Kelime Analizi 57: Necm-Yıldız

kenz-i mahfi

Sorumlu
NECM (Arapça): Yıldız, ahter, kevkeb, (çoğulu nücûm’dur)

Necm kelimesi Ülker takımyıldızına isim olmuştur. Arapça’da “Süreyya”, Farsça’da “Pervin”, Japonca’da “Subaru”, denilir.

Mahdut ve muayyen bir vakit için kullanılmaktadır. Araplar genellikle vakti yıldızlarla tahdit etmişlerdir.

Kur’an-ı Kerim’in her defa inzal edildiği kısım.

“Necm” kelimesi “Neceme” (yıldız) belirlemek, doğmak, çıkmak fiilinden türetilmiştir.

Aynı zamanda “necm” kelimesi borç taksidi manasında kullanılmaktadır. Çoğulu “nücûm” kelimesidir. “nücûmen” kelimesi “taksitle, peyder pey” demektir.

“Neccâm” veya “müneccim” kelimesi “yıldız falcısı” manasına gelmektedir.

Matematikte “necme” kelimesi yıldız işareti (*) demektir.

“Necmî” kelimesi “yıldızla ilgili, yıldızla alakalı” demektir.

“Nüceyme” kelimesi “yıldızcık” demektir.

“Tencîm” kelimesi “yıldız falcılığı” demektir.

Necm kelimesi Kur’an-ı Kerim’in 53. Suresidir. 32. ayeti dışında tüm ayetleri Mekke’de nazil olmuştur. Surenin ismi ilk ayetinde geçen “necm” kelimesinden gelmektedir. Aslına bakılırsa surenin muhtevasıyla doğrudan bir ilgisi yoktur.

Necm Suresi kendisinde secde ayeti bulunan surelerden ilk nazil olanıdır. Aynı zamanda Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (ASM)’in Kureyş’ten bir topluluk karşısında ilk defa okuduğu suredir.

Necm Suresi, Risaletin 5. senesinde nazil olmuştur. Habesiştan’a ilk hicret hadisesinden sonra aynı senenin Ramazan ayında Peygamberimizin (ASM) Necm Suresini kafirler içindeki bir topluluğa okuması sonucunda, suresin son ayetini okumasıyla secdeye kapanması ve bunu gören kafirlerin de secdeye kapanmaları sonucunda Habesiştan’a hicret edenlerin bu haberi “Mekke’de kafirler İslam’a girdi” şeklinde ulaşmasıyla bir kısım Müslümanlar tekrar Mekke’ye dönmüş fakat halin bahsedildiği gibi olmadığını görünce tekrar Habeşistan’a ikinci bir hicret olmuştur.

Necm Suresi nazil oluncaya kadar Peygamberimiz (ASM) o zamana kadar İslam’ı bir topluluk karşısında tebliğ etmemiştir. Çünkü kafirler çok azgın ve inatçı ve mutaassıp olup, sürekli Peygamberimiz (ASM)’in aleyhinde konuşuyorlardı. Bu sure nazil olduğu zaman Peygamberimiz (ASM) Harem-i Şerif’te Kureyş’ten bir topluluğun karşısında, Kur’an’ı tebliğ etmek üzere ayağa kalkmış ve sureyi okumuştur. Okunan bu sure onları çok etkilemiş olacak ki gürültü çıkarmak yerine aksine sessizce dinlemişlerdir. Surenin son ayetinden sonra Peygamberimiz (ASM)’in secdeye kapanması üzerine kafirler de secdeye kapanmıştır.

Bunu üzerine bazı kafirler onların ileri gelenlerini: “Sizler hem bu Kur’an’ın dinlemekten başkalarını menediyorsunuz hem de onu dinlediğiniz yetmiyormuş gibi bir de secdeye gidiyorsunuz” diyerek yermişlerdir.

