Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Kuran-i Kerim
Kutsal Kitaplar
Hz. Muhammed'i (s.a.v) müjdeleyen İncil bulundu
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Muhakk" data-source="post: 225426" data-attributes="member: 1010139"><p>Aleyküm Selam</p><p> </p><p>Abidin'e teşekkür etmekle birlikte, Mevlana'nın Mesnevisinde Hrıstiyanlığın nasıl bozulduğunu anlatan bu hikayeciği bir dinle:</p><p> </p><p>(Not: 1. cildtedir, araya uzunca başka sözler girmekle beraber sadece konuyla alakalı onları aldım, dileyen internetten online mesnevi sitesinden tamamını okuyabilir <a href="http://onlinemesnevi.blogspot.com/2007/09/hikaye3.html" target="_blank">Mesnevi'yi Online Okuyun...: hikaye3</a>)</p><p> </p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Yahudiler içinde zalim, İsa düşmanı ve Hıristiyanları yakıp yandırır bir padişah vardı. İsa’nın devriyle, nöbet onundu. Musa’nın canı oydu, onun canı Musa. Şaşı padişah. Allah yolunda o iki Allah demsazını birbirinden ayırdı. Usta bir şaşıya “yürü, var, o şişeyi evden getir” dedi. Şaşı,”O iki şişeden hangisini getireyim? Açıkça söyle dedi. Usta dedi ki: “O iki şişe değildir. Yürü, şaşılığı bırak fazla görücü olma!” Şaşı, “Usta, beni paylama. Şişe iki” dedi. Usta dedi ki: “O iki şişenin birini kır!” Çırak birini kırınca ikiside gözden kayboldu. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">İnsan taraf girlikten, hiddet ve şehvetten şaşı olur. Şişe birdi onun gözüne iki göründü. Şişeyi kırınca ne o şişe kaldı, ne öbürü. Hiddet ve şehvet insanı şaşı yapar; doğruluktan ayırır. Garez gelince hüner örtülür. Gönülden göze, yüzlerce perde iner. Kadı kalben rüşvet almaya karar verince zalimi, ağlayıp inleyen mazlumdan nasıl ayırt edebilir? </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Padişah, yahudice kininden dolayı öyle bir şaşı oldu ki aman Ya Rabbi, aman! Musa dininin koruyucusuyum, arkasındayım diye yüz binlerce mazlum mümin öldürttü. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Padişahın öyle yol vurucu, öyle hilekar bir veziri vardı ki hile ile suyu bile düğümlerdi. Dedi ki: “Hıristiyanlar, canlarını korurlar ve dinlerini padişahtan gizlerler. Onları az öldür, çünkü öldürmede fayda yok, Dinin kokusu çıkmaz; misk ve öd ağacı değil ki! Yüz tane kılıf içinde gizli sırdır. Dışı sana malumdur ama içi aksine.” </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Padişah : “Peki söyle bakalım, ne yapalım; bu hususta ne hile ve tezvirde bulunalım, çaresi ne? Ne yapalım ki dünya da ne açık dindar, ne gizli din tutar bir Hıristiyan kalmasın” dedi </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Vezir dedi ki: “Bana gazebederek hükmet, kulağımı elimi kestir; burnumu, dudağımı yardır! Ondan sonra beni dar ağacına götür. O esnada bir şefaatçi suçumun affını dilesin. Bu işi dört yol ağzı bir yerde, tellal pazarında yaptır. Ondan sonrada beni, huzurundan uzak bir şehre sür ki ben, onların arasına yüz türlü din kayıtsızlığı sokayım. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Bu halde diyeyim ki: ben gizli hıristiyanım; ey sır bilen Allah; sen benim gönlümü bilirsin!Padişah, benim imanımı anladı; taassuptan dolayı canıma kasdetti.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Dinimi padişahtan saklamak, onun dininden görünmek istedim. Padişah, benim sırlarımdan bir koku sezdi. Sözlerim huzurunda kusurlu göründü. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Dedi ki: “Sözlerin, içinde iğne olan ekmek gibidir. Benim gönlümden senin gönlüne pencere var. Ben o pencereden halini gördüm, artık lafını dinleyemem.” Eğer İsa’nın ruhaniyeti bana imdat etmeseydi o, yahudicesine beni parça parça ederdi .İsa için başımla oynar, canımı verir ve bunu canıma yüz binlerce minnet bilirim. İsa’dan canımı sakınmam, fakat onun din bilgisine iyiden iyiye vakıfım. O pak dinin cahiller arasında mahvolması, bana dokunmakta.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">İsa’ya şükrolsun ki biz, bu hak dine yol gösterici olduk. Belimizi zünnarla bağladığımızdan beri Yahudiden ve Yahudilikten kurtulduk. Ey halk; devir, İsa’nın devridir. Onun dininin sırlarını candan dinleyin!” </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Vezir, bu hileyi, padişaha sayıp dökünce padişahın gönlünden endişeyi tamamiyle giderdi. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Padişah vezire, vezir ne dediyse yaptı.Halk, bu gizli ve hakikati meçhul hileden dolayı şaşırıp kaldı. Onu hıristiyanların oturdukları tarafa sürdü.Vezir de ondan sonra halkı davete başladı.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">HIRİSTİYANLARIN VEZİRİN HİLESİNE İNANMALARI </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Yüz binlerce hıristiyan, azar azar ozun etrafına toplandı.O onlara gizlice İncil’in, zünnarın ve namazın sırrını anlatmaktaydı.Görünüşte din hükümlerini anlatıyordu;fakat bu anlatış, hakikatte onları avlamak için ıslık ve tuzaktı.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Bunun için (gizli hileyi anlamak müşkül olduğundan) bazı Ezhab, Peygamber’den, azgın ve hilekar nefsin hilesini sorarlar; </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">“Nefis, ibadetlere ve candan gelen ihlasa gizli garezlerden ne karıştırır?” derlerdi. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Peygamber’den ibadetin faziletini ve sevabını arayıp sormazlar;”Apaçık ayıp hangisidir?”diye kötü huyları sorarlardı. Gülü kerevizden fark edercesine kıldan kıla,zerreden zerreye nefis hilesini tanır, bilirlerdi. Eshab’ın kılı kırk yaranları, umumiyetle o vaız ve beyana hayran olurlardı. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Hıristiyanlar tamamı ile ona gönül verdiler. Zaten avamın taklidinin kuvveti ne olabilir ki? Kalplerinin içine onun muhabbetini ektiler, onu İsa’nın halifesi sandılar. O ise hakikatte tek gözlü melun Deccal’dı..........</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Vezirin sözleri, uyanık ve zevk sahibi olanlardan başkaları için bir boyun halkasıydı(onun sözlerini kabul etmişler,ona uymuşlardı).Vezir padişahtan altı ay ayrı kaldı, bu müddet zarfında İsa’ya uyanlara penah oldu. Halk umumiyetle dinini de, gönlünü de ona ısmarladı. Onun emir ve hükmü önünde herkes, can feda ediyordu. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Padişahla onun arasında haber gidip geliyordu. Padişah, ona gizlice vahitlerde bulunuyordu. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">*Nihayet muradının hasıl olması, hıristiyanların toprağını yele vermesi için. Padişah “Ey devletli vezirim, vakit geldi, kalbini gamdan tez kurtar”diye mektup yazdı. Vezir de “padişahım; işte şimdicik İsa dinine fitneler salma işindeyim” diye cevap verdi. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Hükümetleri zamanında, İsa kavminin on iki emri vardır.Her fırka bir emre tabiydi; kendi beyine tamah yüzünden kul olmuştu.Bu on iki emirler kavimleri, o kötü vezire bağlanmışlardı.Hepsi, onun sözüne itimad ediyordu, hepsi onun mesleğine uymuştu.O, öl, der demez her emir hemen o anda ölürdü. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Vezir, her emrin adına birer tomar düzdü. Her tomarın yazısı, başka bir olaydı. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Her birinin hükmü başka bir çeşittir. Bu baştan aşağıya kadar ona aykırıdır.Birinde riyazat ve açlık yolunu tövbenin rüknü, Allah’a dönüşün şartı yapmış.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Birinde “Riyazat faydasızdır, bu yolda cömertlikten başka kurtuluş yoktur” demişti. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Birinde demişti ki: “Senin açlık çekişin, mal verişin mabuduna şirk koşmadır. Gam ve rahat zamanında Allah’a dayanmak ve tamamiyle teslim olmaktan gayri hepsi hiledir, tuzaktır.”</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Öbüründe demişti ki: “Vacip olan hizmettir, yoksa tevekkül düşüncesi suçtan ibarettir.”</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Birinde; “Dindeki emir ve nehiyler, yapmak için değil, aczimizi bildirmek içindir. Ta ki onlardan aciz olduğumuzu görelim de Allah kudretini bilelim, anlayalım” demişti.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Öbüründe, “Kendi aczini görme, uyan, kendine gel; o aczi görüş, küfranı nimettir. Kendi kudretini gör ki bu kudret ondandır. Kudretini, nimeti bil ki, kudret odur” demişti.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Birinde demişti ki: “Bu ikisinden de geç, nazarına her ne sığarsa put olur!”</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Öbüründe; “Bu mumu söndürme ki bu görüş, meclise mum mesabesindedir. Eğer nazardan ve hayalden geçersen gece yarısı visal mumunu söndürmüş olursun” demişti.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Birinde demişti ki: “Söndür, hiç korkma ki yüz binlerce karşılığını göresin. Çünkü nazar mumunu söndürmekle can mumu artar, kuvvet bulur. Sabrının yüzünden Leyla’n Mecnun olur! Kim, zahitliği yüzünden dünyayı terk ederse dünya onun önüne çok, daha çok gelir!”</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Başka birinde; “Hak sana ne verdiyse onu icat ederken tatlılaşmıştır, kolaylaştırmıştır. Onu güzelce al; kendini zahmete sokma” demişti.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Birinde demişti ki: “Kendine ait olanı terk et, çünkü tabiatının kabul ettiği, merduttur, kötüdür. Birbirine aykırı yollar, nefse kolaydır, herkese bir din, can olmuştur,eğer Hak’kın din işlerini kolaylaştırması, doğru bir yol olsaydı her yahudi ve mecusi, Allah’ı duyar, anlardı” demişti. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Öbüründe demişti ki: “Kolay, odur ki gönlü hayatı ve canın gıdası ola. Tabiatın hoşlandığı her şey, vakti geçince, çorak yere ekilmiş tohum gibi mahsul vermez. Onun mahsulü, pişmanlıktan başka bir şey olmaz; onun kazancı, sahibine ziyandan başka bir şey getirmez. O zevk, sonunda da önünde olduğu gibi kolay ve hoş görünmez; nihayette adı güç olur, güçlenmiş bir hale gelir. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Sen güçlendirilmişle, kolaylaştırılmışı, birbirinden ayırdet; bunun yüzünü de sonuna nazaran gör, onun yüzünü de sonuna nazaran”Bir tomarda da; “Bir üstad ara. Akıbeti görme hassasını nesepte (şunun bunun soyundan gelmiş olmakta ve bununla öğünende) bulamazsın. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Her çeşit din salikleri üstad aramaksızın, peygamberlere tabi olmaksızın işlerin akibetlerini gördüler, kendi akıllarınca netice hakkında istidlallerde bulundular da bu yüzden hata ve dalalete düştüler. Akıbet, görme elle dokunmuş, örülmüş değildir. Böyle olsaydı dinlerde nasıl ayrılık olurdu?” demişti.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Bir tanesinde demişti ki: “Usta da sensin, çünkü ustayı da sen tanırsın. Er ol erlerin maskarası olma; kendi başının çaresine bak sersemleşme.”</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Bir diğerine; “Bunların hepsi birdir. İki gören kimse şaşı adamcağızdır” demiş.Bir tomarda da; “Yüz, nasıl bir olur, bunu kim düşünür, meğer ki deli olsun! Bunların her biri, öbürünün zıddıdır. Gayrı zehirle şeker nice bir olur? Zehirden de şekerden de geçmedikçe vahdet bahçesinden nice koku alabilirsin? demişti.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">O İsa dinine düşman olan vezir bu tarz da bu çeşitte on iki tomar yazdı.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">İhtilaf; gidiş tarzındadır, yolun hakikatinde değil</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">O, İsa’nın bir renkte oluşundan koku alınamamıştı. O, İsa küpünün mizacından huy kapmamıştı. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Yüz renkli elbise, İsa’nın saf küpünden saba rüzgarı gibi sade ve latif bir hale gelir, tek bir renge boyanırdı. Birlikteki bu tek renklilik, insana usanç ve sıkıntı veren tek renklilik değildir.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Belki o tek renk deniz gibidir, ona dalanlar da balık gibi hayat ve neşe içindedirler. Karada gerçi binlerce renk var, ama balıkların kurulukla cengi var! </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Misal olarak söylenen balık kimdir, deniz nedir ki yüce ve ulu padişah, ona benzesin!Varlık alemindeki yüz binlerce denizler ve balıklar, o ikram ve ihsan huzurunda secde ederler.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Nice ihsan yağmuru yağdı da deniz, inciler saçıcı bir hale geldi. Nice kerem güneşi nur saçtı da bulut ve deniz cömertlik öğrendi. Suya ve toprağa zatının ışığı vurdu da o sebeple yeryüzü, tane ve tohum kabul eder oldu. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Toprak emindir; ona her ne ekersen ihanet görmeksizin onun cinsini toplar, devşirirsin.Toprak bu eminliği o eminlikten bulmuştur, çünkü adalet güneşi ona nur saçmıştır……….</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Padişah gibi vezir de cahil ve gafildi. Varlığı vacip olan Kadim Allah ile pençeleşiyordu. Öyle kudretli bir Allah ile pençeleşiyordu ki bir anda yoktan bu gibi yüz tanesini var eder. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Senin gözüne kendini görmek hassasını verince nazarında alem gibi yüzlerce alem meydana getirir. Her ne kadar dünya senin yanında azametli ve nihayetsizse de bil ki kudrete karşı bir zerre bile değildir. Zaten bu alem sizin canlarınızın hapishanesidir; uyanın, o tarafa gidin! Zira o taraf sizin sahranız, mesire yerinizdir.....</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">O vezirin vebalini de, daha onun gibi yüz binlercesinin vebalini de Allah bir kıvılcımla yok eder. O, aslı olmayan hayelleri, tamamı ile hikmet yapar; o, zehirli suyu şerbet haline getirir.O zan ve şüphe doğuran sözleri, hakikat ve yakin haline getirir. Kin ve adavet sebeblerinden dostluk ve muhabbet belirtir.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">İbrahim’i ateş içinde besler; korkuyu, ruhun emniyeti ve selameti yapar. Onun sebep yakıcılığına hayranım. Onun hayallerinde Sofestai gibiyim. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">O vezir kendince başka bir hile kurdu. Vaiz ve nasihati bırakıp halvete girdi. Müritleri yakıp yandırdı. Tam kırk elli gün halvette kaldı. Halk onun iştiyakından, hal ve tavrı ile sözünden, sohbetinden uzak düştükleri için deli oldular.Onlar yalvarıp sızlanıyorlardı, vezir ise halvette riyazattan iki büklüm olmuştu.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Hepsi birden”Biz sensiz kötü bir hale düştük, karışıklık içindeyiz, değneğini yeden birisi olmadıkça körün ahvali ne olur? İnayet et. Allah için olsun, bundan ziyade bizi kendinden ayırma! Bizler çocuk gibiyiz, sen bize dadısın; sen bizim üzerimize o gölgeyi döşe” demişlerdi.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Vezir dedi ki: “Ruhum dostlardan uzak değildir. Fakat dışarı çıkmaya izin yok. Emirler rica ve şefaate, müritler dil uzatmaya başladılar:“Ey kerem sahibi! Bu ne kötü talih ki sensiz gönülden de yetim kalmışızdır, dinden de. Sen bahaneler ediyorsun, biz ise dertle yürek yangınlığından soğuk soğuk ah edip duruyoruz. Biz senin sohbetine alışmışız. Biz senin hikmet sütünle beslenmişiz. Allah aşkına bize bu cefayı yapma; lütfen bu günü yarına bırakma! Gönlün razı olur mu, aşıkların, akıbet istifadesiz kalsınlar? Hepsi de karadaki balık gibi çırpınıyorlar. Suyu aç ırmağım bendini yık! Ey zamanede naziri olmayan zat! Allah aşkına halkın imdadına yetiş!” </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Vezir dedi ki: “Dikkat ediniz, ey dedikodu düşkünleri! Dilden çıkan ve kulakla duyulan zahiri vaizleri arayanlar! Bu aşağılık duygu kulağına pamuk tıkayın, ten gözünden duygu başını çözün! O gizli kulağın pamuğu, baş kulağıdır, bu kulak sağır olmadıkça o can kulağı sağırdır. Hissiz, kulaksız, fikirsiz olur ki “İrcii-Allah’a geri dön” hitabını işitesiniz.