Nefis Terbiyesi Nasil Yapilir??

topraktoprak

Well-known member
Ruhî gelişmenin kendisine göre bazı usul ve prensipleri vardır.
Bu prensiplere riayet eden herkeste, o şahsın istidat ve kabiliyeti ölçüsünde bazı mazhariyetler olur. Prensiplerdeki teferruatı bir tarafa bırakacak olursak, ister yogizm'de, ister fakirizmde ve isterse tasavvufta, ruhî melekeleri geliştirmeyi bir usule bağlamak mümkündür. Eskiler bunu şöyle ifade ederlerdi:
*Kılletü't-taam,
*kılletü'l-menam,
*kılletü'l-kelam,
*sükût-u müdâm,
*uzlet ani'l-enâm,
*zikr-ü müdâm,
*teveccüh-ü tam.'
Evet, bu yolda az yiyeceksin. Özellikle proteini bol olan yağ, et, yumurta gibi gıdalardan kaçınacaksın. Az içecek, az uyuyacaksın. Zaten Allah Rasulü de bütün bu hususlara işaretle: 'Sizin adınıza en çok korktuğum, göbek bağlamanız, çok uyumanız, tembelliğiniz ve yakîninizin az olmasıdır.' (1) buyurmuyor mu? Aslında, sırasıyla bunlar birbirini doğuran neticelerdir. Çok yiyen bir insan çok uyur, çok uyuyan bir insanın da yakîni çok az olur. Aksi neticeler de yine bunların aksinden doğar. Yani, az yiyen az uyur ve az uyuyanın da yakîni gün geçtikçe çoğalır. Öyle ise bu neticeye ulaşmak isteyenler, mutlaka az yemeli, az uyumalı, hayrete varmalı ve gözlerinin misal alemine açılmasını temin etmelidirler.

Neticeye ulaştıran şartlardan biri de az konuşmaktır. Hz. Ömer'in (ra) dediği gibi 'Çok konuşanın sakatatı çok olur.' (2) Onun laflarının çoğu işe yaramaz ve bu tür insanlara gayb perdesi aralanmaz.

'Sükût-u müdâm' devamlı sessizlik demektir. İnsan sesini kesip, gözünü, muttali olmak istediği aleme döndürmeli ki, yaramaz her şeyi unutarak ruhunu ulvi alemlerle irtibatlandırabilsin.

'Uzlet ani'l-enâm' ise halktan uzak ve ayrı durmak manasına gelir. İnsan, göz ve kulak vasıtasıyla kalbinin, ruhunun kirlenmesine meydan vermemelidir. Halbuki çarşı-pazar ve insanlarla ihtilatta, bunların kirlenmesine sebep olacak faktörler sayılamayacak kadar çoktur. Bu faktörlerin menfi tesirinden kurtulabilmenin en sağlıklı yolu uzlet, yani insanlardan uzak kalmaktır.

'Zikr-ü müdâm ve teveccüh-ü tam', neyi anmak gerekiyorsa onu anmaktır. Kimisi Mesih'i, kimisi de Buda'yı anar. Halbuki bizler Allah'ı anar ve O'nun yüce adını vird-i zeban ederiz. Böylece teveccüh-ü tam hasıl olur ve insanın ufkunda yeni menfezler açılır. Bir insanın gayb alemine muttali olmasının yolu, arzettiğimiz hususlar gibi şeylere riayetten geçer. Günde üç öğün yemek yiyen, karnını tıka basa doyuran ve kendini gevezeliğe salıp, bilip bilmediği herşeyi konuşan, zikre devam etmeyen ve cemiyet hayatında, çoğunlukla kendisini ilgilendirmeyen mâlâyâniyatla meşgul olan.. çok uyuyan ve gaflette boğulan bir insanın, bana niçin gayb perdesi açılmıyor, diye itiraza hakkı yoktur. Zira o, kendini neticeye ulaştıracak yolun erkanına riayet etmemektedir. Menzile varılmaması da gayet normaldir.