Necm kelimesi birkaç manaya gelmektedir ki Kur’an-ı Kerim’de bunların her birine ihtimal verilebilir. Bu manalar:
1- Necmden maksat, yıldızdır.
2- Ağacın karşılığı olarak sapı olmayan ot ya da çemen manasına gelir. Rahman Suresinin 6. ayetinde yerden biten otlar ve ağaçlar manasında kullanılmıştır.
3- Zaman aralıklarıyla parça parça verilen bir şeyin her bir parçasına denilir. Kur’an-ı Kerim yirmiüç senede peyderpey indirildiğinden “müneccemen” nazil oldu denilir ve her inen kısma “necm” denilmiştir.

4- Necm kelimesinden maksadın Ülker yıldızı olduğudur. Ülker yıldızı, gökte üzüm salkımı gibi görünür ve ayın menzillerinden üçüncüsü sayılır. Araplar bu yıldıza “Süreyya” demişlerdir.

Araplar “Süreyya akşam vakti doğarsa, çoban örtü ister” derler. Çünkü o zaman güneş, Süreyya’nın karşısında Akreb’den önce bulunduğundan, güneşin batması ile hemen doğuverir. Bir hadis-i şerifte: “Ülker sabahleyin doğarsa âfet (belâ, musibet) kalkar” rivayet edilmiştir.

Süreyya yani Ülker yıldızı yıldızların içinde en göze çarpan ve menzillerin en meşhuru olması hasebiyle müfessirler necmden murad “Süreyya Yıldızı”dır demişlerdir.

Ülker Yıldızı Yahudilerce kutsal kabul edilir. Dünyaya en yakın yıldız kümelerinden ve en güzel görünenlerdendir. Boğa Takımyıldızında bulunurlar. Ülker’in görünen yıldızları Yedi Kızkardeşler olarak da bilinirler. Doğulu ve batılı pek çok şair, eserlerinde bu yıldız kümesine atıfta bulunmuşlardır. Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitlerine adlı şiirinde “Yedi Kandilli Süreyya”dan kastın Ülker Yıldızı olduğu tahmin edilmektedir. Ülker yıldız kümesinde çıplak gözle 6 yıldız görülebilir, 7.yi görmek biraz zordur. Eksiden denizciler bu yıldızlara yelken açma yıldızları derlermiş. Eğer Ülker yıldızları gözükürse denize çıkarlar, eğer gözükmezse denize açılmazlarmış. Görünmediği zamanlarda fırtına yakın sayılırmış.

“Necm” kelimesi kök olarak “doğmak, belirmek, çıkmak” demektir. Bu bakımdan müfessirlerin bir çoğu “necm” kelimesini herhangi bir yıldıza ıtlak etmeyip mutlak yıldız manasında kullanmışlardır.

Necm kelimesi ilk olarak “ilkbaharda topraktan yeni çıkan filiz” veya “hayvanlarda yeni çıkan boynuz” manasında kullanılırken zaman içinde “ortala, çayır-çimen gibi gövdesiz yani sapsız bitkilere daha sonraları ise yıldızların tümüne ve bilhassa Süreyya Yıldızına ve en ilginç cemiyet için sivrilmiş liderlere de necm (yıldız) denilmiştir.

Karanlığı yarıp kendini gösteren ve başkalarının yol bulmasını sağlayan yıldıza Kur’an’da necm dendiği gibi, her biri bir yıldız gibi ışık saçan, insanları aydınlatan ve onlara doğru yolu bulmasını sağlan Kur’an ayetlerine de necm denilmiştir.

Necm Suresi’nde “Şira Yıldızı”ndan bahsedilmiştir. Necm Suresi’nin 49. ayetinde geçen ve “Sirius” olarak adlandırılan “Şira” yıldızı çıplak gözle görülebilen en parlak yıldızdır.

