Kelime Analizi 154: Yemame

kenz-i mahfi

Sorumlu
YEMAME (يمامة)

"Yemame" (يمامة) kelimesi Arapça'da "ehli güvercin, kumru" demektir. "Yemam" kelimesi ise yabani güvercin demektir. Arapça'da "hamâm" (حمام) kelimesi de cins isim olarak "güvercin" demektir. Bu tür güvercinler Mısır ve Suudi Arabistan'da kesretle yaşamaktadırlar.
Yemame, Suudi Arabistan'da tarihi bir bölgedir. Tarihi bir bölge olan Yemame, Arap yarımadasının ortasında, yarımadayı meydana getiren müstakil bölgelerden birini ya da Hicaz, Necid veya Arûz bölgesinin bir parçasını teşkil ettiğine dair çeşitli rivayetler mevcuttur. Genellikle Yemame'nin Bahreyn bölgesiyle birlikte Aruz'u meydana getirdiği kabul edilmektedir. Yemame'ye eskiden Cevv, Irz veya Karye denilmekte idi. Himyeri hükümdarı Hassan b. Es'ad'ın bölgeyi ele geçirip halkının tamamını kılıçtan geçirip şehri tahrip ettikten sonra Meliki olan Yemame bint Sehm b.Tasm isimli bir kadına izafetle "Yemame" ismi verilmiştir. "Yemame" mavi gözlü güzel bir kadın idi. Bu kadının diğer insanlardan farklı olarak çok uzak mesafeleri görme kabiliyeti bulunuyordu. Öyle ki 3 günlük mesafeden bir atlının gelmekte olduğunu görebiliyordu. Cevv ismi verilen bu beldede kesretli sular, bostanlar, bahçeler ve yüksek kaleler bulunuyormuş. Yemame isimli kadın bir gün kavmine çok uzaklardan ağaçların yürüyerek kendilerine doğru geldiğini söyledi.Kavmi ise bunun mümkün olamayacağını, olsa olsa bir selin bu ağaçları tahrip ettiğini söyleyerek Yemame'yi yalanlamışlardır. Cedis kavminin, Tasm kavmine ihaneti üzerine Yemen Tübbaı (Yemen kırallarının ünvanıdır) Hassan bin Es'ad bir ordu ile Yemame'ye doğru yola çıktı. Bu hükümdara üç günlük mesafeden düşmanı gözetleyebilen ve ismi "Yemame" (veya Aneze) olan bir kadından bahsedildi. Bunun üzerine Hassan bin Es'ad, askerlerini yeşil ağaç dalları ile kamufle etti. Mavi gözlü Yemame ismindeki kadın kamufle edilen bu askerlerin kendilerine doğru geldiklerini görmüştü. Yürüyen ağaçların ve Himyer ordusunun kendilerine doğru geldiğini söylemesine rağmen kavmi onu yalanlamıştı. Hassan bin Es'ad'ın ordusu Yemame halkını bir sabah aniden kuşattı.Ne savaşacak ne de kaçacak güçleri kalmamıştı. Hazırlıksız yakalanan bu bahtsız kavmin bütün fertlerini kılıçtan geçirdi. Bu hadiseden sonra bu bölgeye "Yemame" ismi verilmiştir. Bu şöhretli kadına mavi gözünden dolayı "Zerka-ül Yemame" deniliyordu.
Himyerilerin hakimiyetinden önce bölgede Arab-ı baideden Tasm ve Cedis kavimleri yaşıyordu. Hassan bin Es'ad'ın bölgeyi ele geçirmesinden sonra buraya Benî Hanife kavmi yerleşmiştir. Bu bölgede Tasm ve Cedis kavimlerinden kalma pek çok ihtişamlı tarihi eserin yer aldığı "Harc" beldesi merkez yapılmıştır. Önceleri buraya "Hacr" denilmekte iken daha sonraları "Harc" denilmeye başlanmıştır. "El-Harc", bugün Suudi Arabistan'ın Riyad Bölgesinde 19.790 km²'lik yüzölçümü ve 370.000'den (2010) fazla nüfusuyla ehemmiyetli bir ildir.
İslamiyet döneminde bu topraklarda Benî Hanife'nin yanı sıra pek çok kavim de yaşamaya başlamıştır. Verimli topraklarda buğday, arpa, hurma yetiştiriliyordu. Su kaynaklarının bolluğundan dolayı ziraat gelişmişti. Bu durum günümüze kadar devam etmiştir. Irak, Hicaz ve Yemen'i birbirine bağlayan ticaret yolları üzerinde bulunması aynı zamanda ticareti de geliştirmişti.
Hazret-i Muhammed (ASM) hicretten önce Yemame'den Mekke'ye gelen Benî Hanife mensuplarını İslam'a davet etti fakat onlar kabul etmediler. Hicretin 7.yılında (628) İslam'a davet mektubuna karşılık yine iman etmediler. Kuratâ Seriyyesinde Benî Hanife'den Sümâme bin Usal esir edilerek Mekke'ye götürüldü ve bir süre sonra İslamiyeti kabul ederek mühim hizmetlerde bulundu. Hazret-i Muhammed (ASM) hayatta iken Medineye gelip onunla görüşenler arasında sonradan peygamberlik iddiasında bulunan Müseylimetülkezzab namında Yemame'li bir zât bulunuyordu. Onun peygamberlik iddiasına karşı Resûl-i Ekrem’in (ASM) kendisine elçi olarak yolladığı Habîb b. Zeyd el-Ensârî, Müseylime tarafından şehid edildi. Müseylime Hacr’i işgal edince Sümâme b. Üsâl, Halife Ebû Bekir’den yardım istedi. Ebû Bekir’in İkrime b. Ebû Cehil ve Şürahbîl b. Hasene kumandasında Yemâme’ye gönderdiği askerlerin Müseylime karşısında yenilgiye uğraması üzerine bölgeye Hâlid bin Velîd kumandasında yeni kuvvetler sevkedildi. Hâlid b. Velîd, Yemâme’de Akrabâ mevkiinde Müseylime ile yaptığı savaşta onu mağlûp ederek ortadan kaldırdı.
Yemâme Savaşı, Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) gönderdiği İslâm ordusuyla Yalancı Peygamber Müseylimetü’l-Kezzab taraftarları arasında yapılan bir savaştır. Savaş Milâdî 632 yılında Yemame bölgesinde yapıldı ve Müseylimetü’l-Kezzab ve taraftarlarının isyanı bastırıldı. Riyad’ın doğusunda yer alan Yemâme’de yapıldığı için savaş bu adla adlandırılmıştır. Halid bin Velid komutasındaki Müslüman ordusu iki bin kişiden fazla şehit verirken Müseylimetü’l-Kezzab’ın taraftarlarından yirmi bin kişi ölmüştür.

