Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Tasavvuf
Nakşıbendi ve Nakşıbendilik
Sufinin Dünyası
O diyarın sakinleri,
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ABDULLAH4" data-source="post: 464245" data-attributes="member: 1004566"><p style="text-align: center"><strong> <span style="font-size: 22px"><span style="color: #000080">Resûlullah'a Muhalefet Etmezlerdi</span></span><span style="font-size: 15px"><span style="color: #000080"> </span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #000080"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #000080"></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: #000080"></span></span></strong></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> <strong>O DİYARIN SAKİNLERİ</strong>'nin Peygamberimize imanları, teslimiyetleri tanıdı. Emirlerine itiraz etmezler, nedenlerini, niçinlerini araştırmazlar, imanlarına, inançlarına yakışanı yaparlardı. Peygamberden intikal eden her şeyin vahiyle alakalı olduğuna inanırlardı. O'nun boş söz söylemeyeceğini, davet ettiği esasların Hakk canibinden olduğunu kabul ederlerdi. Şartlar, zaman, mekan mefhumlarına bakarak Peygamberlerinin söz ve emirlerine karşı içlerinden bir tereddüt göstermezdi.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> <strong>O DİYARIN SAKİNLERİ</strong>, Peygamberimize öyle iman ile bağlanmışlardı ki kendi nefislerinden önce yüce Resûlü düşünürlerdi. İşi o derece sağlam tutmuşlardı ki içlerinden biri bir gün Peygamberimize şöyle dedi:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> "Ben düşmana rastladım. Babam da aralarında idi. Babamdan senin hakkında kötü bir laf işittim ve dayanamayıp ona mızrak attım ve öldürdüm."</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> - "Allah'a ve âhiret gününe inanmakla sebat eden hiçbir kavmin, Allah ve Resûlüne karşı gelip düşmanlık eden kimseleri -o kimseler babalan, ya oğulları, ya kardeşleri, yahut soy-sopları olsalar bile- sevip onlarla dostluk ettiklerini göremezsin." (Mücadele/22)</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> <strong>O DİYARIN SAKİNLERİ</strong>, Peygamberimizi, kimseye tercih etmezlerdi. Hayatlarının her bölümünde Peygamberimiz vardı, O'nun sünnetleri, hadisleri hakimdi. Onlar Peygamberlerinin (sözlerini, emirlerini) arasıra kullanmazlardı. Peygamberlerin getirdiği hayat düsturları, onlar için teneffüs edilen bir hava gibi idi. Bizler gibi, yemek duasında, zifaf duasında, namaz duasında Peygamberi, hatırlayıp, ictimaiyyat, muamelat ahlak ve mücazat konularında Peygamberimizi unutmazlardı. Onun için onlardan Allah razı olmuştu. Şu hadise ibretimiz olarak bütün canlılığını korumaktadır: Müslüman olmadan önce Mekke'nin reisi Ebu Süfyan (r.a.)</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> Medine'ye gelmişti. Hiç kimse yüzüne bakmadı. Kalkıp, kızı olan ve Peygamberimizin hanımlarından bulunan Ümmü Habibe'nin (r.a.) yanma gitti. Peygamberimizin yatağı ve deriden olan seccadesinin üzerine oturmak istedi. Ümmü Habibe hemen katlayıp kaldırdı. Ebu Süfyan ona:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> - "Kızım, sen beni mi yatağa, yoksa yatağı mı bana layık görmedin? dedi."</span></span></p><p> <span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'">Ümmü Habibe (r.a.):</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> "Hayır, sen yatağa layık değilsin. Çünkü yatak Resûlullah'ındır. Sen ise müşrik olduğun için necissin" diye cevap verdi.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> <strong>O DİYARIN SAKİNLERİ</strong> Peygamberimiz'in sevdiğini kendi sevdiklerine tercih ederlerdi. Çünkü Peygamberimizin sevgi ve muhabbeti onların hücrelerine kadar, iliklerine kadar işlemiştir. Şu hadise oldukça manalıdır;</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> Hz. Ebubekir (r.a.)'m, babası Ebu Kuhafe müslüman olmak ve bey'at etmek için Peygamberimizin yanma gelmişd. Ebu Kuhafe elini Peygamberimizin eline doğru uzatınca Hz. Ebubekir ağladı. Peygamberimiz;</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> - "Ey Ebu Bekir niçin ağlıyorsun?" diye sordu. Hz. Ebu Bekir (r.a.):</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> - "Ya Resûlallah, eğer bu el şimdi amcan Ebu Talib'in eli olup da senin gözün amcanın müslümanlığı ile aydın olsaydı ben daha çok sevinirdim" dedi.