Merhum Zübeyir ağabey Hz. Üstad’ın Risale-i Nur hizmetinde dört esas takip etti

yozgati

Well-known member
Merhum Zübeyir ağabey Hz. Üstad’ın Risale-i Nur hizmetinde dört esas takip ettiğini bize anlatmıştı.

Bu dört esas da hülâsaten şunlardır:
1.Risale-i Nur’un neşri ve muhtaçlara tebliği.

2.Dershaneler açılıp Risale-i Nur eserleriyle dersler yapılması.

3.Dershanelerde hizmette bulunacak hâlis, sâdık, fedakâr hizmet ehlinin yetişmesi.

4.Zamanla ortaya çıkan bazı hadiseler karşısında istikametli hareketi tayin ve tebliğ etmek; Risale-i Nur ve hizmet düsturların ehemmiyetini beyan ve teşvik etmek; muarızların aleyhteki plân ve propagandalarına karşı ikaz etmek; Nur cemaatının manevî istinad noktasını göstermek gibi hikmetler için Risale-i Nur külliyatından alınan parçalarla hazırlanan lahika mektuplarının haslar dairesinden neşredilmesidir. Bu tarz ihtiyaçlar devam ettiği cihetiyle lâhikaların da neşir ve derslerin devamı gereklidir.


Bir gün Tahirî Mutlu Ağabey ikindi namazı ve dersinden sonra biraz oturup konuşalım dedi ve ikimiz oturduk ve lahika mektubları mevzuunun sohbetine başladık. Epeyce devam eden sohbetten sonra Tahirî Ağabey bana:
-Parası benden, şimdi gidip teksir makinesini alacaksın dedi. Ben ise, bu saatlerde makinenin satıldığı mağazalar kapanır, yarın alırız dedimse de Tahirî Ağabey “hayır, Üstadımız te’hir ettirmezdi” diyerek beni gönderdi. Ben de teknik işlerinden anlayan bir kardeşimizi bulup bu vazifeyi ona verdim ve nihayet makine geldi. Halbuki gazetenin lahika vazifesini gördüğünü iddia eden gazete o zaman neşrediliyordu. Eğer Tahirî Ağabey gazeteye bir telefonla, gazeteniz lahika vazifesini de yapsın dese idi, hemen bu işe sahib çıkarlardı. Halbuki Tahirî Ağabeyin böyle bir düşünce sahibi olması mümkün değildi. Hatta o devreler, aynı gazete Risale-i Nurdan bazı kısımları neşre başladı ve Tahirî Ağabey müdahale etti. Bu müdahale sebebiyle gazete Nurlardan yaptığı neşriyata bir ara verdi ve tekrar başlayınca Tahirî Ağabey beni odasına çağırdı ve bana bu neşriyata müdahale edeceğini anlattı. Meselenin ciddiyeti sebebiyle bu konuşmasının bir kısmını ihtiyaten teybe aldım ve bu konuşması bende mevcuddur.

Evet, haslar dairesi Risale-i Nurun bekçileridir diye külliyatta tekraren nazara verilir.

Mesela: «Her vakit yanımda bulunan kardeşlerim, Risale-i Nur’a sizin gibi pek ciddî sahip ve muhafız ve vâris ve hakikatbîn ve kıymetşinas zatların benim yerimde benden daha kuvvetli, ihlâslı olarak vazife-i Kur’âniye ve imaniyede çalıştıklarını gördüğümden, kemâl-i ferah ve sürur ve itminan ve istirahat-i kalble ecelimi ve mevtimi ve kabrimi karşılıyorum, bekliyorum.» (Kastamonu Lâhikası sh: 5)

«Rabb-i Rahîmime hadsiz şükür olsun ki, sizin gibileri Risaletü’n-Nur’a sahip ve nâşir ve muhafız halk etmiş, benim gibi âciz bir biçarenin zayıf omuzundaki ağır yükü çok hafifleştirmiş.» (Kastamonu Lâhikası sh: 14)

«Hâlık-ı Rahîme hadsiz şükrederim ki, sizler gibi sebatkâr ve fedakâr kardeşleri Risaletü’n-Nur’a sahip ve nâşir yapmış. Ben sizleri düşündükçe, ruhum inşirah ve kalbim ferahlarla dolar. Daha dünyadan gitmek benim için medâr-ı teessüf olamaz. Sizler kaldıkça ben yaşıyorum diye, mevte, dostâne bakıyorum, ecelimi telâşsız bekliyorum. Allah sizden ebeden râzı olsun. Âmin, âmin, âmin.» (Kastamonu Lâhikası sh: 21)

«İhtiyar, zayıf, âciz bir Said yerine genç, kavî, iktidarlı çok Said’ler sizlerde vardır. Aynı ruh, aynı ifade, aynı iman... Hadsiz şükür ve senâ olsun ki Rabb-i Rahîm sizleri Risale-i Nur’a hâmi, nâşir, sahip, şakird eylemiş. Bizlere pek çok ağır müşkilât içinde kudsî hizmete muvaffakıyet ihsan etmiş.» (Kastamonu Lâhikası sh: 27)

«Risale-i Nur talebelerinin hasları olan sahip ve vârisleri ve haslarının hasları olan erkân ve esasları olan kardeşlerime bugünlerde vuku bulan bir hadise münasebetiyle beyan ediyorum ki, Risaletü’n-Nur hakaik-i İslâmiyeye dair ihtiyaçlara kâfi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor. Kat’î ve çok tecrübelerle anlaşılmış ki, imanı kurtarmak ve kuvvetlendirmek ve tahkikî yapmanın en kısa ve en kolay yolu Risaletü’n-Nur’dadır.» (Kastamonu Lâhikası sh: 76)

Yani Risale-i Nurun haslar dairesi, Risale-i Nura kanaat edip başka şeylere el atmaması isteniyor.

Evet, «Risale-i Nur’un has talebeleri, bâki elmaslar hükmünde olan hakaik-i imaniyenin vazifesi içinde iken zâlimlerin satranç oyunlarına bakmakla vazife-i kudsiyelerine fütur vermemek ve fikirlerini onlarla bulaştırmamak gerektir.» (Kastamonu Lâhikası sh: 118)

«Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsi ve o şahs-ı mânevîyi temsil eden has şakirdlerinin şahs-ı mânevîsi “Ferid” makamına mazhar oldukları için, değil hususî bir memleketin kutbu, belki ekseriyet-i mutlakayla Hicaz’da bulunan kutb-u âzamın tasarrufundan hariç olduğunu ve onun hükmü altına girmeye mecbur değil. Her zamanda bulunan iki imam gibi, onu tanımaya mecbur olmuyor.» (Kastamonu Lâhikası sh: 196)

"Bu hakaik-i imaniye-i Kur’âniye başka cereyanlara, başka kuvvetlere tâbi ve âlet edilmemek ve elmas gibi o Kur’ân’ın hakikatleri, dini dünyaya satan veya âlet eden adamların nazarında cam parçalarını indirmemek ve en kudsî ve en büyük vazife olan imanı kurtarmak hizmetini tam yerine getirmek için, Risale-i Nur’un has ve sâdık talebeleri, gayet şiddet-i nefretle siyasetten kaçıyorlar." (Kastamonu Lâhikası sh: 146)

“Aziz, sıddık kardeşlerim!

Şimdi namazda bir hâtıra kalbe geldi ki: Kardeşlerin ziyade hüsn-ü zanlarına binaen, senden maddî ve manevî ders ve yardım ve himmet bekliyorlar. Sen nasıl dünya işlerinde hasları tevkil ettin, erkânların meşveretlerine bıraktın ve isabet ettin. Aynen öyle de; uhrevî ve Kur'anî ve imanî ve ilmî işlerinde dahi Risale-i Nur'u ve şakirdlerinin şahs-ı manevîlerini tevkil ile o hâlis, muhlis hasların şahs-ı manevîleri senden çok mükemmel o vazifeni kendi vazifeleriyle beraber yaparlar.” Ş:492

“Bundan sonra her mes'elemizde emir, Risale-i Nur'un şahs-ı manevîsini temsil eden has şakirdlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir re'yim var.” E:223

Bütün bu beyanlar ve benzerleri, sarahatla gösteriyor ki Risale-i Nurun hizmet istikametini göstermek, haslar dairesine aiddir. Nurun hizmet hayatında devam edegelen teamülî bir düsturdur. Teşvik manasındaki takrizî mektublar dahi meslek-i Nuriyeye mutabakatı için has dairenin nazarından geçmelidir.
 
Üst