Hak Geldi; Bâtıl Yıkıldı

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Hak Geldi; Bâtıl Yıkıldı



Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Yine de ki: Hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur.” (İsrâ, 81)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Kul, İslâm’ı kabul edip de onu güzel yaşarsa, daha önce yaptığı her sevabı yazılır, geçmişte yaptığı her bir günahı da silinir. Ondan sonra (yaptığı amellerin karşılığı) şöyle olur: Her sevaba karşılık on ilâ yediyüz katına kadar sevap yazılır. Günah ise karşılığı ne ise öyle yazılır, ancak Allâh bağışlayıp da o günahtan tamamıyla geçiverirse başka.” (Nesâî, Îmân, 10)

Mekke'den mahzun bir şekilde ayrılan Hz. Peygamber (sav), bugün Allâh'ın lutfu ile on bin kişilik muazzam ve muhteşem bir kuvvetle mübârek beldeye giriyordu. O gün yurdundan çıkarılmış mazlum bir ferd, bugün yurdunu fetheden muzaffer bir fâtihti. Fakat O, bununla aslâ gurûra kapılmayarak devesinin boynu üzerinde secde eder bir vaziyette, yâni bu nîmeti lutfeden Allâh'a şükür hâlinde Mekke'ye giriyordu. Başını Allâh Teâlâ'ya karşı tevâzû ile o derece eğmişti ki, sakalının uçları neredeyse devenin semerine değmekteydi. O esnâda devamlı olarak:

"Ey Allâh'ım! Hayat, ancak âhiret hayâtıdır!" diyordu. (Vâkıdî, II, 824; Buhârî, Rikâk, 1)

Nebevî ahlâk ile ahlâklanmış olan ashâb-ı kirâmın hâli de Allâh Rasûlü'nün hâlinden pek farklı değildi.

İslâm ordusu hemen hemen hiçbir mukâvemetle karşılaşmadı. Kimse muazzam İslâm ordusuna karşı çıkmaya cesâret edememişti. Yalnız Hâlid bin Velîd'in Mekke'ye girdiği yerde ufak bir çatışma olmuş, o da çabuk yatıştırılmıştı.

Allâh Rasûlü (sav), Fetih Sûresi'ni okuyarak ashâb-ı kirâmla birlikte Kâbe-i Muazzama'ya yöneldi. Devesinden inmeden Kâbe'yi tavâf ettikten sonra

"...Hak geldi, bâtıl yok oldu!.." (İsrâ, 81) âyet-i kerîmesini tilâvet buyurarak elindeki değnekle Kâbe'deki putları bizzat devirmeye başladı. (Buhârî, Meğâzî, 48)

Rasûlullâh (sav) Beytûllâh'ta tasvirler görünce, içeri girmedi. Önce onların imhâ edilmesini emretti. Sahâbîler derhâl emri yerine getirdiler.

İçeride Hz. İbrâhîm ve Hz. İsmâîl (as)'ın ellerinde fal okları bulunur vaziyetteki sûretlerini gördüğünde Efendimiz şöyle buyurdu:

"Allâh, bu sûretleri yapan müşriklerin canını alsın. Vallâhi bu peygamberler asla oklarla kısmet aramadılar. (Bilâkis bundan nehyettiler.)" (Buhârî, Enbiyâ 8, Hacc 54, Meğâzî 48)

Müslümanlar, Mekke'yi fethettikleri gün, sabaha kadar tekbîr ve tehlîl getirdiler, devamlı olarak Kâbe'yi tavâf ettiler. (Osman Nûri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa (sav)-2, Erkam Yay.)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Latîf: Sonsuz lütuf be kerem sahibi, bütün işleri en ince teferruatına kadar bilen, her şeyin derinliğine nüfuz eden, mahlûkatının ihtiyaçlarını en ufak detayına kadar bilen ve en mükemmel şekilde karşılayan, ince, sezilmez yollarla kullarına çeşitli faydalar ulaştıran demektir.

Kısa Günün Kârı

Büyük Hak dostu Mevlânâ (ks), bir ömür boyu akla hayâle gelmedik çileleri göğüsleyerek putları kıran Rasûlullâh (sav)'e ne kadar minnettar olmamız gerektiğini şöyle ifâde buyurur:

"Ey bugün müslüman bulunan kimse! Eğer Hz. Ahmed'in sa'y ü gayreti ve putları kırdırmak husûsundaki himmeti olmasaydı, sen de ecdâdın gibi putlara tapardın."

Lügatçe

bâtıl: 1. Allah’ın kitâbında uyardığı ve nehyettiği aykırı ve tutarsız yolların tamamıdır. 2. Çürük, temelsiz, asılsız. 3. Boş, beyhude. 4. Geçersiz.
mahzun: Üzgün.
ferd: Birey.
tevâzû: Alçak gönüllülük.
semer: Deve, at, vb. hayvanların sırtına yerleştirilen, üzerine yük bağlanan veya binilen, iskeleti ağaçtan araç.
mukâvemet: Karşı durmak, dayanmak, karşı koymak, muhalefetle kıyam etmek.
tasvir: Betimleme.
imhâ: 1. Yok etme.
tehlîl: "Lâ İlâhe İllallah" (Allah'tan başka ilâh yoktur) sözünü söylemek. Bu kelime, "Tevhid kelimesi" olarak da adlandırılmaktadır. İslâm'ın temel rüknü, esasıdır. Hakimiyetin, üstünlüğün, yaratıcılığın ve ilâhlığın ancak Allah'a ait olduğunu bildirmektedir.

"İki Gün Bir Değil" mail servisi bir ALTINOLUK hizmetidir.
 
Üst