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Sen uyanıklık dedikodusunda oldukça uyku sohbetinden nasıl olur da bir koku alabilirsin! Bizim sözümüz işimiz, hariçte yürümektedir. Batıni yürümek ise gökler üzerinde olur. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Cisim kuruluğu(bu alemi) gördü, çünkü kuruluktan (bu alemden) doğdu; can İsa’sı ayağını denize attı. Kuru cismin yürümesi, kuruya düştü, ama canın yürümesine gelince: Ayağını denizin ta ortasına bastı. Ömür kuruluk yolunda; gah dağ, gah deniz, gah ova aşarak geçip gittikten sonra.........</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Vezir dedi ki: “Delillerinizi kısa kesiniz; nasihatimi can ve gönülden dinleyiniz. Emin isem, emin adam ittiham edilmez göğe ver desem bile!Eğer ben mahzı kemal isem kemali inkar nedir? Değilsem bu zahmet bu eziyet ne oluyor? Ben bu halvetten çıkmayacağım çünkü, kalp ahvali ile meşgulüm.” </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Hepsi birden dediler ki: “Ey vezir, inkar etmiyoruz, bizim sözümüz ağyarın sözü gibi değildir. Ayrılığından göz yaşlarımız akmakta, canımızın ta içinden ahu vahlar coşmakta!”……..</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Vezir içerden seslendi: “Ey müritler, benden size şu malum olsun. Ki İsa bana “Hep yakınlarından, arkadaşlarından ayrıl, tek ol, yüzünü duvara çevirip yalnızca otur, kendi varlığından da halveti ihtiyar et” diye vahyetti.Bundan sonra konuşmaya izin yok, bundan sonra dedikodu ile işim yok.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Dostlar elveda! Ben öldüm, yükümü dördüncü göğe ilettim. Bu suretle de ateşe mensup feleğin altında zahmet ve meşakkatler içinde yanmayalım. Bundan sonra dördüncü kat gök üstünde, İsa’nın yanında oturacağım.” </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Neden sonra o emirleri yalnız ve birer birer çağırıp her birine bir söz söyledi.Her birine “İsa dininde Allah vekili ve benim halifem sensin. Öbür emirler senin tabilerindir. İsa, umumunu senin taraftarın ve yardımcın etti. Hangi emir, baş çeker, tabi olmazsa onu tut; ya öldür yahut esir et, hapse at. Ama ben sağ iken bunu kimseye söyleme, ben ölmedikçe, reisliğe talip olma. Ben ölmedikçe bunu hiç meydana çıkarma. Saltanat ve galebe davasına kalkışma. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">İşte şu tomar ve onda Mesih’in hükümleri... Bunu ümmete tasih bir tarzda oku!” dedi.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">O, her emire ayrı olarak şunu söyledi: “Allah dininde senden başka naib yoktur!”Her birini ayrı ayrı ağırladı. Ona ne söyledi ise buna da onu söyledi. Her birine bir tomar verdi, her tomar öbürünün zıddını ifade ediyordu. O tomarların metni “Ya” harfinden “Elif” harfine kadar olan harflerin şekilleri gibi birbirine aykırıdır. Bu tomarın hükmü, öbürünün zıddıydı, bu zıt diyeti bundan önce bildirdik. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Ondan sonra daha kırk gün kapısını kapadı. Kendisini öldürüp varlığından kurtuldu.Halk onun ölümünü haber alınca kabrinin üstü kıyamet yerine döndü. Bir hayli halk onun yası ile saçlarını yolarak, elbiselerini yırtarak mezarı üstüne yığıldı.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Arap’tan ,Türk’ten, Rum’dan, Kürt’ten oraya toplananların sayısını da ancak Allah bilir.Mezarın toprağını başlarına serptiler. Onun derdini yerinde ve dertlerine derman gördüler. Bir ay ahali, mezarı üstünde gözlerinden kanlı yaşlara yol verdiler. Onun ayrılığı derdinden padişahlar da, büyükler de, küçükler de ah u figan ediyorlardı. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Bir ay sonra halk dedi ki: “Ey ulular! Siz beylerden o vezirin makamına oturacak kimdir. Ki biz o zatı, vezirin yerine imam ve mukteda tanıyalım. Elimizi de, eteğimizi de onun eline teslim edelim.......</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Hikayeyi tamamlamaya, doğrular topluluğunun vefakarlığından bahse geldik: O reisin ölümünden sonra kalktılar, yerine bir vekil istediler. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">O emirlerin birisi öne düşüp o vefalı kavmin yanına gitti. Dedi ki: “İşte o zatın vekili; zamanede İsa halifesi benim. İşte tomar, ondan sonra vekilliğin bana ait olduğuna dair burhanımdır.”</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Öbür emirde pusudan çıkageldi. Hilafet hususunda onun davası da bunun davası gibiydi. O da koltuğundan bir tomar çıkardı, gösterdi. Her ikisinin de Yahudi kızgınlığı başladı.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Diğer emirler de bir bir katar olup (birbirlerinin ardınca davaya kalkışıp keskin kılıçlar çektiler.) Her birinin elinde bir kılıç ve bir tomar vardı; sarhoş filler gibi birbirlerine düştüler. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Yüz binlerce Hıristiyan öldü, bu suretle kesik başlardan tepe oldu. Sağdan soldan sel gibi kanlar aktı. Havaya dağlarcasına tozlar kalktı. O vezirin ektiği fitne tohumları, onların başlarına afet kesilmişti. </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Cevizler kırıldı; içi sağlam olan, kırıldıktan sonra temiz ve latif ruha malik oldu. Ancak ten nakşına ait olan öldürmek, nar ve elmayı kırmak, kesmek gibidir. Tatlı olan nardenk şerbeti olur, çürümüş olanın ise bir sesten başka bir şeyi kalmaz. Esasen manası olan meydana çıkar; çürümüş olan rüsvay olur, gider.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Ey sürete tapan! Türü, manayı elde etmeye çalış! Çünkü mana süret tenine kanattır. Mana ehliyle düş, kalk ki hem ata ve ihsan elde edesin, hem de feta olasın. Bu cisimde manasız can; hilafsız, kılıf içinde tahta kılıç gibidir. Kılıfta bulundukça kıymetlidir. Çıkınca yakmaya yarar bir alet olur. Tahta kılıcı muharebeye götürme, ah-ü figane düşmemek için önce bir kere kontrol et; Eğer tahta ise, yürü... başkasını ara; eğer elmassa sevinerek ileri gel! </span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Elmas kılıç, velilerin silah deposundandır. Onları görmek size kimyadır. Bütün bilenler, ancak ve ancak bunu böyle demişlerdir: bilen alemlere rahmettir. Nar alıyorsan gülen (çatlak) narı al ki onun gülmesi, sana tanesi olduğunu haber versin. O ne mübarek gülmedir ki can kutusundaki inci gibi, ağızdan gönlü gösterir.</span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="color: #333333"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Mübarek olmayan gülme, lanetin gülmesidir: Ağzını açınca kalbinin karanlığını gösterir. Gülen nar bahçeyi güldürür. Erler sohbeti de seni erlerden eder.Katı taş ve mermer bile olsan, gönül sahibine erişirsen cevher olursun. Temizlerin muhabbetini ta... canının içine dik. Gönlü hoş olanların muhabbetinden başka muhabbete gönül verme.</span></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Muhakk, post: 225426, member: 1010139"] Aleyküm Selam Abidin'e teşekkür etmekle birlikte, Mevlana'nın Mesnevisinde Hrıstiyanlığın nasıl bozulduğunu anlatan bu hikayeciği bir dinle: (Not: 1. cildtedir, araya uzunca başka sözler girmekle beraber sadece konuyla alakalı onları aldım, dileyen internetten online mesnevi sitesinden tamamını okuyabilir [url=http://onlinemesnevi.blogspot.com/2007/09/hikaye3.html]Mesnevi'yi Online Okuyun...: hikaye3[/url]) [COLOR=#333333][FONT=Verdana][SIZE=3]Yahudiler içinde zalim, İsa düşmanı ve Hıristiyanları yakıp yandırır bir padişah vardı. İsa’nın devriyle, nöbet onundu. Musa’nın canı oydu, onun canı Musa. Şaşı padişah. Allah yolunda o iki Allah demsazını birbirinden ayırdı. Usta bir şaşıya “yürü, var, o şişeyi evden getir” dedi. Şaşı,”O iki şişeden hangisini getireyim? Açıkça söyle dedi. Usta dedi ki: “O iki şişe değildir. Yürü, şaşılığı bırak fazla görücü olma!” Şaşı, “Usta, beni paylama. Şişe iki” dedi. Usta dedi ki: “O iki şişenin birini kır!” Çırak birini kırınca ikiside gözden kayboldu. İnsan taraf girlikten, hiddet ve şehvetten şaşı olur. Şişe birdi onun gözüne iki göründü. Şişeyi kırınca ne o şişe kaldı, ne öbürü. Hiddet ve şehvet insanı şaşı yapar; doğruluktan ayırır. Garez gelince hüner örtülür. Gönülden göze, yüzlerce perde iner. Kadı kalben rüşvet almaya karar verince zalimi, ağlayıp inleyen mazlumdan nasıl ayırt edebilir? Padişah, yahudice kininden dolayı öyle bir şaşı oldu ki aman Ya Rabbi, aman! Musa dininin koruyucusuyum, arkasındayım diye yüz binlerce mazlum mümin öldürttü. Padişahın öyle yol vurucu, öyle hilekar bir veziri vardı ki hile ile suyu bile düğümlerdi. Dedi ki: “Hıristiyanlar, canlarını korurlar ve dinlerini padişahtan gizlerler. Onları az öldür, çünkü öldürmede fayda yok, Dinin kokusu çıkmaz; misk ve öd ağacı değil ki! Yüz tane kılıf içinde gizli sırdır. Dışı sana malumdur ama içi aksine.” Padişah : “Peki söyle bakalım, ne yapalım; bu hususta ne hile ve tezvirde bulunalım, çaresi ne? Ne yapalım ki dünya da ne açık dindar, ne gizli din tutar bir Hıristiyan kalmasın” dedi Vezir dedi ki: “Bana gazebederek hükmet, kulağımı elimi kestir; burnumu, dudağımı yardır! Ondan sonra beni dar ağacına götür. O esnada bir şefaatçi suçumun affını dilesin. Bu işi dört yol ağzı bir yerde, tellal pazarında yaptır. Ondan sonrada beni, huzurundan uzak bir şehre sür ki ben, onların arasına yüz türlü din kayıtsızlığı sokayım. Bu halde diyeyim ki: ben gizli hıristiyanım; ey sır bilen Allah; sen benim gönlümü bilirsin!Padişah, benim imanımı anladı; taassuptan dolayı canıma kasdetti. Dinimi padişahtan saklamak, onun dininden görünmek istedim. Padişah, benim sırlarımdan bir koku sezdi. Sözlerim huzurunda kusurlu göründü. Dedi ki: “Sözlerin, içinde iğne olan ekmek gibidir. Benim gönlümden senin gönlüne pencere var. Ben o pencereden halini gördüm, artık lafını dinleyemem.” Eğer İsa’nın ruhaniyeti bana imdat etmeseydi o, yahudicesine beni parça parça ederdi .İsa için başımla oynar, canımı verir ve bunu canıma yüz binlerce minnet bilirim. İsa’dan canımı sakınmam, fakat onun din bilgisine iyiden iyiye vakıfım. O pak dinin cahiller arasında mahvolması, bana dokunmakta. İsa’ya şükrolsun ki biz, bu hak dine yol gösterici olduk. Belimizi zünnarla bağladığımızdan beri Yahudiden ve Yahudilikten kurtulduk. Ey halk; devir, İsa’nın devridir. Onun dininin sırlarını candan dinleyin!” Vezir, bu hileyi, padişaha sayıp dökünce padişahın gönlünden endişeyi tamamiyle giderdi. Padişah vezire, vezir ne dediyse yaptı.Halk, bu gizli ve hakikati meçhul hileden dolayı şaşırıp kaldı. Onu hıristiyanların oturdukları tarafa sürdü.Vezir de ondan sonra halkı davete başladı.