Karneyle Aran Nasıl :)

heysem

Well-known member
Karneyle Aran Nasıl

1-Karne neyin habercisidir?
A-Gözyaşı ve kâbusun.
B- Tatilin.
C- Hediyenin.
D- Babaların sinirli halinin.

2-Karnedeki zayıftan kim sorumludur?
A- Ben sorumlu değilim gerisine karışmam.
B- Öğrenci
C- Aile.
D- Öğretmen.

3- Aşağıdaki karnelerin hangisi daha sevimlidir?
A- Sağlık karnesi.
B- Öğrenci karnesi.
C- Ekmek karnesi
D- Maaş karnesi.

4- Hangisi karnedeki berbat notlarınızı değiştirmekte kullandığınız yöntemlerden değildir?
A- Tarayıcı ve bilgisayar.
B- Bu soru beni ilgilendirmiyor.
C- Tükenmez kalem silgisi.
D- Çamaşır suyu.

5- Karneyi soran dedenize ne cevap verirdiniz?
A- Babamlar söylemedi mi?
B- Tabii ki hepsi pek iyi dedeciğim.
C- İyi diyelim iyi olsun.
D- Teşekkürü bir puanla kaçırdım, matematikçi notumu yedi.

Değerlendirme
Şeçeneklerin arasında;

A şıkkı fazlaysa: Derslerden, karnelerden ve karne muhabbetlerinden nefret ediyorsun. Ama kırık notları değiştirmekte profesyonelsin. Bence sen bu işleri bırak. Yoksa aylak olacaksın.

B şıkkı fazlaysa: Seni tebrik etmem gerek. Çalıştın başardın tatil senin hakkın.

C şıkkı fazlaysa: Kabul et derslerinde çok başarılı değilsin. Ortalama bir öğrencisin. Ama yine de hediyeni istiyorsun.

D şıkkı fazlaysa: Sen de kabahati hep başkalarında arıyorsun be kuzum. Biraz daha gayret et!

e-karne-full.jpg
 

israfil

Active member
herşey bütün suç mebindir eğitim sistemini böyle rezalet duruma getiren mebdir gereğinide hükümetin yapması lazım...

Türk eğitim sistemi 2005 yılında "Yapılandırmacılık" yaklaşımına göre yeni baştan dizayn edildi. Gelmiş geçmiş en iyi yaklaşımdır. Eğitimde hükümet devrim yaptı, milletin haberi yok. Ama en büyük sorun 'eski kafa' öğretmenler. Devletin Türk gençliğine yapabileceği en büyük iyilik emeklisi gelmiş tüm öğretmenleri zorunlu emekliye ayıracak aslında. Ama bir sürü laf ederler, o yüzden kendileri emekli olana kadar bu iş böyle gidecek.
 

israfil

Active member
teknik resimi bende üni 1de görmüştüm..Nasıl geçtim bilmiyorum,çok saçma bi ders,yok şekle tepeden bakarak çiz,sağdan bakarak çiz,soldan bakarak çiz..Bir öğretmen neden bu dersten öğrencileri zorlar anlayamıyorum..Bazen bi çizginin üstünden istemeyerek bi kez daha geçtiğim olurdu,hoca yok çizgiler homojen olmamış derdi..ey allahım
sen şekle soldan baktığında çizdiğim şekilde görüyor musun,görmüyor musun..e daha ne kurcalıyosun..

bence kağıt üzerine böyle saçma sapan çizdirmektense direk autocad veya 3dmax da çizdirilmeli...ama hangi hoca ayak uydurabilir bilmem..kafalar değişmeli önce..

Bir üniversitedeki hocalar, bir de askeriyedeki komutanlar.. Bir üçüncüsü yok bu tiplerin..
 

israfil

Active member
Ben yapılandırmacılık sisteminin ülkemizde tutacağını sanmıyorum..Ha çok güzel bir modeldir..Öğrenci bilgiyi kendisi üretiyor,yorumluyor,öznelleştiriyor,eğitim sürecinde aktif falan falan ama.....
Ama ülkemizde tutmaz,hocalar öğretmen odasında ek ders ücreti hesaplıyorsa,"ben kitaptakini okuyup geçeyim bazen dersler boş geçsede olur ödevi ver gitsin nasılsa öğrencinin işi o araştıracak tabi ki" mantığı varsa;bilgiyi üreten öznelleştiren kişi veli oluyor,çünkü tüm ödevleri onlar yapıyor...Öğrenci de yazık garibim hiçbişey anlamıyor...

Valla hocam öyle bi tutar ki... Olması gereken şey de budur zaten. Öğretmen rehber konumundadır. Öğrenci bilgiyi öğrenirken anlamlandırır. İşin özünde öğrenme de zaten bu anlamlandırma ve yapılandırma sürecidir.

Bu bir ütopya değildir. Bir üst mertebedir, doğru. Ancak ulaşılması imkansız bir hedef değildir. Pratik hayata uygulabilir mi? Elbette. Uygulanabiliyor mu? Nispeten evet. Başarılı mı? Fevkalade..

