Hz. Nesîbe (r. anhâ)

Muvahhid1

Well-known member
Uhud Savaşı sırasında her şey Müslümanların lehine iken düşman bir anlık boşluğu değerlendirerek Müslümanları yenilgiye uğratmıştı. Bu durumda İslâm ordusundan birçok kişi mağlup olmanın telâşıyla cepheyi terk etmeye başlayınca, Resûlullah (sav) de kendisini korumaya çalışan bir avuç sahâbe ile yalnız kalmıştı.

Böyle bir anda elbette ki Efendimiz (sav)’i kanlarının son damlasına kadar koruyacak askerleri vardı. Fakat içlerinden birisi farklıydı. O, Hz. Nesîbe (r.anhâ) idi.

Hz. Nesîbe, o anı şöyle anlatıyor: “Ben, kocam ve iki oğlum Resûlullah Aleyhisselâtü Vesselam’ın önünde çarpışıyor, müşrikleri ondan uzaklaştırmaya çalışıyorduk. Resûlullah, benim yanımda kalkan bulunmadığını gördü. Yanında kalkan bulunan birisine: ‘Ey kalkan sâhibi! Kalkanını çarpışana bırak!’ buyurdu.

Bırakınca onu Allahın Resûlü aldı, ben de ondan alıp kalkanla korundum. Ancak at üzerinde bir adam gelip bana bir kılıç darbesi indirdi. Ben de onun atının ayaklarına kılıçla vurunca, at arkasının üzerine yıkıldı. Peygamberimiz (asm): ‘(Ey Ümmü) Ümâre’nin oğlu! Annene, annene yardım et!’ diyerek oğluma seslendi. Oğlum bana yardım edince, müşriki öldürdüm. Müslümanlar Resûlullah (asm)’ın yanından uzaklaştıkları zaman, İbn Kamia: ‘Bana Muhammed’i gösterin! Eğer o kurtulursa, ben kurtulmam!’ diyordu. Bunun üzerine, ben, sancaktar Mus’ab b. Umeyr ve Resûlullah (asm)’ın yanında sebat eden bazı sahâbeler, Resûlullah (asm)’ın önüne gerildik. İşte o zaman, İbn Kamia kılıçla vurup beni de ağır şekilde yaraladı. Ben de ona kılıçla darbeler indirdim. Fakat Allah düşmanının üzerinde iki kat zırh gömlek bulunuyordu.”

Hz Nesîbe’nin yara aldığını gören Efendimiz (sav) Nesîbe Hâtun’un oğlu Abdullah’a “Annenin yarasını sar! Senin annenin makamı, filan ve filanların makamından hayırlıdır. Senin makamın da filan ve filanların makamından hayırlıdır. Allah sizin ev halkınıza rahmet etsin!” buyurdu. Hz. Nesîbe, Peygamberimiz (asm)’a: “Allah’a duâ et de, Cennette sana komşu olalım” dedi. Peygamberimiz (asm): “Allah’ım! Bunları bana Cennette komşu ve arkadaş et!” diyerek duâ etti. Hz. Nesîbe, bunun üzerine “Bu bana yeter! Artık dünyada ne musîbet gelirse gelsin! Hiç ehemmiyeti yok.” diyerek sevincini açığa vurdu.

Ümmü Umâre künyesi ile tanınan Nesîbe binti Ka’b Medine’liydi. Ömrünü Allah ve Resûlü uğrunda cihatlarla geçirmiş kahraman bir hanımdı. Ne zaman ve nerede vefat ettiği bilinmemekle beraber kabrinin Bâkî kabristanında bulunduğu rivayet edilmektedir. Allah, ondan razı olsun. Rabbimiz bizleri de şefaatine nâil eylesin. Âmîn

Nurten ALTILAR -İrfan M.
 

LEVLAK

Well-known member
C.H. bizlere Hz. Nesîbe gibi canını islama siper eden kullarına benzemeyi nasib etsin. Kız çocuklarına Nesîbe ismini vermek mi gerek nedir?:) Dua hükmüne geçer belki benzemesi niyetiyle isimlendirilince :)
 
Üst