Ne kadar Affediciyiz

teblið

Vefasýz
Selamun Aleykum Muhterem Müslümanlar;

İslam dini kıldan ince kılıçtan keskin;Hafiften ayağın kaydımı manevi dünyanız bir anda altüst olabiliyor Allah (c.c) muhafaza;

Yaşadığımız hayatın ritmi içersinde bazen öyle garip olaylarla karşılaşıyoruz ki öfkemiz veya bir başka tabir ile nefsimiz derhal pençesine geçiriveriyor bizleri;

Nefisimiz, ruhumuzun doruklarına dolaştığı anda Bir anda manevi inançlarımız vicdan kapımızı tıklatmaya başlar;

Ey mümin unutmaki İslam güzel ahlaktır;

ve gidip gelmeler başlar hayr ile şer arasında;

Sanıyorum bir çok müslümanın karşılaştığı olaydır ihanete uğramak sırtından bıçaklanmak ,Heleki bu çok sevdiğin bir yakının dostun ,cemaat arkadaşınsa acısı daha bir derinden sızlatıyor ruhu!!!!!

Ve tekrar nefis girdabına giriveriyorsun elinde olmadan;

Ve ben bu konuyu buraya taşırken merakla sormak istedim ,belikde yanlışlarımızı düzeltmek adına;

AFFETMEK NE KADARI HAYATIMIZDA;??

ACIDA OLSA AFFEDEBİLİYORMUYUZ;??

AFFETMENİN HUDUDLARI NELERDİR,???
 

akna

Well-known member
AFFETMENİN HUDUDLARI NELERDİR,???

ve aleykumselam ve rahmetullah tebliğ kardeşim
aslında bu sorunun cevabı yapılana ve yapana göre değişir
ben iman ehline yani din kardeşimize karşı affetmeyi göz önünde bulundurarak yazıcam inşaallah
yoksa bir kafirin bir mümine zulmetmesi aynı kefeye konamaz, elbetteki farklı çerçeveden değerlendirilir


“Mü’minler ancak kardeştirler; siz de kardeşlerinizin arasını düzeltin.” Hucurat Sûresi, 49:10

“Kötülüğe iyiliğin en güzeliyle karşılık ver. Bir de bakarsın, aranızda düşmanlık bulunan kimse candan bir dost oluvermiştir.” Fussılet Sûresi, 41:34

“Öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenlere gelince, Allah iyilik yapanları ve iyi kullukta bulunanları sever.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:134

herşeyden önce affetmek İslamiyetin muktezasıdır
iki tezat aynı yerde bulunamaz
ışığın olduğu yerde karanlık, karanlığın olduğu yerde ışık olamaz
aynı şekilde bir kalbte muhabbet ve kardeşlik yoksa, orada adavet ve kin barınır
yani eğer affetmezsek araya nifak, şikak, kin ve adavet gibi hoş olmayan durumlar girer
bu durumlar ise beraberinde inat ve hasedi getirir
bunların hepsi sadece bize değil karşımızdakine de zarar verir
hatta toplumsal hayatımıza ve bununla birlikte İslam topluluğuna zarar verir
bir kişinin inadı ya da düşmanlığı yüzünden neler olabileceğini, ne gibi tahrifat meydana gelebileceğini tahmin bile edemeyiz

insanız nihayetinde, herkes hata yapabilir
böyle bir durumda karşıdakini affedebilmek büyük bir haslettir
ama o kardeşimize kızmak değil belki acımak, nefsine yenildiği için üzülmek
doğruyu bulabilmesi, hatasını anlayabilmesi için yardımcı olmak gerekir

aslında Üstad Hz 22. Mektub'da bu konuya ayrıntılı değinmiş
dileyen oraya müracaat edebilir
fakat ben kısa bir bölüm paylaşmak istiyorum

"..Halbuki, mü’min kardeşinden sana gelen bir fenalığı bütün bütün ona verip onu mahkûm edemezsin. Çünkü, evvelâ kaderin onda bir hissesi var. Onu çıkarıp, o kader ve kazâ hissesine karşı rıza ile mukabele etmek gerektir.
Saniyen, nefis ve şeytanın hissesini de ayırıp, o adama adâvet değil, belki nefsine mağlûp olduğundan, acımak ve nedamet edeceğini beklemek.
Salisen, sen kendi nefsinde görmediğin veya görmek istemediğin kusurunu gör, bir hisse de ona ver.
Sonra bâki kalan küçük bir hisseye karşı, en selâmetli ve en çabuk hasmını mağlûp edecek af ve safh (bağışlama) ile ve ulüvvücenaplıkla (kerem ve cömertlik ile) mukabele etsen, zulümden ve zarardan kurtulursun..."
 

