Mustafa CİLASUN Şiirleri

Mustafa Cilasun

Well-known member
Buruk bir sızıydı gizlediğim
Kimseye aşikâr etmeden nefeslendiğim, hüzündü elemim
Neyleyim ki onun ıstırabıyla avareyim, vardığım her mekânda biçareyim
Ne bir söz söylerim, ne nefesimin hicranını ayan eğlerim, sitemim sadece demim


Ne derdi bilirim, ne de illeti
Kader bu ya yazan zaten yegâne kudretin mümtaz sahibi
An onun, can onun, damarlarımda dolaşan kandır korkum, sabırda umudum
Lakin çok yoruldum, uykuya mecalsiz daldım düşlerimde hep sayıkladım kaldım


Ne vakit ayağa şöyle kalsam
Rasgelelikten azat olarak, meşkin kudretiyle bir ayılsam
Önüme, arkama baksam, hesabın hikmetini yudumlasam kansam, uyumasam
Senden kalan silinmeyen ne varsa, hıçkırıklara dalarak mütemadiyen öyle ansam


Artık zor geliyor yutkunmak
Bu ahval üzere söyle, nasıldı sürurun ikliminde yaşamak
Ve her şeyi unutmak, vefa duygusundan sıyrılarak bıçkınlık yaşamak ne ağır
Hasrettiğin ülfetin, fevkalade zarif suhuletin, edebi maharetini düşündükçe anarım


Nem kaldı, varlığım fedaydı
Gençlikti işte ahvalim o vakit hiç anlaşılmadı, neye yaradı
Ne hissiyat kaldı, ne hakkıyla tefekkürün farkı ardı, yalnızlığım hicrana aktı
Seyrine amade olduğum vagonlar, otoyolda savrulanlar, pencereden sarkan canlar


Artık mektup yazamıyorum
Her denediğimde yeise kapılarak yırtıp atıyorum, ağlıyorum
Kokladığım yazıların, hazzıyla geçen onca yıllara rağmen direndiğim o farkın
Hala içimi titretir, nefesimi keser, gözlerimi kaçırdığım insanlar, halime öyle güler


Evet, göçme vaktim yakındır
Aldığım her nefeste sürurun bir başkadır, kar yağdıkça aklaşır
Sineme nakşettiğin her an ve zikrettiğin geçmiş zaman hala yanımda, sancıyla
Kahretmek neye yarar, bahtın badiresinde bilmem ki ne hikmetler var, sen sus yar



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Sus söyleme, hüznü nefeslenme!

Yıllar bir anda geçip gitmişti
Ne bir ser hasretti ve ne de bir sırra hakkıyla eriştirdi
Verilmiş sözleri güftelerdi, vefanın muhayyilesinde ne bariz bir nazardı
Şimdi ne haz kaldı, ne niyazın şevki vardı, ruhum hicrana kanarak aşkla kıvrandı


Şimdi söylenmek neye yarar
Ne har kalmış ve ne de sinede açan bahar, hazan var
Kalbim sancılarıyla ağıt yakar, gözlerim fersiz bakar, ne ses çıkar, ne ar
Yoruldum artık, sinemin dirliğinde suskunluk alık alık, zihnim karışık, yürek yanık


Vaktin her anı, kuşanmış aşkı
Gönlümde ne bir sevda kaldı, ne de aşk fark yaşattı
Bahtım için biçilmiş yazgı afaktı, sabır içimde hardı, çile ummana aktı
Ne bir dert kaldı, yaşamak artık anılarda kaldı, hasret niye vardı, aşk sineyi kuşattı


Aynı dili konuşmak yetmiyor
Duyguların müşterekliği bulunmayınca sızı başlıyor
Susmak bazen işe yarıyor, hüznü yudumlamak manalaşıyor, hal kalmıyor
Gözler dalıp gidiyor, ufuk hicranla kavilleşiyor, bir ah çekmek dahi kanaate yetiyor


Hiç gülmüyorsun diyorlar
Neler çektiğimi bilmiyorlar, ram olduğumu görmüyorlar
Ne hasredilen sevdayı biliyorlar ve ne de hakkıyla anlamayı yeğliyorlar
Akıl bu ya gülüp geçiyorlar, kinaye ederek nasihat ediyorlar, aşkı nefeslenmiyorlar


Ne kadar gülemesem de
Tavsiye ettikleri çareleri duydukça, gizliyorum yüzümü
Ne medyumlar varmış meğerki kurşun döktürmek kaldı şimdi, acımak işti
Çaresiz sustum, gözlerinin içine bakarak hüznü nefeslendim, haliyle halden geçtim


Anlatılmıyor işte, ne hikmetse
Çilenin en bakir çiçekleri açıyor bu efkârlı sinemde, gülmesem de
Dert benimse, veren belliyse, sabrı terennüm etmek edep ister haliyle ve şevkle
Her ne kadar ömür böyle sancılara abat olarak geçse de, mavera var sine-i demimde



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Ülfetin ne ar her nefesinde hasret kokar!

Daldım hülyalar iklimine yine
Aldığım her nefes kalbim için acizliğime bahaneyse
Sinem serdettiğim her katrede makûstur eleme, dilim bigane, zihnim avare
Gıptayı nazar ettiğim solan yaprağın hüznüyle, çıktım şöyle bir hicran seyrine


Neyleyim ki yol ediyor divane
Temaşa ettiğim her ibret, idrakim için süruru sahife
Hevesim sudur ettikçe, gönlüme hüzün çöküyor yine, sessizliğim bu halime
Bahtım için ruhumu neler beklemekteyse, ram olayım o açılan meftunum çileye


Gün açarken, bülbül şakıyor
Gecenin haşmeti ruhuma bilmem ki neleri aktarıyor
Haşyet kalbimi titretiyor, vicdanım hesabın derdiyle yüreğimi ağlatıyor
Uzandığım ufuklar umudu, mahzun başağın timsaliyle kalbime aşkı bırakıyor


