Kaç Kişi Çıkabilir?

Livza

Well-known member
“Kim Allah’a güzel bir borç verecek olursa, Allah da onun karşılığını kat kat verir ve ayrıca onun çok değerli bir mükâfatı da vardır” (Hadid 11) ayeti indiğinde sahabeden Ebuddehdah, Hz. Peygambere döner ve “Allah hiçbir şeye muhtaç değilken bizden borç mu istiyor?” der.

Hz. Peygamber, “Allah bununla sizi Cennet’e koymak istiyor” buyurur. Ebuddehdah, “Ya Resulûllah şimdi ben Rabbime borç verirsem bunun için beni ve çocuklarımı Cennet’e koyacağını taahhüt mü ediyor?” diye sorar.

Efendimiz, “Evet” deyince, “Öyleyse elini bana uzat ey Allah’ın Resulü, benim iki bahçem var biri yukarıda diğeri aşağıda. Vallahi bunlardan başka da hiçbir şeyim yok, ikisini de Allah’a borç vermek istiyorum” der.

Efendimiz ise, “Onlardan birini Allah için bağışla diğerini kendin ve ailenin geçimi için bırak” buyurur. Bunun üzerine kararını verir ve “Çok sevdiğim 600 ağaçlık hurma bahçemi Rabbime borç veriyorum” der. Hazreti Peygamber Ebuddehdah’a döner ve “Buna karşılık sana Cennet verilecektir” buyurur.

Hz. Peygamberle sahabesi arasında geçen bu olayı okuduğumda, servetlerine servet katma yarışı içinde olan bu günün Müslümanlarını düşündüm ve sordum:

Acaba kaç kişi malını hiç düşünmeden, gelecek kaygısı yaşamadan Allah için bağışlayabilir? Kaç kişi israfa varan harcamalarından kısıp yoksulu gözetebilir? Kaç kişi, servetinden Allah için bağışlayabilir? Bütün bu soruların bizi götürdüğü yeri görebilmek için “ne kadar samimi olduğumuza” bakmalıyız.

Kuşkusuz Efendimizin en yakınında yer alan sahabe, Allah’ı görür gibi inanıyordu. O yüzden onlara vermek de katlanmak da zor gelmezdi. Oysa bu gün bizler, böyle bir samimiyetten uzak bir hayat yaşamaktayız.

Elbette Allah’a ve Resulü’ne bağlılığını yaşantısı ile ifade eden, malını, canını, mülkünü, vaktini ve emeğini bu yolda sarf eden samimi Müslümanlar tarihin her safhasında olmuştur ve onların ihlâs ve samimiyetleri ile yeryüzüne rahmet yağmaktadır. Ancak bu kimseler karanlığın içinde parlayan yıldızlar kadar azdır…

Hele hele günümüzde malından vermek insanlara canlardan vermekten daha zor gelir. Çünkü kapitalist zihniyetin içinde yer alan ya da kıyısından geçen kimseler servetlerini sahipleniyor, “Her şey benim, her şeye sahip olmalıyım” anlayışı ile yaşıyorlar. Oysa dünya, bir Müslüman için, ahiret yurduna ait birikim elde etmenin dışında bir anlam ifade etmez…

Fatma Tuncer
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Çok güzel bir yazı özelliklede Hadis-i Şerifi okurken duygulanmamak elde değil..

Kapitalizm den söz ettiniz. Farklı bir açı ile de bakacak olursak bunun iki dünyevi nedeni vardır. Birincisi Yaşlı ve Orta çağ neslin zamanında yaşadığı büyük yoksulluklar ( İlk ve Orta Cumhuriyet Tarihi) ikincisi ise yeni neslin varlık içinde yetişmesi yokluğun ne olduğunu bilememesi..

İlkindeki insanlarımız yokluk mücadelesi ile mücadele etmekten ve dinin ve imanın öğretilmesi yasaklandığı zamanlarda olduğundan bu toplum erkan-ı imaniyeden uzak büyümüştür hali ile şimdide yokluk kaygısını taşımaktadır.

İkincisindeki nesil ise varlığın verdiği sarhoşluk ve anne ve babalarının iman ve din eksiklikleri ile büyümeleri neticesinde, egoist bir nesil olarak yetişmiş oldu.

Risale-i Nur bu hastalıkların reçetesini Divan-ı Harbi Örfi ve iktisad risalelerinde ve sair risalelerde ifade etmiştir.
 
Üst