Serdar Yýldýrým
Member
LİTTLE CHİLD
KÜÇÜK ÇOCUK
With pearls in his eyes and pain in his heart
Gözlerinde inci, yüreğinde sancı
The little child is crying being lost in darkness
Karanlıkta kaybolmuş ağlıyor küçük çocuk
You mightn’t have a house or parents
Belki evin yokmuş senin, anan-baban yokmuş senin
You mightn’t have anybody, you might have been scorned
Kimselerin yokmuş senin, belki seni hor görmüşler
Whatever happens and happens
Ne olursa olsun, olsun, ne olursa olsun
The time and the days will pass
Zaman akıp gidecek, günler gelip geçecek
One day might come and you might be consoled little child.
Belki bir gün gelecek teselliyi bulacaksın küçük çocuk.
X X X
With pearls in his eyes and pain in his heart
Gözlerinde inci, yüreğinde sancı
The little child is crying being lost in darkness
Karanlıkta kaybolmuş ağlıyor küçük çocuk
You’d had various troubles making you get lost
Türlü türlü derdin varmış, dertler seni senden çalmış
Strangers had taken the little money you deserve
Hakkın olan üç kuruşu o yabancı eller almış
Whatever happens and happens
Ne olursa olsun, olsun, ne olursa olsun
The time and the days will pass
Zaman akıp gidecek, günler gelip geçecek
One day might come and you might be consoled little child.
Belki bir gün gelecek teselliyi bulacaksın küçük çocuk.
A STREET MAN
BİR SOKAK ADAMI
Many years ago an afternoon
Bundan yıllar önce bir akşamüstü
Tired of the arc on the way home
Yorgun, argın eve dönerken
I see him as she passed
Yanından geçerken gördüm onu
Drawn in a dark corner
Çekilmiş bir köşeye karanlıklarda
Bread in his hand, was eating bread
Elinde ekmeği, ekmek yiyordu
By bread additives to tears
Gözyaşlarını ekmeğine katık ederek
Sobbing, crying
Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu
I saw a poor, poor me too
Bir fakir gördüm, benden de fakir
I saw a poor, poor me too.
Bir yoksul gördüm, benden de yoksul.
XXX
In a world where man's man crush
İnsanın insanı ezdiği bir dünyada
It was not easy for him to live
Yaşamak onun için kolay değildi
There was no house, no money had
Ne evi vardı, ne parası vardı
What were safe, what car
Ne kasası vardı, ne arabası
The streets of his home, loneliness, his friendly
Sokaklar onun evi, yalnızlık onun dostu
Years ago, it was an abandoned street children
Yıllar önce terkedilmiş bir sokak çocuğuydu
What has changed in the years after the man was a street.
Yıllar sonra ne değişti bir sokak adamı oldu.
THE OLD MAN’S TEARS
YAŞLI ADAMIN GÖZYAŞLARI
Once upon a time I had watched a play somewhere
Yıllar önce bir yerlerde bir oyun seyretmiştim
There was a curled old man in that play
Bu oyunda iki büklüm yaşlı bir adam vardı
Wearing ragged clothes
Yırtık pırtık elbise vardı üstünde
Having meaningless glance in his eyes
Anlamsız bakışlar vardı gözünde
Being too old, having no energy left, and being deserted,
Yaşı geçmiş, işi bitmiş, terkedilmiş
Left alone, having lived nothing
Yalnız kalmış, yaşamamış ihtiyarın
X X X
His tears had neither stopped nor finished
Yaşlı adamın gözyaşları durup dinmek bilmezdi
He had so much trouble that hadn’t ever finished
Dertler ne kadar fazla bitip tükenmek bilmezdi
Breathing was his profit, living was his only ambition
Nefes almak kazancıydı, yaşamak tek amacıydı
Having played the greatest tragedy in the world
Perdesi olmayan bu hayat sahnesinde
On the life stage without curtains
Dünyanın en acıklı oyununu oynadı
He had passed on, do you have a clue?
Göçtü gitti aramızdan, haberin var mı?
