Resim söz ile buluştu..

Muvahhid1

Well-known member
17388_613745448654926_2011034543_n.jpg
 

Kýrýk Testi

Well-known member


Hakîkî bir muhabbet, zahmetleri rahmete inkılâb ettirdiği için, sevilenin kahrı da lutfu gibi hoş karşılanır. Bir kimsenin muhabbetinin hakîkî olup olmadığını anlamak ve seviyesini ölçmek için, sevdiğinin kahrına ne kadar tahammül gösterebildiğine bakmak kâfîdir.

Hazret-i Mevlânâ, hakîkî muhabbet ve dostluğun, ancak dosttan gelen ezâ ve cefâyı dahî hoş karşılamakla, ona rızâ ve teslîmiyet göstermekle mümkün olabileceğini aşağıdaki hikâyede şöyle anlatır:

“Bir efendiye, ziyârete gelen yakın dostları hediye olarak kavun getirmişlerdi. O da sevdiği, gönüldaşı, derin duygulu sâdık hizmetkârı Lokman’ı çağırttı.
Lokman gelince, efendisi kavundan bir dilim kesip, ona ikrâm etti. Lokman o dilimi sanki bal gibi, şeker gibi yedi. Öyle hoşlanarak öyle zevkle yemişti ki, onu görenlerin de iştahları kabarıyor, ona âdeta imreniyorlardı. Efendisi ona ikinci bir dilim daha verdi. Zîrâ efendisi, Lokman’ın duyduğu bu lezzet karşısında huzur buluyordu.
Derken kavundan son bir dilim kaldı.

O zaman efendisi:

“–Bunu da ben yiyeyim de ne kadar tatlı bir kavun olduğunu anlayayım!” dedi.
Efendisi o dilimi yer yemez, kavunun acılığından ağzını bir ateş kapladı. Dili uçukladı, boğazı yandı. Kavunun acılığından kendinden geçti. Ondan sonra Lokman’a:
“–Ey benim cânım hizmetkârım! Ey benim cihânım!” dedi. “Böyle bir zehri, nasıl oldu da tatlı tatlı yedin? Böyle bir kahrı, nasıl oldu da lutuf saydın? Bu ne sabırdır? Kim bilir, şimdiye kadar ne acılara katlandın ve sabrettin? Yoksa sen tatlı canına düşman mısın? Neden bir şey söylemedin? Neden; «Beni mâzur görün, şimdi yiyemem!» demedin?”

Lokman dedi ki:
“–Ben, siz efendimizin elinden o kadar tatlı yemekler yedim, maddeten ve mânen o kadar nâdide gıdalar aldım ki, size, bunlar için mukâbelede bulunamadığımdan dolayı utancımdan iki büklüm olmuşumdur. Elinizle sunduğunuz bir şeye, nasıl olur da «Bu acıdır, yenilemez.» diyebilirim?!. Hem, sizin elinizle gelen her acı, bana tatlı gelir. Çünkü bedenimin her hücresi, sizin nîmetlerinizle perverde olmuştur.”

Sonra Lokman, heyecan ve muhabbet dolu sözlerle içini dökmeye şöyle devâm etti:

“–Efendim! Sizden gelen bir acıdan feryâd edersem, başıma yüzlerce defa toprak saçılsın. Lutufkâr elinin tadı, bu kavunda nasıl acılık bırakır? Muhabbetten acılar tatlılaşır, muhabbet yüzünden bakırlar altın olur. Muhabbet ile tortular durulur, arınır. Muhabbetten, dermansız dertler şifâ bulur. Muhabbetten ölüler dirilir. Muhabbet yüzünden pâdişahlar kul olur. Muhabbetten zindanlar gül bahçelerine döner. Muhabbet yüzünden karanlık evler aydınlanır, nûrlanır. Muhabbet yüzünden nâr, nûr olur. Muhabbet yüzünden, çirkin bile hûri kesilir. Muhabbetten kederler, üzüntüler neşe olur, sevinç olur. Muhabbet yüzünden, yoldan çıkaran, yol kesen, yol gösterici ve saâdet rehberi olur. Muhabbet yüzünden hastalık, sıhhat ve âfiyete çevrilir.
Muhabbetten kahır rahmet olur.”

Muhabbet, yaratılıştan gelen kalbî bir temâyüldür. Ancak kalbdeki muhabbetin seviyesi, muhabbet duyulanın ulviyyetine münâsip derecede olmalıdır. Bu îtibarla, kalbdeki muhabbet istîdâdının nihâî muhâtabı, Allâh -celle celâlühû-’dur.

MESNEVİ
 

Kýrýk Testi

Well-known member
efendim-sav.jpg


“Vermeyene vereceksin!”

Karanlıkları dağıtan heceler O’nun (a.s.m.) dudağından akıp gelmişti:

“Gelmeyene gideceksin!”

Ben’ciliğin katı duvarlarını yıkan, bencilliğin soğuk küllerini

köz eyleyen sözler O’nun (a.s.m.) nefesinde alevlenmişti:

“Kötülük edene iyilik edeceksin!”

Dışarıdaki soğuk değil, içlerindeki soğukluk öldürmüştü onları.

Dirilmeye hazırlananlar asıl “ateş”i O’nun dudağında gördüler.

Senai Demirci

 

Muvahhid1

Well-known member
g_vercn_1241014997.jpg


Hakkın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol.
Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın.
''düzenim bozulur,hayatım allt üst olur''
diye endişe etme.
Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden iyi olmayacağını??
(TEBİRİZLİ ŞEMS )







 
Üst