Rabita şirkmi deyil. Ibadet mi ? Delilleriyle

Elif_Gibi

Well-known member
Meftun ve mücahid yaşlarınız kaç sizin ben size saygı gösterip insan gibi davrandıkça siz çok daha fazla çocuklaşıyorsunuz önce bi cesaret gösterinde isim ve yaşlarınızı yazın ondan sonra görüşelim.

isim ve yaşları neden gerekli?

siz lütfen bildiklerinizi delilleriyle anlatın..isimede yaşada gerek yok. isteseler sizin gibi sorulmadan belirtirlerdi zaten..
 

kýrýmlý

Well-known member
isim ve yaşları neden gerekli?

siz lütfen bildiklerinizi delilleriyle anlatın..isimede yaşada gerek yok. isteseler sizin gibi sorulmadan belirtirlerdi zaten..

Okudunuzmu devam eden tartışmayı.İsme ve yaşa gerek yok derken neye göre kim adına bu kararı veriyorsunuz.Bu tartışmayı sürdüren benim ve diğer muhataplardır.

Tartışmanın başından beri bana kavgacı bir üslupla kardeşim diye hitab ediyorlar.hitaplarına dikkat etmeleri için doğum tarihimin imza ayarlarımda yazılı olduğunu söyledim.Lütfen tüm yazılanları okuyun.
 

kýrýmlý

Well-known member
Elbette sorarım isimlerini yaşlarını açtıkları konuyu anlatışlarına,verdikleri deilillere,bana verdikleri çirkin cevaplara,saygısız üslüba,benim adıma uydurdukları abuk subuk örneklere,sorduğum hiçbir soruya cevap vermemelerine,hiç bir noktalama işareti,imla kuralı tanımadan yazıyorlar bir baksanıza karşımda kim var bilmek isterim.13-15 yaşlarında çocuklarlamı yazışıp duruyorum burda aklı başında bir laf etmiyorlar.
 

Elif_Gibi

Well-known member
Okudunuzmu devam eden tartışmayı.İsme ve yaşa gerek yok derken neye göre kim adına bu kararı veriyorsunuz.Bu tartışmayı sürdüren benim ve diğer muhataplardır.

Tartışmanın başından beri bana kavgacı bir üslupla kardeşim diye hitab ediyorlar.hitaplarına dikkat etmeleri için doğum tarihimin imza ayarlarımda yazılı olduğunu söyledim.Lütfen tüm yazılanları okuyun.

isme ve yaşa gerek yok derken mantığıma göre ve kendi adıma karar veriyorum. fikrimi söylüyorum. sizin yaptığınız gibi....

sorun galiba burda..ortada bi tartışma yok. olmaması gerekiyor.iki tarafta doğru bildiklerini delilleriyle!! aktarıyor. siz tartışma olarak algıladığınız için size karşı kullanılan hitapları kavgacı olarak algıladınız sanırım.

ayrıca kardeşim demenin nesi kötü ben anlayamadım cahilliğime verin. bende çok sık kullanırım...

yaşım 22 ve size kardeşim desem hakaret mi etmiş olucam:022:

neyse hayırlı akşamlar...
 

meftun

Active member
tesekkprler elif kardesim. Mü minler ancak kardestirler aslinda herkese bendeniz kardes derim din kardesligi ama neyse siz bendenizi cok iyi anlamisiniz tesekkürler elif kardesim
 

Huseyni

Müdavim
Peki arkadaşlar bu rabıta dediğiniz ve ibadet saydığınız şeyin budizim kaynaklı olduğunu,günümüzde de yoga yapan insanlara aynen tarif ettiğiniz gibi yogilerin başı şiri mataşi yi düşünerek rabıta yapmaları gerektiğini söylediklerini biliyormusunuz.

Bu soruya, anlamak isteyenler için cevap verilmiştir. İmla kurallarına dikkat ettiğiniz kadar eklenen cevaplara da dikkat ederseniz cevapları görürsünüz.

Elbette sorarım isimlerini yaşlarını açtıkları konuyu anlatışlarına,verdikleri deilillere,bana verdikleri çirkin cevaplara,saygısız üslüba,benim adıma uydurdukları abuk subuk örneklere,sorduğum hiçbir soruya cevap vermemelerine,hiç bir noktalama işareti,imla kuralı tanımadan yazıyorlar bir baksanıza karşımda kim var bilmek isterim.13-15 yaşlarında çocuklarlamı yazışıp duruyorum burda aklı başında bir laf etmiyorlar.


mücahit_tr de size bir soru sormuş, fakat her nedense soruya cevap vermek yerine birdenbire hırçınlaşmışsınız. Sorularınıza cevap arıyorsanız 1. si sakin olun, 2. si yazılanları okuyun. Hem kopyala-yapıştır cevap istemiyorsunuz, hem de muhataplarınızın yazılarını beğenmiyorsunuz. Ve şu ana kadar okuduğum yazıların içinde sizinki kadar çirkin bir üsluba rastlayamadım. Yaş meselesi sizin için neden bu kadar önemli o da ayrı bir muamma...Hadi yaşlarını sormanızı anladık isminin ne önemi var ? Hasan'sa ayrı, Ayşe ise ayrı, Mehmet'se ayrı bir cevap mı vereceksiniz ? Benimki Hüseyin, Yaş: 33 yeterli mi ? Forumda hiç yaşımı söylememiştim, size nasib oldu :) Bir de Ankara'dan katılıyorum.
 

kýrýmlý

Well-known member
Okuduklarını bile anlamaktan aciz bir yönetici bende ilk defa sizi gördüm.Ya tartışmanın tamamını okuyun ya da boşa yorum yapmayın.Pek çok ciddi forumda bu tür imla hatalı yazılar bile en azından yazana uyarı sebebidir.

Ne usül ne adab ne de terbiye hiç birinden nasibinizi almamışsınız.O kadar çok hatalarınız var ki hepsini sıralamaya artık gücüm yetmez.Bu yazım sonunda gereken neyse onu yapın...
 

mucahid_tr

New member
selamun aleykum kardeşlerim

yoktum bi zaman şimdi yazılanları gördüm


kırımlı abi yaşımı sormuş yaşım 43 istanbul fatihten katılıyom site yönetiçimiz izin verirse telefonumu veriririm telefonlada görüşüp buluşuruz.


kardeş demekten vallahi kavgacı bir uslup olarak düşünmedim

evet haklısınız yazılarımda imla eksikliği var bu bilgisayara acemiliğimden bide zaman kaybetmim hızlı yazım diye uğraşmıyom

ama imla eksikliği konuyu anlamıyosunuz anlamına gelmez.


1...kabeye put diyenler için size sorum olmuştu cevap vermediniz

2...rabıta ibadet deyildir dedim ona cevab vermediniz

3...Aşağıdaki delilerede cevap vermediniz


RABITAYA İŞARET EDEN DELİLLER



...Râbıta bir iki âyetten veya hadisten yola çıkılıpta oluşan bir şey değildir.

Râbıta bir çok âyet, hadis, sahâbe ve tabiinin söz ve hareketlerinden alınan işâretlerin toparlanıp zamanla sistemleşmiş, bir şekle sokulmasından râbıta oluşmuştur.

Yalnızca bir âyetin ve hadisin manasına bakarak bu râbıtayı ifâde ediyor demek elbette doğru olmaz.


Hiç kimse bugünkü şekliyle yapılan râbıtanın bire bir Âyette, hadiste, sahâbede olduğunu iddia etmemiştir.

