Mektubat 2. Ders - Hazreti İsâ Aleyhisselâm Gelecek !

Huseyni

Müdavim
Kelime oyunlarıyla hak değişmez kırımlı. Süleyman Ateşe, benim yazıyı okuyup okumadığıma, verilen yazılardaki işaret olabiliyorlara takılıp kalmışsınız.

Verdiğim alıntıda "işaret olabilir" denen kısımlara değil, içindeki mantıklı izahatlara bakın. "İşaret olabilir" deyince diğer söylediklerinin hiç bir hakikatı yok manasına gelmiyor. Mesela Üstad Hazretleri de bir çok ayet ve hadisin yorumunu yaptıktan sonra "Allahu alem" diyor. Bu "dediği şey kesin yanlıştır" "bak kendi bile emin değil" diye geçiştirilecek bir şey değildir. "Allahu alem" demek, "işaret olabilir" demek ayetlerdeki kesin manayı ve gaybı kesin bilenin Allah cc. olduğunu tasdik etmektir.

Sizin de bir ayeti kafanıza göre yorumlayıp "bunun kesin manası budur" demenizle "evet kırımlı kesin böyle dediği için buna inanmak zorundayız" şeklinde bir inanç şekli yoktur. Kur'an kıyısından köşesinden kırpılarak yorumlanacak bir kitap değildir. Ona bütün olarak bakmak gerekir. Bir ayetteki manayı başka bir ayet izah ediyor olabilir. Sizin verdiğiniz iki ayette "Hazret-i İsa aleyhisselam gelmeyecek" demiyor. Yeniden tarife lüzum yok.

Hem bir şeyin varlığı sabit olduktan sonra, "yok" diyenin önce var olanı yok etmesi, sonrada olmadığını ispatlamak için, bütün var olma ihtimallerini tek tek yok etmesi gerekir. Yani sizin yaptığınız Hazret-i Peygamber aleyhissalatü vesselam en başta olmak üzere "gelecek" dedikten sonra, bununla beraber ittifak eden alimlerin de görüşlerini hiçe sayarak "ben görmüyorum" demekle gözünü kapamaktır. Görmemek basiretinizin yetersizliğindendir. "Gelmeyecek" demekle bu hakikat değişecek değildir.

Yukarıda ayetlerle açıkladım.Allah Kuran'ı apaçık ve anlaşılabilecek şekilde indirmiştir.Kuran'ı herkes anlar.Yeter ki Kuran'da olmayan İsa'nın nüzulü gibi konularla kafalar karıştırılmasın.Hiç kimsenin de Kuran'ı anlamak için Allah'ın bir başka kuluna ihtiyacı yoktur.

Kuran'ı anlamak için başkasının açıklamalarına ihtiyaç olduğuna inanmak Allah'ın sözlerinin anlaşılmaz olduğunu söylemektir ve Allah'ı kendi yarattığı kuluna muhtaç kılmaktır.


Yazdıklarımı süzgeçten geçirip işinize gelenlere cevap veriyorsunuz. Ben Kur'anı kabiliyeti nisbetinde herkesin anlayabileceğini ifade etmiştim. Ancak herkesin derin manalarına vakıf olamayacağını da beyan etmiştim. Bu yüzden de en başta Efendimiz aleyhissalatü vesselam la birlikte müfessirlerin yorumuna da ihtiyaç vardır. Zaten sizin bu sözünü kendinizle çelişiyor. Ayette açıkça "gelmeyecek" demediği halde ayeti yorumlamaya kalkıyorsunuz. Madem açıklanmaya ihtiyacı yok, o halde neden izaha gerek duyuyorsunuz ? Kendi anlayışınıza göre bu bir hatadır.

Sizin Kur'an ı anlamak için başka hiçbir kaynağa, kişiye gerek yok görüşünüzü Vehhabiler de iddia ediyor. Hem şu ayetlere bir bakın ne diyor ? Süleyman Ateş meselesine çok takıldığınız için özellikle onun meallerinden seçtim. Bunlar da alıntı deyip işin içinden sıyrılmayın.

Açık kanıtları ve Kitapları. Sana da o Zikr'i indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın, tâ ki düşünüp öğüt alsınlar. NAHL 44

Yüzleri ateşin içinde çevrildiği gün: "Eyvah bize! Keşke Allah'a itâ'at etseydik, Elçiye itâ'at etseydik!" derler. AHZAB 66

Kim Elçi'ye itâ'at ederse Allah'a itâ'at etmiş olur. Kim de yüz çevirirse (bil ki), biz seni onların üzerine bekçi göndermedik. NİSA 80

O hevâ'dan konuşmaz. O(nun okuduğu Kur'ân) kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir. NECM 3-4

Allâh'ın, o kent halkından, Elçisine verdiği ganimetler, Allah'a, Elçiye, (ona) akrabâ olanlara, yetimlere, yoksullara (yolda kalan) yolcuya âittir. Tâ ki (o mallar), içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın. Elçi size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah'tan korkun. Çünkü Allâh'ın azâbı şiddetlidir. HAŞR 7

De ki: "Eğer Allâh'ı seviyorsanız bana uyun ki Allâh da sizi sevsin ve günâhlarınızı bağışlasın. Allâh bağışlayandır, esirgeyendir." AL-İ İMRAN 31

Bunlar da ayet. Şimdi inşaallah bunları da tek tek yalanlamaya kalkmazsınız. Kuranın Kurandan başka müfessire ihtiyacı yok dedikten sonra bu ayetleri nasıl izah ediceksiniz ? Ki yukarıda namaz dan bahsettim. Kur'an namaz kılın diyor peki namazda hangi sureler okunur, adabı erkanı nedir, nasıl kılınır, hangi vakit kaç rekattir bunları yazıyor mu ? Siz bu anlayışınıza göre, namaz kılmayı Kur'andan nasıl öğrendiniz izah eder misiniz ? Peygamberimizin aleyhissalatü vesselamın kıldığı gibi kılıyorsanız zaten kendinizle çelişitiğiniz sabittir. Eğer öyle değilse, gerçekten merak ediyorum nazıl bir namaz kıldığınızı, bizimle de paylaşın mümkünse..
 

faris

Well-known member
Önceki mesajıma cevab vermeyi tenezzül etmemenizle beraber;

Süleyman Ateşi kaynak göstermek bir kaynak değildir. Süleyman Ateşin sözleri kendisini bağlar ona tabi olmak onu mesul etmez sizi mesul edecektir. Nitekim Süleyman Ateş ahirette bu benim düşüncemdir der kimsenin bana tabi olmasını istemedim der kendi düşünceleri ile yargılanır. Ancak onun düşünceleri ile hareket edenler bu mesuliyetten kurtulamazlar. Ortada güneş var iken mumların ışığı altında gölgelenmek akıl kârı değildir.. Süleyman Ateşin ehli sünnete uymayan bir çok görüşleri mevcuttur. Madem bizler ehli sünnetiz o zaman ona göre kaynaklarımıza dikkat etmemiz gerekir..