Sevda dağlıyorsa aşk nurdur
Kul sine-i dirliğinde ihlâsa erişiyorsa nar sürurdur
Tevazuu için kar her manasıyla ibretamiz kefendir, edeptir, muhabbettir
Sadakat edebi nispette kaidedir, feda olabildiğin ölçüde izanın vuslata tabiidir


Kabir hissiyatımda aşkı demdir
Zevk ise bilincim ile nispettir, kültür idrake tabiidir
Nefes rasgele tevdi edilen bir hüccet değildir, aşk için ziyadedir, kul içindir
İradeyi seçim mizan için en ibretli gerekçedir, aşk tensellikten arî izzette aittir


Arif, ruhun ve kalbin bahtıdır
Dervişlik, azimetin ve takvanın sadrında ahenktir
Kul olabilmek, gülü dikeniyle terennüm ederek nefeslenmek nefsi merhaledir
Gönlü ihata eden har, müddeti nefeste aşikâr olan ar, insan için vuslat ne bahar


Suyun sükûnetin aşk edeptir
Karın letafetinde ruhuma sudur eden sevda nardır
Dil ihsandır, kelime anlamdır, kalbim sahibine iltica ettikçe gam bühtandır
Yaşamak bu anlam içinde farkı farkıyla aklayan sanatı, ahirim için koklamaktır



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Bir ümit sun ne olur kalbin ab’ına!

Açmayın sine-i efkârımın örtüsünü
Küllenen melalimin sancıya türap olan hicran öyküsünü
Dinlemeyin kalbimin hazin nağmesini, ruhumu bizar bırakan hançerini
Titreyen şu hali acizliğimde avareleşen hislerini, dinmeyen nidamdan göz paremi


Umut, vuslat için aşkı sultandır
Yeis içinde nefeslenmek, sine için fevkalade bir zayiattır
İnşirah kalp için ihsandır, kul için ihlâs niye farktır, aşk feda için aktır
Yakan hicran, buğulayan her an, mavera yolculuğunda aşkı coşkuyla hale koyan


Ruhumun mateminde hasret ar
Lakin korkular içinde nefes almak, yüreğimi çok dağlar
Vaat edilen hazlar, merakı önceleyen soluklar cennete girmek için ağlar
Müddeti nefes için andığım, yüreğimin haresinde hüzünle baktığım farklılığım acı


Yanan ocağın umuduna kanan
Issız köşelerde avareliğin sefilliğinde merakı yudumlayan
Kanayan sinenin hali efkârını hiç anlamadan yaşayan ve haykıran can
Kudretin payesini, nefesin acizliğini, ömür için vaat edilen suali bilmeyince ağlar


Sefilliğim aklıma düştükçe kar yağar
Lal olan dilimin bizarlığı sineme akarak yüreğimi dağlar
Ne andığım o korkutan nar ve ne de idrakine vasıl olamadığım her bahar
Umutlarım için bekleyen filizlerde bir aşkı sevda var, kim hali fakirliğime yanar


Seslenmeyin derin bir uykuyla irkileyim
Düşlerin serencamında hülyaların şevkiyle hasrete ereyim
Nefesim oldukça hazanı neyleyim, temaşa ettiğim nispette aşkla göçeyim
Ah halimin derinliğine nüfus eden hazin kederim, kabrim için ölümle bedelleşirim


Nefsimi bekleyen haşyetli bahanelerim
Ne söylesem hakikat için kalbimin sahifelerinde eğleşirim
İnayet için hamiyeti kimden dilerim, ah görgüsüz melalim seninle neylerim
Mizan için niyaz ederim, kalbimin sahibine iltica ederek umudu aşkla yâd ederim


Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Gönlüm burukken ne söylerim!




Ağlıyorum sessizliğin ikliminde
Ruhumu davet eden esrarın mahzun sahifesine
Dilimin duçar olduğu edebin suhuletindeki naif masumiyete
Nefesime refakat eden, yarım asırlık kelime mazime, ibretin fevkiyle idrakime


Ne vakit bir yel nüfus etse halime
İçimin anbean titrediği melalimle seyre salarım
Öyle bir hakli sine-i hicranım vahalara uzanıp uyur kalırım
Aşk için ağlarım, yangınlığın hasretiyle ruhuma artık bu vakitte ne anlatırım


Erciyesin yamaçlarına bakarım
Ağustos sıcağında dahi erimeyen karı ülfetle anarım
Sevdanın pervazlarındaki aczi yetime boyun büker ağlarım
Yanarım, hali perişanlığıma, kuruyan pınarlara ve solgunlaşan hazin hazana


Bir damla suya hasreti yaşayana
Aşka bigane kalarak ve mahrum olarak nefesi bırakana
Yüreğimi dağlayan hicrana, umudun süruruyla sabahlatan korkuya
Akşamdan arta kalan her ne varsa, feda olsun ömrün özlemindeki efkârlı aşka


Nefesin feyzini ve aşkın hüznünü
Üflenen neyde barizleşen vecdi temaşa ettikçe göçüyorum
Ruhuma aşina olan her ne varsa, çıktığım ufkun kanatlarında anıyorum
Sine-i efkârımla demlediğim hüznü bırakıyorum, hicranın perdelerini açıyorum


Tutunduğum ne varsa, aşk narsa
Cennet için nefes almak ne kadar muğlâksa, rıza sevdada
Feda olmak, ihlâsa ram olarak tefekkürün zindeliğinde yaşamak ardır
Vuslat bu manada ruhuma anlam kazandıran hardır, yoksa kalbim hicrandadır


Lalelerin ülfeti, gülün mefkûresi
İrademe gem olan zafiyetlerin bahaneler içinde ki zulmeti
İnayet için vaat edilen ve hikmetinde gizlenen sabrın erdemli güzelliğini
Bekleyen tertemiz kefeni, mizan için tevdi edilen letafeti hesap ettikçe ağlıyorum



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Vurdu yine gönlümü şu mahzun hazan!

