Namazın Fiziki Faydaları

asmi

Active member


Mısır’ın başkenti Kahire’de bulunan Ulusal Işın Teknolojisi Merkezi’nde yapılan bir bilimsel araştırma, secde etmenin insanı kanserden koruduğunu ortaya çıkardı.




Araştırmayla ayrıca secdenin hamile kadınlar için de oldukça yararlı olduğunu ve ceninin şekil bozukluğuna uğramasını engellediğini, bunun yanında yine birçok bedensel ve psikolojik hastalıklara iyi geldiği tespit edildi.


Işın Teknolojisi Merkezi Bölümü Başkanı Biyoloji profesörü Muhammed Ziyaeddin Hamid, bu çağda insanların her yönden elektromanyetik dalgalara maruz kaldığını ve bu nedenle daha fazla ışın aldığını belirterek, vücutta biriken bu yükün mutlaka dışarı atılması gerektiğini bildirdi.


Araştırma sonucu vücutta biriken elektromanyetik yükün Allah’a secde ile dışarı boşaltıldığının belirlendiğini dile getiren Mısırlı bilim adamı, bilimsel araştırmaların insan boyunun küçüldükçe elektromanyetik dalgalara uğrama oranının daha da azaldığını gösterdiğini söyledi.


Yedi azanın yerle teması enerjiyi boşaltıyor


İnsanın secde halindeyken elektromanyetik dalgalara daha az maruz kaldığını ve alnın yere değmesiyle vücuttaki elektromanyetik yükün dışarıya boşaltıldığını tespit ettiğini kaydeden Profesör Ziyaeddin, secde halinde olan bir insanın yedi organının yerle temas etmesinin boşaltımı hızlandırdığını ve bunun yorgunluk ve bazı hastalıklara iyi geldiğini ifade etti.


Araştırmaların elektrik yükünün vücuttan sağlıklı bir şekilde atılması için secde anında kıbleye dönmek gerektiğini gösterdiğini bildiren Profesör Ziyaeddin, Kâbe’nin yeryüzünün merkezi olduğunu ve yeryüzünün merkezine yönelmenin vücuttaki elektrik yükünü dışarı atmak için en uygun pozisyon olduğunu söyledi.


Beş vakit farz namazın vücuttaki elektrik yükünün dışarı atılması için yeterli olduğunu belirten Mısırlı bilim adamı, uyku esnasında vücutta oluşan unsurların sabah namazıyla dışarı atıldığını ve insanın güne sağlıklı ve canlı bir şekilde başladığını kaydetti.


Öğle, ikindi ve akşam namazlarının günün yorgunluğunu ve stresini azalttığını ve insana psikolojik bir rahatlama sağladığını söyleyen Profesör Ziyaeddin, yatsı namazıyla gün boyu vücutta oluşan yükün geri kalanının dışarı atıldığını ve insanın rahat bir şekilde uykuya dalmasının sağlandığını belirtti.













net1ob5.jpg
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Ortaokulda hristiyan bi spor hocamiz derse baslamadan once isinma hareketleri olarak, namazda alinan sekilleri gosterirdi, ve sonrasinda belirtirdi muslumanlarda boyle yapiyor diye. :)

Bi gunde arap arkadaslarimizdan biri bu acikama uzerine sinirlenmisti, nasil olurda ibadetimizi bu hareketlere benzeterek basitlestirir diye,

Hristiyan hoca hakliydi, namazin fiziki faydalari coktur lakin namaz bir takim faydalari oldugu icin degil kullugun geregi oldugu icin kilinir.

Guzel paylasim tesekkurler....
 

müdavim

Üye Sorumlusu
Ubûdiyet, emr-i İlâhîye ve rıza-yı İlâhîye bakar. Ubudiyetin dâîsi emr-i İlâhî ve neticesi rıza-yı Haktır. Semerâtı ve fevâidi uhreviyedir. Fakat ille-i gaiye olmamak, hem kasten istenilmemek şartıyla, dünyaya ait faydalar ve kendi kendine terettüp eden ve istenilmeyerek verilen semereler, ubudiyete münâfi olmaz. Belki zayıflar için müşevvik ve müreccih hükmüne geçerler. Eğer o dünyaya ait faydalar ve menfaatler o ubudiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz’ü olsa, o ubudiyeti kısmen iptal eder. Belki o hâsiyetli virdi akîm bırakır, netice vermez.

İşte bu sırrı anlamayanlar, meselâ yüz hâsiyeti ve faydası bulunan Evrâd-ı Kudsiye-i Şâh-ı Nakşibendîyi veya bin hâsiyeti bulunan Cevşenü’l-Kebîr’i, o faydaların bazılarını maksud-u bizzat niyet ederek okuyorlar. O faydaları göremiyorlar ve göremeyecekler ve görmeye de hakları yoktur. Çünkü o faydalar, o evradların illeti olamaz ve ondan, onlar kasten ve bizzat istenilmeyecek. Çünkü onlar fazlî bir surette, o hâlis virde talepsiz terettüp eder. Onları niyet etse, ihlâsı bir derece bozulur. Belki ubudiyetten çıkar ve kıymetten düşer.

Yalnız bu kadar var ki, böyle hâsiyetli evrâdı okumak için, zayıf insanlar bir müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar. O faydaları düşünüp, şevke gelip, o evrâdı sırf rıza-yı İlâhî için, âhiret için okusa zarar vermez. Hem de makbuldür. Bu hikmet anlaşılmadığından, çoklar, aktabdan ve Selef-i Salihînden mervî olan faydaları görmediklerinden şüpheye düşer, hattâ inkâr da eder.


(Lem’alar, s. 136)

***

İbadetin ruhu, ihlâstır. İhlâs ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır. Eğer başka bir hikmet ve bir fayda ibadete illet (asıl sebep) gösterilse, o ibadet batıldır. Faydalar, hikmetler yalnız müreccih olabilirler, illet olamazlar.


(İşârâtü’l-İ’câz, s. 142)

***

İbadet ve duânın sebebi ve neticesi emir ve rıza-i İlâhidir, faydası uhrevidir. Eğer namazdan, ibadetten dünyevî maksatlar niyet edilse, yalnız onlar için yapılsa, o namaz battal olur. Meselâ, akşam namazı güneşin batmaması için ve husuf namazı ayın açılması için kılınmaz. Öyle de, bu nevî ibadet, yağmuru getirmek için kılınsa yanlış olur. Yağmuru vermek Cenâb-ı Hakkın vazifesidir. Biz vazifemizi yaptık; Onun vazifesine karışmayız.


(Emirdağ Lâhikası, s. 31)

L û g a t ç e:
Ubûdiyet: Kulluk, ibadet.
Dâî: Gerekçe, sebep.
Semerât: Semereler, meyveler, neticeler.
Fevâid: Faydalar.
İlle-i gaiye: Asıl sebep, asıl gaye.
Terettüp: Sıralanmak, gerekmek.
Müşevvik: Teşvik edici.
Müreccih: Tercih edici sebep.
Mervî: Rivayet edilen.​



 

müdavim

Üye Sorumlusu
asmi, tenkit değildi düşüncem, bu bilgilere de ihtiyacımız var tabi ki hikmet açısından.canım kardeşim kırılmamışınızdır umarım. hakkınızı helal edin lütfen.....
ilgili konu diye eklemiştim:(
 

asmi

Active member
:gül:estağfirullah sadece düşüncemi belirtmek istedim. yazdıklarınız çok çok doğru.teşekkür ederim.ayrıca profilime bıraktığınız mesaj içinde teşekkür.bende bırakacaktım ama beceremedim:)
 

müdavim

Üye Sorumlusu
abdest ve namazın insanlara fiziki olarak faydaları





Abdest ve namaz.
Bin bir türlü sırla dolu olan mucizevî hediyeler.
Hiç abartmasız iddia ediyorum ki, bir gün gelecek inanmayanlar da abdest alacaklar.
Zaten gusül, bir bakıma bütün dünyada yaygınlaşmıştır.
Bu yazının ilk bölümünde, sizlere abdest ve gusül sırasında ortaya çıkan 3 tıbbî mucizeyi açıklayacak, sonra da 5. surenin 6. ayetini inceleyeceğiz.

Abdest veya gusül vasıtasıyla:

1- Vücutta biriken elektronlar atılır ve bunun verdiği gerginlikler yok edilir.
2- Genel dolaşımdaki aksaklıklar giderilir ve "ihtiyarlama" hâdisesi yavaşlar.
3- Vücuda ait koruma sisteminin temeli olan lenf dolaşımı, en yüksek seviyede çalışır.
Şimdi bunları tek tek ele alacağız.

1- STATİK ELEKTRİK DENGESİ:

Sağlıklı bir vücudun temel yapısı, statik elektrik dengesiyle çok yakından âlakalıdır. Havanın elektriğinden plastik giyim eşyalarına ve mobilyalara kadar birçok faktör, vücuddaki statik elektrik dengesini bozarak ciddi meselelere yol açar. Otomobilden inince veya bir koltuktan kalkınca, âdeta canlı bir kondansatör gibi fazla elektronlarla dolarsınız. Bu durum sizde sinirlilikten tutun da, yüzünüzün kırışmasına kadar birçok rahatsızlığa ve bunların yanısıra pek çok psikosomatik hastalıklara yol açar. Bu saydıklarımızın tek çaresi ise, abdest ve gusüldür. Bu yollarda fazla elektronlarını atan birçok kimsenin bir bebek yüzü gibi taze ve nurlu bir çehreye sahip olduğunu, bu gün hiç bir kimse inkâr edemiyor. Suyun bulunmadığı hallerde toprakla yapılan teyemmüm de abdest’in sağlık açısından sağlamış olduğu faydaları temin etmeye yeterlidir.
Bugün abdest’in mucizevî tesirlerinden habersiz olanlar, vücutlarındaki elektrostatik denge bozukluklarını gidermek için, akupunktur yoluyla kendilerini delik deşik ediyorlar.


2-GENEL DOLAŞIM:

Dolaşım kalbden dokulara, dokulardan da kalbe olmak üzere iki yönlü bir akış sistemidir. Bu akış, özellikle dokularda kıldan ince borular vasıtasıyla cereyan eder. İşte bu ince damar sistemi, iç çevresinde yakılamayan besin artıkları ve çeşitli sebeplerle daralır ve dokular beslenemez hâle gelir. Oysaki sağlıklı bir vücudda, bu damarların lastik gibi esnek ve daralmamış olması gerekir.

Peki abdest bunu nasıl sağlayacaktır?
Abdest veya gusûl sırasında derimize değen farklı ısıdaki su, kılcal damarların bir dalgalanmayla açılıp kapanmasını ve eğer varsa, tıkanmaya başlayan damarların açılmasını sağlar. Vücud dokularında biriken artık maddeler. genel dolaşıma geçer ve böylece dokularda büyük bir zindelik vücuda gelir.
Artık madde birikmeleri, vücudun en çok el, ayak ve yüz dolaşımında meydana gelmektedir. Bilindiği gibi abdest'te, bu noktaları hedef almıştır.


3- LENF DOLAŞIMI:

İnsan vücudunun temel korunma sistemi, beyaz kan dolaşımıyla olur. Bu dolaşımda vazifeli olan kılcal damarlar, Lenfosit dediğimiz beyaz kan hücrelerini, dokuların en ücra köşelerine kadar götürürler. Vücudun herhangi bir yerinde mikrop, yabancı madde ve özellikle kanser hücresi varsa, bu minik savaşçılar taşıdıkları kuvvetli zehirlerle onları öldürürler.
Kansere veya mikroplu hastalıklara yakalanmak, bu savunma sisteminin bir yerde teklediğine işarettir.

Çok yönlü ve karışık bir sistem olan lenf dolaşımında, kılcal damarların çok iyi çalışması ön şartlarındandır. Abdest ve gusûl, bu hususta akıl almaz nimetler sağlar.
Abdest sırasında el ve ayakların yıkanması, vücud merkezine uzak olan bu noktalardaki kılcal damarların dolaşım hızlarını arttırır. Ayrıcı lenf sisteminin en önemli bölgeleri olan yüz, boğaz ve burun yıkanması, bu sisteme bir masaj ve güçlendirme tesiri yapar.

Bu gün insan biyoloji konusunda söz sahibi olan bir uzmana, "lenf sistemimize nasıl canlılık kazandırırsınız?" diye sorsanız, ister Müslüman ister inkârcı olsun, size abdest almayı tarif edecektir.

5. Sûrenin abdest’i emreden 6. âyetinde:
"Ey iman edenler, namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzünüzü, dirseklerinize kadar ellerinizi, -başınıza mesh edip- topuklarınıza kadar ayaklarınızı yıkayın. Cünüp iseniz, boy abdest’i alın..." buyurmaktadır.
Âyet, bundan sonra teyemmümü anlatır ve son bölümünde de abdest’in niçin farz kılındığını şu şekilde açıklar:

"Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor. Fakat sizi temiz kılmak ve size olan nimetlerinin tamamlamak istiyor. Umulur ki şükredersiniz."
Bu ayette geçen "nimetlerin tamamlanması" şeklindeki ifadeyi, modern tıp yeni anlamaya başlamış bulunuyor. Evet abdest almakla buraya kadar belirtmiş olduğumuz tıp harikaları gerçekleşmekte ve Cenab-ı Hakkın vermiş olduğu sağlık nimeti tamamlanmış olmaktadır.


VE NAMAZ:

"Dinin direği" şeklinde belirtilen ibadet şekli.
İbadet ise, yine Kur'an'da belirtildiği gibi "yaratılışımızın sebebi".
Ancak dış görünüşünden mâhiyeti belli olmayan namazda, Allah'ı zikretme sırrının birbirinden farkı dereceleri tecelli eder ve namaz, "taklid namaz"dan "gerçek namaz"a, ondan da miraç hükmünde olan namaza kadar farklılık gösterir. Ve bu dereceye ulaşan kimse, "Allahüekber" diyerek namaza durunca, artık derisini yüzseniz farketmez. Nitekim Hz. Ali (R.A) efendimizin değişik harplerde aldığı 2 ayrı yara, onun namaza durmasından sonra ateşle dağlanmış ve kendileri acı duymak bir yana, namazdan sonra dağlama'nın yapılıp yapılmadığını sormuşlardır.
Namaz, sadece şekillerden ibaret kalmış olsa da, insana madde ve mânâda sayısız nimetler kazandırır.


1- NAMAZIN MADDÎ YAPIMIZDAKİ TESİRLERİ:

a- Göz merceklerinin kasılmadan görebildiği ve böylelikle rahatlayıp dinlendiği mesafe 1,5 m.civarındadır. Bu mesafe ise, namaz kılan kişinin secde yaptığı yere olan uzaklığıdır. Bilindiği gibi namazda, secde yapılan yere bakılır ve böylelikle farkında olmadan göz mercekleri dinlendirilir. Günde 40 rekat hesabı ile bu dinlenme takriben 1 saat tutar ki, bu nimet göz için bulunmaz bir sağlık reçetesidir.

b- Vücudun en zahmet çeken yerleri, eklemlerdir. Ve bütün eklemler, namaz motifi içinde yıpranmışlıklarını gidererek sağlıklarına kavuşurlar. Şunu açıkça belirtiyorum ki, namaz dışında hiçbir hareket rejimi, böyle bir fayda sağlayamaz. Ayrıca namazın bir ibadet disiplini içinde devamlılığı, eklemlerdeki bu huzuru ömrün sonuna kadar götürtür.

c- Kalbin çalışmasında ve hissî sistemlerle olan alâkasında, elektromanyetik eksenler, fevkalâde önemlidir. Namaz hareketleri sırasında bu eksenler, en ideal çizgilere gelir. Özellikle sağlıklı kişilerin günlük elektromanyetik tesirlerle, göğüs nahiyelerinde hissettikleri huzursuzluklara, namaz kılanlarda hemen hemen hiç rastlanmamaktadır.


2- RUHÎ TESİRLERİ:

a- Günde bir sâat kadar da olsa, dünya telâşesinden kurtulur ve namazın penceresiyle nefes alırız.
b- Namazlarımızı devam ettirmek için, âyet-i kerime'nin de emrettiği gibi aşırılıklardan ve dolayısıyla birçok günahtan uzak kalır, ihtiras ve buna bağlı streslerden büyük ölçüde kurtuluruz.
c- Namaz kılanlarda tevekkül duygusu, otomatik olarak gelişir. Ruh hastalıklarında önemli bir rolü olan vesveseler de (evhâm'lar) böylece giderilmiş olur.


3- NAMAZIN AHLÂKİ YAPIMIZDAKİ TESİRLERİ:

a- Namaz kılan insan, Cenab-ı Hakkın huzurunda okuduğu Fatiha'da verdiği "Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz" andını, şuur altında yavaş yavaş geliştirerek ahlâkî yapılarını analiz ederler. Bu supanaliz hadisesi, başlangıçta kişiyi zorlamakta, fakat daha sonradan yerleşerek ahlâkı yüceltmektedir.

b- Namazı şeklen de olsa edâ edenler, secdeye kapandıkları için gururlarını kırarlar. Ahlâk açısından en tehlikeli hastalık gururdur ve bütün kavgaların, nefretlerin temelinde, nefsin bu zâlim hastalığı yatar. Namazı, bir ibadet ciddiyeti içinde devam ettirenlerin gururları, secdeye her vardıklarında mânevî bir hikmetle törpülenir. Sırf bu açıdan bile namaz, ahlâka temel olan bir ibâdettir.

c- Namaz, imanı kontrol eden titiz bir bekçidir. İmânda ortaya çıkabilecek aşınmalar ve zaaf, namaz kılanlarda görülmez. Bu yüzden imanın hastalıkları ve İslâmiyet’in temel yasakları olan riyâ ve yalan, karakter çizgimizden silinmeye başlar. Böylelikle Efendimizin "Müslüman yalan söylemez" hükmü, tecelli etmiş olur.
 
Üst