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> İşte böyle idi o diyarın sakinleri. Hayatlarında, dünyalarında Peygamberimize bu kadar değer ve önem veriyorlardı. Yüzde doksan dokuzu müslüman denilen şu memlekette,</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> Cumhuriyet döneminde yaşayan müslümanlar yüzlerce defa peygamberimize hakaretler, iftiralar, yalanlar uydurdukları halde yüzleri bile kızarmazdı. Gazetelerde açık oturumlar da, makalelerde o yüce Resûle yakışmayan çok şeyler söylendi fakat cevapsız kaldı. Cevapsız kalması lazımdı. Çünkü o gibi gazeteleri yaşatanlar Peygamberini tanıyamamış, müdafaadan aciz müslümanlardı.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> <strong>O DİYARIN SAKİNLERİ</strong>, Peygamberimizi yanlarında da gıyabında da korurlardı. Aleyhinde bulunan münafık tipli insanlara fırsat vermezlerdi.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> Sahabeden olan Hz. Garefe ile alakalı bir hadise şöyle olmuştur:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> - Bir gün bir hıristiyan Peygamber Efendimize söver. Garefe (r.a.) Hıristiyan iyice döver ve burnunu kırar. Hadise Amr b. As'a intikal eder. Amr:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> - "Biz gayri müslimlere teminat vermiş bulunuyoruz, deyince" Garefe (r.a.):</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> - "Allah bizi onlara, Peygamberimize alenen sövsün diye teminat vermekten korusun." demiş. Hz. Amr'da: "Doğru söylüyorsun" demiştir.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"> Uzun lafa gerek yok. Belki tarih ve zaman olarak Peygamberimiz ile bizim aramııda 1400 küsür yıl olabilir fakat getirdiği hayat düsturları ile aramıza mesafe koyamayız. Gerçek iman bunu kabule yanaşamaz. Peygamberimizi bir kenara atarak, O'na zıt olan güç ve şahıslarla uzlaşamayız. Peygamberimiz nerede ise biz de orada olmalıyız. Kafaların ürettiği cazibeli fücirlere kanıp Peygamberimiz'i ibadet, namaz, zekat, hac bölümünde tanıyıp, diğer sahalarda tanımamazlık etmemeliyiz. Bunlar bir hastalıksa, -ki şüphe yoktur- böyle bir hastalığın sonu imam kaybetmektir. İmanı kaybetmek istemeyen müslümanlar Peygamberlerine (emir ve sünnetlerine) sahip çıksınlar. Söz ve emirlerini baş tacı yapsınlar. O'ndan gelen emirler müslümanı camiye hapsettirmiyor. Bilakis hayata hakim kılınmak noktasında, müslümanı vazifelendiriyor. Biz peygamberimizi bütün yönleri ile kabul etmek mecburiyetindeyiz. Bunun gerisi laf-u güzafdır.</span></span></p><p style="text-align: right"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><u>Abdullah Büyük</u></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ABDULLAH4, post: 464245, member: 1004566"] [CENTER][B][SIZE=4][COLOR=#000080] [/COLOR][/SIZE][SIZE=6][COLOR=#000080]Resûlullah'a Muhalefet Etmezlerdi[/COLOR][/SIZE][SIZE=4][COLOR=#000080] [/COLOR][/SIZE][/B][/CENTER] [SIZE=3][FONT=Comic Sans MS] [B]O DİYARIN SAKİNLERİ[/B]'nin Peygamberimize imanları, teslimiyetleri tanıdı. Emirlerine itiraz etmezler, nedenlerini, niçinlerini araştırmazlar, imanlarına, inançlarına yakışanı yaparlardı. Peygamberden intikal eden her şeyin vahiyle alakalı olduğuna inanırlardı. O'nun boş söz söylemeyeceğini, davet ettiği esasların Hakk canibinden olduğunu kabul ederlerdi. Şartlar, zaman, mekan mefhumlarına bakarak Peygamberlerinin söz ve emirlerine karşı içlerinden bir tereddüt göstermezdi. [B]O DİYARIN SAKİNLERİ[/B], Peygamberimize öyle iman ile bağlanmışlardı ki kendi nefislerinden önce yüce Resûlü düşünürlerdi. İşi o derece sağlam tutmuşlardı ki içlerinden biri bir gün Peygamberimize şöyle dedi: "Ben düşmana rastladım. Babam da aralarında idi. Babamdan senin hakkında kötü bir laf işittim ve dayanamayıp ona mızrak attım ve öldürdüm." - "Allah'a ve âhiret gününe inanmakla sebat eden hiçbir kavmin, Allah ve Resûlüne karşı gelip düşmanlık eden kimseleri -o kimseler babalan, ya oğulları, ya kardeşleri, yahut soy-sopları olsalar