Meydan-ı Haşir(tekrar diriliş meydanı) nerededir?

Ahmet.1

Well-known member
Onuncu Mektub / İkinci Sual​

Meydan-ı Haşir nerededir?

Elcevab:
ﻭَﺍﻟْﻌِﻠْﻢُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟﻠَّﻪِ Gerçek bilgi Allah katındadır.)
Hâlık-ı Hakîm'in herşeyde gösterdiği hikmet-i âliye, hattâ tek küçük bir şey'e, çok büyük hikmetleri takmasıyla tasrih derecesinde işaret ediyor ki: Küre-i Arz, serseriyane, bâd-i heva azîm bir daireyi çizmiyor. Belki mühim bir şey etrafında dönüyor ve meydan-ı ekberin daire-i muhitasını çiziyor, gösteriyor ve bir meşher-i azîmin etrafında gezip, mahsulât-ı maneviyesini ona devrediyor ki; ileride o meşherde, enzar-ı nâs önünde gösterilecektir. Demek yirmibeş bin seneye karib bir daire-i muhitanın içinde, rivayete binaen Şam-ı Şerif kıt'ası bir çekirdek hükmünde olarak o daireyi dolduracak bir meydan-ı haşir bastedilecektir. Küre-i Arz'ın bütün manevî mahsulâtı, şimdilik perde-i gayb altında olan o meydanın defterlerine ve elvahlarına gönderiliyor ve ileride meydan açıldığı vakit, sekenesini de yine o meydana dökecek; o manevî mahsulâtları da, gaibden şehadete geçecektir. Evet Küre-i Arz bir tarla, bir çeşme, bir ölçek hükmünde olarak o meydan-ı ekberi dolduracak kadar mahsulât vermiş ve onu istiab edecek mahlukat ondan akmış ve onu imlâ edecek masnuat ondan çıkmış. Demek Küre-i Arz bir çekirdek ve meydan-ı haşir, içindekilerle beraber bir ağaçtır, bir sünbüldür ve bir mahzendir. Evet nasılki nuranî bir nokta, sür'at-i hareketiyle nuranî bir hat olur veya bir daire olur. Öyle de: Küre-i Arz sür'atli, hikmetli hareketiyle bir daire-i vücudun temessülüne ve o daire-i vücud mahsulâtıyla beraber, bir meydan-ı haşr-i ekberin teşekkülüne medardır.

ﻗُﻞْ ﺍِﻧَّﻤَﺎ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟﻠَّﻪِ
ﺍَﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ

Said Nursi
 
Son düzenleme:

Ahmet.1

Well-known member
Haşir meydanı nerededir?

Cevap:
ﻭَﺍﻟْﻌِﻠْﻢُ ﻋِﻨْﺪَ ﺍﻟﻠَّﻪِ Gerçek bilgi Allah katındadır.) Hâlık-ı Hakîm'in her şeyde gösterdiği yüce hikmet, hatta tek bir küçük şeye çok büyük hikmetler takması, apaçık şekilde şuna işaret ediyor:

Yerküre, büyük bir daireyi başıboş bir şekilde, rastgele çizmiyor. Belki mühim bir şeyin etrafında dönüyor ve büyük bir meydanın geniş dairesini çiziyor , gösteriyor. Büyük bir serginin etrafında gezip manevî neticelerini ona devrediyor ki, o neticeler ileride o sergide , insanların gözü önünde gösterilecektir. Demek haşir meydanı yirmi beş bin senelik mesafeye yakın, geniş bir daireye yayılacaktır (rivayete göre Şam-ı Şerif kıtası (Sahabi efendilerimiz zamanında Suriye ve civarındaki ülkelere verilen isim) bir çekirdek hükmünde o daireyi dolduracaktır). Yerkürenin bütün manevî mahsulleri, şimdilik gayb perdesi altında olan o meydanın defterlerine ve levhalarına gönderiliyor. İleride meydan açıldığı vakit, sakinlerini de yine o meydana dökecek, o manevî neticeler de gaybda iken görünür hale gelecektir.

Evet, yerküre bir tarla, bir çeşme, bir ölçek hükmünde, o büyük meydanı dolduracak kadar mahsul vermiş.. o meydanı kaplayacak varlıklar ondan akıp geçmiş.. ve arayı dolduracak sanatlı varlıklar ondan çıkmıştır. Demek, yerküre bir çekirdek, haşir meydanı ise içindekilerle beraber bir ağaç, bir sümbül ve bir mahzendir. Evet, nasıl ki parlak bir nokta, süratli hareketiyle ışıktan bir çizgi veya bir daire olur. Aynen öyle de, yerküre süratli, hikmetli hareketiyle bir varlık dairesinin belirmesine ve o dairenin neticeleriyle beraber büyük bir haşir meydanının oluşmasına vesiledir.

Kaynak: Kısmen kelimelerin tercüme edildiği Mektubat kitabından alınmıştır.
 

Ahmet.1

Well-known member
İnsanın ahsen-i takvimdeki hüsn-ü masnuiyeti, Sâni'i gösterdiği gibi; o ahsen-i takvimdeki kabiliyet-i câmiasıyla kısa bir zamanda zeval bulması, haşri gösterir. Sözler
 
Üst