İnsan bir yolcudur...

Ahmet.1

Well-known member
İ'lem Eyyühel-Aziz!(Ey aziz bil.)
İnsan bir yolcudur. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder. Her iki hayatın levazımatı, Mâlik-ül Mülk tarafından verilmiştir. Fakat o levazımatı, cehlinden dolayı tamamen bu hayat-ı fâniyeye sarfediyor. Halbuki, o levazımattan lâakal onda biri dünyevî hayata, dokuzu hayat-ı bâkiyeye sarfetmek gerektir. Acaba birkaç memleketi gezmek için hükûmetten yirmidört lira harcırah alan bir memur, ilk dâhil olduğu memlekette yirmiüç lirayı sarfederse, öteki yerlerde ne yapacaktır? Hükûmete ne cevab verecektir? Böyle yapan kendisine akıllı diyebilir mi? Binaenaleyh Cenab-ı Hak her iki hayat levazımatını elde etmek için yirmidört saatlik bir vakit vermiştir. Çoğunu aza, azını çoğa vermek suretiyle, yirmiüç saat kısa ve fâni olan dünya hayatına, hiç olmazsa bir saatı da beş namaza ve bâki ve sonsuz uhrevî hayata sarfetmek lâzımdır ki dünyada paşa, âhirette geda olmasın!

Sabavet: Çocukluk.
Haşr: Yeniden diriliş. Dünyadan ölümle ayrılanların ahirette Allah(cc) tarafından tekrar diriltilip toplanması.
Ebed: Ebedilik, sonu olmamak, sonsuzluk.
Levazımat: Lüzumlu şeyler, gerekenler, gerekli şeyler, gereklilier.
Mâlik-ül Mülk: Mülkün sahibi, kainatın ve içindekilerin gerçek sahibi.
Cehl: Cahillik, bilgisizlik.
Hayat-ı fâniye: Fani hayat, geçici hayat.
Lâakal: En azından, hiç olmazsa.
Hayat-ı bâkiye: Baki hayat, ölümsüz ve sonsuz hayat (Ahiret hayatı).
Harcırah: Yol harçlığı, yol parası, yol masrafı.
Binaenaleyh: Bundan dolayı.
Fâni: Geçici, gelip geçici, kaybolan.
Bâki: Ebedi, sonsuz, ölümsüz olan.
Uhrevî: Ahrete ait, ahretle alakalı, öbür dünya ile ilgili.
Geda: Fakir, dilenci.


Mesnevi-i Nuriye
 
Üst