İsmini “Tarık Yıldızı”ndan alan bir de “Tarık Suresi” vardır. “Tarık” kelimesi “bir ses işitilecek şekilde şiddetle vurmak, çarpmak” anlamına gelen “tark” kökünden türetilmiş bir ism-i faildir. “Çekiç” ve “tokmak” manasına gelen “mitraka” kelimesi de aynı kökten türetilmiştir. “Târık” kelimesi zaman içinde manasını genişleterek başka manalarda da kullanılır olmuştur. “Tarîk” kelimesi, üzerinde yürüyen yolcuların ayak vurması sebebiyle “yol” manasında kullanılmıştır. Günümüzde yaygın bir kullanıma sahip olan “Tarîkat” kelimesi bu kelimeden gelmektedir. “Târık” kelimesi “tokmak vurur gibi şiddetle vuran” manasında olmasına rağmen “ayak vurmak, yol tepmek” manasında giden yolcuya isim olmuş ve zamanda bu şekilde kullanılır olmuştur. Daha sonraları geceleyin kapıyı çalarak yürek hoplatan ziyaretçi manasında özelleştirilerek “gece gelen” manasında kullanılan “Târık” kelimesi, manası genişleyerek “geceleyin ortaya çıkıp yürek çarptıran maddî veya hayalî her şey” için kullanılır olmuştur.

“Târık” kelimesini “necm” kelimesiyle irtibatlandırdığımızda “vuruşlu yıldız” manasına gelmektedir. “Târık” aslında “delip geçen yıldız” demektir. Fakat necm kelimesinin bir manasında “Kur’an’ın inen her bir kısmı”dır demiştik. Burada şu mana çıkmaktadır. Kur’an’ın inen her bir kısmı öyle sert ve etkili bir vuruş yapmıştır ki adeta şiddetli tokatlar gibi vuruşlar yaparak kafirlerin yüreklerini hoplatmıştır. Kur’an’ın nazil olan her bir kısmı bu etkiyi yapmıştır. Nüzul sırasına bakıldığında “Necm Suresi”nin 23. ve “Târık Suresi”nin 36. sıradadır. Bu sıranın takibi dahi necm necm inen Kur’an’ın Tarık Suresine gelindiğinde vuruşlu yıldız manasında kullanılmasıyla yukarıdaki manalar ortaya çıkmıştır.

Kur’an’da necm kelimesi 13 defa zikredilmiştir. Kur’an’da genellikle gezegen yerinde kullanıldığı kabul edilen “kevkeb” kelimesi ise 5 defa zikredilmiştir.

Kur’an’da genellikle yıldız için “necm”, gezegen türünde olanlar için de “kevkeb” denildiği anlaşılmaktadır. Hazret-i Yusuf (AS)’un rüyasında onbir gezegen ay ve güneşin secde etmesinden bahsedilirken “kevkeb” kelimesi kullanılmıştır. Çoğulu “kevakib” kelimesidir.

“Ahter” kelimesi “yıldız, şans, talih, uğur” manasına gelmektedir. Farsça’da yeşil manasında olup kız ismi olarak da kullanılmaktadır ve aynı zamanda Çoban yıldızının özel ismidir. Osmanlı İmparatorluğu’nda İranlılar tarafından İstanbul’da Farsça çıkarılan bir gazetenin de ismidir. Ahter-i Kebir ismindeki Arapça-Türkçe meşhur lügatın yazarı Muslihiddin Mustafa el-Karahisaridir. Sözlük alanında çok değerli bir eserdir.

Tekvir Suresi’nin 16.ayetinde “hunnes” ve “kunnes” yıldızlarından bahsedilmiştir. Hunnes ve Kunnes: “Hunnes”, “kânis”in çoğulu, künnes de “kânis”in çoğuludur. “Kânis” kelimesi “süpüren” demektir. Umumiyetle akıp yuvalarına giden veya aynı yolarında gidip gelen yıldızlar demektir. Bazılarınca gündüz gaib, gece zahir olan yıldızlara denir. Ekseriyetle yedi seyyar yıldızlara denilmiştir ki bunlar gezegenlerdir. İsimleri “Zuhal, Müşteri, Merih, Zühre, Utarid, Uranüs ve Neptün’dür.
 

faris

Well-known member
Allah'u tealanın yemin ettiği meseleler insanlık için en önemli meselelerdir. Bunlardan biride yıldızlardır ki Kur'an-ı Kerimde sizinde ifade ettiğiniz gibi çok yerlerde bahsi geçmiş ve hatta yıldızlar üzerine yemin dahi edilmiş :

Necm Sûresi
1,2 Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı ve azmadı.