Yok, eğer işâreti, delaleti veya iktizası kıyas yolu ile vasıtalı olarak Râbıtayı gösteren âyet ve mevcuttur…

.Imare İbn Huzeyme İbn Sabit (ra)şöyle anlatıyor: Babam Huzeyme bir kere rüyasında sanki

Resûlüllah’ın(SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) alnı üzerine secde ettiğini görmüş, bunu Resûlüllah ’e anlatmıştı. Bunun üzerine Resûlüllah :.

“Ruh ruha kavuşur.” .buyurmak sûretiyle mübarek başını eğerek ona rüyada gördüğü gibi yapmasını emretti.

Babam da arka tarafından Resûlüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem)’in alnı üzerine secde yaptı......

[1 ..]İbn Ebî Şeybe, Musannef, İman: 18, 7/243. Ahmed İbn Hanbel, Müsned, no: 21923, 21937, 21943, 21944, 8/201. Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, Tabir: 5, no: 7631, 4/384.

……Hz. Hasan (ra)ın Rasülüllah (sav) i çok iyi tarif eden dayısı Rasülüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) ’in Hz. Hatice (ra)’dan üvey oğlu olan) Hint İbn Ebî Hâle’ye:


“Bana Rasülüllah ’in vasıflarını anlat ki; onu hayalimde canlandırayım”[1] diyerek,

efendimiz ’in şemailini ve özelliklerini öğrenmek istemesi konumuz açısından oldukça önemlidir.

Buradaki maksat onu hayalinde canlandırmasından başka bir şey değildir..

..Rasulüllah (sav) buyurdu:

Sizin hayırlılarınız görülmesi size ALLAH (cc)’ı hatırlatan, konuşması ilminize bereket katan ve ameli ahirete rağbetinizi artıran kimselerdir.[2]


[1]… İbnu’l-Esir, Üsdü’l-Gâbe No: 5404, 4/619, Tirmizî, eş-Şemâilü’l-Muhammediyye, 1/26, Beyhakî Delâilü’n-Nübüvve, 1/28

.[2] Ebû Yala Müsned IV 326 h.No.2437



Rasulüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) buyurdu: …

.ALLAH’ın kullarının en hayırlıları o kimselerdir ki, görüldüklerinde ALLAH (cc) zikredilir.[1]


Rasulüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) buyurdu:

Size en hayırlılarınızı haber vereyim mi? Hayırlılarınız o kimselerdir ki, görüldüklerinde ALLAH (cc) zikredilir.[2]


...... Rasulüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) buyurdu:.

..Sizin en hayırlınız, görülmesi ALLAH (Celle Celalühü) zikrettiren (hatırlatan akla getiren) kimsedir.[3]


. Rasulüllah (sav) buyurdu:.

...Velilerim o kimselerdir ki, görüldüklerinde ALLAH (cc) zikredilir.[4]


.Enes (ra)’tan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte, Resûlüllah (sav)şöyle buyurmaktadır:



“En faziletli kimseleriniz o kimselerdir ki, onların görülmelerinden dolayı ALLAH (Celle Celalühü) hatırlanır.” [5]


Şu son dört hadisin isnadlarında zayıflık bulunsa bile toplamları itibariyle en azından Hasen li Gayrihi olurlar. Kaldı ki; aynı manadaki ilk iki hadis zaten hasen idiler. Dolayısıyla bir müşkil kalmamış oluyor.


..Şurası akıllı ve insaflı herkesçe bilinebilecek bir şeydir ki, bir veliyi kafa gözüyle görmek, kişiye ALLAH’ı hatırlatıyorsa, gönül gözüyle yani hayali olarak görmesi de ALLAH (Celle Celalühü) zikrettirir.

Hatta kafa gözüyle görememesini bununla telafi eder. Öyleyse şu yedi hadis, Râbıtanın zikre sebep ve vasıta olmasıyla, dolayısıyla bir zikir olduğunu göstermektedir.


...........Ali’ye ( ra) bakmak ibadettir.[6]


Bu hadis, sahih, hatta bazı âlimlerin mütevâtir tariflerine uyan mütevâtir bir hadistir.

Hâkim bu hadisi İmran b. Husayn’den rivâyet ettikten sonra, bu Buhârî ve Müslim şartlarına göre isnâdı sahih bir hadistir. Abdullah İbn-i Mesud’an rivâyet edilen şahidleri de sahihtirler demiştir




KAYNAK......

SELEFİLER VE TASAVVUFÇULARIN GÖRÜŞLERİ….



[1] Ahmed b. Hanbel, Müsned (H:17921) Abdurrahman b. Ğanem (RadiyALLAHu Anh)’dan Hadisin isnadı, Heysemî (6/93) ve Münzirî’ye 3/499 göre hasendir. Müsnedi Ahmed dip notu: 14/31, (Dârul-Hadis Kahire)

[2] Ahmed İbn-i Hanbel, İbn Mâce (H:4119, Dârul-Marife), Esma Binti Yezid (RadiyALLAHu Anha’dan) Müsned Darul-Hadis Kahire) H:27471, İsnadı Hasendir. Müsned-i Ahmed, 18/598.

[3] (Hâkim-i Tirmizi, İbnAmr (RadiyALLAHu Anhüma’dan), Kenzül- Ummal:1/419, H:1787

[4] (Hâkim-i Tirmizi, İbn Abbas (RadiyALLAHu Anh’den), Aynı yer H:1783

[5] (Hâkim-i Tirmizi, Enes (RadiyALLAHu Anh’den) Aynı yer H:1784

[6] Hâkim , el- Müstedrek, sahihtir: 3/141


YADA BİZ SİZİN NE DEMEK İSTEDİĞİNİZİ TAM ANLAMADAN SAVUNMAYA GEÇİP

ANLATMAK İSTEDİKLERİNİZİN DAĞILMASINA SEBEP OLMUŞ OLABİLİRİZ ÖYLEYSE ÖZÜR DİLERİM

 

Huseyni

Müdavim
Peki arkadaşlar bu rabıta dediğiniz ve ibadet saydığınız şeyin budizim kaynaklı olduğunu,günümüzde de yoga yapan insanlara aynen tarif ettiğiniz gibi yogilerin başı şiri mataşi yi düşünerek rabıta yapmaları gerektiğini söylediklerini biliyormusunuz.

Hemen aşağıdaki alıntılar dahi bu sorunuzun cevabı için yeterli ve mücahid_tr kardeşinkiler de buna ilave olunca ortaya çıkan sonuç benim değil, sizin algılama probleminizin olduğudur. Gözünüzden kaçmıştır diye tekrar ekliyorum. Yani tarikattaki rabıtanın, sizin bahsettiğiniz rabıtayla benzer olması, tarikattaki rabıtanın maksadını değiştirmez. Tarikattaki rabıtanın maksadı, amacı, gayesi bellidir.

Ameller niyetlere göredir.

1


Bir insanın her hangi bir durumda Allah’ın, Peygamberimizi veya bir veli zatın huzurundaymış gibi ya da ölüm anı gelmiş gibi yapılan düşünce ve his alemine rabıta deniliyor. Bu işin esas gaye ve hedefi her an Allah’ın huzurunda olma şuuruna ermek ve bu vesile ile Onun rızasına uygun yaşamaktır.

Peygamber Efendimiz sürekli bu hal üzereydi. O her an Allah’ın huzurunda olma şuurunda olarak yaşadı. Bu anlamda bir Rabıta Peygamberimizin en büyük sünnetlerinden biridir.

Tarikattaki rabıtaya gelince: Tarikata giren bir mürit Bazı durumlarda Şeyhini düşünerek ve onun yanındaymış gibi kalp bağı kurmaya çalışarak İslam dinini daha iyi yaşamaya çalışmaktadır. Şeyh, müridini önce kendine, sonra peygamberimize en son da Allah’ü Teala’ya bağlamak istemektedir.