"Yemame" kelimesi Risale-i Nur Külliyatı'nda 6 defa zikredilmiştir. Bunlardan 2 tanesi "Mübarek-ül Yemame" namında bir şahsın mucizesi bahsindedir. Şöyle ki;
"Alei yakazada Resul-i Ekrem (ASM) ile mükerrer surette müşerref olan Celaleddin-i Süyuti ve asrın imamı tahric ve tashih ile Mübarek-ül Yemame ismiyle meşhur bir zatı, daha yeni dünyaya geldiği vakit, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam'ın yanına getirmişler. Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam ona müteveccih olmuş.Çocuk tekellüme başlamış, "eşhedü enneke resûlullâh" demiş. Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam "Bârekallâh" demiş. Çocuk ondan sonra büyüyünceye kadar daha konuşmamış. O çocuk, bu mucize-i Ahmediyeye ve "Bârekallâh" dua-yı Nebevisine mazhar olduğundan "Mübarek-ül Yemame" ismiyle şöhret bulmuş." (Mektubat, 142) Rivayetlerde bu vakıanın Veda Haccı'ndan sonra vukua geldiği bildirilmektedir. Yemema halkından bir adam, kucağında yeni doğmuş bir çocuk olduğu halde Peygamberimizin (ASM) yanına geldiğinde, Peygamberimiz (ASM) ona "ben kimim?" diye sormuş, çocuk da "Sen resulullahsın" demiş. Peygamberimiz (ASM) o çocuğa "barekallah" demiş. Bundan dolayı çocuğun lakabı Mübarek-ül Yemame olarak kalmış. Bu mucize ile dünyaya yeni geldiğinde konuşan çocuklar arasında sayılmıştır.