Bin kızıl çöl çöktü yine gönlüme, akşamdan beri
Ülfetin naifliğine alıp götürüyor o sazın aşkı teli
Serdedilen güftenin zarafeti, mısraların aşkın seli
Değmesin göğsüme artık hüznün kuşatan esenliği


Neyleyim ki garibim yine gönül hanemde hasretim
Özlemin bahtından esen nidaların sükûnunda erim
Hali fakirliğime çaresiz boyun bükerim, ah inleyim
Duyulsun artık, şu sinemi dağlayan elemde nefesim


Ne bekleyen narın korkusu ve ne de yolculuk argını
Yüreğimi dağlayan hasretin kuşattığı o aşkı hicranı
Ram olduğum hazanın o sessiz şarkısı akan gözyaşı
Deva sunmuyor baharım kutlu umudu, aşkı muştusu


Yine gönlüm virane, geceler haşyetiyle aşkı merdane
Ruhum amadedir mizan içinde bekleyen her haşyete
Sine-i solgunluğum geçit vermiyor sevda meşalesine
Ne söyleyim artık zırha bürünen ses vermeyen o yâre


Durgun suların anlattığı ve misali hakikatte kadere
Yazgımın hasrettiği her sahifesinde yaşattığı kedere
Muhtacım kalbimin hicranında buutlaşan her nefese
Mahkûm olduğum elemli esarete, hasretim kutlu sese


Ne kaldı artık ömrü baharımda hazan hüzünle akar
Sessiz çığlığım yıllardır sinemi acılarıyla çok dağlar
Çekildiğim ıssız sokaklarda yüreğimi hicranla yakar
Ne anam ağlar, kalbim suhuletin bağrında aşk yaşar


Yalnızlığıma refakat ediyor hissiyatımla o mısralar
Kuytu köşemde nicedir bekleyen, solgundur umutlar
Kabir için kaldı artık alınan sessiz hüzünlü soluklar
Yüreğimi buğulayan yaşadığım o korkular ve ağıtlar


Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Bilmem niye çok görüyorsun sine-i esini!

Bazen alıp ummana götüren
Nefesin feryadını gizleyip ifşa etmeden gözyaşı döktüren
Yalnızlığın pervazlarında umut içinde dilenen, gönlün efkârını dile getiren
Hicranın letafetine erdirip çaresiz boyun büktüren, hali bizarlığımı fark ettirmeyen


Biga’n olduğum esrarı hüzün
Figan ettiren her müşkülü ülfetin firakıyla yanar ağlarım
Dağların yamaçlarında, hazanın bahtında sabahlayarak niye sancı yaşarım
Çaresiz susarım, bu sızının ilzamını ummana bırakır, hecenin diliyle kime yanarım


Gönül ya sözün özünde aşk ar
Ne virane yürek sevda harıyla yanar ve ne de hevese kanar
Tefekkürün meşkiyle neyi anar, ruhun sancısı hali sarar, hangi esrarın şevki kar
Her ne varsa hakikatin serencamında ihtişamlı bir bahar, öte aşk için nar umut var


Firakın aşkıyla firkat yanar
Dağlayan hangi nağme varsa, hüzün içinde sinede başlar
Yağan kar, esen rüzgâr, zemherinin hicranında sayıklamalar niye dağlar ey yar
Yıllara sâri sakladığım umutlarım sinemi okşar, avareliğim kimin kadri için bizar


Bilmem niyedir çok görüyorsun
Ne dile geleni okuyor ve ne de hicranın sesini anlıyorsun
Bu halin, fakirliğe müptela melalin, yanan kalbin aşkına yaban kalıp kaçıyorsun
Bilmem ki niye yapıyorsun, bahtın dilinden anlamadan bahanelere kanıp akıyorsun



Akan suyun nefesinde ne var
Hissiyat canın iradesi için müşkülü melal, aşk hak için ar
Niye gönül yanar, dil kelamın kadriyle sevdaya dalar, umut için hangi vakit har
An yüreğimin sahifesinde ne ibretli nazar, vakti sadakat için aşk kalbime niye akar



Mustafa CİLASUN​
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Figanınla gülüyor, eleme göçüyorsun!





Ne kalbin latifliğine malikim
Ne hasretin bağrında nida eden bir sefilim, söyle kimim
Kal’i anlamayan, hale yaban olan bu avareliğim kimin eseri söyle dinlerim
Ne söylerim, bahtım için ayandır ahvalim, derdi nefeslenir, çileyi bade-i içerim


Ne seyrine muhtaç olduğum ar
Ne ruhumdan medet uman ibretli nazar, ey yar kim anlar
Sessizliğin letafetindeki idrakim dalgaların insicamında haşyete öyle akar
Hazan vakti, zemheri şahitti, müddeti nefes ki kalbe refakat etti, hal çekildi gitti


Hicranın demindedir sine-i hal
Hüzün, ruhumu kuşatıyor ey sessizliğin ülfetindeki yar
Kar her demde halime yağar, sağanak umuda kanar, ne vakit açacak bahar
Ne sözün kıdemi, ne sazın alıp götüren fevki, sazendenin hicran içinde zehrettiği


Niye çok görüyorsun bir söyle
Nefesin azizliğinde ikamet eğleyerek bir telaşa meyletme
Ne ten, ne zevki âdem ve ne de edepten nasipsiz olan insani âlem halimde dem
Tefekkür niye erdem, nasip kim için sabrı kıdem, sırrın kâtibi kim için aşkı kalem



Ne yazılsa, dil sükûtla aklaşsa
Pek latif olan ülfetli kalbin firak için hasrete şöyle kansa
Anlamını kaybeden her ne varsa, şayet hakikatten uzaksa, o vakit kalp anlasa
Dil sussa, hal unutsa, narın haşyeti kuşatsa, bu manada yaşamak bir umutsa anla


Çekilmek, nefesi dürüp göçmek
Mukadder olan zamanı beklemek, esinin rahlesinde ölmek
Edebin her halini nefeslenerek yürümek, düşünmek muhayyile içinde yüzleşmek
Ne vakit vaki olacaksa, mısraların dili halinde anlaşılmayınca, yazmak sızlatınca



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Ben ağlayım, bahtın için kime yanayım!