Geleneksel öğretim stratejileri bize ne kazandırdı hocam? Bir öğrenciye ilköğretimin birinci kademesinde (4) İngilizce öğretilmeye başlandı. Ben bunu düşünüp duruyorum. Yok böyle birşey yahu. 12-13 yıl boyunca İngilizce dersleri veriliyor. Ve öğrenci üniversiteden mezun oluyor. Ben üniversiteden mezun olurken pek çok arkadaşım vardı, akademisyen kalacak ama Üds'den 50 alamıyor. (Dil yeterliliğinin bu tarz sınavlarla ölçülmesi de ayrı bir mevzu.)

Hangi üniversite mezunu "-Hi, How are you? -Fine, Thanks. And you? -Fine. Thank you."dan öte 2 tane ard arda İngilizce cümle kurabiliyor? Bir insana 13 yıl boyunca temel İngilizce öğreteceksiniz, 13 yıl harcayacaksınız. Girdiye, sürece bakınız ya, müthiş birşey. Ama çıktıya bakın. Koskoca bir hiç. Ya ben zeka geriliği olmayan herhangi bir insana, hangi dil-din-ırk-milliyetten olduğu hiç önemli değil, sadece 1 ayda bizim üniversite mezunlarımızın çoğunun bildiğinden daha iyi İngilizce öğretirim. Peki bu neden böyle? Bİrçok nedeni var aslında ama en önemli neden geleneksel metodlar.

Ben lise hazırlık sınıfında "giraffe" kelimesini hatalı telaffuz ettim diye 250 sefer o kelimeyi yazma cezası almıştım. Düşünüyorum da, bir öğretmenimiz vardı. Hâlâ adı-soyadı aklımda, 2 haftada 3 tane 144 yaprak kareli metod defter bitirtmişti bize. Sonra üniversiteye okutman gitti de, nefes aldık. Bu kadar sıkı bir eğitim veriyorlar. Ama sabahtan akşama kadar ezber yapmaktan tek bir kelime üretmeye fırsat kalmıyor. İşte yapılandırmacılık buna bir son veriyor. Türk eğitim sistemini pek çok açıdan değerlendirebilirim. Ancak şu aşamada gerekli değil. Sadece şu kadarını söyleyebilirim ki, üniversitede bir doçentten bir ders almıştım, çok kısa bir süre. Bu ücretsiz dağıtılan kitaplar yeni sayılırdı. "Arkadaşlar" demişti, "Yalnızca bu yeni dağıtılan kitaplar bile eğitimde bir devrimdir. Ücretsiz dağıtılması değil, bu şekilde yeni baştan tasarlanması ve hazırlanması, Türk eğitim sisteminin en önemli devrimleri arasında yerini alır." Hükümet taraftarı birisi olduğunu da sanmıyorum kendisinin.

Bizim öğrencilerimiz bu sistemle yetişirlerse, sen gör hocam, ne cevherler çıkıyor. Üniversitede teknik eğitimde okuyan bir bilgisayarcı arkadaşım, bir teknik liseye staja gitmişti. "Yahu" dedi birgün, "Hoca sınıfta bir soru çözecek, çocuklar zehir gibi, 'hocam ben sizin çözdüğünüz yoldan çözmedim, şu şu yoldan gittim' diyor çocuğun biri. Hoca geliyor çocuğun masasına, bilgisayarda gittiği yolu inceliyor, 'Aferin oğlum, bu da farklı bir yöntem, doğru' demek zorunda kalıyor." demişti. Ne özel bir okul bu, ne kolej, ne de elit kesime hitap eden bir eğitim birimi. Öyle Anadolunun büyük şehirlerinden birisi işte.

Bizde ne cevherler var hocam, tel lazım olan yollarını açmak. Kendimden çok örnek verdim ama beraber kaldığım başka bir bilgisayarcı kendi arkadaşlarıyla robot yapıp yarışmalara gidiyorlardı, üniversitenin ya da başka bir kurum ya da kuruluşun hiçbir desteği olmaksızın, sadece bir asistanın bir aylık maaşını ortaya koymasıyla olan şeyler.

Ama haklı olduğunuz nokta da şu: Bizim öğretmenlerimiz henüz bunun farkında değiller. İşte bu yüzden özellikle belli yaşın üstündekilerin tasfiyesi gerekiyor. Sırtını devlete dayamak mevzusu vardır ya hani, bunu yıkmak gerekiyor. Ne de olsa o maaş geliyor, niye kendini sıkıntıya soksun ki? Dediğiniz gibi, özellikle çağdaş değerlendirme yaklaşımları (portfolyo değerlendirme vs) veliyi de aktif yaparken, sağolsun öğretmenlerimiz sadece veliyi aktif kılıyor. Tamamen tembellik, başka birşey değil. İşte bu zihniyet bizi bitiriyor. Üstad Hazretlerinin özellikle eski eserlerde bu mevzulara değindiğini görüyoruz nitekim. Hususen Münazarat'ı hatırlayacaksınız hemen.

Bu mutlaka zaman içinde gerçekleşecektir hocam. Ben kendi iç dinamiklerimize sonuna kadar güveniyorum. Ümitsiz olmamak lazım. Akif merhum diyor ya: "Ye's öyle bir bataktır ki: Düşersen boğulursun / Ümide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!"

Selametle..
 
Üst