İ'lem Eyyühel-Aziz!

Ahmet.1

Well-known member
Aklım yürüyüş yaparken, bazan kalbimle arkadaş olur. Kalb zevkiyle bulduğu şeyi akla veriyor. Akıl bervech-i mutad bürhan şeklinde bir temsil ile ibraz ediyor. Meselâ: Fâtır-ı Hakîm'in kâinattan sonsuz bir uzaklığı olduğu gibi, sonsuz bir kurbiyeti de vardır. Evet ilim ve kudretiyle bâtınların en bâtınında bulunduğu gibi; fevklerin de en fevkinde bulunuyor. Hiçbir şeyde dâhil olmadığı gibi, hiçbir şeyden de hariç değildir. Evet âsâr-ı rahmetine mazhar olan sath-ı arzda mamulât-ı kudrete bak ki, bir parça bu sırra vâkıf olasın.
Bervech-i mutad: Âdet olduğu gibi, alışıldığı üzere.
Bürhan: Kesin delil, ispat vasıtası.
İbraz: Gösterme, ortaya koyma.
Fâtır-ı Hakîm: Sonsuz hikmet sahibi yaratıcı, herşeyi faydalı ve gayeli yapan yaratıcı.
Kurbiyet: Yakınlık.
Kudret: Güç.
Bâtın: İç, görünmeyen, iç yüz.
Fevk: Üst.
Êsâr-ı rahmet: Rahmet eserleri.
Sath-ı arz: Arzın sathı, dünya yüzü, yerin yüzü.
Mamulât-ı kudret: Kudretin imal ettikleri, Allah'ın (cc) sonsuz gücünün yaptıkları.


Meselâ: Biri arzda diğeri semada veya biri şarkta diğeri garbda iki şeyi bir anda yaratan Sâni'in, o yaratılan şeylerin arasındaki uzaklık kadar uzaklığı lâzımdır. Ve keza her şeyin kayyumu olduğu cihetle de, her şeyin nefsinden daha ziyade bir kurbiyeti de vardır. Bu sır, daire-i vücub, tecerrüd ve ıtlak hasaisindendir. Ve fâil-i aslînin mahiyetiyle, zıllî olan münfail arasındaki mübayenet-i lâzımesidir. Meselâ: Şems timsallerine kayyum olduğu için fevkalhad onlara bir kurbiyeti vardır. Âyinedeki zıll ve gölge ile semada bulunan asıl arasındaki mesafe kadar da bu'diyeti vardır.
Sâni': Sanatkar yaratıcı.
Keza: Böylece, bunun gibi, bu dahi öyle.
Kayyumu: Ayakta tutanı, dayanağı ve yıkılmaktan koruyucusu.
Daire-i vücub: Vücub dairesi, varlığı zorunlu olup, aksi düşünülemez olan saha.
Tecerrüd: Sıyrılmak, kurtulmak, ayrılmak, her türlü şartların ve bağların dışında kalmak.
Hasais: Hususi özellikler, hassalar, nitelikler.
Fâil-i aslî: Asıl iş yapan.
Zıllî: Gölge ile alakalı.
Mübayenet-i lâzıme: Lâzım olan zıtlık, gereken ayrılık.
Bu'diyet: Uzaklık.


Said Nursi
 
Üst