.
*Eski zamanlarda harika addedilen çok şeyler vardır ki, mebâdi ve vesaitin tekâmülüyle âdi şeyler hükmüne geçmişlerdir.
Def’aten bir fennin icadına ve ikmal edilmesine, bir zekâ-i harika olsa bile, muktedir olamaz. O fen, ancak çocuk gibi tedricen kemâle erer.
İşârâtü’l-İ’câz
 

faris

Well-known member
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 16 - Muzır ve Müstakim Felsefe

Burada ustadımız bediüzzaman mutlak felsefeden maksadının fen ve bilim dallarının olduğunun çünkü hem çoğrafya olsun hem fizik hem kimya hem biyoloji hakeza bu ilimlerin zati hakikatte Allah'ı ve sanatını anlattıklarından muhalif olmamakta destek ve delil ve burhan olmakta. Ama mantık dalına ait maddeyi ve Allahın kanunlarını adetullahı ve sünnetullahı inkara kapı açan dallar ki günümüzde öğrencilere eğitim verilen felsefe dersleri bu mahiyette muzır felsefeye örnek verilebilir. Mesela kişisel gelişim ve kariyere dair kitaplar ve makaleler ve komünizm gibi dallar ise yine muzır felsefeye örnek verilebilir.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 16 - Muzır ve Müstakim Felsefe

Risale-i Nur'un şiddetli tokat vurduğu ve hücum ettiği felsefe ise mutlak değildir. Belki muzır kısmınadır. Çünkü felsefenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlâk ve kemâlât-ı insaniyeye ve san'atın terakkiyatına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise, Kur'ân ile barışıktır. Belki Kur'ân'ın hikmetine hâdimdir, muaraza edemez. Bu kısma Risale-i Nur ilişmiyor.

İkinci kısım felsefe, dalâlete ve ilhada ve tabiat bataklığına düşürmeye vesile olduğu gibi, sefahet ve lehviyat ile gaflet ve dalâleti netice verdiğinden ve sihir gibi harikalarıyla Kur'ân'ın mucizekâr hakikatleriyle muaraza ettiği için, Risale-i Nur ekser eczalarında mizanlarla vekuvvetli ve burhanlı muvazenelerle, felsefenin yoldan çıkmış bu kısmına ilişiyor, tokatlıyor; müstakim, menfaattar felsefeye ilişmiyor. Onun için mektepliler Risale-i Nur'a itirazsız, çekinmeyerek giriyorlar ve girmelidirler.

Asay-ı Musa


Üstad Hazretleri muzır felsefeyi Risale-i Nurlarda aynı zamanda dinsiz ve ruhsuz felsefe gibi nitelendirmelerde yapıyor. Bu kısım felsefe mevcudata kendi adına bakıyor. Her bir varlıktan, sanki kendi oluşmuş veyahut tesadüflerle, sebeplerle vücuda gelmiş gibi bahsediyor. Mesela güneşten bahsederken güneşin kitlesi, kendi etrafında ve diğer gezegenler etrafındaki dönüş hızı, dünyaya ve diğer gezegenlere uzaklığı, kaç derece sıcaklık olduğu, nelerden oluştuğu, yapısı, hangi sebeplerle oluştuğunu nazara veriyor. Bu şekilde güneşin yaratılışındaki hikmetleri göstermediğinden insanı ruhen boğuyor ve güneş gibi Allahın varlığının delilleri olan mülyarlarca güneşleri tesadüf veya sebeplerle ya da kendi kendine oluşmuş birşeymiş gibi gösterip, şakirtlerini Allah'ı tefekkür etmekten uzaklaştırıyor, gaflete ve sefalete düşürüyor.