NİSANUR

Well-known member
Birşey hakkında verilen karar, kader demektir. O kararın infazı, kaza demektir. O kararın iptaliyle hükmü kazadan affetmek, ata demektir. Evet, yumuşak bir otun damarları katı taşı deldiği gibi, ata da kaza kanununun kat'iyetini deler. Kaza da ok gibi kader kararlarını deler. Demek, atanın kazaya nisbeti, kazanın kadere nisbeti gibidir. Ata, kaza kanununun şümulünden ihraçtır. Kaza da kader kanununun külliyetinden ihracıdır. Bu hakikate vakıf olan arif, "Ya İlahi! Hasenatım senin atandandır. Seyyiatım da senin kazandandır. Eğer atan olmasaydı helak olurdum" der.

Mesnevi-i Nuriye
 

LamElif1

Well-known member
Sanırım hepimizin bildiği Hz. Ali' nin bir savaşta düşmanına kılıcını doğrultup öldürmek üzereyken düşmanın yüzüne tükürmesi üzerine “şimdi seni öldüremem zira nefsim adına yapmış olurum” diyerek düşmanı serbest bırakıp affetmesi, affetmede ki ölçünün ne olması gerektiğini gösteriyor.. Yani beim burdan anladığım; nefsimiz adınaysa öfkemiz, kızgınlığımız ,kırgınlığımız hepsi affedilebilir affedilmelidir.. Ama işte bunu ne kadar başarabiliyoruz ki.. :(
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Affetmek, büyüklüğün alametidir ve Allahü teâlânın sıfatlarındandır. Kişinin, kendisine karşı yapılan hata ve kusurları bağışlamasına, affetmek denir.

Herhangi bir kimsenin, hakkını almaya gücü yettiği halde affetmesi iyidir. Çünkü hakkını almaya gücü varken affetmek, nefse daha güç gelir.

Hadis-i şerifte; (Musa aleyhisselam: Ya Rabbi! Kullarının en kıymetlisi kimdir? dedikte, gücü yettiği zaman affedendir, buyuruldu) buyurulmuştur.

Zulmedeni affetmek merhametin, kendisine iyilik etmeyene hediye vermek ihsanın, kötülük edene ihsanda bulunmak da, insanlığın en yüksek derecesidir. Bu sıfatlar, düşmanı dost yapar.

İsa aleyhisselam; (Diş kıranın dişi kırılır. Burnu, kulağı kesenin, burnu kulağı kesilir demiştim. Şimdi ise, kötülük yapana karşı, kötülük yapmayınız. Sağ yanağınıza vurana sol yanağınızı çeviriniz diyorum) buyurmuştur.

Muhyiddin ibni Arabi hazretleri buyuruyor ki:

“Kötülük edene iyilik yapan kimse, nimetlerin şükrünü yapmış olur. İyilik edene kötülük yapan kimse, küfran-ı nimet etmiş olur.”

Zulmedenden hakkını almak, İntisar olur. Affetmek, adaletin yüksek derecesi, intisar ise, aşağı derecesidir.

Affetmek, bazen zalimlere karşı aczi gösterebilir. Zulmün artmasına sebep olabilir. İntisar, her zaman zulmün azalmasına, hatta yok olmasına sebep olur. Böyle zamanlarda, intisar etmek, affetmekten daha efdal, daha sevab olur.

Zalimden hakkı kadar geri almak, adalet olur. Fakat gücü yettiği halde affetmek, güzel ahlaktır.

Resulullah efendimiz, bir kimsenin zalime beddua ettiğini görünce;

(İntisar eyledin! Affeyleseydi, daha iyi olurdu) buyurmuştur.

Bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki:

Üç şey kendisinde bulunan kimse, Cennete dilediği kapıdan girecektir:
  • Kul hakkını ödeyen,
  • her namazdan sonra onbir defa ihlas suresini okuyan,
  • katilini affederek ölen
Resulullah efendimizin mübarek torunu hazret-i Hüseyin, bir gün misafirleri ile sofrada oturmuşlar yemek yiyorlardı.

O sırada kölesi bir kap sıcak yemekle gelirken ayağı yere takılıp, elindeki yemeği hazret-i Hüseyin’in mübarek başına döker. Hazret-i Hüseyin, terbiye maksadı ile kölesinin yüzüne sertçe bakınca,

kölesi, Al-i imran suresinin 134. âyet-i kerimesindeki; (Gadab etmezler) kısmını okur.

Hazret-i Hüseyin;

- Gadabımı terk ettim, buyurunca, kölesi, âyet-i kerimenin; (İnsanlardan kusurlu olanları affederler) kısmını okur.

Hazret-i Hüseyin;

- Affettim cevabını verince kölesi, ayet-i kerimenin; (Allahü teâlâ ihsan edenleri sever) kısmını okur.

Bunun üzerine hazret-i Hüseyin;

- Allah için seni kölelikten azad ettim, istediğin yere gidebilirsin, buyurur.