Bu düşünme ve rabıta Allah namına olduğundan ve İnsanları Allah’a yaklaştırma niyetiyle yapıldığından caizdir. Fakat Allah muhafaza etsin, şayet bu hareketi Allah namına değilde sırf şeyh efendi namına yapsa o zaman yanlış bir hareket olur. Bütün hak tarikatlar Kur’andan alındığı için, bunların yaptığı rabıtaların da izahını Kur’ana zıt olmayacak şekilde yapılması icap eder. Yoksa hak bir yol olmaz.

Eğer bu yola girmeden doğrudan Allah’a rabıta yapabilirsek en güzelini yapmış oluruz.

Ölümü düşünüp bir gün bende öleceğim diye rabıta yapmak da güzeldir. Kabir, ahiret, haşir, sırat, cehennem gibi alemleri de rabıta yaparak daha dikkatli yaşamaya çalışmak da tavsiye edilebilir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet Editör


2

Rabıta, “bağ, münasebet ilgi, alâka, bağlılık, mensub olmak...” gibi anlamlara gelir. Kendi şahsiyetinden sıyrılıp, sözgelimi şeyhin veya Resulullah’ın şahsiyetiyle bütünleşme, bir bağ kurma şeklinde uygulanır.
Malum olduğu üzere, seven sevdiğini hayal eder. Onu kendine yakın hisseder. Hatta rüyalarında bile onunla olur. Onunla aynîleşmek ister. Usta-çırak, hoca-öğrenci münasebetleri de rabıtayla alakalıdır. Çırak ustasının hareketlerini, öğrenci hocasının söylediklerini hatırlamaya, sanki tekrar o ana dönmeye gayret eder.

İşte, bir müridin mürşidini hatırlaması da böyle bir rabıtadır. Bu rabıta, mürşidin suretine değil, o vücudda sergilenen İslamî özellikleredir. Daha doğrusu, öyle olmalıdır. (1) Böyle bir rabıta, mürşitteki kemâl vasıflarının müride yansımasına sebebiyet verecektir. Buna, “fena-fişşeyh” denir. Fakat mürid orada kalmamalı, “fena-firrasul” ve “fena-fillah” makamlarına yükselmeye gayret etmelidir. Yani, şeyhinde fâni olan bir mürid, ondaki güzel özellikleri kazanıp, ondan peygamberde fâni olmaya yönelmeli, daha sonra da, Allah’ta fâni olmalıdır. (2)

Bu fena (fani olma) halleri zevkî birer mesele olmakla birlikte, herkes için şu manada uygulanabilir: Bir insan kendi reyini, fikrini bırakıp hocasının, üstadının yahut şeyhinin iradesini kendi iradesine tercih ederse bu zatlarda fani olmuş olur. Aynı şekilde, bütün işlerini, hallerini ve sözlerini Allah Resulünün sünnet çizgisine göre ayarlarsa Peygamberimizde fani olmuş olur. Allah’ın emir ve yasaklar manzumesini çok iyi kavrayıp hayatının bütün safhalarının buna göre yönlendirdiği taktirde de fena-fillah makamından bir pay elde etmiş olur.


Kaynaklar:
1. Bkz. Eraydın, Tasavvuf ve Tarikat, s. 135-138
2. Eraydın, Tasavvuf ve Tarikat, s. 384-385

Doç. Dr. Şadi EREN
sorularlaislamiyet.com

selamun aleykum kardeşlerim

yoktum bi zaman şimdi yazılanları gördüm


kırımlı abi yaşımı sormuş yaşım 43 istanbul fatihten katılıyom site yönetiçimiz izin verirse telefonumu veriririm telefonlada görüşüp buluşuruz.


kardeş demekten vallahi kavgacı bir uslup olarak düşünmedim

evet haklısınız yazılarımda imla eksikliği var bu bilgisayara acemiliğimden bide zaman kaybetmim hızlı yazım diye uğraşmıyom

ama imla eksikliği konuyu anlamıyosunuz anlamına gelmez.


1...kabeye put diyenler için size sorum olmuştu cevap vermediniz

2...rabıta ibadet deyildir dedim ona cevab vermediniz

3...Aşağıdaki delilerede cevap vermediniz


RABITAYA İŞARET EDEN DELİLLER



...Râbıta bir iki âyetten veya hadisten yola çıkılıpta oluşan bir şey değildir.

Râbıta bir çok âyet, hadis, sahâbe ve tabiinin söz ve hareketlerinden alınan işâretlerin toparlanıp zamanla sistemleşmiş, bir şekle sokulmasından râbıta oluşmuştur.

Yalnızca bir âyetin ve hadisin manasına bakarak bu râbıtayı ifâde ediyor demek elbette doğru olmaz.


Hiç kimse bugünkü şekliyle yapılan râbıtanın bire bir Âyette, hadiste, sahâbede olduğunu iddia etmemiştir.

Yok, eğer işâreti, delaleti veya iktizası kıyas yolu ile vasıtalı olarak Râbıtayı gösteren âyet ve mevcuttur…

.Imare İbn Huzeyme İbn Sabit (ra)şöyle anlatıyor: Babam Huzeyme bir kere rüyasında sanki

Resûlüllah’ın(SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) alnı üzerine secde ettiğini görmüş, bunu Resûlüllah ’e anlatmıştı. Bunun üzerine Resûlüllah :.

“Ruh ruha kavuşur.” .buyurmak sûretiyle mübarek başını eğerek ona rüyada gördüğü gibi yapmasını emretti.

Babam da arka tarafından Resûlüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem)’in alnı üzerine secde yaptı......

[1 ..]İbn Ebî Şeybe, Musannef, İman: 18, 7/243. Ahmed İbn Hanbel, Müsned, no: 21923, 21937, 21943, 21944, 8/201. Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, Tabir: 5, no: 7631, 4/384.

……Hz. Hasan (ra)ın Rasülüllah (sav) i çok iyi tarif eden dayısı Rasülüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) ’in Hz. Hatice (ra)’dan üvey oğlu olan) Hint İbn Ebî Hâle’ye:


“Bana Rasülüllah ’in vasıflarını anlat ki; onu hayalimde canlandırayım”[1] diyerek,

efendimiz ’in şemailini ve özelliklerini öğrenmek istemesi konumuz açısından oldukça önemlidir.

Buradaki maksat onu hayalinde canlandırmasından başka bir şey değildir..

..Rasulüllah (sav) buyurdu:

Sizin hayırlılarınız görülmesi size ALLAH (cc)’ı hatırlatan, konuşması ilminize bereket katan ve ameli ahirete rağbetinizi artıran kimselerdir.[2]


[1]… İbnu’l-Esir, Üsdü’l-Gâbe No: 5404, 4/619, Tirmizî, eş-Şemâilü’l-Muhammediyye, 1/26, Beyhakî Delâilü’n-Nübüvve, 1/28

.[2] Ebû Yala Müsned IV 326 h.No.2437



Rasulüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) buyurdu: …

.ALLAH’ın kullarının en hayırlıları o kimselerdir ki, görüldüklerinde ALLAH (cc) zikredilir.[1]


Rasulüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) buyurdu:

Size en hayırlılarınızı haber vereyim mi? Hayırlılarınız o kimselerdir ki, görüldüklerinde ALLAH (cc) zikredilir.[2]


...... Rasulüllah (SallALLAHu Aleyhi ve Sellem) buyurdu:.

..Sizin en hayırlınız, görülmesi ALLAH (Celle Celalühü) zikrettiren (hatırlatan akla getiren) kimsedir.[3]


. Rasulüllah (sav) buyurdu:.

