Muşriklere, Selam Verilir mi?, Selamları Nasıl Alınır?

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Muşriklere, Selam Verilir mi?, Selamları Nasıl Alınır?

Rasulullah içinde müslüman, muşrik, yahudi ve putperestlerin bulunduğu bir topluluktan geçti ve onlara selam verdi.” (Buhari, Muslim)



868-
وعن أبي هريرة رضي الله عنه أن رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قال : « لاتَبَدَأوا اليَهُودَ ولا النَّصَارى بالسَّلام ، فإذا لَقِيتُم أحَدَهُم في طَرِيق فَاضطّرُّوهُ إلى أضْيَقِهِ » رواه مسلم .



868. Ebû Hurayra (radıyallahu anh)’den rivayet edildiğine göre, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
Yahudi ve hıristiyanlara öncelikle siz selâm vermeyin. Yolda onlardan biriyle karşılaştığınız zaman, eziyet etmemek şartıyla, onları yolun kenarından yürümeye zorlayınız.”
(Muslim, Selâm 13; Ebû Dâvûd, Edeb 138; Tirmizî, İsti‘zân 12; İbni Mâce, Edeb 13)

Açıklamalar

Yahudi ve hıristiyanlar, Ehl-i kitab olarak adlandırılır. Kitab ehlinden olan kâfirlerle hiçbir kitaba inanmayan muşriklere karşı gösterilecek muâmelede farklılıklar vardır. İslâm hukukçuları, çeşitli muâmelât bahislerinde Ehl-i kitâb’ın hukukunun neler olduğunu enine boyuna ele alır. Riyâzu’s-sâlihîn’in çeşitli bahislerinde yeri geldikçe bunlara temas edilmiştir. Biz burada konumuzun hudutları içinde kalarak onlara selâm verme ve selâmlarını alma hususunda bilgi vermeye çalışacağız.

Peygamber Efendimiz’in bu hadisleri, kitap ehli olan yahudi ve hıristiyanlarla karşılaşıldığında ilk olarak müslümanların selâm vermelerinin câiz olmadığına delil teşkil eder. İslâm âlimleri, müslümanlar için esas gayenin selâmı yaymak olduğundan hareketle, onlara önce selâm vermenin câiz olup olmadığını tartışmışlar, İbni Abbâs, Ebu Umâme ve İbni Ebu Muhayriz gibi sahâbîlerin de içinde bulunduğu bir grup, yahudi ve hıristiyanlara önce müslümanların selâm vermelerinin câiz olduğunu söylemişlerdir. Bunların delili bu konudaki hadislerin tamamı ile selâmı yayma hadisidir.

İmam Nevevî, bu delilin bâtıl olduğunu, çünkü umumî olan bir hükmün yukarıdaki hadisle tahsis olunduğunu söyler. Bazı âlimler, Ehl-i kitâb’a onlardan önce davranarak selâm vermenin mekruh olduğunu fakat haram olmadığını ifade ederler. Ancak Nevevî’nin de içinde bulunduğu bir grup âlim, bu hadisteki nehyin haramlık ifade ettiğini belirtirler. Bir başka grup âlim, Ehl-i kitabâ selâm verilemeyeceği kanaatine sahiptirler. Biz bütün bu görüşleri serdettikten sonra, İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğunun kabul ettiği ve tarih boyunca uygulana gelen şekli esas alacak olursak, müslümanların kitap ehline ilk olarak selâm vermeleri câiz görülmemiştir. Çünkü selâm, daha önce belirtildiği gibi bir sevginin, dostluğun ve kardeşliğin ifadesinden ibarettir.

Yahudi ve hıristiyanların Allah’a, Rasulüne ve inananlara dost olmadıkları gayet açık bir hakikattir. Şu âyet-i kerîme de bu gerçeği perçinleyici niteliktedir:
Allah’a ve âhiret gününe inanan bir milletin, babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa Allah’a ve Rasulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini görmezsin” (Mucâdele suresi, 22).
Ehl-i kitâb’a selâm vermek, onları saygıdeğer, sevgiye ve dostluğa lâyık görmek anlamına gelir ki, bu câiz olamaz.

Onları yolun kenarından yürümeye zorlamak ise, yolun dar olması halinde kendilerine bir saygı ve ta’zim ifadesi olarak yol vermemek anlamına gelir. Fakat geniş olan ve geçilmesinde bir sıkıntı olmayan yollarda böyle bir şey söz konusu değildir. Ayrıca onları dar yolda kenara sıkıştırmak, herhangi bir çukura düşmelerine vesile olmak veya bir duvara sıkıştırmak ya da onlara câiz olmayacak tarzda sıkıntı ve zarar vermek anlamlarına da gelmez.

Hadisten Öğrendiklerimiz

1. Ehl-i kitap’tan olanlarla karşılaştıklarında, müslümanların onlara önce selâm vermeleri câiz değildir.

2. Selâm, sevginin, dostluğun, din kardeşliğinin belirtisidir. Bu sebeble kitap ehlini böyle görmek câiz olmayıp, haramdır.

3. İzzet ve şeref mu’minlere ait olduğundan, kâfirleri böyle görmek İslâm’ın vakarına aykırıdır.

