Müseylimetü’l-kezzâb

Kýrýk Testi

Well-known member
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) ile aynı devirde yaşayan Müseylimetü’l-Kezzâb (Yalancı Müseylime), Benî Hanîfe adındaki Yemâme’li Hıristiyan bir kabiledendi. Benî Hanîfe kabilesi İslâmiyeti kabul ederek Müslüman olmuşlardı. Ancak Müseylime kendisinin de peygamber olduğunu iddia etti. Zamanla taraftar toplayarak güçlendi ve peygamberlik iddiasında bulundu. Hz. Peygamberin (a.s.m.) vefatından sonra da iddia ve faaliyetlerini devam ettirdi.

Müseylimetü’l-Kezzâb, beş vakit namazı üçe indirdiğini iddia ederek, peygamberimizin mucizelerini taklit etmeye çalışarak, âyet-i kerîmelere güya benzer bir şeyler yazarak taraftar kazanmaya çalışmış ve insanları kandırmada hayli başarılı olmuştu.

Bunun üzerine, Halife Hz. Ebû Bekir, Hâlid bin Velid komutasındaki bir orduyu Müseylime üzerine gönderdi. Çarpışma çok kanlı cereyân etti ve birçok hafız şehit düştü. Daha sonra savaş Müslümanların lehine gelişti. Hazreti Hamza’yı bir kargı ile şehit eden meşhur Vahşî, aynı kargı ile Müseylimetü’l-Kezzâb’ı öldürdü ve Müseylime hadisesi de böylece bitmiş oldu.

Müseylime, İslâm tarihinde yalancılıkta sembol olmuştur.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
MÜSEYLİME-İ KEZZAB (İbn-i Habib el Hanefi)