...Velilerim o kimselerdir ki, görüldüklerinde ALLAH (cc) zikredilir.[4]


.Enes (ra)’tan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte, Resûlüllah (sav)şöyle buyurmaktadır:



“En faziletli kimseleriniz o kimselerdir ki, onların görülmelerinden dolayı ALLAH (Celle Celalühü) hatırlanır.” [5]


Şu son dört hadisin isnadlarında zayıflık bulunsa bile toplamları itibariyle en azından Hasen li Gayrihi olurlar. Kaldı ki; aynı manadaki ilk iki hadis zaten hasen idiler. Dolayısıyla bir müşkil kalmamış oluyor.


..Şurası akıllı ve insaflı herkesçe bilinebilecek bir şeydir ki, bir veliyi kafa gözüyle görmek, kişiye ALLAH’ı hatırlatıyorsa, gönül gözüyle yani hayali olarak görmesi de ALLAH (Celle Celalühü) zikrettirir.

Hatta kafa gözüyle görememesini bununla telafi eder. Öyleyse şu yedi hadis, Râbıtanın zikre sebep ve vasıta olmasıyla, dolayısıyla bir zikir olduğunu göstermektedir.


...........Ali’ye ( ra) bakmak ibadettir.[6]


Bu hadis, sahih, hatta bazı âlimlerin mütevâtir tariflerine uyan mütevâtir bir hadistir.

Hâkim bu hadisi İmran b. Husayn’den rivâyet ettikten sonra, bu Buhârî ve Müslim şartlarına göre isnâdı sahih bir hadistir. Abdullah İbn-i Mesud’an rivâyet edilen şahidleri de sahihtirler demiştir




KAYNAK......

SELEFİLER VE TASAVVUFÇULARIN GÖRÜŞLERİ….



[1] Ahmed b. Hanbel, Müsned (H:17921) Abdurrahman b. Ğanem (RadiyALLAHu Anh)’dan Hadisin isnadı, Heysemî (6/93) ve Münzirî’ye 3/499 göre hasendir. Müsnedi Ahmed dip notu: 14/31, (Dârul-Hadis Kahire)

[2] Ahmed İbn-i Hanbel, İbn Mâce (H:4119, Dârul-Marife), Esma Binti Yezid (RadiyALLAHu Anha’dan) Müsned Darul-Hadis Kahire) H:27471, İsnadı Hasendir. Müsned-i Ahmed, 18/598.

[3] (Hâkim-i Tirmizi, İbnAmr (RadiyALLAHu Anhüma’dan), Kenzül- Ummal:1/419, H:1787

[4] (Hâkim-i Tirmizi, İbn Abbas (RadiyALLAHu Anh’den), Aynı yer H:1783

[5] (Hâkim-i Tirmizi, Enes (RadiyALLAHu Anh’den) Aynı yer H:1784

[6] Hâkim , el- Müstedrek, sahihtir: 3/141


YADA BİZ SİZİN NE DEMEK İSTEDİĞİNİZİ TAM ANLAMADAN SAVUNMAYA GEÇİP

ANLATMAK İSTEDİKLERİNİZİN DAĞILMASINA SEBEP OLMUŞ OLABİLİRİZ ÖYLEYSE ÖZÜR DİLERİM

Okuduklarını bile anlamaktan aciz bir yönetici bende ilk defa sizi gördüm.Ya tartışmanın tamamını okuyun ya da boşa yorum yapmayın.Pek çok ciddi forumda bu tür imla hatalı yazılar bile en azından yazana uyarı sebebidir.

Ne usül ne adab ne de terbiye hiç birinden nasibinizi almamışsınız.O kadar çok hatalarınız var ki hepsini sıralamaya artık gücüm yetmez.Bu yazım sonunda gereken neyse onu yapın...

Şimdi gelelim bu eleştirinize; Hatasız kul olmaz, hatamız varsa kabulüz, fakat nereyi anlıyamadığımı da not düşer misiniz ? Tartışmayı başından beri takip ediyorum ve sonuç olarak şunu gördüm: Size cevap veren arkadaşların imla kurallarında her ne kadar hata olsa da, ya da direkt olarak sorunuzun tam karşılığı cevap vermeseler de, hep alttan almışlar ve siz buna karşılık olarak agresif tutumlar içine girmişsiniz. Görünen tablo burda, baştan okuyun ve bakın kimin üslubu düzgün, kimin ki bozuk ? Kardeşim demelerinden bile rahatsız olmuşsunuz. Size yeterince saygılı davranmışlar zaten.

Muhtemelen, o çok ciddi dediğiniz forumlarda bu kadar rahat tavırlar içerisinde bırakmıyorlardır sizi ??? İmla kurallarına uymamak uyarı sebebi ise, sizin üslubunuz, yaklaşımınız ondan çok daha fazla uyarı sebebidir, bu uyarıyı da şimdi yapıyorum: Lütfen mesajlarınızda saygı olsun. Kendinize beklediğiniz saygıyı , başkalarına da gösterin.

Selam ve dua ile.
 

gsari42

New member
Merhabalar, ben de nacizane bildiklerimin bir kısmını ortaya dökeyim dedim :) yaklasık 10 yıl rabıta yapmıs biri olsam dahi gercekci konusmam gerekıyor. zira kitabullah ve Efendimiz sav ne derse o! gayrisini söyleyecek kadar gaflete düşmekten Rabbim muhafaza buyursun. buna bağlı olarak kişisel görüşlerimin de hiçbir önemi yok, zira islam'ın kaynağı kişisel görüşler değil, Kur'an-ı Kerim ve Sünnet'tir.. bunun dışında kalan ictihatlar (Kıyas-ül Fakih, İcma-i Ümmet) hariç bütün hükümler bir Bidat unsurudur. Bidat Dine sonradan katılmış İbadet özellikli adetlere denir. ibadet özelliği taşımayan yeni adet, alışıklıklara bidat denmez. Sizin de bildiğiniz gibi Bidat'ın sakıncaları üzerine birçok hadis ve ayet mevcuttur. örneğin; 'Dinde Sonradan ortaya çıkan herşey bid'attir; her bid'at sapıklıktır ve her sapıklık insanı ateşe sürükler. (Müslim, Cumua, 43; Ebû Davud, Sünnet 5; Nesâî, lydeyn, 22; İbn Mâce, Mukaddime, 7)' hadisi gibi... anlayacağınız, güzel düşünce de taşısa dine ekleme yapmak kesinlikle yasaklanmıştır. Zira, Haşa Din eksik miydi ki; Efendimiz sav bize dini eksik mi anlattı da biz dini tamamlamaya çalışalım.. Düşünün ki evinizin salonu herşeyiyle tam takır dolu, eksiksiz.. bu salona yeni bir koltuk takımı almak için ne yapmamız gerekir? eski koltuk takımını atmamız gerekir değil mi! oysa ki düşüncemiz güzeldir. yeni temiz kullanışlı bir takım almak.. Bidat da işte buna benzer, iyi niyetle dahi olsa dine eklenen her bidat en az bir sünneti yerinden eder. Örneğin; Teyeccüd namazı'nı efendimiz 12 rekat kılmışsa sen de ben daha çok ibadet ederim niyetiyle 20 rekat kılarsan, efendimizin teyeccüdü 12 rekat kılma sünneti yerinden etmiş olursunuz.. Şimdi gelelim yazıdaki açıklamalara.. Rabita şirk'e gelene kadar öncelikle Bidat'tır. Kitabullah Rabıtadan söz eder fakat kelime manası olarak ele alır. (rabıta = bağlanmak/tr) yapılış şekli ile yazıda da belirtildiği üzere ayet ve sahih hadis yoktur. bazı uydurma hadislerde ise Efendimiz sav'in Hz Ebu Bekir'e bizzat rabıta verdiği belirtilir ancak bir delili yoktur, ravilere ulaşan silsilede kopukluk vardır.. Yazıda Cenaze namazındaki 'iyi bilirdik' örneği ise çok farklıdır. sonuçta bir insana hüsnü zan beslemek bir ibadet şekli değildir. bu nedenle o kişi kötü dahi olsa iyi bilmenin zararı yoktur. bidat da değildir ki zaten.. Ancak Mürid'inden Allah'ın nurunu almaya çalışmak ibadet şekli oldugundan ötürü, güzel birşey yapıyorum ben diyerek bu bidat'ı meşrulaştıramayız.. Yine yazıda Efendimiz sav'in Ebu Hureyre Hz'ne yapmış olduğu yardım ile rabıta'daki yardım biçimi kesinlikle kıyaslanamaz, neden; şefaat diye birşey elbetteki vardır. zaten şefaat yardım manasındadır. Hayattaki bir kişiden yardım, şefaat isteyebiliriz. ancak ölülerden yardım isteyemeyiz. Efendimiz sav'a ait ve diğer birçok yardım örnekleri hayattayken istenen yardım şekline girer ve bu haktır. ancak uhrevi hayatta Fatiha suresinde de rabbimizin dediği gibi; 'Yalnız sana Kulluk, ibadet eder, yalnız senden yardım dileriz' ayetine istinaden Rabbimizin dışında Peygamber dahi olsa Hayatta olmayan bir zattan meded bekleyemeyiz. yine bunu destekleyen birçok ayet ve hadis mevcuttur. Rabıta da, Efendimiz sav'in Ebu Hureyre Hz'ne yaptığı yardıma değil, ölüden beklenen yardıma girmektedir.. bu bağlamda vermiş olduğunuz tüm bu örnekler rabıta'yı meşrulaştıracak özelliğe sahip değildir. kıyası dahi saçma olacaktır.. :) ben bidat yönüyle ele aldım ama bunun yanında rabıtanın gizli şirk olması bakımından da birçok yazı yazılabilir.. uzatmadan bitirmek istedim. Rabbim ilim tahsil eden kardeşlerimize yardımcı olsun, Allah'a emanet olun.
 