Her şeyin bir usulü vardır. Bu usulle beraber, bu mevzu mürşid ve üstad ister. Ben kendi kendime yaptığım riyazat sebebiyle bazı rahatsızlıklara maruz kalmıştım. Bu esnada bana el uzatan bir hak dostu 'riyazat mürşid ister, müsaadesiz yapılamaz' demişti. Hakikaten daha sonra ben de aynı kanaate sahip oldum. Riyazat yapmak isteyenler, bunu mutlaka bir mürşidin nezâreti altında yapmalıdır. Aksi halde altından kalkılamayacak kadar ağır rizikolar söz konusu olabilir. Burada önemli bir konuya da işaret etmek istiyorum: Bu türlü şeylerle meşgul olan kimseler şayet, mânâ alemine gözleri açık değil ve ayağının basacağı yeri bilemiyorlarsa -Allah muhafaza buyursun- her zaman bir kısım habis ruhların saldırısına maruz kalmaları muhtemeldir. Bunlar cindir, şeytandır veya habis ruhtur ve bunlar çok mühim değildir. Mühim olan bunların kendilerini o şahsa kabul ettirme keyfiyetleridir. Bilhassa kişi bu işi usulünce yapamıyorsa ve başında kendisine ışık tutan bir rehberi, bir mürşidi de yoksa, bu habis ruhlar kendilerini kabul ettirir ve o şahsı oyuncak haline getirebilirler. Böyle birşey, bazen terğib, teşvik ve okşamakla, bazen de tehdit ve korkutmakla olur ve o kişiyi bütünüyle kendi hesaplarına göre konuşturur, kendi hesaplarına göre iş yaptırırlar. Günümüzdeki sapıkların çoğunda görüldüğü gibi, kimisine Mehdi, kimisine Mesih, kimisine (haşa) peygamber ve kimisine de (haşa) Allah olduklarını söylettirirler.
ALINTI...
 

Þefkat_

Well-known member
Nefis Terbiyesi

Ruhî gelişmenin kendisine göre bazı usul ve prensipleri vardır.
Bu prensiplere riayet eden herkeste, o şahsın istidat ve kabiliyeti ölçüsünde bazı mazhariyetler olur. Prensiplerdeki teferruatı bir tarafa bırakacak olursak, tasavvufta, ruhî melekeleri geliştirmeyi bir usule bağlamak mümkündür. Eskiler bunu şöyle ifade ederlerdi:
*Kılletü't-taam,
*kılletü'l-menam,
*kılletü'l-kelam,
*sükût-u müdâm,
*uzlet ani'l-enâm,
*zikr-ü müdâm,
*teveccüh-ü tam.'
Evet, bu yolda az yiyeceksin. Özellikle proteini bol olan yağ, et, yumurta gibi gıdalardan kaçınacaksın. Az içecek, az uyuyacaksın. Zaten Allah Rasulü de bütün bu hususlara işaretle: 'Sizin adınıza en çok korktuğum, göbek bağlamanız, çok uyumanız, tembelliğiniz ve yakîninizin az olmasıdır.' (1) buyurmuyor mu? Aslında, sırasıyla bunlar birbirini doğuran neticelerdir. Çok yiyen bir insan çok uyur, çok uyuyan bir insanın da yakîni çok az olur. Aksi neticeler de yine bunların aksinden doğar. Yani, az yiyen az uyur ve az uyuyanın da yakîni gün geçtikçe çoğalır. Öyle ise bu neticeye ulaşmak isteyenler, mutlaka az yemeli, az uyumalı, hayrete varmalı ve gözlerinin misal alemine açılmasını temin etmelidirler.


Neticeye ulaştıran şartlardan biri de az konuşmaktır. Hz. Ömer'in (ra) dediği gibi 'Çok konuşanın sakatatı çok olur.' (2) Onun laflarının çoğu işe yaramaz ve bu tür insanlara gayb perdesi aralanmaz.


'Sükût-u müdâm' devamlı sessizlik demektir. İnsan sesini kesip, gözünü, muttali olmak istediği aleme döndürmeli ki, yaramaz her şeyi unutarak ruhunu ulvi alemlerle irtibatlandırabilsin.