Asıl adı İbn Habib el-Hanefi (öl. 12/633 m.) olan Müseylime’ye, “müslümancık” anlamına gelen bu adı daha Rasulullah’ın hayatında müslümanlar vermiştir. Demek ki onu tekfir etmek ya da müslüman saymak dışında, el-Hanefi’nin durumu belirginleşinceye kadar ara bir form olarak kullandılar. “Müseylime” adını, Hz. Peygamber’in, o ve onun gibi peygamberlik iddiasıyla çıkan Esved Ansi hakkında şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Rüyamda, dünyanın hazineleri bana getirildi. Avcuma iki altın bilezik kondu. Onları gözümde büyüttüm (bir rivayette “beni tedirgin etti”) “Onlara üfle” diye vahyolundu. Üfledim, gittiler. Bunu, iki yalancının çıkacağına yordum.”Haberin ravisi Abdullah b. Abbas dedi ki: “Onlardan biri Firuz’un Yemen’de öldürdüğü (Esved) el-Ansi, diğeri Müseylime’dir. (Buhari, Ta’bir, 95.38, 6/2579). Esved el-Ansi’nin oğlu Umeyr Buhari’nin ravileri arasında yer aldığına göre, babası oğlunu dahi kendisine inandıramamış olsa gerektir. (Sahih, 3/1069) Hz. Peygamber, Müseylime ile Medine’de karşılaştığında, ona “Sen rüyamda gördüğüm kişisin” diyecektir. (Megazi, 67.66)
Yemâme halkından olan Müsylime Benî Hanif temsilcileriyle görüşerek Müslüman olduğunu ifade etmişti. Yemâme’ye dönünce irtidat etti, dininden döndü ve ilmine, hitabetine ve şairliğine güvenerek peygamberlik iddiasında bulundu. Kahinlik ve sihir gücünü de kullanarak bir takım gaybî haberler yaymağa başladığı gibi göz boyama ile yaptıklarını da “mucize” olduğunu iddia ediyordu. Bu nedenle Benî Hanif ve Yemâme halkından pek çoklarını aldatarak etrafına topladı.
“Rahman” isminde bir meleğin kendisine vahiy getirdiğini iddia eden Müseylime Kur’ân-ı Kerime nazire/benzer olacak şekilde sözler söylemeye başladı. Kuru bir taklitçilikten öte bir anlamı olmayan sözlerle cahil insanların katında değerli görünürken, ehl-i ilim ve ehl-i hakikat karşısında maskara ve gülünç duruma düşüyordu.
Müseylime, Hz. Peygamber’in peygamberliği de dahil hiçbir iman esasını inkâr etmiyordu. O, Hz. Peygamber’in dinde birtakım ‘reformlar’ yapıyordu. Kendi toplumuna şarabı ve zinayı helal kılıyordu. (Taberi, tarih, 2/281-282) Oruçta hatırı sayılır bir indirime giderek, orucu bir gün ve geceye indirmişti. Mescidlerinde ibadet ediliyor, taraftarları ibadetlerinde kendisine geldiğini iddia ettiği seçili sözleri okuyorlardı. Bunlardan ilginç örnekler kaynaklarda yer almıştır. Hz. Ebubekir, Hanife oğullarına baş eğdirdiğinde, onlardan “Müseylime’nin Kur’an’ından” bazı şeyler okumalarını istedi. Onlar okudular:
“Fil / Öyle ya/ sen filin ne olduğunu nereden bileceksin / onun uzun bir hortumu var!”
Şu örnek daha ilginç: “Siz ey iki kurbağanın kızı kurbağalar / Suyunuz temizlendi / Suyu kirletemezsin / içeni engelleyemezsin / Başın suda, kuyruğun çamurda / Toprağın yarısı bizim yarısı Kureyş’in / ama Kureyş saldırgan bir toplum.”
İşte bir örnek daha: “Ekini ekenlere / ürünü biçenlere / daneyi savuranlara / un öğütenlere / ekmek pişirenlere / tirit yapanlara / donmuşunu da erimişini de silip süpürenlere yemin olsun / Yüncü bedevilere ve sizden önceki medenilere üstün kılındınız / Arkadaşınızı koruyun / Yardım dileyeni barındırın / İsteyenin işini görün.” (İbn Kesir, el-Bidaye, 6/331)
Temim kabilesinden Secah isimli bir kadın da kendisine vahiy geldiğini iddia ediyordu. Müseylime’ye rakip çıkmıştı. Müseylime, rakip istemediği için Secah’a buluşma teklif etti. Taberi, bu buluşmanın ayrıntılarını nakleder. Müseylime, Secah’ı onun için kurdurttuğu görkemli bir çadırda ağırladı. Onu peygamberlik iddiasından vazgeçirmek için şu vaadi yaptı: “Sen bu işten vazgeçersen, Allah sana Kureyş’in payına düşen yarıyı verir.” İlginç olanı, birbirlerine gelen “vahyi” öğrenmek istemeleriydi. Müseylime Secah’a “Sana ne vahyediliyor?” diye sordu. Kadın, “Kadınlar önce başlar mı? Sen söyle bakalım sana ne vahyolduğunu?” dedi. Müseylime şu cevabı verdi: “Baksana Rabbine / hamile kadına ne yaptı / Vahşice vuruşların peşinden yılan gibi akan canlı bir varlık çıkardı.” Secah “Ee, daha ne olmuş?” dedi. Dedi ki: “Bana şöyle vahyolundu: Allah kadınları öbek öbek yarattı / Erkekleri onlara eş yaptı / Onlara bir şey geçiririz / Dilediğimiz zaman da çekip çıkarırız / Bizim için yavru imal ederler.” Secah dedi ki: “Senin peygamber olduğunu şehadet ederim!” Müseylime: “Benimle evlenir misin? Böylece, senin ve benim kavmim sayesinde Arapları yemiş olurum!” dedi.” Taberi bu hikâyenin sonunda Müseylime’nin ‘ümmetine’ şu talimatı verdiğini nakleder: “Allah’ın elçisi İbn Habib -Müseylime-, size Muhammed’in getirdiklerinden ikisini yükledi: Yatsı namazı ve sabah namazı.” (Taberi, tarih, 2/270-271)
İlginçtir ki, Museylime Muhammed'e mektup gönderip ona peygamberlikte ortaklık teklifi yapmıştı:
Allah'ın Resulü Müseylime'den, yine Allah'ın Resulü Muhammed'e:
Sana selam olsun. Ben, seninle birlikte peygamberlik vazifesine ortağım. Yeryüzünün yarısı bize, yarısı da Kureyş kabilesine aittir. Ancak Kureyş haddini aşan bir kavimdir.
Bu mektuba Hazret-i Muhammed (ASM)'in yanıtı sert oldu:
Allah'ın elçisi Muhammed'den yalancıların en yalancısı (Kezzab) Museylime'ye:
Allah'ın selamı dosdoğru yol üzerinde bulunanlara olsun! Hemen ilave edeyim ki yeryüzü Allah'a aittir. Onu kulları arasında dilediğine verir; bütün işlerin sonunda kurtuluş, Allah'tan hakkıyla korkup çekinenlerindir.
İddiasından vazgeçmeyen Müseylime için peygamberimiz (sav) Necid halkına haber göndererek “Müseylime kezzaptır, yalancıdır. Onun hakkından gelin!” ferman etti. Bu nedenle Müseylime’nin adı “Müseylime-i Kezzab” oldu. Müseylime ifsadına devam etti. Ancak peygamberimiz’in (sav) vefatından sonra Hz. Ebubekir (ra) Halid b. Velid (ra) komutasında bir ordu göndererek Müseylime ile savaştı, ordusunu dağıttı ve Hz. Hamza’yı şehit eden Vahşi b. Harb, Hz. Hamza’yı şehit ettiği aynı mızrağı ile Müseylime’yi öldürdü ve Hz. Hamza’yı öldürmesine mukabil olmasını diledi.
Müseylime, İslam’ın doğduğu yıllarda yaşadı. Peygamber Efendimiz (ASM) doğduğu zaman, Müseylime yaklaşık 80 yaşlarında idi. Peygamber olduğunu öne sürdü, Allah’ın kendisini Muhammed ile ortak kıldığını iddia etti, İslam devletine savaş açtı, yenildi ve öldürüldü.
Müseylime, Arabistan’ın en büyük kabilelerinden, Yemame’de mukim Beni Hanife’dendi. Müseylime’nin hayatının dönümü Yemame’den Medine’ye İslam peygamberini ziyaret eden heyette yer almasıyla başladı. Medine’de Hazret-i Muhammed ile görüşerek İslam’ı seçen heyet, görevini tamamlamış olarak Yemame’ye geri döndü. Heyettekiler Beni Hanife kabilesini İslam’ı seçmeleri yönünde ikna etmeye başardılar.
Müseylime, Medine ziyaretinden bir kaç ay sonra kendisinin de bir peygamber olduğunu ilan etti. Müseylime başarılı, etkileyici bir hatipti. Aynı zamanda fevkalade bir ilüzyonistti; daha önce kimsenin görmediği numaraları başarıyla yapıyordu. Bu yeteneklerini kullanarak kısa süre içinde İslam’a yeni geçmiş kabilesi içinde önemli bir taraftar kitlesi edindi.
Müseylime’nin zaman içinde kabilesi içinde nüfuzu arttı. kendine güveni nüfuzundan daha da hızlı arttı. herhalde kendisini denk olarak görmeye başladı ki, Muhammed’e bir mektup yazdı. mektup “Allah’ın elçisi Müseylime’den Allah’ın elçisi Muhammed’e” diye başlıyordu. mektubun devamında Müseylime peygamberliğinden bahsediyor, İslam peygamberine dünyayı aralarında paylaşmayı öneriyordu! Muhammed’in cevabı olumsuz ve çok sert oldu; yanıt şöyle başlıyordu: “Allah’ın resulü Muhammed’den Büyük Yalancı Müseylime’ye”bu olayların akabinde, doğal olarak, Müslümanlar ve Müseylime arasında ilişkiler sıcak olmadı. ancak Müseylime geri adım atmadı; bu dönemde müslümanların Arabistan'daki kabilelerin isyanlarıyla uğraşmaları da çekinmezliğini arttırıyordu.
Müseylime, Hazret-i Peygamber (ASM)’in ölümünden sonra kendisini yanlıştan dönmeye davet eden Hazret-i Ebu Bekir’in elçisini öldürtmek suretiyle halifeliğe savaş ilan etti. kendisi için en büyük talihsizlik tarihin en önemli komutanlarından Halid bin Velid’in komuta ettvaş sonunda Müseylime ölmüş, kuvvetleri yenilmiştir. Hazret-i Peygamberin amcasını katleden, sonradan müslümanlığı seçen Vahşi ibn Harb tarafından Hazret-i Muhammed’in amcası Hamza’yı öldürdüğü kargının ta kendisiyle öldürülmüştür. Ancak Arabistan’ın en güçlü kabilelerinden birisiyle yapılan bu savaş halifelik için de bir kan kaybıyla sonuçlanmıştır: hayattayken Peygamberin çevresinde bulunmuş ve Kuran’ı hatmetmişlerden o denli çok kişi şehit düşmüştür ki, Hazret-i Ömer, Hazret-i Ebu Bekir’e o güne kadar sadece insanların ezberlerinde saklanan Kur’an’ın yazılı hale getirilmesini önermiştir.
 
Üst