faris

Well-known member
Merhabalar, ben de nacizane bildiklerimin bir kısmını ortaya dökeyim dedim :) yaklasık 10 yıl rabıta yapmıs biri olsam dahi gercekci konusmam gerekıyor. zira kitabullah ve Efendimiz sav ne derse o! gayrisini söyleyecek kadar gaflete düşmekten Rabbim muhafaza buyursun. buna bağlı olarak kişisel görüşlerimin de hiçbir önemi yok, zira islam'ın kaynağı kişisel görüşler değil, Kur'an-ı Kerim ve Sünnet'tir.. bunun dışında kalan ictihatlar (Kıyas-ül Fakih, İcma-i Ümmet) hariç bütün hükümler bir Bidat unsurudur. Bidat Dine sonradan katılmış İbadet özellikli adetlere denir. ibadet özelliği taşımayan yeni adet, alışıklıklara bidat denmez. Sizin de bildiğiniz gibi Bidat'ın sakıncaları üzerine birçok hadis ve ayet mevcuttur. örneğin; 'Dinde Sonradan ortaya çıkan herşey bid'attir; her bid'at sapıklıktır ve her sapıklık insanı ateşe sürükler. (Müslim, Cumua, 43; Ebû Davud, Sünnet 5; Nesâî, lydeyn, 22; İbn Mâce, Mukaddime, 7)' hadisi gibi... anlayacağınız, güzel düşünce de taşısa dine ekleme yapmak kesinlikle yasaklanmıştır. Zira, Haşa Din eksik miydi ki; Efendimiz sav bize dini eksik mi anlattı da biz dini tamamlamaya çalışalım.. Düşünün ki evinizin salonu herşeyiyle tam takır dolu, eksiksiz.. bu salona yeni bir koltuk takımı almak için ne yapmamız gerekir? eski koltuk takımını atmamız gerekir değil mi! oysa ki düşüncemiz güzeldir. yeni temiz kullanışlı bir takım almak.. Bidat da işte buna benzer, iyi niyetle dahi olsa dine eklenen her bidat en az bir sünneti yerinden eder. Örneğin; Teyeccüd namazı'nı efendimiz 12 rekat kılmışsa sen de ben daha çok ibadet ederim niyetiyle 20 rekat kılarsan, efendimizin teyeccüdü 12 rekat kılma sünneti yerinden etmiş olursunuz.. Şimdi gelelim yazıdaki açıklamalara.. Rabita şirk'e gelene kadar öncelikle Bidat'tır. Kitabullah Rabıtadan söz eder fakat kelime manası olarak ele alır. (rabıta = bağlanmak/tr) yapılış şekli ile yazıda da belirtildiği üzere ayet ve sahih hadis yoktur. bazı uydurma hadislerde ise Efendimiz sav'in Hz Ebu Bekir'e bizzat rabıta verdiği belirtilir ancak bir delili yoktur, ravilere ulaşan silsilede kopukluk vardır.. Yazıda Cenaze namazındaki 'iyi bilirdik' örneği ise çok farklıdır. sonuçta bir insana hüsnü zan beslemek bir ibadet şekli değildir. bu nedenle o kişi kötü dahi olsa iyi bilmenin zararı yoktur. bidat da değildir ki zaten.. Ancak Mürid'inden Allah'ın nurunu almaya çalışmak ibadet şekli oldugundan ötürü, güzel birşey yapıyorum ben diyerek bu bidat'ı meşrulaştıramayız.. Yine yazıda Efendimiz sav'in Ebu Hureyre Hz'ne yapmış olduğu yardım ile rabıta'daki yardım biçimi kesinlikle kıyaslanamaz, neden; şefaat diye birşey elbetteki vardır. zaten şefaat yardım manasındadır. Hayattaki bir kişiden yardım, şefaat isteyebiliriz. ancak ölülerden yardım isteyemeyiz. Efendimiz sav'a ait ve diğer birçok yardım örnekleri hayattayken istenen yardım şekline girer ve bu haktır. ancak uhrevi hayatta Fatiha suresinde de rabbimizin dediği gibi; 'Yalnız sana Kulluk, ibadet eder, yalnız senden yardım dileriz' ayetine istinaden Rabbimizin dışında Peygamber dahi olsa Hayatta olmayan bir zattan meded bekleyemeyiz. yine bunu destekleyen birçok ayet ve hadis mevcuttur. Rabıta da, Efendimiz sav'in Ebu Hureyre Hz'ne yaptığı yardıma değil, ölüden beklenen yardıma girmektedir.. bu bağlamda vermiş olduğunuz tüm bu örnekler rabıta'yı meşrulaştıracak özelliğe sahip değildir. kıyası dahi saçma olacaktır.. :) ben bidat yönüyle ele aldım ama bunun yanında rabıtanın gizli şirk olması bakımından da birçok yazı yazılabilir.. uzatmadan bitirmek istedim. Rabbim ilim tahsil eden kardeşlerimize yardımcı olsun, Allah'a emanet olun.

Kıymetli Kardeşim;

Öncelikle fetva veren ateşe yakındır ve fetva ile alakalı meselelerde şahsi görüşlerden kaçınmamız gerektiğini çok iyi bildiğinizi düşünüyorum.

İslamın kelime manasında dahi teslim olmak vardır. Ve mümin kalbi ve aklı ile bütün hissiyat ve uzuvları biribirine muhalif etmeden inanmasını gerektirir. İslamiyetin ve tasavvufun bazi kaidelerini kısacık aklımız almıyor diye kalbimizin isteğini geri çeviremeyiz.