Bir dert ki umman için kifayetmiş
Mecnunun ıstırabını kim anlar, hakkıyla sancı yaşar yanarmış
Virane olmak, hali hazan içinde solmak, düşen yaprağın melalinde okunmak
Ne yaraymış, hicranın katresine banmış, ne kadar nida etse de duyulmayan aşkmış


Hakikat bilmem kim için farkmış
Gönlün inşirahı, yüreğin yangınlığı hal iklimini kuşatan harmış
Nar aşksa, ar haksa ve edep mutlaksa, hissiyatın ilzamı nasip için muratmış
Anlatamadığım, dilin sızısıyla dağlandığım, sine-i efkârımı sakladığım sevda armış


Ne yazılan nameler nede güfteler
Ayan olmayan elemli kaderler, sinelerin serencamında ne demler
Mızrabın hıçkırığında, rüzgârın uğultusunda, mahzunun bağrından sancılar
Ne umudun, niyetin hasadındaki korkunun, solgunluğa duçar olan sabrın hesabı var


Bir devlet ki nefese bedel değer
Şayet insana yaraşan, kul olmaya ramak kalan umdeler solmuşsa
Mefkûre denen uhdeler tükenmişse, idealler zevk için maslahat olmuşsa acıdır
Niye gençlik erdemin, faziletin, edebin, ülfetin, firkatin, öte sancısından arî olurlar


Tensellik için bahane uydururlar
Aldatmaktan, hissiyatı karatmaktan, kalbin sesini anlamamaktan
Naifliğin, zarafetin farkına vakıf olmadan yaşamaktan ve gülü kopartmaktan
Âdem, adam olmadıkça, insan beşerlikten kurtulmadıkça, kul ki ihlâsa kanmadıkça


Her ne yazılsa sadakat olmayınca
Vuslatın hesabı yapılarak yaşanmayınca aklım olsa da acım başka
Ne konuştuğum nefeslerin ve hatta viranelikte yaşayan mahzun kişilerin hülyası
Hasretine matlup olduğu ütopyası, dünyevilik adına serdettiği ahkâmı kalbi anlasa


Sen ağlama, ben ağlarım korkma
Bir nesil ki yozlaştırılıp yeksana tabii olunca, aldatmak bir yarışsa
Kul utanmayınca, insan hilkatini unutunca, yaşamak varlık namına sunulunca
Korkmak bana yaraşır, ağlamak kalbim için ardır, sinem için öte bir sevdayı-ı aşktır



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Çaresiz sustum söyleyemedim!




Evet
smiliv.gif
çaresiz gizledim serdetmedim

Ruhumu okşayan
smiliv.gif
sinemi kuşatan hicranı nefeslere ayan etmedim

Bir anlamda çaresizdim
smiliv.gif
hissiyatımın esiniyle meşk ederek serinledim geçtim

Yıllara sâri hüzünle bahtıma boyun büktüm
smiliv.gif
sabrı nefeslendim
smiliv.gif
öteyi terennüm ettim



Bilemezdin
smiliv.gif
esin verdin veda ettin

Nerden bilecektin
smiliv.gif
bahşettiğin asudeliği elbette bilemezdin
smiliv.gif
naiftin

Gözlerini gizledikçe
smiliv.gif
edebi önceleyince beklenmeyen ilham sinemi ihata ettikçe

Susuyordum bütün dikkatimle esinin ihtişamını dinliyordum sürura niye akıyordum


Yüreğin acizliğine hak veriyordum
Yalnızlığın sessizliğinde yol alırken sükût ederken karşıma çıktın
Fevkalade zarif ve bir o kadarda naif halinizle
smiliv.gif
özür dileyerek sual etmiştin

Nedense hayli şaşkınlık içindeydim beklemediğim duyguların sökünüyle karşılaştım


Edebi derinliğiniz ve içtenliğiniz
Kalbimi bizar ediyordu
smiliv.gif
halimi alıp hasretin bağrında serinletiyordu

Kelimelerin gücünü
smiliv.gif
nefesin kutsiyetini
smiliv.gif
meramın insicamını seninle keşfettim

İnşirahın o titreten ihtişamıyla
smiliv.gif
nazarın manaya mukadder hazzıyla karşılaşmıştım



Ruhumun hicranını fark ettim
Kalbinizin ülfetini
smiliv.gif
hamiyetperver letafetini
smiliv.gif
nezaketi nefeslendim

Ne söylemişsem
smiliv.gif
ne kadar meramı hasretmişsem kifayetsizdir itiraf ediyorum

Hal dilinden pek anlayamadığımı
smiliv.gif
kal için sarfı nazar ettiğimi latifliğinizle anladım



Sanki ayılmıştım
smiliv.gif
başkalaştım

Vaktin ne çabuk geçtiğini hiç fark etmedim
smiliv.gif
ziyadesiyle sevinmiştim

Sinemde uhde olarak kalan ne kadar sızım varsa
smiliv.gif
maksat duyguyu yaşamaksa

Her ne kadar aynı lisan konuşuluyor olsa da
smiliv.gif
feragat ve feda olmak maksatta yoksa



Yaşamanın efkârıyla hayatta
Her neye vasıl olmak şartsızsa
smiliv.gif
iradi olmak azimet olsa da farkıyla

Nefesin latifliğini
smiliv.gif
nazarın ibretamiz yüceliğini
smiliv.gif
halin hüznünü sürura erdirmektir

Kal için niyetin
smiliv.gif
hal için sadakatin
smiliv.gif
edep için nezaketin kaygısıyla yaşamak
smiliv.gif
farktır



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Kurşundan beterdi sözlerin!



Ne söylesem
Ve hatta seslenmeden boyun büksem
Sine-i melalinde her ne kalmışsa bilmem serdetsen
Nazarını gizlesen, edebi hiçlesen, sile gelenle yetinip çekip gitsen
Ar etmeyeceğim, elemi nefeslenmeyeceğim, sadece hali avareline gülüp geçeceğim


Ne davet ettim
Ve nede nefesin hasredilenine buyur ettim
Mağrur bir düşüncenin kadriyle etrafımdan habersizdim
Geldin, müsaade istedin, yanı başıma oturuverdin ve garipsedim
Bilmem nedendir ve hangi gerekçedendir içini döktün, çileyle örtüştüğünü gördüm


O an çaresizdim
Ne yapsam ve hatta ayağa kalkıp ayrılsam
İçim elvermiyordu, hüzün sökün ediyordu, ne kadar acıydı
Sanki sen bir başka diyardan gelmiş, seçim hakkı gasp edilmiştin
Bir anlamda çaresiz köleydin, tabii olduğun örfün gailesinde yaşayan bir çileydin


Etrafa bakıyorum
Ne kadar nisa nefesi varsa durmadan akıyordu
Kimi telefon muhabbetinde, kimi dondurma yalama derdindeydi
Sigara içenler bir marifetin derdiyle, gülmelerin kriziyle, sesin ahenksizliğiyle
Senin halinden ve içine düştüğün gariplikten kayıtsız olarak ve seni anlamayarak


Manadan kopmuş
Maksadına ram olmuş, garip nefesle kaybolmuş
Ülfeti unutmuş, erdemi yok olmuş, enteresan kokulara adanmış
Ne kadar tensellik varsa, zevk şayet buysa, maskaralık makamsa onun olsun
Senin çektiğin çile, sabrın ibriğinden içilince, gözlerin kendinden geçince baht kime


Söyleme artık yeter
Zannettiğim adamlıktan ne kadar uzakmışım meğer
Ne arifi bilirim ve ne de velinin nefesine erişirim, ah kuytu fakirliğim
Kime şimdi ne söylerim, bigane kalan yürek için ne derim, elbette ki niyaz ederim
Kalan ömrün için, hasrettiğin fedakârlık kimin için bir seçim, vuslat aşk için ilim



Mustafa CİLASUN



 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Seyrediyorum o tepeden Kayseri’yi!



Altı binyıllık bir mazinin erdemi
Ne kalesi, ne Erciyes’i ve hatta bin bir hikâyesi
Seyyahın derlediği manzumesi, çektiği çilelerin ibret perdesi
İç Anadolu bölgesinin payesi, sebilin tek adresi, tacirin yegâne ikamet hanesi


Kolay mı hiç bir şeysiz tüccar olmak
Kıt kanaat sabrederek birde ahiliğe ram olmak
Kimseyi kandırmadan, ulufeye bulaşmadan ve aldanmadan
Tarihin medarı iftiharı olmak, ilkleri başarmak, kente misyon, vizyon katmak


O bir başka sevdadır, sılanın tadıdır
Hasretin cenahı, özlemin serinliği onunla başka
Ne şarkılar söylenir, bağından, cevizinden, hatta üzümünden
Mağrurdur, tevazuu ile barışık bir nazardır, mezar ilk adım olarak cana kardır


Bağ alınır ki, toprağa belenip göçülsün
Bahçeye bakılır ki ikramın letafetiyle ziyadeleşsin
Ana yardır, baba diyar gibi hardır, insan manasıyla kelamdır
Nice kaleler hala ayaktadır, vuslat niye kul için ardır, sevda ihsan için cenahtır


Şehrimin olmak için seçilen aziz nefesler
Kimi zaman talan ettiler ve kimi zaman görmezden geldiler
Şehrin dile gelen derdini ve efkârı kederini bazen fark edemeden gittiler
Layık olan, sinelerde yaşayan, arifi anlayan, meczuba ibretle ve edeple yaşatan


Cemaat kültürünü, muhabbet sökününü
Yardım ve hayır işlerini önceleyen, inayeti sürurla hasreden
Ürettiği kadar tüketmeyen, kanaati hakkıyla bilen, hevesleri nizam eden
Kimseye muhtaç olmadan kalkınmasını beceren ve liyakatiyle iştahlar kabartan


Bir şehrin, mayasında hülyasına kanmak
Üniversite kenti yapmak, komşulara el uzatarak kalkındırmak
Kaniş Kültepe kazısıyla, peri bacaları mazisiyle, Erciyesin aşkı haşmetiyle
Ne söylense ve ne kadar edebi manada kelam edilse azdır zira Kayseri vicdandır



Mustafa Cilasun
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Sorma, kalbin sızısını okuyup kaybolma!


Haberin var mı ah bir bilsem
Yalnızlığın sancısıyla, hasretin acısıyla savrulduğumu
Katrenin umut olduğu, sine-i melalimde hazanın solgunluğu ağlatırken
Ömür defterim dürülürken, yüreğim hıçkırığın refakatiyle titrerken nerdesin bilmem


Nasıl söz etsem, içimi döksem
Ummanın feyziyle uzletin serinliğinde inleyerek yansam
Fark edecek misin, nefesin aczi yetini terennüm edip ülfet gösterecek misin
Bahşettiğin esinin, bahtım için kanaatin, yaşattığın hicranın lütfettiği aşkı busenin


Hüzün içinde yazdığım namenin
Derlediğim güftedeki dile gelen asudeliğin ve naif kalbin
Aşinasına muttali olduğum içli namenin, gittiğin her çay bahçesinde esinin
İlhama gark eden, aşkın manasına erdiren, hasretin bağrında inleten edebi kişiliğin


Ne vakit dile gelse, yaşlar sinede
Ne yapsam, nasıl anlatsam, harıyla kavrularak unutsam
Hasrettiğim her ne varsa, iradem aşka ram olmak için bir kusursa, koşsam
Ne kadar biliyorsam, ancak nasbiyle sevgiyi hak eden erim derim fedaya amadeyim


Ne nefesimle ulviyetine sahibim
Ve ne de kutsiyetin rahlesinde nefesi aşikâr eğleyen âdemim
Sükûtu ar bilirim, edebi ehlinde görmeyi öncelerim, ibret hanesinde göçebeyim
Kitabı celili kıraat ettikçe, kelamın ihsanıyla nazarı önceleyince, ağlamak halimde


El açtığım, gönül sayfasına yazdığım
Ne varsa, müddete nefes vakıaysa, ölüm dirilmek için başka
Nasip olmayan arsa, sinede uhde bırakan hakikatten uzaksa, boyun bükerim
Edebi manada sadakatim, kalbi anlamda salahiyetim iradem için mizanı öncelerim


Haz namına ne hissetmişsem idrakim
Vicdani bakireliğim en kutsi değerim, düşsel lekelerim benim
Hissiyatın ilzam eden suhuletiyle, duyguların latifliğiyle hem hal eğler göçerim
Kimseye gam olmadan, efkâra bırakmadan, elem içinde yaşatmadan el pençe giderim


Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Ne latif bir şehirdir Kayseri!


Elbette ki ne kadar bilirsek
Neyi idrakimiz muvacehesince okur ve anlarsak
Lafazanlığa bulaşmadan nefesin azizliğinde mutabıksak korkma
Hiçbir asabiyet bulunmaz, gönül iklimini soldurmak için yaşanmaz, aşk kokmaz

Arz ve nebatat, hayvanat
İnsan için var olan ve bu manada anlam bulandır
Kalbin serencamında gül koklamak ve lalenin sürurunu kuşanmak
Tevdi edilen her ne varsa sahipsiz bırakmadan, vuslat için ihsana, ülfetle akmak

Nice badireler yaşamıştır
Bazen sahipsizliğin efkârıyla hicrana banmıştır
Onun dilini anlamayan, halinde sevdaya gark olmayan biçaredir
Mahzunun nefesinde, meczubun hedefinde, arifin ferasetine ram olan bir payedir

Ne pastırması, ne mantısı
Ne yağlaması, ne gönül bağlaması aşksız olmaz
Efsun olan, ilhamla şad olan ve gayreti azimet sayan bir nefestir
Erciyesin mağrurluğunda, Ali dağının o hicranında, Hasan dağının meramındadır

Etkilet ayrı bir sevdadır
Bağbozumunda sevinç ardır, derlenen umut hardır
Gönül bu ya yıllara sâri suskunluk var ya, ömür aşk için kar ya
Ne acemaşiran nağmeler dinlenir, hasretin hüznüyle seherde kimler için dua edilir

Esnaf şehridir Kayseri
Tamahkârlığı sevmez, hiddete meyletmez, aşırılığı istemez
Fevkalade derinlikli bir kültürün payitahtıdır, edebi nefes meşk ile serdedilir
Adabı bilmeyene ne denir, dünyaya bel bağlayan biçaredir, ölümle her an yüzleşilir

Yahyalı şelalesi başkadır
Sanki dağın hicranıyla dile gelen hıçkırığı böylece duyulur
Yahyalı’lı ve rahmetli hacı Hasan Efendi hazretlerinin feyzi her yerde bulur
Vecde kapılmak, hakikat için çırpınmak bir başka sevdanın meşkiyle yanmak nurdur

Artık kent cazibe halindedir
Sefaretler ardı sıra randevu için başvuruyu yapmaktadır
Geçmişte dile gelen hangi hikâye varsa, şimdi halkının sunumunda arzdır
Cumhurun huzurunda, istikrarın odağında, nefesin kalanıyla hesaplaşan bir şehirdir


Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Ne bir hüzün iştiyakıydı şikâyetin!


Çaresiz teslim ederim
Nefesin sırrına kaim olan mürvetin hasretindeyim
Ne edebin telakkisindeyim ve ne de yeisin avareliğinde biçareyim
Kalbin yakin olduğu, izanın ram olduğu, ruhun ikramına sunulduğu aşkı isterim


Ne kadar kelam eğlesem
Hecelerin rüknünden sudur eden hakikate yönelsem
Meranım aşinalığında serinleyerek efkârın ilzamında bade içsem
Ötenin sevdasına eremem, titremenin hıçkırığını kesemem, gül için nazarı bilmem


Hoyratlaşan bu lisanım
Yüreğin enginliğinde bilmem ki neyi arar ve yanarım
Yağan karın arından, korlaşan ateşin harından korkan nazarım
Yar deyince, sine aşkın demine erişince, hakikat için feda olmak izzetse baş üstüne


Ne zevkin harına akarım
Ne haksız kazancın sevdasında yol alır buharlaşırım
Vuslatın eşiğinde, ihsanın beşiğinde arlaşıp hicran içinde ağlarım
Kime yanarım ve hangi sebeple halime acırım, kayıtsız kalıp tükenen nefesi anarım


Bin hüzün çöktü gönlüme
Zehrolulan onca nefesin, çile içinde bahtına şükredenin
Gamsızlığın derinliğinde eğleşen sefil nefesin, idrakine ram olduğum meşkin
Aşkın tek heceli gerekçesinin, her harfinde gizlenen ülfetin narında nöbet tutan erim


Ne hakkıyla hevesi yâd ederim
Ve ne de mezarlara sökün eden kısmetsiz nefesi dilerim
Kaçkın ve şaşkın nefeslerin hayâsı için kime ne derim, edebi nasıl nefeslenirim
Ecdadımın hatıratında talan olmuş nesilleri kime şikâyet ederek hüznümü gidereyim



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Dinmeyen efkârın firakıyla şad mı olayım!



