Ömür dediğin,

durmuþ göktekin

Active member
Ömür dediğin,

Ömür dediğin nedir? Bir nefes almak kadar, hatta aldığın nefesi veremeyecek kadar kısa. Nefes almamız ve vermemiz bize hayat verene bağlı. Çok şeyler yaşanarak öğreniliyor. Gençliğinde rüya âleminde yaşayanlar, ihtiyarlığında, bu rüyadan uyandırılır. Gördükleri şey, hayatın sonunun başından daha zor olduğudur. Geldiği uzun yolun yorgunluğu, vücudunu taşıyamaz hale getirir onu. Dizlerinin dermanı, gözlerinin feri kalmaz. Duyması ağırlaşır, hatta sağırlaşır. Bir zaman etrafını saran, oğulları, kızları dağılmıştır. Bir de kaybetmişse hayat arkadaşını, iniltiler, sızılar başlamıştır. Kendine ve eşyaya hükmedemez hale gelmiştir. Acziyetiyle baş başa kalmıştır artık. Hayal meyal şeyler kalmıştır aklında. Hayata beraber başladığı dostlarla da ayrılmıştır yolları. Gittikçe artan yalnızlığa girmiştir. Her doğan günün bir dert olduğunu o yaşa gelince anlarmış. Bütün bunlara rağmen yaşamak güzel şey, deyip geçiyor insan. Hayat, helal dairede ve pozitif istikamette yaşanırsa mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir ömür geçirilmiş olur. Ömür dediğin nedir ki? Son nefesini verdiğin anda, hediyelik eşya gibi, sarıp sarmalayıp götürürler kısa zamanda. Konu komşu, akraba uğurlarken ebediyete, el bile sallayamazsın onlara. Sevenlerin varsa taşırlar seni omuzlarda, gideceğin yere kadar.

Hazreti Ali (ra) hurma bahçesinde akşama kadar çalışmış, akşam da devesinin üzerine bir çuval hurma yükleyerek evinin yolunu tutmuş. Devenin yuları yardımcısı Kamber’in elinde, kendisi de önde gidiyor. Medine’nin içine girdiklerinde yolun kenarından bir ses gelmiş. Yoksulun biri elini açmış sızlanıyor: “Ne olur Allah rızası için! İşte bu sırada sesi duyan Hazreti Ali (ra): “Ne istiyor o yoksul adam diye Kamber’e sormuş. Kamber, hurma istiyor efendim. Ver öyleyse!. Hurma çuvalda efendim. Çuvalla ver. Çuval devenin üzerinde! Deveyle ver!. Emri yerine getiren Kamber, devenin ipi de benim elimde diyememiş. Deveyle birlikte yoksula verileceğinden endişe etmiş. Mevlana Hazretleri ne güzel söylemiş: “Akıp giden zaman içinde bir kafesteyim, her türlü amelde çok ahesteyim. Kabrim beni bekliyorken, dünyalık hevesteyim. Uyandır artık Ya Rab! Belki de son nefesteyim.“ Rabbim, iyilikler hürmetine; sarsılmaz iman, güzel ahlak, şükredici kalb, sabredici beden, zikredici dil, hayırlı ömür nasıp etsin. Rabbim rahmet nazarından, cennet kokusundan, kendi rızasından mahrum etmesin. Âmin,

Çocukluğunda büyümek ister, zamanın geçmediğinden şikâyet ederdin. Şimdi ise hızlı geçtiğindendir şikayetin. Basamakları hızlı, hızlı çıkarken, son basamağa gelmedik mi? diye sorarsın. Ömür bir pınardan su içmek kadar kısaymış meğer. Nasıl geldi geçti anlayamadın. Şırıltısını duydun da dinleyemedin. Suyunu içmeye vaktin kalmadı. Nefsine çokça hesap sorduğun, kıvrılıp yastığa başın koyduğun, akıttığın gözyaşına doyduğun, bir iç geçirmedir ömür dediğin. Ömrünü günaha mesken edinen, her şey mazide kalacak diyen, geleceğe ulaşınca dizini döven pişmanlık ateşine kapılır gider. Bittiğini bilemezsin, acısını silemezsin, bir rüyadır ömür dediğin. Ağlayarak gelirsin, giderken ağlatırsın. Bir ezanla, namaz arasıdır ömür dediğin. Doğduğunda, sağ kulağına ezan, soluna kamet getirilmişti. Bu ezanla, kamet, senin cenaze namazın içindi. O yüzden, cenaze namazında ezan ve kamet okunmadı. Okunan ezanla denmek istendi ki; ey insan bu ezanın ardından namazın kılınacak elini çabuk tut, ömrünü iyi değerlendir! Ömür dediğin nedir ki? Gençliğinde farkına varmazsın ömür sermayesinin. İhtiyarlığında düşünmeye başlarsın. Fazla düşünme! Ne kadar yaşadığın önemli değil. Nasıl yaşadığın önemli. Ömründe iki seçenek vardı. Biri kazanmak, diğeri kaybetmek. İyilik ettinse kazandın, ömrün bereketlendi. Kötülük yaptınsa, ömrün zarara girdi, zayıfladı. İyilik yapamadın, kötülük de yapmadınsa, iyilik yapmış oldun. Ömür bir çay içimi kadar kısa. Sen çayını soğutmadan iç. Tadıyla, tuzuyla hayatı yaşa. Sevdiklerini sevmeye devam et. Dostlukları doya, doya yaşa. Sevdiğinin ardından koş. Çünkü duracak zaman yok, incitmeden, kırmadan sev insanları. Çünkü kırmaya zaman yok! Dünya bir penceredir. Her gelen baktı geçti. Kuyrukta bekleyen var. Müsaade et onlar da bakıp geçsin. Keyif yapmaya fırsat yok. Bugün var olan sevgililer, yarın yok olabilir. Onlar varken doya, doya sev. Yokluklarında acılarını yüreğinde taşıyamazsın. Ömür dediğin nedir? Dalda bir kuru yaprak. Bin sene de yaşasan, sonunda kara toprak.
10. 01. 2016
Durmuş Göktekin
 
Üst