'Uzlet ani'l-enâm' ise halktan uzak ve ayrı durmak manasına gelir. İnsan, göz ve kulak vasıtasıyla kalbinin, ruhunun kirlenmesine meydan vermemelidir. Halbuki çarşı-pazar ve insanlarla ihtilatta, bunların kirlenmesine sebep olacak faktörler sayılamayacak kadar çoktur. Bu faktörlerin menfi tesirinden kurtulabilmenin en sağlıklı yolu uzlet, yani insanlardan uzak kalmaktır.


'Zikr-ü müdâm ve teveccüh-ü tam', neyi anmak gerekiyorsa onu anmaktır. Halbuki bizler Allah'ı anar ve O'nun yüce adını vird-i zeban ederiz. Böylece teveccüh-ü tam hasıl olur ve insanın ufkunda yeni menfezler açılır. Bir insanın gayb alemine muttali olmasının yolu, arzettiğimiz hususlar gibi şeylere riayetten geçer.

Günde üç öğün yemek yiyen, karnını tıka basa doyuran ve kendini gevezeliğe salıp, bilip bilmediği herşeyi konuşan, zikre devam etmeyen ve cemiyet hayatında, çoğunlukla kendisini ilgilendirmeyen mâlâyâniyatla meşgul olan.. çok uyuyan ve gaflette boğulan bir insanın, bana niçin gayb perdesi açılmıyor, diye itiraza hakkı yoktur. Zira o, kendini neticeye ulaştıracak yolun erkanına riayet etmemektedir. Menzile varılmaması da gayet normaldir.
Alıntı
 

safewi

Yeni Üye
Cevap: Nefis Terbiyesi

Selamun Aleykum, yazını okudum ve çoktandır aradığım bilgilerin bu yazıda olduğunu gördüm. Ben gayb perdesinden öte nefsimi sadece nasıl dizginleyebilirim mevzusuna bakıyordum. Bu işin mürşit olmadan olmayacağanı söylemişsin. Bir mürşit nerden bulabilirim ?
Yani nefsime nasihat kâr etmiyor bundan öte bir şey lazım bana.
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Cevap: Nefis Terbiyesi

Selamun Aleykum, yazını okudum ve çoktandır aradığım bilgilerin bu yazıda olduğunu gördüm. Ben gayb perdesinden öte nefsimi sadece nasıl dizginleyebilirim mevzusuna bakıyordum. Bu işin mürşit olmadan olmayacağanı söylemişsin. Bir mürşit nerden bulabilirim ?
Yani nefsime nasihat kâr etmiyor bundan öte bir şey lazım bana.

ve aleykumselam;

Kıymetli Kardeşim mürşit sadece şeyh ve murid ikilisi arasındaki marifet değildir. Onun için isterseniz size en yakın bölgelerde bulunan sohbetlerimize yönlendirebiliriz orada size daha sağlıklı yardımcı olabileceklerdir. Bunun için bize iletişim bilgilerinizi Bize Yazin
sayfası aracılığı ile gönderebilirsiniz..
 

gökdua

Yeni Üye
Nefsim hep benimle , okadar güçlü ki , konuşmaya başladığında beni yapayanlız ve yardımcısız bırakıyor , onu ayrı bir şey gibi düşündükce ço güçleniyor , onunla olmak ise nezaman patlıyacağını bilemediğim bir bomba gibi , bundan çok yoruldum , bir düğme aradım basınca sussun diye , bircok düğme buldum , ama olmadı , belki dedim ben ölmeden önce ölür diye kanser gibi davrandım , belki dedim ne istiyorsa yapayim , onunla yolculuklara çıktım ama o yorulmadan önce yoruldum , kapattım kendimi sadece onunla hesaplaşayım diye gene benimle , gene benimle . ne olur ne biter bimiyorum ama keşke her an farkında olabilsem dedim , evet buldum sandı ama unutkanlık çıktı karşıma , günler , saatler ve saniyeler sonra bile unuttum onu . dedim ozaman ben nefismiyim , özledim sakin , dingin durmayı , o sessizlik içinde herşeyin farkında olmayı , bir anahtar aradım hep bulamadım , dilerim Allahtan beni yardımcısız bırakmasın , zira bu ağır bir yük .
 
Üst