MESNEVİ-İ NURİYE DERSLERİ 4.2.REŞHALAR(DEVAMI)
BİRİNCİ REŞHA(DEVAMI)
BİRİNCİ REŞHA(DEVAMI)
O zât (a.s.m.) öyle bir kutup ve nokta-i merkeziyedir ki, onun halka-i zikrinde bulunan bütün enbiyâ-i ahyâr, ebrâr-ı sâdıkîn onun gelmesine müttefik ve kelâm-ı nutkuyla nâtıktırlar. Ve öyle bir şecere-i nuraniyedir ki, damar ve kökleri, enbiyânın esasat-ı semâviyesidir. Dal ve budakları, evliyânın maarif-i ilhamiyesidir. Bu itibarla, herhangi bir dâvâyı iddia etmiş ise, bütün enbiyâ mu’cizelerine istinaden ve bütün evliyâ kerametlerine müsteniden ona şehadet etmişlerdir. Evet, bütün dâvâlarının tasdiklerini iş’âr eden, bütün kâmillerin hâtem ve mühürleri vardır. Ezcümle: O zâtın (a.s.m.) dâvâlarından biri tevhiddir. Bu dâvâyı tasrih ve ifade eden Lâ ilâhe illâllah kelime-i mübârekesidir. O zâtın halka-i din ve zikrine giren bütün geçmiş ve gelecek insanlar o kelime-i mukaddeseyi rükn-i iman ve vird-i zeban etmişlerdir. Demek, o dâvânın hak ve hakikat olduğuna kanaat ve itmi’nan ve iz’anları hâsıl olmuş ki, zaman ve mekâna şâmil bir tarzda, o kelime-i mübâreke, meşrepleri, meslekleri, an’aneleri mütehalif, mütebayin insanların ağızlarında Mevlevîler gibi semâvî deveran ve cevelân ediyor. Binaenaleyh, gayr-ı mütenahî şahitlerin tasdikiyle hak ve hakkaniyeti tahakkuk eden bir dâvâya, hiçbir vehmin haddi değildir ki, ona dest-i itirazı uzatabilsin! | Lügatler : an’ane : gelenek beyan etmek : açıklamak, izah etmek binaenaleyh : bundan dolayı câmi : kapsamlı cevelân etmek : dolaşmak, gezmek dâvâ : iddia dest-i itiraz : itiraz eli deveran etmek : dönüp dolaşmak ebrâr-ı sâdıkîn : sâdık, iyi kullar enbiyâ : nebiler, peygamberler enbiyâ-i ahyâr : seçkin peygamberler esasat : esaslar, prensipler esasat-ı semâviye : vahiyle yoluyla gelmiş olan esaslar evliyâ : veliler, Allah’ın sevgili kulları ezcümle : meselâ, örneğin gayr-ı mütenahî : sınırsız, sonsuz hak : doğru, gerçek hakikat : doğru gerçek hakkaniyet : doğruluk, gerçekçilik halka-i din ve zikir : İslâm dininin esaslarının ortaya konulduğu ve zikirlerin yapıldığı halka halka-i zikir : zikir halkası hâsıl olmak : meydana gelmek istinaden : dayanarak iş’âr eden : bildiren itmi’nan : inanma, tatmin olma iz’an : kesin şekilde kavrama kâmil : kemâl ve fazilet sahibi, olgun kanaat : inanma, razı olma kelâm-ı nutk : mantıklı söz kelime-i mukaddese : mukaddes söz, ifade kelime-i mübâreke : mübarek kelime keramet : Allah’ın bir ikramı olarak, Onun sevgili kullarında görünen olağanüstü hal ve fiil kutup : mânevî açıdan merkez konumunda bulunan Lâ ilâhe illâllah : “Allah’tan başka ilâh yoktur” maarif-i ilhamiye : ilhamla kalbe gelen bilgiler meşrep : hareket tarzı, metod Mevlevî : Mevlevîlik tarikatına mensup kimse mu’cize : Allah tarafından verilip, yalnız peygamberlerin gösterebilecekleri olağanüstü şey müstenid : dayanan, dayanmış mütebayin : ayrı ayrı mütehalif : aykırı, zıt müttefik : ittifak etmiş, birleşmiş nâtık : konuşan nokta-i merkeziye : merkezî nokta reis : başkan rükn-i iman : imanın temel esası semâvî : gökyüzünde dönen yıldızlar gibi; mevlevîlerin döndüğü gibi şâmil : kapsayıcı şecere-i nuraniye : nurlu ağaç şehadet etmek : şahitlik etmek şems-i risalet : peygamberlik güne-şi tahakkuk eden : gerçekleşen, kesinleşen tasdik : doğrulama, onay tasrih : açık şekilde bildirme tenvir etmek : aydınlatmak, ışıklandırmak terbiye : belli bir amaca erişecek şekilde geliştirme, olgunlaştırma tevhid : birleme; her şeyin bir olan Allah’a ait olduğunu ilân etme tezkiye : iyi ve doğru olduğuna şa-hitlik etme vehm : kuruntu, zan vird-i zeban etme : sürekli olarak tekrarlama, dilden düşürmeme zât : Hz. Muhammed (a.s.m.) |