bile- sevip onlarla dostluk ettiklerini göremezsin." (Mücadele/22) [B]O DİYARIN SAKİNLERİ[/B], Peygamberimizi, kimseye tercih etmezlerdi. Hayatlarının her bölümünde Peygamberimiz vardı, O'nun sünnetleri, hadisleri hakimdi. Onlar Peygamberlerinin (sözlerini, emirlerini) arasıra kullanmazlardı. Peygamberlerin getirdiği hayat düsturları, onlar için teneffüs edilen bir hava gibi idi. Bizler gibi, yemek duasında, zifaf duasında, namaz duasında Peygamberi, hatırlayıp, ictimaiyyat, muamelat ahlak ve mücazat konularında Peygamberimizi unutmazlardı. Onun için onlardan Allah razı olmuştu. Şu hadise ibretimiz olarak bütün canlılığını korumaktadır: Müslüman olmadan önce Mekke'nin reisi Ebu Süfyan (r.a.) Medine'ye gelmişti. Hiç kimse yüzüne bakmadı. Kalkıp, kızı olan ve Peygamberimizin hanımlarından bulunan Ümmü Habibe'nin (r.a.) yanma gitti. Peygamberimizin yatağı ve deriden olan seccadesinin üzerine oturmak istedi. Ümmü Habibe hemen katlayıp kaldırdı. Ebu Süfyan ona: - "Kızım, sen beni mi yatağa, yoksa yatağı mı bana layık görmedin? dedi." Ümmü Habibe (r.a.): "Hayır, sen yatağa layık değilsin. Çünkü yatak Resûlullah'ındır. Sen ise müşrik olduğun için necissin" diye cevap verdi. [B]O DİYARIN SAKİNLERİ[/B] Peygamberimiz'in sevdiğini kendi sevdiklerine tercih ederlerdi. Çünkü Peygamberimizin sevgi ve muhabbeti onların hücrelerine kadar, iliklerine kadar işlemiştir. Şu hadise oldukça manalıdır; Hz. Ebubekir (r.a.)'m, babası Ebu Kuhafe müslüman olmak ve bey'at etmek için Peygamberimizin yanma gelmişd. Ebu Kuhafe elini Peygamberimizin eline doğru uzatınca Hz. Ebubekir ağladı. Peygamberimiz; - "Ey Ebu Bekir niçin ağlıyorsun?" diye sordu. Hz. Ebu Bekir (r.a.): - "Ya Resûlallah, eğer bu el şimdi amcan Ebu Talib'in eli olup da senin gözün amcanın müslümanlığı ile aydın olsaydı ben daha çok sevinirdim" dedi. İşte böyle idi o diyarın sakinleri. Hayatlarında, dünyalarında Peygamberimize bu kadar değer ve önem veriyorlardı. Yüzde doksan dokuzu müslüman denilen şu memlekette, Cumhuriyet döneminde yaşayan müslümanlar yüzlerce defa peygamberimize hakaretler, iftiralar, yalanlar uydurdukları halde yüzleri bile kızarmazdı. Gazetelerde açık oturumlar da, makalelerde o yüce Resûle yakışmayan çok şeyler söylendi fakat cevapsız kaldı. Cevapsız kalması lazımdı. Çünkü o gibi gazeteleri yaşatanlar Peygamberini tanıyamamış, müdafaadan aciz müslümanlardı. [B]O DİYARIN SAKİNLERİ[/B], Peygamberimizi yanlarında da gıyabında da korurlardı. Aleyhinde bulunan münafık tipli insanlara fırsat vermezlerdi. Sahabeden olan Hz. Garefe ile alakalı bir hadise şöyle olmuştur: - Bir gün bir hıristiyan Peygamber Efendimize söver. Garefe (r.a.) Hıristiyan iyice döver ve burnunu kırar. Hadise Amr b. As'a intikal eder. Amr: - "Biz gayri müslimlere teminat vermiş bulunuyoruz, deyince" Garefe (r.a.): - "Allah bizi onlara, Peygamberimize alenen sövsün diye teminat vermekten korusun." demiş. Hz. Amr'da: "Doğru söylüyorsun" demiştir. Uzun lafa gerek yok. Belki tarih ve zaman olarak Peygamberimiz ile bizim aramııda 1400 küsür yıl olabilir fakat getirdiği hayat düsturları ile aramıza mesafe koyamayız. Gerçek iman bunu kabule yanaşamaz. Peygamberimizi bir kenara atarak, O'na zıt olan güç ve şahıslarla uzlaşamayız. Peygamberimiz nerede ise biz de orada olmalıyız. Kafaların ürettiği cazibeli fücirlere kanıp Peygamberimiz'i ibadet, namaz, zekat, hac bölümünde tanıyıp, diğer sahalarda tanımamazlık etmemeliyiz. Bunlar bir hastalıksa, -ki şüphe yoktur- böyle bir hastalığın sonu imam kaybetmektir. İmanı kaybetmek istemeyen müslümanlar Peygamberlerine (emir ve sünnetlerine) sahip çıksınlar. Söz ve emirlerini baş tacı yapsınlar. O'ndan gelen emirler müslümanı camiye hapsettirmiyor. Bilakis hayata hakim kılınmak noktasında, müslümanı vazifelendiriyor. Biz peygamberimizi bütün yönleri ile kabul etmek mecburiyetindeyiz. Bunun gerisi laf-u güzafdır.[/FONT][/SIZE] [RIGHT][SIZE=3][FONT=Comic Sans MS][U]Abdullah Büyük[/U][/FONT][/SIZE][/RIGHT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Tasavvuf
Nakşıbendi ve Nakşıbendilik
Sufinin Dünyası
O diyarın sakinleri,
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst