Namazda Hatırdan Geçenler

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Namazda Hatırdan Geçenler

Kul, namaz kılarken hatırına türlü düşünceler gelebilir. Kul, namazda hatırladığı bir hayrı yapmak için acele etmelidir. Bu,
Allah.png
Teala'ya en sevimli gelen şeylerdendir. Çünkü O, bunu kuluna en sevdiği bir an ve ortamda hatırlatmıştır.

Namazda akla gelen mekruh ve çirkin görülen şeyler ise, sakınılması gereken hususlardır. Bu tür şeyler, kulu
Allah.png
Teala'dan uzaklaştırabilir. Bunların namaz gibi bir ortamda kendisine hatırlatılması, kulun kınanması, azarlanması ve ikaz edilmesi manasında görülmelidir.

Bunların terkedilmesi,
Allah.png
Teala'ya yakınlaştırıcı bir adım olup O'na en güzel şekilde uymanın da delilidir. Bu, aynı zamanda kulu
Allah.png
'a götüren bir yoldur.

Bunlar dışında kulun hatırına gelen, heva ve temenni fikirleri, ya da gelecek veya geçmişe dair hatırlanan düşünceler, kendisini çekemeyen düşmanın telkin ettiği vesveselerden başkası değildir.

Düşman bunları telkin etmek suretiyle kulu, namaz erkanından her birinde kalbi ile hazır ve uyanık bulunmaktan alıkoymak ister. Kalbini münacaatla meşguliyetten uzak tutmak ister. O, kula faydalı olacak şeyleri perdeleyerek zararlı olacak şeyleri açığa çıkarmaya çalışır. Böyle yapmak suretiyle de namazda söylenen zikirlerden her birinde, o zikrin gerektirdiği tazim, hamd, sena, dua ve istiğfarın hakkıyla ifasına mani olmayı hedefler.

Namazda akla gelen geçime ilişkin konular, yaşadığı sosyal ve özel durumlar ve
Allah.png
'a münacaatla ilgili planlar nefs kaynaklıdır. Bunlar üzerinde düşünmek de dünyevi vesveselerden kabul edilir. Yasak bir işle ilgili niyet ve
Allah.png
'a isyana sevkeden günahlar üzerinde düşünmeye gelince, bunlar tamamıyla helak ve İlahi teveccühten uzaklaşma anlamına gelir. Bu tür kullar, aldatıcı düşmanın hakimiyeti sonucu kötülüğü emreden nefsin sıfatlarım taşıyan kimselerdir. Bu da
Allah.png
Teala'nın rızasından uzaklaştırılmanın açık bir işaretidir. Bu gibi kulların gözlerindeki perdede, uzaklaştırılma, yüz çevrilme ve Gazab-ı İlahi'nin açık delilidir. Namazında bu gibi hususlarla uğraşan kimse, bunlarla imtihan edilmektedir. Onun yapması gereken; bunları kalbinden uzaklaştırması, kalbinde ortaya çıkmalarına imkan vermemesi, şeytana hakim olması ve aklına dayanarak onu dinlememesidir. Şeytanı bastırmalı, onunla konuşmamalı ve ona fırsat vermemelidir. Aksi takdirde şeytan onu zikir ve uyanıklık halinden çıkartarak gaflet ve cehaletin mahmurluğuna şevke decektir.

Yasaklanmış olan fiile niyetlenmek de yasaklanmıştır. Aralarında küçük bir fark vardır. Mubah olan fiile niyet etmek de mubah kılınmıştır. Buna rağmen mubaha niyet etmemek fazilet sayılmıştır. Namazda iken akla gelen ve bilahare ifa edilecek bir hayırla ilgili olarak sadece niyet edilmelidir. Bu hayır kendisine hatırlatılmış ve yapması istenmiştir.

Anılan iyiliği bilahare yapmaya niyet ettikten sonra namaza devam edilmeli, o iyiliğin nasıl, ne şekilde ve ne zaman yapılacağı üzerinde kafa yorulmamalıdır. Aksi halde gelecekte yapılacak bir fiil sebebiyle o an yapılması gerekeni ihmal etmiş olacaktır. Bu da şeytan için bir kazanç ve düşecekler için tehlikeli bir tuzaktır. Namazda nefsi ile veseveselere kapılmamak ve yüreğini vesveselerden arındırmak için mücahede eden kul,
Allah.png
yolunda cihad eden gibidir. O,
Allah.png
yolunda önüne çıkan
Allah.png
düşmanlarıyla savaş etmektedir. Ona iki ecir vaadedilmiştir:

İlki,
Allah.png
Teala'ya yaklaşmak için kıldığı namazın ecridir.

ikincisi ise, O'nun kovulmuş düşmanıyla girişilen savaşın ecridir.

Müminler arasında imam kuvvetli öyle kimseler vardı ki bunlar,
Allah.png
düşmanlarına karşı çok sert ve müessir idiler. Namazda kendilerini müşahededen uzaklaştıracak bir takım esbaba dair fikirler hatırlarına geldiği zaman, bunları kesmeye ve kaynağını kurutmaya çalışırlar. Onları
Allah.png
'a yakınlıktan uzaklaştıracak sebeplerin kaynağı dünya olduğuna göre bu kaynağı kurutmaları gerekmektedir.

Bu da dünya ve onun nimetleri hakkında zühd sahibi olmakla mümkün olabilir. Zühd,
Allah.png
Teala'nm onlara ihsan ettiği ve kendileri için murad ettiği bir hususiyettir. Zühd sahiplerinin dünyada zühdü tercih etmelerinin sebeplerinden biri de budur. Böylece kalpleri sebeplere sarılmaktan, amelleri vesveseden arınır.

Bu meyanda
Allah.png
Resulü'yle (sav) ilgili şu hadise nakledilmiştir: O, bir defasında namaz kılarken üzerinde bulunan kaftanı çıkartıp atmıştı. Sebebi sorulduğunda ise,

"Namazda beni meşgul etti" buyurdu. Buhariî, Salat/14, Libas/19; Müslim, Mesacid/62; Ebu Davûd, Libas/8; İbni Hanbel, VT/199

Yine O, namazda ayağındaki yeni terliğin tokasına bakmış ve dikkatini çekmişti. Namazdan sonra bu tokanın sökülmesini ve eski bir toka takılmasını emretti.

Bir defasında da yeni bir nalın giymişti. Güzelliğini beğenmişti. Namazdan sonra, "Rabbimin bana gazap etmemesi için tevazu sahibi olmalıyım" buyurdu ve yeni nalınlarını sokakta karşılaştığı ilk dilenciye verdi. Sonra da Ali'ye (ra) pazardan sade ve gösterişsiz bir çift nalın almasını emir buyurdu ve onları giydi.

Müminler arasında zayıf olanlar da vardır. Bunlar, şeytanı kovmaya, onunla aynı ortamı paylaşmayı ve geldiği anda onunla konuşmamaya çalışırlar. Bunların önceden değil de geldiği anda şeytanla mücadeleye girişmeleri, imanlanndaki bir takım zaaflardan dolayıdır. Onların kalplerinde de süratle uyanma melekesi mevcuttur.

Kalbi afetler, nevanın verdiği imkanlar ve şeytanların kalplerde yer bulmasından kaynaklanır. Hevaya imkan tanınması ve şeytanın güçlenmesi ise, gafletin uzun sürmesi ve şehvetlere kapılmış nefsin
Allah.png
'a itaatten lezzet almaması neticesinde ortaya çıkar.

Bu tür kimselerde nefs, sıfatlar üzerinde hükümranlık sahibidir ve geniştir. Onun bu gücü, kalbin darlığı ve imanın zayıflığından kaynaklanmaktadır. Kulun yakini imanı kuvvet kazandığı zaman, yüreği açılıp genişler, yakinin nuru nevanın karanlığını boğar ve gecenin gündüzde kaybolması gibi nefs de kalpte kaybolur. Kalbin şahitlikte kazandığı yer, düşmanlara fırsat vermemesini sağlar.

Bu dereceye ulaşan kul, şunu yakinen bilir ki içinde bulunduğu zikir ve namaz hali, kendisi için daha faydalı, akıbeti bakımından da dünyanın geçici şanından daha çok övgüye değerdir. Bunların şuuruna varan kul, aklına gelen kötü fikirleri terkederek içinde bulunduğu zikir haliyle meşgul olmayı tercih eder.

Bu iki makam dışında anlatılmaya ve herhangi bir şekilde methedilmeye değer başka bir hal bulunmamaktadır. Hitab-ı İlahi'nin anlaşılması, Kelam-ı İlahi'nin manaları üzerinde tefekkür edilmesi, ondaki maksad ve muradın yakin üzere bilinmesi noktasında kalbe tesir eden hususlar,
Allah.png
Teala'nın birşeyleri öğretmesi, bir şeylere vakıf kılması, uyarması ve tanıtması olarak görülmelidir. İşte bu da, tilavetin sevabı, amelde İhlasın alameti, tefekkürün bereketi, kabul-i İlahi'nin delili ve güzel hizmetten dolayı şükranın kabulüdür.


Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtu’l-Kulûb (Kalplerin Azığı)
 
Üst