Kizb(Yalan)

Ahmet.1

Well-known member
İşarat-ül İ'caz / (Mühürlenen Kalbler)'den
Yedinci Cümleyi teşkil eden ﺑِﻤَﺎ ﻛَﺎﻧُﻮﺍ ﻳَﻜْﺬِﺑُﻮﻥَ (Yalan söyledikleri şeylerden dolayı.(Bakara Suresi: 10.)) nin vech-i irtibatı:

Münafıkların azabları, mezkûr cinayetleri arasında yalnız "kizb" ile alâkalandırılması, kizbin şiddet-i kubh ve çirkinliğine işarettir. Bu işaret dahi, kizbin ne kadar tesirli bir zehir olduğuna bir şahid-i sadıktır. Zira kizb küfrün esasıdır. Kizb nifakın birinci alâmetidir. Kizb kudret-i İlahiyeye bir iftiradır. Kizb hikmet-i Rabbaniyeye zıddır. Ahlâk-ı âliyeyi tahrib eden kizbdir. Âlem-i İslâmı zehirlendiren ancak kizbdir. Âlem-i beşerin ahvalini fesada veren kizbdir. Nev'-i beşeri kemalâttan geri bırakan kizbdir. Müseylime-i Kezzab ile emsalini âlemde rezil ü rüsvay eden kizbdir. İşte bu sebeblerden dolayıdır ki; bütün cinayetler içinde tel'ine, tehdide tahsis edilen kizbdir.
Münafık: İki yüzlü bozguncu. Müslüman gibi görünüp içten inançsız olan. Dinsizliğini gizleyerek müslüman gibi görünüp müslümanları aldatmaya ve islam toplumunu bozmaya çalışan.
Kizb: Yalan, yalancılık, aldatıcılık.
Şiddet-i kubh: Şuç ve günah kuvveti.
Zira: Çünkü.
Küfr: İnkarcılık, inanmamak.
Nifak: Münafıklık, ikiyüzlülük, bozgunculuk, ara açma ve bölücülük.
Alâmet: İşaret, nişan, iz.
Kudret-i İlahiye: Allah'ın(cc) sonsuz gücü.
Hikmet-i Rabbaniye: Allah'ın(cc) terbiye ve idaresinin gayeli ve maksatlı olması.
Ahlâk-ı âliye: Yüksek ahlâk, yüce ve üstün ahlâk.
Âlem-i İslâm: İslâm dünyası, bütün müslüman milletler ve ülkeler.
Âlem-i beşer: İnsan dünyası.
Ahval: Haller, vaziyetler.
Fesad: Bozgunculuk, karıştırıcılık, fenalık ve kötülük.
Nev'-i beşer: İnsan türü.
Kemalât: Kemaller, mükemmellikler, olgunluklar, üstünlükler.
Emsal: Benzer.
Tel'in: Lanetlemek, lanet etmek.


Bu âyet, insanları bilhâssa müslümanları dikkate davet eder.

Sual:
Bir maslahata binaen kizbin caiz olduğu söylenilmektedir. Öyle midir?
Maslahat: Fayda, yarar.
Binaen: Dayanarak, dayalı olarak.
Kizb: Yalan, yalancılık, aldatıcılık.


Cevab:
Evet, kat'î ve zarurî bir maslahat için bir mesağ-ı şer'î vardır. Fakat hakikata bakılırsa, maslahat dedikleri şey bâtıl bir özürdür. Zira usûl-i şeriatta takarrur ettiği vechile, mazbut ve miktarı muayyen olmayan bir şey, hükümlere illet ve medar olamaz. Çünki mikdarı bir hadd altına alınmadığından sû'-i istimale uğrar. Maahâza bir şeyin zararı menfaatına galebe ederse, o şey mensuh ve gayr-ı muteber olur. Maslahat, o şeyi terketmekte olur. Evet âlemde görünen bu kadar inkılablar ve karışıklıklar, zararın özür telakki edilen maslahata galebe etmesine bir şahiddir. Fakat kinaye veya ta'riz suretiyle yani gayr-ı sarih bir kelime ile söylenilen yalan, kizbden sayılmaz.
Kat'î: Kesin.
Zarurî: Zorunlu.
Mesağ-ı şer'î: İslâm dininin izni.
Hakikat: Gerçek.
Bâtıl: Asılsız, yanlış ve yalan, gerçek dışı.
Usûl-i şeriat: İslâm dininin temel kuralları.
Takarrur: Kararlaşma, yerleşme, değişmeyecek şekilde kararlı duruma gelme.
Mazbut: Belli, belirtilmiş, belirlenmiş.
Muayyen: Kesin olarak belli olan. Kararlaştırılmış.
Hüküm: Karar, emir, yargı.
İllet: Temel sebep.
Sû'-i istimal: Kötüye kullanma, yanlış yerde kullanma.
Maahâza: Bununla beraber.
Galebe: Üstün gelme, yenme.
Mensuh: Geçerliliği kaldırılmış.
Gayr-ı muteber: İtibarsız, değersiz, beğenilmeyen.
İnkılab: Kökten değişiklik, başka hale geçme.
Telakki: Kabul etmek, karşılamak.
Kinaye: Gerçeği örtülü ve dolaylı yolla anlatma.
Ta'riz: Dokunaklı konuşma, üstü kapalı şekilde yapılan sitem.
Gayr-ı sarih: Açık olmayan, kapalı.


Hülâsa:
Yol ikidir: Ya sükût etmektir. Çünki söylenilen her sözün doğru olması lâzımdır. Veya sıdktır. Çünki İslâmiyetin esası, sıdktır. İmanın hâssası, sıdktır. Bütün kemalâta îsal edici, sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı, sıdktır. Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâm'ın nizamı, sıdktır. Nev'-i beşeri kâ'be-i kemalâta îsal eden, sıdktır. Ashab-ı Kiram'ı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran, sıdktır.

Hülâsa: Özet.
Sükût: Sessiz, suskun, susma.
Sıdk: Doğruluk, doğru olma.
Hâssa: Özellik.
Kemalât: Kemaller, mükemmellikler, olgunluklar, üstünlükler.
îsal: Ulaştırma, kavuşturma.
Ahlâk-ı âliye: Yüksek ahlâk, yüce ve üstün ahlâk.
Terakkiyat: İlerlemeler, yükselmeler.
Mihver: Eksen, merkez.
Nizam: Düzen. *Düzenleyici kanun.
Nev'-i beşer: İnsan türü, insanlar.
Kâ'be-i kemalât: Üstün özellikler ve her türlü olgunlukların merkezi.
Tefevvuk: Üstünlük, üstün gelme.
Muhammed-i Hâşimî: Arap milletinin Kureyş kabilesinin Haşim oğullarından olan Hz.Muhammed(asm).
Meratib-i beşeriye: İnsana ait mertebeler, insanla ilgili dereceler.


İşarat-ül İ'caz
 

Ahmet.1

Well-known member
Hakikat Çekirdekleri
49- Bir tane sıdk, bir harman yalanları yakar. Bir tane hakikat, bir harman hayalata müreccahtır.

... "Her sözün doğru olmalı; fakat her doğruyu söylemek, doğru değil."

Mektubat
 
Üst