İslamiyette bir husus vardır şöyle ki;

Bir mesele hakkında Kur'an-ı Kerimde farklı Hadis-i Şerifde farklı anlamlar ihtiva ediyor ise mümin hadis-i Şerife tabi olmalıdır. Yok Kur'an-ı Kerimde böyle diyor ben böyle yapacam dersen Kur'anın verildiği ve apacık verilene tabi olunması emredildiği bir kaideyi gizli olarak inkar etmiş kibire girmiş olunur. Nitekim O reselu zişan a.s.v. kendinden değil vahiy ile konuşur, ve O s.a.v. Allah'ın kelamını herkesden daha ziyade bilecektir..

Siz istediğiniz kadar ayet getirin olmadığını belirten düşünceler sarfedin bu islami kaideyi değiştiremezsiniz. Bu islami kaidede şüpheniz varsa iyice araştırınız ve islamiyeti ona göre tatbik ediniz..
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Hatta bu kaideyi genişletecek olursak;

Hadis-i Şerifde farklı Ulemada farklı bir anlam var sa ulemanın görüşleri esas alınır. Nitekim Hadisi Şerifleri en iyi bilecek olanlarda Ulemalardır.

Bu islam kaidelerinden ötürüdür ki İslamiyet Kur'an, sünnet, icma ve kıyas olmak üzere dört kaynağı mevcuttur. Hepsi birden kabule karindir, biri ve ikisini almak islamiyeti eksik anlamaya sebep olacaktır.
 
Son düzenleme:

kýrýmlý

Well-known member
Kırımlı size iki sorum olucak, ona göre bu konuda sizin düşünceleriniz daha net arkadaşlar tarafından anlaşılacağını umuyorum.

Siz Hadis-i Şeriflere inanıyor musunuz? Hepsine birden mi yada hangi kaynaktaki Hadislere inanırsınız?

Delil olarak sadece Ayeti Kerime meallerini mi ele alırsınız? Ve bu meallere göre kendinizin tefsirini mi uygun görürsünüz?

Maksadım inancınızı sorgulamak değil delil kabul ettiğiniz meseleleri dile getirirseniz o delillerin islam akaidindeki yerine göre arkadaşlarda söylediklerinizin sizin kendi düşünceleriniz mi yoksa başka kaynaklardan mı olduğunu anlarlar.

Birinci soruda inanıyor musunuzdan kastınız iman etmek ise soru yanlış olmuş.Hadislere iman edilmez hadisler vahiy değildir.Hadislerin bir ikisi hariç hiçbiri Peygamberimizin ağzından çıktığı gibi birebir yazılmış değildir.Sahabelerin rivayetleridir.Yani sahabeler "ben peygamberimizden şöyle bir söz duydum" diyerek söyledikleri sözlerdir.Bu sebeple hiçbir hadisin Peygamberimizin sözü olup olmadığına emin olamayız.Tarih içerisinde pekçok siyasi olaylar sonucu binlerce hadis uyduruldu.

Hadislerin doğruluğundan ayetler gibi emin olamadığımız için Kuran'a uyan hadisleri kabul ediyorum.yukarıdaki yazılarında hadis ve meşhur bir hadisçi olan Serahsi'nin görüşlerini de paylaşmıştım.

Delil olarak sadece Kuran'ı kabul ediyorum.Hadisler de Kuran'a uygun iseler elbetteki delildirler.Tüm delil olarak sayılan sözler ve usüller Kuran'a uymak zorundadırlar.Öyleyse Dinin asıl ve tek kaynağı Kuran'dır.

Ben meallere göre anlamaya çalışmıyorum Kuran'ı arapçasından araştırıyorum.Arapça da bilmiyorum ama araştırdığınızda doğru sonuca ulaşabiliyorsunuz.

Bu nasıl olur derseniz ayetlerdeki manayı veren en önemli kelimelerin manalarını sözlüklerden araştırıp okuduğunuzda gayet güzel anladığınızı görürsünüz.hatta pek çok mealde pek çok ayete yanlış manalar verilerek yanlış manalara inandığınızı da görürsünüz.

Mesela Hüseyin kardeşimizin yukarıda Peygamberimizin Kuran'ı açıkladığını söylediğini iddia ettiği ayeti ele alalım hem Hüseyniye de cevap vermiş olurum.

Nahl 44. ayetin Arapçasına baktığımızda

Açık kanıtları ve Kitapları. Sana da o Zikr'i indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın, tâ ki düşünüp öğüt alsınlar. NAHL 44

بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
Bil beyyinâti vez zubur(zuburi), ve enzelnâ ileykez zikre li tubeyyine lin nâsi mâ nuzzile ileyhim ve leallehum yetefekkerûn(yetefekkerûne).

Hüseyin Kardeşimin verdiği mealin "açıklayasın" kelimesine denk geliyor.Tubeyyine kelimesinin kökü beyan dır.Biz bu kelimeyi Türkçede de kullanıyoruz.Beyan etmek olarak.Beyan'ın sözlükten manasına baktığımızda söyleme,bildirme,anlatma,açık söyleme ve açıklama manalarına geldiğini görüyoruz.Beyanın manalarından biri de açıklamak olmasına rağmen bu açıklama detaylı olarak izah etme manasında değildir.Olanı olduğu gibi bildirme manasındadır.Bunu nereden çıkardığımıza gelince.Kuran'ı sadece Allah'ın açıkladığını bildiren Hud Suresi 1. ayete baktığımızda

Elif lâm râ kitâbun uhkimet âyâtuhu summe fussılet min ledun hakîmin habîr(habîrin).

Buradaki açıklamaktan anlaşılan detaylı olarak izah etmektir.Ayrı ayrı tafsilatlı olarak açıklamak manasına gelmektedir.Yani nahl 44. ayetteki açıklamak detaylı olarak izah etmek manasında değildir.Bildirmek manasındadır.Vahyi Cebrail'den alan Peygamberimizin vahiy nasılsa hiçbirşey eksiltmeden ve üzerine katmadan Cebrail'den aldığı gibi insanlara bildirdiği anlatılmaktadır.

Hud Suresindeki fussilet kelimesi detaylı olarak izah etmektir.Yani iki ayetteki açıklamak kelimesinin manaları farklıdır.

İnşallah beklediğiniz cevabı verebilmişimdir.