Vâkı'a Sûresi
75,76 yıldızların yerlerine yemin ederim ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir-
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
YILDIZ (Türkçe) Çekirdeğinde oluşan füzyon sonucunda açığa çıkan enerjiyi uzaya ışınım biçiminde yayan, ışıklı gök cisimlerinden her biri.

Yıldız kelimesinin Türkçe’deki başka kullanımlarına baktığımızda;
- Sinema, tiyatro veya müzikhol sanatçısı.
- Bir noktadan çevreye beş veya daha fazla çıkıntısı olan çok köşeli şekil (Türkiye Bayrağı’ndaki yıldız gibi)
- Sıfat olarak Türk Bayrağı’ndaki yıldızın şeklinde olan.
- Bir toplulukta, bir meslekte, üstün başarı gösteren kimse.
- Baht, şans, talih
- Kuzey

Eski Türkçe’de “yultuz” veya “ılduz” diye telaffuz edilir. Kuzey yönünü ifade etmek için de kullanılır.

Yıldız kelimesi Farsça’da “sitare”, Hintçe’de “sitara”, Yunanca’da “aster”, Azerice’de “ulduz”, İngilizce’de “star”dır.

İngilizce’ye ve başka Avrupa dillerine geçen “star” kelimesi Farsça “sitare” kelimesinden gelmektedir.

Gökyüzünde parlayan her şeye yıldız denilir. Gökyüzünde bir nokta olarak gözükürler. Dünyadan çıplak gözle görülebilen yaklaşık olarak 6.000 yıldız vardır ve bunlar içinde yaklaşık olarak 20 kadarı çok parlaktır. Bunların içinde dünyaya en yakın olan ve aynı zamanda Dünya’da yaşamın kaynağını teşkil eden Güneş’tir. Güneş’imiz yıldızlar arasında orta büyüklükte bir yıldızdır. Güneşin hacmi, dünyanın hacminden yaklaşık olarak 1.300.000 defa daha büyüktür.

Kainatta bilinen en büyük yıldız VY Canis Majoris isimli bir kızıl üstündev yıldızdır. Büyük Köpek Takımyıldızı içinde bulunur. Yarıçapı güneşin yarıçapının yaklaşık olarak 1.800-2.000 katıdır. Bu yıldız öylesine büyüktür ki Dünya’yı 1 cm çapında varsayarsak VY Canis Majoris’in çapı 6,5 km olurdu. Şöyle de diyebiliriz: bir kiraz tanesi ile Everest Dağı arasındaki fark kadar Dünya ile bu yıldız arasında fark vardır.

Antik Çağ mitolojisinden bize miras kalan takımyıldızların, bu gün 88 adet olduğu kabul edilmiştir.

Gökyüzündeki yıldızlar Antik Çağ’dan itibaren, mitolojik kişiler ve hayvanlarla özdeşleştirilerek karakteristik şekiller olarak takımyıldızları biçiminde gruplandırılmışlardır.

İlk zamanlardan beni gökyüzü gözlemcileri en parlak yıldızları daha kolay bir şekilde işaretlemek için, bunları gökyüzünde çizdikleri şekillere göre bir araya getirmeyi düşündüler. Böylece, mitolojik kahramanlar, hayvanlar veya nesnelerle özdeşleşmiş takımyıldızları doğmuştur.

