kenz-i mahfi
Sorumlu
Münacat: Allah'a yalvarmak, dua, Allah'tan necat için dua. Yalvarmak için yazılan dua veya manzume, manalarına gelir.
"Münacat" kelimesi "necva = gizli fısıltı, iki kişi arasında fısıldamak, fısıldamak, kulağa söylemek" kökünden gelmektedir. Istılahi mana olarak niyaz, dua, yalvarmak manalarına gelir. Dua ve niyaz, insanın şahdamarından insana daha yakın olan Rabbi ile konuşması olduğu için fısıltı ile olması gerektiğinden “münâcât” adını almıştır.
Münacat kelimesinin kökü olan "necva" kelimesi, Kur'an-ı Kerim'de 11 defa zikredilmiştir.
Bir kimsenin ellerini kaldırıp dilediğini Allah'tan gizlice istemesine münacat denildiği gibi Vehhab-ı Kerim'den bir şey istemek için yazılan manzum eserlere de münacat denilmiştir. Genellikle manzum olmakla beraber mensur şekliyle yazılanları da vardır. (Bediüzzaman'ın Münacat Risalesi gibi)
Münacaat kelimesi, tarihsel ve dinî süreçteki meşhur olaylara telmih yapabilen bir özelliğe sahiptir. Okuyucunun çağrışımlar yoluyla daha başka alanlara hayalen gitmesini de sağlar. Dahası necat, münci, naci gibi kurtuluş/kurtulma kökünden müştak bir kelimedir ki yan anlam olarak münacaat bir beladan, cezadan, tehlikeden kurtuluş için, Allah’a sığınarak yalvarmayı ifade eder. Sadece Allah’a sığınmaya ve kurtuluşu O’ndan beklemeye, O’na dua etmeye tahsis edilmiş bir anlam taşır. Yakarış veya yalvarma ise Allah’a yönelik olmayla beraber kulun kula sığınmasını, kulun kuldan ısrarla bir şey talep etmesi için de kullanılır. Yakarış ve yalvarma’da bir beladan kurtuluş söz konusu olmayabilir. Hatta başkası adına, birisinden bir şey isteme yalvarma, rica etme anlamlarını da içine alır. Bundan dolayıdır ki Hazret-i Yunus'un kıssasının anlatıldığı 1. Lem'ada "münacat" kelimesi tam yerinde olarak kullanılmıştır. Bunun haricindeki "yakarış" gibi uyduruk bir kelime ile tesmiye edilmesi mümkün değildir.
"Münacat" Divan edebiyatında bir şiir türüdür. Dua, niyaz ve yalvarmanın şiir şeklinde olanına Divan Edebiyatı'nda "münacat" denilmiştir. Bir edebiyat terimi olarak münâcât, Allah’a yalvarmak, duâ etmek gayesiyle kasîde, gazel, mesnevî, murabba muhammes, müseddes, müsebbâ, müsemmen, mütessâ, muaşşer, musammat, kıt’a, rubaî, beyt gibi hemen hemen bütün nazım şekilleriyle yazılan, konusu Allah’a yalvarış olan şiir türüdür. Genellikle manzum olarak yazılan münâcâtlar, tazarru veya tazarru-nâme olarak isimlendirilmiştir. Daha önceki dinlerde ve ibadet şekillerinde "münacat" gibi bir tarzın olmadığı ve bu şekilde ibadetin İslamiyet ile hayat bulduğu bilinmektedir.
Her beytinin dizeleri kendi arasında uyaklı, aruz vezninin kısa kalıplarıyla yazılan divan şiirinin en uzun nazım biçimine mesnevi denir. Mesneviler 10 bölüme ayrılırlar. Mesnevilerin 3. Bölümüne "Münacat" denilir. Risale-i Nur Külliyatı'nın Şualar kitabından 3.Şua "Münacat Risalesi"dir. Bizce Münacat Risalesi'nin 3. Şua olması tesadüfi değildir. Kasti olarak bu rakam verilmiştir diyebiliriz.
Dua, her şartta her şeyimizle Allah (CC)’tan yardım istemektir. Allah (CC)’a münacat, daha çok muztar haldeyken müsebbib-ül esbaba kalp ile tam teveccüh demektir. Hususan Cenab-ı Hakkın zat, sıfat ve esmasını da vesile kılarak Allah (CC)'a içten gelen yalvarmaya münacaat denir.