İlgili mesele Ehli Sünnet Fıkıh ve Akaid kitablarında mevcut olduğu kati ve ispat edilmiştir. Onun için burada bir iki ayet ve hadis göstererek bu gibi meseleleri ilzam etmek gereksiz düşecektir.

10 yıl boyunca yaptığınızı ifade ediyorsunuz. Yaptığınız şeyi nasıl ve nereden öğrendinizde yaptınız? Hadi yaptınız sonra bir iki ayet duyunca vazmı geçtiniz? İslamiyet bir bütündür bir ayet ve hadis ile amel etmek itikadımıza aykırıdır. Bir taşı yerinden oynatmak islamiyete zarar vermez ancak kendi itikadımıza zarar verecektir. Onun için daha iyi araştırmalı ve ilgili kaynaklara bakılmalı aklımıza tabi olmak yerine islam akaidine teslim olunmalı.


İkinci mesele ise Bidat; bidatı kendinize göre tarif etmeye çalıştığınızı okudum bir kaç ayet ile bidatın zararlarından bahsettiniz. Bidatın ne olduğu ve neyin bidat olduğu yine kaynaklarda mevcuttur.

Bu iki meseleyi şahsi düşünceleriniz dışındaki kaynaklarınızı belirtebilir misiniz? Herkesin bir ihtisas alanı vardır. Bu meseleler üzerine bir çok mertebeleri katetmiş kaynaklar mevcuttur. Buradakilere mi istinad ediyorsunuz yoksa aklınıza mı?

Biz ehli iman ne diyoruz; ehli sünnet velcemaatteniz diyerek itikadda şu amelde bu demekteyiz. Madem böyle diyoruz neden iman ettiğimiz hususlara tabi olmayı bırakıp kendi mezhebimize itimad ediyoruz?
 

gsari42

New member
Muhterem kardesım, yazımın en basında da belırttım zaten bu yazdıklarımın kişisel görüşlerim olmadığını.. Selefi Salihin üzerine Akaid hükümlerince yazılmış delilli yazılardır.. tabiki islam teslimiyettir, zira kelimenin köken anlamı budur. fakat teslimiyet amel değil itikat noktasında olmalıdır. örneğin insan Allah'ın varlığına ve birliğine delilsiz ıspatsız iman etmeli ki salih ihlaslı amele kavuşabilsin. kelam ilminde de olduğu gibi kişiye Allah'ın varlığını ıspatlayarak iman ettirmek mümkündür fakat bu insanın ihlasına mal olabilir. zira Allah'ı görerek herkes iman eder, önemli olan O'nu görmeden iman etmektir. zaten buna istinaden İmam-ı Azam Fıkıh-ül Ekber kitabında kelam ilminin risklerinden ve sakıncalarından da geniş bir şekilde bahsetmiştir. evet 10 yıl medrese hayatı yaşamış ve sonrasında da 4-5 yıl kişisel araştırmalarla vaktini geçirmiş biri olarak birçok kaynağı görme olanağı buldum. başka Kitabullahın tefsirlerinden olan ibn-i Kesir, Kurtubi'yi, Kütüb-ü Sitte'nin 6 imamı olan sahih hadis imamlarının eserleri, İmam-ı Azam'ın Fıkıh-ül Ekber'i, İmam Gazali'nin İhya-i Ulumüd din'i, İmam Rabbani'nin Mektubat-ı Şerifi'ni.. vsvs.. şu bir gerçek ki, Türkiye dünyada en çok bidatlara bulanmış Müslüman ülke.. hergün rutin olarak yapılan birçok bidatlar var. işin vahim kısmı insanlar bunu hak sanarak uyguluyor.. ben Rabıta konusunda bu eserlerin hiçbirinde geçerliliğini savunan bilgilere rastlamadım. ayrıca rabıta'nın bidat olduğunu benim ıspatlamam değil, bunun bidat olmadıgını, bunu savunanların ıspatlaması gerekir. islam hukukunda da meydana gelen bir durumun ıspatını ortaya cıkaranlar yapar, onu reddedenler değil.. düşünsenize olmayan birşeyin olmadığını ıspatlamak sizce de mantık işimidir!! ama varsa bunun ıspatı elbet mümkündür..
 

faris

Well-known member
Muhterem kardesım, yazımın en basında da belırttım zaten bu yazdıklarımın kişisel görüşlerim olmadığını.. Selefi Salihin üzerine Akaid hükümlerince yazılmış delilli yazılardır.. tabiki islam teslimiyettir, zira kelimenin köken anlamı budur. fakat teslimiyet amel değil itikat noktasında olmalıdır. örneğin insan Allah'ın varlığına ve birliğine delilsiz ıspatsız iman etmeli ki salih ihlaslı amele kavuşabilsin. kelam ilminde de olduğu gibi kişiye Allah'ın varlığını ıspatlayarak iman ettirmek mümkündür fakat bu insanın ihlasına mal olabilir. zira Allah'ı görerek herkes iman eder, önemli olan O'nu görmeden iman etmektir. zaten buna istinaden İmam-ı Azam Fıkıh-ül Ekber kitabında kelam ilminin risklerinden ve sakıncalarından da geniş bir şekilde bahsetmiştir. evet 10 yıl medrese hayatı yaşamış ve sonrasında da 4-5 yıl kişisel araştırmalarla vaktini geçirmiş biri olarak birçok kaynağı görme olanağı buldum. başka Kitabullahın tefsirlerinden olan ibn-i Kesir, Kurtubi'yi, Kütüb-ü Sitte'nin 6 imamı olan sahih hadis imamlarının eserleri, İmam-ı Azam'ın Fıkıh-ül Ekber'i, İmam Gazali'nin İhya-i Ulumüd din'i, İmam Rabbani'nin Mektubat-ı Şerifi'ni.. vsvs.. şu bir gerçek ki, Türkiye dünyada en çok bidatlara bulanmış Müslüman ülke.. hergün rutin olarak yapılan birçok bidatlar var. işin vahim kısmı insanlar bunu hak sanarak uyguluyor.. ben Rabıta konusunda bu eserlerin hiçbirinde geçerliliğini savunan bilgilere rastlamadım. ayrıca rabıta'nın bidat olduğunu benim ıspatlamam değil, bunun bidat olmadıgını, bunu savunanların ıspatlaması gerekir. islam hukukunda da meydana gelen bir durumun ıspatını ortaya cıkaranlar yapar, onu reddedenler değil.. düşünsenize olmayan birşeyin olmadığını ıspatlamak sizce de mantık işimidir!! ama varsa bunun ıspatı elbet mümkündür..


Kıymetli Kardeşim;

Ehli sünnette İtikad ve amel hususunda birçok kaynaktan bahsetmişsiniz ancak bunların itikadda bir bazı amellerde ve sözlerde farklı oldukları islam hukukcuları tarafından tesbit edilmiştir. Genel itibari ile baktığımızda kanımız ortaya çıkacaktır.

Ben ispatlamam siz ispatlayın demişsiniz zati buraya kadar yazılanları okuduysanız ispatı içinde mevcuttur. Ancak siz hala bazı ayet ve hadislere dayanarak bidat olduğunu iddia ediyorsunuz öncelikle bir şeyi netleştirelim ki akıllar karışmasın.

