Nurâni Nakışlar..

NİSANUR

Well-known member
su_damlasi_2.jpg

Her kim ki, rahmetin nihayetsiz denizini bulsa, elbette bir katre serap hükmünde olan cüz-i ihtiyârına itimad etmez; rahmeti bırakıp, ona mürâcaat etmez.
 

NİSANUR

Well-known member
10546032-lg.jpg


“Nasıl ki şu ağacın kesretli dal ve budakları birtek çekirdekten gelmiş ve şu ağacın san’atkârının icad ve tasvirde vahdetini gösteriyor. Sonra şu ağaç, dal ve budak salıp tekessür ve intişar ettikten sonra, bütün hakikatini bir meyvede toplar, bütün mânâsını bir çekirdekte derc eder, onunla Hâlık-ı Zülcelâlinin halk ve tedbirindeki hikmetini gösterir." sözler
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
612f1_dua(1).jpg

İşte ey aciz insan ey fakir beşer!


Dua gibi hazine-i anahtarı ve tükenmez bir kuvvetin medarı olan bir vesileyi elden bırakma.


Ona yapış,


Ala-yi iliyin-i insaniyete çık bir sultan gibi bütün kainatın dualarını kendi duan içine al…




Bediüzzaman
 

NİSANUR

Well-known member
7718572-md.jpg


İnebolu civarında bulunan ve Nurlara güzel kalemiyle çok hizmet eden kardeşlerimizden Mehmed Zekeriya nın bir mektubunu aldım. Endişelerimi izale edip beni mesrur eyledi. Şimdi Nurların bir vazifesi olan çocuklara Kur'ân okutmak ve İmân derslerini vermek hizmetiyle meşgul olduğunu yazıyor.
 

NİSANUR

Well-known member
ELLER1.jpg


Bil, ey gafil, müşevveş Said! Cenâb-ı Hakkın nur-u marifetine yetişmek ve bakmak ve âyât ve şahitlerin aynalarında cilvelerini görmek ve berâhin ve deliller mesâmâtıyla temâşâ etmek iktiza ediyor ki, senin üstünden geçen, kalbine gelen ve aklına görünen herbir nuru tenkit parmaklarıyla yoklama ve tereddüt eliyle tenkit etme. Sana ışıklanan bir nuru tutmak için elini uzatma. Belki gaflet esbabından tecerrüd et, onlara müteveccih ol, dur.
 

NİSANUR

Well-known member
561730456801201_1258360442.jpg


Hâlık ve Rezzâk, Ondan başka yoktur. Zarar ve menfaat, Onun elindedir. O hem Hakîmdir, abes iş yapmaz. Hem Rahîmdir, ihsanı, merhameti çoktur" diye itikad ettiğinden, her şeyde bir hazîne-i rahmet kapısını bulur. Duâ ile çalar.

Bu misafirhâne-i dünyada âciz ve fakir kalbine kût ve gınâ ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıdâ ve ziyâ ve herhalde mahkemen olan Mahşerde senet ve berat ve ister istemez üstünden geçilecek Sırat Köprüsünde nur ve burak olacak bir namaz, neticesiz midir? Veyahut ücreti az mıdır?
 

NİSANUR

Well-known member
HayalEvi_Com-Wallpapers-800x600-1868.jpg


Üstadımızın Isparta'da çok talebesi bulunduğundan, ruhen yağmurun gelmesini istiyordu. Aynı günde öyle bir yağmur geldi ki, elli seneden beri Isparta böyle bir hadiseyi görmemiş. O yağmur yüzde doksan dokuz menfaat vermiştir. Bundan anlaşılıyor ki, o tevafuk tesadüfî değil; bu rahmet, Isparta'ya rahmet olan Risale-i Nur'a bakıyor. Lillâhilhamd!

