İşarat-ül İ'caz / İhya-yı Ervah'dan

Ahmet.1

Well-known member
Üçüncü Mesele
ﺛُﻢَّ ﻳُﻤِﻴﺘُﻜُﻢْ Sonra öleceksiniz) ukdesini açar.

Evet mevtin de hayat gibi mahluk olduğuna, mevtin i'dam ve adem-i mahz olmadığına delalet eder. Mevt, ancak ruhun cesed kafesinden çıkmasıyla tebdil-i mekân etmesinden ibarettir. Ukde: Düğüm, bağ.
Mevt: Ölüm.
Adem-i mahz: Tamamen yok olma.
Delalet: Delil olma, yol gösterme.
Tebdil-i mekân: Mekan değiştirme, yer değiştirme.


Ve keza nev'-i beşerde mevcud emarat ve işarat-ı kesîreden kat'iyyetle anlaşılır ki, insan öldükten sonra birşeyi bâki kalır; o şeyi de, ancak ruhtur. Demek ruhun bekası, hâsse-i zâtiyedir. Bu hâsse-i zâtiyenin bir ferdde mevcud olması, nev'in tamamında mevcud olmasını istilzam etmekle; mûcibe-i cüz'iyenin mûcibe-i külliye hükmünde olduğuna bir misal teşkil ediyor. Binaenaleyh mevt, hayat gibi bir mu'cize-i kudrettir. Yoksa hayat şartları bulunmadığından ademin dairesine girmiş değildir.
Keza: Böylece, bunun gibi, bu dahi öyle.
Nev'-i beşer: İnsan türü, insanlar.
Emarat: Emareler, belirtiler, ipuçları.
İşarat-ı kesîre: Çok işaretler.
Kat'iyyet: Kesinlik.
Beka: Sonsuzluk, devamlılık.
Mevcud: Var olan, varlık.
İstilzam: Gerektirme, gerekli olma.
Mûcibe-i cüz'iye: Hüküm fertlerin bir kısmı üzerine olan olumlu kaziyelerdir.
Mûcibe-i külliye: Müsbet ve umumi olan kaziye.
Kaziye: Bir kararı ifade eden söz. *Fikir, ifade.
Binaenaleyh: Bundan dolayı.
Mu'cize-i kudret: Güç mucizesi.
Adem: Yokluk, hiçlik.




S- Ölüm nasıl nimet olur ve ne suretle nimetlerin sırasına dâhil edilmiştir?

C- Evvelâ: Ölüm, saadet-i ebediyeye mukaddemedir; bu itibarla nimet sayılabilir. Çünki nimetin mukaddemesi de nimettir. Nitekim vâcibin mukaddemesi, vâcib; haramın mukaddemesi, haramdır.

Sâniyen: Ölüm, muzır hayvanlarla dolu bir hapisten geniş bir sahraya çıkmak gibidir. Binaenaleyh ruh, cesed kafesinden çıkarsa necat bulur.

Sâlisen: Ölüm olmasaydı, küre-i Arz nev'-i beşeri istiab edemezdi ve nev'-i beşer müdhiş perişaniyetlere maruz kalırdı.

Râbian: İhtiyarlık yüzünden öyle bir dereceye gelenler var ki, tekâlif-i hayatiyeye kàdir olamaz, daima ölümünü isterler.

İşte bunun için, ölüm nimettir.


Said Nursi



Saadet-i ebediye: Bitmez ve tükenmez sonsuz mutluluk.
Mukaddeme: Başlangıç, giriş, önsöz.
Sâniyen: İkinci olarak.
Binaenaleyh: Bundan dolayı.
Necat: Kurtuluş.
Sâlisen: Üçüncü olarak.
Küre-i Arz: Yer küre, dünya.
Nev'-i beşer: İnsan türü, insanlar.
İstiab: İçine almak, kaplamak.
Perişaniyet: Perişanlık.
Maruz: Uğrayan, uğrar durumda, uğramış, hedef.
Râbian: Dördüncü olarak.
Tekâlif-i hayatiye: Hayata ait yükümlülükler.
Nimet: İyilik, lütuf.
 

Ahmet.1

Well-known member
Aklı başında olan insan, ne dünya umûrundan kazandığına mesrur ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz. Zira dünya durmuyor, gidiyor. İnsan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun. Bak, ihtiyarlık şafağı kulakların üstünde tulû etmiştir. Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış. Vücudunda tavattun etmeye niyet eden hastalıklar, ölümün keşif kollarıdır. Maahâzâ ebedî ömrün önündedir. O ömr-ü bâkide göreceğin rahat ve lezzet ancak bu fâni ömürde sa’y ve çalışmalarına bağlıdır. Senin o ömr-ü bâkiden hiç haberin yok. Ölüm sekeratı uyandırmadan evvel uyan! Mesnevi-î Nuriye
 
Üst