Rabıtanın şirk ve bidat olduğunu söyleyen ehli sünnet kaynaklarınız nelerdir?
 

gsari42

New member
Bidat olan bir ibadet şeklinde nasıl kaynak aranır anlamış değilim hoca efendi. Bidat sonradan çıkan ibadet şekli ise sonradan çıkan bir hususun kaynağı mı olur mubarek :) bu yuzden dıyorum ya rabıtayı öne süren ahalinin kaynaklarıyla ispatlaması gerekiyor bunun sonradan cıkmadıgını ;) rabıtaya bidat diyenin ispatlayacak bir delile ihtiyacı yoktur. düşünsenize bizim savunduğumuz zaten bu idabet şeklinin kaynağının delilinin olmadığı yönündedir. sonradan çıktığını da bu yuzden savunuyoruz ya hani!!! şimdi biz rabıtanın kaynaklarda gecmediğini savunurken nasıl olur da bizden rabıta ile alakalı kaynak istersiniz :)) umarım anlaşılmışımdır.. he bu arada yazınızda anlattığınız delil değil kıyas ve örnekler topluluğudur. ve şahsınızı tenziye ederek demeliyim ki çoğu da ispat niteliği taşımayan örneklerdir.. sağlıcakla kalın.
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Bidat olan bir ibadet şeklinde nasıl kaynak aranır anlamış değilim hoca efendi. Bidat sonradan çıkan ibadet şekli ise sonradan çıkan bir hususun kaynağı mı olur mubarek :) bu yuzden dıyorum ya rabıtayı öne süren ahalinin kaynaklarıyla ispatlaması gerekiyor bunun sonradan cıkmadıgını ;) rabıtaya bidat diyenin ispatlayacak bir delile ihtiyacı yoktur. düşünsenize bizim savunduğumuz zaten bu idabet şeklinin kaynağının delilinin olmadığı yönündedir. sonradan çıktığını da bu yuzden savunuyoruz ya hani!!! şimdi biz rabıtanın kaynaklarda gecmediğini savunurken nasıl olur da bizden rabıta ile alakalı kaynak istersiniz :)) umarım anlaşılmışımdır.. he bu arada yazınızda anlattığınız delil değil kıyas ve örnekler topluluğudur. ve şahsınızı tenziye ederek demeliyim ki çoğu da ispat niteliği taşımayan örneklerdir.. sağlıcakla kalın.

Kendi sözleriniz içinde kendinize gülüyorsunuz? Sözleriniz birbirine muhalif düşmekte.

Birinci olarak ispat iddia makamına aittir. Yok diyen biri dediği iddiayı doğrulamakla mükelleftir. Nitekim var diyen biri göstermekle varlığını ispat etmiş olur. Ancak yok diyen bütün kainata bakması icap edecektir. Nitekim her mevcud Allahın varlığına delildir. Var olduğuna inanan bir mevcudu göstermesi ile ispat eder Ancak Allahı inkar eden bütün Kainata bakması iktiza edecektir. Bu haseble siz yok diyorsunuz bununla beraber ben niye ispat edeyim diyorsunuz. Hem iddia ediyorsunuz hemde isbatı karşı tarafa bırakıyorsunuz. Karşı taraf şirk ve bidat olmadığını ehli sünnet kaynaklarında geçtiğini göstererek isbat etmiş siz tenezzül edip bakmıyorsunuz.

İkincisi bir çok kaynak göstermişsiniz buradan şu anlaşılıyor o kaynaklarda şirk ve bidat olduğunu gösteren deliller vardır manasında. Eğer o bahsettiğiniz kaynaklarda böyle bir şey varsa buyur getir göster.

Üçüncü husus buraya kadar yazılanları ve ehli sünnet velcemaat kaynaklarında olduğunu okumadığınızı farzederek size iki şey ifade edeyim;

Ayeti Kerimede ;

"Peygamberin getirdiğini alın ve sizi menettiği şeyden de sakının" (el-Haşr (59), 7)

Veda Hutbesinde ;

Size iki şey bırakıyorum; onlara temessük etseniz necat bulursunuz: biri Kitabullah / Kur’an, biri Âl-i Beytim.

Ayet ile peygamber efendimizin emir ve nehiyleri farziyet hükmüne geçmiştir. Ve Ustad Bediüzzaman r.a. Dördüncü Lemada bu hadisi şerifi şerh etmiş maksadı ifade etmiştir. Burada Ali Beytten mana ikidir.

Birincisi ümmetini ehli beyti etrafında toplaması, ki sonradan hasıl olacak hadiselerde kale gibi sağlam kalabilsinler,

İkincisi kendi sünnetini en iyi tatbik edenin ehli beyti olduğundandır,

Bu kısma kadar olan mesele Ehli Sünnet karinesine girmektedir.

Üçüncü başka bir husus ise Hadisi Şerifde;

“Ashâbım yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olsanız hidayete erersiniz.” (Aclûnî, 1/132)

Peygamber Efendimiz a.s.v Ashabımıda unutmayın onlarada tutunun emretmektedir. İşte bu kısımda vel cemaat karinesine girmektedir.

Bizler bu karinelere uygun olarak Ehli Sünnet Velcemaatiz demekteyiz.

İslam Hukukcuların kitab dolusu işlediği bu mevzunun özeti yukarıdaki gibidir. Şimdi islamiyeti sadece ayet ve hadisle mi ele alacağız. Elbette hata ederiz. Çünkü bir hadise bakıyoruz kökünün ucu bucağı yok. Bir ayete bakıyoruz yüzlerce dala ayrılıyor. Onun için bir bilgisayar gibi harddiskimize bütün hadisleri ve ayetleri koymalı ve arama yaptığımızda ilişkili bütün ayet ve hadislere bakmalı, sonra belki ancak hüküm verebiliriz.

Dördüncü Meselede kendi şahsınızı ortaya koydunuz ve ben olmadığını söylüyorum dediniz. Sizin harddiskinizde bütün islam akaidi mevcut mu? Baktınız ona göremi karar verdiniz. Eğer medresede kalmışsanız ve o bahsettiğiniz kitabları okumuşsanız ki ne medrese eğitiminde nede okuduğunuz kaynaklarda rabıtayı şirk ve bidat olarak ele almamaktalar.

Beşinci meselemiz ise ispat kısmı ise; her ne kadar arkadaşlar ifade etmişsede tek bir örnek vereyim;

Rabıtayı yapan Ehli Beytten başta On iki İmam, Şahı Nakşibendi Hz. , Abdulkadiri Geylani Hz. ve daha bir çok zatlar mevcut bu zatları taklid etmek ehli sünnet velcemaat olarak bize yeter. İslamiyeti biz onların nakilleri ile günümüze gelen kaynaklar ile öğrendik. İslamiyeti yeniden keşfetmek için akıl bize fazla gelir. İmanımız ve itikadımız böyledir. Siz inanmasanızda bu sizin zararınızadır. Elimizde kuvvetli burhanlar ve örnekler vardır. Ehli dünyanın ve ehli dalaletin bozuk fikirleri aklımıza parmak karıştıramaz. Belki safi zihinlerin zihnini bulandırabilir ancak bulantı zamanla geçer..
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Ek olarak ele alınan şirk ve bidat meselesine bakalım ve olduğunu anlayalım ona göre hareket edelim. Yoksa tarihte enel hak ve sizin taptığınız benim ayağımın altındadır diyen zatların sözleri anlaşılamadığı ve tahkik edilemediği için onları öldürerek yanlış yapılmıştır.

Önce şirki ve bidatı öğrenelim sonra ona göre hareket edelim.

ŞİRK

[BILGI]"Şe-ri-ke" fiilinin masdarı, ortak olma demektir. Dinî anlamda şirk, Allah`a eş ve ortak koşma manasına gelir.

Bu fiilin dört harfli "if`âl" babındaki şekli "eşrake"dir ve ortak tanıma, ortak koşma demektir. Bu babın ismi faili olan "müşrik" de, ortak koşandır (el-İsfahânî, el-Müfredât fi Caribi`l-Kur`an, Mısır 1961, II, 259, "şe-ri-ke" md.)