Takımyıldızları burçlar olarak da isimlendirilmiştir. Bütün gökyüzü 88 burca bölünmüştür. Her bir yıldız, galaksi ve gök cismi, takımyıldızlarından birinin içinde bulunur. Halk arasında Zodyak (burçlar kuşağı) üzerinde yer alan 12 takımyıldıza ortak olarak “burçlar” denilmiştir. Zodyak, gökyüzünde güneş ve başlıca gezegenlerin yolu üzerinde bulunduğu varsayılan hayali bir kuşaktır. Burası burçlar kuşağı olarak da bilinmektedir. 88 takımyıldızından bir kısmı Güneş’in yıl boyunca hareket ediyormuş gibi göründüğü yol boyunca sıralanmışlardır. Bu burçların adedi Yılancı Burcu’nun Akrep Burcu’na dahil edilmesiyle 12 tanedir. Bu takımyıldızlarının yani burçların isimleri şöyledir. Aries (Koç), Taurus (Boğa), Gemini (İkizler), Cancer (Yengeç), Leo (Arslan), Virgo (Başak), Libra (Terazi), Scorpius (Akrep), Sagittarius (Yay), Capricornus (Oğlak), Awuarius (Kova), Pisces (Balıklar).


Yıldız kelimesi’nin Risale-i Nur’da kullanımına baktığımızda;
Sözler’de 12 adet, Mektubat’da 4 adet, Şualar’da 2 ve Barla Lahikası’nda 2 defa olmak üzere toplam 20 defa “yıldız böceği” ifadesi geçmektedir.

“Yıldız böceği” ifadesinin geçtiği cümlelere baktığımızda:

“Bir yolcu, güneşin ziyasından gözünü kapıyor, hayaline bakıyor; Vehmi, bir yıldız böceği gibi kafa fenerinin ışığıyla dehşetli yolunu tenvir etmek istiyor” cümlesinde yıldız böceği “kafa fenerine” yani insanın enaniyetine benzetilmiştir. Vahye itimat etmeyen insanın durumu, güneş ile yıldız böceği arasındaki fark gibidir. Burada “ziya” ile “ışık” kelimesi aynı cümlede kullanılmıştır. Aynı manaya gelen bu kelimelerin aynı cümlede kullanılması ile karşılıklı olarak manaları verilmiştir. Aynı şekilde cümlenin devamında “tenvir etmek” fiilinin ışık ile yani ziya ile alakası olduğu anlaşılıyor. Demek ki risaleler gayet iyi anlaşılıyor.

“Misalin şu yolcuya benzer ki: Güneşin ziyasından gözünü kapar. Kafası içindeki hayaline bakar. Vehmi, bir yıldız böceği gibi kafa fenerinin ışığıyla dehşetli yolunu tenvir etmek istiyor” cümlelerinde yukarıdaki cümleye benzer bir ifade kullanılmıştır. Bu cümlelerde anlaşılmayan hiçbir kelime yoktur. Gayet anlaşılır kelimeler ile izah edilen konular için “anlaşılmıyor” diyenler utansınlar. Burada da “ziya” ile “ışık” kelimeleri peş peşe cümlelerde kullanılmış ve devamında “tenvir etmek” fiilinin ışık ile alakalı olduğu anlaşılıyor.

“Yıldız böceği hükmünde olan kafa fenerine itimad eden ve Kur’an güneşinden gözünü yuman kozmoğrafyacı efendi!”

“Nasıl ki bir yıldız böceği bin sene tekellüfsüz hakiki bir yıldız olarak rasat ehline görünsün.”

“… Kitab-ı Mübin’in mahiyeti; haşa sümme haşa bir yıldız böceği hükmünde tasannucu bir beşerin hurafatlı bir düzmesi olsun ve en yakınında olanlar ve dikkatle ona bakanlar farkında bulunmasın…”

“Yalnız manen pek uzaktan baktırmakla aldatıyorsun! Yıldızı, yıldız böceği gibi küçük gösteriyorsun.”

“Nasılki yıldız böceği, kendi ışıkçığına itimad eder. Gecenin hadsiz zulümatında kalır. Bal arısı, kendine güvenmediği için, gündüzün güneşini bulur.”