Münacat kelimesinin ebced hesabında karşılığı 495'tir.
MÜNACAT kelimesinin külliyatta geçme oranları şöyledir:
Bunların dışında "münacaat" kelimesi olarak 5 defa daha zikredilmiştir.
Külliyatta bu şekilde toplam 189 defa "münacat" kelimesi zikredilmiştir.
Risale-i Nur Külliyatı'nda münacatından bahsedilenler şunlardır:
- Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (ASM)'in pek çok dualarından en meşhur duası olan Cevşen-ül Kebir Münacatı
- Hazret-i Musa (AS)'nin münacatı
- Hazret-i Eyyub (AS)'nin münacatı
- Hazret-i Yunus ibn-i Metta (AS)'nın münacatı
- Hazret-i Azrail (AS)'nin münacatı
- Hazret-i Ali (RA)'nin "Celcelutiye" ve "Ercuze" namlarındaki münacatları
- Hazret-i Gavs-ı Azam Abdulkadir-i Geylani'nin "Vird-ül İşa" namındaki meşhur münacatı
- Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin münacatı
- Veysel Karani'nin meşhur münacatı
Bu meşhur zatların dışında merhum Binbaşı Asım Bey'in duası hakkında Barla Lahikası'nda "Hakikaten merhumun münâcâtı karîn-i icabet olmuş ki, aynı yıl içinde Üstadına bedel, mahkemede, Üstadına zarar gelmemek için "Ya Rabbi, canımı al! Lâ ilâhe illâllah" diyerek mahkemede vefat edip irtihâl-i dâr-ı beka etmiştir. (Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsiaten)" denilmiştir.
Yine Peygamberimiz (ASM) annesi, o dünyaya geldiğinde münacatında "ümmeti ümmeti" işitmiş olduğu 4. Lem'ada zikredilmiştir.
Risale-i Nur Külliyatı'nın Şualar kitabının 3. Şua'ı "Münacat Risalesi"dir. Bu eser fevkalade harika olmakla beraber mensur şeklinde yazılan münacatlar arasında emsalsiz derecededir. Münacatların en güzeli Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin “Münacatı”dır. Bedüzzaman bu münacatını hem marifetullah, hem tefekkür, hem dua, hem de ilmî bir müzakere olarak kaleme almıştır.
Münacat Risalesi Külliyatta 4 yerde geçmektedir. (Şualar, Lem'alar, Tarihçe-i Hayatı, Asa-yı Musa)
Lem'alar kitabının 1.Lem'ası Hazret-i Yunus ibn-i Metta (AS)'nın münacatından bahsetmektedir.
Yine Lem'alar kitabının 2. Lem'ası Hazret-i Eyyub (AS)'un meşhur münacatından bahsetmektedir.
Sözler kitabında 17. Sözün ahirinde "Kalbe Farisi Olarak Tahattur Eden Bir Münacat" başlıklı bir bölüm vardır.
Mektubat kitabında 20. Mektubun 2. Makamının 8. Kelimesi'nde Veysel Karani'nin meşhur münacatı zikredilmiştir.
Münacat kelimesinin karşılığı olarak dua kelimesi beraber zikredilmekle belki manasını tam ifade edemeyeceğimiz bu kelimenin ne manaya geldiğini öğrenmiş oluyoruz.
Mesela:
- Sözler kitabının 15. Söz'ünde "Cin ve ins münacatını ondan alıyor, duasını ondan öğreniyor" denilmek suretiyle münacat kelimesinin tam karşılığı verilmiştir.
- 24. Söz'de "Muhammed-i Arabi (ASM) Cevşen-ül Kebir namındaki münacatında, binbir ismiyle dua ediyor" denilerek yine karşılığı gösterilmiştir.
- Lem'alar kitabının 2. Lem'asında "Hazret-i Eyyub (AS) münacatında, istirahat-i nefs için dua etmemiş..." denilerek yine karşılığı verilmiştir.