Şirk, aynı kökten gelen kelimelerle birlikte, Kur`an`da yüzelliyi aşkın yerde geçmektedir.

Kur`an-ı Kerim`i incelediğimiz zaman, şirke düşen insanların nefislerine tabi olarak tevhide karşı çıkmalarının neticesinde bu duruma düştüklerini görüyoruz. Bütün müşrik toplumlarda, genellikle ahlaksızlık, nefis duyguları, zulüm, hırs, azgınlık, taşkınlık ve menfaatperestlik hakimdir. Şirkin temeli, insanların Allah`a tam manasıyle inanmamaları, O`nun emir ve yasaklarına gerektiği gibi uymamaları ve ondan sonra yukarıda arzedilen süfli bir duruma düşmelerine dayanır. Bu husus birçok âyette dile getirilmiştir (el-A`raf, 7/80, 81, 85, 86; Yusuf, 12/23, 25, 28, 29, 30, 31, 35; el-Hicr, 15/3 vb).[/BILGI]

Bu bağlamda şirk ortak koşmaktır. Yani Allah gibi başka bir ilahı tanımaktır. Mesela Hristiyanların Baba, oğul, kutsal ruh felsefesi şirktir. Çünkü üçünüde tanrı olarak görürler. Başka dinlerde ise Her işi bir tanrıya vermede bir şirktir.

Ancak Adanaya giden birinin kullanacağı araç ve güzergaha şirk demek ne kadar akıldan uzak olacaktır. O araç ve güzergahı tanrı olarak mı kabul ediyoruz haşa etmiyoruz. Adanaya, Ankara yolundan gidilebileceği gibi Konya yolundan da gidilebilir başka yollardan da gidilebilir. Yine otomobille gidilebileceği gibi otobüsle, uçakla, trenle hatta gemi ile bile gibilebilinir.

İşte öylede Allahı tanıma ve bilme olarak insanın en büyük vazifesi olan marifetullah ve muhabbetullahda Bu araç ve güzergaha dinimiz felsefesinde vasıtalar denilmektedir. Marifete ve muhabbete hasıl olmanın tek bir yolu yoktur çok çeşitli yolları mevcuttur. Bir yol ile kayıdlamak hata olacaktır. Ancak bazı yollar kısadır bazıları uzundur, bazıları kolay bazıları zordur.

Bu iki meselede vasıtayı şirk olarak göstermek insanların Allahın marifetine ve muhabbetine engel olmak amacındadır. Böylelikle insanlar Allahı tanıyamayacak karanlıkta kalacaktır.

Birşeyin illeti o şeyin maksadıdır. Yoksa hikmetlerine bakılarak illet göz ardı edilemez. İşte öylede Rabıtanın illeti maksadı vasıtadır. Çok çeşitleri mevcuttur. Konuyu dağıtmamak için bu kadarı kafi.

BİD`AT, BİDAT

[BILGI]Daha önce mevcut olmayan, sonradan ortaya çıkan amel ve inançlar.

Hz. Peygamber ve Ashâb-ı Kirâm dönemlerinde görülmeyip onunla amel edilmeyen, hattâ bir benzeri olmayan ve İslâm`dan olmadığı halde sonradan ortaya çıkan ve ibâdet kabûl edilen görüş ve ameller, sünnete aykırı davranışlar.

Bid`at`ın kapsamı konusunda farklı bakış açılarının olmasından dolayı İslâm bilginleri tarafından farklı tarifler yapılmıştır.

Kimi âlimlere göre bid`at, Hz. Peygamber (s.a.s.)`den sonra meydana gelen her şeydir. Bu tarifi yapan âlimler bid`ate sözlük anlamından daha geniş bir anlam yüklemişlerdir. Bu sebeple de sonradan çıkan amel ve inançları iyi ve kötü olmak üzere ayırmak mecburiyetinde kalmışlardır. Sonradan ortaya çıkıp Kur`ân ve Sünnet`e muhâlif olmayan ya da emirlerinin bir gereği olan şeylere bid`at-i hasene (güzel bid`at); muhâlif olanlara ise, bid`at-i seyyie (kötü bid`at) ismini vermişlerdir. Ayrıca bid`at-i haseneyi kendi arasında, bid`at-i seyyieyi de kendi arasında ayrı kısımlara tabi tutmuşlardır. Böylece bid`at, vacib, mendub, mübah, mekruh ve haram olmak üzere beş kısma ayrılmaktadır. Meselâ Kur`ân ve Sünnet`in anlaşılması için zorunlu olan Arap gramerini bilmek, fıkıh, fıkıh usûlü gibi ilimlerle uğraşmak vâcib; Ehl-i Sünnet itikadına muhalif sapık fırkaların ileri sürdükleri görüşler ise, bu âlimlere göre, haram bid`at kapsamında mütalaa edilmektedir. (Tahânevî, Keşşâfu İstilahâti`l-Funûn, İstanbul 1984 I, 133).

[/BILGI]

Günümüzde pek çok bid`at, müslümanların hayatına girmiştir. Bu sebeple dininin emirlerini yerine getirmek isteyen her kişi, bu hususa dikkat etmeli; dinde eksiltme ya da ilâve mahiyetinde olan söz, tavır ve davranışların yasaklanmış şeyler olduğunu bilerek bunları hayatından ayıklayıp atmalıdır. Burada müracaat edilecek yegane kaynak ise, Kur`ân ve Sünnet`tin ışığında kendi mezhebine göre amel etmesidir.

Bu nedenlede mezhebimizde neyi yapmamız neyi yapmamamız belirtilmiş. Yeniden islamın kaidelerini şerh etmeye gerek yok. Oraya bakarız var mı var. Yok mu yok..

Ehli Sünnet vel cemaat kaynaklarında Rabıta şirk ve bidat olarak geçmemektedir. Geçtiğini bilen varsa ilgili kaynakları ile buyursunlar bizde öğrenelim..
 
Son düzenleme:

Huseyni

Müdavim
Ehli sünnet vel cemaati kabul edipte onların uygulamalarına karşı olmak çelişki değil mi ? Hem kabul ediyorum hem kabul etmiyorum demek gibi.
 

pendüender

Well-known member
Râbıta, sevilen kimseye karşı muhabbeti canlı tutmaktır. Muhabbetten kaynaklanan bağlılık, yakınlık ve alâkayı muhâfaza etmektir. Fakat üç türlü râbıta vardır: Tabiî, süflî ve ulvî râbıta…
Râbıtanın lügat mânâsı, bağ ve alâkadır. Bu yönüyle esâsen kâinatta râbı-tasız hiçbir varlık yoktur. Her şey birbiriyle irtibat hâlindedir. Meselâ artı elektriğin eksi elektriğe râbıtası neticesinde ışık hâsıl olur. Seyrine doyum olmayan bir gülün, sümbülün, menekşenin, heybetli görüntüsüyle bir çınarın vs. toprak, su ve Güneşʼle tabiî bir râbıtası vardır.
 

pendüender

Well-known member
Râbıtanın gâyesi, Rasûlullah r Efendimiz’e ulaşan Allah dostları silsile-siyle mânevî irtibâtı kuvvetlendirerek bu beraberlikten feyz almaktır. Zira Allah dostlarıyla gerçek bir muhabbet irtibâtı içinde olmak, kişiye müstesnâ bir feyiz, rûhâniyet ve mânevî dirilik kazandırır.
Ulvî râbıtanın en güzel misâli, ashâb-ı kirâm ile Peygamber Efendimiz r arasındaki müstesnâ muhabbet bağıdır. Bunun sahâbe içindeki en zirve misâli ise şüphesiz ki Ebû Bekir t ile Efendimiz r arasındaki kalbî irtibattır.
 
Üst