[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=#333333][FONT=Verdana][SIZE=3]HIRİSTİYANLARIN VEZİRİN HİLESİNE İNANMALARI Yüz binlerce hıristiyan, azar azar ozun etrafına toplandı.O onlara gizlice İncil’in, zünnarın ve namazın sırrını anlatmaktaydı.Görünüşte din hükümlerini anlatıyordu;fakat bu anlatış, hakikatte onları avlamak için ıslık ve tuzaktı. Bunun için (gizli hileyi anlamak müşkül olduğundan) bazı Ezhab, Peygamber’den, azgın ve hilekar nefsin hilesini sorarlar; “Nefis, ibadetlere ve candan gelen ihlasa gizli garezlerden ne karıştırır?” derlerdi. Peygamber’den ibadetin faziletini ve sevabını arayıp sormazlar;”Apaçık ayıp hangisidir?”diye kötü huyları sorarlardı. Gülü kerevizden fark edercesine kıldan kıla,zerreden zerreye nefis hilesini tanır, bilirlerdi. Eshab’ın kılı kırk yaranları, umumiyetle o vaız ve beyana hayran olurlardı. Hıristiyanlar tamamı ile ona gönül verdiler. Zaten avamın taklidinin kuvveti ne olabilir ki? Kalplerinin içine onun muhabbetini ektiler, onu İsa’nın halifesi sandılar. O ise hakikatte tek gözlü melun Deccal’dı..........[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=#333333][FONT=Verdana][SIZE=3]Vezirin sözleri, uyanık ve zevk sahibi olanlardan başkaları için bir boyun halkasıydı(onun sözlerini kabul etmişler,ona uymuşlardı).Vezir padişahtan altı ay ayrı kaldı, bu müddet zarfında İsa’ya uyanlara penah oldu. Halk umumiyetle dinini de, gönlünü de ona ısmarladı. Onun emir ve hükmü önünde herkes, can feda ediyordu. Padişahla onun arasında haber gidip geliyordu. Padişah, ona gizlice vahitlerde bulunuyordu. *Nihayet muradının hasıl olması, hıristiyanların toprağını yele vermesi için. Padişah “Ey devletli vezirim, vakit geldi, kalbini gamdan tez kurtar”diye mektup yazdı. Vezir de “padişahım; işte şimdicik İsa dinine fitneler salma işindeyim” diye cevap verdi. Hükümetleri zamanında, İsa kavminin on iki emri vardır.Her fırka bir emre tabiydi; kendi beyine tamah yüzünden kul olmuştu.Bu on iki emirler kavimleri, o kötü vezire bağlanmışlardı.Hepsi, onun sözüne itimad ediyordu, hepsi onun mesleğine uymuştu.O, öl, der demez her emir hemen o anda ölürdü. Vezir, her emrin adına birer tomar düzdü. Her tomarın yazısı, başka bir olaydı. Her birinin hükmü başka bir çeşittir. Bu baştan aşağıya kadar ona aykırıdır.Birinde riyazat ve açlık yolunu tövbenin rüknü, Allah’a dönüşün şartı yapmış. Birinde “Riyazat faydasızdır, bu yolda cömertlikten başka kurtuluş yoktur” demişti. Birinde demişti ki: “Senin açlık çekişin, mal verişin mabuduna şirk koşmadır. Gam ve rahat zamanında Allah’a dayanmak ve tamamiyle teslim olmaktan gayri hepsi hiledir, tuzaktır.” Öbüründe demişti ki: “Vacip olan hizmettir, yoksa tevekkül düşüncesi suçtan ibarettir.” Birinde; “Dindeki emir ve nehiyler, yapmak için değil, aczimizi bildirmek içindir. Ta ki onlardan aciz olduğumuzu görelim de Allah kudretini bilelim, anlayalım” demişti. Öbüründe, “Kendi aczini görme, uyan, kendine gel; o aczi görüş, küfranı nimettir. Kendi kudretini gör ki bu kudret ondandır. Kudretini, nimeti bil ki, kudret odur” demişti. Birinde demişti ki: “Bu ikisinden de geç, nazarına her ne sığarsa put olur!” Öbüründe; “Bu mumu söndürme ki bu görüş, meclise mum mesabesindedir. Eğer nazardan ve hayalden geçersen gece yarısı visal mumunu söndürmüş olursun” demişti. Birinde demişti ki: “Söndür, hiç korkma ki yüz binlerce karşılığını göresin. Çünkü nazar mumunu söndürmekle can mumu artar, kuvvet bulur. Sabrının yüzünden Leyla’n Mecnun olur! Kim, zahitliği yüzünden dünyayı terk ederse dünya onun önüne çok, daha çok gelir!” Başka birinde; “Hak sana ne verdiyse onu icat ederken tatlılaşmıştır, kolaylaştırmıştır. Onu güzelce al; kendini zahmete sokma” demişti. Birinde demişti ki: “Kendine ait olanı terk et, çünkü tabiatının kabul ettiği, merduttur, kötüdür. Birbirine aykırı yollar, nefse kolaydır, herkese bir din, can olmuştur,eğer Hak’kın din işlerini kolaylaştırması, doğru bir yol olsaydı her yahudi ve mecusi, Allah’ı duyar, anlardı” demişti. Öbüründe demişti ki: “Kolay, odur ki gönlü hayatı ve canın gıdası ola. Tabiatın hoşlandığı her şey, vakti geçince, çorak yere ekilmiş tohum gibi mahsul vermez. Onun mahsulü, pişmanlıktan başka bir şey olmaz; onun kazancı, sahibine ziyandan başka bir şey getirmez. O zevk, sonunda da önünde olduğu gibi kolay ve hoş görünmez; nihayette adı güç olur, güçlenmiş bir hale gelir. Sen güçlendirilmişle, kolaylaştırılmışı, birbirinden ayırdet; bunun yüzünü de sonuna nazaran gör, onun yüzünü de sonuna nazaran”Bir tomarda da; “Bir üstad ara. Akıbeti görme hassasını nesepte (şunun bunun soyundan gelmiş olmakta ve bununla öğünende) bulamazsın. Her çeşit din salikleri üstad aramaksızın, peygamberlere tabi olmaksızın işlerin akibetlerini gördüler, kendi akıllarınca netice hakkında istidlallerde bulundular da bu yüzden hata ve dalalete düştüler. Akıbet, görme elle dokunmuş, örülmüş