Su kendi halinde ve aşkın demiyle seyrediyordu
Ne kadar badire varsa kulak asmadan ve tavırlaşmadan akıyordu
Manaya mebni, hedefe ram olmak için ayni olarak ve sükûtun bağrında kalarak
Kalbi solukları, hıçkırığın yankılarını, hicranın sayfalarını sanki önüme sıralıyordu


Anlatıyordu lakin konuşmadan nakşediyordu
Her zerresinde, umudun gailesinde, seraplaşan muhayyilesinde ardı
An ve akan zaman, müddeti nefesle serdedilen hicran, sine-i yanıklığında vicdan
Bahşedilen her nimette dile gelen şükran, gönül için ummana arz edilen bühtan hardı


Artık göçen her hangi bir nefes için neler vardı
Ne mezarın latifliği ve hatta mimari asudeliği, nazarın cezbeliği aşktı
Hesap kalp için en mukayeseli ve şartlı cenahtı, hukuk bunun için zikredilen aktı
Nitelik idrakin, akıl vicdani yakınlığın izan iradi vaazın rüknüyle meşke tevdi aşktı


Sual etmek, merak içinde nefeslenmek sevda işi
İlhamın sağanağında ve fetretin dile gelen harcında aşk hevesi neyler
Zevkin fevkinde zillette mi meyleder, tenin ilzamından sökün eden terden ar eder
Legal olan ve inşirah ile anlamlaşan, bahtın sudur unda anlam bulan mutlağı yeğler


Ne dağın haşmetiyle nazar ettiği nefesi metheder
Ne bekleyen gönül için umudun hikmetinden söz eder, nasibi önceler
Ne hıncın vehmiyle sual eder, ne hırsın eşkâliyle edebe göçer, aşk için hakikat der
Sevdanın firkatinde, naifliğin her ikliminde nefesi önceler, mizanın haşyetiyle gider


Ne sübyanın talihsizliği keder için bir nezakettir
Ne nisanın bahtında hercümerçlik bir vakıadır, akıl ihsanla fevktir
Aldatan her kim varsa, adamlık onun halinden uzaksa, çile çekmek bahtta varsa
Hesabın gerekçesi ortada, zerreyi miskal hakkı kim işgal ederek çalıyorsa bir gasptır


Hangi devletin ve ithal edilen kanunu vesaitin
Milletin dilinden anlamayan ve kalbi olmaktan kaçınan resmiyetin
Kaçamak güreşen muhalif zehabın, oy kaygısıyla hakikati dışlayan bir cenahın
Entrikalar üreten ve Mehmet’in nefesini feda eden rüsvanın hezeyanını işitmek ardır


Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Yangınlar yaraladı ruhumu aşka ne söylerim!



Yüzümde resmeden bir sürgünün melali var
Ne karın naifliği yüreğimi aklar ve ne de hasretin asudeliği bir ar
Ne kadar yangın yaşamışsam, hicranın katresiyle yol alarak uyanmışsam ne har
Hoyratlığımın kime ne zararı var, yabanlık halimedir ey yar, aşkın demi latif bahar


Neyi çok görmüşsem ve nefesi hasretmişsem
Nasibin kadrinde yol bularak kanaat etmemişsem bir lekedir yar
Kim ruhumun hicran damlalarını anlar, sine-i sürurumdan kopan yapraklar ne ar
Hasretinin firakıyla yandığım sabrın narında sabahladığım hakikat için çırpındığım


An ve alıp götüren o zamanın efkârındayım
Artık suskun düşlerim yüreğimi okşamıyor, seherler davet etmiyor
Salalar göçenler için ruhuma hücum ediyor, ne nefesim aşka erişiyor, ar ne diyor
Hazanın sökün eden gamı, yüreğimdeki yangınların hüznü boyun büktürüp ağlatıyor


Dilim hecelerin prangasında elem sofrasında
Kalbim bilmem ki neyin ihatasında, sancıların sızısıyla hıçkırıkta
Ne söylesem, sükût ederek diz çöksem, secdenin vecdiyle göçüp gitsem o şafakta
Kıraat edilen kitabı celilin hükmüne türap olduğum o kalbin sesiyle ayıldığım farkla


Ey yar dilerim ve teslim ederim ki hasretsin
Dilin kal olduğu, halin ram olduğu bir iklimle yücesin ve latifsin
Edebin rahlesinde hasrettiğin nefesle kutsiyet için fevksin, ruhum için bir ahitsin
Neslin halisi, adamlığın gailesi, nisanın naifi ülfetle ihsan ve ihlâs için mukaddersin


Beşer, insan olmak için ilk etabın sayfasıdır
Akıl baliğ olunmadıkça masumluk korunmaya muhtaç vakıadır
Erdem kim için cenahı hazdır, kul olmak için muhakeme niye mutlaktır o farktır
Mukallit kimliği, nitelikten arîleşen bir hicrandır, öte neden hesabidir, mizan aşktır


Şayet vuslata ram olmak, niyeti aşkla sınmak
Arifin dilinden, Abidin zikrinden haberdar olarak yolu bulmak
Mecnunun aşkına, vecdin hakikatine, idrakine ülfetine kanarak sevdaya ulaşmak
Taklidin nüvesinden, şekliye tin rezaletinden, takiyyenin kepazeliğinden kurtulmak

Ecelin, titreten haşyetin, beklenen bir vaktin
Sükût ettiren meşkin, ıssız sokaklarda bekleyen muhtaç nefesin
Esirgenen ecrin, idrake aşkın kutsiyetini haykıran fecrin, ihmal edilen her gecenin
Teheccüt için kalbin muhtaçlığına şahit olan ve seni muhabbetle bekleyen Rabbinin


Hasretini bir nebze olsun anla, yaban kalma
Ne ten için gayretin, ne heves için vazgeçmenin, zevki neyleyim
Bizatihi idrak için en değerli bir kültür olduğunu terennüm edelim, bilinçlenelim
Aldatan kim varsa ve hala ısrarını muhafaza etmekte kararlıysa, elbette bir başka


Akide ve hukuk, kul olabilmek için belki soğuk
Yabansan, kaygıyla nefesi bırakırsan, kalbin sahibinden ıraksan
Ruhunun hicran damlalarını anlamadan, kalbinin sesini baz almadan yaşarsan
Ne ahirin ve ne de sana bahşedilen müddeti nefesin manasına vasıl olmadan harsın



Mustafa CİLASUN





 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Gizleme hüsranını efkârı gamını!