Yine Mektubat'ta; "Hem -nakl-i sahih ile- Ebu Hureyre ve Huzeyfe gibi mühim zâtlar bulunduğu bir heyette, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam ferman etmiş "Dırsu ehadikum finnâri e'zamu min uhud" diye, birinin irdidadiyle müthiş akıbetini haber vermiş. Ebu Hureyre dedi: "O heyetten, ben bir adamla ikimiz kaldık; ben korktum. Sonra öteki adam, Yemame Harbinde Müseylime tarafında bulunup, mürted olarak katledildi" İhbar-ı Nebevinin hakikatı çıktı." (Mektubat, 110) Burada bahsedilen kişi Raccal İbn Unfuve isminde bir şahıstır. Bu rivayetin yapıldığı mecliste bulunan on-on beş kişiden birisi olan Ebu Hureyre bu durumdan çok korkuyordu. Çünkü Peygamberimizin (ASM) rivayetinde "Birinizin dişi, Cehennemde Uhud Dağı'ndan daha büyük olacaktır!" deniliyordu. Dişinin Uhud Dağından daha büyük olması, çekeceği azabın şiddetini ve dehşetini ifade ile beraber yapılan ihanetin de büyüklüğünü anlatmaktaydı. O heyettekilerden sadece iki kişi haricinde hepsinin sonu iyi bitmişti. Raccal bin Unfuve isimli mürted, Müseylime'nin dinden dönen en büyük adamı idi. Bu mürted, Peygamber Efendimiz (ASM) zamanında müslüman olmasına rağmen, ölümünden sonra Müseylime'nin tarafına geçmiştir. Hazret-i Ebu Bekir'in de çok itimat ettiği bir şahıs olmasına rağmen ihanet etmiştir. Bu şahsı, Hazret-i Ömer bin Hattab'ın kardeşi Zeyd bin Hattab, Yemame Savaşı'nda öldürmüş ve kendisi de yine bu savaşta şehit edilmiştir. Hazret-i Ömer bin Hattab onun için şöyle demiştir. "Allah Zeyd'e rahmet etsin. O, iki güzel şeyde benden önce davranmıştır. Benden önce müslüman oldu... Benden önce şehit oldu."

Yine Mektubat'da "Hem Yemame gibi bir kısım yerlerde, irtidad vuku bulacağını haber vermiş" (Mektubat, 111) Gerçekten de İslamiyette ilk irtidat Yemame'de cereyan etmiştir.

Hazret-i Ebu Ukkâşe bin Mihsan bin. Hursân el-Esedî'nin mucizesinden bahsedildiği yerdir. Hazret-i Ukkaşe (RA) Peygamber Efendimiz (ASM) vefat ettiğinde 44 yaşında idi. İslamiyeti ilk kabul eden sahabelerdendir. 34 yaşında iken akrabalarıyla birlikte hicret etmiştir. Gazvelerin hepsine ve bir çok seriyyeye katılmıştır. Bedir Savaşı'nda kılıncının kırılması üzerine Peygamber Efendimiz'in kendisine verdiği sopanın keskin bir kılınca dönüştüğü rivayet edilmiştir. Hazret-i Ukkaşe'nin "avn" ismi verilen bu kılıcı bütün savaşlarda kullandığı rivayet edilmiştir. Süvari olan Hazret-i Ukkaşe'yi Peygamber Efendimiz (ASM) "Arapların en iyi süvarisi bizdedir" şeklinde medhetmiştir. Bu mübarek sahabe Yemame Harbinde Tuleyha bin Huveylid ve kardeşi tarafından şehit edilmiştir. Bu zata duyulan muhabbetten dolayı Türkçe'de "Ökkeş" ismi bilhassa K. Maraş, Gaziantep ve Adıyaman yöresinde istimal edilir olmuştur.

Başka bir yerde ise Hazret-i Sabit bin Kays bin Şemmas'ın (RA) mucizesinin bahsedildiği yerdir. Bu zat hicretten önce müslüman olmuştur. Peygamber Efendimiz (ASM)'i Medinede karşılayanlar arasındadır. Kendisine "hatib-ün nebi" denilmekte idi. Sabit bin Kays (RA) Yemame Harbinde şehit düşmüştür.
 
Üst