Barla Lâhikası -120
 

NİSANUR

Well-known member
c25cdc8dfeb420a7a5ab30c.jpg


Risale-i Nur'daki hakikî teselliye mahpuslar çok muhtaçtırlar. Hususan gençlik darbesini yiyip, taze ve şirin ömrünü hapiste geçirenlerin, Nurlara
ekmek kadar ihtiyaçları var. Evet gençlik damarı, akıldan ziyade hissiyatı dinler... His ve heves ise kördür, akibeti görmez. Bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder
 

NİSANUR

Well-known member
9688094-lg.jpg


Şimdi sen dahi, ey Katre içine giren hakîm feylesof! Senin katre-i fikrin dürbünüyle, felsefenin merdiveniyle tâ kamere kadar terakkî ettin, kamere girdin. Bak, kamer kendi zâtında kesâfetli, zulümâtlıdır; ne ziyâsı var, ne hayatı. Senin sa'yin beyhûde, ilmin faydasız gitti. Sen ye'sin zulümâtından ve kimsesizliğin vahşetinden ve ervâh-ı habîsenin iz'âcâtından ve o vahşetin dehşetinden şu şartlar ile kurtulabilirsin ki, tabiat gecesini terk edip, hakikat güneşine teveccüh etsen; ve yakînen inansan ki, şu gece nurları gündüz güneşinin ışıklarının gölgeleridir. Bu şartı yaptıktan sonra, sen, kemâlini bulursun. Fakir ve karanlıklı kamer yerine haşmetli güneşi bulursun.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
n6419131609409672915.jpg


"Herşeyde, hattâ en çirkin görünen şeylerde, hakikî bir hüsnü ciheti(güzel bir sebebi) vardır. Evet kâinattaki herşey, her hâdise ya bizzât güzeldir, ona hüsn-ü bizzât (Kendisi Güzel) denilir. Veya neticeleri (sonuçları) cihetiyle(sebebiyle) güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayb (Gaybı Güzel) denilir. Bir kısım hâdiseler var ki, zahirî çirkin, müşevveş(karmaşık)tir. Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar(düzen) var." (Sözler, sf. 231)
 

NİSANUR

Well-known member
85921408931.jpg


Evet, zeminde hiçbir tahavvül ve ağaç ve hayvanlarda her senede urbasını değiştirmek gibi hiçbir tebeddül-cüz'î olsun, küllî olsun-yoktur ki, intizâmıyla Senin vücuduna ve vahdetine işaret etmesin.

Hem, hiçbir hayvan yoktur ki, zaafiyet ve ihtiyacının derecesine göre verilen rahîmâne rızkıyla ve yaşamasına lüzumu bulunan cihazâtın hakîmâne verilmesiye, Senin varlığına ve birliğine şehâdeti olmasın.

Lemalar
 

NİSANUR

Well-known member
3542355533_92e89b4de1_o.jpg



Hem, nasıl berrde ve bahirde kemâl-i rahmetle rızıkları verilen ve kemâl-i hikmetle muhtelif şekiller giydirilen ve kemâl-i rubûbiyetle türlü türlü duygular ile teçhiz edilen bütün hayvanât, birer birer yine o Kadîr-i Zülcelâlin vücûbuna şehâdet ve vahdetine işaret etmekle beraber, heyet-i mecmûasıyla gayet geniş bir mikyasta azamet-i ulûhiyetini ve kemâl-i rubûbiyetini gösterir.

Sözler
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi



Bir bahar mevsiminde, garibâne, mütefekkirâne, seyahate gidiyordum.
Bir tepeciğin eteğinden geçerken parlak bir sarı çiçek nazarıma ilişti.
Eskiden vatanımda ve sâir memleketlerde gördüğüm o cins sarı çiçekleri derhatır ettirdi.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
sari_cicek.jpg


Şöyle bir mânâ kalbe geldi ki:
Bu çiçek kimin turrası ise, kimin sikkesi ise ve kimin mührü ise ve kimin nakşı ise,
elbette bütün zemin yüzündeki o nevi çiçekler onun mühürleridir, sikkeleridir.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
mektup10hi.jpg



Şu mühür tahayyülünden sonra, şöyle bir tasavvur geldi ki:
Nasıl bir mühür ile mühürlenmiş bir mektub, o mühür, o mektubun sahibini gösterir;
öyle de, şu çiçek, bir mühr-ü Rahmânîdir.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi


Şu enva-ı nakışlarla ve mânidar nebâtât satırlarıyla yazılan şu tepecik dahi bu çiçek Sâniinin mektubudur.
Hem, şu tepecik dahi bir mühürdür. Şu sahrâ ve ova bir mektub-u Rahmânî hey'âtını aldı.
İşbu tasavvurdan şöyle bir hakikat zihne geldi ki:
Herbir şey, bir mühr-ü Rabbânî hükmünde, bütün eşyayı kendi Hâlıkına isnad eder,
kendi kâtibinin mektubu olduğunu ispat eder.
 
Üst