4. Yol darsa ve geçerken birinin kenara çekilmesi gerekiyorsa, gayri müslim olanlar kenara çekilmeye zorlanırlar.

5. Sertlik göstermeye ihtiyaç olmadıkça, gayri müslim de olsa, insanlara rıfk, sabır ve nezaketle muamele etmek esastır.

869-
وعن أنس ٍ رضي الله عنه قال : قال رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « إذَا سَلَّمَ عَلَيكُم أهلُ الكتاب فَقٍُولُوا : وعَلَيْكُمْ » متفق عليه.​


869. Enes (radıyallahu anh)’den rivayet edildiğine göre, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

Kitab ehli olanlar size selâm verdiklerinde, onlara: 'Ve aleykum' , deyiniz.”
(Buhârî, İsti’zân 22, Murteddîn 4; Muslim, Selâm 6-9 )

Açıklamalar

Yukarıdaki hadiste, kitab ehli olan yahudi ve hıristiyanlara önce müslümanların selâm vermelerinin câiz olmadığını görmüştük. Kitab ehli olanlar müslümanlara selâm verdiklerinde, onlara nasıl mukabele edilmesi gerektiğini de bu hadisten öğrenmekteyiz. Muslim’in rivayetlerinden birinde bildirildiğine göre, sahâbe-i kirâm Peygamber Efendimiz’e:
Kitab ehli olanlar bize selâm veriyorlar, onların selâmını nasıl alalım? diye sormuşlar, Peygamberimiz de:
“– Ve aleykum deyin” buyurmuştur.

Bu konudaki pek çok rivayetin mahiyeti birbirinin aynıdır. Ehl-i kitap olan yahudi ve hıristiyanlar müslümanlara selâm verdiklerinde, selâmlarının alınacağında âlimler görüş birliği içindedir. Onların selâmına mukabelenin sadece “ve aleykum” veya “aleykum” şeklinde olması gerektiğinde de hemfikirdirler. Yaygın olan rivayet “ve aleykum” şeklinde olandır.
Yine bir rivayetten öğrendiğimize göre, yahudilerden bazıları Peygamberimiz’in yanına gelerek selâm verdiler ve:

Es-Sâmu aleyke, yâ Ebe’l-Kâsım, dediler. Peygamberimiz:
– “Ve aleykum” buyurdu.
Buna çok öfkelenen Hz.Âişe hiddetli bir şekilde:
Aleykumu’s-sâmu ve’l-la’netu, dedi.
Bunun üzerine Efendimiz:
– “Yâ Âişe! Şüphesiz ki Allah her işte yumuşaklığı sever” buyurdu. Âişe:
Ne söylediklerini işitmedin mi? deyince de:
– “Ben ‘ve aleykum’ dedim” buyurdu.
(Muslim, Selâm 10-11).

Yahudilerin verdikleri selâmın anlamı, “Ölüm sizin üzerinize olsun” demektir. Peygamberimiz bunu anlamış ve verdiği cevapla “Sizin üzerinize de olsun” demişti. Fakat Hz. Âişe’nin buna lâneti de ilâve etmesini hoş karşılamamıştı. Çünkü bu, söylenen sözün misli olmayan bir karşılık ve haddi aşmaktı. Efendimiz hangi konuda olursa olsun haddi aşmayı hoş karşılamamışlardır.

Hadisten Öğrendiklerimiz

1. Yahudi ve hıristiyanlar müslümanlara selâm verdiklerinde selâmlarını almak gerekir.

2. Kitap ehlinin selâmına “ve aleykum” veya “aleykum” diye mukabele edilir.

3. Kitap ehlinin selâmına mukabele ederken de haddi aşmamak, rıfk ile muameleyi terketmemek gerekir.

870-
وعن أُسامه رضي الله عنه أن النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم مَرَّ عَلَى مَجْلسٍ فيه أخلاطٌ من المُسلِمِينَ والمُشرِكِين عَبَدةِ الأوثَانِ واليَهُودِ فَسَّلمَ عَلَيْهِمْ النبي صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم . متفق عليه .


870. Usâme (radıyallahu anh)’den rivayet edildiğine göre, Nebî (sallallahu aleyhi ve sellem), müslümanlar, muşrikler –puta tapanlar- ve yahudilerden oluşan bir topluluğa rastladı ve onlara selâm verdi.
(Buhârî, İsti’zân 20; Muslim, Cihâd 116)

Açıklamalar

Bu hadis, gösterilen kaynaklarda daha uzun ve detaylı bir şekilde rivayet edilmiştir. Nevevî bunu da konuyla ilgisi nisbetinde ihtisar ederek almıştır. Yukarıdakilerden farklı olarak, burada müslüman, muşrik ve yahudilerden meydana gelen bir topluluğa Rasul-u Ekrem Efendimiz selâm vermişlerdir. Ulemamız ve hadis şârihlerinin ittifakla belirttikleri husus, böyle meclislere selâm verirken sadece orada bulunan müslüman veya müslümanlara niyet edilerek selâm verilir. Yoksa bu selâm muşrik ve kitap ehline verilmiş bir selâm olarak kabul edilmemiştir. Çünkü, Peygamberimiz’in aralarında mu’min bulunmayan bir kâfirler topluluğuna selâm verdiği görülmüş değildir.

Hadisten Öğrendiklerimiz

1. Sadece kâfirlerden oluşan bir topluluğa selâm vermek câiz değildir.

2. İçinde bir müslüman veya müslümanlar ile muşrik ve Ehl-i kitab kimselerin birlikte olduğu bir topluluğa selâm verilir. Ancak kalben müslümana selâm vermeye niyet edilir.




Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem), Rum kralı Hirakl’e yazdığı mektupta – o sırada Şam’da idi – selam ile başlamamış sadece şöyle yazmıştır:
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Allah’ın kulu ve rasulu Muhammed’den, Rum büyüğü Hirakl’e… "Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun…”
(Buhari,
Edebu’l-Mufred, Hadis no:1109; Muslim rivayet etmiştir)
 
Üst