“Kendine, vücuduna ve enaniyetine dayansan; yıldız böceği gibi olursun.” Bu cümlelerde “yıldız böceği” ile insandaki “enaniyet” arasında bir benzerlik kurulmuştur.

“O zerre hükmünde olan lezzet ve menfaat-i nefsiyeyi, nihayetsiz lezzet ve menfaatlere tercih etme. Yıldız böceği gibi olma.”

“Acaba yıldız böceğinin Güneş’e nisbeti gibi kalmıyor mu?”
“Vücud-u şahsisine güvenip Mûcid-i Hakikî’den gaflet etse; yıldız böceği gibi bir şahsî ziya-yı vücudu, nihayetsiz zulümat-ı adem ve firaklar içinde bulunur, boğulur.

“Kur’an’ın güneşi altına gir, imanın nuruyla bak ki: Yıldız böceği olan fikrin yerine, her bir ayet-i Kur’an, birer yıldız misillü sana ışık verir.”

“Evet insanın şuuruna, ilmine delalet eden düzgün, ölçülü sanatı ile, insanın Halıkının ilmine, hikmetine delalet eden hüsn-ü hilkat-ı insan müvazenesi; aynen yıldız böceğinin gecedeki ışığının lem’acığının, gündüzde güneşin ihatalı ziyasına nisbeti gibidir.”

İnsan hep bu noktalarda hata etmektedir. Yıldız böceği gibi parlak gördüğü fikirlere itimat edip Kur’an güneşinin ziyasından kaçar veya yıldız böceği gibi fikrini tercih edip güneşler gibi tecrübeye sahip kişilere itimat etmez. Maalesef bu zamanda da yıldız böcekleri bir hayli fazla… kendi ışıklarına itimat edip üstadın talebelerini dinlemeyen yıldız böcekleri… Üstad bunları boşuna mı söylüyor zannediyoruz, hem de defalarca ve üstüne basa basa… enaniyetinize itimat etmeyin diye… Parlak ışık zannettikleri şeyin aslında zayıf lem’acıkları olduğunu zamanla anlarlar inşallah. İlginçtir ki “yıldız böceği” ifadesinin geçtiği yerlerde “ışık”, “ziya”, “lem’a” gibi birbirine yakın kelimelerin geçmesi de güzel bir ifade tarzıdır.

“Elbette, yıldız böceğinin ışığına nisbeten güneşin ziyası derecesinde ilmin cilveleri ile o zihayatlar, usta ve sermedî sanatkarlarının vücub-u vücuduna ve mabudiyetine pek parlak şehadet ederler.”

“Ey hocalar ve halifeler! Bizim ilmimiz bize yeter deyip, yıldız böceği gibi şavkınıza, ilminize aldanmayın” cümlesinde yıldız böceklerine hitap vardır. “biz biliyoruz”, biz doğrusunu yapıyoruz diyen yıldız böceklerinin şavkları ışıkları zayıftır.

“Gündüzde güneşin ziyası karşısında kalan yıldız böceği gibi, gerek güneşin tarifini ve gerekse kendi şavkıyla daire-i muhitinde bulunanları tarif edemediği gibi; fakir, aynı hal kesbettim” cümlesinde hakiki bir nur talebesinin nasıl bir itikada sahip olması gerektiği anlatılıyor. Tabi ki yıldız böcekleri halen ışıklarına güvenmeye devam ediyorlar!!!

Risale-i Nur’da bu kadar kesretler “yıldız böceği” misalinin verilmesi, Nur dairesi içinde de “yıldız böceklerinin” bulunduğu düşüncesini insana vermektedir. Enaniyetlerine itimat edip güneşler gibi bilgiye sahip güneşler gibi zatların ilminden gözlerini kapayan yıldız böcekleri….
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Risalelerde “kuyruklu yıldız”lardan bahsedilmiştir. Kuyruklu yıldız kelimesi Sözler’de 4, Mektubat’ta 2, Lem’alar’da 1 ve Şualar’da 1 olmak üzere toplam 8 defa zikredilmiştir.