 

kýrýmlý

Well-known member
Kelime oyunlarıyla hak değişmez kırımlı. Süleyman Ateşe, benim yazıyı okuyup okumadığıma, verilen yazılardaki işaret olabiliyorlara takılıp kalmışsınız.
Böyle konuştuğun sürece bu tartışma da bir yere varmaz Hüseyni.Ayetteki "Muhammed son peygamberdir" hükmünün İsa'nın gelmeyeceği anlamına gelmediğini savunuyorsun.Sana "son" kelimesinin ne anlama geldiğini açıklamak zorunda bıraktın beni.Delil diye başka bir internet sitesinde yayınlanmış bir yazıyı buradan yayınlıyorsun üstelik sayfalar dolusu ve yazıyı okumamışsın ya da Süleyman Ateş'in bu konudaki fikrini bilmiyorsun,ben yazıyı okuyorum yanlışı bulup seni uyarıyorum.Yazıdaki delil gösterilen ayetler İsa'nın nüzulüne ait ayetler olmadığını o yazıyı yazan kişide bildiği için hep "işaret etmiş olabilir" gibi bir ifade ile yazılmış.Yani verilen bilgi doğru değil Bu koşullarda sana bu konuyu anlatmaya çalışıyorum.Ayetler ile hadis ile kesin ifadeler ile açıklıyorum ve sen kalkmış bana "kelime oyunu yapma" diyorsun.El insaf Allah var hüseyni senin dediklerin yanlış dersin ama gerekçelerini açıklarsın.Başım gözüm üstüne fakat sen halen benim şahsımla alakalı ifadeler kullanıyorsun.

Verdiğim alıntıda "işaret olabilir" denen kısımlara değil, içindeki mantıklı izahatlara bakın. "İşaret olabilir" deyince diğer söylediklerinin hiç bir hakikatı yok manasına gelmiyor. Mesela Üstad Hazretleri de bir çok ayet ve hadisin yorumunu yaptıktan sonra "Allahu alem" diyor. Bu "dediği şey kesin yanlıştır" "bak kendi bile emin değil" diye geçiştirilecek bir şey değildir. "Allahu alem" demek, "işaret olabilir" demek ayetlerdeki kesin manayı ve gaybı kesin bilenin Allah cc. olduğunu tasdik etmektir.

Ayetleri "işaret olabilir" diye açıklayan bir yazının neresi "mantıklı izah" tır ? Bir bilgide ihtimal var ise o bilgi doğru bir bilgi değildir.Said Nursi o ifadeleri gaybi bir bilgi için söylüyorsa,söyledikleri tahmin yani zan olduğu için öyle söylüyordur."Allah u alem" "işaret olabilir" demek söylenilen sözün o konuyu doğru olarak açıkladığından emin olunmadığı için kullanılır.

Sizin de bir ayeti kafanıza göre yorumlayıp "bunun kesin manası budur" demenizle "evet kırımlı kesin böyle dediği için buna inanmak zorundayız" şeklinde bir inanç şekli yoktur. Kur'an kıyısından köşesinden kırpılarak yorumlanacak bir kitap değildir. Ona bütün olarak bakmak gerekir. Bir ayetteki manayı başka bir ayet izah ediyor olabilir. Sizin verdiğiniz iki ayette "Hazret-i İsa aleyhisselam gelmeyecek" demiyor. Yeniden tarife lüzum yok.

Ben ayeti kafama göre yorumlamadım.Ayetin kesin net doğru bilgisine göre ayetin hükmünü size bildirdim.Ayette "Muhammed son peygamberdir" buyuruluyor.Sen Halen "isa gelmeyecek" diye bir hüküm yok diyorsun.Subhanallah Adem gelmeyecek diye de bir hüküm yok Nuh,Yakub,Yusuf,Musa bu peygamberler de gelecek denmemiş o zaman onlar da gelebilir.Son kelimesinin manasını bir araştır.Başkalarına da sor yabancı dillerdeki sözlüklere de bak senin dediğin çıkıyorsa eyvallah her söylediğini kabul edeceğim.

Hem bir şeyin varlığı sabit olduktan sonra, "yok" diyenin önce var olanı yok etmesi, sonrada olmadığını ispatlamak için, bütün var olma ihtimallerini tek tek yok etmesi gerekir. Yani sizin yaptığınız Hazret-i Peygamber aleyhissalatü vesselam en başta olmak üzere "gelecek" dedikten sonra, bununla beraber ittifak eden alimlerin de görüşlerini hiçe sayarak "ben görmüyorum" demekle gözünü kapamaktır. Görmemek basiretinizin yetersizliğindendir. "Gelmeyecek" demekle bu hakikat değişecek değildir.

Doğruluk oranı yüzde yüz olan bilgi sadece ayetlerdir.Hadislerin yüzde yüz doğruluk oranı yoktur.Madem bu konuyu hadise göre doğru kabul ediyorsun.Neden Ayşe validemizden rivayet edilmiş Buhari hadisini bu konu ile delil gösterince o hadisle alakalı tek kelime etmedin?Hadisi Hatırlatayım buyrun


Ayşe annemizden rivayet edilen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır.

"İnsanlara ne oluyor da,Allah'ın kitabında olmayan şartları ,şart olarak ileri sürüyorlar.Kim Allah'ın kitabında olmayan bir şartı,şart koşarsa bu batıldır.Böyle yüz şart ileri sürülse bile Allah'ın şartı en haklı en güvenilir olandır."(Buhari, büyü 67)

Hadis alimi Serahsi yukarıdaki hadis için"buradaki şarttan murad,Allah'ın kitabına muhalif olan her şarttır,yoksa şartın kendisinin Kuran'da yer almaması değildir.Çünkü bu hadisin kendisi de Kuran'da yer almıyor.Bundan anlıyoruz ki Allah'ın Kitabına muhalif olan her hadis merdut tur." demektedir.



Yazdıklarımı süzgeçten geçirip işinize gelenlere cevap veriyorsunuz. Ben Kur'anı kabiliyeti nisbetinde herkesin anlayabileceğini ifade etmiştim. Ancak herkesin derin manalarına vakıf olamayacağını da beyan etmiştim. Bu yüzden de en başta Efendimiz aleyhissalatü vesselam la birlikte müfessirlerin yorumuna da ihtiyaç vardır. Zaten sizin bu sözünü kendinizle çelişiyor. Ayette açıkça "gelmeyecek" demediği halde ayeti yorumlamaya kalkıyorsunuz. Madem açıklanmaya ihtiyacı yok, o halde neden izaha gerek duyuyorsunuz ? Kendi anlayışınıza göre bu bir hatadır.

Evet bu söylediğine cevap verdim ama benim söylediklerimle hiç alakası olmayan kendi verdiğin örneğinle "safsata" ilan ettiğin için -"Hz.Ali ve avam" örneği- cevap vermedim.Ben size Allah'ın sözlerinin anlaşılır olduğundan bahsediyorum.Kuran'ı Allah'ın açıkladığından bahsediyorum Hud suresini delil gösteriyorum.Siz safsata diyorsunuz orada Hud suresinden bahsettiğimi bile fark etmiyorsunuz herhalde çünkü kendi örneğinizi doğru zannederek ona göre cevap veriyorsunuz

Sizin Kur'an ı anlamak için başka hiçbir kaynağa, kişiye gerek yok görüşünüzü Vehhabiler de iddia ediyor. Hem şu ayetlere bir bakın ne diyor ? Süleyman Ateş meselesine çok takıldığınız için özellikle onun meallerinden seçtim. Bunlar da alıntı deyip işin içinden sıyrılmayın.