Müstakim felsefe ise, mevcud olan her birşeyi Allah'a bir delil olarak gösteriyor. Ondaki hikmetleri, Allah azze ve cellenin mevcudat üzerinde tecelli eden isim ve sıfatlarının güzelliklerini, haşmetini, rahmetini, cemali ve celali isim ve sıfatlarının cilvelerini nazara veriyor. Bu da insanı hem ruhen dinlendiriyor hem de tefekkür ibadetine vesile oluyor. Bu yüzden de Üstad kendisine gelip "Bize Hâlımızı tanıttır; muallimlerimiz Allah'tan bahsetmiyorlar" diyen talebelere "Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla mütemadiyen Allah’tan bahsedip Hâlıkı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz." diyor.
 

teblið

Vefasýz
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 16 - Muzır ve Müstakim Felsefe

Burada ustadımız bediüzzaman mutlak felsefeden maksadının fen ve bilim dallarının olduğunun çünkü hem çoğrafya olsun hem fizik hem kimya hem biyoloji hakeza bu ilimlerin zati hakikatte Allah'ı ve sanatını anlattıklarından muhalif olmamakta destek ve delil ve burhan olmakta. Ama mantık dalına ait maddeyi ve Allahın kanunlarını adetullahı ve sünnetullahı inkara kapı açan dallar ki günümüzde öğrencilere eğitim verilen felsefe dersleri bu mahiyette muzır felsefeye örnek verilebilir. Mesela kişisel gelişim ve kariyere dair kitaplar ve makaleler ve komünizm gibi dallar ise yine muzır felsefeye örnek verilebilir.

Aynen katılıyorum size;Hatta Öğrencilik yıllarımda bir kardeşimiz İstanbul ünüv .Felsefe bölümünü kazanmıştı..Ünüversiteye gitmeden önce gayet güzel imanlı ve ibadetlerine çok riayet eden bir müslümandı..Ne yazıkki 3.sınıfta bu kardeşimiz fasık düşünceler girdabına girdi..Ne kadar da ilgilenmeye çalışdıysakta olmadı nasip işte.Geldiği son nokta İnkar oldu (haşa).Çok üzülüyorduk ama nasipten öteyede yol yok..Kun fe kun ...

Hadii olan yüce Allah Hidayeti dilediği kuluna verir ,dilediğinden alır..;

Felsefe konusunda şöyle düşünüyorum ;

Dikkat edelim diğer bütün müsbet dallar tamamen ilme dayanıyor;Ama felsefede kişilerin (filozofların)fikir ve düşünceleri empoze ediyor bu dalı;

Özellikle dünya tarihinda yunan filozoflar dünyayı bir dönem kasıp kavurdurlar;

Sonuç olarak dikkat etmek lazım ve mantıklı olmak lazım hangi ilim dalını okursak okuyalım tedbirli olmamız gerek...
 

müzahref

Member
Hem ben şahsımda bilmüşahede ve zevken, belki bin tecrübâtım var ki, mesâil-i şeriatla Sünnet-i Seniyye düsturları, emrâz-ı ruhaniyede ve akliyede ve kalbiyede, hususan emrâz-ı içtimaiyede gayet nâfi birer devâdır bildiğimi ve onların yerini başka felsefî ve hikmetli meseleler tutamadığını, bilmüşahede kendim hissettiğimi ve başkalarına da bir derece risalelerde ihsas ettiğimi ilân ediyorum.

Üstad yukarıda bahsettiğiniz üzere felsefenin içtimai ahlaki olan kısmına itirazın olamayacağını belirtmekle beraber bu kısımda Sünnet-i Seniyye düsturlarının onlara da ihtiyaç bırakmayacağından bahsediyor değil mi?
 

Huseyni

Müdavim
Üstad yukarıda bahsettiğiniz üzere felsefenin içtimai ahlaki olan kısmına itirazın olamayacağını belirtmekle beraber bu kısımda Sünnet-i Seniyye düsturlarının onlara da ihtiyaç bırakmayacağından bahsediyor değil mi?

"Çünkü felsefenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlâk ve kemâlât-ı insaniyeye ve san'atın terakkiyatına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise, Kur'ân ile barışıktır. Belki Kur'ân'ın hikmetine hâdimdir, muaraza edemez. Bu kısma Risale-i Nur ilişmiyor."

Benim bu kısımdan anladığım felsefe Kur'ana bir hizmetkar olabilir. Yani Kur'anın ayetlerinin hikmetlerini anlamak için istimal edilebilir. Ancak hikmetleri anlamanın tek yolu bu değil. Peygamberimiz aleyhissalatü vesselamın sünneti başka müfessire ihtiyaç bırakmıyor aslında. Sünnetin tamamı hikmet üzere olduğundan, Kur'anın hikmetini en bariz ortaya koyan sünnet oluyor.
 
Üst