END
SON
KÜÇÜK ÇOCUK
With pearls in his eyes and pain in his heart
Gözlerinde inci, yüreğinde sancı
The little child is crying being lost in darkness
Karanlıkta kaybolmuş ağlıyor küçük çocuk
You mightn’t have a house or parents
Belki evin yokmuş senin, anan-baban yokmuş senin
You mightn’t have anybody, you might have been scorned
Kimselerin yokmuş senin, belki seni hor görmüşler
Whatever happens and happens
Ne olursa olsun, olsun, ne olursa olsun
The time and the days will pass
Zaman akıp gidecek, günler gelip geçecek
One day might come and you might be consoled little child.
Belki bir gün gelecek teselliyi bulacaksın küçük çocuk.
X X X
With pearls in his eyes and pain in his heart
Gözlerinde inci, yüreğinde sancı
The little child is crying being lost in darkness
Karanlıkta kaybolmuş ağlıyor küçük çocuk
You’d had various troubles making you get lost
Türlü türlü derdin varmış, dertler seni senden çalmış
Strangers had taken the little money you deserve
Hakkın olan üç kuruşu o yabancı eller almış
Whatever happens and happens
Ne olursa olsun, olsun, ne olursa olsun
The time and the days will pass
Zaman akıp gidecek, günler gelip geçecek
One day might come and you might be consoled little child.
Belki bir gün gelecek teselliyi bulacaksın küçük çocuk.
A STREET MAN
BİR SOKAK ADAMI
Many years ago an afternoon
Bundan yıllar önce bir akşamüstü
Tired of the arc on the way home
Yorgun, argın eve dönerken
I see him as she passed
Yanından geçerken gördüm onu
Drawn in a dark corner
Çekilmiş bir köşeye karanlıklarda
Bread in his hand, was eating bread
Elinde ekmeği, ekmek yiyordu
By bread additives to tears
Gözyaşlarını ekmeğine katık ederek
Sobbing, crying
Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu
I saw a poor, poor me too
Bir fakir gördüm, benden de fakir
I saw a poor, poor me too.
Bir yoksul gördüm, benden de yoksul.
XXX
In a world where man's man crush
İnsanın insanı ezdiği bir dünyada
It was not easy for him to live
Yaşamak onun için kolay değildi
There was no house, no money had
Ne evi vardı, ne parası vardı
What were safe, what car
Ne kasası vardı, ne arabası
The streets of his home, loneliness, his friendly
Sokaklar onun evi, yalnızlık onun dostu
Years ago, it was an abandoned street children
Yıllar önce terkedilmiş bir sokak çocuğuydu
What has changed in the years after the man was a street.
Yıllar sonra ne değişti bir sokak adamı oldu.
THE OLD MAN’S TEARS
YAŞLI ADAMIN GÖZYAŞLARI
Once upon a time I had watched a play somewhere
Yıllar önce bir yerlerde bir oyun seyretmiştim
There was a curled old man in that play
Bu oyunda iki büklüm yaşlı bir adam vardı
Wearing ragged clothes
Yırtık pırtık elbise vardı üstünde
Having meaningless glance in his eyes
Anlamsız bakışlar vardı gözünde
Being too old, having no energy left, and being deserted,
Yaşı geçmiş, işi bitmiş, terkedilmiş
Left alone, having lived nothing
Yalnız kalmış, yaşamamış ihtiyarın
X X X
His tears had neither stopped nor finished
Yaşlı adamın gözyaşları durup dinmek bilmezdi
He had so much trouble that hadn’t ever finished
Dertler ne kadar fazla bitip tükenmek bilmezdi
Breathing was his profit, living was his only ambition
Nefes almak kazancıydı, yaşamak tek amacıydı
Having played the greatest tragedy in the world
Perdesi olmayan bu hayat sahnesinde
On the life stage without curtains
Dünyanın en acıklı oyununu oynadı
He had passed on, do you have a clue?
Göçtü gitti aramızdan, haberin var mı?
END
SON