Vahhabiler de iddia ediyorsa ne çıkar bundan?
Süleyman Ateş'i konuya dahil eden sizsiniz.Ayetlerde benim söylediklerimi doğruluyor.Nahl 44 ü yukarıda açıkladım.

Ahzab 66,Nisa 80,Ali İmran 31 elbetteki Elçiye itaat edilecek Çünkü O Elçiye Kuran vahy olunuyor.Buradaki ayetler günümüzdeki hadislerin hepsinin doğru olduğuna değil Kuran elçiye vahy olunduğu için Ona itaati farz kılıyor.Necm 3-4 den de bunu daha iyi anlıyoruz.Bu ayetler Elçi'ye itaat etmek için mutlaka ve sadece Kuran'ı anlamaktan geçtiğine delildir.Sağolasın benim söylediklerimin ayetler ile uyuştuğuna dair deliller sunmuşsun.

Haşr 7 nin açıklamasını da yapayım.

Haşr 7 yi delil gösterip Peygamber'e itaat edilmesini savunanalar neden bu ayetleri delil olarak sunarlar hiç anlayamadım.Çünkü ayetlere baktığında ganimet paylaşımından söz ediyor.Kendilerine verilen ganimeti az görmemelerini Resul ne verdiyse ona razı olmalarını emrediyor.fakat bu ayetler hadislerin kabulünün şart olduğuna delil gösterilir.Buyrun Haşr 6 dan başlayalım.

6. Onların mallarından Allah'ın, savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar için siz, at ya da deve koşturmuş değilsiniz. Fakat Allah, peygamberlerini, dilediği kimselerin üzerine salıp onlara üstün kılar. Allah'ın her şeye hakkıyla gücü yeter.

7. Allah'ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah'a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah'ın azabı çetindir.

8. Bu mallar özellikle, Allah'tan bir lütuf ve hoşnudluk ararken ve Allah'ın dinine ve peygamberine yardım ederken yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan fakir muhacirlerindir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir.

Gördünüz mü?Rabbimiz ganimet paylaşımından bahsediyor.

Bunlar da ayet. Şimdi inşaallah bunları da tek tek yalanlamaya kalkmazsınız. Kuranın Kurandan başka müfessire ihtiyacı yok dedikten sonra bu ayetleri nasıl izah ediceksiniz ? Ki yukarıda namaz dan bahsettim. Kur'an namaz kılın diyor peki namazda hangi sureler okunur, adabı erkanı nedir, nasıl kılınır, hangi vakit kaç rekattir bunları yazıyor mu ? Siz bu anlayışınıza göre, namaz kılmayı Kur'andan nasıl öğrendiniz izah eder misiniz ? Peygamberimizin aleyhissalatü vesselamın kıldığı gibi kılıyorsanız zaten kendinizle çelişitiğiniz sabittir. Eğer öyle değilse, gerçekten merak ediyorum nazıl bir namaz kıldığınızı, bizimle de paylaşın mümkünse..

Ben ne zaman ayet yalanlamaya kalktım?Bu sözlerinden utanmalısın.bak senin manasını çarpıtarak verdiğin ayetin doğru manasını açıkladım yine

Namazı soruyorsun öyle mi?Bu soruyu sorduğuna göre namazla alakalı hiçbirşey bilmiyorsun demektir.namazı açıklayan ayetleri hiç mi okumadan soruyorsun bu soruyu?Bu soruya cevap vermem Önce namazla alakalı ayetleri tek tek çıkar hepsini oku incele ondan sonra anlamadıklarını sor.Sadece bir ipucu veriyim.Ayetlerin hepsini incelersen namaz neden Kuran'da tarif edilmemiş anlarsın.

Sonra ben de sana hadislere göre nasıl namaz kılınırmış onu sorucam.Bak bakıyım hadislere göre namaz kılabilecekmisin?
 

kýrýmlý

Well-known member
Önceki mesajıma cevab vermeyi tenezzül etmemenizle beraber;

Süleyman Ateşi kaynak göstermek bir kaynak değildir. Süleyman Ateşin sözleri kendisini bağlar ona tabi olmak onu mesul etmez sizi mesul edecektir. Nitekim Süleyman Ateş ahirette bu benim düşüncemdir der kimsenin bana tabi olmasını istemedim der kendi düşünceleri ile yargılanır. Ancak onun düşünceleri ile hareket edenler bu mesuliyetten kurtulamazlar. Ortada güneş var iken mumların ışığı altında gölgelenmek akıl kârı değildir.. Süleyman Ateşin ehli sünnete uymayan bir çok görüşleri mevcuttur. Madem bizler ehli sünnetiz o zaman ona göre kaynaklarımıza dikkat etmemiz gerekir..

İslamiyette bir husus vardır şöyle ki;

Bir mesele hakkında Kur'an-ı Kerimde farklı Hadis-i Şerifde farklı anlamlar ihtiva ediyor ise mümin hadis-i Şerife tabi olmalıdır. Yok Kur'an-ı Kerimde böyle diyor ben böyle yapacam dersen Kur'anın verildiği ve apacık verilene tabi olunması emredildiği bir kaideyi gizli olarak inkar etmiş kibire girmiş olunur. Nitekim O reselu zişan a.s.v. kendinden değil vahiy ile konuşur, ve O s.a.v. Allah'ın kelamını herkesden daha ziyade bilecektir..
Süleyman Ateş'i bu konuya delil gösteren ben değilim.Ben Süleyman Ateş'in görüşünü kendisine ait olmayan bir yazı kendisininmiş gibi kaynak gösterildiği için verdim.

İslamiyette öyle bir husus nerede geçer?İlk defa sizden duydum.Ehli sünnete uymak gerektiğinden bahsettiğinize göre Bu husus ile alakalı olarak.Hadiste Farklı ayette farklı anlam varsa ne yapılacağına dair Ehli Sünnetin en büyük İmamına İmam Azam'a tabi olursunuz değil mi?Bu konuda İmam Azamın görüşünü bir okuyun sonra da İslamiyette böyle bir husus gerçekten var mıdır tekrar bir düşünün.

"Eğer bir kimse, Peygamber (s.a,v.)'in her söylediğine inanıyorum, ancak Nebi (s.a.v.) haksız (cevren) konuşmaz ve Kur'an'a muhalefet etmez” derse bu, onun Peygamber (s.a.v.)'i tasdik ettiğini ve Peygamberi Kur'an'a muhalefetten tenzih ettiğini gösterir.

Şayet Peygamber (s.a.v.), Kur'an'a muhalefet etse ve Allah'a karşı haktan başka bir şey söyleseydi, Allah Tealâ,
"Eğer Muhammed, bize karşı ona (Kur'an'a) bazı sözler katmış olsaydı, biz onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık, hiçbiriniz de onu koruyamazdınız" kavline uygun olarak, onu kuvvetle yakalar ve şahdamarını koparırdı.

Allah'ın Resulü Allah'ın Kitabına muhalefet etmez. Allah'ın Kitabına muhalefet eden de Allah'ın Resulü olamaz... Nebi (s.a.v.)'den, Kur'an'a aykırı olarak hadis rivayet eden kimseyi red, Peygamber (s.a.v.)'i red ve onu yalanlama değildir. Bu, ancak, Peygamber (s.a.v.)'den batıl rivayette bulunan kimseyi reddir. Töhmet bu kimseyedir, Peygamber (s.a.v.)'e değil.

Onun için Peygamber (s.a.v.)'in söylediği her şey, işitelim, işitmeyelim, başımız gözümüz üstünedir. Buna iman eder ve Allah'ın Resulünün söylediğine, olduğu gibi şehadet ederiz. Ve yine şehadet ederiz ki O, Allah'ın nehyettiği bir şeyi emretmez. Allah'ın bağladığı bir şeyi koparmaz. Allah'ın tavsif ettiği bir şeyi ona aykırı bir şekilde tavsif etmez. Şehadet ederiz ki O, bütün işlerde Allah'la muvafıktır. Bidat olabilecek hiçbir şey yapmamış, Allah Azze ve Celle'nin söylediği söze hiçbir şey katmamış ve zorlayıcılardan olmamıştır. Onun için Allah Tealâ;
"Kim Peygambere itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur" buyurmuştur".Ebu Hanife El Alim 26-27


Siz istediğiniz kadar ayet getirin olmadığını belirten düşünceler sarfedin bu islami kaideyi değiştiremezsiniz. Bu islami kaidede şüpheniz varsa iyice araştırınız ve islamiyeti ona göre tatbik ediniz..

Herşey bir yana Mazallah bu söylediğiniz söz çok tehlikeli bir sözdür."Siz istediğiniz kadar ayet getirin" demek çok büyük bir cürettir.Bir şeyin kaide olması için o şey hakkında ayet olması gerekir.Kuran'da olmayan birşeye var derseniz ve istediğiniz kadar ayet getirin bu değişmez derseniz,değişmeyeceğini söylediğiniz kaideyi Allah'ın ayetinden üstün sayıyorsunuz demektir.Bu da insanı Dinden çıkarır küfre düşürür.
 

kýrýmlý

Well-known member
Hatta bu kaideyi genişletecek olursak;

Hadis-i Şerifde farklı Ulemada farklı bir anlam var sa ulemanın görüşleri esas alınır. Nitekim Hadisi Şerifleri en iyi bilecek olanlarda Ulemalardır.

Bu islam kaidelerinden ötürüdür ki İslamiyet Kur'an, sünnet, icma ve kıyas olmak üzere dört kaynağı mevcuttur. Hepsi birden kabule karindir, biri ve ikisini almak islamiyeti eksik anlamaya sebep olacaktır.

Bu kaideyi genişletemezsiniz çünkü İmam Azam' a göre böyle bir kaide olması mümkün değildir.Yukarıda açıkladım.

İslamiyetin kaynağı sadece Kuran'dır.
 

Huseyni

Müdavim
Böyle konuştuğun sürece bu tartışma da bir yere varmaz Hüseyni.Ayetteki "Muhammed son peygamberdir" hükmünün İsa'nın gelmeyeceği anlamına gelmediğini savunuyorsun.

Evet savunuyorum. Yalnız şu konuda anlaşalım kırımlı. Sizin derdiniz konuyu cerbezelerle, alakası olmayan şeylerle dağıtıp işin içinden sıyrılmak. Ya da anlamamak gibi bir sorununuz var.. Neden ? Çünkü defalarca Süleyman Ateş meselesini izah etmeme rağmen, yazdığım cevapları anlamak yerine sanki konu Süleyman Ateş üzerine dönüyor havası estiriyorsunuz.. İkincisi ben Son peygamber a.s.m. olmakla Hazret-i İsanın a.s. gelmesinin farklı şeyler olduğunu izah ediyorum siz halen aynı mesajınızı ısıtıp ısıtıp Son peygamber a.s.m. gelmiştir bi daha peygamber gelmeyecektir diyorsunuz. Anlama ya da cerbeze konusundaki sıkıntılarınıza daha bir çok misal vericem..

Sana "son" kelimesinin ne anlama geldiğini açıklamak zorunda bıraktın beni.

Bunu bana değil Talha hocama açıkladınız. Kime ne yazdığınızı da bilmiyorsunuz.

Delil diye başka bir internet sitesinde yayınlanmış bir yazıyı buradan yayınlıyorsun üstelik sayfalar dolusu ve yazıyı okumamışsın ya da Süleyman Ateş'in bu konudaki fikrini bilmiyorsun,ben yazıyı okuyorum yanlışı bulup seni uyarıyorum.Yazıdaki delil gösterilen ayetler İsa'nın nüzulüne ait ayetler olmadığını o yazıyı yazan kişide bildiği için hep "işaret etmiş olabilir" gibi bir ifade ile yazılmış.Yani verilen bilgi doğru değil Bu koşullarda sana bu konuyu anlatmaya çalışıyorum.Ayetler ile hadis ile kesin ifadeler ile açıklıyorum ve sen kalkmış bana "kelime oyunu yapma" diyorsun.El insaf Allah var hüseyni senin dediklerin yanlış dersin ama gerekçelerini açıklarsın.Başım gözüm üstüne fakat sen halen benim şahsımla alakalı ifadeler kullanıyorsun.

Şahsınla alakalı ifadeler kullanmam gayet normal. Çünkü Rasulullahın yolunu, müfessirlerin yolunu terkedip, kendi ilminizi ortaya koyup, ayetler şöyledir, böyledir diyerek karşıma çıkıyorsunuz. E bi konuşma esnasında yüze bakmak saygıdandır. Başka tarafa dönüp saygısızlık mı edeyim..?

Anlama konusundaki bir sıkıntınız da bu cümlede. Gerçi bunu da defalarca anlattım ama kaçıncıda anlıyacaksınız merak ediyorum. Yazı alıntı bir yazıydı, Süleyman Ateş o yazıya yanlışlıkla da girmiş olabilir dedim. Ki yazıda bunun karşılığının net olarak görünmediğini de ifade ettim. Ama siz sanki ben bunu bilinçli olarak yapmışım gibi aynı şey üzerinden konuşuyorsunuz. Bilmiyorsan okumadın demekte ayrı bir facia. Kaynakları okumamakla yazıyı okumadığım manasını çıkarıp anlayışsızlığınızı bir ekz daha göstermiş oluyorsunuz. Sonra ben diyorum ki sonunda "işaret olabilir" demesi yazının kesin olarak mantıksız olması anlamına gelemz. Birinci delilden misal vereyim hemen..

I. Delil

"... sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim..."

Hz. İsa (as)'ın ikinci kez yeryüzüne geleceğine dair işaretler taşıyan ayetlerden ilki Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetidir:
"Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu seni Ben vefat ettireceğim ve seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim." (Al-i İmran, 3/55)

Allah kıyamete kadar inkar edenlere üstün gelen ve Hz. İsa (as)'ya gerçekten tabi olan bir grubun varlığından söz etmektedir. Hz. İsa (as) hayatta iken ona uyanların sayısı çok azdı. Ve onun Allah Katına yükselişinin ardından da hızla dinde dejenerasyon başladı. Sonraki iki yüzyıl boyunca da, Hz. İsa (as)'ya iman edenler (İseviler) şiddetli baskılara maruz kaldılar. Üstelik İsevilerin hiçbir siyasi gücü de bulunmamaktaydı. Bu durumda geçmişte yaşayan Hristiyanların, inkar edenlere üstün geldiklerini ve bu ayetin onlara baktığını söyleyemeyiz.

Günümüzde ise Hristiyanlığın özünden uzaklaştığını, Hz. İsa (as)'nın anlattığı hak dinden farklı bir dine dönüştüğünü görürüz. Hıristiyanların çoğu arasında Hz. İsa (as)'nın Allah'ın oğlu olduğu şeklindeki (Allah'ı tenzih ederiz) sapkın inanç benimsenmiş ve teslis inancı (üçleme; Baba, oğul, kutsal Ruh) asırlar önce kabul edilmiştir. Bu durumda, dinin aslından iyice uzaklaşmış olan günümüz Hristiyanlarını da Hz. İsa (as)'ya uyanlar olarak kabul edemeyiz, çünkü Allah, Kur'an'ın birçok ayetinde "üçleme"ye inananların inkar içerisinde olduklarını bildirmiştir:

"Andolsun, "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir İlah'tan başka İlah yoktur..." (Maide, 5/73)

Bu durumda "sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim" ifadesi, açık bir işaret taşımaktadır. Hz. İsa (as)'ya uyan ve kıyamete kadar yaşayacak olan bir topluluk olması gerekmektedir. Böyle bir topluluk, kuşkusuz Hz. İsa (as)'nın yeryüzüne tekrar gelişiyle ortaya çıkacaktır. Ve tekrar dünyaya gelişi sırasında bu kutlu insana tabi olanlar, kıyamete kadar inkar edenlere üstün kılınacaktır.

Ayrıca ayetin sonunda geçen "...Sonra dönüşünüz Banadır..." ifadesi de dikkat çekicidir. Allah Hz. İsa (as)'ya uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğini haber verdikten sonra Hz. İsa (as) da dahil olmak üzere tümünün kendisine döneceğini bildirmektedir. "Allah'a dönmeleri" ölmeleri olarak anlaşılmaktadır. Bu da, Hz. İsa (as)'nın da kıyamete yakın dönemde yeryüzüne tekrar geldikten sonra ölümünün gerçekleşeceğine bir işaret olabilir.

Şimdi her yazının bir başı, bir ortası, bir de sonu var. Burda bir ayet misal verilmiş ve ayetin ilk kısmı için "açık bir işaret taşımaktadır" demiş. Herhalde bu kısmı atladınız. İkinci kısmı için "işaret olabilir" demiş. Bütün bunlar bir yana, ortada üzerinde kafa yorulmuş bir izahat var. Mesela bana çok mantıklı geldi bu izah. Yazının sonundaki olabilir ya da öyledir demesi benim için bir fark oluşturmuyor. Çünkü izahı gayet makul yapmış. Cümlenin sonu bu gerçeği değiştirmez. Bunun içinde "olabilir" lere takılmak yerine içindeki izaha cevap vermeniz gerekirdi. Anlayışsızlığınızın bir başka misali bu da..

Ayetler ile hadis ile kesin ifadeler ile açıklıyorum ve sen kalkmış bana "kelime oyunu yapma" diyorsun.

Hangi hadis ? Noldu birden hadislere mi sarıldık ? 1-2 tane hadis var gerisi kesin değildir demiştiniz yanılıyor muyum ? Ayetle açıkladığınız kesin ifadeler ise kendi yorumunuzdan başka birşey değil. Ayete imanımız var elhamdülillah. Burda anlamadığınız bir şeyi daha göstermek istiyorum. Ben mesela bu konuyu da defalarca izah ettim. Ayetlere inanmakla kırımlının ayetten anladığına inanmak çok farklı şeyler. kırımlının inandığı şekilde de doğru olabilir ancak bir meseleyi anlamak için sadece onun sözüne itibar edilmez. Hadisler ne diyor, müfessirler ne demiş bunları da hesaba katmak gerekki hakikata muhalif bir şey çıkmasın ortaya. Ayette Hazret-i İsa gelmeyecek dememekle beraber, hadislerden en az 8-10 tane geleceğine dair örnek verdim. Sonra müfessirlerin ittifakı olduğundan bahsettim. Bu durumda benimki ayeti yalanlamak değil, Kur'anı Allahın razı olduğu kişilerin (efendimiz aleyhissalatü vesselam bunların başında geliyor.) anladığı gibi anlamaktır.

Ayetleri "işaret olabilir" diye açıklayan bir yazının neresi "mantıklı izah" tır ? Bir bilgide ihtimal var ise o bilgi doğru bir bilgi değildir.Said Nursi o ifadeleri gaybi bir bilgi için söylüyorsa,söyledikleri tahmin yani zan olduğu için öyle söylüyordur."Allah u alem" "işaret olabilir" demek söylenilen sözün o konuyu doğru olarak açıkladığından emin olunmadığı için kullanılır.

Allahu alem "Allah bilir" demektir. "Allah cc. bilir" demek "söylediğim şey kesin yanlıştır" demek değildir. Bu nedenle de yaptığı yoruma bakmak gerekir. Sizin şu an yaptığınız ise "ben bilirim" demekken, bu zatlar "ben söyleyeceğimi söylerim, ama en doğrusunu Allah bilir" diyor. Risale-i nur'u okuyan herkeste Bediüzzamanın ilminin ne kadar yüksek olduğunu takdir eder.

Ben ayeti kafama göre yorumlamadım.Ayetin kesin net doğru bilgisine göre ayetin hükmünü size bildirdim.Ayette "Muhammed son peygamberdir" buyuruluyor.Sen Halen "isa gelmeyecek" diye bir hüküm yok diyorsun.Subhanallah Adem gelmeyecek diye de bir hüküm yok Nuh,Yakub,Yusuf,Musa bu peygamberler de gelecek denmemiş o zaman onlar da gelebilir.Son kelimesinin manasını bir araştır.Başkalarına da sor yabancı dillerdeki sözlüklere de bak senin dediğin çıkıyorsa eyvallah her söylediğini kabul edeceğim.

Kendi eksiğinizi kendi dilinizden dinleyin buyrun..

Delil olarak sadece Kuran'ı kabul ediyorum.Hadisler de Kuran'a uygun iseler elbetteki delildirler.Tüm delil olarak sayılan sözler ve usüller Kuran'a uymak zorundadırlar.Öyleyse Dinin asıl ve tek kaynağı Kuran'dır.

Ben meallere göre anlamaya çalışmıyorum Kuran'ı arapçasından araştırıyorum.Arapça da bilmiyorum ama araştırdığınızda doğru sonuca ulaşabiliyorsunuz.