Resulullah efendimiz buyuruyor ki:

(Kıyamette bir kimseyi hesaba çekerler ki, çok günah işlemiş, hiç iyilik yapmamış. Sen dünyada hiç iyilik yapmadın mı? derler.

Hayır, yalnız çırağıma derdim ki, “Fakir olan borçluları sıkıştırma! Ne zaman ellerine geçerse, o zaman vermelerini söyle. İstediklerini yine ver. Boş çevirme!”

Allahü teâlâ buyuracak ki, “Ey kulum! Bugün sen fakir, muhtaçsın! Sen dünyada benim kullarıma acıdığın gibi, bugün biz de sana acırız.” Onu affeder.)

Ahnef bin Kays hazretleri buyurdu ki:

Bir kimse bana düşmanlık etse, ona üç halden biriyle karşılık veririm.
  • Bu kimse benden yaşlı ise ona saygı duyar, karşılık vermem.
  • Benden küçük ise onun için kötü muamele yapmaya tenezzül etmem.
  • Akranım ise ona af ve iyilikle muamele ederim.”
Netice olarak müslüman, Allahü teâlâ katında kıymeti olan ve Onun sevdiği insan demektir. Bunun için müslümanların hatalarını görmemek, onlara kin tutmamak ve kusurlarını affetmek lazımdır.


Allahü teâlânın bizi affetmesini istiyorsak, biz de Onun kullarını affetmemiz lazımdır.

Yani, affedilmek için affetmek lazımdır.

Affetmek, Allahü teâlânın sıfatlarındandır.

Ahmed Rıfai hazretlerinin buyurduğu gibi:

“Kızdığın zaman affa sarıl. Çünkü affetmek suretiyle yapacağın hata, ceza vermek suretiyle yapacağın hatadan daha iyidir.” osman ünlü...

 

teblið

Vefasýz
Allah (c.c) razı olsun çok faydalı nasihat ve yorumlar ..çok teşekkür ederim;Şiarımız islam olunca Rahmet esintileri mutlak oluyor hayatımızda;

peki o dostumuzu affedip geçmek mi gerekir ?

Yoksa hem affedip ki bunun inancımız gereği olduğunu vurgulamakta fayda varmıdır;?

ve en sonda da affederken muhattabımızın hatalarını yüzüne söylemekte fayda varmıdır;

Yoksa yaşanan acıya bir sünger çekip hiç bir şey olmamış gibi davranmak mı gerek;

Şu ayet bunumu emreder bize ;

İnsanların kusurlarını örtünüzki Allah 'ta (c.c) yarın mahşerde sizin kusurlarınızı örtsün;

Biz nasıl davranacağız bu hususta?
 

teblið

Vefasýz
Biz gönlümüzde ki kırgınlıkları derinlere gömdük;İslama gönül verenin affetme sınırın, Hz Ali gibi olması gerektiğini öğendik...Her ne kadar nefse zor gelsede.................................................
 

teblið

Vefasýz
Affetmek büyüklüğün şanındandır. Ve Allah en büyüktür. Bu dünyada birilerini kırmayan ve birileri tarafından kırılmayan insan yok denecek kadar az olmalı. Hepimiz birileri tarafından üzüldük, birileri tarafından haksızlığa uğradık, ihanete uğradık, birileri tarafından incitildik

Affetmek kendimizi ödüllendirmek demektir. Acılardan uzaklaşmak ve geçmişte yaşamayı bir kenara bırakıp özgür bir hayat yaşamayı tercih etmek demektir. Affetmek öyle aniden yerden bitmez. Bunu bilinçli bir şekilde yapmanız gerekir. Ben size unutun bunu demiyorum.

Affederek duygusal yükten kurtulun diyorum. Birilerinin size yaptığı bir şeylerden dolayı acı çekiyor olabilirsiniz. Hatta acı çekmenizin nedenini bile unutmuş olabilirsiniz. Başkalarına yaptığınız yanlıştan dolayı acı çekiyor olabilirsiniz. Fakat bu acıyı gittiğiniz yere götürdüğünüze de emin olabilirsiniz.


Kendinizi affedemeyişiniz ise sizi günahkarlık suçlusu haline getirir. Diğer tarafı bir kenara atmanızı sağlar. Dinden kopmanızı, Allah’ı sizi ve yeryüzünü yarattığı için düşman kabul etmenize neden olur.
 

Kýrýk Testi

Well-known member
Mümin; bir delikten iki defa sokulmaz.Buhari
Affetmeli ama dikkatli davranmak lazım.
Şahsen sirf Allah'ın affından mahrum kalmamak için affederim gerektiği zaman.
Çok fazla samimiyet'de sıkıntıları beraberinde getiriyor, herşeyi ölçülü yaşamak gerekiyor.
 
Üst