“Fakat meşhur bir münevver-ül akıl denilen kalbsiz bir fasık feylesof ise; gökte bir kuyruklu yıldızı görse, yerde titrer. “Acaba bu serseri yıldız Arzımıza çarpmasın mı? der evhama düşer. (Bir vakit böyle bir yıldızdan Amerika titredi. Çokları gece vakti hanelerini terk ettiler.”

“nasıl ki hurdebini bir mikrobdan korkan, ecram-ı ulviyeden zuhur eden kuyruklu yıldızdan dahi korkar.”

Kuyruklu yıldızlar içinde en çok bilineni ve çıplak gözle görülebilen ve periyodu bir insan ömrü kadar olan Halley Kuyruklu Yıldızıdır. En son olarak 1986 yılında dünyanın yakınından geçmiştir. Bundan 76 yıl önce 1910 senesinde Dünya’nın yakınından geçmiştir. Çıplak gözle görülebilen tek kuyruklu yıldız olan Halley Kuyruklu Yıldızı 18 Mayıs 1910 tarihinde Dünya’nın çok yakınından geçti. Bu yıldızın Dünya’nın yakınından geçeceği söylenilen o tarihte zehirli gaz salarak herkesi öldüreceği iddiası üzerine büyük panik yaşanmıştır. Üstadın burada bahsettiği şey, bu hadise esnasında yaşanan büyük korku olsa gerektir.

“Dördüncü Mesele olan mevt-i dünya ve kıyamet kopması ise; Bir anda bir seyyare veya bir kuyruklu yıldızın emr-i Rabbani ile küremize, misafirhanemize çarpması; bu hanemizi harab edebilir. On senede yapılan bir saray, bir dakikada harab olması gibi…” Burada kıyametin kopmasının muhtemelen kuyruklu yıldızın dünyaya çarpması ile başlayacağına işaret edilmiştir. Üstadın burada “kuyruklu yıldız”a nazar-ı dikkati çekmesi bizce çok değerlidir.

“Dünya hanesinin tavanı olan sema mekanı ise, ecramların harekâtıyla, kuyruklu yıldızların zuhuruyla, küsufat ve husufatın vuku bulmasıyla,yıldızların sukut etmeleri gibi tegayürat gösterir ki; semavat dahi sabit değil; ihtiyarlığa, harabiyete gidiyor.”

“Hale gibi meşhur bir kuyruklu yıldızın bin sene evvel çıkması gibi mütevatirdir.”
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Sözler 138. sayfada 2 “yıldız” kelimesi arasında 1 “necm” kelimesi kullanılmıştır.

Yine Sözler 138’de 2 “necm” kelimesi arasında 6 adet “yıldız” kelimesi kullanılmıştır.

Sayfa 139 ve 434’te “necm-i sakıb” ibaresinin geçtiği aynı sayfalarda 2 adet “yıldız” kelimesi kullanılmıştır.

Sayfa 414’te “Kur’an-ı Mübin, yirmi senede hacetlerin mevkileri itibariyle, necim necim olarak, müteferrik parça parça nüzul ettiği halde” cümlesinde “necim necim” ifadesinin karşılığı olan “parça parça” ifadesi kullanılmıştır.

Sayfa 602’de “nücum” kelimesini kullandığı aynı sayfada 3 adet yıldız kelimesi kullanılmıştır.

Mektubat sayfa 69’da 2 “yıldız” arasında 2 “nücum” kelimesi kullanılmıştır.

Mektubat sayfa 711’de “sema-i Kur’aniden ve ayatının nücumundan, yıldızlarından iniyor, nüzul ediyor.” cümlesinde, “nücum” kelimesinin karşılığı olan “yıldız” kelimesi kullanıldığı gibi, “nüzul” kelimesinin karşılığı olan “inmek” kelimesi kullanılmıştır.