"Münacat" kelimesi "necva = gizli fısıltı, iki kişi arasında fısıldamak, fısıldamak, kulağa söylemek" kökünden gelmektedir. Istılahi mana olarak niyaz, dua, yalvarmak manalarına gelir. Dua ve niyaz, insanın şahdamarından insana daha yakın olan Rabbi ile konuşması olduğu için fısıltı ile olması gerektiğinden “münâcât” adını almıştır.
Münacat kelimesinin kökü olan "necva" kelimesi, Kur'an-ı Kerim'de 11 defa zikredilmiştir.
Bir kimsenin ellerini kaldırıp dilediğini Allah'tan gizlice istemesine münacat denildiği gibi Vehhab-ı Kerim'den bir şey istemek için yazılan manzum eserlere de münacat denilmiştir. Genellikle manzum olmakla beraber mensur şekliyle yazılanları da vardır. (Bediüzzaman'ın Münacat Risalesi gibi)
Münacaat kelimesi, tarihsel ve dinî süreçteki meşhur olaylara telmih yapabilen bir özelliğe sahiptir. Okuyucunun çağrışımlar yoluyla daha başka alanlara hayalen gitmesini de sağlar. Dahası necat, münci, naci gibi kurtuluş/kurtulma kökünden müştak bir kelimedir ki yan anlam olarak münacaat bir beladan, cezadan, tehlikeden kurtuluş için, Allah’a sığınarak yalvarmayı ifade eder. Sadece Allah’a sığınmaya ve kurtuluşu O’ndan beklemeye, O’na dua etmeye tahsis edilmiş bir anlam taşır. Yakarış veya yalvarma ise Allah’a yönelik olmayla beraber kulun kula sığınmasını, kulun kuldan ısrarla bir şey talep etmesi için de kullanılır. Yakarış ve yalvarma’da bir beladan kurtuluş söz konusu olmayabilir. Hatta başkası adına, birisinden bir şey isteme yalvarma, rica etme anlamlarını da içine alır. Bundan dolayıdır ki Hazret-i Yunus'un kıssasının anlatıldığı 1. Lem'ada "münacat" kelimesi tam yerinde olarak kullanılmıştır. Bunun haricindeki "yakarış" gibi uyduruk bir kelime ile tesmiye edilmesi mümkün değildir.
"Münacat" Divan edebiyatında bir şiir türüdür. Dua, niyaz ve yalvarmanın şiir şeklinde olanına Divan Edebiyatı'nda "münacat" denilmiştir. Bir edebiyat terimi olarak münâcât, Allah’a yalvarmak, duâ etmek gayesiyle kasîde, gazel, mesnevî, murabba muhammes, müseddes, müsebbâ, müsemmen, mütessâ, muaşşer, musammat, kıt’a, rubaî, beyt gibi hemen hemen bütün nazım şekilleriyle yazılan, konusu Allah’a yalvarış olan şiir türüdür. Genellikle manzum olarak yazılan münâcâtlar, tazarru veya tazarru-nâme olarak isimlendirilmiştir. Daha önceki dinlerde ve ibadet şekillerinde "münacat" gibi bir tarzın olmadığı ve bu şekilde ibadetin İslamiyet ile hayat bulduğu bilinmektedir.
Her beytinin dizeleri kendi arasında uyaklı, aruz vezninin kısa kalıplarıyla yazılan divan şiirinin en uzun nazım biçimine mesnevi denir. Mesneviler 10 bölüme ayrılırlar. Mesnevilerin 3. Bölümüne "Münacat" denilir. Risale-i Nur Külliyatı'nın Şualar kitabından 3.Şua "Münacat Risalesi"dir. Bizce Münacat Risalesi'nin 3. Şua olması tesadüfi değildir. Kasti olarak bu rakam verilmiştir diyebiliriz.
Dua, her şartta her şeyimizle Allah (CC)’tan yardım istemektir. Allah (CC)’a münacat, daha çok muztar haldeyken müsebbib-ül esbaba kalp ile tam teveccüh demektir. Hususan Cenab-ı Hakkın zat, sıfat ve esmasını da vesile kılarak Allah (CC)'a içten gelen yalvarmaya münacaat denir.
Münacat kelimesinin ebced hesabında karşılığı 495'tir.
MÜNACAT kelimesinin külliyatta geçme oranları şöyledir:
Sözler | 28 |
Mektubat | 8 |
Lem'alar | 34 |
Şualar | 36 |
Asa-yı Musa | 12 |
Mesnevi-i Nuriye | 10 |
İşarat-ül İ'caz | 1 |
Barla Lahikası | 6 |
Kastamonu Lahikası | 5 |
Emirdağ Lahikası | 12 |
Sikke-i Tasdik-i Gaybi | 14 |
Tarihçe-i Hayatı | 18 |
Toplam | 184 |
Bunların dışında "münacaat" kelimesi olarak 5 defa daha zikredilmiştir.
Külliyatta bu şekilde toplam 189 defa "münacat" kelimesi zikredilmiştir.
Risale-i Nur Külliyatı'nda münacatından bahsedilenler şunlardır:
- Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (ASM)'in pek çok dualarından en meşhur duası olan Cevşen-ül Kebir Münacatı
- Hazret-i Musa (AS)'nin münacatı
- Hazret-i Eyyub (AS)'nin münacatı
- Hazret-i Yunus ibn-i Metta (AS)'nın münacatı
- Hazret-i Azrail (AS)'nin münacatı
- Hazret-i Ali (RA)'nin "Celcelutiye" ve "Ercuze" namlarındaki münacatları
- Hazret-i Gavs-ı Azam Abdulkadir-i Geylani'nin "Vird-ül İşa" namındaki meşhur münacatı
- Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin münacatı
- Veysel Karani'nin meşhur münacatı
Bu meşhur zatların dışında merhum Binbaşı Asım Bey'in duası hakkında Barla Lahikası'nda "Hakikaten merhumun münâcâtı karîn-i icabet olmuş ki, aynı yıl içinde Üstadına bedel, mahkemede, Üstadına zarar gelmemek için "Ya Rabbi, canımı al! Lâ ilâhe illâllah" diyerek mahkemede vefat edip irtihâl-i dâr-ı beka etmiştir. (Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsiaten)" denilmiştir.
Yine Peygamberimiz (ASM) annesi, o dünyaya geldiğinde münacatında "ümmeti ümmeti" işitmiş olduğu 4. Lem'ada zikredilmiştir.
Risale-i Nur Külliyatı'nın Şualar kitabının 3. Şua'ı "Münacat Risalesi"dir. Bu eser fevkalade harika olmakla beraber mensur şeklinde yazılan münacatlar arasında emsalsiz derecededir. Münacatların en güzeli Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin “Münacatı”dır. Bedüzzaman bu münacatını hem marifetullah, hem tefekkür, hem dua, hem de ilmî bir müzakere olarak kaleme almıştır.
Münacat Risalesi Külliyatta 4 yerde geçmektedir. (Şualar, Lem'alar, Tarihçe-i Hayatı, Asa-yı Musa)
Lem'alar kitabının 1.Lem'ası Hazret-i Yunus ibn-i Metta (AS)'nın münacatından bahsetmektedir.
Yine Lem'alar kitabının 2. Lem'ası Hazret-i Eyyub (AS)'un meşhur münacatından bahsetmektedir.
Sözler kitabında 17. Sözün ahirinde "Kalbe Farisi Olarak Tahattur Eden Bir Münacat" başlıklı bir bölüm vardır.
Mektubat kitabında 20. Mektubun 2. Makamının 8. Kelimesi'nde Veysel Karani'nin meşhur münacatı zikredilmiştir.
Münacat kelimesinin karşılığı olarak dua kelimesi beraber zikredilmekle belki manasını tam ifade edemeyeceğimiz bu kelimenin ne manaya geldiğini öğrenmiş oluyoruz.
Mesela:
- Sözler kitabının 15. Söz'ünde "Cin ve ins münacatını ondan alıyor, duasını ondan öğreniyor" denilmek suretiyle münacat kelimesinin tam karşılığı verilmiştir.
- 24. Söz'de "Muhammed-i Arabi (ASM) Cevşen-ül Kebir namındaki münacatında, binbir ismiyle dua ediyor" denilerek yine karşılığı gösterilmiştir.
- Lem'alar kitabının 2. Lem'asında "Hazret-i Eyyub (AS) münacatında, istirahat-i nefs için dua etmemiş..." denilerek yine karşılığı verilmiştir.