Ne geçen şu hali zamanın dili var
Ne sine-i melalin serdettiği hüzün aşk için bir ar
Hal solunca, göz ferden uzaklaşınca, takat bir yudumluksa nerde har
Kar niye melalim için titreten nar, nereye yaslansam hicranım durmaz başlar


Artık ne muhayyilemde, ne serde
Gizem niye halin deminde ve çaresiz sessizliğinde
Kalbim inşiraha erse bile, gönül kapım bir açılsa hele ne dilerim söyle
Dil kuruyor, göz akıyor, heves çekiliyor, muhtaç olduğum her şey uzaklaşıyor


Vecdin firakı nerde kaldı bilsem
Bin hüzünlü nefeslendiğim kalbimi kime zikretsem
Ruhumun gamını serdetsem, fark edemediğim ne kaldıysa veda etsem
Açık denizin bıçkın dalgalarına serilip, hali dürüp, efkârımı ayan edip göçsem


Bir pusula yazarak şişeye sürsem
Ummanın deruniliğinde bekleyen o hasrete erişsem
Ne açlığa ilişsem ne tokluğun hoyratlığında gitsem, edebi aşkla içsem
Muhtaç olduğum, yoluna ram olduğum kayıtsız şartsız sevdasıyla yol aldığım


Katrenin ilzamında bir mühür var
Dağın vakarında tevazuu aşkın asudeliğinde kokar
Suhulet nazarımı sarar, ülfet her haliyle ibrete misliyle ve sürurla akar
Tefekkür ilimsiz neye yarar, rabıta nitelik yoksa fakirlik için kar, ihlâs kime ar


Muhtaç olduğun ihsan ruhunda yar
Aşk, hakikatten arîleşince nefsanîlik için bir nazar
Hesapsızlık neye yarar, zül nefes kimin için efkâr, biçarelik her yerde yar
Aldatırsan, aldanırsın ve niyetin hasbiliğini yudumlamazsan sırnaşıp kokarsın


Günü gün etmek, müddeti bilmemek
Kalbin sahibinden, ruhun dirliğinden aşkın erdeminden
Uzaklaşarak dünyanın gailesiyle buharlaşmak, arifin sezgisinden kaçmak
Durmadan koşmak, hedefsizliğin hedef haline geldiğinizde ayılmadan yaşamak


Şemsi tebriziyi, Seyyid Burhanettini
Mevleviliğin zikrinden sudur eden muhayyileyi dışlamak
Aşk anlamadan, canın sudur eden harında coşmak ve kaybolmak sevda mı
İradeden vazgeçerek, gönlü hasrederek, divanın vecdiyle meşk eden ahvalindir aşk



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

Well-known member
Dil sükût edip, kalp titreyince!



Kime sorsam, nazarı saklayıp uyusam
Ayılmaların sancısıyla küskün yüreği anlasam, çaresiz ağlasam
Ne kadar muradım kalmışsa yanıklığın fevkine kansam, solmuş neferse yaklaşsam
Hicranın en bakir ulviyetini terennüm edip vicdanın ferahlığında aşkla anlamlaşsam


Ne meçhulün evhamıyla sevdalanırım
Ne aklın soyutluğunda nefesimi zahir için yorar, heyecanlanırım
Mukadder olan ne varsa, nasip vaktin sağanağında umutsa, bahtım için hüzün arsa
Kalbin sesinde, nefesin müddetine, hesabın gerekçesine, heves mizanı talep etmiyorsa


Yolda kalmış bir garibanın sabrı var ya
Çaresiz umudun serhatlığında yapayalnız kalınca, baht nasılsa
Hareket ve kuvvetin teslimiyetinde izan, nefsin murakabesinde kalınca, dert başka
Ne kal için, nede nar seçim, halin muhtaç olduğu hakikat kim için en ülfetli bir geçim


Göçmeler başlayınca, dil susup göz bakar
Dünya için bel bağlayıp, heveslerin insicamında soluyan ne anlar
Hırsın mücerretliğini nasıl sorgular, hınç niye kalp için en efkârlı ve hazin nazar
Keşkeler ruhun iltifat etmediği kadar, mukallitleşen her canı bahar, aşkı nasıl anlar


Bilmem ki mezarlıklar niye nefsimde kar
Her gün göçen binlerce nefesin halinden hakkıyla kim anlar ey yar
Ne hazanın ulviyetinde nar, ne baharın dile gelen letafetinde sevdayı koklar nazar
Nihayetin rahlesinde, vesilelerin sahnesinden akseden o resim, nefesimi neden yorar


Ne zaman kırgın gönülleri anıp ağlasam
Hevesin sökün eden sahnesinde düşünceye dalıp hıçkırığa kansam
Mağribin figanında, mazlumun ahında, kalbin bahşedilmiş cenahında aşkı ansam
Ummanın hicranıyla yalvarsam, gönül efkârımı haykırsam meşkiyle ayılıp kalksam


Ne yazmışsam, anlaşılmaya muhtaçsam
Yâd ellerdeki nefesin hamiyetine lüzum duyuyorsam ki ne yapsam
Edebin dilinden, gönlün sesinden, hissiyatın hakikate türap ülfetinden dem alsam
Ağlamanın mealinde, hıçkırmanın vecdinde, kederin perdesinde Rabbime yalvarsam



Mustafa CİLASUN
 
Üst