Mesnevi-i Nuriye sayfa 205’te “melaike ile necimlerin, şemslerin, kamerlerin itaat ettikleri Sultan-ı Ezel’e isyan ediyorsun! Nasıl kocaman yıldızları mermi, kurşun yerinde kullanabilen bir askere sahip olan bir sultana karşı isyan etmeye cesaret ediyorsun!” cümlesinde “necim” ve “yıldız” kelimesi aynı cümlede kullanılmıştır. Aynı sayfada “nücum” kelimesi de kullanılmıştır.

İşarat-ül İ’caz sayfa 158’de “o büyük kudretin nazarında cevahir-i ferd, yani zerrelerde nücum-u seyyare yani gezici yıldızlar müsavidirler” cümlesinde “nücum-u seyyare” ibaresinin karşılı olan “gezici yıldızlar” ifadesi aynı cümlede kullanılmıştır.

“Necm” kelimesinden türetilen “müneccim” kelimesi sadece 23. Sözde geçmektedir.

Risale-i Nur’da “yıldız”, “necm” ve “nücum” kelimelerinin geçme oranları şöyledir.

yıldıznecm-necimnücum
Sözler165913
Mektubat5631
Lem'alar6204
Şualar6911
Mesnevi-i Nuriye2222
İşarat-ül İ'caz2421
Barla Lahikası2631
Kastamonu Lahikası113
Emirdağ Lahikası730
Sikke-i Tasdik-i Gaybi1021
Tarihçe-i Hayatı3600
Asa-yı Musa3704
TOPLAM5152631

Risale-i Nur’daki terkipler:
“necm-i sakıb, necm-i ayet, nücum-u sevabit, nücumperest, nücum-u asumani, yıldız-ı hakikat, recm-i nücum, nücummisal, necm-i istikbal”

Bu terkiplerden başka özel isim olarak: Sure-i Necm, Necmeddin-i Kübra (4), Necmiye (2), Yıldız Oteli (2) zikredilmiştir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Dünyada 65 ülkenin bayrağında “yıldız” bulunmaktadır. Bayrağında yıldız olan ülkeler
Abhazya (7 yıldız),
ABD (50 yıldız),
Cezayir,
Angola,
Antigua&Barbuda,
Avustralya (6 yıldız),
Azerbaycan,
Bosna Hersek (9 yıldız),
Brezilya (23 yıldız),
Burkina Faso,
Brundi (3 yıldız),
Kamerun,
Cape Verde (10 yıldız),
Çin (5 yıldız),
Komor Adaları (5 yıldız),
Kosova (6 yıldız),
Zaire (7 yıldız),
Küba,
Cibuti,
Doğu Timor,
Etiyopya,
Gana,
Grenada (7 yıldız),
Güney Sudan,
Gine Bissau,
Irak (3 yıldız),
İsrail,
Honduras (5 yıldız),
Şili,
Ürdün,
Kuzey Kore,
KKTC,
Liberya,
Libya,
Malezya,
Moritanya,
Fas,
Mozambik,
Myanmar,
Nauru,
Namibya,
Nepal (2 yıldız),
Yeni Zelanda (4 yıldız),
Pakistan,
Panama (2 yıldız),
Papua Yeni Gine (5 yıldız),
Filipinler (3 yıldız),
Porto Riko,
Batı Sahra,
Saint Kitt ve Nevis (2 yıldız),
Samoa (5 yıldız),
Sao Tome ve Principe (2 yıldız),
Senegal,
Singapur (5 yıldız),
Somali,
Solomon Adaları (5 yıldız),
Surinam,
Togo,
Tunus,
Türkiye,
Türkmenistan (5 yıldız),
Özbekistan (12 yıldız),
Vietnam,
Venezuela (8 yıldız),
Zimbabwe,

- Bu bayraklarda toplam 244 yıldız bulunmaktadır. Bunlardan en çok yıldıza sahip olanlar ABD (50), Brezilya (23) ve Özbekistan (12)'dir.
 
Son düzenleme:
Üst