değildir. Böyle olsaydı dinlerde nasıl ayrılık olurdu?” demişti. Bir tanesinde demişti ki: “Usta da sensin, çünkü ustayı da sen tanırsın. Er ol erlerin maskarası olma; kendi başının çaresine bak sersemleşme.” Bir diğerine; “Bunların hepsi birdir. İki gören kimse şaşı adamcağızdır” demiş.Bir tomarda da; “Yüz, nasıl bir olur, bunu kim düşünür, meğer ki deli olsun! Bunların her biri, öbürünün zıddıdır. Gayrı zehirle şeker nice bir olur? Zehirden de şekerden de geçmedikçe vahdet bahçesinden nice koku alabilirsin? demişti. O İsa dinine düşman olan vezir bu tarz da bu çeşitte on iki tomar yazdı. İhtilaf; gidiş tarzındadır, yolun hakikatinde değil O, İsa’nın bir renkte oluşundan koku alınamamıştı. O, İsa küpünün mizacından huy kapmamıştı. Yüz renkli elbise, İsa’nın saf küpünden saba rüzgarı gibi sade ve latif bir hale gelir, tek bir renge boyanırdı. Birlikteki bu tek renklilik, insana usanç ve sıkıntı veren tek renklilik değildir. Belki o tek renk deniz gibidir, ona dalanlar da balık gibi hayat ve neşe içindedirler. Karada gerçi binlerce renk var, ama balıkların kurulukla cengi var! Misal olarak söylenen balık kimdir, deniz nedir ki yüce ve ulu padişah, ona benzesin!Varlık alemindeki yüz binlerce denizler ve balıklar, o ikram ve ihsan huzurunda secde ederler. Nice ihsan yağmuru yağdı da deniz, inciler saçıcı bir hale geldi. Nice kerem güneşi nur saçtı da bulut ve deniz cömertlik öğrendi. Suya ve toprağa zatının ışığı vurdu da o sebeple yeryüzü, tane ve tohum kabul eder oldu. Toprak emindir; ona her ne ekersen ihanet görmeksizin onun cinsini toplar, devşirirsin.Toprak bu eminliği o eminlikten bulmuştur, çünkü adalet güneşi ona nur saçmıştır……….[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=#333333][FONT=Verdana][SIZE=3]Padişah gibi vezir de cahil ve gafildi. Varlığı vacip olan Kadim Allah ile pençeleşiyordu. Öyle kudretli bir Allah ile pençeleşiyordu ki bir anda yoktan bu gibi yüz tanesini var eder. Senin gözüne kendini görmek hassasını verince nazarında alem gibi yüzlerce alem meydana getirir. Her ne kadar dünya senin yanında azametli ve nihayetsizse de bil ki kudrete karşı bir zerre bile değildir. Zaten bu alem sizin canlarınızın hapishanesidir; uyanın, o tarafa gidin! Zira o taraf sizin sahranız, mesire yerinizdir.....[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=#333333][FONT=Verdana][SIZE=3]O vezirin vebalini de, daha onun gibi yüz binlercesinin vebalini de Allah bir kıvılcımla yok eder. O, aslı olmayan hayelleri, tamamı ile hikmet yapar; o, zehirli suyu şerbet haline getirir.O zan ve şüphe doğuran sözleri, hakikat ve yakin haline getirir. Kin ve adavet sebeblerinden dostluk ve muhabbet belirtir. İbrahim’i ateş içinde besler; korkuyu, ruhun emniyeti ve selameti yapar. Onun sebep yakıcılığına hayranım. Onun hayallerinde Sofestai gibiyim. O vezir kendince başka bir hile kurdu. Vaiz ve nasihati bırakıp halvete girdi. Müritleri yakıp yandırdı. Tam kırk elli gün halvette kaldı. Halk onun iştiyakından, hal ve tavrı ile sözünden, sohbetinden uzak düştükleri için deli oldular.Onlar yalvarıp sızlanıyorlardı, vezir ise halvette riyazattan iki büklüm olmuştu. Hepsi birden”Biz sensiz kötü bir hale düştük, karışıklık içindeyiz, değneğini yeden birisi olmadıkça körün ahvali ne olur? İnayet et. Allah için olsun, bundan ziyade bizi kendinden ayırma! Bizler çocuk gibiyiz, sen bize dadısın; sen bizim üzerimize o gölgeyi döşe” demişlerdi. Vezir dedi ki: “Ruhum dostlardan uzak değildir. Fakat dışarı çıkmaya izin yok. Emirler rica ve şefaate, müritler dil uzatmaya başladılar:“Ey kerem sahibi! Bu ne kötü talih ki sensiz gönülden de yetim kalmışızdır, dinden de. Sen bahaneler ediyorsun, biz ise dertle yürek yangınlığından soğuk soğuk ah edip duruyoruz. Biz senin sohbetine alışmışız. Biz senin hikmet sütünle beslenmişiz. Allah aşkına bize bu cefayı yapma; lütfen bu günü yarına bırakma! Gönlün razı olur mu, aşıkların, akıbet istifadesiz kalsınlar? Hepsi de karadaki balık gibi çırpınıyorlar. Suyu aç ırmağım bendini yık! Ey zamanede naziri olmayan zat! Allah aşkına halkın imdadına yetiş!” Vezir dedi ki: “Dikkat ediniz, ey dedikodu düşkünleri! Dilden çıkan ve kulakla duyulan zahiri vaizleri arayanlar! Bu aşağılık duygu kulağına pamuk tıkayın, ten gözünden duygu başını çözün! O gizli kulağın pamuğu, baş kulağıdır, bu kulak sağır olmadıkça o can kulağı sağırdır. Hissiz, kulaksız, fikirsiz olur ki “İrcii-Allah’a geri dön” hitabını işitesiniz. Sen uyanıklık dedikodusunda oldukça uyku sohbetinden nasıl olur da bir koku alabilirsin! Bizim sözümüz işimiz, hariçte yürümektedir. Batıni yürümek ise gökler üzerinde olur. Cisim kuruluğu(bu alemi) gördü, çünkü kuruluktan (bu alemden) doğdu; can İsa’sı ayağını denize attı. Kuru cismin yürümesi, kuruya düştü, ama canın yürümesine gelince: Ayağını denizin ta ortasına bastı. Ömür kuruluk yolunda; gah dağ, gah deniz, gah ova aşarak geçip gittikten sonra.........[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=#333333][FONT=Verdana][SIZE=3]Vezir dedi ki: “Delillerinizi kısa kesiniz; nasihatimi can ve gönülden dinleyiniz. Emin isem, emin adam ittiham edilmez göğe ver desem bile!Eğer ben mahzı kemal isem kemali inkar nedir? Değilsem bu zahmet bu eziyet ne oluyor? Ben bu halvetten çıkmayacağım çünkü, kalp ahvali ile meşgulüm.” Hepsi birden dediler ki: “Ey vezir, inkar etmiyoruz, bizim sözümüz ağyarın sözü gibi değildir. Ayrılığından göz yaşlarımız akmakta, canımızın ta içinden ahu vahlar coşmakta!”