Bu nasıl olur derseniz ayetlerdeki manayı veren en önemli kelimelerin manalarını sözlüklerden araştırıp okuduğunuzda gayet güzel anladığınızı görürsünüz.hatta pek çok mealde pek çok ayete yanlış manalar verilerek yanlış manalara inandığınızı da görürsünüz.


Anlayışsızlığınıza bir misal daha.. Hazret-i Nuh, Hz. Yakub, Hz. Yusuf ve Hz. Musa a.s. hakkında yeniden gelecek diyen tek bir hadis gösterebilir misiniz ? Ya da ehl-i sünnet alimlerden bu şekilde bir rivayet var mıdır ? Son kelimesinin manasını çok iyi biliyorum. Bunu kaçıncı izah edişim bilmiyorum.

Arapça bilmeden doğru manaya ulaşabilmek gerçekten ilginç. Bizi ise Arapça bilenlerin sözüne itibar ettiğimiz için, dinden çıkma tehlikesiyle korkutmaya çalışıyorsunuz. Çok yazık ama yemezler..



Doğruluk oranı yüzde yüz olan bilgi sadece ayetlerdir.Hadislerin yüzde yüz doğruluk oranı yoktur.Madem bu konuyu hadise göre doğru kabul ediyorsun.Neden Ayşe validemizden rivayet edilmiş Buhari hadisini bu konu ile delil gösterince o hadisle alakalı tek kelime etmedin?Hadisi Hatırlatayım buyrun


Ayşe annemizden rivayet edilen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır.

"İnsanlara ne oluyor da,Allah'ın kitabında olmayan şartları ,şart olarak ileri sürüyorlar.Kim Allah'ın kitabında olmayan bir şartı,şart koşarsa bu batıldır.Böyle yüz şart ileri sürülse bile Allah'ın şartı en haklı en güvenilir olandır."(Buhari, büyü 67)

Hadis alimi Serahsi yukarıdaki hadis için"buradaki şarttan murad,Allah'ın kitabına muhalif olan her şarttır,yoksa şartın kendisinin Kuran'da yer almaması değildir.Çünkü bu hadisin kendisi de Kuran'da yer almıyor.Bundan anlıyoruz ki Allah'ın Kitabına muhalif olan her hadis merdut tur." demektedir.



Ayetlerin yüzden yüz doğru olduğunda zerre şüphemiz yok. Benim iddia ettiğim şey sizin ayetleri doğru anlamadığınız. Burdaki hadiste de olduğu gibi. Hadiste Kur'an da olmayan bir şeyin şart koşulmasından bahsediliyor. Ancak Efendimiz aleyhisalaatü vesselama uymak, zaten Kur'an da emredilen birşeydir. Dolayısıyla bizim yaptığımız da bundan farksızdır.

Hadislerin doğru olmayanları vardır. Ya da şüpheli olanları. Ancak Müslim ve Buhari gibi bir eserdeyse doğruluk oranı çok yüksektir. Hele ki bir değil birden fazla aynı konuda hadisler varsa o zaman doğruluğu sabittir. Bu hadis ayete ters düşüyor anlamına değil, kırımlı ayeti yanlış anlıyor anlamına gelir..

Evet bu söylediğine cevap verdim ama benim söylediklerimle hiç alakası olmayan kendi verdiğin örneğinle "safsata" ilan ettiğin için -"Hz.Ali ve avam" örneği- cevap vermedim.Ben size Allah'ın sözlerinin anlaşılır olduğundan bahsediyorum.Kuran'ı Allah'ın açıkladığından bahsediyorum Hud suresini delil gösteriyorum.Siz safsata diyorsunuz orada Hud suresinden bahsettiğimi bile fark etmiyorsunuz herhalde çünkü kendi örneğinizi doğru zannederek ona göre cevap veriyorsunuz

Benim yazdığım zaten sizin bu dediğinizin ne kadar yanlış olduğunu göstermiş. Yarım yamalak arapçanızla hatta olmayan arapçanızla Hadislerin ve müfessirlerin yolunu kapatmamızı beklemiyorsunuz herhalde..


Vahhabiler de iddia ediyorsa ne çıkar bundan?
Süleyman Ateş'i konuya dahil eden sizsiniz.Ayetlerde benim söylediklerimi doğruluyor.Nahl 44 ü yukarıda açıkladım.

Ahzab 66,Nisa 80,Ali İmran 31 elbetteki Elçiye itaat edilecek Çünkü O Elçiye Kuran vahy olunuyor.Buradaki ayetler günümüzdeki hadislerin hepsinin doğru olduğuna değil Kuran elçiye vahy olunduğu için Ona itaati farz kılıyor.Necm 3-4 den de bunu daha iyi anlıyoruz.Bu ayetler Elçi'ye itaat etmek için mutlaka ve sadece Kuran'ı anlamaktan geçtiğine delildir.Sağolasın benim söylediklerimin ayetler ile uyuştuğuna dair deliller sunmuşsun.

Peki Resulüllaha a.s.m. itaat derken neyi kastediyorsunuz ? Ona a.s.m. itaatin farz klındığını söylüyor ancak sıhhati bütün İslam alimlerince ittifak edilen hadislere muhalefet ediyorsunuz. Bu ne yaman çelişki..

Haşr 7 nin açıklamasını da yapayım.

Haşr 7 yi delil gösterip Peygamber'e itaat edilmesini savunanalar neden bu ayetleri delil olarak sunarlar hiç anlayamadım.Çünkü ayetlere baktığında ganimet paylaşımından söz ediyor.Kendilerine verilen ganimeti az görmemelerini Resul ne verdiyse ona razı olmalarını emrediyor.fakat bu ayetler hadislerin kabulünün şart olduğuna delil gösterilir.Buyrun Haşr 6 dan başlayalım.

6. Onların mallarından Allah'ın, savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar için siz, at ya da deve koşturmuş değilsiniz. Fakat Allah, peygamberlerini, dilediği kimselerin üzerine salıp onlara üstün kılar. Allah'ın her şeye hakkıyla gücü yeter.

7. Allah'ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah'a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah'ın azabı çetindir.

8. Bu mallar özellikle, Allah'tan bir lütuf ve hoşnudluk ararken ve Allah'ın dinine ve peygamberine yardım ederken yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan fakir muhacirlerindir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir.

Gördünüz mü?Rabbimiz ganimet paylaşımından bahsediyor.

Aynı zamanda her konuda Onun rehber olduğunu da anlamak zor değil bu ayetten. Yani O a.s.m. adaletsizlik yapmaz manası da çıkar. Ayrıca "neyi de size yasak ettiyse" bu kısım dahi sizin yanlış anladğınızın en açık alametidir. Allah benim yasak ettiklerim de diyebilirdi. Demekki Efendimiz aleyhissalatü vesselamın yasak ettikleri de Allahın murad ettiği yasaklardır. O zaman hadislerde bildirilen emir ve yasaklar da dikkate alınmalıdır.

Ben ne zaman ayet yalanlamaya kalktım?Bu sözlerinden utanmalısın.bak senin manasını çarpıtarak verdiğin ayetin doğru manasını açıkladım yine

Açıklamalarınız hakikati ifade etmiyor.


Namazı soruyorsun öyle mi?Bu soruyu sorduğuna göre namazla alakalı hiçbirşey bilmiyorsun demektir.namazı açıklayan ayetleri hiç mi okumadan soruyorsun bu soruyu?Bu soruya cevap vermem Önce namazla alakalı ayetleri tek tek çıkar hepsini oku incele ondan sonra anlamadıklarını sor.Sadece bir ipucu veriyim.Ayetlerin hepsini incelersen namaz neden Kuran'da tarif edilmemiş anlarsın.

Sonra ben de sana hadislere göre nasıl namaz kılınırmış onu sorucam.Bak bakıyım hadislere göre namaz kılabilecekmisin?

kırımlı ayetlerde namazın rükünlerinden bahseder. Mesela sücud, rüku gibi. Ancak bir namazın bugün kıldığımız şeklinin aynısını Kur'anda açık bir mana ile anlatan ayet var mı ? Yok tabikide. Bak bu bile Hud suresi hakkında yaptığın yorumu boşa çıkarıyor. Demekki ayetleri yaşayan biri olucak ki biz de Ondan a.s.m. öğrenicez. Cevap verip vermemen bence çokta önemli değil. Minareyi çalan kılıfını uydurur ne de olsa. Hem bundan sonra bana vereceğin cevapların hiçbir ehemmiyeti yok. Çünkü şu sözünüz sizinle vakit kaybetmemem için yeterli sebeb.

Hadislere iman edilmez hadisler vahiy değildir.Hadislerin bir ikisi hariç hiçbiri Peygamberimizin ağzından çıktığı gibi birebir yazılmış değildir.Sahabelerin rivayetleridir.Yani sahabeler "ben peygamberimizden şöyle bir söz duydum" diyerek söyledikleri sözlerdir.Bu sebeple hiçbir hadisin Peygamberimizin sözü olup olmadığına emin olamayız.Tarih içerisinde pekçok siyasi olaylar sonucu binlerce hadis uyduruldu.

Hadislerin doğruluğundan ayetler gibi emin olamadığımız için Kuran'a uyan hadisleri kabul ediyorum

Yazık..
 

kýrýmlý

Well-known member
Hüseyin mükemmel bir yazı yazmışsın.Tüm tartışmamız boyunca yaptığın hataların bu yazıda zirvesine çıkmışsın.Yazında tutar bir taraf bulamadığım için cevap veremiyorum.Selam.
 

Huseyni

Müdavim
Hüseyin mükemmel bir yazı yazmışsın.Tüm tartışmamız boyunca yaptığın hataların bu yazıda zirvesine çıkmışsın.Yazında tutar bir taraf bulamadığım için cevap veremiyorum.Selam.

Arif olan anlar kimin hata yapıp kimin doğruyu yazdığını. Cevap vericeksiniz diye bi beklentim de yok. Hatta (bir ikisi dışında) hadisleri ve müfessirleri hiçe sayan görüşlerinizi muhafaza ettiğiniz sürece vermeseniz daha iyi edersiniz. O hadislerde hangi kaynakta geçiyor ve hangi hadisler ve neye göre sağlamlık ifade ediyor anlamış değilim..
 

kýrýmlý

Well-known member
O hadislerde hangi kaynakta geçiyor ve hangi hadisler ve neye göre sağlamlık ifade ediyor anlamış değilim..

Hadisler değil bir tane hadis var ve kaynağı Buhari altında yazıyor.Onu da mı okumadınız?

Kuran'da bildirilmediği halde isa'nın gelişini haber veren hadislerin neye göre tevatür olduğunu araştırdınız mı?Kaynaklarına baktınız mı?Resulullah'ın sözü çok mu acayibinize geldi de bu hadisin kaynağını neye göre sağlam olduğunu araştırıyorsunuz.Yoksa bu hadis tüm Kuran'a aykırı bilgi ve fikirleri red ettiği için mi işinize gelmedi?
 

Huseyni

Müdavim
kırımlı bahsettiğin hadisi alıntı yapıp cevabını da altına yazdım. Anlamama problemin halen devam ediyor. Benim hadisler dediğim şey daha önceki mesajlarda "birkaç hadis hariç gerisi kesin değildir" demenize cevaptı. Bahsettiğin hadiste Kur'ana değil sizin iddianıza ters düşüyor. Okumadığınız burdan belli..Bikaç mesaj geriye gidin anlıycaksınız.
 

Huseyni

Müdavim
Ayrıca konu ile iligli bundan sonraki yazıcağınız mesajların silineceğini hatırlatayım. Anlıyana bu kadar izahat yeter.
 

Huseyni

Müdavim
Hadislere iman edilmez hadisler vahiy değildir.Hadislerin bir ikisi hariç hiçbiri Peygamberimizin ağzından çıktığı gibi birebir yazılmış değildir.Sahabelerin rivayetleridir.Yani sahabeler "ben peygamberimizden şöyle bir söz duydum" diyerek söyledikleri sözlerdir.Bu sebeple hiçbir hadisin Peygamberimizin sözü olup olmadığına emin olamayız.Tarih içerisinde pekçok siyasi olaylar sonucu binlerce hadis uyduruldu.

Hadislerin doğruluğundan ayetler gibi emin olamadığımız için Kuran'a uyan hadisleri kabul ediyorum

Sizin bu mesajınızdaki bir iki hadisten bahsediyorum alttaki mesajda..

Arif olan anlar kimin hata yapıp kimin doğruyu yazdığını. Cevap vericeksiniz diye bi beklentim de yok. Hatta (bir ikisi dışında) hadisleri ve müfessirleri hiçe sayan görüşlerinizi muhafaza ettiğiniz sürece vermeseniz daha iyi edersiniz. O hadislerde hangi kaynakta geçiyor ve hangi hadisler ve neye göre sağlamlık ifade ediyor anlamış değilim..


Bakın mesajın tamamı bu.. Burdan nasıl Buharideki hadisi söylediğimi çıkardınız hayret. Kırpma usulü ile tabiki de mümkündür böyle şeyler.
 
Z

Ziyaretçi

Misafir
Risale-i Nur da Vahhabiler hakkında bilgi varmı?
Said Nursi Hazretlerinin Vahhabilik hakkındaki görüşleri ne doğrultudadır?
Vahhabilerin itikadı nedir?
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Z

Ziyaretçi

Misafir
muhakematta hadisler ve ayetlerle ilgili ucer kaziye mevcut malum, 11. mukaddemede, ayrica risale-i nur'un muhtelif parçalarında (24.söz, 19. mektub gibi) hadislerle ilgili pek cok esas zikredilmis, bu kirimli isimli kardesimiz anladigim kadariyla nur talebesi. simdiki gibi firak-i dalleye lutfen uymasin, kendisine dua ediyorum.
 
Üst