……..[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=#333333][FONT=Verdana][SIZE=3]Vezir içerden seslendi: “Ey müritler, benden size şu malum olsun. Ki İsa bana “Hep yakınlarından, arkadaşlarından ayrıl, tek ol, yüzünü duvara çevirip yalnızca otur, kendi varlığından da halveti ihtiyar et” diye vahyetti.Bundan sonra konuşmaya izin yok, bundan sonra dedikodu ile işim yok. Dostlar elveda! Ben öldüm, yükümü dördüncü göğe ilettim. Bu suretle de ateşe mensup feleğin altında zahmet ve meşakkatler içinde yanmayalım. Bundan sonra dördüncü kat gök üstünde, İsa’nın yanında oturacağım.” Neden sonra o emirleri yalnız ve birer birer çağırıp her birine bir söz söyledi.Her birine “İsa dininde Allah vekili ve benim halifem sensin. Öbür emirler senin tabilerindir. İsa, umumunu senin taraftarın ve yardımcın etti. Hangi emir, baş çeker, tabi olmazsa onu tut; ya öldür yahut esir et, hapse at. Ama ben sağ iken bunu kimseye söyleme, ben ölmedikçe, reisliğe talip olma. Ben ölmedikçe bunu hiç meydana çıkarma. Saltanat ve galebe davasına kalkışma. İşte şu tomar ve onda Mesih’in hükümleri... Bunu ümmete tasih bir tarzda oku!” dedi. O, her emire ayrı olarak şunu söyledi: “Allah dininde senden başka naib yoktur!”Her birini ayrı ayrı ağırladı. Ona ne söyledi ise buna da onu söyledi. Her birine bir tomar verdi, her tomar öbürünün zıddını ifade ediyordu. O tomarların metni “Ya” harfinden “Elif” harfine kadar olan harflerin şekilleri gibi birbirine aykırıdır. Bu tomarın hükmü, öbürünün zıddıydı, bu zıt diyeti bundan önce bildirdik. Ondan sonra daha kırk gün kapısını kapadı. Kendisini öldürüp varlığından kurtuldu.Halk onun ölümünü haber alınca kabrinin üstü kıyamet yerine döndü. Bir hayli halk onun yası ile saçlarını yolarak, elbiselerini yırtarak mezarı üstüne yığıldı. Arap’tan ,Türk’ten, Rum’dan, Kürt’ten oraya toplananların sayısını da ancak Allah bilir.Mezarın toprağını başlarına serptiler. Onun derdini yerinde ve dertlerine derman gördüler. Bir ay ahali, mezarı üstünde gözlerinden kanlı yaşlara yol verdiler. Onun ayrılığı derdinden padişahlar da, büyükler de, küçükler de ah u figan ediyorlardı. Bir ay sonra halk dedi ki: “Ey ulular! Siz beylerden o vezirin makamına oturacak kimdir. Ki biz o zatı, vezirin yerine imam ve mukteda tanıyalım. Elimizi de, eteğimizi de onun eline teslim edelim.......[/SIZE][/FONT][/COLOR] [COLOR=#333333][FONT=Verdana][SIZE=3]Hikayeyi tamamlamaya, doğrular topluluğunun vefakarlığından bahse geldik: O reisin ölümünden sonra kalktılar, yerine bir vekil istediler. O emirlerin birisi öne düşüp o vefalı kavmin yanına gitti. Dedi ki: “İşte o zatın vekili; zamanede İsa halifesi benim. İşte tomar, ondan sonra vekilliğin bana ait olduğuna dair burhanımdır.” Öbür emirde pusudan çıkageldi. Hilafet hususunda onun davası da bunun davası gibiydi. O da koltuğundan bir tomar çıkardı, gösterdi. Her ikisinin de Yahudi kızgınlığı başladı. Diğer emirler de bir bir katar olup (birbirlerinin ardınca davaya kalkışıp keskin kılıçlar çektiler.) Her birinin elinde bir kılıç ve bir tomar vardı; sarhoş filler gibi birbirlerine düştüler. Yüz binlerce Hıristiyan öldü, bu suretle kesik başlardan tepe oldu. Sağdan soldan sel gibi kanlar aktı. Havaya dağlarcasına tozlar kalktı. O vezirin ektiği fitne tohumları, onların başlarına afet kesilmişti. Cevizler kırıldı; içi sağlam olan, kırıldıktan sonra temiz ve latif ruha malik oldu. Ancak ten nakşına ait olan öldürmek, nar ve elmayı kırmak, kesmek gibidir. Tatlı olan nardenk şerbeti olur, çürümüş olanın ise bir sesten başka bir şeyi kalmaz. Esasen manası olan meydana çıkar; çürümüş olan rüsvay olur, gider. Ey sürete tapan! Türü, manayı elde etmeye çalış! Çünkü mana süret tenine kanattır. Mana ehliyle düş, kalk ki hem ata ve ihsan elde edesin, hem de feta olasın. Bu cisimde manasız can; hilafsız, kılıf içinde tahta kılıç gibidir. Kılıfta bulundukça kıymetlidir. Çıkınca yakmaya yarar bir alet olur. Tahta kılıcı muharebeye götürme, ah-ü figane düşmemek için önce bir kere kontrol et; Eğer tahta ise, yürü... başkasını ara; eğer elmassa sevinerek ileri gel! Elmas kılıç, velilerin silah deposundandır. Onları görmek size kimyadır. Bütün bilenler, ancak ve ancak bunu böyle demişlerdir: bilen alemlere rahmettir. Nar alıyorsan gülen (çatlak) narı al ki onun gülmesi, sana tanesi olduğunu haber versin. O ne mübarek gülmedir ki can kutusundaki inci gibi, ağızdan gönlü gösterir. Mübarek olmayan gülme, lanetin gülmesidir: Ağzını açınca kalbinin karanlığını gösterir. Gülen nar bahçeyi güldürür. Erler sohbeti de seni erlerden eder.Katı taş ve mermer bile olsan, gönül sahibine erişirsen cevher olursun. Temizlerin muhabbetini ta... canının içine dik. Gönlü hoş olanların muhabbetinden başka muhabbete gönül verme.[/SIZE][/FONT][/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Kuran-i Kerim
Kutsal Kitaplar
Hz. Muhammed'i (s.a.v) müjdeleyen İncil bulundu
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst